|
- I have now asked you that question three times and you have still not responded.
- Size bu soruyu üç kez sordum ve hala yanıt vermediniz.
- We have discussed it many, many times, but it has never been acted upon.
- Bunu birçok kez tartıştık, ancak hiçbir zaman harekete geçilmedi.
- The current directive has been amended five times since 1970 and has never been consolidated.
- Mevcut direktif 1970 yılından bu yana beş kez değiştirilmiş ve hiçbir zaman konsolide edilmemiştir.
- What was quoted in the newspaper I have said many times, including here in the European Parliament.
- Gazetede alıntılanan şeyi, burada Avrupa Parlamentosu'nda da olmak üzere birçok kez söyledim.
- This is to be welcomed, and I know we will return to this many times in the future.
- Bu memnuniyetle karşılanacak bir durumdur ve gelecekte bu konuya birçok kez döneceğimizi biliyorum.
- The resolution of the Barcelona Summit mentioned sustainability 103 times.
- Barselona Zirvesi kararında 103 kez sürdürülebilirlikten bahsedilmiştir.
- We, Euskal Herritarrok, have regretted many times the loss of human lives.
- Biz, Euskal Herritarrok, insan hayatlarının kaybından dolayı birçok kez üzüntü duyduk.
- The ECB took account of this by reducing interest rates four times in 2001, by a total of 150 basis points.
- AMB, 2001 yılında faiz oranlarını toplam 150 baz puan olmak üzere dört kez düşürerek bu durumu dikkate almıştır.
- The fact is that we normally eat at least three times a day.
- Gerçek şu ki normalde günde en az üç kez yemek yiyoruz.
- The current directive has been amended five times since 1970 and has never been consolidated.
- Mevcut direktif 1970 yılından bu yana beş kez değiştirilmiş ve hiçbir zaman sağlamlaştırılmamıştır.
- We are still waiting for a communication from the Commission, which has been delayed a number of times.
- Hâlâ Komisyon'dan birkaç kez ertelenmiş olan bir bildirim bekliyoruz.
- We shall look forward to hearing from him many times in the future.
- Gelecekte kendisinden birçok kez haber almayı dört gözle bekleyeceğiz.
- We have discussed Tibet many times here in this Chamber.
- Tibet konusunu bu Mecliste birçok kez tartıştık.
- What was quoted in the newspaper I have said many times, including here in the European Parliament.
- Gazetede alıntılanan hususları, burada Avrupa Parlamentosu'nda da olmak üzere birçok kez dile getirdim.
- I have been in Palestine dozens of times since 1968 and have seen countless bombed Palestinian houses.
- 1968'den beri onlarca kez Filistin'de bulundum ve sayısız bombalanmış Filistin evi gördüm.
- As you know, there was a major problem, which has been discussed many times in Parliament, that is, Kaliningrad.
- Bildiğiniz gibi, Parlamento'da birçok kez tartışılan önemli bir sorun vardı, yani Kaliningrad.
- We are still waiting for a communication from the Commission, which has been delayed a number of times.
- Hâlâ Komisyon'dan birkaç kez ertelenmiş olan bir tebliğ bekliyoruz.
- Parliament has declared itself in favour of this many times, but it remains a difficult area.
- Parlamento birçok kez bunun lehinde görüş beyan etmiş olsa da bu zor bir alan olmaya devam etmektedir.
- Firstly, as has been mentioned a number of times today, we are now on the brink of a slow but steady economic downturn.
- İlk olarak, bugün birçok kez dile getirildiği üzere, şu anda yavaş ama istikrarlı bir ekonomik gerilemenin eşiğindeyiz.
- The total amount of third-world debt has already been repaid six times over in interest.
- Üçüncü dünya ülkelerinin toplam borcu, faiziyle birlikte altı kez geri ödenmiş durumda.
- Arguments for implementing the rail package have been put forward many times now.
- Demiryolu paketinin uygulanmasına yönelik argümanlar birçok kez ileri sürülmüştür.
- Nevertheless Selim has so far visited Israel seven times.
- Bununla birlikte Selim şimdiye kadar İsrail'i yedi kez ziyaret etmiştir.
- This is why we in this Parliament today shall say 'yes' ten times over.
- Bu nedenle bugün bu Parlamento'da on kez 'evet' diyeceğiz.
- As has been said here many times, it is very important to improve traffic safety.
- Burada birçok kez söylendiği üzere, trafik güvenliğinin arttırılması çok önemlidir.
- The word 'constitution' appears 32 times in the first 16 articles.
- 'Anayasa' kelimesi ilk 16 maddede 32 kez geçmektedir.
- In one period of just over a year I was in Macedonia almost ten times.
- Bir yıldan biraz fazla bir süre içinde neredeyse on kez Makedonya'da bulundum.
- That is something we have repeated many times.
- Bu birçok kez tekrarladığımız bir şey.
- On 10 October, Bassora airport was bombed three times.
- 10 Ekim'de Bassora havaalanı üç kez bombalandı.
- It arises from the fact that we are legally obliged to meet in Strasbourg 12 times a year.
- Bu durum, yasal olarak yılda 12 kez Strazburg'da toplanmak zorunda olmamızdan kaynaklanmaktadır.
- The EU institutions have debated this issue five or six times and have always drawn a blank.
- AB kurumları bu konuyu beş ya da altı kez tartışmış ve her seferinde sonuçsuz kalmıştır.
- Firstly, and it has been said many times before, there must be joint action.
- Öncelikle, daha önce de birçok kez söylendiği üzere, ortak hareket edilmelidir.
- It has been inspected three times in the last three years.
- Son üç yılda üç kez teftiş edilmiştir.
- The second important point has already been mentioned many times, but we cannot consider it often enough.
- İkinci önemli noktadan daha önce birçok kez bahsedildi, ancak bunu yeterince sık ele alamıyoruz.
- This is why we in this Parliament today shall say 'yes' ten times over.
- Bu nedenle bugün bu Parlamentoda on kez "evet" diyeceğiz.
- As you have mentioned yourself, this issue has been discussed a number of times within the Council.
- Sizin de belirttiğiniz gibi, bu konu Konsey bünyesinde birçok kez tartışıldı.
- During our meetings in Georgia, Azerbaijan and Armenia, we have been asked to speak many times.
- Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan'daki toplantılarımız sırasında birçok kez konuşmamız istendi.
- They should also be issued four times a year.
- Ayrıca yılda dört kez yayınlanmalıdır.
- This Parliament has discussed the situation in Colombia many times.
- Bu Parlamento Kolombiya'daki durumu birçok kez tartışmıştır.
- The ship Erika has been investigated four times in the course of the last two years.
- Erika gemisi son iki yıl içinde dört kez soruşturulmuştur.
- This has already been made clear a number times in this debate.
- Bu konu bu tartışmada birçok kez açıklığa kavuşturuldu.
- The fact is that we normally eat at least three times a day.
- Gerçek şu ki, normalde günde en az üç kez yemek yiyoruz.
- The current legislation has been revised over one hundred times.
- Mevcut mevzuat yüzden fazla kez revize edilmiştir.
- The problem of the size and transparency of businesses has been touched upon many times.
- İşletmelerin büyüklüğü ve şeffaflığı sorununa birçok kez değinildi.
- Several times in this House, the Singapore issues have been blamed for this.
- Bu Mecliste pek çok kez Singapur bu konuda suçlanmıştır.
- This may differ many times over between the hardest and the softest water areas.
- Bu, en sert ve en yumuşak su bölgeleri arasında birçok kez farklılık gösterebilir.
- It's fast enough to circle the Earth seven times in just one second.
- Dünya'nın etrafını bir saniyede yedi kez dönecek kadar hızlıdır.
- Elvis has allegedly been spotted many times since he died.
- Elvis'in öldüğünden beri birçok kez görüldüğü iddia ediliyor.
- I've listened to the song hundreds of times, prior to and since that show.
- Şarkıyı o gösteriden önce ve o gösteriden sonra yüzlerce kez dinledim.
- It's fast enough to circle the Earth seven times in just one second.
- Sadece bir saniyede Dünya'nın etrafını yedi kez turlayacak hızdadır.
- Enough to kill you and your whole family ten times over.
- Sizi ve tüm ailenizi on kez öldürmeye yeterli.
- I've listened to the song hundreds of times, prior to and since that show.
- Şarkıyı o gösteriden önce ve sonra yüzlerce kez dinledim.
- Enough to kill you and your whole family ten times over.
- Seni ve tüm aileni on kez öldürmeye yetecek kadar.
- You should eat breakfast at least three times a day.
- Günde en az üç kez kahvaltı etmelisin.
- I take a walk for exercise at least three times a week.
- Haftada en az üç kez egzersiz için yürüyüşe çıkarım.
- I need to do this three times a day for a month.
- Bir ay boyunca günde üç kez bunu yapmam gerekiyor.
- I come here three times a week and she's always nice.
- Haftada üç kez buraya geliyorum ve o her zaman hoş biri.
- Elvis has allegedly been spotted many times since he died.
- Elvis'in ölümünden bu yana birçok kez görüldüğü iddia ediliyor.
- I thought one should be silent about this several times.
- Pek çok kez insan bunun hakkında sessiz kalmalı diye düşündüm.
- I come here three times a week and she's always nice.
- Buraya haftada üç kez gelirim ve o her zaman iyidir.
- We do it lots of times before, nothing happened.
- Daha önce birçok kez yaptık, hiçbir şey olmadı.
- Dan violated his parole three times.
- Dan şartlı tahliyesini üç kez ihlal etti.
- Tom shot three times.
- Tom üç kez ateş etti.
- Tom has been in jail three times.
- Tom üç kez hapse girdi.
- Sami and Layla pray five times a day.
- Sami ve Leyla günde beş kez namaz kılıyorlar.
- Tom told the doctor he'd fainted three times last week.
- Tom, doktora geçen hafta üç kez bayıldığını söyledi.
- He climbed Mount Fuji four times.
- Fuji Dağı'na dört kez tırmandı.
- Take this medicine three times a day.
- Bu ilacı günde üç kez alın.
- Tom said he's only done that about three times.
- Tom, bunu sadece yaklaşık üç kez yaptığını söyledi.
- Tom has been shot multiple times.
- Tom birçok kez vuruldu.
- In the course of that evening I revised the lesson three times.
- O akşam boyunca dersi üç kez gözden geçirdim.
- The movie is worth seeing at least two or three times.
- Film en azından iki ya da üç kez izlemeye değer.
- Tom has been to Australia many times.
- Tom birçok kez Avustralya'ya gitti.
- You need to take this medicine three times a day.
- Bu ilacı günde üç kez almanız gerekiyor.
- Please take this medicine after meals three times a day.
- Lütfen bu ilacı günde üç kez yemeklerden sonra alın.
- Sami and Layla worked together six times.
- Sami ve Layla altı kez birlikte çalıştı.
- The company has changed hands three times.
- Şirket, üç kez el değiştirmiştir.
- I only eat meat about three times a week.
- Haftada sadece üç kez et yerim.
- Take the medicine three times a day.
- Günde üç kez ilacı al.
- Sami was shot six times in the back of the head.
- Sami ensesinden altı kez vuruldu.
- Tom told me to knock three times.
- Tom kapıyı üç kez çalmamı söyledi.
- We feed our dog three times a day.
- Köpeğimizi günde üç kez besliyoruz.
- Tom read the letter three times.
- Tom mektubu üç kez okudu.
- Tom has been arrested three times this year.
- Tom bu yıl üç kez tutuklandı.
- Tom takes piano lessons three times a week.
- Tom haftada üç kez piyano dersi alıyor.
- A good writer can reshape and improve his text many times.
- İyi bir yazar metnini birçok kez yeniden şekillendirebilir ve geliştirebilir.
- Tom said he's only done that about three times.
- Tom bunu sadece üç kez yaptığını söyledi.
- That athlete won three times in a row in this tournament.
