| 1 |
buy |
almak |
v. |
|
- Zayn bought a new sports car.
- Zayn yeni bir spor araba aldı.
- It is a fact of life that works of art cannot be bought and sold without the intervention of art dealers.
- Sanat eserlerinin, sanat simsarlarının müdahalesi olmadan alınıp satılamayacağı hayatın bir gerçeğidir.
- Of course, in the capitalist system, everything can be bought and sold, even pollution.
- Elbette kapitalist sistemde her şey alınıp satılabilir, kirlilik bile.
- The penniless kid bought me an expensive dish.
- Beş parasız velet bana pahalı bir tabak aldı.
- I bought some nice clothes to meet all your lovely friends in.
- Güzel arkadaşlarınla buluşmak için şık kıyafetler aldım.
- I bought it cheap from a Belgian Kazakhstan arms dealer on the black market.
- Bunu karaborsada Kazakistanlı Belçikalı bir silah tüccarından ucuza aldım.
- Tom spilled his drink, so I bought him another one.
- Tom içkisini döktü, bu yüzden ona bir tane daha aldım.
- I bought some nice clothes to meet all your lovely friends in.
- Tüm sevimli arkadaşlarınla buluşmak için şık giysiler aldım.
- The penniless kid bought me an expensive dish.
- Meteliksiz çocuk bana pahalı bir yemek aldı.
- He bought a telephone in Japan that uses another wavelength.
- Japonya'dan farklı dalga boyunda çalışan bir telefon aldı.
- Tom spilled his drink, so I bought him another one.
- Tom içkisini döktü, ben de ona bir tane daha aldım.
- The camera that you bought is better than mine.
- Aldığın fotoğraf makinesi benimkinden daha iyi.
- Tom asked me where I bought my belt.
- Tom kemerimi nereden aldığımı sordu.
- This desk, which I bought yesterday, is very big.
- Dün aldığım bu masa çok büyük.
- I bought a new schoolbag today.
- Bugün yeni bir okul çantası aldım.
- It's a car that I bought.
- Bu benim aldığım bir araba.
- The book that I bought hasn't been delivered to me yet.
- Aldığım kitap henüz bana teslim edilmedi.
- Tom bought a cat toy for his cat.
- Tom kedisi için bir kedi oyuncağı aldı.
- I bought this for her.
- Bunu onun için aldım.
- Should I tell Tom what I bought?
- Aldığım şeyi Tom'a söylemeli miyim.
- What have you done with the watch I bought for you?
- Senin için aldığım saati ne yaptın?
- Mary doesn't play with the doll her father bought her.
- Mary babasının ona aldığı oyuncak bebekle oynamıyor.
- Tom bought an ice cream and sorbet maker.
- Tom bir dondurma ve sorbe makinesi aldı.
- Tom bought it.
- Onu Tom aldı.
- Half of the bottles of wine in the case that Tom bought were corked.
- Tom'un aldığı şarap şişelerinin yarısı mantarlıydı.
- Tell me where you bought that hat.
- O şapkayı nereden aldığını söyle.
- This is the camera I bought yesterday.
- Dün aldığım kamera bu.
- He bought a car.
- Bir araba aldı.
- Tom bought a car using his savings.
- Tom birikimlerini kullanarak bir araba aldı.
- He bought him a dog.
- Ona bir köpek aldı.
- Tom said he bought that for you.
- Tom bunu senin için aldığını söyledi.
- I bought a hat at the store.
- Mağazadan bir şapka aldım.
- Tom bought a collar for his dog.
- Tom köpeği için bir tasma aldı.
- I hear you bought a laptop.
- Bir laptop aldığını duydum.
- I should've bought Tom a present.
- Tom'a bir hediye almalıydım.
- The supervisor bought a really fast machine.
- Amir gerçekten hızlı bir makine aldı.
- I bought new pair of gloves.
- Yeni bir çift eldiven aldım.
- I bought it at the vintage clothing store.
- Onu eski giysi dükkanından aldım.
- Tom didn't tell anyone that he'd bought a diamond ring for Mary.
- Tom Mary için bir elmas yüzük aldığını hiç kimseye söylemedi.
- Tom bought me a dictionary.
- Tom bana bir sözlük aldı.
- Tell me what you bought this afternoon.
- Bu öğleden sonra ne aldığını söyle.
- I heard that he bought a new computer.
- Onun yeni bir bilgisayar aldığını duydum.
- Will you show me what you bought?
- Aldığını bana gösterecek misin?
- I bought him a tie.
- Ona bir kravat aldım.
- She bought this for me.
- Bunu bana o aldı.
- Tom bought quite a few things.
- Tom epey bir şey almış.
- She told me her mum bought it for her.
- Annesinin onun için aldığını söyledi.
- I threw away my old pillow and bought a new one.
- Eski yastığımı atıp yeni bir tane aldım.
- Mother bought us a puppy.
- Annem bize bir köpek yavrusu aldı.
- You've bought more stamps than needed.
- Gerekenden fazla pul almışsın.
- Tom wondered when you bought your tennis racket.
- Tom tenis raketini ne zaman aldığını merak ediyordu.
- Tom bought a Persian rug.
- Tom İran halısı aldı.
- I bought some stuff.
- Bazı şeyler aldım.
- I bought myself a sweater this morning.
- Bu sabah kendime bir kazak aldım.
- I haven't yet bought you a Christmas present.
- Sana henüz bir Noel hediyesi almadım.
- Tom bought Mary a birthday present.
- Tom, Mary'ye bir doğum günü hediyesi aldı.
- Tom bought a newspaper.
- Tom bir gazete aldı.
- Tom bought a hula hoop.
- Tom bir hulahup aldı.
- Dad bought me a camera.
- Babam bana bir kamera aldı.
- Who bought you this?
- Sana bunu kim aldı?
- The handbag you bought in China is cheap-looking.
- Çin'den aldığınız el çantası ucuz görünüyor.
- The present they bought is for themselves.
- Onların aldığı hediye kendileri içindir.
- You've bought more stamps than necessary.
- Gereğinden fazla pul almışsın.
- Sally has bought a new dress, but she hasn't worn it yet.
- Sally yeni bir elbise aldı ama henüz giymedi.
- Tom bought a very good camera.
- Tom çok iyi bir kamera aldı.
- He bought many books at the bookstore.
- Kitapçıdan birçok kitap aldı.
- Tom bought a pearl necklace for Mary.
- Tom, Mary için bir inci kolye aldı.
- I bought Tom a laptop.
- Tom'a bir dizüstü bilgisayar aldım.
- Father bought me a bicycle.
- Babam bana bir bisiklet aldı.
- Felipe bought a modern truck.
- Felipe modern bir kamyon aldı.
- I suppose you've already bought a ticket.
- Sanırım önceden bir bilet aldın.
- I bought them each a present.
- Onların her birine bir hediye aldım.
- I bought a dictionary.
- Bir sözlük aldım.
- I bought this yesterday.
- Bunu dün aldım.
- I've bought me a pair of shoes.
- Kendime bir çift ayakkabı aldım.
- Tom asked me what I had bought.
- Tom bana ne aldığımı sordu.
- He bought an English book at a bookstore.
- Bir kitapçıdan İngilizce bir kitap aldı.
- Sami bought trash bags.
- Sami çöp torbası aldı.
- I bought this for my boyfriend.
- Bunu erkek arkadaşıma aldım.
- My house, which I bought ten years ago, still looks new.
- On yıl önce aldığım evim hala yeni görünüyor.
- Where do you think Tom bought his motorcycle?
- Sence Tom motosikletini nereden aldı?
- Father bought me a model plane.
- Babam bana bir model uçak aldı.
- He bought a piece of furniture at the store.
- Mağazada bir parça mobilya aldı.
- Tom suggested that I wait until the new model came out before I bought an iPhone.
- Tom, iPhone almadan önce yeni model çıkana kadar beklememi önerdi.
- Tom bought Mary a nice camera.
- Tom Mary'ye güzel bir kamera aldı.
- Tom bought a VIP pass.
- Tom bir VIP geçiş aldı.
- I bought nine flowers.
- Dokuz tane çiçek aldım.
- Mary bought a pair of cheap earrings.
- Mary bir çift ucuz küpe aldı.
- Tom bought Mary some food.
- Tom, Mary için yiyecek bir şeyler aldı.
- His parents bought him something nice.
- Ebeveynleri ona hoş bir şey aldılar.
- Tom bought some hamburger buns.
- Tom hamburger ekmeği aldı.
- She bought a tea set.
- O, bir çay seti aldı.
- She bought a Chinese fan.
- Bir Çin yelpazesi aldı.
- I bought a new shaver.
- Ben yeni bir tıraş makinesi aldım.
- I bought myself a new pair of gloves.
- Kendime yeni bir çift eldiven aldım.
- I bought a smartphone for my wife.
- Karıma bir akıllı telefon aldım.
- Tom and Mary bought a high-efficiency top-loading washer.
- Tom ve Mary yüksek verimli üstten yüklemeli bir çamaşır makinesi aldı.
- He bought a store.
- Bir dükkan aldı.
- Tom bought some expensive meat to cook for dinner.
- Tom akşam yemeğinde pişirmek için pahalı bir et aldı.
- Tom bought cigars.
- Tom puro aldı.
- I bought those.
- Bunları aldım.
- Had I had enough money, I would have bought that computer.
- Yeterli param olsaydı, bu bilgisayarı almıştım.
- I bought them for you.
- Onları sizin için aldım.
- My kids bought me this.
- Çocuklarım bana bunu aldı.
- Tom bought some croutons.
- Tom biraz kruton aldı.
- She bought him a camera.
- Ona bir fotoğraf makinesi aldı.
- We would have bought the plane tickets if the price had been a little lower.
- Eğer fiyat biraz daha düşük olsaydı, uçak biletlerini alırdık.
- That was the skirt that Mary bought yesterday.
- O, Mary'nin dün aldığı etekti.
- What have you done with the watch I bought for you?
- Sana aldığım saati ne yaptın?
- Tom bought Mary a little present.
- Tom Mary'ye küçük bir hediye aldı.
- Do you know where Tom bought his new computer?
- Tom'un yeni bilgisayarını nereden aldığını biliyor musun?
- I just bought this.
- Ben sadece bunu aldım.
- Yesterday, I bought a book.
- Dün bir kitap aldım.
- Tom bought a new winter coat.
- Tom yeni bir kışlık mont aldı.
- Tom bought a silk rug.
- Tom ipek halı aldı.
- I didn't really need it, but I bought it anyway.
- Gerçekten ihtiyacım yoktu ama yine de aldım.
- I bought a glass vase.
- Ben cam bir vazo aldım.
- He went to the counter and bought us both a drink.
- Kasaya gitti ve ikimize de birer içki aldı.
- Sami bought some expensive champagne.
- Sami pahalı bir şampanya aldı.
- All I bought was bread.
- Tüm aldığım ekmekti.
- She bought some paper that she could use for writing letters.
- Mektup yazmak için kullanabileceği bir kağıt aldı.
- I wish I'd bought that bicycle.
- Keşke o bisikleti alsaydım.
- I haven't bought any Christmas presents.
- Noel hediyesi almadım.
- Tom bought an expensive bicycle.
- Tom pahalı bir bisiklet aldı.
- Father bought me a new bike.
- Babam bana yeni bir bisiklet aldı.
- Tom bought Mary flowers.
- Tom Mary'ye çiçekler aldı.
- Tom bought a motorcycle.
- Tom bir motosiklet aldı.
- I bought this sweater yesterday.
- Bu kazağı dün aldım.
- I bought this camera for 35,000 yen.
- Bu kamerayı 35,000 yene aldım.
- I bought an eight-acre farm for my retirement.
- Emekliliğim için sekiz dönümlük bir çiftlik aldım.
- I hope Tom likes the present I bought for him.
- Umarım Tom onun için aldığım hediyeyi beğenir.
- Tom asked Mary when she had bought her car.
- Tom Mary'ye arabayı ne zaman aldığını sordu.
- Who bought these tickets for you?
- Bu biletleri senin için kim aldı?
- I bought the MP3 player.
- MP3 çaları ben aldım.
- She bought him a sweater.
- Ona bir süveter aldı.
- Tom bought Mary some candy.
- Tom, Mary'ye şeker aldı.
- She bought three new picks.
- Üç yeni kazma aldı.
- I bought this for us.
- Bunu bizim için aldım.
- Tom bought a high-efficiency front-loading washing machine.
- Tom yüksek verimli önden yüklemeli bir çamaşır makinesi aldı.
- Tom bought a camera to give to Mary.
- Tom, Mary'ye vermek için bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom covered the table with the new tablecloth he'd just bought.
- Tom masayı yeni aldığı masa örtüsüyle örttü.
- Tom bought a book for me.
- Tom benim için bir kitap aldı.
- Tom bought a cat toy for his cat.
- Tom kedisine oyuncak aldı.
- Tom bought me everything I wanted.
- Tom bana istediğim her şeyi aldı.
- I bought you a present.
- Sana bir hediye aldım.
- I just bought a new pair of beach shorts.
- Yeni bir çift plaj şortu aldım.
- Guess what I bought today.
- Bugün ne aldığımı tahmin et.
- I bought myself a new pair of boots.
- Kendime yeni bir çift bot aldım.
- He bought a computer.
- Bir bilgisayar aldı.
- Tom bought some bread.
- Tom biraz ekmek aldı.
- I thought Tom had already bought the tickets.
- Tom'un biletleri çoktan aldığını sanıyordum.
- I haven't bought anything recently.
- Son zamanlarda hiçbir şey almadım.
- I bought this guitar for just thirty dollars.
- Bu gitarı sadece 30 dolara aldım.
- I think that we have bought everything we need.
- İhtiyacımız olan her şeyi aldığımızı düşünüyorum.
- Tom bought himself a sports car.
- Tom kendine bir spor araba aldı.
- You'll never guess what Tom bought.
- Tom'un ne aldığını asla tahmin edemezsin.
- Tom bought presents for his children.
- Tom çocukları için hediyeler aldı.
- That's where Tom bought it.
- O, Tom'un onu aldığı yer.
- Who was it that bought those pictures yesterday?
- Dün bu resimleri alan kimdi?
- I bought a pen like yours yesterday.
- Dün seninki gibi bir dolma kalem aldım.
- Tom bought his ticket twenty minutes ago.
- Tom biletini yirmi dakika önce aldı.
- Even though I don't have any money, I bought a book again.
- Hiç param olmamasına rağmen tekrar bir kitap aldım.
- Tom bought a drink for Mary.
- Tom, Mary için bir içki aldı.
- I think we've bought everything we need.
- İhtiyacımız olan her şeyi aldığımızı düşünüyorum.
- The handbag you bought in China is cheap-looking.
- Çin'den aldığın el çantası ucuz görünüyor.
- I should tell Tom what I bought.
- Tom'a ne aldığımı söylemeliyim.
- I bought a new computer last month.
- Geçen ay yeni bir bilgisayar aldım.
- I bought it at a garage sale.
- Garaj satışından aldım.
- I bought a few apples.
- Birkaç elma aldım.
- She bought me a nice coat.
- Bana güzel bir palto aldı.
- I should've bought a present for Tom.
- Tom'a bir hediye almalıydım.
- Tom bought an expensive watch.
- Tom pahalı bir saat aldı.
- She bought a hairbrush and a toothbrush.
- Bir saç fırçası ve bir diş fırçası aldı.
- Tom and Mary bought matching shirts.
- Tom ve Mary birbiriyle uyumlu gömlekler aldılar.
- His daughter ran to the store and bought some candies.
- Kızı dükkana koştu ve biraz şeker aldı.
- I bought new shoes at the shoe store.
- Ayakkabı mağazasından yeni ayakkabılar aldım.
- I bought a piece of baggage.
- Bir parça bavul aldım.
- I bought some Christmas presents today.
- Bugün bazı Noel hediyeleri aldım.
- I bought this car from Tom.
- Bu arabayı Tom'dan aldım.
- I bought this when I was in Boston.
- Bunu Boston'dayken almıştım.
- I wish I had not bought such a useless thing.
- Keşke böyle işe yaramaz bir şey almasaydım.
- Tom bought his children some toys.
- Tom çocuklarına bazı oyuncaklar aldı.
- I've never bought clothes online.
- İnternetten hiç kıyafet almadım.
- Tom bought this camera for a reasonable price.
- Tom bu kamerayı makul bir fiyata aldı.
- The book which I bought yesterday was expensive.
- Dün aldığım kitap çok pahalıydı.
- Tom bought a necklace for Mary.
- Tom Mary için bir kolye aldı.
- You've bought more stamps than necessary.
- Gereğinden daha fazla pul almışsın.
- I bought a book about animals.
- Hayvanlar hakkında bir kitap aldım.
- If I bought everything that I wanted, I'd have no money left for what I really need.
- İstediğim her şeyi alsaydım, gerçekten ihtiyacım olanlara hiç param kalmazdı.
- Tom bought it for me.
- Tom onu benim için aldı.
- I bought this bicycle dirt-cheap.
- Bu bisikleti çok ucuza aldım.
- Tom bought a used car from a reputable dealership.
- Tom saygın bir bayiden ikinci el bir araba aldı.
- I wish I'd spent more money on the present I bought for Tom.
- Keşke Tom'a aldığım hediye için daha çok para harcamış olsaydım.
- Tom bought some mosquito nets made in China to give to his friends.
- Tom arkadaşlarına vermek için Çin'de yapılmış birkaç sineklik aldı.
- I wish I'd spent more money on the present I bought for Tom.
- Keşke Tom'a aldığım hediyeye daha fazla para harcasaydım.
- Tom bought some lipstick for Mary.
- Tom, Mary için ruj aldı.
- I wish I'd bought a white dress!
- Keşke beyaz bir elbise alsaydım!
- Tom bought Mary something.
- Tom Mary'ye bir şey aldı.
- He bought a newspaper.
- O bir gazete aldı.
- I bought almost everything.
- Neredeyse her şeyi aldım.
- I bought the girl a sweater.
- Kıza bir kazak aldım.
- I bought the really quick popcorn machine as a Christmas present.
- Noel hediyesi olarak çok hızlı bir patlamış mısır makinesi aldım.
- Tom bought several cameras last year.
- Tom geçen yıl birkaç fotoğraf makinesi aldı.
- I bought the car at a 10% discount.
- Arabayı %10 indirimli aldım.
- Tom bought me chocolate.
- Tom bana çikolata aldı.
- I bought a dozen eggs and a loaf of bread.
- Bir düzine yumurta ve bir somun ekmek aldım.
- I should've bought a present for Tom.
- Tom için bir hediye almalıydım.
- Tom bought some flowers for Mary.
- Tom, Mary için çiçek aldı.
- Do you know how many eggs Tom bought?
- Tom'un kaç yumurta aldığını biliyor musun?
- I've never bought jewelry.
- Hiç mücevher almadım.
- I bought Tom a toy car.
- Tom'a bir oyuncak araba aldım.
- She bought the dress on impulse.
- O, elbiseyi düşünmeden aldı.
- We bought bread.
- Biz ekmek aldık.
- The dictionary that I bought was delivered to me this morning.
- Aldığım sözlük bu sabah bana teslim edildi.
- Tom can hardly fit into the jeans he bought last year.
- Tom geçen yıl aldığı pantolona güçlükle sığabildi.
- Do you think Tom will like the gift I bought for him?
- Sence Tom ona aldığım hediyeyi beğenecek mi?
- I bought a book that will be very interesting.
- Çok ilginç olacak bir kitap aldım.
- Mario bought a microscope.
- Mario mikroskop aldı.
- Tom bought this for me.
- Tom bunu benim için aldı.
- I bought a suit with two pairs of pants.
- İki pantolonlu bir takım aldım.
- Tom bought Mary some flowers.
- Tom Mary'ye bazı çiçekler aldı.
- She bought a toaster, a coffeemaker, an egg cooker and a hand mixer.
- Bir tost makinesi, bir kahve makinesi, bir yumurta pişirici ve bir el mikseri aldı.
- We bought a round table.
- Yuvarlak bir masa aldık.
- His grandfather bought him the expensive toy.
- Büyükbabası ona pahalı bir oyuncak aldı.
- Mario bought a microscope.
- Mario bir mikroskop aldı.
- Mary bought a movie for later.
- Mary daha sonrası için bir film aldı.
- I bought both thоse and thоse.
- Hem şunları hem onları aldım.
- Tom bought a used car.
- Tom kullanılmış bir araba aldı.
- I would have bought that car if I'd had the money.
- Param olsaydı o arabayı alırdım.
- I bought a magazine to read on the plane.
- Uçakta okumak için bir dergi aldım.
- I can't have a child so I bought a rabbit instead.
- Çocuk sahibi olamadığım için onun yerine bir tavşan aldım.
- I bought it with my own money.
- Bunu kendi paramla aldım.
- Do you think Tom will like the gift I bought him?
- Sence Tom ona aldığım hediyeyi beğenecek mi?
- Tom bought me some roses.
- Tom bana güller aldı.
- She bought a vacuum cleaner at the supermarket.
- Süpermarketten elektrikli süpürge aldı.
- I bought this T-shirt on sale.
- Bu tişörtü indirimden almıştım.
- My father bought me this bike on my birthday.
- Babam, bana doğum günümde bu bisikleti almıştı.
- Tom bought me drinks all night.
- Tom bütün gece bana içkiler aldı.
- Mother bought me a nice dress last Sunday.
- Annem geçen Pazar bana güzel bir elbise aldı.
- Tom told me he bought these for you.
- Tom bana bunları senin için aldığını söyledi.
- This is the hat Tom bought for me.
- Bu Tom'un benim için aldığı şapka.
- I bought a new chair for my office.
- Ofisim için yeni bir koltuk aldım.
- I bought a round-trip ticket.
- Bir gidiş-dönüş bilet aldım.
- I bought this as a gift for my girlfriend.
- Bunu kız arkadaşıma hediye olarak aldım.
- He bought a new pair of shoes.
- Yeni bir çift ayakkabı aldı.
- If I had had enough money, I would have bought that computer.
- Yeterince param olsaydı, o bilgisayarı alırdım.
- They bought the same camera as you.
- Seninle aynı fotoğraf makinesini aldılar.
- She bought a toy for the boy.
- Çocuğa bir oyuncak aldı.
- Tom should've bought flowers for Mary.
- Tom, Mary'ye çiçek almalıydı.
- I bought an electric car.
- Elektrikli bir araba aldım.
- I also bought a dozen eggs.
- Bir düzine yumurta da aldım.
- I bought it for about twelve dollars.
- Yaklaşık on iki dolara almıştım.
- I bought myself a kite.
- Kendime bir uçurtma aldım.
- Tom should've bought a used car.
- Tom kullanılmış bir araba almalıydı.
- I bought Tom's new novel.
- Tom'un yeni romanını aldım.
- Tom bought himself a new suit.
- Tom kendine yeni bir takım elbise aldı.
- I bought these flowers for you.
- Bu çiçekleri sana aldım.
- Sami bought a ring for Layla.
- Sami Layla için bir yüzük aldı.
