Geçmiş

(haber) vermek

"(haber) vermek" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	(haber) vermek	break f.

"(haber) vermek" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 134 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	haber vermek	let know f.
2	Yaygın Kullanım	haber vermek	report f.
3	Yaygın Kullanım	haber vermek	tell f.
4	Yaygın Kullanım	haber vermek	inform f.
General
5	Genel	önceden haber vermek	prenunciation [obsolete] i.
6	Genel	önceden haber vermek	foretell f.
7	Genel	önceden haber vermek	prognosticate f.
8	Genel	haber vermek	put somebody wise to f.
9	Genel	gelecekten haber vermek	prophesy f.
10	Genel	fala bakarak haber vermek	augur f.
11	Genel	gaipten haber vermek	practise divination f.
12	Genel	haber vermek	acquaint f.
13	Genel	gaipten haber vermek	foretell f.
14	Genel	önceden haber vermek	prophesy f.
15	Genel	haber vermek	shadow forth f.
16	Genel	herkesin bilmediği bir haber vermek	tip off f.
17	Genel	önceden haber vermek	predict f.
18	Genel	gaipten haber vermek	foretell the future f.
19	Genel	haber vermek	warn f.
20	Genel	telsizle haber vermek	radio f.
21	Genel	haber vermek	advise f.
22	Genel	önceden haber vermek	previse f.
23	Genel	önceden haber vermek	portend f.
24	Genel	gaipten haber vermek	divine f.
25	Genel	gaipten haber vermek	prophesy f.
26	Genel	yanlış haber vermek	misinform f.
27	Genel	haber vermek	break the news f.
28	Genel	birine kötü haber vermek	break the news to f.
29	Genel	haber vermek	give notice f.
30	Genel	haber vermek	betide f.
31	Genel	(anlaşma vb'nin) bittiğini haber vermek	denounce f.
32	Genel	haber vermek	instruct f.
33	Genel	haber vermek	announce f.
34	Genel	haber vermek	shadow out f.
35	Genel	haber vermek	apprise f.
36	Genel	önceden haber vermek	give notice f.
37	Genel	önceden haber vermek (bir olayın gerçekleşeceğini)	prophesy f.
38	Genel	önceden haber vermek	presage f.
39	Genel	birisine haber vermek	notify to one f.
40	Genel	haber vermek	notify f.
41	Genel	haber vermek	give somebody notice of f.
42	Genel	haber vermek	let somebody know f.
43	Genel	haber vermek	herald f.
44	Genel	haber vermek	let (someone) know f.
45	Genel	haber vermek	let someone know f.
46	Genel	haber vermek	wise up f.
47	Genel	haber vermek	give someone notice of f.
48	Genel	haber vermek	communicate f.
49	Genel	haber vermek	declare f.
50	Genel	haber vermek	denounce f.
51	Genel	geleceğini haber vermek	foretell f.
52	Genel	önceden haber vermek	forewarn f.
53	Genel	haber vermek	notify to f.
54	Genel	haber vermek	be a sign that f.
55	Genel	haber vermek	show that f.
56	Genel	haber vermek	indicate that f.
57	Genel	vahiyle haber vermek	reveal f.
58	Genel	(bilgi/haber) kaynağını belirtmek/vermek	source f.
59	Genel	haber vermek	apprize f.
60	Genel	yeniden haber vermek	reinform f.
61	Genel	haber olarak vermek	news f.
62	Genel	(istemsiz bir şekilde, bir konu hakkında) önceden haber vermek	telegraph f.
63	Genel	önceden haber vermek	tell f.
64	Genel	çalarak haber vermek	toll f.
65	Genel	haber vermek	hip f.
66	Genel	(aynı anda haber vermek için) çok sayıda kapı zilini çalmak	doorbell f.
67	Genel	önceden haber vermek	foredeem f.
68	Genel	önceden haber vermek	foreread f.
69	Genel	önceden haber vermek	foresay f.
70	Genel	önden haber vermek	preacquaint f.
71	Genel	önden haber vermek	preadvertise f.
72	Genel	önden haber vermek	preannounce f.
73	Genel	önceden haber vermek	precaution f.
74	Genel	haber vermek	precurse f.
75	Genel	önceden haber vermek	preinform f.
76	Genel	önceden haber vermek	prenotify f.
77	Genel	önceden haber vermek	preominate [obsolete] f.
78	Genel	önceden haber vermek	presignify f.