- O sporcu bu turnuvada üst üste üç kez kazandı.
- Tom stabbed Mary three times.
- Tom Mary'yi üç kez bıçakladı.
- Tom was shot three times in the back.
- Tom sırtından üç kez vuruldu.
- I've done that at least a hundred times.
- Bunu en az yüz kez yaptım.
- I usually eat lunch with Tom two or three times a week.
- Genellikle haftada iki ya da üç kez Tom'la öğle yemeği yerim.
- Tom says he's been shot three times.
- Tom üç kez vurulduğunu söylüyor.
- Tom usually only gets his hair cut two or three times a year.
- Tom genellikle, senede sadece iki ya da üç kez saçını kestirir.
- Tom has been fired three times.
- Tom üç kez kovuldu.
- We've remade this video three times.
- Bu videoyu üç kez yeniden yaptık.
- I've already told you that three times.
- Bunu sana üç kez söyledim zaten.
- I've been to Boston countless times.
- Boston'a sayısız kez gittim.
- Tom has been in jail many times.
- Tom birçok kez hapse girdi.
- Dan has been arrested six times.
- Dan altı kez tutuklandı.
- I've sung this next song many times.
- Sıradaki şarkıyı birçok kez söyledim.
- Tom helped me out countless times.
- Tom bana sayısız kez yardım etti.
- I did that three times.
- Onu üç kez yaptım.
- John Glenn orbited the Earth three times in 1962.
- John Glenn 1962'de Dünya'nın yörüngesinde üç kez tur attı.
- Tom knocked three times on the door.
- Tom kapıyı üç kez çaldı.
- I go to the gym two or three times a week.
- Haftada iki ya da üç kez spor salonuna giderim.
- I've been to Australia a couple of times.
- Avustralya'ya birkaç kez gittim.
- I've told you a million times that you shouldn't exaggerate.
- Abartmaman gerektiğini sana milyonlarca kez söyledim.
- Tom has gotten sick three times since he's moved to Boston.
- Tom Boston'a taşındığından beri üç kez hastalandı.
- He has visited France three times.
- Fransa'yı üç kez ziyaret etti.
- Tom has done that at least three times.
- Tom onu en azından üç kez yaptı.
- I've been to Australia three times.
- Avustralya'ya üç kez gittim.
- Tom has already done that three times this week.
- Tom onu bu hafta üç kez yaptı zaten.
- Before the cock crows, you will deny me three times.
- Horoz ötmeden önce sen beni üç kez inkâr edeceksin.
- Tom has been in trouble many times before.
- Tom'un başı daha önce birçok kez belaya girdi.
- He gets a haircut three times a month.
- O, ayda üç kez saç tıraşı olur.
- We have eaten there three times.
- Orada üç kez yemek yedik.
- I've already sung that song three times tonight.
- Bu şarkıyı bu gece üç kez söyledim zaten.
- I eat three times a day.
- Ben günde üç kez yemek yerim.
- I've already tried doing that three times.
- Zaten üç kez yapmaya çalıştım.
- When Tom was a child, he went to Boston three times.
- Tom çocukken Boston'a üç kez gitmişti.
- Tom heard someone knock on the door three times.
- Tom birisinin kapıyı üç kez çaldığını duydu.
- He stalled the engine three times.
- Motoru üç kez durdurdu.
- I only met him three times.
- Onunla sadece üç kez karşılaştım.
- All our blood passes through our kidneys about sixty times a day.
- Tüm kanımız günde yaklaşık altmış kez böbreklerimizden geçer.
- Mary would like her house cleaned three times a week.
- Meryem evinin haftada üç kez temizlenmesini istedi.
- Tom went shopping three times last week.
- Tom geçen hafta üç kez alışverişe gitti.
- He gets his hair cut three times a month.
- Saçını ayda üç kez kestiriyor.
- I've told you that a hundred times.
- Sana onu yüz kez söyledim.
- It happened to me many times.
- Birçok kez başıma geldi.
- Tom goes to the gym two or three times a week.
- Tom, haftada iki ya da üç kez spor salonuna gider.
- Tom has been coming here three or four times a week.
- Tom buraya haftada üç ya da dört kez geliyor.
- I've tried to do that three times.
- Bunu üç kez yapmaya çalıştım.
- Tom has been studying French with Mary two or three times a week.
- Tom haftada iki yada üç kez Mary ile Fransızca çalışıyor.
- Mike works out in the gym two or three times a week.
- Mike haftada iki ya da üç kez spor salonunda çalışıyor.
- Tom says he's read this book three times.
- Tom bu kitabı üç kez okuduğunu söyledi.
- Tom goes to Boston three or four times a month.
- Tom ayda üç ya da dört kez Boston'a gidiyor.
- This film is worth seeing many times.
- Bu film birçok kez görülmeye değer.
- I went to the gym two or three times a week.
- Haftada iki veya üç kez spor salonuna gittim.
- I tried that a couple of times.
- Bunu birkaç kez denedim.
- I study French with Tom three times each week.
- Her hafta üç kez Tom'la Fransızca çalışıyorum.
- I've told you a thousand times.
- Binlerce kez söyledim.
- Tom has done that plenty of times.
- Tom onu birçok kez yaptı.
- Tom said he's only been to Boston three times.
- Tom, sadece üç kez Boston'a gittiğini söyledi.
- I go there three times a year.
- Oraya yılda üç kez giderim.
- Tom plays golf three or four times a month.
- Tom ayda üç ya da dört kez golf oynar.
- Tom goes there three times a week.
- Tom oraya haftada üç kez gidiyor.
- My doctor told me to put the eyedrops in my eyes three times a day.
- Doktorum gözlerime günde üç kez göz damlası koymamı söyledi.
- He was shot 3 times in the arm.
- O, kolundan üç kez vuruldu.
- Tom shot Mary three times.
- Tom Mary'ye üç kez ateş etti.
- Tom was shot multiple times.
- Tom birden çok kez vuruldu.
- Tom has lied to us many times.
- Tom birçok kez bize yalan söyledi.
- I've eaten at this restaurant three times before.
- Daha önce bu restoranda üç kez yemek yedim.
- Tom went to Boston three times last month.
- Tom geçen ay Boston'a üç kez gitti.
- Betty has climbed the mountain three times.
- Betty dağa üç kez tırmandı.
- Tom went to Boston three times in October.
- Tom ekim ayında üç kez Boston'a gitti.
- Tom rang the doorbell a couple of times.
- Tom kapı zilini birkaç kez çaldı.
- I saw grandpa two or three times a week.
- Büyükbabamı haftada iki ya da üç kez görüyordum.
- The students missed class three times in a row.
- Öğrenciler dersi üst üste üç kez kaçırdı.
- I've done that quite a few times.
- Onu birçok kez yaptım.
- Tom has lied to us many times.
- Tom bize birçok kez yalan söyledi.
- Tom fired his gun three times.
- Tom silahını üç kez ateşledi.
- I saw Tom in concert four times.
- Tom'u dört kez konserde gördüm.
- I've seen her on TV many times.
- Onu TV'de birçok kez gördüm.
- He cheated death many times on the battlefield.
- Savaş alanında birçok kez ölümü kandırdı.
- I saw the old man two or three times a week.
- Yaşlı adamı haftada iki ya da üç kez gördüm.
- Take the medicine three times a day.
- İlacı günde üç kez alın.
- I saw the old man two or three times a week.
- Yaşlı adamı haftada iki ya da üç kez görüyordum.
- Tom has already done that three times this week.
- Tom bunu bu hafta üç kez yaptı bile.
- I've done that at least three times.
- Bunu en az üç kez yaptım.
- The garbage collector comes three times a week.
- Çöp toplayıcı, haftada üç kez gelir.
- Tom said he's only been to Boston three times.
- Tom Boston'a sadece üç kez gittiğini söyledi.
- Tom scored three times.
- Tom üç kez gol attı.
- The movie star ate crow many times because of all the thoughtless things she said.
- Film yıldızı, söylediği tüm düşüncesizce şeyler yüzünden birçok kez ağzının payını aldı.
- We've gone through this a thousand times.
- Bunu daha önce bin kez inceledik.
- Tom was shot three times.
- Tom üç kez vuruldu.
- I got stabbed three times last year.
- Geçen yıl üç kez bıçaklandım.
- He plays tennis three times a week.
- Haftada üç kez tenis oynuyor.
- I saw the movie five times.
- Filmi beş kez izledim.
- I've seen this movie at least three times already.
- Bu filmi en az üç kez izledim.
- I failed three times.
- Üç kez başarısız oldum.
- You've asked me that three times already.
- Zaten onu bana üç kez sordunuz.
- Sami was stabbed six times in the neck.
- Sami boynundan altı kez bıçaklandı.
- We've remade this video three times.
- Bu videoyu üç kez yeniden çektik.
- Tom was stabbed in the chest three times.
- Tom üç kez göğsünden bıçaklandı.
- Tom has been arrested three times.
- Tom üç kez tutuklandı.
- Tom called Mary three times this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra üç kez Mary'yi aradı.
- Tom said Mary has only done that three times.
- Tom Mary'nin bunu sadece üç kez yaptığını söyledi.
- I've allowed my kids to do that many times.
- Çocuklarımın bunu yapmasına birçok kez izin verdim.
- I've already written to him 3 times.
- Zaten ona 3 kez yazdım.
- Tom said Mary has only done that three times.
- Tom, Mary'nin bunu sadece üç kez yaptığını söyledi.
- Tom became famous because he married a famous actress who had been married many times before.
- Tom ünlü oldu çünkü daha önce birçok kez evlenmiş olan ünlü bir aktrisle evlendi.
- I've seen them on TV many times.
- Onları TV'de birçok kez gördüm.
- Dan tried to call Linda numerous times.
- Dan, Linda'yı sayısız kez aramaya çalıştı.
- I've visited Tom multiple times in Boston.
- Tom'u Boston'da birçok kez ziyaret ettim.
- I have been banned many times.
- Ben birçok kez yasaklandım.
- I have seen her three times.
- Onu üç kez gördüm.
- You can not appreciate the poem until you have read it many times.
- Birçok kez okuyuncaya kadar şiiri kavrayamazsın.
- Tom has violated his parole three times.
- Tom şartlı tahliyesini üç kez ihlal etti.
- Tom and Mary have gone swimming together a number of times.
- Tom ve Mary birkaç kez birlikte yüzmeye gittiler.
- I saw grandpa two or three times a week.
- Dedemle haftada iki üç kez görüşüyordum.
- Tom has violated his parole three times.
- Tom üç kez şartlı tahliyeyi ihlal etti.
- He flunked his driving test three times.
- Ehliyet sınavında üç kez başarısız oldu.
- Sami said that a number of times.
- Sami bunu birkaç kez söyledi.
- Tom pressed the doorbell three more times.
- Tom üç kez daha kapı ziline bastı.
- Tom said Mary has been robbed three times.
- Tom Mary'nin üç kez soyulduğunu söyledi.
- Layla called Sami fourteen times.
- Layla on dört kez Sami'yi aradı.
- Tom gets a haircut about three times a year.
- Tom yılda yaklaşık üç kez saçını kestiriyor.
- I swim three or four times a week.
- Haftada üç ya da dört kez yüzerim.
- The movie is worth seeing at least two or three times.
- Film en az iki ya da üç kez izlenmeye değer.
- My doctor told me to put the eyedrops in my eyes three times a day.
- Doktor bana göz damlalarını günde üç kez gözlerime koymamı söyledi.
- I eat three times a day.
- Günde üç kez yemek yerim.
- If I visit Nara again, I will have visited it four times.
- Nara'yı tekrar ziyaret edersem, onu dört kez ziyaret etmiş olacağım.
- Tom has tried to kill himself three times.
- Tom üç kez kendini öldürmeye çalıştı.
- Sami was shot six times in the back of the head.
- Sami başının arkasından altı kez vurulmuştu.
