|
- We have postponed the definitive abolition of tariffs on rice, banana and sugar imports until 2010.
- Pirinç, muz ve şeker ithalatında gümrük vergilerinin kesin olarak kaldırılmasını 2010 yılına kadar erteledik.
- Will we put a label on every grain of rice?
- Her pirinç tanesinin üzerine bir etiket mi koyacağız?
- The Commission's communication was also accompanied by detailed reports on rice, nuts and milk.
- Komisyon'un bildirimine pirinç, fındık ve sütle ilgili ayrıntılı raporlar da eşlik etmiştir.
- Firstly then, why do we need a rice reform?
- İlk olarak, neden bir pirinç reformuna ihtiyacımız var?
- And if they wish they can also import rice for their own use.
- Ve eğer isterlerse kendi kullanımları için pirinç de ithal edebilirler.
- It has natural resources such as oil, fish, coffee, rice and timber.
- Petrol, balık, kahve, pirinç ve kereste gibi doğal kaynaklara sahiptir.
- The Commission's communication was also accompanied by detailed reports on rice, nuts and milk.
- Komisyon'un bildirimine pirinç, fındık ve süt ile ilgili ayrıntılı raporlar da eşlik etmektedir.
- Of course the world's poorest countries include a whole series of rice producers.
- Elbette dünyanın en yoksul ülkeleri arasında bir dizi pirinç üreticisi yer almaktadır.
- Rice is usually eaten with chopsticks in Japan.
- Japonya'da pirinç genellikle çubuklarla yenir.
- I like to eat yellow rice with cucumber pickles.
- Salatalık turşusu ile sarı pirinç yemeyi severim.
- The farmers are planting rice.
- Çiftçiler pirinç ekiyor.
- How much does ten kilograms of rice cost?
- On kilogram pirincin fiyatı ne kadardır?
- I usually eat rice with chopsticks.
- Pirinç pilavını genellikle çubuklarla yerim.
- The farmers use water buffalos to plow rice fields.
- Çiftçiler sabanla pirinç tarlalarını sürmek için su mandalarını kullanırlar.
- Do you know how much a kilo of rice costs?
- Bir kilo pirincin ne kadar olduğunu biliyor musun?
- Japan began to import rice from the United States.
- Japonya, Amerika'dan pirinç ithal etmeye başladı.
- Cook 2 Japanese cups of rice.
- 2 Japon fincanı pirinç pişir.
- The yellow rice sold in front of Kalibata train station is very delicious.
- Kalibata tren istasyonunun önünde satılan sarı pirinç çok lezzetli.
- The Japanese live mainly on rice.
- Japonlar çoğunlukla pirinçle yaşarlar.
- Do you want some more rice?
- Biraz daha pirinç ister misin?
- Rice is one of those staple commodities.
- Pirinç temel ürünlerden biridir.
- How much rice do you eat every day?
- Her gün ne kadar pirinç yersiniz?
- Tom put some rice in a bowl.
- Tom bir kaseye biraz pirinç koydu.
- Do you ever eat rice with a spoon?
- Hiç bir kaşıkla pirinç pilavı yer misin?
- Rice is grown in many parts of the world.
- Pirinç Dünyanın birçok yerinde yetişir.
- I don't want any rice.
- Pirinç istemiyorum.
- When did the Japanese start eating polished rice?
- Japonlar ne zaman cilalı pirinç yemeye başladı?
- We had a bad rice crop last year because it rained a lot.
- Geçen yıl çok yağmur yağdığı için pirinç mahsulümüz kötü oldu.
- I think I like eating white rice better than brown rice.
- Sanırım beyaz pirinç yemeyi kahverengi pirinçten daha çok seviyorum.
- We make sake from rice.
- Biz pirinçten sake yaparız.
- I'd like some more rice.
- Biraz daha pirinç isterim.
- They don't eat as much rice in Japan as they used to.
- Japonya'da eskiden yedikleri kadar çok pirinç yemiyorlar.
- I'd like some more rice.
- Biraz daha pirinç istiyorum.
- It was exceptionally cold last summer, and the rice crop was the worst in 10 years.
