|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
have always in stock f.
|
eksik etmemek |
|
2 |
Genel |
be always running somebody down f.
|
bir kimseyi her yerde kötülemek |
|
3 |
Genel |
be always on the move f.
|
leyleği havada görmek |
|
|
4 |
Genel |
always to have f.
|
eksik etmemek |
|
5 |
Genel |
as always zf.
|
her zamanki gibi |
|
6 |
Genel |
almost always zf.
|
neredeyse her zaman |
|
7 |
Genel |
almost always zf.
|
nerdeyse her zaman |
|
8 |
Genel |
almost always zf.
|
nerdeyse daima |
|
9 |
Genel |
almost always zf.
|
neredeyse hep |
|
10 |
Genel |
almost always zf.
|
hemen hemen her zaman |
|
Phrases |
|
11 |
İfadeler |
nearly always zf.
|
hemen hemen her zaman |
|
12 |
İfadeler |
always the quiet ones expr.
|
her zaman sessiz olanlardan korkacaksın |
|
13 |
İfadeler |
same as always expr.
|
her zamankinden |
|
14 |
İfadeler |
as it always has been expr.
|
her zaman olduğu gibi |
|
15 |
İfadeler |
there's always a catch expr.
|
hep bir bityeniği var |
|
16 |
İfadeler |
if you do what you’ve always done, you’ll get what you’ve always got expr.
|
hep aynı şeyleri yaparsan, hep aynı sonuçları elde edersin |
|
17 |
İfadeler |
If you always do what you've always done, you will always get what you've always got expr.
|
hep aynı şeyleri yaparsan, hep aynı sonuçları elde edersin |
|
18 |
İfadeler |
though not always expr.
|
her zaman olmasa da |
|
19 |
İfadeler |
always accessible via internet expr.
|
lnternet üzerinden her zaman erişilebilir |
|
20 |
İfadeler |
it always seems impossible until it's done expr.
|
yapılana kadar her şey imkansız görünür |
|
21 |
İfadeler |
tomorrow is always better than yesterday expr.
|
yarın her zaman dünden iyidir |
|
22 |
İfadeler |
tomorrow is always better than yesterday expr.
|
yarın daima dünden iyidir |
|
23 |
İfadeler |
tomorrow is always better than today expr.
|
yarın her zaman bugünden iyidir |
|
|
24 |
İfadeler |
tomorrow is always better than today expr.
|
yarın daima bugünden iyidir |
|
25 |
İfadeler |
sic semper tyrannis (thus always to tyrants) expr.
|
zorbalara ölüm |
|
26 |
İfadeler |
one can always hope expr.
|
ümit dünyası |
|
27 |
İfadeler |
one can always hope expr.
|
umut fakirin ekmeği |
|
28 |
İfadeler |
once a (something), always a (something) expr.
|
huylu huyundan vazgeçmez |
|
29 |
İfadeler |
once a (something), always a (something) expr.
|
bir kere yapan hep yapar |
|
30 |
İfadeler |
once a (something), always a (something) expr.
|
yedisinde neyse yetmişinde odur |
|
31 |
İfadeler |
once a (something), always a (something) expr.
|
can çıkar huy çıkmaz |
|
32 |
İfadeler |
there is always room at the top [us] expr.
|
ne kadar zor olursa olsun herkesin başarma şansı vardır |
|
33 |
İfadeler |
there is always room at the top [us] expr.
|
ne kadar zor olursa olsun herkesin basamakları tırmanma şansı vardır |
|
34 |
İfadeler |
there is always room at the top [us] expr.
|
herkes için en yüksek kademede bir yer/şans vardır |
|
35 |
İfadeler |
hard times always lead to better days expr.
|
zor zamanlar her zaman daha iyi günlere yol açar |
|
36 |
İfadeler |
the house always wins expr.
|
her zaman kasa kazanır |
|
37 |
İfadeler |
the house always wins expr.