- I've been there a couple of times.
- Birkaç kez orada bulundum.
- Mary has been struck by lightning three times.
- Mary'ye üç kez yıldırım çarptı.
- You have been struck by lightning three times, isn't it?
- Size de üç kez yıldırım çarptı, değil mi?
- Tom came more than ten times.
- Tom ondan fazla kez geldi.
- Tom and Mary have done that many times.
- Tom ve Mary bunu birçok kez yaptı.
- Tom calls his mother three or four times a week.
- Tom annesini haftada üç ya da dört kez arar.
- I've already tried doing that three times.
- Bunu yapmayı üç kez denedim.
- You've beaten me six times.
- Sen beni altı kez yendin.
- I usually eat lunch with Tom two or three times a week.
- Genellikle Tom'la haftada iki ya da üç kez öğle yemeği yiyorum.
- It was such a great movie that I watched it five times.
- O kadar güzel bir filmdi ki beş kez izledim.
- Tom said Mary has done that three times.
- Tom, Mary'nin bunu üç kez yaptığını söyledi.
- Tom has been shot three times.
- Tom üç kez vuruldu.
- I've seen you on TV many times.
- Seni birçok kez televizyonda gördüm.
- He was shot 3 times in the arm.
- Kolundan 3 kez vuruldu.
- Dogs breathe approximately 30 times a minute.
- Köpekler dakikada yaklaşık 30 kez nefes alır.
- I've heard that many times.
- Bunu birçok kez duydum.
- Tom has helped me many times.
- Tom bana birçok kez yardım etti.
- He won re-election twelve times.
- O, on iki kez yeniden seçimi kazandı.
- I've done that many times.
- Bunu birçok kez yaptım.
- Since I came to Istanbul I have moved exactly ten times.
- İstanbul'a geldiğimden beri tam on kez taşındım.
- He has acted on TV many times.
- Birçok kez televizyonda oyunculuk yaptı.
- He climbed Mount Fuji four times.
- O dört kez Fuji Dağı'na tırmandı.
- Tom has been struck by lightning three times.
- Tom üç kez yıldırım tarafından çarpıldı.
- Sami charged a drunk customer three times.
- Sami sarhoş bir müşteriden üç kez para aldı.
- Tom shot Mary three times.
- Tom, Mary'ye üç kez ateş etti.
- I sneezed about twenty times.
- Yaklaşık yirmi kez hapşırdım.
- Take one four times a day, after meals.
- Yemeklerden sonra günde dört kez alın.
- He gets his hair cut three times a month.
- Ayda üç kez saçını kestirir.
- He has been to London three times.
- Londra'ya üç kez gitmiştir.
- Tom has been studying French with Mary two or three times a week.
- Tom haftada iki ya da üç kez Mary ile Fransızca çalışıyormuş.
- Tom washes his hair three times a week.
- Tom haftada üç kez saçını yıkar.
- Believe it or not, this has happened to me many times before.
- İster inan ister inanma, bu daha önce birçok kez başıma geldi.
- Layla called Sami fourteen times.
- Leyla on dört kez Sami'yi aradı.
- Sami was arrested for domestic violence six times.
- Sami aile içi şiddetten altı kez tutuklandı.
- I've been there a couple of times.
- Oraya birkaç kez gittim.
- Tom claims he's done that many times.
- Tom, bunu birçok kez yaptığını iddia ediyor.
- Tom was shot multiple times when he was trying to protect Mary.
- Tom, Mary'yi korumaya çalışırken birçok kez vuruldu.
- He has acted on TV many times.
- O birçok kez televizyonda oynadı.
- He has been warned many times.
- O birçok kez uyarıldı.
- He has been struck by lightning three times.
- Ona üç kez yıldırım çarptı.
- Tom comes here about three times a year.
- Tom buraya yılda yaklaşık üç kez gelir.
- Tom said that Mary has done that many times.
- Tom, Mary'nin bunu birçok kez yaptığını söyledi.
- Tom eats lunch at the school cafeteria two or three times a week.
- Tom haftada iki ya da üç kez okul kafeteryasında öğle yemeği yiyor.
- The woman Tom is going out with had been married 4 times.
- Tom'un çıktığı kadın 4 kez evlenmiş.
- Tom goes to Boston three or four times a month.
- Tom ayda üç ya da dört kez Boston'a gider.
- Tom has been to Boston many times.
- Tom Boston'a birçok kez gitti.
- The Japanese eat three times a day.
- Japonlar günde üç kez yemek yerler.
- Tom has been struck by lightning three times.
- Tom'a üç kez yıldırım çarptı.
- Tom goes to a restaurant for lunch at least three times a week.
- Tom haftada en az üç kez öğle yemeği için bir restorana gider.
- Jim says he goes jogging at least three times a week.
- Jim haftada en az üç kez koşuya çıktığını söylüyor.
- I washed a sink full of dishes three times today.
- Bugün bir lavabo dolusu bulaşığı üç kez yıkadım.
- They have been struck by lightning three times.
- Onlara üç kez yıldırım çarptı.
- Tom has lied to Mary many times.
- Tom, Mary'ye birçok kez yalan söyledi.
- This film is worth seeing many times.
- Bu film birçok kez izlenmeye değerdir.
- Tom says he goes jogging at least three times a week.
- Tom en az haftada üç kez koşuya gittiğini söylüyor.
- I study French with Tom three times a week.
- Tom'la haftada üç kez Fransızca çalışıyorum.
- I've done that three times.
- Bunu üç kez yaptım.
- Tom says he goes jogging at least three times a week.
- Tom haftada en az üç kez koşuya çıktığını söylüyor.
- I study French with Tom three times a week.
- Haftada üç kez Tom'la Fransızca çalışırım.
- I've seen Tom dance many times.
- Tom'u birçok kez dans ederken gördüm.
- Cowards die many times before their deaths.
- Korkaklar yaşarken birçok kez ölürler.
- Tom comes here three or four times a month.
- Tom buraya ayda üç ya da dört kez gelir.
- Say it over a few more times.
- Bunu birkaç kez daha söyle.
- Tom and I have played poker together many times.
- Tom ve ben birçok kez birlikte poker oynadık.
- Joseph Smith had to move his people many times.
- Joseph Smith adamlarını birçok kez taşımak zorunda kaldı.
- Tom has called three times tonight.
- Tom bu gece üç kez aradı.
- John Glenn orbited the Earth three times in 1962.
- John Glenn, 1962 yılında üç kez Dünya'nın yörüngesinde döndü.
- We've already talked to Tom three times about that matter.
- Tom'la bu konu hakkında üç kez konuştuk zaten.
- I've already written to him 3 times.
- Ona zaten üç kez yazdım.
- I can't count the number of times this has happened to me.
- Bunun başıma kaç kez geldiğini sayamıyorum.
- Mike works out in the gym two or three times a week.
- Mike spor salonunda haftada iki ya da üç kez antrenman yapar.
- He takes bağlama lessons three times a week.
- Haftada üç kez bağlama dersi alıyor.
- Tom has gone to Boston a couple of times.
- Tom bir kaç kez Boston'a gitti.
- The students missed class three times in a row.
- Öğrenciler üst üste üç kez dersi kaçırdı.
- Tom honked his horn three times.
- Tom üç kez kornaya bastı.
- He has read War and Peace 15 times.
- Savaş ve Barış'ı 15 kez okudu.
- I've been there a dozen times.
- Oraya onlarca kez gittim.
- Tom asked Mary many times to let him go home early, but she wouldn't let him.
- Tom birçok kez Mary'den eve erken gitmesine izin vermesini istedi ama Mary buna izin vermedi.
- You should eat vegetables and fruit at least three times a day.
- Günde en az üç kez sebze ve meyve yemelisin.
- Tom has been arrested at least three times.
- Tom en az üç kez tutuklandı.
- Layla was stabbed multiple times.
- Layla birçok kez bıçaklandı.
- He has been to Europe many times.
- Avrupa'ya birçok kez gitti.
- Tom has visited Boston three times.
- Tom Boston'u üç kez ziyaret etti.
- You have to take a tablet with a glass of water two or three times a day.
- Günde iki ya da üç kez bir bardak suyla bir tablet almalısın.
- Tom stabbed Mary three times.
- Tom, Mary'i üç kez bıçakladı.
- My sister has her hair done at the hairdresser two or three times a week.
- Kız kardeşim saçını haftada iki ya da üç kez bir kuaförde yaptırır.
- Tom has gone to Boston a couple of times.
- Tom birkaç kez Boston'a gitti.
- I only did that three times last year.
- Bunu geçen yıl sadece üç kez yaptım.
- We've already done it three times.
- Zaten onu üç kez yaptık.
- She tried to kill herself many times.
- Birçok kez kendini öldürmeye çalıştı.
- If she visits France again, she will have been there three times.
- Fransa'yı tekrar ziyaret ederse, oraya üç kez gitmiş olacak.
- Layla called Sami a couple of times.
- Layla birkaç kez Sami'yi aradı.
- I called you three or four times, but you never answered your phone.
- Seni üç ya da dört kez aradım ama sen asla telefona cevap vermedin.
- I've said this many times.
- Bunu birçok kez söyledim.
- Tom has asked Mary to marry him three times.
- Tom, Mary'ye üç kez evlenme teklif etti.
- I go to Boston three times a month.
- Ayda üç kez Boston'a giderim.
- Since he's visited Rome many times, he knows it well.
- Roma'yı birçok kez ziyaret ettiği için iyi biliyor.
- This medicine must be taken three times a day.
- Bu ilaç günde üç kez alınmalı.
- I've won three times.
- Üç kez kazandım.
- I've let my children do that many times.
- Çocuklarımın bunu yapmasına birçok kez izin verdim.
- Tom has a party two or three times a year.
- Tom bir yılda iki ya da üç kez parti verir.
- Tom has been there three times.
- Tom oraya üç kez gitti.
- I've been to Italy many times.
- İtalya'ya birçok kez gittim.
- We've gone through this a thousand times.
- Bunu binlerce kez yaşadık.
- Tom told me that he's seen that movie three times.
- Tom bana o filmi üç kez izlediğini söyledi.
- I rang the bell six times.
- Zili altı kez çaldım.
- Tom and Mary eat steak two or three times a week.
- Tom ve Mary haftada iki ya da üç kez biftek yiyorlar.
- I haven't been to Boston as many times as Tom.
- Tom kadar birçok kez Boston'a gitmedim.
- We've done it many times before.
- Bunu daha önce birçok kez yaptık.
- Tom was stabbed in the neck three times.
- Tom boynundan üç kez bıçaklandı.
- Tom meets Mary in the school library two or three times a week.
- Tom haftada iki ya da üç kez Mary ile okul kütüphanesinde buluşuyor.
- I've traveled many times.
- Birçok kez seyahat ettim.
- Tom has beaten me three times.
- Tom beni üç kez yendi.
- Tom went to Boston three times last year.
- Tom geçen yıl üç kez Boston'a gitti.
- I go to Boston three times a year.
- Boston'a yılda üç kez giderim.
- Tom comes here about three times a year.
- Tom buraya yılda üç kez gelir.
- Tom said he's tried doing that three times.
- Tom bunu yapmayı üç kez denediğini söyledi.
- I've done that numerous of times.
- Onu birçok kez yaptım.
- You've beaten me six times.
- Beni altı kez yendin.
- He gets a haircut three times a month.
- Ayda üç kez saçını kestiriyor.
- I called her about thirty times.
- Onu yaklaşık otuz kez aradım.
- Tom goes to Boston three times a month.
- Tom ayda üç kez Boston'a gidiyor.
- I've done this many times.
- Bunu birçok kez yaptım.
- Tom says he goes jogging three or four times a week.
- Tom haftada üç ya da dört kez koşuya çıktığını söylüyor.
- Our garbage is collected three times a week.
- Çöplerimiz haftada üç kez toplanıyor.
- I go there three times a year.