- Tom bought a dog for him.
- Tom onun için bir köpek aldı.
- He bought a pair of shoes.
- Bir çift ayakkabı aldı.
- I bought a smartphone for my wife.
- Karım için bir akıllı telefon aldım.
- I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
- Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden iade etmek zorunda kaldım.
- I bought a small car.
- Küçük bir araba aldım.
- The things that I bought haven't been delivered to me yet.
- Aldığım şeyler henüz bana teslim edilmedi.
- Tom bought a present for Mary.
- Tom Mary için bir hediye aldı.
- You've bought something for Mary.
- Sen Mary için bir şey aldın.
- You bought an expensive coat.
- Pahalı bir palto aldınız.
- Tom just bought a car, too.
- Tom da yeni bir araba aldı.
- Tom bought three copies of that book.
- Tom o kitaptan üç kopya aldı.
- This is the watch I bought yesterday.
- Bu benim dün aldığım kol saati.
- Why didn't you try the dress on before you bought it?
- Elbiseyi almadan önce neden denemedin?
- Who bought you this?
- Bunu sana kim aldı?
- The pants I bought are too tight.
- Aldığım pantolon çok dar.
- The car they bought is imported.
- Onun aldığı araba ithaldir.
- Do you know how much sugar Tom bought?
- Tom'un ne kadar şeker aldığını biliyor musun?
- She bought a hair brush and a tooth brush.
- Bir saç fırçası ve bir diş fırçası aldı.
- He showed me the camera which he had bought the day before.
- O bana önceki gün aldığı kamerayı gösterdi.
- Tom bought a car.
- Tom bir araba aldı.
- Tom bought a new multifunction printer.
- Tom yeni bir çok fonksiyonlu yazıcı aldı.
- I bought a house.
- Bir ev aldım.
- It was this skirt that Mary bought yesterday.
- Mary'nin dün aldığı etek buydu.
- I bought a new computer to keep up with the times.
- Zamana ayak uydurmak için yeni bir bilgisayar aldım.
- Tell Tom what you bought.
- Tom'a neler aldığını söyle.
- I bought a new razor.
- Yeni bir jilet aldım.
- I bought this at the train station.
- Bunu tren istasyonundan aldım.
- It is about time we bought a new microwave oven.
- Yeni bir mikrodalga fırın almamızın zamanı geldi.
- I bought tickets from a scalper.
- Biletleri bir karaborsacıdan aldım.
- I bought that scarf we looked at yesterday.
- Dün baktığımız eşarbı aldım.
- Tom bought a new pick-up.
- Tom yeni bir pikap aldı.
- Mary was offended when Tom bought her some breath freshener.
- Tom ona nefes tazeleyici aldığında Mary gücendi.
- I bought a new television.
- Yeni bir televizyon aldım.
- Is Tom wearing the new shirt you bought for him?
- Tom ona aldığın yeni gömleği giyiyor mu?
- According to Mike, Mac bought a new car.
- Mike'a göre, Mac yeni bir araba aldı.
- I've never bought jewelry.
- Ben hiç mücevherat almadım.
- Tom bought himself an expensive watch.
- Tom kendine pahalı bir saat aldı.
- She bought the dictionary, too.
- O da sözlük aldı.
- Tom bought a new suit.
- Tom yeni bir takım elbise aldı.
- Do you remember where you bought that?
- Onu nereden aldığını hatırlıyor musun?
- He bought a double-barreled shotgun.
- Çift namlulu bir av tüfeği aldı.
- My friend said he had bought a new watch.
- Arkadaşım yeni bir saat aldığını söyledi.
- Tom bought a flower for Mary.
- Tom Mary için bir çiçek aldı.
- I think you're going to like what I bought you.
- Sanırım sana aldığım şeyi seveceksin.
- Tom bought a ring for Mary.
- Tom Mary için bir yüzük aldı.
- The book which I bought yesterday was expensive.
- Dün aldığım kitap pahalıydı.
- I bought him a clock.
- Ona bir saat aldım.
- Tom bought a computer at thirty percent off the list price.
- Tom, liste fiyatından yüzde otuz daha ucuza bir bilgisayar aldı.
- Tom bought two airline tickets to Paris.
- Tom Paris'e iki uçak bileti aldı.
- Tom and I bought our plane tickets three months in advance.
- Tom ve ben uçak biletlerimizi üç ay önceden aldık.
- It was this racket that Mike bought yesterday.
- Mike'ın dün aldığı raket buydu.
- The other day, I bought a camera.
- Geçen gün bir fotoğraf makinesi aldım.
- My mother bought me a nice dress last Sunday.
- Annem geçen Pazar bana güzel bir elbise aldı.
- Tom gave Mary the ring he'd bought for her.
- Tom onun için aldığı yüzüğü Mary'ye verdi.
- Tom bought Mary a diamond ring.
- Tom Mary'ye bir elmas yüzük aldı.
- I bought a used phone.
- Elden düşme bir telefon aldım.
- Did Tom tell you where he bought it?
- Tom sana onu nereden aldığını söyledi mi?
- If I had bought the painting then, I would be rich now.
- Tabloyu o zaman almış olsaydım, şimdi zengin olurdum.
- We bought some tennis balls.
- Tenis topu aldık.
- I've bought some clothes.
- Birkaç kıyafet aldım.
- He bought a round-trip ticket to Boston.
- Boston'a bir gidiş-dönüş bileti aldı.
- Tom bought a camera to give to Mary on her birthday.
- Tom, Mary'ye doğum gününde vermek için bir fotoğraf makinesi aldı.
- I bought several guidebooks, none of which helped me.
- Birkaç rehber kitap aldım ama hiçbiri bana yardımcı olmadı.
- Tom bought Mary a few drinks.
- Tom Mary'ye birkaç içecek aldı.
- It was Mary that bought this skirt yesterday.
- Bu eteği dün alan kişi Mary'ydi.
- Should I tell Tom what I bought?
- Tom'a ne aldığımı söylemeli miyim?
- She bought herself a new sports car.
- Kendine yeni bir spor araba aldı.
- I bought one.
- Ben bir tane aldım.
- I bought a Nintendo 3DS.
- Bir Nintendo 3DS aldım.
- I bought Tom a hot dog.
- Tom'a sosisli sandviç aldım.
- They bought themselves some sugar.
- Kendilerine biraz şeker aldılar.
- I bought bananas.
- Muz aldım.
- Mom bought a puppy for us.
- Annem bizim için bir köpek yavrusu aldı.
- I wonder where Tom bought that hat.
- Acaba Tom o şapkayı nereden aldı?
- Tom wanted to show Mary what he had bought.
- Tom, Mary'ye neler aldığını göstermek istedi.
- I suppose you've already bought a ticket.
- Sanırım çoktan bir bilet aldınız.
- Mennad bought a new kite.
- Minned; yeni bir uçurtma aldı.
- We've already bought everything we need.
- İhtiyacımız olan her şeyi aldık zaten.
- I bought both thоse and thоse.
- Hem bunları hem de bunları aldım.
- He bought a dozen eggs.
- O bir düzine yumurta aldı.
- Tom should've bought one.
- Tom bir tane almalıydı.
- Tom bought them for me.
- Tom onları benim için aldı.
- I'd like to show Tom what I bought today.
- Tom'a bugün ne aldığımı göstermek istiyorum.
- I bought a lot of things.
- Ben birçok şey aldım.
- Tom bought a camera not too long ago.
- Tom kısa bir süre önce bir fotoğraf makinesi aldı.
- Layla bought a new dress.
- Layla yeni bir elbise aldı.
- Tom bought Mary a pearl necklace.
- Tom, Mary'ye inci bir kolye aldı.
- Tom bought a VIP pass.
- Tom VIP geçiş kartı aldı.
- They say the best fertilizer is manure, so I bought a shitload of it.
- En iyi gübrenin gübre olduğunu söylerler, ben de ondan bir sürü aldım.
- We bought bread and milk.
- Ekmek ve süt aldık.
- He bought a new pair of gloves.
- O yeni bir çift eldiven aldı.
- I bought this camera for 35,000 yen.
- Bu kamerayı 35,000 Yen'e aldım.
- He said that he had bought a used car.
- O, ikinci el bir araba aldığını söyledi.
- Mary bought a fake Gucci handbag.
- Mary sahte bir Gucci çanta aldı.
- Tom bought a ticket to Boston.
- Tom Boston için bir bilet aldı.
- He bought the pre-cut pork loin.
- Önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
- He bought some roasted almonds.
- Kavrulmuş badem aldı biraz.
- Mother bought me a beautiful dress last Sunday.
- Annem geçen Pazar bana güzel bir elbise aldı.
- I went to the supermarket and bought a bag a rice.
- Markete gidip bir paket pirinç aldım.
- The other day he bought a wallet made of kangaroo leather for me.
- Geçen gün o benim için kanguru derisinden yapılmış bir cüzdan aldı.
- Layla bought Sami a little present.
- Layla Sami'ye küçük bir hediye aldı.
- Tom bought a dozen eggs.
- Tom bir düzine yumurta aldı.
- Father bought me a motorcycle.
- Babam bana bir motosiklet aldı.
- Mum bought me some crayons.
- Annem bana birkaç pastel boya aldı.
- This is a little something I bought for you.
- Bu senin için aldığım küçük bir şey.
- Tom bought some dried figs.
- Tom kuru incir aldı.
- Tom bought a lottery ticket.
- Tom bir piyango bileti aldı.
- Who bought a book at the shop?
- Dükkandan kim kitap aldı?
- I bought several books to read while I'm on vacation.
- Tatildeyken okumak için birkaç kitap aldım.
- She bought a handkerchief for ten dollars.
- O, on dolarlık bir mendil aldı.
- She bought some vegetables yesterday.
- Dün biraz sebze aldı.
- Tom bought a rose for Mary.
- Tom, Mary için bir gül aldı.
- You bought me a gift?
- Bana hediye mi aldın?
- Tom bought a very cheap camera.
- Tom çok ucuz bir fotoğraf makinesi aldı.
- He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
- Mary bought a blue tie for Tom.
- Mary, Tom'a mavi bir kravat aldı.
- Tom bought a paper.
- Tom bir gazete aldı.
- It was this fountain pen that I bought in Paris.
- Paris'ten aldığım bu dolma kalemdi.
- Who bought you this dress?
- Bu elbiseyi sana kim aldı?
- Tom wondered when you bought your tennis racket.
- Tom tenis raketini ne zaman aldığını merak etti.
- I still think we should've bought the painting you liked.
- Hâlâ beğendiğin tabloyu almamız gerektiğini düşünüyorum.
- Tom bought a new notebook.
- Tom yeni bir defter aldı.
- He bought a newspaper.
- Bir gazete aldı.
- Sally lost the contact lenses she had bought the day before.
- Sally bir gün önce aldığı kontak lensleri kaybetti.
- Jack bought a present for his friend.
- Jack, arkadaşı için bir hediye aldı.
- I bought three apples, some eggs and some yogurt.
- Üç elma, biraz yumurta ve biraz yoğurt aldım.
- I bought three tickets.
- Üç bilet aldım.
- Tom bought this truck in Boston.
- Tom bu kamyonu Boston'da aldı.
- Was Tom the one who bought this?
- Bunu alan Tom muydu?
- Tom bought Mary everything she asked for.
- Tom, Mary'ye istediği her şeyi aldı.
- Tom hasn't bought what he needs yet.
- Tom henüz ihtiyacı olan şeyi almadı.
- Tom bought three tickets to Boston.
- Tom Boston'a üç bilet aldı.
- Tom bought me something to drink.
- Tom bana içecek bir şeyler aldı.
- Tom was shocked when I told him what Mary had bought.
- Mary'nin ne aldığını söylediğimde Tom şok oldu.
- I bought a book for two hundred yen.
- İki yüz yen'e bir kitap aldım.
- She bought him a vest.
- Ona bir yelek aldı.
- They bought a house in Connemara last year.
- Geçen yıl Connemara'da bir ev aldılar.
- Tom bought a new coat.
- Tom yeni bir ceket aldı.
- My third husband bought me this.
- Üçüncü kocam bana bunu aldı.
- He bought me a very fast car.
- O bana çok hızlı bir araba aldı.
- I bought this watch at the store.
- Bu saati mağazadan aldım.
- I bought this book at the book store in front of the station.
- Bu kitabı istasyonun önündeki kitapçıdan aldım.
- I bought this in Boston.
- Bunu Boston'dan aldım.
- I bought this medicine for my father.
- Bu ilacı babam için aldım.
- Tom bought a cake for dessert.
- Tom tatlı olarak kek aldı.
- Do you know who bought your painting?
- Tablonu kimin aldığını biliyor musun?
- Tom bought his daughter a Macintosh for her birthday.
- Tom kızına doğum günü için bir Macintosh aldı.
- She bought chicken.
- O tavuk aldı.
- The boy bought a book.
- Çocuk bir kitap aldı.
- I bought a house with a swimming pool.
- Yüzme havuzlu bir ev aldım.
- I bought this for my father.
- Bunu babam için aldım.
- I bought Tom some chocolate.
- Tom'a biraz çikolata aldım.
- I bought this shirt yesterday.
- Bu gömleği dün aldım.
- Tom bought a new car.
- Tom yeni bir araba aldı.
- I bought this at a flea market for three dollars.
- Bunu bit pazarından 3 dolara aldım.
- They bought jewels and automobiles.
- Onlar mücevherler ve otomobiller aldı.
- Tom bought way too many onions.
- Tom çok fazla soğan aldı.
- Tom bought some fruit.
- Tom biraz meyve aldı.
- You bought a parrot.
- Bir papağan aldın.
- I threw away my old pillow and bought a new one.
- Eski yastığımı attım ve yeni bir tane aldım.
- Tom bought a camera on sale.
- Tom indirimde bir fotoğraf makinesi aldı.
- She bought herself a new sports car.
- O kendisine yeni bir spor araba aldı.
- We bought the apartment in 1995.
- Daireyi 1995 yılında aldık.
- I bought this three years ago.
- Bunu üç yıl önce aldım.
- I bought a camera.
- Bir fotoğraf makinesi aldım.
- I told Tom where I'd bought my umbrella.
- Şemsiyemi nereden aldığımı Tom'a söyledim.
- Tom bought a ring for Mary.
- Tom, Mary için bir yüzük aldı.
- Tom bought a three hundred dollar suit.
- Tom 300 dolarlık bir takım elbise aldı.
- I bought that book for them.
- O kitabı onlara aldım.
- I bought myself a new camera.
- Kendime yeni bir fotoğraf makinesi aldım.
- I bought some groceries.
- Yiyecek bir şeyler aldım.
- He went to the counter and bought us both a drink.
- Tezgaha gidip ikimize de içecek aldı.
- Our uncle bought us movie tickets.
- Dayımız bize sinema bileti aldı.
- I bought new clothes after my diet.
- Diyetimden sonra yeni kıyafetler aldım.
- I bought these medicines for my father.
- Bu ilaçları babam için aldım.
- I bought this umbrella three years ago.
- Bu şemsiyeyi üç yıl önce almıştım.
- He bought some roasted almonds.
- Biraz kavrulmuş badem aldı.
- Tom bought some clothes for Mary.
- Tom, Mary için birkaç kıyafet aldı.
- You've bought something for Mary.
- Mary için bir şey almışsın.
- I haven't bought anything recently.
- Ben son zamanlarda bir şey almadım.
- He lost the shopping list his mother had given him and just bought things he wanted to eat.
- Annesinin ona verdiği alışveriş listesini kaybetti ve sadece yemek istediği şeyleri aldı.
- Karen bought a lot of things at the flea market.
- Karen bit pazarından bir sürü şey aldı.
- Tom has already bought everything he needs.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi aldı bile.
- I bought a camera for 30 dollars.
- Otuz dolara bir fotoğraf makinesi aldım.
- It was last week that John bought a second-hand car.
- John geçen hafta ikinci el bir araba aldı.
- It looks like Tom has bought a new bicycle.
- Görünüşe göre Tom yeni bir bisiklet almış.
- While in Japan, she bought the camera.
- O, Japonya'dayken kamera aldı.
- Tom bought some cigars.
- Tom biraz puro aldı.
- Tom bought a pair of earrings for Mary.
- Tom, Mary için bir çift küpe aldı.
- Sally lost the contact lenses she had bought the day before.
- Sally bir gün önce aldığı kontakt lensleri kaybetti.
- I bought five ten-yen stamps.
- Beş tane on yenlik pul aldım.
- I almost bought that same tie.
- Neredeyse aynı kravatı alıyordum.
- He bought a Wii U.
- Wii U aldı.
- I wonder why no one has bought this yet.
- Bunu neden henüz kimsenin almadığını merak ediyorum.
- My mother bought me a pretty dress this past Sunday.
- Annem geçen Pazar bana güzel bir elbise aldı.
- Tom bought Mary an amazing diamond ring.
- Tom, Mary'ye harika bir elmas yüzük aldı.
- Mary bought herself a new dress.
- Mary kendine yeni bir elbise aldı.
- Tom bought a present for Mary.
- Tom, Mary için bir hediye aldı.
- Tom bought a squirrel magnet and put it on the fridge.
- Tom bir sincap mıknatısı aldı ve buzdolabına koydu.
- I bought a pound of meat the other day.
- Geçen gün yarım kilo et aldım.
- We bought Tom a birthday present.
- Biz Tom'a bir doğum günü hediyesi aldık.
- I think that Tom bought the house he was looking at last week.
- Sanırım Tom geçen hafta baktığı evi almış.
- This is what I bought for Tom.
- Tom için aldığım şey bu.
- We bought Tom a birthday present.
- Tom'a bir doğum günü hediyesi aldık.
- Tom bought a plane ticket.
- Tom bir uçak bileti aldı.
- Mary bought some bread.
- Mary biraz ekmek aldı.
- Tom bought three bars of soap yesterday.
- Tom dün üç kalıp sabun aldı.
- He bought himself a new car.
- Kendine yeni bir araba aldı.
- We bought a couple of new chairs.
- Biz bir çift yeni sandalye aldık.
- I bought the sandwich at the gas station.
- Sandviçi benzin istasyonundan aldım.
- Do you know where Tom bought his bicycle?
- Tom'un bisikletini nereden aldığını biliyor musunuz?
- He bought the picture for next to nothing.
- Resmi neredeyse bedavaya aldı.
- Father bought me a new bicycle.
- Babam bana yeni bir bisiklet aldı.
- I bought her a nice Christmas present.
- Ona güzel bir Noel hediyesi aldım.
- I agreed to buy it for three hundred dollars.
- Onu üç yüz dolara almayı kabul ettim.
- I dropped by the bookstore and I bought an interesting book.
- Kitapçıya uğradım ve ilginç bir kitap aldım.
- I've bought myself a trumpet.
- Kendime bir trompet aldım.
- Tom bought a medieval shirt on Etsy.
- Tom Etsy'den bir orta çağ gömleği aldı.
- He bought a Honda.
- Bir Honda aldı.
- I've already bought what I want.
- İstediğimi aldım bile.
- I bought a dog for him.
- Onun için bir köpek aldım.
- Tom ate all the bread that I bought yesterday.
- Tom dün aldığım bütün ekmeği yedi.
- I bought Tom a laptop.
- Tom'a bir laptop aldım.
- Tom bought a croissant.
- Tom bir kruvasan aldı.
- I bought three apples, some eggs and some yogurt.
- Üç tane elma, birkaç yumurta ve biraz yoğurt aldım.
- Tom bought three pairs of socks.
- Tom üç çift çorap aldı.
- She bought some rye bread.
- Biraz çavdar ekmeği aldı.
- I wish I'd bought a size larger.
- Keşke bir beden büyük alsaydım.
- Is that all you bought?
- Bütün aldığın bu mu?
- Do you know where Tom bought his new computer?
- Tom'un yeni bilgisayarını nereden aldığını biliyor musunuz?
- Tom lost the shopping list his mother had given him and just bought things he wanted to eat.
- Tom annesinin ona verdiği alışveriş listesini kaybetti ve sadece yemek istediği şeyleri aldı.
- I bought a suit last week.
- Geçen hafta bir takım elbise aldım.
- My mom bought me this toy when I was eight years old.
- Annem bu oyuncağı bana sekiz yaşımdayken aldı.
- I bought them for you.
- Onları senin için aldım.
- She bought this pen at that store.
- Bu kalemi o mağazadan aldı.
- Tom bought a round-trip ticket.
- Tom gidiş-dönüş bileti aldı.
- Taro bought a used car last week.
- Taro geçen hafta ikinci el bir araba aldı.
- Tom bought Mary a nice present.
- Tom Mary'ye güzel bir hediye aldı.
- Today I bought a new schoolbag.
- Bugün yeni bir okul çantası aldım.
- Tom hasn't bought a new pair of shoes in three years.
- Tom üç yıldır yeni bir çift ayakkabı almadı.
- She bought a nice toy for her child.
- Çocuğu için güzel bir oyuncak aldı.
- You didn't eat all that chocolate I bought, did you?
- Aldığım çikolataların hepsini yemedin, değil mi?
- I bought her a clock.
- Ona bir saat aldım.
- He bought that house because his wife liked it.
- O evi aldı çünkü karısı beğendi.
- She bought a loaf of bread.
- O, bir somun ekmek aldı.
- I bought that for Tom.
- Bunu Tom için aldım.
- He bought a Wii U.
- O bir Wii U aldı.
- We bought the car for $12,000.
- Arabayı 12,000 dolara aldık.
- Tom told me he bought a house in Boston.
- Tom bana Boston'da bir ev aldığını söyledi.
- I bought new clothes after my diet.
- Diyetimden sonra yeni elbiseler aldım.
- When I was thirteen, my dad bought me my own fishing boat.
- On üç yaşımdayken babam bana kendi balıkçı teknemi aldı.
- The house that Tom bought is a real fixer-upper.
- Tom'un aldığı ev gerçek bir tamirci.
- Who bought you this house?
- Bu evi sana kim aldı?
- Marco bought his son a car.
- Marco oğluna bir araba aldı.
- I heard you say you liked pineapples, so I bought you one.
- Ananastan hoşlandığını söylediğini duydum, bu yüzden sana bir tane aldım.
- I bought two video tapes for the new VCR.
- Yeni VCR için iki video kaset aldım.
- I bought flowers.
- Çiçekler aldım.
- Tom bought a sewing machine for Mary.
- Tom, Mary için bir dikiş makinesi aldı.
- I bought a few eggs and a little milk.
- Birkaç yumurta ve biraz süt aldım.
- She bought the book for next to nothing.
- Kitabı neredeyse bedava aldı.
- I bought a camera, but I lost it the next day.
- Bir fotoğraf makinesi aldım ama ertesi gün kaybettim.
- Tom bought an electric chainsaw.
- Tom elektrikli testere aldı.
- We bought a newspaper.
- Bir gazete aldık.
- Tom bought a house with six rooms.
- Tom altı odalı bir ev aldı.
- Mary is wearing the dress she bought yesterday.
- Mary dün aldığı elbiseyi giyiyor.