|
kasa her zaman kazanır |
|
Proverb |
|
38 |
Atasözü |
once thief, always a thief
|
alışmış kudurmuştan beterdir |
|
39 |
Atasözü |
a bad workman always blames his tools
|
beceriksiz işçi suçu aletlerde bulur |
|
40 |
Atasözü |
the grass is always greener on the other side of the fence
|
komşunun tavuğu komşuya kaz görünür |
|
41 |
Atasözü |
bad penny always turns up
|
kapıdan kovsan bacadan girer |
|
42 |
Atasözü |
a bad workman always blames his tools
|
alet işler, el övünür |
|
43 |
Atasözü |
rich man's joke is always funny
|
zenginin yalakası boldur |
|
44 |
Atasözü |
rich man's joke is always funny
|
zengin adamın yalakası çok olur |
|
45 |
Atasözü |
it's always darkest just before the dawn
|
her şey bitti desen de bir umut vardır |
|
46 |
Atasözü |
it's always darkest just before the dawn
|
gecenin en karanlık anı şafağa en yakın anıdır |
|
47 |
Atasözü |
it's always darkest just before the dawn
|
gecenin en karanlık anı sabaha en yakın olduğu andır |
|
48 |
Atasözü |
first step is always the hardest
|
ilk adım her zaman en zorudur |
|
49 |
Atasözü |
first step is always the hardest
|
ilk adım her zaman en zor olanıdır |
|
50 |
Atasözü |
keep a thing seven years and you'll always find a use for it
|
sakla samanı gelir zamanı |
|
51 |
Atasözü |
unexpected always happens
|
akla gelmeyen başa gelir |
|
52 |
Atasözü |
the grass is always greener on the other side of the fence
|
davulun sesi uzaktan hoş gelir |
|
53 |
Atasözü |
once a priest, always a priest
|
alışmış kudurmuştan beterdir |
|
54 |
Atasözü |
once a whore, always a whore
|
huylu huyundan vazgeçmez |
|
55 |
Atasözü |
once a priest, always a priest
|
huylu huyundan vazgeçmez |
|
56 |
Atasözü |
once a whore, always a whore
|
can çıkar, huy çıkmaz |
|
57 |
Atasözü |
once a priest, always a priest
|
can çıkar, huy çıkmaz |
|
58 |
Atasözü |
once a whore, always a whore
|
alışmış kudurmuştan beterdir |
|
59 |
Atasözü |
the candle of someone who lies almost always burns just to midnight
|
yalancının mumu yatsıya kadar yanar |
|
60 |
Atasözü |
all truth is not always to be told
|
doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar |
|
61 |
Atasözü |
the shoemaker's son always goes barefoot
|
terzi kendi söküğünü dikemez |
|
62 |
Atasözü |
slow and steady always wins the race
|
yavaş ve istikrarlı olan daima kazanır |
|
63 |
Atasözü |
there's always a rainbow after the rain
|
her yağmurdan sonra gökkuşağı çıkar |
|
|
64 |
Atasözü |
once a friend always a friend
|
eski dost düşman olmaz |
|
65 |
Atasözü |
bad workers always blame their tools
|
beceriksiz işçi aletlerini suçlarmış |
|
66 |
Atasözü |
bad workers always blame their tools
|
oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş |
|
67 |
Atasözü |
whistling girls and crowing hens always come to some bad end
|
kadına yakışık olmaz anlamında atasözü |
|
68 |
Atasözü |
whistling girls and crowing hens always come to some bad end
|
kadın yerini bilmeli anlamında atasözü |
|
69 |
Atasözü |
whistling girls and crowing hens always come to some bad end
|
kadının yeri evidir anlamında atasözü |
|
70 |
Atasözü |
whistling girls and crowing hens always come to some bad end
|
kadınlar maskülen davranışlar sergilememelidir |
|
71 |