- Yılda üç kez oraya giderim.
- Tom didn't need to look at the menu because he'd been to that restaurant many times before.
- Tom'un menüye bakmasına gerek yoktu çünkü o restorana daha önce birçok kez gitmişti.
- We have been to Tokyo many times.
- Tokyo'ya birçok kez gittik.
- I've talked to Tom a couple of times.
- Tom ile birkaç kez konuştum.
- My nose has been broken three times.
- Burnum üç kez kırıldı.
- I've visited Boston three times.
- Boston'ı üç kez ziyaret ettim.
- Tom has done that many times.
- Tom onu birçok kez yaptı.
- Tom has already done that many times.
- Tom bunu zaten birçok kez yaptı.
- I have been blocked many times.
- Ben birçok kez engellendim.
- He ran away from home three times before he was ten.
- On yaşına gelmeden önce üç kez evden kaçtı.
- We've been lied to so many times.
- Bize birçok kez yalan söylendi.
- Tom plays tennis three times a week.
- Tom haftada üç kez tenis oynuyor.
- Tom has already done that many times.
- Tom zaten bunu birçok kez yaptı.
- Tom sings at this bar a couple of times a week.
- Tom bu barda haftada iki kez şarkı söyler.
- I must've heard that a million times.
- Bunu bir milyon kez duymuş olmalıyım.
- I only met her three times.
- Ona sadece üç kez rastladım.
- I can't count the number of times I've been here.
- Buraya kaç kez geldiğimi sayamıyorum.
- Tom was stabbed over thirty times.
- Tom otuzdan fazla kez bıçaklandı.
- Tom shaves only about three times a week.
- Tom haftada sadece üç kez tıraş olur.
- Sami has been there a couple of times.
- Sami birkaç kez oraya gitti.
- Layla called Sami a couple of times.
- Leyla, Sami'yi birkaç kez aradı.
- I saw Tom in concert four times.
- Tom'u dört kez konserde izledim.
- Tom goes out with Mary three or four times a month.
- Tom ayda üç ya da dört kez Mary ile çıkar.
- I did it many times.
- Bunu birçok kez yaptım.
- Tom says he's read this book three times.
- Tom bu kitabı üç kez okuduğunu söylüyor.
- She has been to France three times.
- Fransa'ya üç kez gitti.
- Tom has lost his keys three times this week.
- Tom bu hafta üç kez anahtarlarını kaybetti.
- Normally, we eat three times a day.
- Normalde, günde üç kez yemek yeriz.
- He plays tennis three times a week.
- Bir haftada üç kez tenis oynar.
- We lost three times in a row.
- Üst üste üç kez kaybettik.
- Tom calls his mother three or four times a week.
- Tom haftada üç veya dört kez annesine telefon eder.
- Tom shot Mary at least three times.
- Tom, Mary'yi en az üç kez vurdu.
- I did that many times.
- Bunu birçok kez yaptım.
- Tom has been to Boston a couple of times.
- Tom birkaç kez Boston'a gitmişti.
- I eat lunch here two or three times a week.
- Burada haftada iki veya üç kez öğle yemeği yerim.
- I've been stopped by the police many times.
- Polis tarafından birçok kez durduruldum.
- I've permitted my children to do that many times.
- Çocuklarımın bunu yapmasına birçok kez izin verdim.
- Tom jogs three times a week.
- Tom haftada üç kez koşar.
- Tom has been bitten by Mary's dog many times.
- Tom, Mary'nin köpeği tarafından birçok kez ısırıldı.
- Tom has been tasered three times.
- Tom'a üç kez şok verildi.
- The House voted thirty-three times.
- Meclis otuz üç kez oylama yaptı.
- Before the cock crows, you will deny me three times.
- Horoz ötmeden önce, beni üç kez inkar edeceksin.
- I had met her many times before then.
- O zamandan önce onunla birçok kez karşılaştım.
- It was such a great movie that I watched it five times.
- O, öyle harika bir filmdi ki onu beş kez izledim.
- The delegates voted six times.
- Delegeler, altı kez oy kullandı.
- Tom hasn't done that a lot of times.
- Tom bunu pek çok kez yapmadı.
- Tom and Mary eat steak two or three times a week.
- Tom ve Mary haftada iki veya üç kez biftek yiyorlar.
- She helped me out countless times.
- Bana sayısız kez yardım etti.
- Tom has attempted suicide three times this year.
- Tom bu yıl üç kez intihara teşebbüs etti.
- You've probably done this many times before.
- Muhtemelen bunu daha önce birçok kez yaptınız.
- That book was so good that I read it three times.
- O kitap o kadar iyiydi ki üç kez okudum.
- I come to Boston three times a year.
- Boston'a yılda üç kez gelirim.
- My father has visited London many times.
- Babam Londra'yı birçok kez ziyaret etti.
- Tom sings at this bar a couple of times a week.
- Tom haftada birkaç kez bu barda şarkı söyler.
- I've talked to Tom a couple of times.
- Tom'la birkaç kez konuştum.
- I had met her many times before then.
- O vakitten önce onunla birçok kez karşılaşmıştım.
- I said it three times.
- Onu üç kez söyledim.
- I've eaten at this restaurant three times before.
- Bu restoranda daha önce üç kez yemek yedim.
- I've never been to Australia, but my father's been there three times.
- Ben Avustralya'ya hiç gitmedim ama babam oraya üç kez gitti.
- Tom did that a number of times.
- Tom bunu birkaç kez yaptı.
- I go to Boston three times a month.
- Boston'a ayda üç kez giderim.
- I've already told him this a thousand times.
- Bunu ona binlerce kez söyledim zaten.
- Tom called Mary a couple of times.
- Tom birkaç kez Mary'yi aradı.
- Please be sure to take one dose three times a day.
- Lütfen günde üç kez bir doz aldığınızdan emin olun.
- Tom has called me many times.
- Tom beni birçok kez aradı.
- Tom fired the pistol three times.
- Tom tabancayı üç kez ateşledi.
- Tom did that three times last week.
- Tom bunu geçen hafta üç kez yaptı.
- Tom washes clothes three times a week.
- Tom haftada üç kez çamaşır yıkar.
- Yanni was shot four times in the back of the head.
- Yanni kafasının arkasından dört kez vuruldu.
- I've already told Tom to do that three times and he still hasn't done it.
- Tom'a onu yapmasını üç kez söyledim zaten ve hala onu yapmadı.
- Tom has beaten me three times.
- Tom üç kez beni dövdü.
- Tom has helped me countless times.
- Tom bana sayısız kez yardım etti.
- Light travels around the earth seven and a half times a second.
- Işık, Dünya'nın etrafını saniyede yedi buçuk kez dolaşır.
- Tom comes here three or four times a month.
- Tom ayda üç veya dört kez buraya gelir.
- Please take this medicine after meals three times a day.
- Lütfen bu ilacı yemeklerden sonra günde üç kez alın.
- We've remade this video three times.
- Bu videoyu üç kez yeniden hazırladık.
- People normally breathe 12 to 20 times a minute.
- İnsanlar normalde dakikada 12 ila 20 kez nefes alır.
- Tom has already been warned many times.
- Tom çoktan birçok kez uyarıldı.
- We've done that many times before.
- Bunu daha önce birçok kez yaptık.
- I've already written to Tom three times.
- Zaten Tom'a üç kez yazdım.
- I've told you many times.
- Sana birçok kez söyledim.
- That was so good a book that I read it three times.
- O kadar iyi bir kitaptı ki üç kez okudum.
- Tom goes to a restaurant for lunch at least three times a week.
- Tom öğle yemeği için haftada en az üç kez bir restorana gider.
- I've failed three times before.
- Daha önce üç kez başarısız oldum.
- She has read War and Peace 15 times.
- Savaş ve Barış'ı 15 kez okumuş.
- I've seen this movie three times.
- Bu filmi üç kez izledim.
- Sami and Layla worked together six times.
- Sami ve Layla altı kez birlikte çalıştılar.
- They say that Firefox is downloaded over 8 million times a day.
- Firefox'un günde 8 milyondan fazla kez indirildiğini söylüyorlar.
- Tom called the office three times.
- Tom ofisi üç kez aradı.
- London was bombed many times.
- Londra birçok kez bombalandı.
- They have English lessons three times a week.
- Onların haftada üç kez İngilizce dersleri var.
- Tom has been to Boston a number of times.
- Tom birkaç kez Boston'a gitti.
- Tom washes his hair three times a week.
- Tom saçını haftada üç kez yıkar.
- We had to change buses three times to get here.
- Buraya gelmek için üç kez otobüs değiştirmek zorunda kaldık.
- Tom struck out three times.
- Tom üç kez ıskaladı.
- I need to do this three times a day for a month.
- Bunu bir ay boyunca günde üç kez yapmam gerekiyor.
- The player won the championship three times in a row.
- Oyuncu üst üste üç kez şampiyonluğu kazandı.
- Sami's heart was beating 160 times a minute.
- Sami'nin kalbi dakikada 160 kez atıyordu.
- I did that three times.
- Bunu üç kez yaptım.
- Tom and I swim together three times a week.
- Tom ve ben haftada üç kez birlikte yüzüyoruz.
- Tom and I have played poker together many times.
- Tom ve ben birlikte birçok kez poker oynadık.
- You've told me this many times before.
- Bunu bana daha önce birçok kez söyledin.
- Tom has been warned many times.
- Tom birçok kez ikaz edildi.
- They have English lessons three times a week.
- Haftada üç kez İngilizce dersi alıyorlar.
- Tom was flogged three times.
- Tom üç kez kırbaçlandı.
- Tom has missed work way too many times.
- Tom birçok kez işe gelmedi.
- I have visited Tom a number of times in Boston.
- Tom'u Boston'da birkaç kez ziyaret ettim.
- Tom has done that many times.
- Tom bunu birçok kez yaptı.
- I've been drunk before and likely will get drunk many more times.
- Daha önce sarhoş oldum ve muhtemelen daha birçok kez sarhoş olacağım.
- I've told you a million times not to exaggerate.
- Ben sana abartmamanı milyon kez söyledim.
- I had to read this three times before I understood what it meant.
- Bunun ne anlama geldiğini anlamadan önce bunu üç kez okumak zorunda kaldım.
- I've let my children do that many times.
- Çocuklarımın onu yapmalarına birçok kez izin verdim.
- Space dust may not sound very dangerous, but when even a tiny object is moving many times faster than a bullet, it can cause injury.
- Uzay tozu çok tehlikeli gelmeyebilir ama minik bir nesne bile bir mermiden bir kaç kez daha hızlı hareket ettiğinde yaralanmaya neden olabilir.
- Sami's most viewed video was viewed 6 million times.
- Sami'nin en çok izlenen videosu 6 milyon kez izlendi.
- If you knock three times, Tom will let you in.
- Kapıyı üç kez çalarsan, Tom seni içeri alır.
- Tom sees Mary three times a week.
- Tom Mary'yi haftada üç kez görüyor.
- We've been to Boston many times.
- Boston'a birçok kez gittik.
- I've done that countless times.
- Bunu sayısız kez yaptım.
- I've already done that lots of times.
- Bunu daha önce birçok kez yaptım.
- I've let my kids do that many times.
- Çocuklarımın bunu yapmasına birçok kez izin verdim.
- I will have read Hamlet three times if I read it again.
- Hamlet'i eğer tekrar okursam, üç kez okumuş olacağım.
- I've seen Tom on TV many times.
- Tom'u TV'de birçok kez gördüm.
- Tom takes a bath at least three times a week.
- Tom haftada en az üç kez banyo yapar.
- I've been robbed three times.
- Üç kez soyuldum.
- I've won three times.
- Ben üç kez kazandım.
- We've already talked to Tom three times about that matter.
- Tom'la bu konuda hakkında üç kez konuştuk zaten.
- Sami was arrested for domestic violence six times.
- Sami aile içi şiddet nedeniyle altı kez tutuklandı.