79	Genel	haber vermek	signify [obsolete] f.
80	Genel	önceden haber vermek	fortune f.
81	Genel	(geleceği) haber vermek	spae [scotland] f.
82	Genel	öterek haber vermek	strike f.
83	Genel	ağaca dikkat! (çevredekilere yeni kesilen bir ağacın düşeceğini haber vermek için söylenir)	timber! ünl.
Phrasals
84	Öbek Fiiller	haber vermek	notify (one) about (something) f.
85	Öbek Fiiller	haberdar etmek/haber vermek	notify someone about someone or something f.
86	Öbek Fiiller	birine kötü bir haber vermek	drop (someone or something) on (someone or something) f.
87	Öbek Fiiller	birine kötü bir haber vermek	drop something on someone f.
88	Öbek Fiiller	(birine) bir konuyu bildirmek/haber vermek	raise with (someone) f.
89	Öbek Fiiller	telsizle bildirmek/haber vermek	wire in f.
90	Öbek Fiiller	birine bir şeyi haber vermek	report something to someone f.
91	Öbek Fiiller	birine bir şeyi haber vermek	apprise someone of something f.
92	Öbek Fiiller	(birine) haber vermek	apprise (one) of f.
93	Öbek Fiiller	kötü bir haber vermek	break to f.
94	Öbek Fiiller	birine (birinde/bir şeyden) haber vermek	catch someone up on (someone or something) f.
95	Öbek Fiiller	-e kötü bir haber vermek	drop on f.
96	Öbek Fiiller	(birine kötü bir haber) vermek	hit (someone) with (something) f.
97	Öbek Fiiller	birinin yaşadığı yerin yakınlarına gittiğinde onu aramak/ona haber vermek	hunt up f.
98	Öbek Fiiller	(birine bir şeyi) haber vermek	inform (one) about (something) f.
99	Öbek Fiiller	(birine bir şeyi) haber vermek	inform (one) of (something) f.
100	Öbek Fiiller	(birine bir şeyi) haber vermek	notify (one) of (something) f.
101	Öbek Fiiller	'-i haber vermek	notify about f.
102	Öbek Fiiller	'-i haber vermek	notify of f.
103	Öbek Fiiller	-e bir konuyu bildirmek/haber vermek	raise with f.
Colloquial
104	Konuşma Dili	haber vermek	give the skinny on f.
105	Konuşma Dili	'-e haber vermek	answer to f.
106	Konuşma Dili	(birine) kötü bir haber vermek	break it to (one) f.
Idioms
107	Deyim	önceden haber vermek	shake the bells f.
108	Deyim	(birine) kötü bir haber vermek/bildirmek	burden someone with something f.
109	Deyim	birine kötü bir haber vermek	break it to someone f.
110	Deyim	birine kötü haber vermek	break the news to somebody f.
111	Deyim	önceden bilgilendirmek/haber vermek/uyarmak	give somebody a heads up f.
112	Deyim	yalan haber vermek	give a false colour to f.
113	Deyim	(birine) önceden haber vermek	give (one) a heads up f.
114	Deyim	(birine bir şeyden) haber vermek	give (someone) the lowdown (on something) f.
115	Deyim	(birine) haber vermek/söylemek	let (one) know f.
116	Deyim	haber vermek	put somebody wise f.
117	Deyim	sana kötü haber vermek istemem (ama)	I hate to break it to you expr.
Speaking
118	Konuşma	sana kötü haber vermek istemem ama	I hate to break it to you, but expr.
Trade/Economic
119	Ticaret/Ekonomi	haber vermek	notify f.
Law
120	Hukuk	adrese haber vermek	notify the address f.
Media
121	Medya	haber vermek	herald f.
122	Medya	haber vermek	harbinger f.
Technical
123	Teknik	haber vermek	predict f.
124	Teknik	haber vermek	notify f.
125	Teknik	haber vermek	inform f.
Zoology
126	Zooloji	(dişi evcil hayvan) doğumun yaklaştığını haber vermek	spring f.
Religious
127	Dini	gelecekten haber vermek	hariolate [obsolete] f.
Archaic
128	Eski Kullanım	önceden haber vermek	forebode f.
129	Eski Kullanım	önceden haber vermek	ominate f.
130	Eski Kullanım	gaipten haber vermek	ominate f.
131	Eski Kullanım	haber vermek	possess f.
132	Eski Kullanım	önceden haber vermek	foredoom f.
133	Eski Kullanım	haber vermek	predicate f.
Slang
134	Argo	(birine) haber vermek	put (one) wise f.