- Geçen yaz hava son derece soğuktu ve pirinç mahsulü son 10 yılın en kötüsüydü.
- Production of rice has decreased.
- Pirinç üretimi azaldı.
- I went to the supermarket and bought a bag a rice.
- Süpermarkete gittim ve bir torba pirinç aldım.
- I want to buy a rice cooker.
- Bir pirinç pişirici almak istiyorum.
- I don't like rice.
- Pirinçten hoşlanmam.
- The abbot gave rice to the vixen.
- Başrahip cadaloza pirinç verdi.
- The main diet in Japan is rice.
- Japonya'da ana yiyecek pirinçtir.
- Most Japanese eat rice at least once a day.
- Çoğu Japon günde en az bir kez pirinç yer.
- The rice crop is poor this year.
- Pirinç mahsulü bu yıl zayıf.
- Does the store you're going to sell rice?
- Gittiğin dükkan dükkan pirinç satıyor mu?
- Which do you like better, white rice or brown rice?
- Hangisini daha çok seviyorsun, beyaz pirinç mi kahverengi pirinç mi?
- It takes sushi chefs two years just to learn how to prepare rice.
- Suşi şeflerinin pirinci nasıl hazırlayacaklarını öğrenmeleri iki yıllarını alıyor.
- A poor rice harvest will get us into real trouble.
- Verimsiz bir pirinç hasadı başımızı belaya sokacaktır.
- The demand for rice in Japan is considerable.
- Japonya'da pirince olan talep kayda değer miktarda.
- I'm eating rice now.
- Şimdi pirinç yiyorum.
- Tom bought some rice.
- Tom biraz pirinç aldı.
- Do the people of your country eat rice?
- Ülkenizin insanları pirinç yer mi?
- Do you ever eat rice for breakfast?
- Kahvaltıda hiç pirinç yer misin?
- Tom put some rice milk in his coffee.
- Tom kahvesine pirinç sütü koydu.
- The Japanese eat rice at least once a day.
- Japonlar günde en az bir kez pirinç yerler.
- Do the people of your country eat rice?
- Ülkenizdeki insanlar pirinç yer mi?
- The rice crop is already in.
- Pirinç mahsulü çoktan geldi.
- Cook 300 grams of rice.
- 300 gram pirinç pişirin.
- Does it have rice?
- Pirinç var mı?
- The rice crop is large this year.
- Pirinç hasatı bu yıl büyük.
- In 1918, revolts due to the price of rice erupted all around the country.
- 1918'de pirinç fiyatları nedeniyle ülkenin dört bir yanında isyanlar patlak verdi.
- The Japanese used to live mainly on rice.
- Japonlar pirinç ağırlıklı yaşardı.
- Do you have rice?
- Pirincin var mı?
- Rice makes you fat, so don't eat too much of it!
- Pirinç seni şişmanlatır, o yüzden onu çok yeme!
- Waste not a single grain of rice!
- Tek bir pirinç tanesini bile ziyan etme!
- Which do you like better, white rice or brown rice?
- Hangisini tercih edersin, beyaz pirinci mi yoksa kahverengi pirinci mi?
- We live on rice.
- Biz pirince bağımlı yaşıyoruz.
- The basic Japanese diet consists mainly of rice and fish.
- Temel Japon diyeti ağırlıklı olarak pirinç ve balıktan oluşur.
- I eat rice almost every day.
- Neredeyse her gün pirinç pilavı yiyorum.
- The farmers use water buffalos to plow rice fields.
- Çiftçiler pirinç tarlalarını sürmek için manda kullanıyor.
- How much does ten kilograms of rice cost?
- On kilogram pirinç ne kadar?
- He bought some rice.
- O biraz pirinç aldı.
- The price of rice rose by more than three percent.
- Pirincin fiyatı yüzde üçten daha fazla yükseldi.
- Asians eat a lot of rice.
- Asyalılar çok pirinç yer.
- Japan's rice market is closed to imports.
- Japonya'nın pirinç pazarı ithalata kapalı.
- The price of rice rose by three percent.
- Pirincin fiyatı yüzde 3 arttı.
- I bought some rice.