- That depends, but usually about three times a week.
- Belli olmaz ama genellikle haftada üç kez.
- Layla was stabbed four times on her chest.
- Layla göğsünden dört kez bıçaklandı.
- Sami was interviewed six times by the police.
- Sami polis tarafından altı kez sorgulandı.
- Sami did that a couple of times.
- Sami bunu birkaç kez yaptı.
- My sister has her hair done at the hairdresser two or three times a week.
- Kız kardeşim haftada iki ya da üç kez kuaförde saçını yaptırır.
- Tom has been stabbed three times.
- Tom üç kez bıçaklandı.
- I went to the gym two or three times a week.
- Haftada iki ya da üç kez spor salonuna giderdim.
- Tom works out at the gym two to three times a week.
- Tom haftada iki ya da üç kez spor salonunda çalışır.
- Sami ran at least six times a week.
- Sami haftada en az altı kez koşuyordu.
- I've only done that three times.
- Bunu sadece üç kez yaptım.
- I've already done that many times.
- Bunu zaten birçok kez yaptım.
- Tom sees Mary three times a week.
- Tom, Mary'yi haftada üç kez görür.
- She had been proposed to five times by the time she was twenty.
- Yirmi yaşına kadar beş kez evlenme teklifi almıştı.
- I had to read this three times before I understood what it meant.
- Ne anlama geldiğini anlamadan önce bunu üç kez okumak zorunda kaldım.
- I've met him many times.
- Onunla birçok kez karşılaştım.
- I cried three times that day.
- O gün üç kez ağladım.
- I'll probably be back in Boston a couple of times next year.
- Muhtemelen gelecek yıl birkaç kez Boston'a döneceğim.
- Tom has been to this park with Mary at least a dozen times.
- Tom, Mary ile bu parka en az bir düzine kez gitmiştir.
- I've driven to Boston many times.
- Boston'a birçok kez gittim.
- The delegates voted six times.
- Delegeler altı kez oy kullandı.
- He reiterated this advice several more times during the meeting.
- Bu tavsiyeyi toplantı sırasında birkaç kez daha tekrarladı.
- Please be sure to take one dose three times a day.
- Lütfen günde üç kez bir doz aldığından emin ol.
- He plays golf two or three times a month.
- O, ayda iki ya da üç kez golf oynar.
- Tom shaves three times a week.
- Tom haftada üç kez tıraş olur.
- I've seen the film many times, but I'd like to see it again.
- Filmi birçok kez izledim ama tekrar izlemek istiyorum.
- Tom has been to Boston a couple of times.
- Tom birkaç kez Boston'a gitti.
- He failed many times, but he had no feeling that it was a waste of time.
- Birçok kez başarısız oldu ama bunun zaman kaybı olduğuna dair hiçbir hissi yoktu.
- He won re-election twelve times.
- On iki kez yeniden seçildi.
- Each exercise should be performed fifty times.
- Her egzersiz elli kez yapılmalı.
- Tom says he goes jogging three or four times a week.
- Tom haftada üç ya da dört kez koşuya gittiğini söylüyor.
- Tom crossed himself three times.
- Tom üç kez haç çıkardı.
- Tom goes to the library three times a week.
- Tom haftada üç kez kütüphaneye gidiyor.
- Tom is given a bonus three times a year.
- Tom'a yılda üç kez ikramiye verilir.
- I've asked myself that question a million times.
- Bu soruyu kendime milyonlarca kez sordum.
- Tom has a party two or three times a year.
- Tom yılda iki ya da üç kez parti veriyor.
- Take one four times a day, after meals.
- Günde dört kez, yemeklerden sonra bir tane al.
- I've watched that video three times.
- O videoyu üç kez izledim.
- I've been to Boston countless times.
- Pek çok kez Boston'a gittim.
- If she visits France again, she will have been there three times.
- O, Fransa'yı tekrar ziyaret ederse, oraya üç kez gitmiş olacak.
- Sami circumambulated the Kaaba seven times.
- Sami Kâbe'yi yedi kez tavaf etti.
- He stalled the engine three times.
- Üç kez motoru durdurdu.
- We won three times in a row.
- Üç kez üst üste kazandık.
- I've made this trip a thousand times.
- Bu yolculuğu binlerce kez yaptım.
- I've done that three times.
- Onu üç kez yaptım.
- He takes a bath at least three times a week.
- Haftada en az üç kez banyo yapıyor.
- He plays golf two or three times a month.
- Ayda iki ya da üç kez golf oynuyor.
- Tom has lied to Mary many times.
- Tom birçok kez Mary'ye yalan söyledi.
- Tom called the office three times.
- Tom üç kez büroyu aradı.
- Tom heard someone knock on the door three times.
- Tom birinin kapıyı üç kez çaldığını duydu.
- She talked about Paris as if she had been there many times.
- O, birçok kez oraya gitmiş gibi Paris'ten bahsetti.
- That's happened to me plenty of times.
- Bu bana birçok kez oldu.
- I've already done that a lot of times.
- Bunu zaten pek çok kez yaptım.
- Sami has been there a couple of times.
- Sami oraya birkaç kez gitmiş.
- Tom had to read the sign on the door three times before he understood it.
- Tom onu anlamadan önce kapıdaki levhayı üç kez okumak zorunda kaldı.
- Tom has met Mary many times.
- Tom, Mary ile birçok kez karşılaştı.
- Some new kinds of rice can be harvested two or three times a year.
- Bazı yeni pirinç türleri yılda iki veya üç kez hasat edilebilir.
- We've had this conversation a million times.
- Bu konuşmayı milyonlarca kez yaptık.
- We've had this conversation a million times.
- Biz bu konuşmayı bir milyon kez yaptık.
- I've already told Tom to do that three times and he still hasn't done it.
- Tom'a bunu yapmasını üç kez söyledim ama hâlâ yapmadı.
- Tom was stabbed three times in the neck.
- Tom boynundan üç kez bıçaklandı.
- I've seen one many times.
- Bir tanesini birçok kez gördüm.
- I've tried to do that three times.
- Onu üç kez yapmaya çalıştım.
- They had to read the book many times.
- Kitabı birçok kez okumak zorunda kaldılar.
- Tom struck out three times.
- Tom üç kez başarısız oldu.
- Sami attempted to contact Layla many times.
- Sami birçok kez Layla'ya ulaşmaya çalıştı.
- Sami ran at least six times a week.
- Sami haftada en az altı kez koşardı.
- We've discussed this many times already.
- Bunu birçok kez tartıştık.
- Tom has met Mary many times.
- Tom Mary ile birçok kez buluştu.
- He goes there three times a week.
- Oraya haftada üç kez gidiyor.
- Tom said he shot Mary three times.
- Tom, Mary'i üç kez vurduğunu söyledi.
- I've done this a thousand times.
- Bunu binlerce kez yapmışımdır.
- I've done that a number of times.
- Onu birkaç kez yaptım.
- Tom has done that plenty of times.
- Tom bunu birçok kez yaptı.
- We discussed it plenty of times.
- Bunu birçok kez tartıştık.
- She had been proposed to five times by the time she was twenty.
- O, yirmi yaşına kadar beş kez evlenme teklifi aldı.
- Tom has called me many times this past week.
- Tom geçen hafta beni birçok kez aradı.
- Sami did that a couple of times.
- Sami onu birkaç kez yaptı.
- Tom did that three times.
- Tom bunu üç kez yaptı.
- I've asked myself that question a thousand times.
- Bu soruyu kendime binlerce kez sordum.
- I washed a sink full of dishes three times today.
- Bugün üç kez bir lavabo dolusu bulaşık yıkadım.
- I saw grandpa two or three times a week.
- Haftada iki üç kez dedemle görüşüyordum.
- I only eat meat about three or four times a month.
- Ben sadece bir ayda yaklaşık üç ya da dört kez et yerim.
- Sami has been there a couple of times.
- Sami birkaç kez orada bulundu.
- If you read this book again, you will have read it three times.
- Eğer bu kitabı tekrar okursan onu üç kez okumuş olacaksın.
- He has been warned many times.
- Birçok kez uyarıldı.
- I've been struck by lightning three times.
- Bana üç kez yıldırım çarptı.
- The garbage collector comes three times a week.
- Çöp toplayıcı haftada üç kez geliyor.
- She has reminded him many times to do his homework.
- Ona ödevini yapmasını birçok kez hatırlattı.
- The delegates voted ninety-five times without success.
- Delegeler başarılı olmadan doksan beş kez oy kullandı.
- You've already beaten me six times.
- Beni zaten altı kez yendin.
- I've seen it a million times.
- Onu milyonlarca kez gördüm.
- Tom called three times.
- Tom üç kez aradı.
- He looked back at us many times and walked away.
- O birçok kez bize doğru baktı ve uzaklaştı.
- Tom has been married three times.
- Tom üç kez evlendi.
- Sami and Layla worked together six times.
- Sami ve Leyla altı kez birlikte çalıştılar.
- I have seen him many times.
- Onu birçok kez gördüm.
- Tom goes to the library three times a week.
- Tom haftada üç kez kütüphaneye gider.
- You have to take a tablet with a glass of water two or three times a day.
- Günde iki ya da üç kez bir bardak suyla bir tablet almak zorundasın.
- It happened three more times.
- Üç kez daha oldu.
- This fake news story was shared over a million times on Facebook.
- Bu sahte haber Facebook'ta milyonlarca kez paylaşıldı.
- We had to change buses three times to get here.
- Biz buraya gelmek için üç kez otobüs değiştirmek zorunda kaldık.
- The convention voted on the issue sixty times.
- Kongre bu konuyu altmış kez oyladı.
- The delegates voted ninety-five times without success.
- Delegeler doksan beş kez oy kullandılar ama başarılı olamadılar.
- I have visited Tom multiple times in Boston.
- Tom'u Boston'da birçok kez ziyaret ettim.
- I only do that about three times a year.
- Bunu yılda sadece üç kez yapıyorum.
- He was promoted three times in one year.
- Bir yıl içinde üç kez terfi etti.
- Tom was shot three times in the head.
- Tom başından üç kez vuruldu.
- Say it over a few more times.
- Birkaç kez daha söyle.
- I've done that a number of times.
- Bunu birkaç kez yaptım.
- I study French with Tom three times each week.
- Tom ile her hafta üç kez Fransızca çalışıyorum.
- Normally, we eat three times a day.
- Normalde günde üç kez yemek yeriz.
- Tom stabbed Mary multiple times.
- Tom, Mary'i birçok kez bıçakladı.
- Tom was stabbed three times.
- Tom üç kez bıçaklandı.
- I only met Tom three times.
- Tom'la sadece üç kez karşılaştım.
- We've been over this a thousand times.
- Biz bu konuyu binlerce kez konuşmuştuk.
- I've done that hundreds of times.
- Bunu yüzlerce kez yaptım.
- If I visit Nara again, I will have visited it four times.
- Nara'yı tekrar ziyaret edersem, dört kez ziyaret etmiş olacağım.
- Sami read those Quranic verses hundreds of times.
- Sami o Kur'an ayetlerini yüzlerce kez okumuştu.
- When Tom was a child, he went to Boston three times.
- Tom çocukken üç kez Boston'a gitti.
- I woke up three times during the night.
- Gece boyunca üç kez uyandım.
- That building has changed hands many times.
- O bina birçok kez el değiştirdi.
- The woman practiced abortion three times.
- Kadın üç kez kürtaj yaptırdı.
- Tom comes here about three times a year.
- Tom yaklaşık yılda üç kez buraya gelir.
- The phone rings approximately fifty times an hour.
- Telefon saatte yaklaşık 50 kez çalıyor.
- I've visited Boston many times.
- Boston'u birçok kez ziyaret ettim.
- Tom told me to knock three times.
- Tom bana üç kez kapıyı çalmamı söyledi.
- Tom has already been warned many times.
- Tom zaten birçok kez uyarıldı.