- Tom bought me some roses.
- Tom bana birkaç gül aldı.
- I bought lots of stuff.
- Bir sürü şey aldım.
- I just bought this.
- Bunu daha yeni aldım.
- He asked me whether she had given me the book, or if I had bought it myself.
- Bana kitabı onun mu verdiğini yoksa kendim mi aldığımı sordu.
- I bought three oranges.
- Üç tane portakal aldım.
- I heard that you bought a new car.
- Yeni bir araba aldığını duydum.
- He bought pencils, notebooks, dictionaries and so on.
- Kalemler, defterler, sözlükler ve benzeri şeyler aldı.
- I would've bought it.
- Onu alırdım.
- I bought a good camera.
- İyi bir kamera aldım.
- He bought bread.
- O ekmek aldı.
- Tom bought way many onions.
- Tom çok fazla soğan aldı.
- He bought himself a new suit for the wedding.
- Düğün için kendine yeni bir takım elbise aldı.
- I bought this for them.
- Bunu onlar için aldım.
- I wish I had bought a concert ticket.
- Keşke bir konser bileti alsaydım.
- I'll show you the car I've just bought.
- Sana yeni aldığım arabayı göstereyim.
- Sami bought and sold repossessed homes.
- Sami hacizli evleri alıp satıyordu.
- That day, Tom bought as many cameras as he could afford.
- O gün Tom parasının yettiği kadar fotoğraf makinesi aldı.
- You bought a new house.
- Yeni bir ev aldınız.
- It was yesterday that Mary bought this skirt.
- Mary bu eteği dün aldı.
- I bought half a dozen eggs.
- Yarım düzine yumurta aldım.
- Tom bought Mary a Christmas present.
- Tom, Mary'ye bir noel hediyesi aldı.
- I bought a lot of books.
- Bir sürü kitap aldım.
- Ask her what she bought.
- Ona ne aldığını sor.
- I bought milk today.
- Bugün süt aldım.
- I bought a new computer.
- Yeni bir bilgisayar aldım.
- I bought this in Boston last month.
- Bunu geçen ay Boston'dan aldım.
- I bought a one-way ticket to Boston.
- Boston'a tek yön bilet aldım.
- Fuck, I just bought a new rug and the cat already puked on it.
- Kahretsin, yeni bir halı aldım ve kedi çoktan üzerine kustu.
- I haven't bought the tickets yet.
- Henüz biletleri almadım.
- Tom bought a parrot.
- Tom bir papağan aldı.
- We bought this car for 12,000.
- Bu arabayı 12,000'e aldık.
- I bought an electric bike.
- Elektrikli bir bisiklet aldım.
- Tom bought a gun.
- Tom bir silah aldı.
- I just bought some cardboard.
- Az önce biraz karton aldım.
- He bought me a nice camera.
- O bana hoş bir kamera aldı.
- I bought two tickets for a concert.
- Konser için iki bilet aldım.
- I bought my sister a new hat.
- Kız kardeşime yeni bir şapka aldım.
- You've bought a car, haven't you?
- Bir araba aldın, değil mi?
- Tom bought a new jacket.
- Tom yeni bir ceket aldı.
- She bought a newspaper.
- Bir gazete almış.
- I lost the watch I had bought the day before.
- Bir gün önce aldığım saati kaybettim.
- She bought an album for me.
- Bana bir albüm almış.
- He bought vegetables and some fruit.
- Sebze ve biraz meyve aldı.
- I bought Tom a sweater.
- Tom'a bir süveter aldım.
- They bought jewels and automobiles.
- Mücevherler ve otomobiller aldılar.
- If I had had enough money, I would have bought the bag.
- Yeterli param olmuş olsaydı, çantayı alırdım.
- Tom bought an expensive watch.
- Tom pahalı bir kol saati almış.
- I've already bought my ticket.
- Biletimi çoktan aldım.
- Tom bought a new coat.
- Tom yeni bir palto aldı.
- We bought a couple of new chairs.
- Birkaç yeni sandalye aldık.
- I wish I'd bought more food.
- Keşke daha fazla yiyecek alsaydım.
- We haven't bought any bread.
- Hiç ekmek almadık.
- Tom bought a present for his son.
- Tom oğlu için bir hediye aldı.
- I bought a dozen pencils today.
- Bugün bir düzine kalem aldım.
- I bought five ten-yen stamps.
- Beş adet 10 yenlik pul aldım.
- Tom bought me roses.
- Tom bana güller almış.
- Tom bought an expensive Christmas present for himself.
- Tom kendisi için pahalı bir Noel hediyesi aldı.
- He bought far too many sweet potatoes.
- Çok fazla tatlı patates aldı.
- Do you know where he bought his camera?
- Kamerasını nereden aldığını biliyor musun?
- I bought lots of great stuff.
- Bir sürü harika şey aldım.
- I bought this dictionary, too.
- Bu sözlüğü de aldım.
- Show me what you bought.
- Bana ne aldığını göster.
- Tom bought Mary a camera.
- Tom Mary'ye bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom bought himself a new toothbrush.
- Tom kendine yeni bir diş fırçası aldı.
- He bought some stationery at the school store.
- Kırtasiyeden biraz okul malzemesi aldı.
- I bought this car at a bargain.
- Bu arabayı çok ucuza aldım.
- Sami bought a motorcycle.
- Sami bir motosiklet aldı.
- He has bought a house which has six rooms.
- Altı odalı bir ev aldı.
- Tom bought Mary a fur coat.
- Tom Mary'ye bir kürk manto aldı.
- Look what I bought.
- Bak ne aldım.
- Mary hasn't bought milk yet.
- Mary henüz süt almadı.
- Tom bought a pair of cheap shoes, but they didn't last very long.
- Tom bir çift ucuz ayakkabı aldı, ama çok uzun süre dayanmadılar.
- Tom and Mary bought a handmade rug.
- Tom ve Mary el yapımı bir halı aldı.
- I already bought my ticket to Boston.
- Boston'a biletimi çoktan aldım.
- Yesterday I bought a dildo.
- Dün bir dildo aldım.
- That suit you bought was a good choice.
- Aldığın takım iyi bir seçimdi.
- Mum bought me some colouring pencils.
- Annem bana boyama kalemleri aldı.
- I bought my house two years ago.
- Evimi iki yıl önce aldım.
- Tom bought Mary a purse for her birthday.
- Tom Mary'ye doğum günü için bir cüzdan aldı.
- He bought something for Mary.
- Mary için bir şey aldı.
- These are the gloves Tom bought me.
- Bunlar Tom'un bana aldığı eldivenler.
- Tom bought a dictionary, too.
- Tom da bir sözlük aldı.
- I bought a rare macaw in Araraquara.
- Araraquara'dan nadir bir papağan aldım.
- The house that Tom bought is a real fixer-upper.
- Tom'un aldığı ev gerçek bir tadilat gerektiriyor.
- Articles bought here will be delivered free of charge.
- Buradan alınan ürünler ücretsiz olarak teslim edilecektir.
- Tom bought a bunch of grapes and I ate them.
- Tom bir salkım üzüm aldı ve ben onları yedim.
- I bought it from Tom.
- Onu Tom'dan aldım.
- I bought a car.
- Bir araba aldım.
- Nobody bought it.
- Kimse almadı.
- If I'd bought the more expensive one, maybe it wouldn't have broken so quickly.
- Daha pahalı olanı alsaydım, belki bu kadar çabuk kırılmazdı.
- Dad bought me books.
- Babam bana kitap aldı.
- I bought flowers.
- Çiçek aldım.
- I bought that book for him.
- O kitabı ona aldım.
- Tom promised not to tell anyone how much we bought our house for.
- Tom evimizi ne kadara aldığımızı kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- He bought a weekly magazine at the station.
- İstasyonda haftalık bir dergi aldı.
- This is the umbrella I bought yesterday.
- Bu dün aldığım şemsiye.
- I bought a new dress.
- Ben yeni bir elbise aldım.
- I bought the girl a sweater.
- Ben kıza bir kazak aldım.
- I just bought some cardboard.
- Biraz önce karton aldım.
- Tom is going to love the hat you bought him.
- Tom ona aldığın şapkaya bayılacak.
- I bought this from Tom.
- Bunu Tom'dan aldım.
- I bought it at a yard sale.
- Bunu bir bahçe satışında aldım.
- Sami bought some groceries.
- Sami biraz yiyecek aldı.
- I'd like to know where you bought that.
- Onu nereden aldığını bilmek istiyorum.
- I bought the wrong size hat.
- Yanlış beden şapka almışım.
- Tom bought some cheap reading glasses at the local drugstore.
- Tom yerel eczaneden ucuz bir okuma gözlüğü aldı.
- Tom hasn't bought his ticket yet.
- Tom henüz biletini almadı.
- Layla bought the best dresses.
- Layla en iyi elbiseleri aldı.
- I bought Tom a banjo for Christmas.
- Tom'a Noel için bir banço aldım.
- The handbag you bought in China is cheap-looking.
- Çin'den aldığın çanta ucuz görünüyor.
- I want you to wear that new hat I bought for you.
- Sana aldığım yeni şapkayı takmanı istiyorum.
- I didn't really need it, but I bought it anyway.
- Buna gerçekten ihtiyacım yoktu, ama yine de aldım.
- I bought this T-shirt on sale.
- Bu tişörtü indirimli aldım.
- The book that I bought is on the table.
- Aldığım kitap masanın üstünde.
- Father bought me the book.
- Babam bana kitap aldı.
- I bought a T-shirt.
- Bir tişört aldım.
- I bought the TV from her.
- Televizyonu ondan aldım.
- Tom bought some land near Boston.
- Tom Boston'a yakın biraz arazi aldı.
- Is Tom wearing the new shirt you bought for him?
- Tom ona aldığınız yeni gömleği giyiyor mu?
- Grandpa bought it for me!
- Dedem onu bana aldı!
- You bought it from Tom, didn't you?
- Tom'dan aldın, değil mi?
- This is the camera I bought yesterday.
- Dün aldığım fotoğraf makinesi bu.
- I put the meat we just bought in the freezer.
- Az önce aldığımız eti dondurucuya koydum.
- Tom bought Mary a crocodile skin handbag.
- Tom, Mary'ye timsah derisinden bir çanta aldı.
- Let me show you what I bought today.
- Sana bugün aldığımı göstereyim.
- The camera you bought is better than mine.
- Aldığın kamera benimkinden daha iyi.
- My mother bought me a pretty dress this past Sunday.
- Geçtiğimiz Pazar annem bana güzel bir elbise aldı.
- I wonder who bought the cake.
- Pastayı kimin aldığını merak ediyorum.
- We bought a camera, a clock and some dishes in that store.
- O mağazadan bir fotoğraf makinesi, bir saat ve birkaç tabak aldık.
- I bought a new motorcycle.
- Yeni bir motosiklet aldım.
- He bought some rice.
- O biraz pirinç aldı.
- He bought a new pair of shoes.
- O, yeni bir çift ayakkabı aldı.
- My mother bought a refrigerator and had it delivered.
- Annem bir buzdolabı aldı ve onu teslim ettirdi.
- I bought this computer one year ago and it's already a dinosaur.
- Bu bilgisayarı bir yıl önce almıştım ve şimdiden bir dinozor haline geldi.
- I wish I'd bought a different color shirt.
- Keşke farklı renkte bir gömlek alsaydım.
- I bought an old farm.
- Eski bir çiftlik aldım.
- He bought eggs and milk from a farmer.
- O, bir çiftçiden yumurtalar ve süt aldı.
- My mother bought my brother a yellow umbrella.
- Annem kardeşime sarı bir şemsiye aldı.
- I bought this car in Boston.
- Bu arabayı Boston'da aldım.
- If I had had enough money, I would have bought the book.
- Yeterli param olsaydı, o kitabı alırdım.
- Tom is going to love that hat you bought him.
- Tom ona aldığın şapkaya bayılacak.
- Tom bought Mary some food.
- Tom, Mary'ye yiyecek bir şeyler aldı.
- I bought this at a garage sale.
- Bunu garaj satışından aldım.
- Tom bought a pair of cowboy boots.
- Tom bir çift kovboy çizmesi aldı.
- This is the only kimono that my mother bought me.
- Annemin bana aldığı tek kimono bu.
- I wish I had bought a concert ticket.
- Keşke konser bileti alsaydım.
- Grandpa bought this for me.
- Büyükbabam bunu benim için aldı.
- I bought a new fountain pen.
- Yeni bir dolma kalem aldım.
- I haven't bought one yet.
- Henüz bir tane almadım.
- I've heard that Tony bought an expensive car.
- Tony'nin pahalı bir araba aldığını duydum.
- I should've bought more food.
- Daha fazla yiyecek almalıydım.
- I bought a new phone.
- Yeni bir telefon aldım.
- Tom bought a rose for Mary.
- Tom Mary için bir gül aldı.
- I bought a small lot on the hillside in Southern France where I plan to build a retirement home.
- Güney Fransa'da dağın yamacında emeklilik evi yapmayı planladığım küçük bir arsa aldım.
- They bought a new car.
- Onlar yeni bir araba aldı.
- I'm the one who bought a ticket for Tom.
- Tom için bir bilet alan kişi benim.
- I haven't bought any furniture yet.
- Henüz hiç mobilya almadım.
- Did you return the car that you bought?
- Aldığın arabayı iade ettin mi?
- I've bought an electric bike.
- Elektrikli bir bisiklet aldım.
- I bought her some drinks.
- Ben de ona içki aldım.
- That's the book I bought yesterday.
- Bu dün aldığım kitap.
- I bought it immediately.
- Hemen aldım.
- Is it true that you bought a house in London?
- Londra'da bir ev aldığınız doğru mu?
- I bought something for you.
- Senin için bir şey aldım.
- I bought a table for the living room.
- Oturma odası için bir masa aldım.
- Tom showed Mary what he had bought for her.
- Tom, Mary'ye onun için ne aldığını gösterdi.
- My friend bought a yellow car.
- Arkadaşım sarı bir araba aldı.
- Tom bought the cheapest one in the store.
- Tom mağazadaki en ucuz olanı aldı.
- I bought Mary a scarf.
- Mary'ye bir eşarp aldım.
- Do you know when Tom bought his car?
- Tom'un arabasını ne zaman aldığını biliyor musun?
- I bought a new shaver.
- Yeni bir tıraş makinesi aldım.
- Tom bought Mary an expensive ring.
- Tom, Mary'e pahalı bir yüzük aldı.
- I agreed to buy it for three hundred dollars.
- Üç yüz dolar fiyata onu almayı kabul ettim.
- My friend said he had bought a new watch.
- Arkadaşım, yeni bir saat aldığını söyledi.
- No one bought anything Tom was trying to sell.
- Tom'un satmaya çalıştığı hiçbir şeyi kimse almadı.
- He said that he bought an old car.
- Eski bir araba aldığını söyledi.
- I wonder when Tom bought his car.
- Tom'un arabasını ne zaman aldığını merak ediyorum.
- She bought a toy for the kid.
- Çocuğa bir oyuncak aldı.
- I don't remember where I bought it.
- Onu nereden aldığımı hatırlayamıyorum.
- They bought cars and jewelry.
- Araba ve mücevher aldılar.
- He bought a straw hat to protect himself from the sun.
- Kendini güneşten korumak için hasır bir şapka aldı.
- Tom bought an electric car.
- Tom elektrikli bir araba aldı.
- He bought a weekly magazine at the station.
- İstasyondan haftalık bir dergi aldı.
- You bought something for Mary.
- Mary'ye bir şey aldınız.
- Tom bought a pearl necklace for Mary.
- Tom, Mary için inci bir kolye aldı.
- You bought a parrot.
- Bir papağan almışsın.
- I heard you bought a new trombone.
- Yeni bir trombon aldığını duydum.
- I bought this when I was in Boston.
- Bunu geçen ay Boston'dayken aldım.
- The chainsaw you bought doesn't work.
- Aldığın motorlu testere çalışmıyor.
- Layla bought an expensive Iranian carpet.
- Layla pahalı bir İran halısı aldı.
- Fadil bought a pizza and headed home.
- Fadıl bir pizza aldı ve eve doğru yola çıktı.
- Tom bought a really expensive, well-made pair of shoes.
- Tom gerçekten pahalı, iyi yapılmış bir çift ayakkabı aldı.
- Mary bought a new winter coat.
- Mary yeni bir kışlık ceket aldı.
- I bought a lot of things.
- Bir sürü şey aldım.
- I don't think Tom knows where Mary bought her bicycle.
- Tom'un Mary'nin bisikletini nereden aldığını bildiğini sanmıyorum.
- Sami bought a Rolex watch.
- Sami bir Rolex saat aldı.
- He lost the watch he bought yesterday.
- Dün aldığı saati kaybetti.
- I haven't bought a new coat in five years.
- Beş yıldır yeni bir mont almadım.
- I told Tom where I'd bought my umbrella.
- Tom'a şemsiyemi nereden aldığımı söyledim.
- Tom wondered whether he should really give Mary what he'd bought her.
- Tom ona aldığı şeyi gerçekten Mary'ye vermesi gerekip gerekmediğini merak ediyordu.
- I bought a slow cooker.
- Yavaş bir tencere aldım.
- I bought that for Tom.
- Bunu Tom'a aldım.
- I just bought a 40 inch flat screen television.
- Daha yeni 40 inç düz ekran bir televizyon aldım.
- Tom and Mary bought some new furniture.
- Tom ve Mary yeni mobilyalar aldılar.
- Tom bought some stuff at that store.
- Tom o mağazadan bir şeyler aldı.
- Yesterday I bought a book.
- Dün bir kitap aldım.
- Tom bought Mary a fur coat.
- Tom, Mary'ye bir kürk manto aldı.
- He bought a new computer case.
- Yeni bir bilgisayar kasası aldı.
- Tom thinks the dress I bought for Mary is too big.
- Tom, Mary için aldığım elbisenin çok büyük olduğunu düşünüyor.
- My mother bought my brother a yellow umbrella.
- Annem erkek kardeşime sarı bir şemsiye aldı.
- Tom can't remember where he bought his pink socks.
- Tom pembe çoraplarını nereden aldığını anımsayamıyor.
- I bought it at a yard sale.
- Bahçe satışından almıştım.
- You bought things you didn't need again.
- Yine ihtiyacın olmayan şeyler almışsın.
- It seems that Tony bought an expensive car.
- Görünüşe göre Tony pahalı bir araba almış.
- Do you know where George bought his tennis racket?
- George'un tenis raketini nereden aldığını biliyor musunuz?
- That's where Tom bought it.
- Orası Tom'un bunu aldığı yer.
- He had bought a dog.
- Bir köpek almıştı.
- Did you know that Tom bought a new car?
- Tom'un yeni bir araba aldığını biliyor muydun?
- I bought my ticket online.
- Biletimi internetten aldım.
- I bought things I didn't need again.
- Ben yine ihtiyacım olmayan şeyler aldım.
- Tom bought Mary a dog.
- Tom, Mary'ye bir köpek aldı.
- Hoping to cheer up his wife, Tom bought her a beautiful pearl necklace.
- Karısını sevindirmek umuduyla, Tom ona güzel elmas bir gerdanlık aldı.
- Tom bought Mary an expensive bracelet.
- Tom, Mary'ye pahalı bir bilezik aldı.
- He has bought something for Mary.
- Mary için bir şey aldı.
- I just bought these shoes.
- Bu ayakkabıları yeni aldım.
- Janet bought a skirt and a blouse.
- Janet, bir etek ve bir bluz aldı.
- Father bought me some books.
- Babam bana birkaç kitap aldı.
- What's the most expensive thing you've ever bought?
- Şimdiye kadar aldığın en pahalı şey neydi?
- Dad bought me a camera.
- Babam bana bir fotoğraf makinesi aldı.
- I bought a webcam.
- Ben bir web kamerası aldım.
- Tom bought a camera and tripod.
- Tom bir fotoğraf makinesi ve tripod aldı.
- The shoes you bought for Tom are too small for him.
- Tom için aldığın ayakkabılar onun için çok küçük.
- You bought a coat yesterday, didn't you?
- Dün bir palto aldın, değil mi?
- The fish I bought from the market is fresh.
- Marketten aldığım balıklar taze.
- I bought a used truck.
- İkinci el bir kamyon aldım.
- She bought it at the butcher's.
- Kasaptan aldı.
- Tom bought Mary a new sewing machine and she taught him how to sew.
- Tom, Mary'ye yeni bir dikiş makinesi aldı ve Mary de ona dikiş dikmeyi öğretti.
- Mary bought butter, bread, and cheese.
- Mary tereyağı, ekmek ve peynir aldı.
- Mary once again tried on all the clothes she had bought the day before.
- Mary bir gün önce aldığı tüm kıyafetleri bir kez daha denedi.
- I bought this hat when I was in Boston.
- Boston’dayken bu şapkayı aldım.
- Tom bought Mary a fairly expensive camera.
- Tom, Mary'ye oldukça pahalı bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom bought a basket full of apples.
- Tom bir sepet dolusu elma aldı.
- Guess what I bought today.
- Bil bakalım bugün ne aldım.
- My mother bought a refrigerator and had it delivered.
- Annem bir buzdolabı aldı ve teslim ettirdi.
- Tom bought Mary a nice camera.
- Tom, Mary'ye güzel bir fotoğraf makinesi aldı.
- I bought these for Tom.
- Bunları Tom için aldım.
- I bought this hat in Boston.
- Bu şapkayı Boston'dan almıştım.
- She bought a toy for the kid.
- Çocuk için bir oyuncak aldı.
- Mother bought a loaf of bread.
- Annem bir somun ekmek aldı.
- I've already bought everything I need.
- İhtiyacım olan her şeyi aldım bile.
- I bought a hat.
- Bir şapka aldım.
- Tom bought a new pair of shoes.
- Tom yeni bir çift ayakkabı aldı.
- Tom bought a book yesterday and gave it to Mary.
- Tom dün bir kitap aldı ve Mary'ye verdi.
- Fadil bought Layla a nice car.
- Fadıl, Leyla'ya güzel bir araba aldı.
- This is not the ring I bought you last year.
- Bu sana geçen sene aldığım yüzük değil.
- I bought this book at Kakuzen's.
- Bu kitabı Kakuzen'den aldım.
- Layla bought Sami an expensive watch.
- Layla Sami'ye pahalı bir saat aldı.
- We've all bought stuff from that store.
- Hepimiz o mağazadan bir şeyler aldık.
- Tom bought a new cutting board for Mary's kitchen.
- Tom, Mary'nin mutfağı için yeni bir kesme tahtası aldı.
- I bought this for my girlfriend.
- Bunu kız arkadaşım için aldım.
- Tom bought Mary some chocolate.
- Tom Mary'ye çikolata aldı.
- It looks like Tom has bought a new bicycle.
- Tom yeni bir bisiklet almış gibi görünüyor.
- Tom bought them each a camera.
- Tom onlara birer fotoğraf makinesi aldı.
- I bought some cheese and a little milk.
- Biraz peynir ve biraz süt aldım.