Atasözü |
whistling girls and crowing hens always come to some bad end
|
kadınların erkek gibi davranması uygun değildir |
|
72 |
Atasözü |
a bad penny always turns up
|
istenmeyen kişi zamansız çıkagelirmiş |
|
73 |
Atasözü |
an overprotected eye always gets sand in it [literal]
|
sakınan göze çöp batar |
|
74 |
Atasözü |
bad penny always turns up
|
tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır |
|
75 |
Atasözü |
bad penny always turns up
|
tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır |
|
76 |
Atasözü |
a rich man's joke is always funny
|
zenginin yalakası boldur |
|
77 |
Atasözü |
a rich man's joke is always funny
|
zengin adamın yalakası çok olur |
|
78 |
Atasözü |
a rich man's joke is always funny
|
zengin adamın esprisi her zaman komiktir |
|
79 |
Atasözü |
a rich man's joke is always funny
|
zenginin esprisine komik olmasa da gülünür |
|
80 |
Atasözü |
bully is always a coward
|
zorbanın/kabadayının gücü ancak kendinden zayıf olanlara yeter |
|
81 |
Atasözü |
customer is always right
|
müşteri her zaman haklıdır |
|
82 |
Atasözü |
the grass is always greener
|
komşunun tavuğu komşuya kaz görünür |
|
83 |
Atasözü |
the grass is always greener
|
davulun sesi uzaktan hoş gelir |
|
84 |
Atasözü |
the grass is always greener (on the other side)
|
komşunun tavuğu komşuya kaz görünür |
|
85 |
Atasözü |
the grass is always greener (on the other side)
|
davulun sesi uzaktan hoş gelir |
|
Colloquial |
|
86 |
Konuşma Dili |
always taking never giving i.
|
hep alıp hiç vermeme |
|
87 |
Konuşma Dili |
practically always zf.
|
her zaman |
|
88 |
Konuşma Dili |
always be happy expr.
|
hep mutlu ol |
|
89 |
Konuşma Dili |
always smile expr.
|
her zaman gülümse |
|
90 |
Konuşma Dili |
people are always taking me for other people expr.
|
insanlar beni hep başkalarına benzetir |
|
91 |
Konuşma Dili |
people always want what they can't have expr.
|
insanlar hep sahip olamayacaklarını isterler |
|
92 |
Konuşma Dili |
bully is always a coward expr.
|
kabadayılık yapan aslında korkağın ta kendisidir |
|
93 |
Konuşma Dili |
just like we always wanted expr.
|
tıpkı her zaman istediğimiz gibi |
|
94 |
Konuşma Dili |
bully is always a coward expr.
|
yüreksiz/korkak olan zorbadır |
|
95 |
Konuşma Dili |
people always want what they can't have expr.
|
"insan hep sahip olamayacağını ister |
|
96 |
Konuşma Dili |
always the way expr.
|
hep öyle olur |
|
97 |
Konuşma Dili |
always the way expr.
|
hep öyle olur zaten |
|
98 |
Konuşma Dili |
always the way expr.
|
hiç şaşırmadım |
|
99 |
Konuşma Dili |
it's always the way expr.
|
(bu) hep böyledir |
|
100 |
Konuşma Dili |
it's always the way expr.
|
(bu) hep böyle olur |
|
101 |
Konuşma Dili |
it's always the way expr.
|
(bu) hep böyle olur zaten |
|
102 |
Konuşma Dili |
it's always the way expr.
|
(bu) her zaman böyle olur zaten |
|
103 |
Konuşma Dili |
that's always the way expr.
|
(bu) hep böyledir |
|
104 |
Konuşma Dili |
that's always the way expr.
|
(bu) hep böyle olur |
|
105 |
Konuşma Dili |
that's always the way expr.
|
(bu) hep böyle olur zaten |
|
106 |
Konuşma Dili |
that's always the way expr.
|
(bu) her zaman böyle olur zaten |
|
107 |
Konuşma Dili |
it (always) pays to (do something) expr.