- She kisses her child a hundred times a day.
- O, çocuğunu günde yüz kez öper.
- I've already done that three times.
- Bunu zaten üç kez yaptım.
- We feed our dog three times a day.
- Biz köpeğimizi günde üç kez besleriz.
- She has been struck by lightning three times.
- Onu üç kez yıldırım çarptı.
- I've already sung that song three times tonight.
- Ben o şarkıyı bu gece zaten üç kez söyledim.
- I got shot three times.
- Üç kez vuruldum.
- Tom rang the doorbell a couple of times.
- Tom zili birkaç kez daha çaldı.
- Sami has been shot six times while seated.
- Sami otururken altı kez vuruldu.
- Tom has been here with Mary many times.
- Tom, Mary ile birçok kez buraya geldi.
- I talked to Tom a couple times.
- Tom'la birkaç kez konuştum.
- Sami and Layla worked together six times.
- Sami ve Leyla altı kez beraber çalıştılar.
- A building, before it can be constructed, has to be visualized hundreds of times in the mind of an architect.
- Bir bina, inşa edilmeden önce mimarın zihninde yüzlerce kez görselleştirilmelidir.
- We've gone through this a thousand times.
- Bu daha önce bin kez başımıza geldi.
- Dogs breathe approximately 30 times a minute.
- Köpekler yaklaşık olarak dakikada otuz kez nefes alır.
- I have been banned many times.
- Birçok kez yasaklandım.
- We've already done it three times.
- Bunu zaten üç kez yaptık.
- I eat meat three times a week.
- Haftada üç kez et yerim.
- Tom usually only gets his hair cut two or three times a year.
- Tom genellikle yılda sadece iki ya da üç kez saçını kestiriyor.
- Tom says he's climbed this mountain three times.
- Tom bu dağa üç kez tırmandığını söylüyor.
- I met Tom a couple of times.
- Tom'la birkaç kez görüştüm.
- You need to take this medicine three times a day.
- Bu ilacı günde üç kez alman gerekiyor.
- That's happened to me plenty of times.
- Bu birçok kez başıma geldi.
- We've seen this happen too many times.
- Bunun olduğunu birçok kez gördük.
- My doctor told me that I should swim at least three times a week.
- Doktorum bana haftada en az üç kez yüzmem gerektiğini söyledi.
- You've told me this story lots of times.
- Bu hikayeyi bana birçok kez anlattın.
- Sami sees a therapist three times a week.
- Sami haftada üç kez terapiste gidiyor.
- I've been stabbed three times.
- Ben üç kez bıçaklandım.
- Tom took antibiotics three times a day every eight hours for ten days.
- Tom on gün boyunca günde üç kez sekiz saatte bir antibiyotik aldı.
- He has been to London three times.
- O, üç kez Londra'da bulundu.
- Tom said he did that three times.
- Tom bunu üç kez yaptığını söyledi.
- Walk around the park five times.
- Parkın etrafında beş kez yürü.
- You should eat fruits and vegetables at least three times a day.
- Günde en az üç kez meyve ve sebze yemelisin.
- Tom has been here with Mary many times.
- Tom burada birçok kez Mary ile birlikte oldu.
- I go to the gym two or three times a week.
- Haftada iki ya da üç kez spor salonuna gidiyorum.
- Tom shaves only about three times a week.
- Tom haftada yaklaşık üç kez tıraş olur.
- I've scolded him many times.
- Onu birçok kez azarladım.
- Tom said Mary has been robbed three times.
- Tom, Mary'nin üç kez soyulduğunu söyledi.
- Tom goes out with Mary three or four times a month.
- Tom ayda üç ya da dört kez Mary ile dışarı çıkıyor.
- Sami walked around the Kaaba seven times.
- Sami Kabe'nin etrafında yedi kez dolaştı.
- We won three times in a row.
- Biz üst üste üç kez kazandık.
- Tom has made the same mistake three times so far.
- Tom şimdiye kadar aynı hatayı üç kez yaptı.
- I've been in this situation many times.
- Bu duruma birçok kez düştüm.
- I've visited Boston three times.
- Boston'a üç kez ziyaret ettim.
- She has been to France three times.
- Üç kez Fransa'ya gitti.
- I have been to greater Russia just four times.
- Büyük Rusya'ya sadece dört kez gittim.
- I've done that a couple of times.
- Bunu birkaç kez yaptım.
- Sami stabbed Layla six times.
- Sami, Layla'yı altı kez bıçakladı.
- I've been here many times before.
- Daha önce birçok kez geldim.
- Tom knocked three times on the door.
- Tom kapıya üç kez vurdu.
- Although we had both visited Turkey more than 10 times, there is still so much to see.
- İkimiz de Türkiye'yi 10'dan fazla kez ziyaret etmiş olmamıza rağmen, hala görülecek çok şey var.
- I've been stopped by the police many times.
- Birçok kez polis tarafından durduruldum.
- Tom went to Boston three times last month.
- Tom geçen ay üç kez Boston'a gitti.
- I called you three or four times, but you never answered your phone.
- Sizi üç ya da dört kez aradım ama telefonunuza hiç cevap vermediniz.
- I've allowed my children to do that many times.
- Çocuklarımın bunu yapmasına birçok kez izin verdim.
- The phone rings approximately fifty times an hour.
- Telefo saatte yaklaşık elli kez çalıyor.
- Tom has already been arrested at least three times.
- Tom şimdiden en az üç kez tutuklandı.
- I've been stabbed three times.
- Üç kez bıçaklandım.
- Tom has tried to commit suicide three times.
- Tom üç kez intihar etmeye çalıştı.
- I've told you a thousand times.
- Sana binlerce kez söyledim.
- Tom goes to the gym two or three times a week.
- Tom haftada iki ya da üç kez spor salonuna gider.
- I don't know how many more times I'll be able to do this.
- Bunu daha kaç kez yapabileceğimi bilmiyorum.
- Tom said Mary has done that many times.
- Tom, Mary'nin bunu birçok kez yaptığını söyledi.
- Tom did that many times.
- Tom bunu birçok kez yaptı.
- I come to Boston three times a year.
- Ben yılda üç kez Boston'a gelirim.
- Tom usually eats fish two or three times a week.
- Tom genellikle haftada iki ya da üç kez balık yer.
- I have visited Boston three times.
- Boston'u üç kez ziyaret ettim.
- Tom is given a bonus three times a year.
- Tom'a yılda üç kez ikramiye veriliyor.
- Tom comes here about three times a year.
- Tom yılda yaklaşık üç kez buraya gelir.
- That depends, but usually about three times a week.
- Duruma göre değişir ama genellikle haftada üç kez.
- I've done that at least a hundred times.
- Onu en az yüz kez yaptım.
- Tom has been there a couple of times.
- Tom birkaç kez oraya gitti.
- Tom has visited Australia three times.
- Tom Avustralya'yı üç kez ziyaret etti.
- Tom has tried to commit suicide three times.
- Tom üç kez intihara teşebbüs etti.
- These medicines should be taken three times a day.
- Bu ilaçlar günde üç kez alınmalı.
- Tom has been there a couple of times.
- Tom oraya birkaç kez gitmişti.
- He has been to France three times.
- Fransa'ya üç kez gitti.
- Jim says he goes jogging at least three times a week.
- Jim haftada en az üç kez koşmaya gittiğini söylüyor.
- That's happened to us plenty of times.
- Bu bize birçok kez oldu.
- Tom has visited Australia three times.
- Tom Avustralya'yı üç kez ziyaret etmiştir.
- Tom went to Boston three times last year.
- Tom geçen yıl Boston'a üç kez gitti.
- Sami has been married twelve times.
- Sami on iki kez evlendi.
- I've played golf with Tom many times.
- Tom'la birçok kez golf oynadım.
- Tom was elected three times.
- Tom üç kez seçildi.
- Tom was shot three times in the back.
- Tom üç kez sırtından vuruldu.
- I've met Tom quite a few times.
- Tom'la birçok kez görüştüm.
- Tom read the letter three times.
- Mektubu üç kez okudum.
- I've done the same thing many times.
- Aynı şeyi birçok kez yaptım.
- I saw grandpa two or three times a week.
- Dedemi haftada iki ya da üç kez görüyordum.
- Fadil was shot six times.
- Fadıl altı kez vurulmuştu.
- Sami performed tawaf around the Kaaba seven times.
- Sami Kâbe'nin etrafında yedi kez tavaf etti.
- Tom pressed the doorbell three more times.
- Tom zile üç kez daha bastı.
- I go to the movies three or four times a month.
- Ayda üç ya da dört kez sinemaya giderim.
- Tom does that three times a week.
- Tom bunu haftada üç kez yapıyor.
- I saw Tom three different times today.
- Tom'u bugün üç farklı kez gördüm.
- I've asked Tom for help many times.
- Tom'dan birçok kez yardım istedim.
- We've been over this a thousand times.
- Bunu binlerce kez konuştuk.
- If you knock three times, Tom will let you in.
- Kapıyı üç kez çalarsan, Tom içeri girmene izin verecektir.
- I read the story three times.
- Hikayeyi üç kez okudum.
- Tom shot Mary three times.
- Tom Mary'yi üç kez vurdu.
- I've been divorced three times.
- Üç kez boşandım.
- She called me many times.
- Beni birçok kez aradı.
- This fake news story was shared over a million times on Facebook.
- Bu sahte haber Facebook'ta bir milyondan fazla kez paylaşıldı.
- This book is still interesting even after reading it many times.
- Bu kitap birçok kez okuduktan sonra bile hala ilginç.
- I've already explained it to Tom many times.
- Zaten bunu Tom'a birçok kez açıkladım.
- I've told you a zillion times not to do that.
- Sana milyonlarca kez şunu yapmamanı söyledim.
- I only did that three times last year.
- Geçen yıl bunu sadece üç kez yaptım.
- I've traveled many times.
- Ben birçok kez seyahat ettim.
- They hit the mark three times.
- Hedefi üç kez vurdular.
- Tom pressed the buzzer three times.
- Tom zile üç kez bastı.
- Tom has done that at least three times.
- Tom bunu en az üç kez yaptı.
- He goes there three times a week.
- Oraya haftada üç kez gider.
- Tom called Mary three times this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra Mary'yi üç kez aradı.
- Tom did that a couple of times.
- Tom bunu birkaç kez yaptı.
- I've seen this movie three times.
- Bu filmi üç kez seyrettim.
- I've seen this movie at least three times already.
- Bu filmi zaten en az üç kez izledim.
- The company has changed hands three times.
- Şirket, üç kez el değiştirdi.
- Tom brushes his teeth at least three times a day.
- Tom dişlerini günde en az üç kez fırçalar.
- I have visited Kyoto three times.
- Kyoto'yu üç kez ziyaret ettim.
- You've already sung that song three times tonight.
- O şarkıyı bu akşam zaten üç kez söyledin.
- In the course of that evening I revised the lesson three times.
- O akşamın kursunda dersi üç kez tekrarladım.
- On average I go to the movies three times a week.
- Haftada ortalama üç kez sinemaya giderim.
- Tom goes there three times a week.
- Tom haftada üç kez oraya gider.
- I've done that three times already.
- Şimdiye kadar üç kez yaptım.
- He looked back at us many times and walked away.
- Birçok kez bize dönüp baktı ve uzaklaştı.
- I've done this a thousand times.
- Bunu binlerce kez yaptım.
- Tom was stabbed 13 times.
- Tom 13 kez bıçaklandı.
- All our blood passes through our kidneys about sixty times a day.
- Tüm kanımız yaklaşık günde altmış kez böbreklerimizden geçer.
- I've already done that a lot of times.
- Bunu zaten birçok kez yaptım.
- Tom claims he's done that many times.
- Tom bunu birçok kez yaptığını iddia ediyor.
- Tom called Mary a couple of times last week.
- Tom geçen hafta Mary'yi birkaç kez aradı.
