|
- Some of it ends up in the bottle and is drunk.
- Bazıları şişeye konuyor ve içiliyor.
- That is very significant in a country like Denmark where we drink water directly from the tap.
- Danimarka gibi suyu doğrudan musluktan içtiğimiz bir ülkede bu çok önemli.
- They want not just to eat and drink, they also want to go on holiday, to travel, and so on and so forth.
- Sadece yemek ve içmek değil, aynı zamanda tatile çıkmak, seyahat etmek ve benzeri şeyleri de istiyorlar.
- They were not given enough to drink.
- Onlara yeterince içecek verilmedi.
- While I was daydreaming about this over a coffee this morning, I spilt my drink on my trousers.
- Bu sabah kahve eşliğinde bunları hayal ederken içeceğimi pantolonuma döktüm.
- Consumers want to know the origins of what they eat and drink, where this can be established and tested.
- Tüketiciler yediklerinin ve içtiklerinin kökenlerini, bunun nerede tespit i ve test edilebileceğini bilmek isterler.
- Electricity is like the water we drink and the air we breathe.
- Elektrik, içtiğimiz su ve soluduğumuz hava gibidir.
- One in four people in the world drinks dirty water.
- Dünyada her dört kişiden biri kirli su içiyor.
- They drank themselves to death in one session.
- Bir seansta ölene kadar içtiler.
- It would be a nice place for breakfast or afternoon drinks.
- Kahvaltı veya akşamları bir şeyler içmek için harika bir yer.
- At night, we eat, drink and be mad for each other.
- Geceleri yeriz, içeriz ve birbirimize kızarız.
- See if these nice people would like something to drink.
- Bakalım bu nazik insanlar içecek bir şeyler istiyorlar mı.
- It's hard to like a man who doesn't even drink a little.
- Azıcık dahi içmeyen bir adamı sevmek zordur.
- On cold winter days, all you want is a warm drink.
- Soğuk kış günlerinde herkes sıcak bir şeyler içmek ister.
- There's a black magic witch doctor who loves to drink breast milk.
- Anne sütü içmeyi seven bir kara büyü büyücüsü var.
- Don't eat or drink anything offered by someone else.
- Başkasının ikram ettiği hiçbir şeyi yiyip içmeyin.
- Eat before you drink, kid, you'll ruin your stomach.
- İçmeden önce yemek ye evlat, miden berbat olacak.
- See if these nice people would like something to drink.
- Bakalım bu hoş insanlar bir şeyler içmek isterler mi?
- For three days you will fast and drink only this.
- Üç gün boyunca oruç tutacaksın ve yalnızca bunu içeceksin.
- Keep a food diary and post with it everything that you eat or drink.
- Bir beslenme günlüğü tutun ve yiyip içtiğiniz her şeyi yazın.
- For three days you will fast and drink only this.
- Üç gün süreyle oruç tutacaksın ve sadece bunu içeceksin.
- Surely there are not enough people to drink it all.
- Elbette hepsini içecek kadar insan yok.
- What, when and how you eat and drink.
- Neyi, ne zaman ve nasıl yediğiniz ve içtiğiniz.
- Keep a food diary and post with it everything that you eat or drink.
- Bir yemek günlüğü tutun ve yediğiniz ya da içtiğiniz her şeyi aktarın.
- For three days you will fast and drink only this.
- Üç gün oruç tutacak ve sadece bunu içeceksin.
- I'm her kid brother, I drink.
- Ben onun küçük kardeşiyim, ben içerim.
- See if these nice people would like something to drink.
- Bu kibar insanlara bir şeyler içmek istiyorlar mı diye sor bakalım.
- Don't eat or drink anything offered by someone else.
- Kimsenin ikram ettiği bir şeyi yiyip içmeyin.
- Eat before you drink, kid, you'll ruin your stomach.
- İçmeden önce yemek ye evlat, miden kötü olacak.
- At night, we eat, drink and be mad for each other.
- Geceleri yer, içer ve birbirimize sinirleniriz.
- Surely there are not enough people to drink it all.
- Elbette hepsini içmeye yetecek kadar insan yok.
- This chemical is in lots of things you eat and drink.
- Bu kimyasal yediğiniz ve içtiğiniz birçok şeyin içinde mevcuttur.
- Eat before you drink, kid, you'll ruin your stomach.
- İçmeden önce bir şeyler ye evlat, mideni bozacaksın.
- Surely there are not enough people to drink it all.
- Oysa bol su içmek herkes için uygun değil dedi.
- You can eat, drink, and take all your normal medicines.
- Yiyebilir, içebilir ve tüm normal ilaçlarınızı alabilirsiniz.
- Believe me, I eat and drink quite enough to fulfill my needs.
- İnanın bana, ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar yiyor ve içiyorum.
- Drink the same amount of water as the first two days.
- İlk iki gün ne kadar su içtiyseniz aynı miktarda için.
- Don't eat or drink anything offered by someone else.