|
(bir şey yapmaya her zaman) değer |
|
108 |
Konuşma Dili |
(that's/it's) always the way expr.
|
(bu) hep böyle olur |
|
109 |
Konuşma Dili |
(that's/it's) always the way expr.
|
(buna) hiç şaşırmadım |
|
110 |
Konuşma Dili |
(that's/it's) always the way expr.
|
(bu hep) böyle olur zaten |
|
111 |
Konuşma Dili |
(that's/it's) always the way expr.
|
(bu) hep böyledir zaten |
|
112 |
Konuşma Dili |
(that's/it's) always the way expr.
|
(bu) her zaman böyle olur zaten |
|
113 |
Konuşma Dili |
(that's/it's) always the way expr.
|
(bu) hep böyle olur |
|
114 |
Konuşma Dili |
(that's/it's) always the way expr.
|
(buna) hiç şaşırmadım |
|
115 |
Konuşma Dili |
(that's/it's) always the way expr.
|
(bu hep) böyle olur zaten |
|
116 |
Konuşma Dili |
(that's/it's) always the way expr.
|
(bu) hep böyledir zaten |
|
117 |
Konuşma Dili |
(that's/it's) always the way expr.
|
(bu) her zaman böyle olur zaten |
|
118 |
Konuşma Dili |
love will (always) find a way expr.
|
aşk (her zaman) bir yolunu bulur |
|
119 |
Konuşma Dili |
love will (always) find a way expr.
|
aşk tüm engelleri aşar |
|
120 |
Konuşma Dili |
always has been always will be expr.
|
böyle gelmiş böyle gider |
|
Idioms |
|
121 |
Deyim |
always the bridesmaid, never the bride i.
|
hep gölgede kalan/başarısız/etkisiz kimse |
|
122 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
daima dikkatli olmak |
|
123 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
daima tetikte olmak |
|
124 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
daima uyanık olmak |
|
125 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
daima tedbirli olmak |
|
126 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
daima ihtiyatlı olmak |
|
127 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
tedbiri elden bırakmamak |
|
128 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
tehlikelere/sürprizlere hazırlıklı olmak |
|
129 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
daima dikkatli olmak |
|
130 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
daima tetikte olmak |
|
131 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
daima uyanık olmak |
|
132 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
daima tedbirli olmak |
|
133 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
daima ihtiyatlı olmak |
|
134 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
tedbiri elden bırakmamak |
|
135 |
Deyim |
always be on (one's) guard f.
|
tehlikelere/sürprizlere hazırlıklı olmak |
|
136 |
Deyim |
always the bridesmaid s.
|
hep ikinci planda kalan |
|
137 |
Deyim |
always the bridesmaid s.
|
hep gölgede kalan |
|
138 |
Deyim |
always the bridesmaid s.
|
hiçbir zaman zirvede olamayan |
|
139 |
Deyim |
always the bridesmaid s.
|
hep ikinci sırada olan |
|
140 |
Deyim |
always the bridesmaid s.
|
hep ikinci planda kalan |
|
141 |
Deyim |
always the bridesmaid s.
|
hep gölgede kalan |
|
142 |
Deyim |
always the bridesmaid s.
|
hiçbir zaman zirvede olamayan |
|
143 |
Deyim |
always the bridesmaid s.
|
hep ikinci sırada olan |
|
144 |
Deyim |
always chasing rainbows expr.
|
ayakları yere basmayan |
|
145 |
Deyim |
latch string is always out expr.
|
başımın üstünde yerin var |
|
146 |
Deyim |
bread always falls on the buttered side expr.
|
bir şeyin ters gitme olasılığı varsa mutlaka ters gidecektir |
|
147 |
Deyim |
the fish always stinks from the head downwards expr.
|
balık baştan kokar |
|
148 |
Deyim |
always chasing rainbows expr.