- I've seen it a million times.
- Milyonlarca kez gördüm.
- Tom called Mary a couple of times last week.
- Tom geçen hafta birkaç kez Mary'yi aradı.
- Tom has done this a thousand times.
- Tom bunu binlerce kez yaptı.
- As a child, he went to Paris three times.
- Çocukken üç kez Paris'e gitti.
- Dan has been arrested at least seven times.
- Dan en azından yedi kez tutuklandı.
- Tom has lied to me too many times, so I don't trust him anymore.
- Tom bana birçok kez yalan söyledi, bu yüzden artık ona güvenmiyorum.
- Layla was stabbed four times on her chest.
- Leyla dört kez göğsünden bıçaklandı.
- We have been struck by lightning three times.
- Bizi üç kez yıldırım çarptı.
- I got lost three times.
- Üç kez kayboldum.
- I take a walk for exercise at least three times a week.
- Haftada en az üç kez egzersiz için yürüyüş yaparım.
- Tom was stabbed in the neck three times.
- Tom üç kez boynundan bıçaklandı.
- Tom crossed himself three times.
- Tom üç kez istavroz çıkardı.
- I only met them three times.
- Onlarla sadece üç kez buluştum.
- Yanni was shot four times in the back of the head.
- Yanni, başının arkasından dört kez vuruldu.
- I went there many times.
- Oraya birçok kez gittim.
- We've talked about this many times before.
- Bunu daha önce birçok kez konuştuk.
- I've already written to Tom three times.
- Tom'a üç kez yazdım bile.
- You can not appreciate the poem until you have read it many times.
- Birçok kez okumadan şiirin değerini anlayamazsınız.
- She has been to France three times.
- O, Fransa'ya üç kez gitti.
- Tom was stabbed in the chest three times.
- Tom göğsünden üç kez bıçaklandı.
- Tom works out at the gym two to three times a week.
- Tom, haftada iki ya da üç kez spor salonunda çalışıyor.
- Tom told the doctor he'd fainted three times last week.
- Tom doktora geçen hafta üç kez bayıldığını söyledi.
- I've been arrested three times.
- Üç kez tutuklandım.
- The policemen have stopped me many times.
- Polisler beni birçok kez durdurdu.
- Tom entered the restaurant where he eats about three times a week.
- Tom haftada yaklaşık üç kez yemek yediği restorana girdi.
- Tom says that he and Mary have played chess together many times.
- Tom, Mary ile birçok kez birlikte satranç oynadıklarını söylüyor.
- You've already sung that song three times tonight.
- Bu şarkıyı bu gece üç kez söyledin zaten.
- You should eat fruits and vegetables at least three times a day.
- Günde en az üç kez meyve ve sebze yemelisiniz.
- I've played golf with Tom many times.
- Ben Tom'la birçok kez golf oynadım.
- These medicines should be taken three times a day.
- Bu ilaçlar günde üç kez alınmalıdır.
- Tom has gotten sick three times since he's moved to Boston.
- Tom, Boston'a taşındığından beri üç kez hastalandı.
- I've done that plenty of times.
- Bunu birçok kez yaptım.
- Tom has done that many times before.
- Tom bunu daha önce birçok kez yaptı.
- I've seen Tom on TV many times.
- Tom'u birçok kez televizyonda gördüm.
- I've done that many times before.
- Bunu daha önce birçok kez yaptım.
- I only eat meat about three or four times a month.
- Ayda sadece üç ya da dört kez et yiyorum.
- I have been struck by lightning three times.
- Bana üç kez yıldırım çarptı.
- Tom took antibiotics three times a day every eight hours for ten days.
- Tom on gün boyunca her sekiz saatte bir, günde üç kez antibiyotik alıyordu.
- Our garbage is collected three times a week.
- Çöpümüz haftada üç kez toplanır.
- Tom had to read the sign on the door three times before he understood it.
- Tom anlamadan önce kapıdaki yazıyı üç kez okumak zorunda kaldı.
- Tom was shot three times in the chest.
- Tom göğsünden üç kez vuruldu.
- We've helped Tom many times.
- Tom'a birçok kez yardım ettik.
- Tom's tweet was re-tweeted a thousand times.
- Tom'un tweeti bin kez retweetlendi.
- I go to Boston three times a year.
- Yılda üç kez Boston'a giderim.
- He has been to France three times.
- O, üç kez Fransa'da bulunmuştur.
- I've done that three times already.
- Bunu üç kez yaptım.
- Tom flosses his teeth at least three times a week.
- Tom haftada en az üç kez diş ipi kullanır.
- I eat lunch here two or three times a week.
- Haftada iki ya da üç kez burada öğle yemeği yerim.
- Tom rang the doorbell a couple more times.
- Tom kapı zilini birkaç kez daha çaldı.
- I have been blocked many times.
- Birçok kez engellendim.
- I research French with Tom three times each week.
- Her hafta üç kez Tom ile Fransızca araştırıyorum.
- He shaves four times a week.
- Haftada dört kez tıraş olur.
- She had to use her dictionary many times.
- Sözlüğünü birçok kez kullanmak zorunda kaldı.
- Some new kinds of rice can be harvested two or three times a year.
- Bazı yeni pirinç türleri yılda iki ya da üç kez hasat edilebiliyor.
- Tom was shot multiple times.
- Tom birçok kez vuruldu.
- I only did that three times last year.
- Bunu geçen sene sadece üç kez yaptım.
- I've told you a million times.
- Sana milyonlarca kez söyledim.
- I did that a lot of times.
- Birçok kez yaptım.
- I've seen him on TV many times.
- Onu TV'de birçok kez gördüm.
- Fadil was shot multiple times.
- Fadıl birçok kez vuruldu.
- Tom did it three times.
- Tom bunu üç kez yaptı.
- It rained three times during the trip.
- Yolculuk sırasında üç kez yağmur yağdı.
Show More (782)
|
|
- Even in normal times there are not enough crossing points.
- Normal zamanlarda bile yeterli geçiş noktası yoktur.
- This absurd situation does, however, reflect the times in which we live.
- Ancak bu absürt durum, içinde yaşadığımız zamanı yansıtmaktadır.
- We would welcome them as champions of peace through the hardest of times.
- Onları en zor zamanlarda barışın savunucuları olarak memnuniyetle karşılarız.
- These can be held at other times, in a different manner and with much more time available.
- Bunlar başka zamanlarda, farklı bir şekilde ve çok daha fazla zaman ayrılarak yapılabilir.
- Finally, we live in challenging and uncertain times and the political situation in the Middle East is very volatile.
- Son olarak zorlu ve belirsiz zamanlarda yaşıyoruz ve Orta Doğu'daki siyasi durum çok değişken.
- This evolution will perhaps be more discouraging at some times than at others.
- Bu evrim belki de bazı zamanlarda diğerlerinden daha cesaret kırıcı olacaktır.
- We have a wonderful atrium, which is at other times the venue for celebrations.
- Diğer zamanlarda kutlamalara ev sahipliği yapan harika bir avlumuz var.
- It is at times of difficulty that must be shown.
- Zor zamanlarda irade gösterilmelidir.
- From this point of view, we are slightly behind the times.
- Bu açıdan bakıldığında, zamanın biraz gerisinde kalmış durumdayız.
- My first comment is that these are tense times.
- İlk yorumum, bunların gergin zamanlar olduğudur.
- The Union must demonstrate its capacity for solidarity at times of crisis.
- Birlik kriz zamanlarında dayanışma kapasitesini göstermelidir.
- It is at times like this that we must make Europe's presence felt.
- İşte böyle zamanlarda Avrupa'nın varlığını hissettirmeliyiz.
- This absurd situation does, however, reflect the times in which we live.
- Ancak bu absürd durum, içinde yaşadığımız zamanı yansıtmaktadır.
- It is attractive to employers if they can get their employees to work at the times that involve the least costs.
- İşverenler için çalışanlarını en az maliyetle çalıştırabilecekleri zamanlarda çalıştırmak caziptir.
- These are the values we must never, ever forget, especially at times like these.
- Bunlar, özellikle de böyle zamanlarda asla ama asla unutmamamız gereken değerlerdir.
- In any case, misogynistic clichés should soon be seen as ridiculous relics of times that are no more.
- Her halükarda, kadın düşmanı klişeler artık olmayan zamanların gülünç kalıntıları olarak görülmelidir.
- In times of war, a state is always inclined to prioritise state security over the privacy of the citizens.
- Savaş zamanlarında bir devlet her zaman devlet güvenliğini vatandaşlarının mahremiyetine tercih etme eğilimindedir.
- This is definitely one of those times.
- Bu kesinlikle o zamanlardan biri.
- These are without doubt important times.
- Bunlar şüphesiz önemli zamanlardır.
- The Union must demonstrate its capacity for solidarity at times of crisis.
- Birlik, kriz zamanlarında dayanışma kapasitesini göstermelidir.
- Times are critical, but we must also be critically sympathetic to the Indian state.
- Zaman kritiktir ancak Hindistan devletine karşı da eleştirel bir sempati duymalıyız.
- There are times, unfortunately, when you have to occupy a country if you want to overturn a dictatorship.
- Ne yazık ki, bir diktatörlüğü devirmek istiyorsanız bir ülkeyi işgal etmeniz gereken zamanlar vardır.
- It is at times of difficulty that will must be shown.
- İradenin gösterilmesi gereken en zor zamanlardır.
- In the European Union's foreign policy there are times and circumstances in which something has to be said out loud.
- Avrupa Birliği'nin dış politikasında bazı şeylerin yüksek sesle söylenmesi gereken zamanlar ve durumlar vardır.
- The times may have changed, but we used to think differently about this.
- Zaman değişmiş olabilir ama eskiden bu konuda farklı düşünürdük.
- Times are critical, but we must also be critically sympathetic to the Indian state.
- Zaman kritiktir, ancak Hindistan devletine karşı da eleştirel bir sempati duymalıyız.
- The practice of preparing lists of writers which should not be published reminds one of times we all believed were over.
- Yayınlanmaması gereken yazarlar listesi hazırlama uygulaması, hepimizin bittiğine inandığı zamanları hatırlatıyor.
- It's times like this, it's hard not to lose faith.
- Böyle zamanlarda inancımızı kaybetmemek elde değil.
- It also doesn't explain why certain knowledge arises at different times.
- Ayrıca belirli bilgilerin neden farklı zamanlarda ortaya çıktığını da açıklamıyor.
- Gumbet Nights, which you can evaluate for Bodrum holiday, will be an opportunity to give you unforgettable times.
- Bodrum tatili için değerlendirebileceğiniz Gümbet Geceleri, unutulmaz zamanlar geçirmeniz için sizlere vesile olacaktır.
- These are powerful creatures from ancient times.
- Bunlar, eski zamanlardan kudretli varlıklardır.
- These questions have puzzled life scientists since ancient times.
- Bu sorular yaşam bilimcileri kadim zamanlardan beridir meşgul etmektedir.
- It was times like these when young Jane wished especially hard for a father.
- Özellikle böyle zamanlarda Jane bir babası olmasını daha fazla istiyordu.
- There are many times I wish it'd all end at once.
- Her şeyin bir anda bitmesini dilediğim çok zaman oldu.
- It was times like these when young Jane wished especially hard for a father.
- Genç Jane'in bir baba istediği zamanlar özellikle işte böyle zamanlardı.
- It was times like these when young Jane wished especially hard for a father.
- Genç Jane'in bir babaya sahip olmayı çok arzuladığı zamanlar bilhassa işte böyle zamanlardı.
- It also doesn't explain why certain knowledge arises at different times.
- Ayrıca bazı bilgilerin neden farklı zamanlarda ortaya çıktığını da açıklamıyor.
- Jackie, you and I have had some times together.
- Jackie, sen ve ben birlikte bazı zamanlar geçirdik.
- This energy is known since ancient times and in different cultures.