- Biraz pirinç aldım.
- The Japanese's basic diet consists of rice and fish.
- Japonların temel beslenmesi pirinç ve balıktan oluşur.
- I went to the supermarket and bought a bag a rice.
- Markete gidip bir paket pirinç aldım.
- China is the world's leading producer of rice.
- Çin dünyanın önde gelen pirinç üreticisidir.
- In Thailand it has already become too dry to grow rice in some parts of the country.
- Tayland'da, ülkenin bazı kısımları, şimdiden pirinç yetiştirilemeyecek kadar kurak hale geldi.
- The good harvest brought down the price of rice.
- İyi hasat pirinç fiyatlarını düşürdü.
- The price of rice went up three percent.
- Pirinç fiyatı yüzde üç arttı.
- Risotto is made with arborio rice.
- Risotto, arborio pirinci ile yapılır.
- I like rice.
- Pirinci seviyorum.
- I like rice more than bread.
- Pirinci ekmekten daha çok severim.
- Does he have rice?
- Pirinci var mı?
- The quality of rice is getting worse.
- Pirincin kalitesi gittikçe kötüleşiyor.
- The rice we harvested is bountiful.
- Hasat ettiğimiz pirinç bereketli.
- I like to eat yellow rice with cucumber pickles.
- Sarı pirinci salatalık turşusuyla yemeyi severim.
- Well-cooked rice is difficult to find in warteg.
- İyi pişmiş pirinci warteg'de bulmak zordur.
- This land yields a good crop of rice.
- Bu arazi iyi pirinç verir.
- Tom eats at least three bowls of rice every day.
- Tom her gün en az üç kase pirinç pilavı yer.
- Rice prices are regulated by the government.
- Pirinç fiyatları hükümet tarafından düzenlenir.
- Chinese children love rice with sauce.
- Çinli çocuklar soslu pirinci seviyor.
- Rice is sold by the kilogram.
- Pirinç kilo ile satılır.
- The price of rice has come down.
- Pirinç fiyatı düştü.
- The peasants were planting rice.
- Köylüler pirinç ekiyorlardı.
- We Japanese live on rice.
- Biz Japonlar pirinçle besleniyoruz.
- The quality of rice is getting worse.
- Pirincin kalitesi gittikçe kötüleşmektedir.
- Rice is the chief crop in this area.
- Pirinç bu bölgedeki başlıca üründür.
- I sell rice in bulk or packed in 1 kilogram bags.
- Pirinci dökme olarak veya 1 kilogramlık torbalarda satıyorum.
- The rice crop is large this year.
- Pirinç mahsulü bu yıl çok fazla.
- The quality of rice is going down.
- Pirincin kalitesi düşüyor.
- Most Japanese eat rice every day.
- Çoğu Japon her gün pirinç yer.
- Rice gruel is easy to digest.
- Pirinç lapasını sindirmek kolaydır.
- Rice grows in warm climates.
- Pirinç sıcak iklimlerde yetişir.
- We shouldn't waste even one grain of rice.
- Bir pirinç tanesini bile ziyan etmemeliyiz.
- The bird likes rice.
- Kuş pirinci sever.
- Rice gruel is easy to digest.
- Pirinç lapasının sindirimi kolaydır.
- Cook about one and a half cup of rice.
- Yaklaşık bir buçuk bardak pirinç pişirin.
- Rice will be planted in this field.
- Bu tarlaya pirinç ekilecek.
- Rice, noodles, and potatoes are typical side dishes.
- Pirinç, erişte ve patates tipik garnitürlerdir.
- Rice is sold by the kilogram.
- Pirinç kilogram ile satılıyor.
- Did you try the rice?
- Pirinç pilavını denedin mi?
- Rice is one of those staple commodities.
- Pirinç sürekli satılan bu ürünlerden biridir.
- Do you prefer white rice or brown rice?
- Beyaz pirinci mi yoksa kahverengi pirinci mi tercih edersiniz?
- A very large field of rice surrounds the city.
- Çok geniş bir pirinç tarlası kenti çevreler.
- Most Japanese live on rice.
- Çoğu Japon, pirinçle beslenir.