- Did you know Tom bought a house on Park Street?
- Tom'un Park Caddesi'nde bir ev aldığını biliyor muydun?
- I bought a pen for your birthday present.
- Doğum günü hediyen olarak sana bir dolma kalem aldım.
- I bought this car in Boston.
- Bu arabayı Boston'dan aldım.
- They bought a home with a pool.
- Havuzlu bir ev aldılar.
- Tom bought a necklace for Mary.
- Tom, Mary'ye bir kolye aldı.
- Is it true that you bought a house in Boston?
- Boston'da bir ev aldığınız doğru mu?
- It might be good if you bought it.
- Onu alsan iyi olabilir.
- Tom bought Mary something.
- Tom Mary'e bir şey aldı.
- It's a car that I bought in Derry yesterday.
- Dün Derry'den bir araba aldım.
- Tom bought a new camera so he sold his old one.
- Tom yeni bir fotoğraf makinesi aldı bu yüzden eski olanını sattı.
- We bought a new car.
- Yeni bir araba aldık.
- He put the new tablecloth he had just bought on the table.
- Yeni aldığı masa örtüsünü masanın üzerine koydu.
- The house I bought is pretty far from downtown.
- Aldığım ev şehir merkezinden oldukça uzakta.
- I think you've bought enough stuff for one day.
- Bence bir gün için yeterince eşya aldın.
- I'm the one who bought you that jacket.
- Sana o ceketi alan bendim.
- I liked what Tom bought, so I went out and bought one for myself.
- Tom'un aldığı şeyden hoşlandım, bu yüzden dışarı çıktım ve kendim için bir tane aldım.
- He has bought a banana case.
- Bir muz kutusu almış.
- All I bought was bread.
- Sadece ekmek aldım.
- Tom went to the counter and bought us both a drink.
- Tom kasaya gitti ve ikimize de birer içki aldı.
- Tom was surprised that Mary bought such a small car.
- Tom, Mary'nin bu kadar küçük bir araba almasına şaşırdı.
- I asked Tom where he'd bought his bicycle.
- Tom'a bisikletini nereden aldığını sordum.
- You didn't drink all the wine that I bought, did you?
- Aldığım şarabın hepsini içmedin, değil mi?
- Tom bought Mary a diamond ring.
- Tom, Mary'e elmas bir yüzük aldı.
- Today, I bought ten books in all.
- Bugün toplam on kitap aldım.
- I can't have a child so I bought a rabbit instead.
- Bir çocuk sahibi olamıyorum bu yüzden onun yerine bir tavşan aldım.
- Tom has bought something for Mary.
- Tom, Mary için bir şey aldı.
- Tom bought a larger car.
- Tom daha büyük bir araba aldı.
- Tom bought me a new surfboard.
- Tom bana yeni bir sörf tahtası aldı.
- I regret not having bought that house.
- O evi almadığım için pişmanım.
- I bought this book the other day.
- Geçen gün bu kitabı aldım.
- I just bought this yesterday and it doesn't work.
- Bunu daha dün aldım ve çalışmıyor.
- You bought me a gift?
- Bana bir hediye mi aldın?
- I bought lots of books.
- Bir sürü kitap aldım.
- For the party I bought a dozen wine glasses and two dozen cups for juice.
- Parti için bir düzine şarap bardağı ve meyve suyu için iki düzine bardak aldım.
- Do you know how many eggs Tom bought?
- Tom'un kaç tane yumurta aldığını biliyor musun?
- He bought a plane ticket.
- Bir uçak bileti aldı.
- We bought a new washer.
- Yeni bir çamaşır makinesi aldık.
- I've already bought my ticket.
- Ben zaten biletimi aldım.
- Tom bought himself a new guitar for Christmas.
- Tom Noel için kendine yeni bir gitar aldı.
- Tom bought some potatoes.
- Tom biraz patates aldı.
- Tom bought a nice house on Park Street.
- Tom Park Caddesi'nde hoş bir ev aldı.
- She bought a pair of boots.
- O, bir çift çizme aldı.
- He kept secret that he had bought his son a bicycle.
- Oğluna bisiklet aldığını sır gibi sakladı.
- Tom bought a couple of loaves of bread on his way home from work.
- Tom işten eve dönerken birkaç somun ekmek aldı.
- I bought a bicycle instead.
- Onun yerine bir bisiklet aldım.
- Tom bought a pizza and headed home.
- Tom bir pizza aldı ve eve gitti.
- Mary bought a movie for later.
- Mary sonrası için bir film aldı.
- My friend said she bought a new watch.
- Arkadaşım, onun yeni bir saat aldığını söyledi.
- I bought it at a garage sale.
- Bunu bir garaj satışında aldım.
- I bought a pair of shoes.
- Bir çift ayakkabı aldım.
- I heard you bought a boat.
- Tekne aldığını duydum.
- She bought her son a camera.
- Oğluna bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom bought a dozen donuts.
- Tom bir düzine çörek aldı.
- I wish I had bought a smaller house.
- Keşke daha küçük bir ev alsaydım.
- We would have bought the plane tickets if the price had been a little lower.
- Fiyatı biraz daha düşük olsaydı, uçak biletlerini alırdık.
- They bought a new car.
- Yeni bir araba aldılar.
- I see you bought candles.
- Görüyorum ki mum almışsın.
- Tom bought a ticket to Boston.
- Tom Boston'a bir bilet aldı.
- Mom bought apples.
- Annem elma aldı.
- I bought this for you.
- Bunu senin için aldım.
- I've bought a car.
- Bir araba aldım.
- Tom bought an expensive car.
- Tom pahalı bir araba almış.
- Tom bought himself a dog.
- Tom kendine bir köpek aldı.
- Tom bought too much bread.
- Tom çok fazla ekmek aldı.
- Mary bought a present for her friend's daughter.
- Mary arkadaşının kızı için bir hediye aldı.
- He bought a bicycle for fifty thousand yen.
- 50,000 yen'e bir bisiklet aldı.
- Tom bought a computer.
- Tom bir bilgisayar aldı.
- I bought some bread.
- Biraz ekmek aldım.
- Tom bought a new pair of boots.
- Tom yeni bir çift bot aldı.
- Fadil bought a new house in the country.
- Fadıl şehir dışında yeni bir ev aldı.
- It would've been better if Tom hadn't bought Mary a gun.
- Tom, Mary'ye tabanca almasaydı daha iyi olacaktı.
- She bought two dozen eggs.
- İki düzine yumurta aldı.
- I bought a horse.
- Bir at aldım.
- I bought this as a gift for my girlfriend.
- Bunu kız arkadaşım için hediye olarak aldım.
- The supervisor bought a really powerful machine.
- Amir gerçekten güçlü bir makine aldı.
- The book I bought yesterday was expensive.
- Dün aldığım kitap pahalıydı.
- When I was eight, my mom bought toys for me.
- Ben sekiz yaşındayken, annem bana oyuncaklar alırdı.
- Tom bought Mary a ring.
- Tom, Mary'ye bir yüzük aldı.
- Mum bought me some colouring pencils.
- Annem bana birkaç kurşun kalem aldı.
- I bought my ticket online.
- Biletimi internet üzerinden aldım.
- Tom heard that Mary had bought a new computer.
- Tom, Mary'nin yeni bir bilgisayar aldığını duymuş.
- I bought this car used three years ago.
- Bu arabayı üç yıl önce ikinci el olarak aldım.
- I bought flowers because my grandmother is coming today for a visit.
- Çiçek aldım çünkü büyükannem bugün ziyarete geliyor.
- I bought Tom a present last Christmas.
- Geçen Noel'de Tom'a bir hediye aldım.
- This is what I bought in Spain.
- İspanya'dan aldığım şey bu.
- Tom said he bought that for you.
- Tom onu senin için aldığını söyledi.
- I finally bought the toy.
- Sonunda oyuncağı aldım.
- Mennad bought a new kite.
- Mennad yeni bir uçurtma aldı.
- I bought a used car.
- Kullanılmış bir araba aldım.
- I bought tobacco and I smoked it.
- Tütün aldım ve içtim.
- I've bought a new palette and a few paint brushes.
- Yeni bir palet ve birkaç boya fırçası aldım.
- Tom bought a camera yesterday.
- Tom dün bir fotoğraf makinesi aldı.
- You bought rolls, I hope.
- Umarım sandviç ekmeği almışsındır.
- We bought new furniture.
- Yeni mobilyalar aldık.
- It was Mike that bought this racket yesterday.
- Dün bu raketi alan Mike'tı.
- My father has bought a new car.
- Babam yeni bir araba aldı.
- I wonder what Tom bought me.
- Tom'un bana ne aldığını merak ediyorum.
- Please tell me where you bought that.
- Lütfen bana bunu nereden aldığını söyle.
- She bought a new car.
- Yeni bir araba aldı.
- Tom bought his daughter a dress.
- Tom kızına bir elbise aldı.
- I only bought a sheep while at the market.
- Pazardan sadece bir koyun aldım.
- He bought us nice books.
- Bize güzel kitaplar aldı.
- If I'd had more money, I would've bought a better bicycle.
- Eğer daha fazla param olsaydı, daha iyi bir bisiklet alırdım.
- It would've been better if Tom hadn't bought Mary a gun.
- Tom Mary'ye bir silah almasaydı daha iyi olurdu.
- Tom bought a camera at a store not too far from here.
- Tom buradan çok uzak olmayan bir mağazadan bir fotoğraf makinesi aldı.
- I can't believe Tom is giving Mary the car he bought last year.
- Tom'un geçen yıl aldığı arabayı Mary'ye verdiğine inanamıyorum.
- Tom promised not to tell anyone how much we bought our house for.
- Tom evimizi ne kadara aldığımızı hiç kimseye söylememeye söz verdi.
- I bought that book for Tom.
- O kitabı Tom için aldım.
- I bought this for him.
- Bunu ona aldım.
- Tom bought a new pair of leather gloves.
- Tom yeni bir çift deri eldiven aldı.
- Tom bought himself a ticket.
- Tom kendine bir bilet aldı.
- Tom asked me where I bought my belt.
- Tom bana kemerimi nereden aldığımı sordu.
- This is the only thing that Tom ever bought me.
- Tom'un bana aldığı tek şey bu.
- Tom gave Mary the ring he'd bought for her.
- Tom Mary'ye onun için aldığı yüzüğü verdi.
- Tom bought a book about cameras.
- Tom fotoğraf makineleri hakkında bir kitap aldı.
- I bought this bike four years ago.
- Bu bisikleti dört yıl önce aldım.
- Tom was the one who bought my old desk.
- Tom benim eski masamı alan kişiydi.
- I bought something recently.
- Geçenlerde bir şey aldım.
- My mom bought me this toy when I was eight years old.
- Annem bana bu oyuncağı sekiz yaşındayken almıştı.
- I bought these for us.
- Bunları bizim için aldım.
- She bought the dictionary, too.
- Sözlüğü de aldı.
- I hope Tom likes the present I bought for him.
- Umarım Tom ona aldığım hediyeyi beğenir.
- I bought it at a reduced price.
- İndirimli fiyattan aldım.
- I just bought it last week.
- Daha geçen hafta aldım.
- Tom bought a new notebook.
- Tom yeni bir dizüstü bilgisayar aldı.
- Tom bought a pistol for protection.
- Tom korunmak için bir tabanca aldı.
- They bought a car.
- Bir araba aldılar.
- She sold her Volkswagen and bought a Mercedes.
- Volkswagen'ini sattı ve bir Mercedes aldı.
- Tom asked me where I had bought my bicycle.
- Tom bana bisikletimi nereden aldığımı sordu.
- Tom bought a present for his daughter.
- Tom kızı için bir hediye aldı.
- I bought it from them.
- Onlardan aldım.
- I bought a glass vase.
- Cam bir vazo aldım.
- Tom bought a used Toyota.
- Tom ikinci el bir Toyota aldı.
- I bought a used truck.
- Kullanılmış bir kamyon aldım.
- I bought this at a garage sale.
- Bunu bir garaj satışından aldım.
- He bought a pair of black shoes yesterday.
- Dün bir çift siyah ayakkabı aldı.
- He showed me the camera which he had bought the day before.
- Bana bir gün önce aldığı fotoğraf makinesini gösterdi.
- I bought this book at the bookstore near the station.
- Bu kitabı istasyonun yakınındaki kitapçıdan aldım.
- I bought myself a nice watch.
- Kendime güzel bir saat aldım.
- You bought too much bread.
- Çok fazla ekmek almışsın.
- You bought too much milk.
- Çok fazla süt almışsın.
- I bought this ball-point for two dollars.
- Bu tükenmez kalemi iki dolara aldım.
- This camera is the one that Tom bought last Thursday.
- Bu, Tom'un geçen Perşembe aldığı kameradır.
- Tom can hardly fit into the jeans he bought last year.
- Tom geçen yıl aldığı kot pantolonun içine zor sığıyor.
- Tom bought a microscope.
- Tom bir mikroskop aldı.
- I wish I'd bought an umbrella.
- Keşke bir şemsiye alsaydım.
- Tom bought a leather couch.
- Tom deri bir kanepe aldı.
- Tom bought a cake for dessert.
- Tom tatlı olarak pasta aldı.
- I hope you bought some eggs.
- Umarım birkaç yumurta almışsındır.
- What was it that Tom bought yesterday?
- Tom'un dün aldığı neydi?
- I bought lots of books.
- Birçok kitap aldım.
- I bought shampoo and toothpaste.
- Şampuan ve diş macunu aldım.
- Mary once again tried on all the clothes she had bought the day before.
- Mary bir gün önce aldığı bütün giysileri bir kez daha denedi.
- He forgot that he bought her a present.
- Ona hediye aldığını unuttu.
- I've already bought everything I need.
- İhtiyacım olan her şeyi zaten aldım.
- Today, I bought a book.
- Bugün bir kitap aldım.
- Before going to Cannes, we bought bathing suits.
- Cannes'a gitmeden önce mayo aldık.
- I hope Tom likes what I bought for him.
- Umarım Tom ona aldıklarımı beğenir.
- Tom bought Mary an amazing diamond ring.
- Tom Mary'ye muhteşem bir elmas yüzük aldı.
- It was Mary that bought this skirt yesterday.
- Dün bu eteği alan Mary'ydi.
- She bought a baby chick.
- Yavru bir civciv aldı.
- Come on, show us what you bought.
- Hadi, bize aldığını göster.
- I heard that he bought a new computer.
- Yeni bir bilgisayar aldığını duydum.
- Ask Tom where he bought his hat.
- Tom'a şapkasını nereden aldığını sorun.
- Tom has already bought everything he wants.
- Tom istediği her şeyi aldı bile.
- Father bought me a pair of gloves.
- Babam bana bir çift eldiven aldı.
- I lost the camera I had bought the day before.
- Önceki gün aldığım kamerayı kaybettim.
- She bought eggs by the dozen.
- Bir düzine yumurta aldı.
- My mother bought my little brother a yellow umbrella.
- Annem küçük kardeşime sarı bir şemsiye aldı.
- I bought myself a cup of coffee.
- Kendime bir fincan kahve aldım.
- He kept secret that he had bought his son a bicycle.
- Oğluna bir bisiklet aldığını gizledi.
- My uncle bought me this book.
- Amcam bana bu kitabı aldı.
- Tom bought a collar for his dog.
- Tom köpeğine tasma aldı.
- I bought one.
- Bir tane aldım.
- That's the reason I bought this book.
- Bu kitabı bu yüzden aldım.
- I bought this coat at a low price.
- Bu ceketi düşük bir fiyata aldım.
- Tom bought a microscope for Mary.
- Tom, Mary için bir mikroskop aldı.
- I bought a new dress.
- Yeni bir elbise aldım.
- I bought a new bicycle.
- Yeni bir bisiklet aldım.
- We bought a lot of stamps.
- Bir sürü pul aldık.
- I bought Tom a remote controlled fire truck and he seems very happy with it.
- Tom'a uzaktan kumandalı bir itfaiye aracı aldım ve çok mutlu görünüyor.
- I went to the supermarket and bought a bag a rice.
- Süpermarkete gittim ve bir torba pirinç aldım.
- I want to know where you bought that.
- Onu nereden aldığını bilmek istiyorum.
- He bought flowers.
- Çiçekler aldı.
- I still haven't bought everything we need.
- Hâlâ ihtiyacımız olan her şeyi almadım.
- I bought myself a ticket.
- Kendime bir bilet aldım.
- I bought a used phone.
- Kullanılmış bir telefon aldım.
- I bought myself this superfast popcorn machine as a Christmas present.
- Noel hediyesi olarak kendime bu süper hızlı patlamış mısır makinesini aldım.
- He bought her flowers.
- Ona çiçek aldı.
- Tom bought a condominium near the lake.
- Tom göle yakın bir kat mülkiyeti aldı.
- Tom bought new laces for his shoes.
- Tom ayakkabıları için yeni bağcıklar aldı.
- I just bought a 40 inch flat screen television.
- Ben sadece bir 40 inç düz ekran televizyon aldım.
- I bought that record in this store.
- O plağı bu dükkandan almıştım.
- I wouldn't have bought that.
- Ben olsam onu almazdım.
- Tom bought some food for Mary.
- Tom, Mary için yiyecek bir şeyler aldı.
- I'm the one who bought a ticket for Tom.
- Tom için bilet alan bendim.
- Tom bought a Toyota FJ, but now pays much more for fuel than his previous vehicle.
- Tom bir Toyota FJ aldı ama şimdi yakıt için önceki aracından çok daha fazla para ödüyor.
- Tom bought a piece of land not far from where Mary lives.
- Tom Mary'nin yaşadığı yerden uzakta olmayan bir parça arazi aldı.
- He bought a dress for her.
- Ona bir elbise aldı.
- She bought him a car, but he didn't have a driver's license so he couldn't drive it anywhere.
- Ona bir araba aldı ama ehliyeti olmadığı için arabayı hiçbir yere süremedi.
- Tom hoped that Mary would like the gift he bought her.
- Tom, Mary'nin ona aldığı hediyeyi beğeneceğini umuyordu.
- Would you like to know who bought this jacket for you?
- Bu ceketi sana kimin aldığını bilmek ister misin?
- Tom bought a new guitar today.
- Tom bugün yeni bir gitar aldı.
- What she bought was very expensive.
- Aldığı şey çok pahalıydı.
- Tom bought a puppy.
- Tom bir köpek yavrusu aldı.
- Tom bought a pair of tennis shoes.
- Tom bir çift tenis ayakkabısı aldı.
- Tom bought a book for me.
- Tom bana bir kitap aldı.
- Tom also bought a dozen eggs.
- Tom ayrıca bir düzine yumurta aldı.
- Tom bought a ticket and went in.
- Tom bir bilet aldı ve içeri girdi.
- Tom bought some patio furniture.
- Tom veranda mobilyası aldı.
- She bought him a dog.
- Ona bir köpek aldı.
- Tom and Mary bought their grandson a bike for Christmas.
- Tom ve Mary Noel için torunlarına bir bisiklet aldılar.
- Tom bought a pair of black leather shoes.
- Tom bir çift siyah deri ayakkabı aldı.
- I bought something for Tom.
- Tom için bir şey aldım.
- Tom bought a used car last week.
- Tom geçen hafta ikinci el bir araba aldı.
- I think we've bought everything we need.
- Sanırım ihtiyacımız olan her şeyi aldık.
- He bought this truck in Poland.
- Bu kamyonu Polonya'dan aldı.
- I would've bought it.
- Alırdım.
- I bought her a present last week.
- Geçen hafta ona bir hediye aldım.
- I bought Tom a tricycle.
- Tom'a üç tekerlekli bisiklet aldım.
- Tom bought a new car with the money he won in the lottery.
- Tom piyangodan kazandığı parayla yeni bir araba aldı.
- I think you're going to like what I bought you.
- Sanırım sana aldığım şeyi beğeneceksin.
- Tom probably bought it with the money his father gave him.
- Tom onu muhtemelen babasının ona verdiği parayla almıştı.
- I bought a hat in the shop.
- Dükkandan bir şapka aldım.
- We bought those books for them.
- Bu kitapları onlara aldık.
- Tom bought some rice.
- Tom biraz pirinç aldı.
- Tom bought a T-shirt at the concert.
- Tom konserden bir tişört aldı.
- I bought a new hard drive.
- Ben yeni bir sabit disk aldım.
- Sami bought a ram to sacrifice for Eid.
- Sami bayram için kurbanlık koç aldı.
- Tom bought a camera for Mary.
- Tom, Mary için bir fotoğraf makinesi aldı.
- You're the one who bought it.
- Onu alan kişi sensin.
- I bought a camera the other day.
- Geçenlerde bir kamera aldım.
- My dad bought me books.
- Babam bana kitaplar almıştı.
- Sami bought drinks for his daugther.
- Sami kızına içecek aldı.
- I bought vegetables, beef and butter.
- Sebze, sığır eti ve tereyağı aldım.
- The present they bought is for themselves.
- Aldıkları hediye kendileri için.
- Tom bought a horse.
- Tom bir at aldı.
- She bought him a sweater.
- Ona bir kazak aldı.
- I bought this book at a store on Park Street.
- Bu kitabı Park Caddesi'ndeki bir dükkandan aldım.
- Yesterday my uncle bought a dog.
- Dün amcam bir köpek aldı.
- I bought a ticket to Boston.
- Boston'a bir bilet aldım.
- Tom bought a counterfeit watch.
- Tom sahte bir saat aldı.
- If I had had enough money, I would have bought that computer.
- Yeterli param olsaydı o bilgisayarı alırdım.
- Tom bought Mary an expensive bracelet.
- Tom Mary'ye pahalı bir bilezik aldı.
- We bought something for Mary.
- Mary için bir şey aldık.
- I bought a few stamps.
- Birkaç pul aldım.
- Tom bought himself a car.
- Tom kendine bir araba aldı.
- Wait until you see what I bought today.
- Bugün ne aldığımı görene kadar bekle.
- Sami bought a gun.
- Sami bir silah aldı.
- Tom bought a pair of gloves.
- Tom bir çift eldiven aldı.
- I thought that Tom had already bought the tickets.
- Tom'un biletleri çoktan aldığını sanıyordum.
- I bought a house in Boston.
- Boston'da bir ev aldım.
- Tom bought some new clothes.
- Tom yeni kıyafetler aldı.
- I bought a new hard drive.
- Yeni bir sabit disk aldım.
- Tom bought cocaine from Mary.
- Tom, Mary'den kokain aldı.
- Tom bought a container ship.
- Tom bir konteyner gemisi aldı.
- What was it that Tom bought yesterday?
- Tom'un dün aldığı şey neydi?
- Tom bought a football for his son.
- Tom oğlu için bir futbol topu aldı.
- Tom heard that Mary had bought a new computer.
- Tom Mary'nin yeni bir bilgisayar aldığını duydu.
- Tom bought the same camera that Mary has.
- Tom Mary'nin sahip olduğu kameranın aynısını aldı.
- We bought her a necklace.
- Ona bir kolye aldık.
- I bought a VW bus.