- Bu enerji çok eski zamanlardan beri ve farklı kültürlerde biliniyor.
- It's times like this, it's hard not to lose faith.
- Böyle zamanlarda inancını kaybetmemek zordur.
- Jackie, you and I have had some times together.
- Jackie, sen ve ben bazı zamanlarda bir araya geldik.
- During these times of inflation, this is the best option.
- Bu enflasyon zamanlarında, bu en iyi seçenek.
- These questions have puzzled life scientists since ancient times.
- Bu sorular çok eski zamanlardan beri yaşam bilimcilerin kafasını kurcalıyor.
- It's times like this I wish I were a drug addict.
- Böyle zamanlarda keşke uyuşturucu bağımlısı olsaydım diyorum.
- Times change.
- Zaman değişiyor.
- There are times when you need to fight for what's right, even at the risk of your own life.
- Doğru olan için savaşmanız gereken zamanlar vardır, kendi hayatınız pahasına bile olsa.
- Times have surely changed.
- Zaman kesinlikle değişti.
- Times are tough.
- Zor zamanlardayız.
- There are times when Mary sits still for hours and looks at the sea.
- Mary'nin saatlerce oturup denize baktığı zamanlar oluyor.
- The method is behind the times now.
- Yöntem artık zamanın gerisinde.
- I remember those times.
- Ben o zamanları hatırlıyorum.
- I know that times are tough.
- O zamanların zor olduğunu biliyorum.
- We must keep up with the times.
- Zamana ayak uydurmalıyız.
- He's behind the times in his methods.
- Zamanın gerisinde kalmış.
- Tom isn't doing much business during these bad economic times.
- Tom bu kötü ekonomik zamanlarda pek iş yapmıyor.
- You should read the newspapers in order to keep up with the times.
- Zamana ayak uydurmak için gazeteler okumalısın.
- There are times when Mary sits still for hours and looks at the sea.
- Mary'nin saatlerce hareketsiz oturduğu ve denize baktığı zamanlar vardır.
- Keep up with the times.
- Zamana ayak uydur.
- At different times of year, different constellations can be seen in the sky.
- Yılın farklı zamanlarında gökyüzünde farklı takım yıldızları görülebilir.
- It is rather difficult for an old man to keep up with the times.
- Yaşlı bir adam için zamana ayak uydurmak oldukça zordur.
- We've had some good times.
- Güzel zamanlarımız oldu.
- Times are tough.
- Zor zamanlar.
- The method is behind the times now.
- Yöntem artık zamanın gerisinde kaldı.
- You're so behind the times.
- Zamanın çok gerisinde kalmışsın.
- I prefer to plan my activities for fixed times so I can manage my time.
- Faaliyetlerimi belirli zamanlar için planlamayı tercih ediyorum, böylece zamanımı yönetebiliyorum.
- We had some good times.
- Güzel zamanlar geçirdik.
- The Diaoyu Islands have been Chinese territory since ancient times.
- Diaoyu Adaları çok eski zamanlardan beri Çin toprağıdır.
- Man, how times have changed.
- Adamım, zaman ne kadar da değişmiş.
- Tom isn't doing much business during these bad economic times.
- Tom bu kötü ekonomik zamanlarda çok iş yapmıyor.
- Your ideas are ahead of the times.
- Senin düşüncelerin zamanın ilerisinde.
- Boy, how times have changed.
- Zaman nasıl da değişti, oğlum.
- This is one of those times.
- Bu o zamanlardan biri.
- Tom often says stupid things at inappropriate times.
- Tom çoğunlukla uygun olmayan zamanlarda aptalca şeyler söylüyor.
- There were no radios in those times.
- O zamanlar radyo yoktu.
- I remember those times.
- O zamanları hatırlıyorum.
- You need to change with the times.
- Zamana ayak uydurmalısın.
- Those were happy times.
- O zamanlar mutlu zamanlardı.
- Friends come in handy at times like this.
- Arkadaşlar böyle zamanlarda işe yarar.
- It's not easy to keep up with the times.
- Zamana ayak uydurmak kolay değil.
- There were times when Tom wished he hadn't married Mary.
- Tom'un Mary ile evlenmemiş olmayı dilediği zamanlar olmuştur.
- Those times will not return.
- O zamanlar geri gelmeyecek.
- You and I've had some really good times together, haven't we?
- Sen ve ben birlikte çok güzel zamanlar geçirdik, değil mi?
- Humans have looked to the skies to find their way since ancient times.
- İnsanlar eski zamanlardan beri kendi yolunu bulmak için göklere baktı.
- There are times when you need to fight for what you believe in.
- İnandığınız şey için savaşmanız gereken zamanlar vardır.
- How times have changed.
- Zaman nasıl da değişti.
- Petroleum has been important since ancient times.
- Petrol çok eski zamanlardan beri önemli olmuştur.
- There are times when I find you really interesting.
- Seni gerçekten ilginç bulduğum zamanlar var.
- There are times when I find you really interesting.
- Seni gerçekten ilginç bulduğum zamanlar oluyor.
- Drastic times call for drastic measures.
- Sert zamanlar sert önlemler gerektirir.
- Tom gets overemotional at times like these.
- Tom böyle zamanlarda aşırı duygusal olur.
- Petroleum has been important since ancient times.
- Petrol eski zamanlardan beri önemli olmuştur.
- There are times that we have to leave a job even in the middle of a recession.
- Ekonomik durgunluğun ortasında bile işten ayrılmak zorunda kaldığımız zamanlar olur.
- We did have some good times.
- Güzel zamanlarımız oldu.
- Man, how times have changed.
- Zaman nasıl da değişti, adamım.
- That castle was built in ancient times.
- O kale çok eski zamanlarda inşa edilmiş.
- Tom often says stupid things at inappropriate times.
- Tom genellikle uygunsuz zamanlarda aptalca şeyler söyler.
- There were times I would've been lost without Tom.
- Tom olmasaydı kaybolacağım zamanlar oldu.
- Drastic times require drastic measures.
- Zor zamanlar zor tedbirler gerektirir.
- The cottage reminded me of the happy times I had spent with her.
- Kır evi, bana onunla geçirdiğim mutlu zamanları anımsattı.
- In Soviet times, each government made propaganda.
- Sovyet zamanlarında, her hükümet propaganda yaptı.
- My, how times have changed.
- Zaman ne kadar da değişmiş.
- We had a lot of good times in our camper.
- Karavanımızda çok güzel zamanlar geçirdik.
- Tom was sure better times were coming.
- Tom daha iyi zamanların geleceğinden emindi.
- Those were very good times.
- O zamanlar çok güzel günlerdi.
- I thought about all the times we used to play together as kids.
- Çocukken birlikte oynadığımız zamanları düşündüm.
- I bought a new computer to keep up with the times.
- Zamana ayak uydurmak için yeni bir bilgisayar aldım.
- Those were different times.
- Farklı zamanlardı.
- Tom is 50 years behind the times.
- Tom zamanın 50 yıl gerisinde.
- He's behind the times in his methods.
- O metotlarında zamanın gerisindedir.
- There are times when a man must fight.
- Bir erkeğin savaşması gereken zamanlar vardır.
- We've had some really good times together.
- Birlikte çok güzel zamanlarımız oldu.
- There were times when Tom wished he hadn't married Mary.
- Tom'un Mary ile evlenmemiş olmayı dilediği zamanlar oldu.
- Boy, how times have changed.
- Zaman ne kadar da değişmiş.
- These are extraordinary times.
- Bunlar sıra dışı zamanlar.
- I'll stay with you through both the happy times and the sad times.
- Hem mutlu hem de üzgün zamanlarda seninle kalacağım.
- These are interesting times.
- Bunlar ilginç zamanlardır.
- Times were hard.
- Zor zamanlar geçirdik.
- People's opinions depend on the spirit of the times.
- İnsanların fikirleri zamanın ruhuna bağlıdır.
- My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
- Arkadaşlarım beni sessizce izliyordu ve şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine, ciddiyetlerini koruyorlardı.
- She cursed the times.
- Zamana lanet okudu.
- Drastic times call for drastic measures.
- Zor zamanlar, zor önlemler gerektirir.
- I know that times are tough.
- Zamanın zor olduğunu biliyorum.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı duymak gerçekten eski zamanları hatırlatıyor.
- Mary sat on the beach thinking about all the happy times she'd shared with Tom.
- Mary Tom'la paylaştığı tüm mutlu zamanları düşünerek plajda oturdu.
- These are interesting times.
- Bunlar ilginç zamanlar.
- Times are extremely tough.
- Son derece zor zamanlar.
- At different times of year, different constellations can be seen in the sky.
- Yılın farklı zamanlarında gökyüzünde farklı takımyıldızlar görülebilir.
- The times are changed and we are changed in them.
- Zaman değişti ve biz de onunla değiştik.
- These are exciting times.
- Bunlar heyecan verici zamanlar.
- We should read the newspaper so as not to lag behind the times.
- Zamanların gerisinde kalmamak için gazete okumalıyız.
- These are extraordinary times.
- Bunlar olağanüstü zamanlar.
- Mary and Tom experienced happy times together.
- Mary ve Tom birlikte mutlu zamanlar geçirdiler.
- Tom gets overemotional at times like these.
- Tom böyle zamanlarda aşırı duygusal oluyor.
- Studying Japanese is difficult at times.
- Japonca öğrenmek kimi zaman zordur.
- There are times when I'd like to be more like you.
- Senin gibi olmak istediğim zamanlar oluyor.
- Times may change, but human nature stay the same.
- Zaman değişebilir ama insan doğası aynı kalır.
- You're so behind the times.
- Zamanın çok gerisindesin.
- We had so many good times.
- Çok güzel zamanlarımız oldu.
- My, how times have changed.
- Vay be, zaman nasıl da değişti.
- Born in better times, he would have become a great scholar.
- Daha iyi zamanlarda doğsaydı, büyük bir bilgin olurdu.
- Times change.
- Zamanlar değişir.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı işitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- It was a lot of money for those times.
- O zamanlar için çok paraydı.
- Times are tough everywhere.
- Zaman her yerde zor.
- Let's remember the good times.
- Güzel zamanları hatırlayalım.
- Murder, rape, and torture are atrocities associated with times of war.
- Cinayet, tecavüz ve işkence savaş zamanlarında görülen vahşetlerdir.
- Keep up with the times.
- Zamana ayak uydurun.
- The pyramids were built in ancient times.
- Piramitler, çok eski zamanlarda inşa edildi.
- Mary sat on the beach thinking about all the happy times she'd shared with Tom.
- Mary sahilde oturmuş Tom'la paylaştığı mutlu zamanları düşünüyordu.
- Drastic times require drastic measures.
- Zor zamanlar sert önlemler gerektirir.
- It reminds me of the good old times.
- O bana eski güzel zamanları hatırlatıyor.
- He is behind the times.
- Zamanın gerisinde kaldı.
- I like studying languages from ancient times.
- Eski zamanların dillerini çalışmayı seviyorum.
- We had so many good times together.
- Birlikte çok güzel zamanlarımız oldu.
- These are turbulent times.
- Bunlar çalkantılı zamanlar.
- My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
- Arkadaşlarım beni sessizce izliyorlardı ve şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine, ciddiyetlerini koruyorlardı.
- You had better read as many newspapers as you can so that you may not be left behind the times.
- Zamanın gerisinde kalmamak için okuyabildiğiniz kadar çok gazete okusanız iyi olur.
- Those times will not come back.
- O zamanlar geri gelmeyecek.
- It is rather difficult for an old man to keep up with the times.
- Yaşlı bir adamın zamana ayak uydurması oldukça zordur.
- Times have certainly changed.
- Zaman kesinlikle değişti.
- How times change.
- Zaman nasıl da değişiyor.
- We did have some good times.
- Güzel zamanlar geçirdik.
- Those times aren't coming back.
- O zamanlar geri gelmeyecek.
Show More (160)
|