- Rice is planted in this field.
- Bu tarlaya pirinç ekildi.
- Cook about one and a half cup of rice.
- Yaklaşık bir buçuk fincan pirinç pişirin.
- There is a great market for rice in Japan.
- Japonya'da pirinç için büyük bir pazar var.
- I am eating rice.
- Pirinç yiyorum.
- The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
- Japon halkının kişi başına pirinç tüketimi elli yıl öncekinin yarısı kadar.
- Japan's consumption of rice is decreasing.
- Japonya'nın pirinç tüketimi azalıyor.
- Some new kinds of rice can be harvested two or three times a year.
- Bazı yeni pirinç türleri yılda iki ya da üç kez hasat edilebiliyor.
- This rice is sticky.
- Bu pirinç yapış yapış.
- It was exceptionally cold last summer, and the rice crop was the worst in 10 years.
- Geçen yaz oldukça soğuktu, ve pirinç ekini on yıl içinde en kötüydü.
- I didn't order rice.
- Pirinç sipariş etmedim.
- The price of rice is going up again.
- Pirinç fiyatı yeniden yükseliyor.
- I like bread more than rice.
- Ekmeği pirinçten daha çok severim.
- Japan's rice market is closed to imports.
- Japonya'nın pirinç piyasası ithalata kapalıdır.
- Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
- Alışılmadık derecede düşük sıcaklıklar bu yılki zayıf pirinç mahsulünün nedenini açıklıyor.
- Rice is grown in many parts of the world.
- Pirinç dünyanın birçok yerinde yetiştirilmektedir.
- How much rice do you eat every day?
- Her gün ne kadar pirinç yiyorsun?
- They eat a lot of rice.
- Çok pirinç yiyorlar.
- Japan began to import rice from the United States.
- Japonya Amerika Birleşik Devletleri'nden pirinç ithal etmeye başladı.
- The price of rice is going up again.
- Pirincin fiyatı tekrar yükseliyor.
- Add rice and mix well.
- Pirinç ekleyin ve iyice karıştırın.
- He grows rice.
- Pirinç yetiştiriyor.
- Do you know where Tom buys rice?
- Tom'un nereden pirinç aldığını biliyor musun?
- Which do you prefer, rice or bread?
- Hangisini tercih edersin, pirinç pilavı mı yoksa ekmek mi?
- Rice is usually eaten with chopsticks in Japan.
- Pirinç pilavı Japonya'da genellikle çubukla yenir.
- He's a rice farmer.
- O bir pirinç çiftçisi.
- The basic Japanese diet consists mainly of rice and fish.
- Temel Japon diyeti pirinç ve balıktan oluşur.
- Well-cooked rice is difficult to find in warteg.
- Warteg'de iyi pişmiş pirinç bulmak zordur.
- I ate a Japanese rice omelette.
- Japon pirinç omleti yedim.
- We ate fish and rice.
- Balık ve pirinç pilavı yedik.
- Tom often eats beans, rice, potatoes or pasta.
- Tom genellikle fasulye, pirinç, patates ya da makarna yer.
- If you don't stir the rice, it will burn.
- Pirinci karıştırmazsan yanar.
- Cook the rice.
- Pirinç pilavını pişir.
- The price of rice rose by three percent.
- Pirinç fiyatı yüzde üç oranında arttı.
- A poor rice harvest will get us into real trouble.
- Kötü bir pirinç hasadı bizi gerçekten sıkıntıya sokar.
- Please give me a cupful of rice.
- Lütfen bana bir fincan pirinç ver.
- I'm going to use rice for my collage.
- Benim kolaj için pirinç kullanacağım.
- Rice is good with miso soup.
- Pirinç miso çorbası ile iyi gider.
- Rice is a grain that feeds billions of people.
- Pirinç milyarlarca insanı besleyen bir tahıldır.
- Does he have rice?
- Onda pirinç var mı?
- How much rice do you eat a week?
- Haftada ne kadar pirinç yiyorsun?
- The quality of rice is going down.
- Pirinç kalitesi düşüyor.
- The Japanese used to live mainly on rice.
- Japonlar eskiden çoğunlukla pirinçle geçinirlerdi.