- Bir VW otobüs aldım.
- I hear you bought a new car.
- Yeni bir araba aldığını duyuyorum.
- Tell me where you bought that hat.
- Bana o şapkayı nereden aldığını söyle.
- I bought a sweater.
- Bir kazak aldım.
- I bought a car in October.
- Ekim ayında bir araba aldım.
- My father bought me a watch, which I don't like very much.
- Babam bana çok sevmediğim bir saat aldı.
- Tom wondered when Mary had bought the milk that was in the refrigerator.
- Tom, Mary'nin buzdolabındaki sütü ne zaman aldığını merak etti.
- I bought a used car.
- Eski bir araba aldım.
- The rich man bought a Millet.
- Zengin adam bir Millet aldı.
- She bought a hairbrush and a toothbrush.
- O bir saç fırçası ve bir diş fırçası aldı.
- I bought you something.
- Sana bir şey aldım.
- I can't believe Tom bought that house.
- Tom'un o evi aldığına inanamıyorum.
- I bought it for you.
- Senin için aldım.
- I bought these flowers for Mary, not for you.
- Bu çiçekleri Mary için aldım, senin için değil.
- Tom and Mary bought a home with a pool.
- Tom ve Mary havuzlu bir ev aldılar.
- You bought an expensive umbrella for Mary.
- Mary'ye pahalı bir şemsiye almışsın.
- I asked Tom where he had bought his car.
- Tom'a arabasını nereden aldığını sordum.
- Our neighbour bought himself a charming horse.
- Komşumuz kendine güzel bir at aldı.
- I don't think Tom knows where Mary bought her computer.
- Tom'un Mary'nin bilgisayarını nereden aldığını bildiğini sanmıyorum.
- Tom bought a webcam.
- Tom bir web kamerası aldı.
- She bought him a ticket.
- Ona bir bilet almış.
- I bought this hat for 2000 yen.
- Bu şapkayı 2000 yene aldım.
- I bought two tickets to Malmo.
- Malmö'ye iki bilet aldım.
- She bought a coat.
- O bir ceket aldı.
- I already bought my ticket to Boston.
- Boston biletimi daha önce almıştım.
- He bought his daughter a dress.
- O, kızına bir elbise aldı.
- Tom hopes that Mary will like the present he bought for her.
- Tom, Mary'nin ona aldığı hediyeyi beğeneceğini umuyor.
- Tom bought a camera for $300.
- Tom 300 dolara bir fotoğraf makinesi aldı.
- My father bought some CDs for my birthday.
- Babam doğum günüm için birkaç CD aldı.
- He bought a shield and a sword.
- O bir kalkan ve bir kılıç aldı.
- She bought that dictionary too.
- O sözlüğü de aldı.
- I bought that off Tom.
- Bunu Tom'dan aldım.
- Tom bought a new suit.
- Tom yeni bir takım aldı.
- We bought a car.
- Bir araba aldık.
- I bought a pair of sunglasses.
- Bir çift güneş gözlüğü aldım.
- Tom bought an umbrella.
- Tom bir şemsiye aldı.
- She bought a shroud for herself long before she died.
- Ölmeden çok önce kendine bir kefen almıştı.
- I bought a beginner's Swahili book at the secondhand book shop.
- Sahaftan yeni başlayanlar için Swahili kitabı aldım.
- My mother bought me a nice dress last Sunday.
- Geçen Pazar annem bana güzel bir elbise aldı.
- I bought this three years ago.
- Bunu üç yıl önce almıştım.
- I bought it last week.
- Geçen hafta aldım.
- I bought this TV from Tom.
- Bu televizyonu Tom'dan aldım.
- Tom covered the table with the new tablecloth he'd just bought.
- Tom yeni aldığı masa örtüsüyle masayı örttü.
- I want you to wear that new hat I bought for you.
- Senin için aldığım o yeni şapkayı takmanı istiyorum.
- Tom bought a three hundred dollar suit.
- Tom üç yüz dolarlık bir takım elbise aldı.
- The shoes that you bought are too small.
- Aldığın ayakkabılar çok küçük.
- I bought the car at a 10% discount.
- Arabayı %10 indirimle aldım.
- Yesterday, I bought ten new pairs of ankle socks.
- Dün, on çift yeni ayak bileği çorabı aldım.
- Tom bought Mary a dog.
- Tom Mary'ye bir köpek aldı.
- I don't think Tom knows where Mary bought her computer.
- Mary'nin bilgisayarını nereden aldığını Tom'un bildiğini sanmıyorum.
- I bought myself a something to eat.
- Kendime yiyecek bir şeyler aldım.
- I bought a new hat for my sister.
- Kız kardeşime yeni bir şapka aldım.
- Tom bought a welcome mat.
- Tom bir karşılama paspası aldı.
- Tom bought a mask and a snorkel so he could go snorkeling with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla şnorkelle yüzebilmek için bir maske ve şnorkel aldı.
- I would've bought more clothes if I had had the money.
- Param olsaydı daha çok kıyafet alırdım.
- I bought a game for the kids.
- Çocuklar için bir oyun aldım.
- Nobody bought it.
- Hiç kimse onu almadı.
- I just bought an antique gramophone.
- Antika bir gramofon aldım.
- Father bought a book for me.
- Babam benim için bir kitap aldı.
- He bought a new pair of gloves.
- Yeni bir çift eldiven aldı.
- I would like to exchange this dress that I bought yesterday.
- Dün aldığım bu elbiseyi değiştirmek istiyorum.
- Tom bought some rope to use as a clothesline.
- Tom çamaşır ipi olarak kullanmak için biraz ip aldı.
- Tom bought a new sports car.
- Tom yeni bir spor araba aldı.
- I bought two more just like that one.
- Bunun gibi iki tane daha aldım.
- My father bought me a new bicycle.
- Babam bana yeni bir bisiklet aldı.
- I bought that car.
- O arabayı ben aldım.
- I bought some cotton candy for Tom.
- Tom'a biraz pamuk şekeri aldım.
- I bought Tom a watch.
- Tom'a bir kol saati aldım.
- He bought her a sweater.
- Ona bir kazak aldı.
- I bought it from her.
- Ondan aldım.
- I've just bought a new car.
- Yeni bir araba aldım.
- Tom bought a camera at a bargain sale.
- Tom indirimli satıştan bir fotoğraf makinesi aldı.
- I bought it yesterday.
- Onu dün aldım.
- I bought some bread on the way home from work.
- İşten eve giderken bir ekmek aldım.
- He's bought a digital camera.
- Dijital bir kamera aldı.
- She bought him a camera that was too big to fit in his shirt pocket.
- Ona gömleğinin cebine sığmayacak kadar büyük bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom bought a pair of pants.
- Tom bir pantolon aldı.
- She bought a coat.
- Bir palto aldı.
- I heard you say you liked pineapples, so I bought you one.
- Ananas sevdiğini söylediğini duydum, ben de sana bir tane aldım.
Show More (1125)
|
| 2 |
buy |
satın almak |
v. |
|
- It is not a product that you are free to choose whether or not to buy.
- Bu, satın alıp almamakta özgür olduğunuz bir ürün değildir.
- There was one particular one that caught my fancy, which I thought I might like to buy.
- Özellikle bir tanesi dikkatimi çekti ve onu satın almak isteyebileceğimi düşündüm.
- Yes, European consumers are entitled to be able to choose what food they buy and eat.
- Evet, Avrupalı tüketiciler hangi gıdayı satın alacaklarını ve yiyeceklerini seçme hakkına sahiptir.
- We should buy the fish and ensure we are getting good value.
- Balığı satın almalı ve iyi bir değer elde ettiğimizden emin olmalıyız.
- It is difficult to buy digital cards for existing pay TV.
- Mevcut ödemeli TV için dijital kart satın almak zordur.
- It is as if social control were a guarantee of quality when a local shopkeeper buys meet from a hunter to sell.
- Sanki yerel bir dükkan sahibi satmak için bir avcıdan buluş satın aldığında sosyal kontrol kalitenin garantisiymiş gibi.
- Consumers must have confidence in products or they will not buy them.
- Tüketiciler ürünlere güven duymalıdır, aksi takdirde onları satın almazlar.
- It acts as an incentive to buy and use environmentally-friendly lorries.
- Çevre dostu kamyonların satın alınması ve kullanılması için bir teşvik görevi görür.
- One can buy the cheapest ones for EUR 20 or EUR 30.
- En ucuz olanları 20 veya 30 Euro'ya satın alabilirsiniz.
- It is best if we simply do not buy these products.
- En iyisi bu ürünleri satın almamaktır.
- They only buy cars relatively infrequently.
- Sadece nispeten seyrek olarak araba satın alırlar.
- In other words, those who have the money can buy the security the state is unable to guarantee.
- Başka bir deyişle, parası olanlar devletin garanti edemediği güvenliği satın alabilirler.
- This money must also be used to buy better equipment, not to destroy boats.
- Bu para da tekneleri yok etmek için değil, daha iyi ekipman satın almak için kullanılmalıdır.
- Anyone who can afford it is keen to buy good health.
- Parası olan herkes iyi bir sağlık satın almaya heveslidir.
- The agricultural sales co-operatives and their unions buy products from their members.
- Tarım satış kooperatifleri ve onların birlikleri, üyelerinden ürünler satın almaktadır.
- Only a small, privileged group was able to buy goods that were produced a long way away.
- Sadece küçük ve ayrıcalıklı bir grup, çok uzaklarda üretilen malları satın alabiliyordu.
- Who will then buy the works of unknown artists?
- Bilinmeyen sanatçıların eserlerini kim satın alacak?
- All you need to do is to buy a drink at a service station and then drive off.
- Tek yapmanız gereken bir benzin istasyonundan bir içecek satın almak ve sonra yola çıkmak.
- Indeed, will private individuals also be able to buy them?
- Peki, özel şahıslar da bunları satın alabilecek mi?
- Perhaps they are worried that, because it is so small, a property developer could come and buy up the whole of Malta.
- Belki de çok küçük olduğu için bir emlak geliştiricisinin gelip tüm Malta'yı satın alabileceğinden endişe ediyorlar.
- The four big companies together buy almost half the coffee beans produced around the world.
- Dört büyük şirket birlikte dünya genelinde üretilen kahve çekirdeklerinin neredeyse yarısını satın almaktadır.
- The number of single companies that would have to buy allowances depends on how the initial allocation is made.
- Tahsisat satın alması gereken tekil şirket sayısı, ilk tahsisin nasıl yapıldığına bağlıdır.
- If labelling were honest, consumers would not buy the products.
- Eğer etiketleme dürüst olsaydı, tüketiciler bu ürünleri satın almazdı.
- This requires a minimum of two things; supermarkets to sell the products and consumers to buy them.
- Bunun için de en az iki şeye ihtiyaç var; ürünleri satacak süpermarketler ve bunları satın alacak tüketiciler.
- They should not be forced to buy professional advice they neither need nor want.
- İhtiyaç duymadıkları ya da istemedikleri profesyonel tavsiyeleri satın almaya zorlanmamalıdırlar.
- An individual who buys a new recreational craft after 2005 will be able to use it on all waters.
- 2005 yılından sonra yeni bir gezi teknesi satın alan bir kişi, bu tekneyi tüm sularda kullanabilecektir.
- That proportion wanted to buy arms with EU subsidies intended for peace.
- Bu oran, barışa yönelik AB yardımlarıyla silah satın almak istiyordu.
- Consumers must have confidence in products, or they will not buy them.
- Tüketiciler ürünlere güven duymalıdır, aksi takdirde satın almazlar.
- Japan, incidentally, ties its debt relief to the responsibility to buy Japanese exports.
- Bu arada Japonya, borç hafifletmesini Japon ihracatını satın alma sorumluluğuna bağlıyor.
- It is as if social control were a guarantee of quality when a local shopkeeper buys meet from a hunter to sell.
- Sanki yerel bir esnafın satmak üzere bir avcıdan av satın alması sosyal kontrolün bir kalite garantisi olması gibi.
- If labelling were honest, consumers would not buy the products.
- Eğer etiketleme dürüst olsaydı, tüketiciler bu ürünleri satın almazlardı.
- That patentability has stimulated investment to develop those inventions into products that the world wants to buy.
- Patentlenebilirlik, bu buluşları dünyanın satın almak istediği ürünlere dönüştürmek için yatırımları teşvik etmiştir.
- Feed operators must ensure that the raw materials they buy are safe.
- Yem operatörleri satın aldıkları hammaddelerin güvenli olduğundan emin olmalıdır.
- Responsible, adult consumers, getting information from product labels, are meant to decide for themselves what they buy.
- Sorumlu, yetişkin tüketiciler, ürün etiketlerinden bilgi alarak ne satın alacaklarına kendileri karar vermelidir.
- That proportion wanted to buy arms with EU subsidies intended for peace.
- Bu oran, barışa yönelik AB destekleriyle silah satın almak istiyordu.
- The rich were able to buy votes from the poor without the electoral commission being able to stop them.
- Zenginler, seçim komisyonu onları durduramadan yoksullardan oy satın alabildiler.
- Every time you fly, you can buy a climate certificate to balance out the emission of CO2 from your trip.
- Her uçtuğunuzda, seyahatinizden kaynaklanan CO2 emisyonunu dengelemek için bir iklim sertifikası satın alabilirsiniz.
- Large, profitable companies can buy up other companies.
- Büyük, karlı şirketler diğer şirketleri satın alabilir.
- They will then be able to choose to buy the products that they want.
- Böylece istedikleri ürünleri satın almayı seçebileceklerdir.
- You can buy that virtually for the price of the bottle alone.
- Bunu neredeyse sadece şişe fiyatına satın alabilirsiniz.
- The rich countries buy cheap agricultural produce and sell expensive industrial goods, including medicines.
- Zengin ülkeler ucuz tarım ürünleri satın alıp, ilaçlar da dahil olmak üzere pahalı sanayi malları satmaktadır.
- It is then up to the consumer to choose whether or not to buy genetically modified food.
- Bu durumda genetiği değiştirilmiş gıdaları satın alıp almamak tüketicinin tercihine kalmıştır.
- It is also a question of consumers' fundamental right to be able to choose what they buy and what they eat.
- Bu aynı zamanda tüketicilerin ne satın alacaklarını ve ne yiyeceklerini seçebilme temel hakkı ile ilgili bir sorundur.
- There was one particular one that caught my fancy, which I thought I might like to buy.
- Özellikle dikkatimi çeken bir tanesi vardı ki onu satın almak isteyebileceğimi düşündüm.
- It does not matter to us, because we can buy other products with our large amounts of money.
- Bu bizim için önemli değil çünkü büyük miktarlardaki paramızla başka ürünler satın alabiliriz.
- Indeed, will private individuals also be able to buy them?
- Gerçekten de özel şahıslar da bunları satın alabilecek mi?
- The Third World had to supply cheap raw materials, and subsequently buy expensive industrial products from Europe.
- Üçüncü Dünya ucuz hammadde tedarik etmek ve ardından Avrupa'dan pahalı sanayi ürünleri satın almak zorundaydı.
- You could buy all of those things if you really want them.
- Eğer gerçekten istersen bunların hepsini satın alabilirsin.
- People buy you first and then your service or your product.
- İnsanlar önce sizi, sonra hizmetinizi veya ürününüzü satın alırlar.
- One of the most popular ways to trade with options is to buy calls.
- Opsiyonlarla işlem yapmanın en popüler yollarından biri çağrı satın almaktır.
- People buy you first and then your service or your product.
- İnsanlar önce sizi, sonra hizmetinizi ya da ürününüzü satın alır.
- Therefore, you may want to buy all your supplies at once.
- Bu nedenle, tüm malzemelerinizi hemen satın almak isteyebilirsiniz.
- That's just another good reason to buy and eat local.
- Bu da yerel ürünleri satın alıp yemek için iyi bir neden.
- You could buy all of those things if you really want them.
- Eğer gerçekten istiyorsan bunların hepsini satın alabilirsin.
- You could buy all of those things if you really want them.
- Eğer gerçekten istersen bu şeylerin hepsini satın alabilirsin.
- You could buy anything you needed on the black market.
- İhtiyacınız olan her şeyi karaborsadan satın alabiliyordunuz.
- That's just another good reason to buy and eat local.
- Bu da yerel ürünleri satın almak ve yemek için bir başka iyi neden.
- The second way is to buy from underground labs and black market suppliers.
- İkinci yol ise yeraltı laboratuvarlarından ve karaborsa tedarikçilerinden satın almak.
- Additionally, any song you buy will automatically appear in your music collection.
- Ayrıca satın aldığınız her şarkı otomatik olarak parça koleksiyonunuzda yer alacak.
- Additionally, any song you buy will automatically appear in your music collection.
- Ayrıca satın aldığınız herhangi bir şarkı otomatik olarak şarkı koleksiyonunuzda görünecektir.
- Additionally, any song you buy will automatically appear in your music collection.
- Ayrıca satın aldığınız her şarkı otomatik olarak şarkı koleksiyonunuzda görünecektir.
- Don't waste time on people who are unmotivated or unable to buy.
- Motivasyonu olmayan veya satın alamayan kişilerle zaman kaybetmeyin.
- They'll buy anything.
- Her şeyi satın alacaklar.
- It's illegal to buy cocaine.
- Kokain satın almak illegaldir.
- The coat I want to buy costs $300.
- Satın almak istediğim ceket 300 dolar.
- Tom went to the store to buy some apples.
- Tom biraz elma satın almak için mağazaya gitti.
- Tom is going to need at least $300 to buy everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi satın almak için en az 300 dolara ihtiyacı olacak.
- I have no money to buy the book with.
- Kitabı satın alacak param yok.
- What did Tom want you to buy for Mary?
- Tom, Mary için ne satın almanı istedi?
- Money can't buy friends.
- Para arkadaşlar satın alamaz.
- I'm sure Tom isn't going to buy that car.
- Tom'un bu arabayı satın almayacağına eminim.
- Do you really think you can buy my friendship?
- Gerçekten arkadaşlığımı satın alabileceğini düşünüyor musun?
- In the U.S., you usually have to show identification in order to buy alcohol.
- ABD'de alkol satın almak için genellikle kimlik göstermeniz gerekir.
- I'll buy her a beer.
- Ona bir bira satın alacağım.
- I didn't buy that book.
- O kitabı satın almadım.
- I can't buy a bike.
- Bir bisiklet satın alamam.
- I'll buy whatever Tom tells me to.
- Tom bana ne söylerse satın alırım.
- She didn't buy bread.
- O, ekmek satın almadı.
- Why should someone buy your product?
- Neden birisi sizin ürününüzü satın alsın ki?
- You could at least buy a hybrid.
- En azından bir hibrid satın alabilirdin.
- Where did you buy that dress?
- O elbiseyi nereden satın aldın?
- No amount of money can buy happiness.
- Hiçbir para mutluluğu satın alamaz.
- I have to buy a pair of shoes.
- Bir çift ayakkabı satın almak zorundayım.
- I have to go and buy a newspaper.
- Ben gidip bir gazete satın almak zorundayım.
- Will you help me decide which one to buy?
- Hangisini satın alacağıma karar vermeme yardım eder misin?
- Tom could buy all of those if he really wanted them.
- Tom gerçekten isteseydi bunların hepsini satın alabilirdi.
- If you like it, just buy it.
- Beğendiysen, satın al.
- Buy some bear spray.
- Bir ayı spreyi satın al.
- You shouldn't have to pay that much to buy one of those.
- Onlardan birini satın almak için bu kadar çok ödemek zorunda olmamalısın.
- How many cans of beer did you buy?
- Kaç kutu bira satın aldın?
- What did you buy?
- Ne satın aldınız?
- We need to buy her a present.
- Ona bir hediye satın almamız gerekir.
- Don't buy too much.
- Çok fazla satın almayın.
- I've already told Tom what I need to buy.
- Satın almam gereken şeyi zaten Tom'a söyledim.
- Maybe you should buy it.
- Belki de satın almalısın.
- I'd like to buy it, but I can't afford the expense.
- Satın almak isterdim ama masrafları karşılayamam.
- I'm going to buy meat, cheese, and tomatoes.
- Ben et, peynir ve domates satın alacağım.
- I helped Tom decide which car to buy.
- Tom'a hangi arabayı satın alacağına karar vermesine yardım ettim.
- Tom won't buy that for you.
- Tom, bunu senin için satın almayacak.
- Finally, What did you buy the last day?
- Son olarak, geçen gün ne satın aldınız?
- My father's work is to buy wool.
- Babamın işi yün satın almaktır.
- I think we'll buy that house we were looking at last week.
- Sanırım geçen hafta baktığımız o evi satın alacağız.
- Tom buys our vegetables.
- Tom sebzelerimizi satın alıyor.
- What kind of candy did you buy?
- Ne tür bir şeker satın aldın?
- Mary decided to buy a blue dress.
- Mary mavi bir elbise satın almaya karar verdi.
- Tom has already told Mary what she has to buy.
- Tom önceden Mary'ye ne satın almak zorunda olduğunu söyledi.
- I don't buy white bread anymore.
- Artık beyaz ekmek satın almıyorum.
- Where did you buy your car from?
- Arabanızı nereden satın aldınız?
- We buy the cattle and slaughter them.
- Biz sığırlar satın aldık ve onları kestik.
- Am I the only one who thinks it's a bad idea to buy Tom's old car?
- Tom'un eski arabasını satın almanın kötü bir fikir olduğunu düşünen sadece ben miyim burada?
- I didn't have enough money to buy what I wanted to buy.
- Satın almak istediğimi almak için yeterli param yoktu.
- Tom buys and sells old books.
- Tom eski kitapları satın alır ve satar.
- Tom didn't want to buy anything.
- Tom hiçbir şey satın almak istemedi.
- I wonder what Tom will buy.
- Tom'un ne satın alacağını merak ediyorum.
- I can't afford to buy it.
- Satın almaya gücüm yetmiyor.
- Tom wanted to buy those boots.
- Tom o botları satın almak istedi.
- I will buy the tickets.
- Biletleri satın alacağım.
- Do you think money will buy her happiness?
- Sence para onun mutluluğunu satın alır mı?
- Tom will buy that for us.
- Tom onu bizim için satın alacak.
- Are you really going to buy that car?
- Gerçekten o arabayı satın alacak mısın?
- I have no plans to buy one.
- Satın almak gibi bir planım yok.
- I would never have guessed that you could buy butter for such a low price.
- Öyle düşük bir fiyata yağ satın alabileceğini asla tahmin etmezdim.
- She didn't have anything else to buy, so she left the store.
- Onun satın alacak başka bir şeyi yoktu, bu yüzden mağazadan çıktı.
- Tom has enough money to buy everything he needs.
- Tom'un, ihtiyaç duyduğu her şeyi satın alacak kadar parası var.
- I don't want to buy it for you unless I'm sure you want it.
- Onu istediğinden emin olmadıkça, sana onu satın almak istemiyorum.
- Trump wants to buy Greenland.
- Trump Grönland'ı satın almak istiyor.
- In the end, Jane didn't buy it.
