job - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
job n., adj.
  • I think that they have both done an excellent job.
  • İkisinin de mükemmel bir çıkardığını düşünüyorum.
  • Teleworking can also create new job opportunities in sparsely populated areas.
  • Tele-çalışma ayrıca seyrek nüfuslu bölgelerde yeni fırsatları yaratabilir.
  • If we leave an area out, it will only be half a job and we will have wasted an opportunity.
  • Eğer bir bölgeyi dışarıda bırakırsak, bu sadece yarım bir olur ve bir fırsatı heba etmiş oluruz.
Show More (1945)
job görev n.
  • That, moreover, is precisely the job of the European Ombudsman.
  • Ayrıca Avrupa Ombudsmanının görevi de tam olarak budur.
  • It is the job of both our rapporteurs to assess those amendments.
  • Bu değişiklikleri değerlendirmek her iki raportörümüzün de görevidir.
  • It has been doing the job of coordinating air movements in 30 countries, half of them outside the EU, for 42 years.
  • Yarısı AB dışında olmak üzere 30 ülkedeki hava hareketlerini koordine etme görevini 42 yıldır sürdürmektedir.
Show More (34)
job meslek n.
  • She quit her job because of the low pay and long hours.
  • O, düşük ücret ve uzun saatler yüzünden mesleğini bıraktı.
  • My job doesn't change.
  • Mesleğim değişmiyor.
  • She's been in the same job for donkey's years.
  • Kalubeladan beri aynı mesleği yapıyor.
Show More (5)
job iş yeri n.
  • In Upper Austria alone, thousands of jobs have been affected or put at risk by the flood disaster.
  • Sadece Yukarı Avusturya'da, sel felaketi nedeniyle binlerce iş yeri etkilenmiş ya da risk altına girmiştir.
  • You're not supposed to eat on the job.
  • İş yerinde yemek yememen gerekiyor.
  • I'd rather have a full-time job than a part-time one.
  • Yarı zamanlı bir iş yerine tam zamanlı bir işim olmasını tercih ederim.
Show More (0)
job çalışma n.
  • This single mother works two jobs just to be able to pay the rent and feed her children.
  • Bu bekar anne sadece kirayı ödeyebilmek ve çocuklarını besleyebilmek için iki işte çalışıyor.
  • Tom has a blue-collar job.
  • Tom mavi yakalı bir işte çalışıyor.
Show More (-1)
job istihdam n.
  • I am aware that non-medical care is one of the fastest growing areas in terms of job creation.
  • Tıbbi olmayan bakım hizmetlerinin istihdam yaratma açısından en hızlı büyüyen alanlardan biri olduğunun farkındayım.
Show More (-2)
job işyeri n.
  • In Upper Austria alone, thousands of jobs have been affected or put at risk by the flood disaster.
  • Sadece Yukarı Avusturya'da binlerce işyeri sel felaketinden etkilendi ya da risk altına girdi.
Show More (-2)