- Most Japanese eat rice at least once a day.
- Çoğu Japon en az günde bir kez pirinç yer.
- Rice is nice with a dish of fish.
- Pirinç pilavı bir balık yemeği ile güzeldir.
- The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
- Japon toplumunda kişi başına düşen pirinç tüketimi elli yıl önceki miktarın yaklaşık yarısı kadardır.
- They don't eat as much rice in Japan as they used to.
- Japonya'da eskisi kadar pirinç yemiyorlar.
- They eat a lot of rice.
- Onlar çok pirinç yerler.
- We cultivate rice.
- Biz pirinç yetiştiririz.
- The rice crop is poor this year.
- Pirinç hasatı bu yıl kötü.
- Do you like rice?
- Pirinç sever misin?
- A festival is held at the rice harvest.
- Pirinç hasadında bir festival düzenlenir.
- The Japanese live mainly on rice.
- Japonlar esas olarak pirinçle beslenirler.
- My father grows rice.
- Babam pirinç yetiştirir.
- This rice cooker uses fuzzy logic.
- Bu pirinç pişirici bulanık mantık kullanıyor.
- The price of rice rose by more than three percent.
- Pirinç fiyatı yüzde üçten fazla arttı.
- The main crop of Japan is rice.
- Japonyanın temel ürünü pirinçtir.
- He bought some rice.
- Biraz pirinç aldı.
- Rice is full of carbs.
- Pirinç karbonhidratla doludur.
- The peasants are planting rice.
- Köylüler pirinç ekiyorlar.
- The Japanese used to live mainly on rice.
- Japonların eskiden ana yaşam kaynağı pirinçti.
- A bowl of rice is about 180 grams.
- Bir kase pirinç yaklaşık 180 gram.
- The price of rice rose by three percent.
- Pirinç fiyatı yüzde üç arttı.
- The good harvest brought down the price of rice.
- İyi hasat pirinç fiyatını düşürdü.
- I'm going to use rice for my collage.
- Kolajım için pirinç kullanacağım.
- The main crop of Japan is rice.
- Japonya'nın ana ürünü pirinçtir.
- We shouldn't waste even one grain of rice.
- Bir pirinç tanesini bile harcamamamız gerekir.
- There is a chronic oversupply of rice in Japan.
- Japonya'da kronik bir pirinç arz fazlası vardır.
- The peasants are planting rice.
- Köylüler pirinç ekiyor.
- Tom grows rice.
- Tom pirinç yetiştiriyor.
- The Japanese live mainly on rice.
- Japonlar ağırlıklı olarak pirince dayalı yaşarlar.
- Tom put some rice in a bowl.
- Tom, bir kaseye biraz pirinç koydu.
- He ate rice twice a day for many years.
- Uzun yıllar boyunca günde iki kez pirinç yedi.
- This is how we cook rice.
- Pirinci böyle pişiriyoruz.
- Would you like some more rice?
- Biraz daha pirinç ister misin?
- I bought some rice.
- Biraz pirinç satın aldım.
- They deal in rice at that store.
- O dükkanda pirinç satıyorlar.
- Do you eat rice in your country?
- Ülkende pirinç yer misiniz?
- A bento is a small meal made of boiled rice and seaweed, that is sold in cheap wooden boxes.
- Ucuz tahta kutularda satılan Bento, haşlanmış pirinç ve deniz yosunundan yapılan ufak porsiyonlu bir yemektir.
- Neither Tom nor Mary has a rice cooker.
- Ne Tom'un ne de Mary'nin pirinç tenceresi var.
- Does the store you're going to sell rice?
- Gideceğin dükkân pirinç satıyor mu?
- There used to be rice fields around here.
- Eskiden buralarda pirinç tarlaları vardı.
- Do you grow rice, too?
- Sen de pirinç yetiştirir misin?
- I ate fried rice and drank some beer.
- Kızarmış pirinç yedim ve biraz bira içtim.
- This land yields a good crop of rice.
- Bu topraklar iyi pirinç mahsulü verir.
- This rice is sticky.
- Bu pirinç yapışkan.