- Sonunda Jane satın almadı.
- I couldn't buy it.
- Satın alamadım.
- Did you buy that?
- Bunu satın aldın mı?
- Tom has no money to buy anything.
- Tom'un bir şey satın almak için parası yok.
- I can't afford to buy that.
- Ben onu satın almayı göze alamam.
- I want to buy a new pair of shoes.
- Yeni bir çift ayakkabı satın almak istiyorum.
- You can't afford to buy that, can you?
- Onu satın almaya gücün yetemez, değil mi?
- I want to buy a plane ticket tomorrow.
- Yarın bir uçak bileti satın almak istiyorum.
- If I could afford it, I would buy an electric car.
- Eğer param yetse elektrikli bir araba satın alırım.
- Buy me a pet.
- Bana bir evcil hayvan satın al.
- Tom wants to buy a motorcycle, but his parents won't let him.
- Tom bir motosiklet satın almak istiyor, ama anne ve babası ona izin vermeyecek.
- Whoever said money can't buy happiness simply didn't know where to go shopping.
- Paranın mutluluğu satın alamayacağını kim söylemişse, alışverişe nereye gideceğini bilmiyormuş.
- The public didn't buy it.
- Halk bunu satın almadı.
- I'm poor, and I can't buy it.
- Fakirim ve bunu satın alamam.
- If I had money, I'd buy a computer.
- Eğer param olsa, bir bilgisayar satın alırım.
- I want to buy an automobile.
- Bir araba satın almak istiyorum.
- How much fabric did you buy?
- Ne kadar kumaş satın aldın?
- Tom didn't want to pay that much for eggs, so he didn't buy any.
- Tom yumurtalar için o kadar çok para ödemek istemedi, bu yüzden hiç satın almadı.
- Who buys this type of art?
- Bu tür sanatı kim satın alıyor?
- Tom and Mary couldn't agree on which one to buy.
- Tom ve Mary hangisini satın alacakları konusunda anlaşamadılar.
- There are a lot of things I want to buy.
- Satın almak istediğim birçok şey var.
- Who told Tom to buy that?
- Tom'a onu satın almasını kim söyledi?
- If I had money, I would buy the computer.
- Eğer param olsaydı, bilgisayarı satın alırdım.
- I want to buy a copy of the book, but it is out of print.
- Kitabın bir kopyasını satın almak istiyorum ama baskısı tükenmiş.
- When did Tom buy this umbrella?
- Tom bu şemsiyeyi ne zaman satın aldı?
- When did you buy that from them?
- Bunu onlardan ne zaman satın aldın?
- Tom didn't even have money to buy food for himself and his family.
- Tom'un kendisi ve ailesi için yiyecek satın alacak parası bile yoktu.
- Tom wanted to buy Mary an expensive gift.
- Tom Mary'ye pahalı bir hediye satın almak istedi.
- I was able to buy fresh fish in the market.
- Pazardan taze balık satın alabildim.
- I've heard that Tom buys things on the black market.
- Tom'un karaborsadan bir şeyler satın aldığını duydum.
- Why do you want to buy it for him?
- Neden onun için satın almak istiyorsun?
- You can buy the ticket from the vending machine too.
- Otomattan da bilet satın alabilirsin.
- Where ever did you buy it?
- Bunu nereden satın aldın?
- Do you want to buy that?
- Onu satın almak istiyor musun?
- You might want to buy one of those.
- Onlardan birini satın almak isteyebilirsin.
- Is that what you wanted to buy?
- O senin satın almak istediğin şey mi?
- Can you buy shampoo?
- Şampuan satın alabilir misin?
- Don't buy that.
- Bunu satın alma.
- She wants to buy a present for her boyfriend.
- Erkek arkadaşı için bir hediye satın almak istiyor.
- Why did you buy a car like this?
- Neden böyle bir araba satın aldın?
- Tom hardly ever buys anything at this store.
- Tom bu mağazadan neredeyse hiç bir şey satın almaz.
- I wish I could afford to buy a car like that.
- Keşke öyle bir araba satın alabilsem.
- We can buy the gifts in the department stores.
- Biz mağazalardan hediyeler satın alabiliriz.
- Why didn't you buy any coffee?
- Neden hiç kahve satın almadın?
- Money does not buy exemption from illness.
- Para hastalıktan muafiyeti satın almaz.
- I want to buy a black one.
- Siyah olanı satın almak istiyorum.
- In the end, Jane didn't buy it.
- Sonuçta, Jane onu satın almadı.
- Please buy me this book.
- Lütfen bana bu kitabı satın alın.
- Someday I will buy a cotton candy machine.
- Bir gün bir pamuk şekeri makinesi satın alacağım.
- Which one will you buy?
- Hangisini satın alacaksın?
- I need to buy some stamps.
- Birkaç pul satın almam gerekiyor.
- Tom didn't buy what he said he'd buy.
- Tom satın alacağını söylediği şeyi almadı.
- We were really hoping to buy a fishing boat.
- Biz gerçekten bir balıkçı teknesi satın almayı umut ediyorduk.
- I will buy a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye satın alacağım.
- Where did you buy your golf clubs?
- Golf sopalarını nereden satın aldın?
- My roommate is prodigal when it comes to spending money on movies; he buys them the day they're released, regardless of price.
- Oda arkadaşım filmlere para harcama konusunda müsriftir; vizyona girdikleri gün, fiyatına bakmaksızın satın alır.
- My father's work is to buy wool.
- Babamın işi yün satın almak.
- I think we should try to buy Tom's car.
- Bence Tom'un arabasını satın almaya çalışmalıyız.
- I'd like to buy this computer, but it costs a fortune!
- Bu bilgisayar satın almak istiyorum ama o bir servete mal olur!
- Is there anything you want me to buy?
- Satın almamı istediğin bir şey var mı?
- I'd like to buy a new car.
- Yeni bir araba satın almak istiyorum.
- I could buy that for you.
- Bunu senin için satın alabilirim.
- Did you buy the pomegranate juice?
- Nar suyu satın aldın mı?
- Tom took out a loan in order to buy a car.
- Tom bir araba satın almak için bankadan kredi çekti.
- May I take the car for a test drive before I buy it?
- Satın almadan önce arabayı test sürüşü için alabilir miyim?
- Does Tom always buy you everything you want?
- Tom istediğin her şeyi her zaman sana satın alıyor mu?
- This is one of the best over-the-counter pain killers you can buy.
- Bu satın alabileceğiniz en iyi reçetesiz ağrı kesicilerden biridir.
- You could buy that for us.
- Bunu bizim için satın alabilirsin.
- Tom will probably forget to buy bread.
- Tom muhtemelen ekmek satın almayı unutacak.
- What books did you buy?
- Hangi kitapları satın aldın?
- Should I buy something?
- Bir şey satın almalı mıyım?
- If that guitar weren't so expensive, I could buy it.
- Eğer o gitar bu kadar pahalı olmasaydı, onu satın alabilirdim.
- Where can I buy stamps?
- Pulları nereden satın alabilirim?
- Tom doesn't quite buy it.
- Tom onu pek satın almaz.
- I always buy a top quality product even if it is slightly more expensive.
- Biraz daha pahalı olsa bile her zaman en kaliteli ürünü satın alırım.
- I want to buy a leather belt.
- Deri bir kemer satın almak istiyorum.
- If I had more money, I'd buy that.
- Daha fazla param olsaydı, onu satın alırdım.
- I'd like to buy this computer.
- Bu bilgisayarı satın almak istiyorum.
- You can buy stamps at any post office.
- Pulları herhangi bir postaneden satın alabilirsiniz.
- Tom will most likely buy the red car.
- Tom büyük olasılıkla kırmızı arabayı satın alacak.
- He buys a computer.
- O bir bilgisayar satın alıyor.
- He is rich enough to buy the painting.
- Resmi satın alabilecek kadar zengin.
- I buy you a present.
- Sana bir hediye satın alırım.
- Tom had enough money to buy everything he needed to buy.
- Tom, satın alması gereken her şeyi almak için yeterli paraya sahipti.
- How much will it cost to buy that comic book?
- O çizgi roman satın almanın maliyeti ne kadar?
- Did you buy anything for him?
- Onun için bir şey satın aldın mı?
- Would you be willing to lend me enough money to buy a car?
- Bana bir araba satın almaya yetecek kadar para ödünç vermeye istekli olur musun?
- You can buy anything you want.
- İstediğin her şeyi satın alabilirsin.
- That's not what I wanted you to buy.
- Satın almanı istediğim şey bu değildi.
- Tom didn't buy anything for Mary.
- Tom Mary için bir şey satın almadı.
- He wanted to buy the book.
- O, kitabı satın almak istedi.
- Can money buy happiness?
- Para mutluluk satın alabilir mi?
- Tom couldn't buy everything he needed.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi satın alamazdı.
- You didn't buy that here, did you?
- Onu buradan satın almadın, değil mi?
- My daughter is going to buy new furniture.
- Kızım yeni mobilya satın alacak.
- I don't usually buy things online.
- Genelde internetten bir şey satın almam.
- Ken went to the supermarket to buy some eggs.
- Ken, bir miktar yumurta satın almak için süpermarkete gitti.
- Tom made a list of things he needs to buy.
- Tom satın alması gereken şeylerin bir listesini yaptı.
- I'm not here to buy anything.
- Hiçbir şey satın almaya gelmedim.
- Gold can't buy everything.
- Altın her şeyi satın alamaz.
- We have other things we need to buy.
- Satın almamız gereken başka şeyler var.
- May I buy that?
- Bunu satın alabilir miyim?
- I want to buy a dozen of those bananas.
- O muzlardan bir düzine satın almak istiyorum.
- Tom is going to buy me out.
- Tom tüm yasal haklarımı satın alacak.
- The idea that money can buy everything is wrong.
- Paranın her şeyi satın alabileceği fikri yanlış.
- Who says money can't buy happiness?
- Kim demiş para mutluluğu satın alamaz diye?
- Tom isn't going to buy anything today.
- Tom bugün bir şey satın almayacak.
- We should pool all our money and buy Tom a nice gift.
- Biz bütün paramızı havuzda toplayıp Tom'a güzel bir hediye satın almalıyız.
- We went over the house before deciding whether to buy it.
- Satın alıp almamaya karar vermeden önce evi inceledik.
- Why did you buy a Korean car?
- Neden bir Kore arabası satın aldın?
- Tom wanted me to buy some food for Mary.
- Tom, Mary için biraz yiyecek satın almamı istedi.
- I'm going to buy Mary a diamond ring.
- Mary'ye elmas bir yüzük satın alacağım.
- Did Tom buy it?
- Tom onu satın aldı mı?
- It's always cheaper in the end to buy the best.
- Sonunda en iyisini satın almak her zaman daha ucuzdur.
- I expect you'll be able to buy as many of those as you want.
- Umuyorum ki bunlardan istediğin kadar satın alabileceksin.
- I might buy that.
- Bunu satın alabilirim.
- Why did you buy this bicycle?
- Bu bisikleti neden satın aldın?
- I don't have enough money to buy the medicine my father needs.
- Babamın ihtiyacı olan ilacı satın almak için yeterli param yok.
- Where do you usually buy bread?
- Genellikle ekmeği nereden satın alırsın?
- Aren't you going to buy that?
- Onu satın almayacak mısın?
- Tom wanted to buy that book.
- Tom o kitabı satın almak istedi.
- I will buy your house for ten thousand dollars.
- Evinizi on bin dolara satın alacağım.
- Tom had enough money to buy everything he wanted to buy.
- Tom, satın almak istediği her şeyi satın alacak kadar paraya sahipti.
- When did you buy this bicycle?
- Bu bisikleti ne zaman satın aldın?
- Tom doesn't have enough money to buy that house.
- Tom'un o evi satın almak için yeterli parası yok.
- We need to buy more dish towels.
- Daha fazla bulaşık havlusu satın almamız gerek.
- When did you buy that from me?
- Bunu benden ne zaman satın aldın?
- He wants to buy a pearl necklace for his wife.
- O, karısı için bir inci kolye satın almak istiyor.
- If there's a cheap kanji dictionary in Japan, I will buy it.
- Japonya'da ucuz bir kanji sözlüğü varsa, onu satın alacağım.
- I needed to buy food.
- Yiyecek satın almam gerekiyordu.
- It took me three trips to the supermarket to buy everything we needed for tonight's party.
- Bu geceki parti için ihtiyacımız olan her şeyi satın almak için üç kez markete gittim.
- Tom wants to buy a necklace for Mary.
- Tom Mary için bir kolye satın almak istiyor.
- I've decided not to buy that house I looked at last week.
- Geçen hafta baktığım o evi satın almamaya karar verdim.
- Tom has enough money to buy it.
- Tom'un onu satın alması için yeterli parası var.
- I've decided to buy that farm we were looking at last week.
- Ben geçen hafta baktığımız o çiftliği satın almaya karar verdim.
- Tom could buy what he needed.
- Tom ihtiyacı olanı satın alabilirdi.
- He buys clothes.
- O elbiseler satın alır.
- Why did you buy this bicycle?
- Sen neden bu bisikleti satın aldın?
- I'd like to buy a map.
- Bir harita satın almak istiyorum.
- Which brand of toilet paper do you usually buy?
- Genellikle hangi marka tuvalet kağıdı satın alırsın?
- I'll never buy another Ford.
- Asla bir Ford daha satın almayacağım.
- I want to make sure I can afford to buy it before I order it.
- Sipariş vermeden önce satın almaya paramın yeteceğinden emin olmak istiyorum.
- Who would buy one of these?
- Bunlardan birini kim satın alır?
- Let me buy bread.
- Ekmek satın alayım.
- Nobody wanted to buy land in my country.
- Kimse ülkemden arazi satın almak istemedi.
- Tom must buy a book.
- Tom bir kitap satın almalı.
- Tom says he wants to buy one of my paintings.
- Tom benim resimlerden birini satın almak istediğini söylüyor.
- Don't buy that.
- Onu satın alma.
- I still don't have enough money to buy that.
- Hâlâ onu satın alacak kadar param yok.
- I will buy a watch at the store.
- Mağazadan bir saat satın alacağım.
- Tom doesn't know what Mary wants to buy.
- Tom Mary'nin ne satın almak istediğini bilmiyor.
- Is there anything else you would like to buy?
- Satın almak istediğin başka bir şey var mı?
- I'll buy an iPhone instead.
- Yerine bir iPhone satın alacağım.
- Why do you want to buy this book?
- Neden bu kitabı satın almak istiyorsunuz?
- Which one do you think Tom will buy?
- Sizce Tom hangisini satın alacak?
- I think we should buy a new house in another neighborhood.
- Bence başka bir çevrede yeni bir ev satın almalıyız.
- I don't have enough money to buy everything I need.
- İhtiyacım olan her şeyi satın alacak kadar param yok.
- You don't have to buy it.
- Bunu satın almak zorunda değilsin.
- What do you want to buy?
- Ne satın almak istiyorsun?
- We have to buy them from abroad.
- Bunları yurtdışından satın almak zorundayız.
- They buy bread.
- Onlar ekmek satın aldılar.
- How many books did you buy last year?
- Geçen yıl kaç tane kitap satın aldınız?
- Tom wants to buy a leather belt.
- Tom bir deri kemer satın almak istiyor.
- That's what I want to buy.
- Satın almak istediğim şey bu.
- Why did you buy it?
- Onu niçin satın aldın?
- I'll buy you a watch.
- Sana bir saat satın alacağım.
- Tom refuses to buy anything new.
- Tom yeni bir şey satın almayı reddediyor.
- I've already told Tom what he should buy.
- Tom'a satın alması gereken şeyi zaten söyledim.
- If I were you, I wouldn't buy that.
- Senin yerinde olsam onu satın almazdım.
- Tom couldn't buy a car.
- Tom bir araba satın alamadı.
- I'd like to buy it.
- Bunu satın almak istiyorum.
- I want a television set, but I can't afford to buy one.
- Bir televizyon seti istiyorum ama satın almaya param yetmez.
- Tom wondered what Mary was going to buy.
- Tom, Mary'nin ne satın alacağını merak etti.
- It goes without saying that money cannot buy happiness.
- Paranın mutluluğu satın alamayacağını söylemeye gerek yok.
- I'd like to buy that one.
- Bunu satın almak istiyorum.
- Tom could buy everything he needed.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi satın alabilirdi.
- Some of the toy dolls are too expensive to buy.
- Bazı oyuncak bebekleri satın almak çok pahalı.
- Tom doesn't like to buy them.
- Tom onları satın almaktan hoşlanmıyor.
- Tom forgot to buy what Mary asked him to buy.
- Tom Mary'in ona satın almasını istediği şeyi almayı unuttu.
- Don't buy it.
- Onu satın almayın.
- Some of the dolls are too expensive to buy.
- Bazı oyuncak bebekler satın almak için çok pahalı.
- And now, I suppose you want me to buy you a new one.
- Ve şimdi, sanırım sana yeni bir tane satın almamı istiyorsun.
- She buys bread.
- O ekmek satın alır.
- What else did Tom want us to buy?
- Tom başka ne satın almamızı istedi?
- Tom advised Mary to buy a new computer.
- Tom Mary'ye yeni bir bilgisayar satın almasını tavsiye etti.
- My parents are going to buy a new CD.
- Annem ve babam yeni bir CD satın alacaklar.
- We buy a lot of things from them.
- Onlardan çok şey satın alırız.
- I want to buy a pair of ski boots.
- Ben, bir çift kayak botu satın almak istiyorum.
- You can buy and read any kind of book at any time.
- Her zaman her türlü kitabı satın alıp okuyabilirsin.
- I think that he wants to buy a new dictionary.
- Ben onun yeni bir sözlük satın almak istediğini düşünüyorum.
- You know as well as I do that we can't afford to buy that kind of car.
- O tür arabayı satın almayı göze alamayacağımızı benim kadar iyi biliyorsun.
- Did you buy anything for me?
- Benim için bir şey satın aldın mı?
- He wanted to buy a small house in Romania.
- Romanya'da küçük bir ev satın almak istedi.
- She couldn't convince him to buy her a new car.
- Kendisine yeni bir araba satın alması için onu ikna edemedi.
- I'm going to buy a new car.
- Yeni bir araba satın alacağım.
- You can buy and read any kind of book at any time.
- İstediğiniz zaman her türlü kitabı satın alıp okuyabilirsiniz.
- Tom might buy a canoe today.
- Tom bugün bir kano satın alabilir.
- Why should I buy your product?
- Neden ürününüzü satın almalıyım?
- Tom wanted to buy a new car.
- Tom yeni bir araba satın almak istedi.
- Did you buy it today or yesterday?
- Onu bugün mü yoksa dün mü satın aldınız?
- You can buy stamps at any post office.
- Herhangi bir postaneden pul satın alabilirsiniz.
- I want to buy some fireworks.
- Birkaç havai fişek satın almak istiyorum.
- What kind of hat do you want to buy?
- Ne tür bir şapka satın almak istiyorsun?
- Let us buy that for you.
- Bunu sizin için satın almamıza izin verin.
- Tom needs to buy a new belt.
- Tom'un yeni bir kemer satın almalı.
- I didn't buy the car.
- Arabayı satın almadım.
- What are you going to buy?
- Ne satın alacaksın?
- I don't have enough money to buy everything we need.
- Bize gereken her şeyi satın almak için yeterli param yok.
- I should buy you a drink.
- Sana bir içecek satın almalıyım.
- She wanted to buy the book.
- O, kitabı satın almak istedi.
- I'll buy you another one later.
- Daha sonra sana bir tane daha satın alacağım.
- I can't buy a car.
- Ben bir araba satın alamam.
- I can't buy that for you.
- Onu senin için satın alamam.
- Buy two egg boxes.
- İki karton yumurta satın al.
- I think I'll buy a new car.
- Sanırım yeni bir araba satın alacağım.
- Tom couldn't buy what he needed.
- Tom ihtiyacı olan şeyi satın alamadı.
- We really ought to buy a new car, oughtn't we?
- Gerçekten yeni bir araba satın almalıyız, değil mi?
- Thanks to my mother's help, I was able to buy a mountain bike.
- Annemin yardımı sayesinde bir dağ bisikleti satın alabildim.
- They buy from us.
- Onlar bizden satın alırlar.
- I'll buy it.
- Ben satın alacağım.
- I'll tell you what I won't buy.
- Sana ne satın almayacağımı söyleyeceğim.
- That car is too expensive for me to buy.
- O araba satın alamayacağım kadar pahalı.
- I buy a book every month.
- Her ay bir kitap satın alırım.
- The store where we used to buy those started charging outrageous prices, so we had to find another store.
- Onları satın aldığımız mağaza, aşırı yüksek fiyat koymaya başladı, o yüzden başka bir mağaza bulmak zorunda kaldık.
- We keep a record of everything you buy.
- Satın aldığınız her şeyin kaydını tutarız.
- He is unable to buy a car.
- Bir araba satın alamıyor.
- Tell me which one you want me to buy for you.
- Bana senin için hangisini satın almamı istediğini söyle.
- Money can't buy happiness.
- Para mutluluğu satın alamaz.
- That guitar is too expensive for me to buy.
- O gitar satın alamayacağım kadar çok pahalı.
- I want to buy a trash compactor.
- Çöp sıkıştırıcısı satın almak istiyorum.
- Where can I go to buy art books and catalogues?
- Sanat kitapları ve kataloglar satın almak için nereye gidebilirim?
- Buy me a house.
- Bana bir ev satın al.
- I want to buy you a drink.
- Sana bir içki satın almak istiyorum.
- Sami tried a few samples, but he didn't buy.
- Sami birkaç örnek denedi ama satın almadı.
- My plan is to buy a car.
- Benim planım bir araba satın almak.
- Does anybody want to buy this?
- Bunu satın almak isteyen var mı?
- Advertisements urge us to buy luxuries.
- Reklamlar bizi lüks satın almaya teşvik ediyor.
- I really like to buy books.
- Kitap satın almaktan gerçekten hoşlanırım.
- He buys bread.
- Ekmek satın alıyor.
- I didn't buy it.
- Ben onu satın almadım.
- One can buy a toothbrush at the pharmacy.
- Biri, eczaneden bir diş fırçası satın alabilir.
- Tom made up his mind to buy the car.
- Tom arabayı satın almak için kararını verdi.
- Did you buy some bread?
- Biraz ekmek satın aldın mı?
- You can buy the magazine Paris-Match at the stand on the street corner.
- Sokak köşesindeki stantta Paris-Match dergisini satın alabilirsin.
- You should buy it.
- Onu satın almalısın.
- Tom isn't going to buy a new car.
- Tom yeni bir araba satın almayacak.
- This car was so cheap that he could buy it.
- Bu araba o kadar ucuzdu ki satın alabildi.
- You didn't buy bread.
- Sen ekmek satın almadın.
- Is that what you wanted to buy?
- Satın almak istediğin şey o muydu?
- I want to buy a good quality, insulated basement window.
- Ben iyi bir kalite, yalıtılmış bodrum penceresi satın almak istiyorum.
- How many apples did you buy?