- Başkası tarafından sunulan hiçbir şeyi yemeyin veya içmeyin.
- This chemical is in lots of things you eat and drink.
- Bu kimyasal, yediğiniz ve içtiğiniz birçok şeyin içinde bulunur.
- You can eat, drink, and take all your normal medicines.
- Yiyebilir, içebilir ve normalde aldığınız tüm ilaçları alabilirsiniz.
- It would be a nice place for breakfast or afternoon drinks.
- Kahvaltı ya da öğleden sonra bir şeyler içmek için harika bir yer olabilir.
- Keep a food diary and post with it everything that you eat or drink.
- Bir yemek günlüğü tutun ve yediğiniz veya içtiğiniz her şeyi kaydedin.
- Tom usually drinks a lot less than Mary does.
- Tom normalde Mary'den çok daha az içer.
- When it's very hot, you should drink lots of water to avoid dehydration.
- Çok sıcak olduğunda, dehidrasyondan kaçınmak için çok su içmelisiniz.
- He makes it a rule to drink a glass of water before breakfast.
- O kahvaltıdan önce bir bardak su içmeyi prensip edinir.
- Tom didn't drink anything.
- Tom hiçbir şey içmedi.
- Do you really think it's safe to drink this water?
- Gerçekten bu suyu içmenin güvenli olduğunu düşünüyor musun?
- Tom always drinks his coffee strong.
- Tom her zaman kahvesini koyu içer.
- There's nothing better than a few bottles of good red wine drunk with good friends.
- İyi arkadaşlarla içilecek birkaç şişe iyi kırmızı şaraptan daha iyi bir şey yok.
- Tom promised not to drink anymore.
- Tom artık içmeyeceğine söz verdi.
- You drink too much!
- Çok fazla içiyorsun!
- Tom wouldn't drink that.
- Tom onu içmez.
- Did you drink in college?
- Üniversitede içtin mi?
- I drank a liter of coffee.
- Ben bir litre kahve içtim.
- They drink cola.
- Kola içiyorlar.
- He drank three glasses of water.
- O üç bardak su içti.
- He doesn't even drink beer, not to mention whiskey.
- O bira bile içmez, bırak viskiyi.
- I drank too much today.
- Bugün çok içtim.
- I want a drink.
- Bir şeyler içmek istiyorum.
- You've run out of things to drink.
- İçecek bir şeyiniz kalmadı.
- We invited our new neighbors over for a drink.
- Yeni komşularımızı bir şeyler içmeye davet ettik.
- I never drink at home.
- Evde asla içmem.
- Let me see you drink it.
- Onu içtiğini göreyim.
- Tom drank some poison by mistake.
- Tom yanlışlıkla biraz zehir içti.
- I drank a very hot double espresso at the coffee shop this morning.
- Bu sabah kafede çok sıcak bir duble espresso içtim.
- I rarely drink instant coffee.
- Nadiren hazır kahve içerim.
- Mary drinks a lot of water.
- Mary çok su içer.
- We don't drink enough water.
- Yeterince su içmiyoruz.
- Tom asked Mary if she had drunk all the milk.
- Tom, Mary'ye sütün hepsini içip içmediğini sordu.
- Did you drink from my cup?
- Bardağımdan içtin mi?
- I usually drink green tea with dinner.
- Genelde yemekle birlikte yeşil çay içerim.
- I drink three or four cups of coffee a day.
- Günde üç ya da dört fincan kahve içerim.
- She didn't drink the milk.
- O, sütü içmedi.
- Tom usually drinks diet root beer.
- Tom genelde diyet kök birası içer.
- I won't drink anything.
- Hiçbir şey içmeyeceğim.
- Tom prefers to drink dry red wine.
- Tom sek kırmızı şarap içmeyi tercih ediyor.
- Tom thinks that Mary drinks like a fish.
- Tom, Mary'nin bir balık gibi içtiğini düşünüyor.
- Is it safe to drink this water?
- Bu suyu içmek güvenli mi?
- Sami drank rum.
- Sam rom içti.
- People came to drink orange juice more and more.
- İnsanlar giderek daha fazla portakal suyu içer olmuştu.
Show More (77)
|
|
- Tom spilled his drink, so I bought him another one.
- Tom içkisini döktü, ben de ona bir tane daha aldım.
- I'm her kid brother, I drink.
- Ben onun küçük kardeşiyim, içki de içerim.
- Tom spilled his drink, so I bought him another one.
- Tom içkisini döktü, bu yüzden ona bir tane daha aldım.
- Tom set his drink down.
- Tom içkisini indirdi.
- Can somebody get Tom a drink?
- Tom'a birisi içki alabilir mi?
- Who needs a drink?
- Kimin içkiye ihtiyacı var?
- I'll buy him a drink.
- Ona bir içki alacağım.
- Come on, I'll buy you a drink.
- Hadi, sana bir içki ısmarlayayım.
- I could really use a drink.
- Gerçekten bir içkiye ihtiyacım var.
Show More (6)
|