- The basic Japanese diet consists of rice and fish.
- Temel Japon diyeti pirinç ve balıktan oluşur.
- Does she have rice?
- Pirinci var mı?
- Rice is cultivated in several parts of the world.
- Pirinç dünyanın çeşitli yerlerinde yetiştirilir.
- We Japanese live on rice.
- Biz Japonlar pirinçle yaşarız.
- The main diet in Japan is rice.
- Japonya'da ana besin maddesi pirinçtir.
- The old man ate some rice porridge.
- Yaşlı adam biraz pirinç lapası yedi.
- They're tasting the rice.
- Onlar pirincin tadına bakıyorlar.
- This rice is contaminated by arsenic.
- Bu pirinç arsenikle kirlenmiş.
- It's actually rice milk.
- Aslında pirinç sütü.
- I grow rice.
- Pirinç yetiştiriyorum.
- A bowl of rice is about 180 grams.
- Bir kase pirinç yaklaşık 180 gramdır.
- He ate rice twice a day for many years.
- Yıllarca günde iki kez pirinç yedi.
- Rice is cultivated in several parts of the world.
- Pirinç dünyanın birçok yerinde yetiştirilir.
- Tom put some rice milk in his coffee.
- Tom kahvesine biraz pirinç sütü koydu.
- How much rice do you eat a week?
- Bir haftada ne kadar pirinç pilavı yersin?
- Rice is grown in rainy regions.
- Pirinç yağışlı bölgelerde yetiştirilir.
- Tom probably thought I wouldn't know how to cook rice.
- Tom muhtemelen nasıl pirinç pişireceğimi bilmediğimi düşünüyordu.
- Tom eats rice at least twice a day.
- Tom günde en az iki kez pirinç yiyor.
- A very large field of rice surrounds the city.
- Şehri çevreleyen çok geniş bir pirinç tarlası var.
- Waiter, the rice is undercooked and has no salt.
- Garson, pirinç az pişmiş ve tuzu yok.
- Tom bought some rice.
- Tom biraz pirinç satın aldı.
- We make sake from rice.
- Pirinçten sake yapıyoruz.
- Do you know where Tom buys rice?
- Tom'un pirinç aldığı yeri biliyor musun?
- Rice is the chief crop in this area.
- Pirinç bu alanda başlıca üründür.
- Asians eat a lot of rice.
- Asyalılar çok pirinç yerler.
- Tom eats rice at least once a day.
- Tom en az günde bir kez pirinç pilavı yer.
- They're tasting the rice.
- Pirincin tadına bakıyorlar.
- Some new kinds of rice can be harvested two or three times a year.
- Bazı yeni pirinç türleri yılda iki veya üç kez hasat edilebilir.
- The rice is delicious.
- Pirinç lezzetlidir.
- Rice is grown in rainy regions.
- Pirinç yağmurlu bölgelerde yetiştirilir.
- We live on rice.
- Pirinçle geçiniyoruz.
- There used to be rice fields around here.
- Buralarda pirinç tarlaları vardı.
- There was a great lack of rice that year.
- O yıl büyük bir pirinç kıtlığı vardı.
- The Japanese live on rice and fish.
- Japonlar pirinç ve balıkla yaşar.
- The chief crop of our country is rice.
- Ülkemizin başlıca ürünü pirinçtir.
- There are many alternatives to cow milk, such as goat milk, almond milk, coconut milk, soy milk, hemp milk and rice milk.
- Keçi sütü, badem sütü, hindistan cevizi sütü, soya sütü, kenevir sütü ve pirinç sütü gibi inek sütüne alternatif birçok süt vardır.
- Cook 300 grams of rice.
- 300 gram pirinç pişir.
- The Japanese's basic diet consists of rice and fish.
- Japonların temel diyeti pirinç ve balıktan oluşur.
- We cultivate rice.
- Pirinç yetiştiriyoruz.
- We planted rice.
- Pirinç ektik.
- It's actually rice milk.
- O aslında pirinç sütü.
- He bought some rice.
- O biraz pirinç satın aldı.
- We have no more rice.
- Başka pirincimiz kalmadı.
- There is a great market for rice in Japan.