- Kaç tane elma satın aldın?
- Buy me an apartment.
- Bana bir daire satın al.
- I don't really know what to buy.
- Gerçekten ne satın alacağımı bilmiyorum.
- I wonder what Tom is going to buy.
- Tom'un neyi satın alacağını merak ediyorum.
- Tom knew he barely had enough money to buy everything he had to buy.
- Tom, satın almak zorunda olduğu her şeyi satın almak için yeterli parası olmadığını biliyordu.
- He needs to buy a towel.
- Onun bir havlu satın alması gerek.
- We want to buy books.
- Kitaplar satın almak istiyoruz.
- You need another ten dollars to buy that camera.
- O kamerayı satın almak için bir on dolara daha ihtiyacın var.
- I needed to buy food for the party.
- Parti için yiyecek satın almam gerekiyordu.
- Did you make a list of the things that you want to buy?
- Satın almak istediğin şeylerin bir listesini yaptın mı?
- Tom buys me things that I want.
- Tom bana istediğim şeyleri satın alıyor.
- Winston doesn't want to buy a book, because he already has many boxes full of books.
- Winston bir kitap satın almak istemiyor, çünkü zaten birçok sandık dolusu kitabı var.
- I have to buy gluten-free pasta because my friend is coming over to eat.
- Glutensiz makarna satın almam gerekiyor çünkü arkadaşım yemek yemeye geliyor.
- Money cannot buy freedom.
- Para özgürlüğü satın alamaz.
- I don't usually buy secondhand things.
- Ben genellikle ikinci el eşyalar satın almam.
- It goes without saying that money can't buy you happiness.
- Paranın mutluluğu satın alamayacağını söylemeye gerek yok.
- Isn't that what you wanted to buy?
- O senin satın almak istediğin şey değil mi?
- Buy me a dog.
- Bana bir köpek satın al.
- I'm going to buy a new camera.
- Yeni bir kamera satın alacağım.
- Americans buy a lot of Japanese cars.
- Amerikalılar birçok Japon arabası satın alırlar.
- Does that mean you're going to buy it?
- Bu onu satın alacağın anlamına mı geliyor?
- I wanted to buy that painting, but it had already been sold to somebody else.
- Bu resmi satın almak istedim, ama zaten bir başkasına satılmıştı.
- Tom could buy that for you.
- Tom bunu senin için satın alabilir.
- That's not what I wanted you to buy.
- Satın almanı istediğim şey bu değil.
- You want to buy a book.
- Kitap satın almak istiyorsunuz.
- I wouldn't buy anything in this store.
- Bu dükkanda bir şey satın almazdım.
- I don't want to buy anything yet.
- Henüz bir şey satın almak istemiyorum.
- Tom needs to buy some new shirts.
- Tom'un birkaç yeni gömlek satın alması gerekiyor.
- Buy the full version.
- Tam sürümü satın alın.
- I don't want to buy this kind of sofa.
- Bu tür bir kanepe satın almak istemiyorum.
- Don't buy her anything.
- Ona hiçbir şey satın almayın.
- I will only buy the car if they repair the brakes first.
- Frenleri tamir ederlerse, arabayı satın alacağım.
- Sami buys and sells horses.
- Sami at satın alır ve satar.
- Tom is here to buy some apples.
- Tom birkaç elma satın almak için burada.
- Can people buy these?
- İnsanlar bunları satın alabilir mi?
- If you find an interesting book, please buy it for me.
- İlginç bir kitap bulursanız, lütfen benim için satın alın.
- If I were rich, I would buy it.
- Zengin olsaydım onu satın alırdım.
- I agreed to buy it.
- Onu satın almayı kabul ettim.
- Tom can't buy what he wants to buy because he doesn't have enough money.
- Tom'un yeterli parası olmadığı için satın almak istediği şeyi alamaz.
- Can you buy one for me as well?
- Benim için de bir tane satın alabilir misin?
- Where did you buy it?
- Bunu nereden satın aldın?
- Buy me a cat.
- Bana bir kedi satın al.
- I'm sorry I couldn't buy that for you.
- Üzgünüm, senin için satın alamadım.
- I want to buy a new trombone.
- Yeni bir trombon satın almak istiyorum.
- With car prices so high, now is the worst time to buy.
- Araba fiyatları bu kadar yüksekken, satın almak için şimdi en kötü zaman.
- What did Tom suggest you buy?
- Tom ne satın almanı önerdi?
- We worked very hard to buy you this present.
- Sana bu hediyeyi satın almak için çok çalıştık.
- They will buy a record.
- Bir plak satın alacaklar.
- Tom is going to buy a new car.
- Tom yeni bir araba satın alacak.
- Buy your tickets early.
- Biletlerini erkenden satın al.
- You never can tell what some people might buy.
- Bazı insanların ne satın alacağını asla bilemezsiniz.
- How often do you buy eggs?
- Ne sıklıkta yumurta satın alıyorsunuz?
- You can't buy anything interesting in this store.
- Bu dükkânda ilginç bir şey satın alamazsın.
- I'm going to buy Tom something.
- Tom'a bir şey satın alacağım.
- Tom will buy a new cello.
- Tom yeni bir viyolonsel satın alacak.
- I wonder what kind of people buy these kinds of things.
- Ne tür insanların bu tür şeyleri satın aldığını merak ediyorum.
- Why do you want to buy that for Tom?
- Neden onu Tom için satın almak istiyorsun?
- Tom wants to buy that painting, but I've already sold it to someone else.
- Tom o tabloyu satın almak istiyor ama ben onu daha önce başkasına sattım.
- Did you buy anything?
- Bir şey satın aldın mı?
- She wants to buy a pony.
- Bir midilli satın almak istiyor.
- Go and buy some bread.
- Git ve biraz ekmek satın al.
- You want to buy this skirt.
- Bu eteği satın almak istiyorsun.
- Don't you think it might be a bit too expensive for us to buy?
- Sence de satın almak bizim için biraz pahalı değil mi?
- I want to buy a dozen eggs.
- Bir düzine yumurta satın almak istiyorum.
- Being poor, he can't buy it.
- Fakir olduğu için satın alamıyor.
- One advantage of being old is that you no longer desire all the things that you couldn't afford to buy when you were young.
- Yaşlı olmanın bir avantajı, gençken satın almaya gücünüzün yetmediği şeyleri artık istememenizdir.
- I don't have enough money to buy what I want.
- İstediklerimi satın almak için yeterli param yok.
- Tom wanted to buy a new pair of tennis shoes.
- Tom yeni bir çift tenis ayakkabısı satın almak istedi.
- We don't have enough money to buy a new car.
- Yeni bir araba satın almak için yeterli paramız yok.
- Where can I buy a program?
- Nereden bir program satın alabilirim?
- Tom is able to buy many things he needs at a local discount store.
- Tom ihtiyacı olan pek çok şeyi yerel bir indirim mağazasından satın alabiliyor.
- I'll buy her a drink.
- Ona bir içki satın alacağım.
- Buy two pizzas and get a free soft drink.
- İki pizza satın al ve bedava bir meşrubat al.
- If I had money, I could buy it.
- Param olsaydı, satın alabilirdim.
- Tom can't buy that for you.
- Tom bunu senin için satın alamaz.
- I want to buy a gift for Tom.
- Tom için bir hediye satın almak istiyorum.
- I'll buy all these items.
- Bütün bu ürünleri satın alacağım.
- I'll buy a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye satın alacağım.
- What kind of things do you need to buy?
- Ne tür şeyler satın almanız gerekiyor?
- I wonder why Tom wants to buy that car.
- Tom'un neden o arabayı satın almak istediğini merak ediyorum.
- Did you think that was what I wanted to buy?
- Satın almak istediğim şeyin o olduğunu mu düşündün?
- The horse that we can't buy will always have a defect.
- Satın alamadığımız atın her zaman bir kusuru olacaktır.
- I had the chance to buy that, but I decided not to.
- Onu satın alma şansım vardı ama almamaya karar verdim.
- I won't buy that for you.
- Onu senin için satın almayacağım.
- I will buy a new car next month.
- Gelecek ay yeni bir araba satın alacağım.
- He's rich enough to buy two cars.
- O iki araba satın almak için yeterince zengin.
- You can't buy respect.
- Saygıyı satın alamazsın.
- I forgot to buy Mary flowers.
- Mary'ye çiçek satın almayı unuttum.
- We need to buy a new rug for this room.
- Bu oda için yeni bir halı satın almamız gerekiyor.
- Tom didn't buy a new car yesterday, did he?
- Tom dün yeni bir araba satın almadı, değil mi?
- Should I buy something?
- Bir şey satın almam gerekiyor mu?
- You buy stamps at the tobacco shop.
- Sen tütün dükkanında pul satın alıyorsun.
- I don't think you should buy that.
- Bunu satın alman gerektiğini düşünmüyorum.
- This is the book I want to buy.
- Satın almak istediğim kitap bu.
- Tom buys our vegetables.
- Tom bizim sebzelerimizi satın alır.
- They said they wanted to buy my book.
- Kitabımı satın almak istediklerini söylediler.
- I couldn't think of anything else I wanted to buy.
- Satın almak istediğim başka bir şey düşünemedim.
- Don't buy products made in sweatshops.
- Çalışma şartları kötü olan işyerlerinde yapılmış ürünleri satın almayın.
- Are you going to buy a dictionary?
- Sözlük mü satın alacaksınız?
- Do you want Tom to buy that for you?
- Tom'un bunu senin için satın almasını ister misin?
- I don't want to buy a newspaper today.
- Bugün gazete satın almak istemiyorum.
- I wanted to buy it.
- Satın almak istedim.
- I don't have the money to buy a car.
- Araba satın almak için param yok.
- She didn't buy anything from the store.
- O, mağazadan bir şey satın almadı.
- Let me go and buy some bread.
- Ben gideyim ve biraz ekmek satın alayım.
- I wanted to buy a book.
- Bir kitap satın almak istedim.
- I need to remember to buy some milk.
- Biraz süt satın almayı hatırlamam lazım.
- I let them buy it for me.
- Benim için satın almalarına izin verdim.
- Why don't you just buy a new one?
- Neden şimdi yeni bir tane satın almıyorsun?
- Tom can buy that for you.
- Tom onu senin için satın alabilir.
- Why did you buy an Italian car?
- Neden bir İtalyan arabası satın aldın?
- Don't buy that.
- Bunu satın almayın.
- Tom decided to buy Mary a fur coat.
- Tom, Mary'ye bir kürk satın almaya karar verdi.
- I'd like to buy a camera.
- Bir kamera satın almak istiyorum.
- Tom doesn't have the money to buy a car.
- Tom'un bir araba satın almak için parası yok.
- Even if it costs 10,000 yen, I must buy the dictionary.
- 10,000 yen tutsa bile, sözlüğü satın almalıyım.
- What did you buy from him?
- Ondan ne satın aldın?
- He asked me when I was going to buy a new car.
- Bana ne zaman yeni bir araba satın alacağımı sordu.
- Tom didn't have to buy anything.
- Tom hiçbir şey satın almak zorunda değildi.
- I had enough money saved to buy the guitar I want.
- İstediğim gitarı satın almak için yeterince para biriktirdim.
- People will buy anything.
- İnsanlar her şeyi satın alır.
- I wonder why Tom wants to buy one of those.
- Tom'un neden onlardan birini satın almak istediğini merak ediyorum.
- How was Tom able to buy a car like that?
- Tom, böyle bir arabayı nasıl satın alabildi?
- You can borrow my car until you make enough money to buy your own car.
- Kendi arabanı satın almak için yeterli para kazanıncaya kadar arabamı ödünç alabilirsin.
- You can buy cuttlefish at the fish market.
- Siz balık pazarında mürekkepbalığı satın alabilirsiniz.
- He isn't able to buy a car.
- Bir araba satın alamıyor.
- I can not afford to buy it.
- Bunu satın almaya gücüm yetmez.
- I went to the supermarket to buy some things for Tom.
- Tom'a bir şeyler satın almak için süpermarkete gittim.
- Did you buy them?
- Onları satın aldın mı?
- Do you have enough money to buy one?
- Birini satın almak için yeterli paran var mı?
- I've already told Tom what I need to buy.
- Ne satın almam gerektiğini zaten Tom'a söyledim.
- I wasn't able to buy everything I wanted.
- İstediğim her şeyi satın alamadım.
- I'm going to buy this.
- Bunu satın alacağım.
- I've already told Tom what I have to buy.
- Satın almak zorunda olduğum şeyi Tom'a zaten söyledim.
- You should ask Tom buy that for you.
- Tom'un bunu senin için satın almasını istemelisin.
- Tom tried to buy Mary's silence.
- Tom, Mary'nin sessizliğini satın almaya çalıştı.
- Where did you buy this book?
- Bu kitabı nereden satın aldınız?
- When did you buy that from him?
- Bunu ondan ne zaman satın aldın?
- I think I might buy that house on Park Street that's for sale.
- Sanırım Park Caddesi'ndeki satılık evi satın alabilirim.
- What did you buy from Tom?
- Tom'dan ne satın aldın?
- Buy me a keychain as a souvenir.
- Hediyelik eşya olarak bana bir anahtarlık satın al.
- Where do you usually buy your shoes?
- Ayakkabılarını genellikle nereden satın alırsın?
- We consumers must buy more domestic products.
- Biz tüketiciler daha fazla yerli ürün satın almalıyız.
- Where did you buy these shoes?
- Bu ayakkabıları nereden satın aldın?
- I wish I could afford to buy a car.
- Keşke bir araba satın alabilsem.
- He wishes to buy a valuable jewel for his daughter.
- O, kızı için değerli bir mücevher satın almak istiyor.
- Usually I don't buy anything on the Internet.
- Genellikle internetten bir şey satın almam.
- I can't afford to buy this.
- Bunu satın almaya gücüm yetmez.
- What did you buy from me?
- Benden ne satın aldın?
- She stopped at the supermarket to buy some vegetables.
- O biraz sebze satın almak için süpermarkette durdu.
- Let's buy Tom this cap.
- Tom'a bu şapkayı satın alalım.
- I'd like to buy something to eat.
- Yemek için bir şeyler satın almak isterim.
- No one could buy anything.
- Kimse bir şey satın alamadı.
- I didn't know which one I should buy.
- Hangisini satın almam gerektiğini bilmiyordum.
- Go buy some bird food.
- Git biraz kuş yemi satın al.
- You can't afford to buy that, can you?
- Bunu satın almaya gücünüz yetmez, değil mi?
- Did you buy any apples?
- Hiç elma satın aldın mı?
- Tom told me he'd buy it.
- Tom satın alacağını söyledi.
- I'm going to buy a new bicycle.
- Ben yeni bir bisiklet satın alacağım.
- Are you sure you can't buy one of those in Boston?
- Boston'da şunlardan birini satın alamayacağından emin misin?
- I'm sorry, I don't buy it.
- Üzgünüm, ben onu satın almıyorum.
- Layla didn't even know how to buy a bottle of milk.
- Leyla bir şişe sütü nasıl satın alacağını bile bilmiyordu.
- She buys shoes indiscriminately.
- O gelişigüzel ayakkabı satın alıyor.
- We would like to buy a sofa.
- Biz bir kanepe satın almak istiyoruz.
- What'll you buy?
- Ne satın alacaksın?
- What else did you buy?
- Başka ne satın aldın?
- Did I buy the right thing?
- Doğru şeyi satın aldım mı?
- Should you buy or rent?
- Satın almalı mısın yoksa kiralamalı mısın?
- I don't care what you buy.
- Ne satın aldığın umurumda değil.
- Are you going to buy that car?
- O arabayı satın alacak mısın?
- Don't buy me any more presents.
- Artık bana hediye satın alma.
- I must buy it, but it's too expensive.
- Bunu satın almalıyım ama çok pahalı.
- Where did she buy books?
- O, kitapları nerede satın aldı?
- Tom has enough money to buy everything he wants.
- Tom'un, istediği her şeyi satın almak için yeterli parası var.
- How many tickets did you buy?
- Kaç tane bilet satın aldın?
- How many of these did you buy?
- Bunlardan kaç tane satın aldın?
- I can buy anything I want.
- İstediğim her şeyi satın alabilirim.
- I didn't have enough money to buy what I had to buy.
- Satın almak zorunda olduğum şeyi almak için yeterli param yoktu.
- Buy the dress you want.
- İstediğiniz elbiseyi satın alın.
- Fewer workers meant fewer people with money to buy goods.
- Daha az işçi, mal satın alacak parası olan daha az insan demekti.
- I'll buy her a new one.
- Ona yeni bir tane satın alacağım.
- Where did you buy all these?
- Bütün bunları nereden satın aldın?
- I'm pretty sure that Tom won't buy that car he was looking at yesterday.
- Tom'un dün baktığı o arabayı satın almayacağından oldukça eminim.
- I have enough money to buy this.
- Bunu satın almaya yeterli param var.
- Mary doesn't buy bread.
- Mary ekmek satın almaz.
- I have to buy a new carpet for this room.
- Ben bu oda için yeni bir halı satın almak zorundayım.
- If you agree to buy 3,000 of them, we'll give you a 3 percent discount.
- 3000 adet satın almayı kabul ederseniz yüzde 3 indirim yapacağız.
- Their offer to buy the house was rejected.
- Evi satın alma teklifleri reddedildi.
- Sysko has plans to buy Microsoft.
- Sysko'nun, Microsoft'u satın almak için planları var.
- Why did you buy this car?
- Neden bu arabayı satın aldın?
- I didn't buy everything you asked me to buy.
- Satın almamı istediğin her şeyi almadım.
- I had a feeling that Tom and Mary would decide not to buy that house.
- Tom ve Mary'nin o evi satın almamaya karar vereceklerini hissediyordum.
- If you don't have enough money to buy that, I'll lend you some.
- Bunu satın almak için yeterli paranız yoksa, size biraz borç veririm.
- Let's buy a baseball glove for Tom.
- Tom için bir beyzbol eldiveni satın alalım.
- What did Tom want to buy?
- Tom ne satın almak istedi?
- Tom had no money and couldn't buy any food.
- Tom'un hiç parası yoktu ve hiç yiyecek satın alamadı.
- Dan didn't even buy a ticket.
- Dan bir bilet bile satın almadı.
- How many eggs did you buy?
- Kaç tane yumurta satın aldın?
- Tom is most likely going to buy the red car.
- Tom büyük olasılıkla kırmızı arabayı satın alacak.
- Tom wants to buy Mary a present.
- Tom Mary'ye bir hediye satın almak istiyor.
- What is it you hope to buy?
- Ne satın almayı umuyorsun?
- I know what I want to buy.
- Neyi satın almak istediğimi biliyorum.
- Tom said that he was going to buy some flowers for Mary.
- Tom, Mary için birkaç çiçek satın alacağını söyledi.
- Why did you buy this bicycle?
- Neden bu bisikleti satın aldın?
- When my mother arrives, she will give me some money to buy the books.
- Annem geldiğinde, bana kitap satın almak için biraz para verecek.
- I need to remember to buy some milk.
- Biraz süt satın almayı hatırlamam gerek.
- I'm wondering when to buy a computer.
- Ne zaman bir bilgisayar satın alacağımı merak ediyorum.
- It's a good thing I didn't buy that car.
- İyi ki o arabayı satın almadım.
- The company asked the bank to loan them some money to buy new machinery.
- Şirket, yeni makineler satın almak için bankadan kendilerine kredi vermesini istedi.
- Did you buy a lantern?
- Bir fener satın aldın mı?
- Should we buy it?
- Satın alalım mı?
- I thought this was what you wanted me to buy.
- Satın almamı istediğin şeyin bu olduğunu düşündüm.
- Can we afford to buy that?
- Onu satın almaya gücümüz yetebilir mi?
- You should assume that we won't have enough money to buy everything we want.
- İstediğimiz her şeyi satın almak için yeterli paramız olmadığını varsaymalısın.
- If you go to that supermarket, you can buy most things you use in your daily life.
- O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.
- Tom wanted to buy those sunglasses, but they were too expensive.
- Tom bu güneş gözlüğünü satın almak istedi ama o çok pahalıydı.
- I want to buy a gift for him.
- Onun için bir hediye satın almak istiyorum.
- Is Tom going to buy this?
- Tom bunu satın alacak mı?
- Please do not buy it.
- Lütfen satın almayın.
- Will people actually buy this?
- İnsanlar bunu gerçekten satın alacak mı?
- I will never buy clothes secondhand.
- Asla ikinci el bir elbise satın almam.
- Do you want to buy a duck?
- Bir ördek satın almak istiyor musun?
- Why do you want to buy it for him?
- Neden bunu onun için satın almak istiyorsun?
- Tell Tom what else he needs to buy.
- Tom'a başka ne satın alması gerektiğini söyle.
- Tom had enough money to buy everything he had to buy.
- Tom'un satın alması gereken her şeyi alacak kadar parası vardı.
- Let's buy a baseball glove for Tom.
- Tom'a bir beyzbol eldiveni satın alalım.
- Tom encouraged Mary to buy a hybrid car.
- Tom Mary'yi bir hibrid otomobil satın alması için teşvik etti.
- We buy the cattle and slaughter them.
- Sığırları satın alıp kesiyoruz.
- You can't buy that now.
- Onu şimdi satın alamazsınız.
- Tom needed to buy a few things.
- Tom'un birkaç şey satın alması gerekiyordu.
- I went to the drug store to buy some cough medicine.
- Biraz öksürük ilacı satın almak için eczaneye gittim.
- When did you buy it?
- Onu ne zaman satın aldınız?
- Is this what you wanted me to buy?
- Satın almamı istediğin şey bu mu?
- I know what I need to buy.
- Neyi satın almam gerektiğini biliyorum.
- Money can't buy love.
- Para aşkı satın alamaz.
- Why did you buy a British car?
- Neden bir İngiliz arabası satın aldın?
- Please do not buy it.
- Lütfen onu satın alma.
- Tom often buys expensive clothes.
- Tom sık sık pahalı giysiler satın alır.
- I want to buy food.
- Yemek satın almak istiyorum.
- Now is a great time to buy one of those.
- Şimdi onlardan birini satın almak için harika bir zaman.
- Tom is going to buy a new computer.
- Tom yeni bir bilgisayar satın alacak.
- I wasn't able to buy what I was supposed to buy.
- Satın almam gereken şeyi satın alamadım.
- I wanted to buy my neighbor's cottage, but it had already been sold when I got there.
- Komşumun yazlığını satın almak istedim ama oraya gittiğimde çoktan satılmıştı.
- Tom is going out to buy some things.
- Tom bir şeyler satın almak için dışarı gidiyor.
- I'd like to buy something in a size three.
- Üç beden bir şey satın almak istiyorum.
- I wanted to buy it.
- Ben bunu satın almak istedim.
- He was forced to buy stocks.
- Hisse senedi satın almaya zorlandı.
- We could buy that for you.
- Bunu senin için satın alabiliriz.
- If I had money, I'd buy this computer.
- Eğer param olsaydı, bu bilgisayarı satın alırdım.