|
hayaller peşinde koşan |
|
149 |
Deyim |
bread always falls on the buttered side expr.
|
işler bir ters gitmeye görsün |
|
150 |
Deyim |
latch string is always out expr.
|
kapım sana her zaman açık |
|
151 |
Deyim |
hindsight is (always) 20/20 expr.
|
bir olaya uzaktan/belirli bir mesafeden bakıldığında her şey daha net görünür |
|
152 |
Deyim |
hindsight is (always) 20/20 expr.
|
uzaktan bakıldığında büyük resmi görmek daha kolaydır |
|
153 |
Deyim |
(one's) door is always open expr.
|
(birinin) kapısı her zaman açık |
|
154 |
Deyim |
(one's) door is always open expr.
|
(biri) her zaman yardıma, desteğe, yol göstermeye hazır |
|
155 |
Deyim |
(one's) nose is (always) in the air expr.
|
(birinin) burnu (hep) havada |
|
156 |
Deyim |
(one's) nose is (always) in the air expr.
|
(biri hep) kibirli |
|
157 |
Deyim |
always the bridesmaid, never the bride expr.
|
hep ikinci planda kalan |
|
158 |
Deyim |
always the bridesmaid, never the bride expr.
|
hiçbir zaman zirvede olamayan |
|
159 |
Deyim |
always the bridesmaid, never the bride expr.
|
hep ikinci sırada olan |
|
160 |
Deyim |
always the bridesmaid, never the bride expr.
|
hep ikinci planda kalan |
|
161 |
Deyim |
always the bridesmaid, never the bride expr.
|
hiçbir zaman zirvede olamayan |
|
162 |
Deyim |
always the bridesmaid, never the bride expr.
|
hep ikinci sırada olan |
|
163 |
Deyim |
always turns up (comes back) like a bad penny expr.
|
kapıdan kovsan bacadan girer |
|
164 |
Deyim |
always turns up (comes back) like a bad penny expr.
|
tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır |
|
165 |
Deyim |
always turns up (comes back) like a bad penny expr.
|
istenmeyen kişi zamansız çıkagelirmiş |
|
Speaking |
|
166 |
Konuşma |
he's always thinking about sex expr.
|
aklı fikri sekste |
|
167 |
Konuşma |
why do you always make a list before shopping? expr.
|
alışveriş öncesi neden hep bir liste yapıyorsun? |
|
168 |
Konuşma |
my mother is always be my idol expr.
|
annem benim idolümdür her zaman |
|
169 |
Konuşma |
why do you always have to lay your problems at my doorstep? expr.
|
ben dert babası mıyım? |
|
170 |
Konuşma |
is it always this hot in here? expr.
|
burası her zaman böyle sıcak mı olur? |
|
171 |
Konuşma |
we will always love each other expr.
|
birbirimizi daima seveceğiz |
|
172 |
Konuşma |
we will always love each other expr.
|
birbirimizi her zaman seveceğiz |
|
173 |
Konuşma |
is it always this cold in here? expr.
|
burası her zaman böyle soğuk mu olur? |
|
174 |
Konuşma |
I always wake up early expr.
|
ben daima erken uyanırım |
|
175 |
Konuşma |
it's always so tragic when one loses a child expr.
|
birinin çocuğunu kaybetmesi her zaman trajik olmuştur |
|
176 |
Konuşma |
I always go to bed early expr.
|
ben daima erken yatarım |
|
177 |
Konuşma |
I've always thought so expr.
|
ben de her zaman öyle düşünmüşümdür |
|
178 |
Konuşma |
I've always known it expr.
|
bunu hep biliyordum |
|
179 |
Konuşma |
we always go to alanya on holidays expr.
|
biz tatillerde daima alanya'ya gideriz |
|
180 |
Konuşma |
this one always works expr.
|
bu her zaman işe yarar |
|
181 |
Konuşma |
I always wake up early expr.