- Japonya'da pirinç için büyük bir pazar vardır.
- We ate tilapia and rice.
- Tilapia ve pirinç yedik.
- He grows rice.
- O pirinç yetiştirir.
- The price of rice went up three percent.
- Pirincin fiyatı yüzde 3 arttı.
- I carry a bag of rice.
- Bir torba pirinç taşıyorum.
- The man has a little bit of rice.
- Adamın biraz pirinci var.
- I ate rice porridge in the morning.
- Sabah pirinç lapası yedim.
- Rice is full of carbs.
- Pirinç karbonhidratça zengindir.
- Does she have rice?
- Onda pirinç var mı?
- Do you grow rice, too?
- Sen de pirinç yetiştiriyor musun?
- They eat a lot of rice in Japan.
- Japonya'da çok pirinç yiyorlar.
Show More (253)
|
|
- I broke my gas-powered rice cooker so I got an induction rice cooker instead.
- Gazla çalışan pilav pişiricimi kırdım ve yerine indüksiyonlu bir pilav pişirici aldım.
- Will tomorrow's breakfast be bread, or rice?
- Yarınki kahvaltı ekmek mi yoksa pilav mı olacak?
- I don't eat rice every day.
- Her gün pilav yemiyorum.
- I like curry rice.
- Körili pilavı severim.
- How often do you eat rice?
- Ne sıklıkla pilav yiyorsun?
- Tom eats rice almost every day.
- Tom neredeyse her gün pilav yer.
- The rice is yummy.
- Pilav nefis.
- Do you want some more rice?
- Biraz daha pilav ister misiniz?
- I didn't order rice.
- Pilav sipariş etmedim.
- They eat a lot of rice in Japan.
- Onlar Japonya'da çok pilav yerler.
- Do you eat rice every day?
- Her gün pilav yiyor musun?
- She made rice.
- Pilav yaptı.
- Did you taste the rice?
- Pilavın tadına baktın mı?
- Tom made rice.
- Tom pilav yaptı.
- I eat rice almost every day.
- Neredeyse her gün pilav yiyorum.
- Tom ate some of my rice while I was away from the table.
- Tom ben masadan uzaktayken pilavımın birazını yedi.
- Did you taste the rice?
- Pilavı tattın mı?
- Tom likes chickpeas and rice.
- Tom nohutlu pilavı sever.
- Do you have a spoon I can stir the rice with?
- Pilavı karıştırabileceğim bir kaşığın var mı?
- The rice is delicious.
- Pilav çok lezzetli.
- Do you want to eat noodles or rice?
- Erişte ya da pilav yemek ister misin?
- The rice is tasteless.
- Pilav tatsız.
- She made rice.
- O pilav yaptı.
- We eat rice.
- Biz pilav yeriz.
- The curry rice at this restaurant is delicious.
- Bu restoranın körili pilavı çok lezzetli.
- I don't like rice.
- Pilav sevmem.
- Chinese children love rice with sauce.
- Çinli çocuklar soslu pilava bayılırlar.
- Would you like some more rice?
- Biraz daha pilav ister misin?
- Don't you want any rice?
- Pilav istemiyor musun?
- Do you ever eat rice for breakfast?
- Hiç kahvaltıda pilav yer misin?
- I like rice.
- Pilav severim.
- The rice is yummy.
- Pilav çok lezzetli.
- Don't you want any rice?
- Hiç pilav istemez misin?
- Tom eats at least three bowls of rice every day.
- Tom her gün en az üç kase pilav yer.
- We ate curry rice last night.
- Dün gece körili pilav yedik.
- How many bowls of rice did you eat?
- Kaç kase pilav yedin?
- I'm eating rice now.
- Şimdi pilav yiyorum.
- Rice is nice with a dish of fish.
- Balık yemeğinin yanında pilav güzel olur.
- If you don't stir the rice, it will burn.
- Pilavı karıştırmazsan onu yakarsın.
- Tom loves beans and rice.
- Tom pilav üstü kuruya bayılır.
- Tom eats rice at least once a day.
- Tom günde en az bir kez pilav yer.
- I don't eat rice every day.