- I'm not sure that anybody would buy one of these.
- Kimsenin bunlardan birini satın alacağından emin değilim.
- I'll never buy another one of those.
- Ben asla onlardan başka bir tane satın almam.
- We've decided not to buy that house.
- O evi satın almamaya karar verdik.
- I won't buy this product again.
- Bu ürünü tekrar satın almayacağım.
- Why did you buy this bicycle?
- Siz neden bu bisikleti satın aldınız?
- Tom didn't buy anything for Mary.
- Tom, Mary için hiçbir şey satın almadı.
- Did you buy anything for them?
- Onlar için bir şey satın aldın mı?
- What did you buy from us?
- Bizden ne satın aldın?
- Tom buys bottled water.
- Tom şişe su satın alır.
- Tom doesn't want to buy any books.
- Tom hiç kitap satın almak istemiyor.
- Buy me a ring.
- Bana bir yüzük satın al.
- Tom said he wanted to buy a horse.
- Tom bir at satın almak istediğini söyledi.
- Did you buy this for Tom?
- Bunu Tom için mi satın aldın?
- I am going to buy some things.
- Ben bazı şeyleri satın alacağım.
- Oh, I forgot to buy milk.
- Ah, süt satın almayı unutmuşum.
- I want to buy a new car.
- Ben yeni bir araba satın almak istiyorum.
- He is unable to buy a car.
- O bir araba satın alamaz.
- Is there anything you want me to buy for you?
- Senin için satın almamı istediğin bir şey var mı?
- He wanted to buy the book.
- Kitabı satın almak istedi.
- This beautiful house is so expensive that we can't buy it.
- Bu güzel ev o kadar pahalı ki satın alamayız.
- Did Tom buy anything for Mary?
- Tom Mary için bir şey satın aldı mı?
- Did you buy this book?
- Bu kitabı satın aldın mı?
- I didn't buy Tom what he said he needed.
- Tom'a ihtiyacı olduğunu söylediği şeyi satın almadım.
- You can't buy that at the local convenience store.
- Bunu yerel marketten satın alamazsınız.
- Nobody wanted to buy land in my country.
- Kimse ülkemden toprak satın almak istemedi.
- Tom doesn't want to buy anything else.
- Tom başka bir şey satın almak istemiyor.
- I need to buy some new clothes.
- Birkaç yeni giysi satın almalıyım.
- Tom wants to buy my old saxophone that I'm not using anymore.
- Tom, artık kullanmadığım eski saksofonumu satın almak istiyor.
- Tom told Mary what he needs to buy.
- Tom, Mary'ye neyi satın alması gerektiğini söyledi.
- Go to the store and buy us some food.
- Dükkana git ve bize biraz yiyecek satın al.
- I want to buy a new guitar case.
- Yeni bir gitar kılıfı satın almak istiyorum.
- He wanted to buy a book.
- Bir kitap satın almak istedi.
- I have money enough to buy it.
- Onu satın almak için yeterli param var.
- Why did Tom buy that?
- Tom bunu neden satın aldı?
- Some of the toy dolls are too expensive to buy.
- Oyuncak bebeklerden bazıları satın almak için çok pahalı.
- Why did you buy this one?
- Neden bunu satın aldın?
- Tom needs to buy a few things.
- Tom'un birkaç şey satın alması gerekiyor.
- What did you buy this car for?
- Bu arabayı ne için satın aldın?
- I wanted to buy one of those, too.
- Ben de onlardan birini satın almak istedim.
- Layla decided to buy the house.
- Layla evi satın almaya karar verdi.
- Is there anything you want to buy?
- Satın almak istediğin bir şey var mı?
- You buy bread.
- Ekmek satın alırsın.
- They said they wanted to buy my book.
- Onlar benim kitabımı satın almak istediklerini söyledi.
- I'm going to buy a home.
- Bir ev satın alacağım.
- You can buy all kinds of groceries at the supermarket.
- Sen süpermarkette her türlü yiyeceği satın alabilirsin.
- I'd like to buy it.
- Satın almak istiyorum.
- The baritone sax that Tom wanted to buy was way too expensive for him.
- Tom'un satın almak istediği bariton saksafon onun için çok pahalıydı.
- I'll buy something to eat.
- Yiyecek bir şeyler satın alacağım.
- What would you like to buy?
- Ne satın almak istersiniz?
- I'll buy a shirt tomorrow.
- Yarın bir gömlek satın alacağım.
- Is that what you wanted to buy?
- Satın almak istediğin şey o mu?
- The car is too expensive for me to buy.
- Araba satın almam için çok pahalı.
- Where can I buy snacks?
- Aperatifleri nereden satın alabilirim?
- Fadil used Layla's money to buy a home.
- Fadıl, Leyla'nın parasını bir ev satın almak için kullandı.
- They want to buy books.
- Onlar kitaplar satın almak istiyorlar.
- I'm going to buy a diamond ring for Mary.
- Mary için elmas bir yüzük satın alacağım.
- Tom wanted to buy it.
- Tom onu satın almak istedi.
- If I had enough money, I'd buy that.
- Eğer yeterli param olsaydı, onu satın alırdım.
- I don't want to buy anything.
- Hiçbir şey satın almak istemiyorum.
- Tom can afford to buy the car he wants.
- Tom istediği arabayı satın alabilir.
- I wasn't going to buy anything.
- Hiçbir şey satın almayacaktım.
- Tom wants his parents to buy him a pony.
- Tom, anne babasından kendisine bir midilli atı satın almalarını istiyor.
- I would like to buy a dog.
- Ben bir köpek satın almak istiyorum.
- Don't buy it.
- Satın alma.
- Tom said he needed to buy something to eat.
- Tom yiyecek bir şey satın alması gerektiğini söyledi.
- Where can I buy a map?
- Nereden bir harita satın alabilirim?
- Tom says he doesn't buy that.
- Tom onu satın almadığını söylüyor.
- I don't think Tom knows what Mary wants to buy.
- Tom Mary'nin ne satın almak istediğini bildiğini sanmıyorum.
- I'm going to buy a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye satın alacağım.
- Do you really expect anyone to buy that?
- Gerçekten birinin bunu satın almasını mı bekliyorsun?
- Where can I buy one of those?
- Onlardan birini nereden satın alabilirim?
- I forgot to buy a birthday cake.
- Bir doğum günü pastası satın almayı unuttum.
- Why did you buy this?
- Bunu niye satın aldın?
- You can't buy that.
- Bunu satın alamazsın.
- Did you buy the lantern?
- Feneri satın aldın mı?
- Tom didn't have enough money to buy what he needed to buy.
- Tom'un satın alacaklarını alacak kadar parası yoktu.
- Tom said he didn't want to buy anything for Mary.
- Tom, Mary için bir şey satın almak istemediğini söyledi.
- I'll buy a gift for him.
- Onun için bir hediye satın alacağım.
- Tom wasn't able to buy everything we needed.
- Tom ihtiyaç duyduğumuz her şeyi satın alamadı.
- Tom almost never buys chocolate.
- Tom neredeyse hiç çikolata satın almaz.
- Starbucks is the best place to buy coffee.
- Starbucks kahve satın almak için en iyi yerdir.
- Is there anything you need to buy?
- Satın almanız gereken bir şey var mı?
- Tom didn't buy it.
- Tom satın almadı.
- Sami wants to buy it.
- Sami onu satın almak istiyor.
- When did you buy this cello?
- Bu çelloyu ne zaman satın aldın?
- Money can't buy everything.
- Para her şeyi satın alamaz.
- Tom convinced us to buy that painting.
- Tom o tabloyu satın almamız için bizi ikna etti.
- Sami's money can't buy him happiness.
- Sami'nin parası ona mutluluk satın alamaz.
- I wasn't able to buy everything I needed.
- İhtiyacım olan her şeyi satın alamadım.
- I'm going to buy a toy for the child.
- Çocuk için bir oyuncak satın alacağım.
- I wanted to buy a map of Boston.
- Bir Boston haritası satın almak istedim.
- Where can I buy it?
- Onu nereden satın alabilirim?
- I hardly ever buy anything other than food.
- Neredeyse yiyecekten başka hiçbir şey satın almam.
- Tom said he needed to buy something for Mary.
- Tom, Mary için bir şey satın alması gerektiğini söyledi.
- He wants to buy a pony.
- Bir midilli satın almak istiyor.
- I need to buy some medical books.
- Bazı tıp kitapları satın almam gerekiyor.
- Tom wants to buy a few things.
- Tom birkaç şey satın almak istiyor.
- Tom will buy a book.
- Tom bir kitap satın alacak.
- I want to buy a cheap dictionary.
- Ucuz bir sözlük satın almak istiyorum.
- Mary wants to buy a dress.
- Mary bir elbise satın almak istiyor.
- Maybe I will buy a brand-new computer.
- Belki de yepyeni bir bilgisayar satın alacağım.
- Are you going to buy the car?
- Arabayı satın alacak mısınız?
- Where did Tom buy that hat?
- Tom bunu nereden satın almış?
- This is one of the best over-the-counter pain killers you can buy.
- Bu, satın alabileceğiniz en iyi reçetesiz ağrı kesicilerden biridir.
- I need to buy stamps.
- Pullar satın almalıyım.
- Why did you buy a turtle?
- Neden bir kaplumbağa satın aldın?
- This is a list of things we need to buy.
- Bu satın almamız gereken şeylerin bir listesi.
- You go to the bazaar not to become a sheep, but to buy sheep.
- Pazara koyun olmak için değil, koyun satın almak için gidiyorsun.
- Tom didn't have enough money to buy everything he needed to buy.
- Tom'un satın alması gereken her şeyi alacak kadar parası yoktu.
- I don't think you need that much money to buy what you need.
- İhtiyacın olanı satın almak için o kadar çok paraya ihtiyacın olduğunu sanmıyorum.
- Are you going to buy that auto?
- O otomobili satın alacak mısınız?
- I'll never buy another Ford.
- Asla başka bir Ford satın almayacağım.
- Tom said that he would buy it.
- Tom onu satın alacağını söyledi.
- Where can I buy a brush?
- Nereden bir fırça satın alabilirim?
- All the money in the world isn't enough to buy me.
- Dünyadaki tüm para beni satın almaya yetmez.
- I wonder why Tom wants to buy that for Mary.
- Tom'un neden onu Mary için satın almak istediğini merak ediyorum.
- We have to buy soap to wash the dishes.
- Tabakları yıkamak için sabun satın almak zorundayız.
- I want to buy ski boots.
- Ben kayak botları satın almak istiyorum.
- You buy a lot of things.
- Çok şey satın alırsın.
- Tom says he wants to buy one of my paintings.
- Tom resimlerimden birini satın almak istediğini söyledi.
- What kind of car would you like to buy?
- Ne tür bir araba satın almak istiyorsun?
- We're not going to buy that car.
- O arabayı satın almayacağız.
- Tom told me last week that he was going to buy a new car.
- Tom bana geçen hafta yeni bir araba satın alacağını söyledi.
- I'm glad that I didn't buy something like this.
- Böyle bir şey satın almadığıma memnun oldum.
- Did you really buy that?
- Gerçekten satın aldın mı?
- The richest man in the world cannot buy everything.
- Dünyanın en zengin adamı her şeyi satın alamaz.
- What did you buy from them?
- Onlardan ne satın aldın?
- I'd never buy anything in this store.
- Bu dükkanda asla bir şey satın almayacağım.
- Where did she buy a book?
- O nerede bir kitap satın aldı?
- He needed to buy a screen for his computer.
- Bilgisayarı için bir ekran satın alması gerekiyordu.
- I can't buy it for lack for money.
- Ben, para olmadığı için onu satın alamam.
- Tom didn't have enough money to buy what he had to buy.
- Tom'un satın alması gereken şeyi alacak kadar parası yoktu.
- Tom told me he wanted to buy a new battery for his car.
- Tom bana arabası için yeni bir akü satın almak istediğini söyledi.
- Tom finally persuaded Mary to buy it.
- Tom sonunda Mary'yi satın almaya ikna etti.
- Why did you buy this bicycle?
- Siz bu bisikleti neden satın aldınız?
- Danish officials rejected Trump's offer to buy Greenland.
- Danimarkalı yetkililer Trump'ın Grönland'ı satın alma teklifini reddetti.
- Where can I buy a toothbrush?
- Nerede bir diş fırçası satın alabilirim?
- I'll buy that CD.
- O CD'yi satın alacağım.
- You can't buy this medicine without a prescription.
- Bu ilacı reçetesiz satın alamazsın.
- I don't think I can afford to buy a car now.
- Şimdi bir araba satın alabileceğimi sanmıyorum.
- You can't buy these anywhere anymore.
- Bunları artık hiçbir yerden satın alamazsın.
- You need to buy her a present.
- Ona bir hediye satın alman gerekir.
- Tom forgot to remind Mary to buy eggs.
- Tom, Mary'ye yumurta satın almasını hatırlatmayı unuttu.
- We didn't need to buy anything.
- Bizim bir şey satın almamıza gerek yoktu.
- Tom wanted to buy Mary some flowers.
- Tom, Mary'ye birkaç çiçek satın almak istiyordu.
- If it isn't expensive, I'll buy it.
- Eğer pahalı değilse, satın alacağım.
- Tom didn't buy anything.
- Tom hiçbir şey satın almadı.
- I wonder why Dad wants to buy that house.
- Babamın o evi neden satın almak istediğini merak ediyorum.
- I'll buy a pair of shoes.
- Bir ayakkabı satın alacağım.
- I have enough money to buy this book.
- Bu kitabı satın almaya yetecek param var.
- I don't think I should buy anything else.
- Başka bir şey satın almam gerektiğini düşünmüyorum.
- He didn't buy it after all.
- Sonuçta satın almadı.
- We have enough money to buy this CD.
- Bu CD'yi satın almak için yeterli paramız var.
- Tom is the only one who would buy things from me.
- Benden bir şeyler satın alacak tek kişi Tom'dur.
- I want to buy some shoes.
- Birkaç ayakkabı satın almak istiyorum.
- I'm not going to buy that.
- Ben onu satın almayacağım.
- Tom may buy that for you.
- Tom onu senin için satın alabilir.
- Why should I buy your product?
- Ürününüzü neden satın almalıyım?
- I buy the flowers because I will pay visit to my grandmother this evening.
- Çiçekleri satın aldım çünkü bu akşam büyükannemi ziyaret edeceğim.
- What did you buy yesterday?
- Dün ne satın aldın?
- Did you buy bananas?
- Muz satın aldın mı?
- We don't have to buy from that store anymore.
- Biz artık bu mağazadan satın almak zorunda değiliz.
- Who buys this type of art?
- Bu tür sanat eserlerini kim satın alır?
- It is too expensive for me to buy.
- Satın alamayacağım kadar pahalı.
Show More (787)
|
| 3 |
buy |
(birine bir şey) ısmarlamak |
v. |
|
- The penniless kid bought me an expensive dish.
- Çulsuz velet, bana pahalı bir yemek ısmarladı.
- Let me at least buy you dinner.
- En azından sana akşam yemeği ısmarlayayım.
- Let me buy you a drink sometime.
- Bir ara sana bir içki ısmarlayayım.
- I'll buy you a drink.
- Sana bir içecek ısmarlayacağım.
- I said I'd buy you a drink, so here.
- Sana bir içki ısmarlayacağımı söyledim, işte.
- Tom bought drinks for everybody in the bar.
- Tom bardaki herkese içki ısmarladı.
- We're not really going to buy all these people steak dinners, are we?
- Tüm bu insanlara gerçekten biftekli akşam yemeği ısmarlamayacağız, değil mi?
- I'm not buying you another drink until you say sorry.
- Özür dileyinceye kadar sana başka bir içki ısmarlamıyorum.
- I'll buy him a drink.
- Ona bir içki ısmarlayacağım.
- Let me buy you a drink.
- Size bir içki ısmarlamama izin verin.
- Let's buy him a drink.
- Ona bir içki ısmarlayalım.
- Come on, I'll buy you a drink.
- Hadi, sana bir içki ısmarlayayım.
- Let's buy Tom a drink.
- Tom'a bir içki ısmarlayalım.
- I was wondering if I could buy you a drink.
- Sana bir içki ısmarlayabilir miyim diye merak ediyordum.
- I should certainly buy you a drink.
- Kesinlikle size bir içki ısmarlamam gerekiyor.
- Can I buy you dinner?
- Sana akşam yemeği ısmarlayayım mı?
- Come on, I'll buy you breakfast.
- Hadi, sana kahvaltı ısmarlayacağım.
- I'll buy the beer.
- Birayı ben ısmarlarım.
- Come on, let me buy you a cup of coffee or something.
- Hadi, sana bir fincan kahve falan ısmarlayayım.
- You should buy Tom a beer.
- Tom'a bir bira ısmarlamalısın.
- I want to buy you dinner.
- Sana yemek ısmarlamak istiyorum.
- Tom is buying.
- Tom ısmarlıyor.
- He bought her a drink.
- Ona bir içki ısmarladı.
- On my birthday, everyone in the bar was buying me drinks.
- Doğum günümde, bardaki herkes bana içkiler ısmarlıyordu.
- I'll buy you lunch.
- Sana yemek ısmarlarım.
- I bought Tom some drinks.
- Tom'a birkaç içki ısmarladım.
- Can I buy you a cup of coffee?
- Sana bir fincan kahve ısmarlayabilir miyim?
- Let me buy you a drink.
- Sana bir içki ısmarlayayım.
- Come on, I'll buy you dinner.
- Hadi, sana akşam yemeği ısmarlayacağım.
- Tom offered to buy Mary a drink.
- Tom, Mary'ye bir içki ısmarlamayı teklif etti.
- I thought you said you were going to buy me a drink.
- Bana bir içki ısmarlayacağını söylediğini sandım.
- Tom bought drinks for everybody.
- Tom herkese içki ısmarladı.
- Let me buy you all a drink.
- Hepinize bir içki ısmarlayayım.
- You like anyone who buys you a beer.
- Sana bira ısmarlayan herkesten hoşlanıyorsun.
- I will buy drinks for you all.
- Hepinize içki ısmarlayacağım.
- I'll buy Tom a drink.
- Tom'a bir içki ısmarlayacağım.
- Come on, I'll buy you dinner.
- Hadi, sana yemek ısmarlayayım.
- I'd like to buy everyone a round.
- Herkese bir içki ısmarlamak istiyorum.
- People have been buying me drinks all night.
- İnsanlar bütün gece bana içki ısmarladı.
- Buy me a cup of coffee and I might forgive you.
- Bana bir fincan kahve ısmarlarsan seni affedebilirim.
- I'd like to buy you a drink.
- Sana bir içki ısmarlamak istiyorum.
- Buy him a drink.
- Ona bir içki ısmarla.
- What do you say we buy everyone a drink?
- Herkese bir içki ısmarlasak ne dersin?
- How about you buy me a drink?
- Bana bir içki ısmarlamaya ne dersin?
- Can I buy you a beer?
- Sana bir bira ısmarlayabilir miyim?
- Let me at least buy you a drink.
- En azından sana bir içki ısmarlayayım.
- You'll buy me a drink someday.
- Bir gün bana bir içki ısmarlayacaksın.
- I'll buy Tom a beer.
- Tom'a bir bira ısmarlayacağım.
- Tom bought drinks for everyone at the bar.
- Tom, barda herkes için içki ısmarladı.
- I'm not buying you another drink until you say sorry.
- Özür dileyene kadar sana bir içki daha ısmarlamıyorum.
- Next time, you're buying.
- Bir dahaki sefere sen ısmarlıyorsun.
- Tom bought Mary a drink.
- Tom, Mary'ye bir içki ısmarladı.
- No one's buying anyone a drink.
- Kimse kimseye içki ısmarlamıyor.
- I'd like to buy you dinner.
- Sana akşam yemeği ısmarlamak istiyorum.
- Can I buy you dinner tonight?
- Bu gece sana akşam yemeği ısmarlayabilir miyim?
- Can I buy you dinner or something, Tom?
- Sana yemek falan ısmarlayabilir miyim, Tom?
- Can I buy you dinner tonight?
- Bu akşam sana yemek ısmarlayabilir miyim?
- I want to buy you a drink.
- Sana bir içki ısmarlamak istiyorum.
- Can I buy you a drink?
- Sana bir içki ısmarlayabilir miyim?
- Tom bought a beer for himself.
- Tom kendisi için bir bira ısmarladı.
Show More (57)
|
| 4 |
buy |
inanmak |
v. |
|
- My teacher will never buy that excuse.
- Öğretmenim asla bu bahaneye inanmaz.
- The jury didn't buy Dan's story.
- Jüri, Dan'ın hikayesine inanmadı.
- So, are you going to buy that or not?
- İnanacak mısın, inanmayacak mısın?
- I don't buy that.
- Buna inanmıyorum.
- I'm not buying your story.
- Ben senin hikayene inanmıyorum.
- Are you buying that theory?
- Bu teoriye inanıyor musun?
- I don't buy this report at all.
- Bu rapora hiç inanmıyorum.
- You don't think I bought all that, do you?
- Tüm bunlara inandığımı düşünmüyorsun, değil mi?
- You're not buying any of this, are you?
- Bunların hiçbirine inanmıyorsun, değil mi?
- You're not buying this, are you?
- Buna inanmıyorsun, değil mi?
- Tom isn't buying a word of it.
- Tom onun tek kelimesine bile inanmıyor.
- The jury didn't buy Dan's story.
- Jüri Dan'in hikayesine inanmadı.
- Do you buy that explanation?
- Bu açıklamaya inanıyor musun?
Show More (10)
|
| 5 |
buy |
yutmak |
v. |
|
- You didn't buy that story, did you?
- Bu hikayeyi yutmadın, değil mi?
- Do you think Tom will buy it?
- Sence Tom bunu yutar mı?
- No one's going to buy your story.
- Kimse senin hikayeni yutmayacak.
Show More (0)
|
| 6 |
buy |
rüşvetle elde etmek |
v. |
|
- They say the police officer was bought.
- Polis memurunu rüşvetle elde etmişler diyorlar.
Show More (-2)
|
| 7 |
buy |
satın almak |
n. |
|
- Thanks to Black Friday, I got the best buy for my headphones.
- Black Friday sayesinde kulaklığım için en iyi ürünü satın aldım.
Show More (-2)
|
| 8 |
buy |
alım |
n. |
|
- It was a good buy, but who knows if it is real.
- İyi bir alım oldu ama gerçek olup olmadığını kim bilebilir ki.
Show More (-2)
|
| 9 |
buy |
hizmetini satın almak |
v. |
|
- It is because they can buy on the market the service that is best for them.
- Çünkü piyasada kendileri için en iyi olan hizmeti satın alabilirler.
Show More (-2)
|
| 10 |
buy |
kiralamak |
v. |
|
- He came in and bought out a room for the whole month.
- Buraya geldi ve bir ay boyunca bir oda kiraladı.
Show More (-2)
|
| 11 |
buy |
kandırmak |
v. |
|
- I don't buy that.
- Beni kandıramazsın.
Show More (-2)
|