|
ben daima erken kalkarım |
|
182 |
Konuşma |
is it always this cold in here? expr.
|
burası her zaman böyle soğuk mudur? |
|
183 |
Konuşma |
I always help people when they need help expr.
|
ben her zaman insanlara ihtiyacı olduklarında yardım ederim |
|
184 |
Konuşma |
mistakes are always repeated expr.
|
beşer şaşar |
|
185 |
Konuşma |
is it always this hot in here? expr.
|
burası her zaman böyle sıcak mıdır? |
|
186 |
Konuşma |
there is always an exception expr.
|
daima bir istisna vardır |
|
187 |
Konuşma |
you always give up easily expr.
|
çabuk pes ediyorsun |
|
188 |
Konuşma |
we will always be together expr.
|
daima beraber olacağız |
|
189 |
Konuşma |
always remember expr.
|
daima hatıra |
|
190 |
Konuşma |
always wash your hands expr.
|
daima ellerini yıkayın |
|
191 |
Konuşma |
we always play to win expr.
|
daima kazanmak için oynuyoruz |
|
192 |
Konuşma |
you are always on my mind expr.
|
daima aklımdasın |
|
193 |
Konuşma |
you always give up too easy expr.
|
çabuk pes ediyorsun |
|
194 |
Konuşma |
always wash your hands expr.
|
daima ellerini yıka |
|
195 |
Konuşma |
we will always be together expr.
|
her zaman beraber olacağız |
|
196 |
Konuşma |
as always happens expr.
|
hep olduğu gibi |
|
197 |
Konuşma |
you're always welcome expr.
|
her zaman bekleriz |
|
198 |
Konuşma |
is it always this hot here? expr.
|
hep bu kadar sıcak mı burası? |
|
199 |
Konuşma |
they were always hungry expr.
|
her zaman açtılar |
|
200 |
Konuşma |
you are always in my heart expr.
|
her zaman kalbimdesin |
|
201 |
Konuşma |
I have always wondered that expr.
|
hep merak etmişimdir |
|
202 |
Konuşma |
I always think about you expr.
|
hep seni düşünüyorum |
|
203 |
Konuşma |
it always starts the same way expr.
|
hep aynı şekilde başlar |
|
204 |
Konuşma |
I am always thinking about you expr.
|
hep seni düşünüyorum |
|
205 |
Konuşma |
there's always hope expr.
|
her zaman umut vardır |
|
206 |
Konuşma |
you can't always get what you want expr.
|
her zaman istediğini alamazsın |
|
207 |
Konuşma |
you can't always get what you want expr.
|
her zaman istediğini elde edemezsin |
|
208 |
Konuşma |
you're always welcome expr.
|
her zaman beklerim |
|
209 |
Konuşma |
you are always on my mind expr.
|
hep aklımdasın |
|
210 |
Konuşma |
not always expr.
|
her zaman değil |
|
211 |
Konuşma |
she always gets good marks expr.
|
her zaman iyi notlar alır |
|
212 |
Konuşma |
is it always this hot here? expr.
|
hep bu kadar sıcak mıdır burası? |
|
213 |
Konuşma |
there was always something to do expr.
|
hep yapacak bir şeyler vardı |
|
214 |
Konuşma |
I've always had this fantasy about expr.
|
hep...fantazisi kurmuşumdur |
|
215 |
Konuşma |
you are always in my mind expr.
|
hep aklımdasın |
|
216 |
Konuşma |
I am always thinking of you expr.
|
hep seni düşünüyorum |
|
217 |
Konuşma |
I always think of you expr.
|
hep seni düşünüyorum |
|
218 |
Konuşma |
you're always good expr.
|
her zaman iyisin |
|
219 |
Konuşma |
he's doing what he always does expr.
|
her zaman yaptığı şeyleri yapıyor |
|
220 |
Konuşma |
there's always a choice expr.
|
her zaman bir seçenek vardır |
|
221 |
Konuşma |
you always say that expr.