- Ben her gün pilav yemem.
- I usually eat rice with chopsticks.
- Pilavı genellikle yemek çubuklarıyla yerim.
- It takes sushi chefs two years just to learn how to prepare rice.
- Sadece pilav hazırlamayı öğrenmek suşi şeflerinin iki yılını alır.
- Do you have rice?
- Pilavınız var mı?
- Tom eats rice almost every day.
- Tom neredeyse her gün pilav yiyor.
- Eating rice with chopsticks raises blood sugar less than eating with a spoon because it's more difficult and increases the time it takes to eat.
- Çubuklarla pilav yemek, kaşıkla yemekten daha az kan şekerini yükseltir çünkü daha zordur ve yemek yeme süresini uzatır.
- Serve with vegetables and rice.
- Sebze ve pilavla servis edin.
- Rice is good with miso soup.
- Pilav, miso çorbasıyla iyi gider.
- The Japanese eat rice at least once a day.
- Japonlar günde en az bir kez pilav yer.
- I'd like to eat curry rice for dinner tonight.
- Bu akşam yemekte körili pilav yemek istiyorum.
- Cook the rice.
- Pilavı pişir.
- When I entered the kitchen, she was making chicken curry with rice.
- Mutfağa girdiğimde, pilav ve körili tavuk yapıyordu.
- Tom uses a spoon to eat rice, but Mary prefers to use chopsticks.
- Tom pilav yemek için kaşık kullanır ama Mary çubuk kullanmayı tercih eder.
- Do you like rice?
- Pilav sever misin?
- I always have rice for lunch.
- Öğle yemeğinde hep pilav yerim.
- Do you eat rice every day?
- Her gün pilav yer misiniz?
- Waiter, the rice is undercooked and has no salt.
- Garson, pilav az pişmiş ve tuzu yok.
- Tom loves beans and rice.
- Tom fasulye ve pilavı sever.
- Chicken and rice is Tom's favorite dish.
- Tavuk ve pilav Tom'un en sevdiği yemektir.
- We ate tilapia and rice.
- Biz tatlısu çipurası ve pilav yedik.
- I am eating rice.
- Pilav yiyorum.
- Tom ate some of my rice while I was away from the table.
- Tom ben masadan uzaktayken pilavımın bir kısmını yedi.
- Do you prefer bread or rice?
- Ekmek mi yoksa pilav mı tercih edersin?
- I like bread more than rice.
- Ekmeği pilavdan daha çok seviyorum.
- Tom uses a spoon to eat rice, but Mary prefers to use chopsticks.
- Tom pilav yemek için bir kaşık kullanır ancak Mary yemek çubukları kullanmayı tercih ediyor.
- Which do you prefer, rice or bread?
- Hangisini tercih edersin, pilav mı ekmek mi?
- I want to eat curry rice for supper tonight.
- Bu akşam yemekte körili pilav yemek istiyorum.
- Do you ever eat rice with a spoon?
- Pilavı hiç kaşıkla yer misin?
- We eat rice.
- Pilav yiyoruz.
- How often do you eat rice?
- Ne sıklıkta pilav yersiniz?
- I'll have rice, miso soup and natto.
- Pilav, miso çorbası ve natto alacağım.
- Tom loves beans and rice.
- Tom fasulye ve pilava bayılır.
- I'd like some more rice.
- Biraz daha pilav isterim.
- Serve with vegetables and rice.
- Sebze ve pilavla birlikte servis et.
- I ate curry rice last night.
- Dün gece körili pilav yedim.
- I don't have a rice cooker.
- Pilav tencerem yok.
- Turn on the rice cooker, please.
- Pilav tenceresini açın lütfen.
- Did you try the rice?
- Pilavı denedin mi?
- I always have rice for lunch.
- Öğle yemeği için her zaman pilav yerim.
- Tom loves beans and rice.
- Tom kuru fasulye pilavı sever.
- I don't want any rice.
- Ben hiç pilav istemiyorum.
- We ate fish and rice.
- Balık ve pilav yedik.
- Tom likes chickpeas and rice.
- Tom nohut ve pilav sever.
Show More (81)
|