|
hep böyle diyorsun |
|
222 |
Konuşma |
the easiest way isn't always the best expr.
|
en kolay yol her zaman en iyisi değildir |
|
223 |
Konuşma |
I always listen to music expr.
|
her zaman müzik dinlerim |
|
224 |
Konuşma |
she's doing what she always does expr.
|
her zaman yaptığı şeyleri yapıyor |
|
225 |
Konuşma |
you can always talk to me expr.
|
her zaman benimle konuşabilirsin |
|
226 |
Konuşma |
you always screw things up expr.
|
işleri hep yüzüne gözüne bulaştırıyorsun |
|
227 |
Konuşma |
you always screw things up expr.
|
işleri hep eline yüzüne bulaştırıyorsun |
|
228 |
Konuşma |
my door is always open to you expr.
|
kapım sana/size her zaman açık |
|
229 |
Konuşma |
why do you always have to lay your problems at my doorstep? expr.
|
niçin sorunlarını hep benim çözmemi bekliyorsun? |
|
230 |
Konuşma |
why do you always have to lay your problems at my doorstep? expr.
|
neden sorunlarını hep bana getiriyorsun? |
|
231 |
Konuşma |
why are you always late? expr.
|
neden daima geç kalıyorsun? |
|
232 |
Konuşma |
he should always tell the truth expr.
|
o her zaman doğruyu söylemeli |
|
233 |
Konuşma |
he always tells the truth expr.
|
o her zaman doğruyu söyler |
|
234 |
Konuşma |
he's always been that way expr.
|
o hep böyleydi |
|
235 |
Konuşma |
you always give up too easy expr.
|
kolay pes ediyorsun |
|
236 |
Konuşma |
why always me? expr.
|
neden hep ben? |
|
237 |
Konuşma |
why always me? expr.
|
neden her zaman ben? |
|
238 |
Konuşma |
you always give up easily expr.
|
kolay pes ediyorsun |
|
239 |
Konuşma |
he always thinks bad sides of the things expr.
|
o her zaman olayların kötü tarafını düşünür |
|
240 |
Konuşma |
she always thinks bad sides of the things expr.
|
o her zaman olayların kötü tarafını düşünür |
|
241 |
Konuşma |
I've always been up front with you expr.
|
sana her zaman açık oldum |
|
242 |
Konuşma |
I'll always protect you expr.
|
seni her zaman koruyacağım |
|
243 |
Konuşma |
you will be always in my heart expr.
|
sen her zaman benim kalbimde olacaksın |
|
244 |
Konuşma |
I will always love you my darling expr.
|
seni daima seveceğim sevgilim |
|
245 |
Konuşma |
I will always love you expr.
|
seni daima seveceğim |
|
246 |
Konuşma |
not always expr.
|
sürekli değil |
|
247 |
Konuşma |
we always go to alanya on holidays expr.
|
tatillerde her zaman alanya'ya gideriz |
|
248 |
Konuşma |
always be happy expr.
|
yüzün hep gülsün |
|
249 |
Konuşma |
there is always a reason to live expr.
|
yaşamak için her zaman bir neden vardır |
|
250 |
Konuşma |
lies will always catch up with you expr.
|
yalanlar mutlaka ortaya çıkar |
|
251 |
Konuşma |
I always wondered why expr.
|
...merak etmişimdir hep |
|
252 |
Konuşma |
I hope you will be always happy expr.
|
umarım daima mutlu olursun |
|
253 |
Konuşma |
constructive criticism is always welcome expr.
|
yapıcı eleştirilere her zaman açığım |
|
254 |
Konuşma |
there is always a reason to live expr.
|
yaşamak için her zaman bir sebep vardır |
|
255 |
Konuşma |
he always makes us laugh expr.
|
o bizi hep güldürür |
|
256 |
Konuşma |
she always makes us laugh expr.
|
o bizi hep güldürür |
|
257 |
Konuşma |
he always travels with his family expr.
|
her zaman ailesiyle birlikte seyahat eder |
|
258 |
Konuşma |
he always travels with his family expr.
|
her zaman ailesiyle seyahat eder |
|
259 |
Konuşma |
he is always late expr.
|
o hep geç kalır |
|
260 |
Konuşma |
he is always late expr.
|
o her zaman geç alır |
|
261 |
Konuşma |
he is always late expr.
|
o daima geç kalır |
|
262 |
Konuşma |
he is always late expr.
|
her zaman geç kalır |
|
263 |
Konuşma |
he is always late expr.
|
hep geç kalır |
|
264 |
Konuşma |
she is always late expr.
|
o hep geç kalır |
|
265 |
Konuşma |
she is always late expr.
|
o her zaman geç alır |
|
266 |
Konuşma |
she is always late expr.
|
o daima geç kalır |
|
267 |
Konuşma |
she is always late expr.
|
her zaman geç kalır |
|
268 |
Konuşma |
she is always late expr.
|
hep geç kalır |
|
Trade/Economic |
|
269 |
Ticaret/Ekonomi |
always afloat zf.
|
daima yüzer halde |
|
270 |
Ticaret/Ekonomi |
not always afloat expr.
|
daima yüzer halde değil |
|
271 |
Ticaret/Ekonomi |
the customer is always right expr.
|
müşteri her zaman haklıdır |
|
Law |
|
272 |
Hukuk |
the mother is always certain expr.
|
ana daima bellidir |
|
Computer |
|
273 |
Bilgisayar |
always trust content from this publisher i.
|
bu yayıncıdan aldığın tüm içeriklere güven |
|
274 |
Bilgisayar |
always on top expr.
|
devamlı üstte |
|
275 |
Bilgisayar |
always off expr.
|
her zaman kapalı |
|
276 |
Bilgisayar |
hide always expr.
|
her zaman gizle |
|
277 |
Bilgisayar |
always display expr.
|
her zaman görüntüle |
|
278 |
Bilgisayar |
always hide expr.
|
her zaman gizle |
|
279 |
Bilgisayar |
always on top expr.
|
her zaman üstte |
|
280 |
Bilgisayar |
always visible expr.
|
her zaman görünsün |
|
281 |
Bilgisayar |
always replace expr.
|
her zaman değiştir |
|
282 |
Bilgisayar |
always allow expr.
|
her zaman izin ver |
|
283 |
Bilgisayar |
always create backup copy expr.
|
her zaman yedekle |
|
284 |
Bilgisayar |
always ask expr.
|
her zaman sor |
|
285 |
Bilgisayar |
always on expr.
|
her zaman açık |
|
286 |
Bilgisayar |
always show expr.
|
her zaman göster |
|
287 |
Bilgisayar |
always create backup expr.
|
her zaman yedekle |
|
288 |
Bilgisayar |
always search expr.
|
her zaman ara |
|
289 |
Bilgisayar |
run always expr.
|
her zaman çalıştır |
|
290 |
Bilgisayar |
always suspend expr.
|
her zaman askıya al |
|
291 |
Bilgisayar |
always block expr.
|
her zaman engelle |
|
292 |
Bilgisayar |
always suggest expr.
|
her zaman öner |
|
293 |
Bilgisayar |
hide pointer and button always expr.
|
işaretçiyi ve düğmeyi her zaman gizle |
|
294 |
Bilgisayar |
always replace expr.
|
sürekli değiştir |
|
Marine |
|
295 |
Denizcilik |
always afloat s.
|
daima yüzer durumda |
|
296 |
Denizcilik |
always safely afloat zf.
|
daimi emniyette yüzer halde |
|
297 |
Denizcilik |
always safely afloat zf.
|
daima emniyetle yüzer halde |
|
298 |
Denizcilik |
always safely afloat expr.
|
her zaman yüzer durumda |
|
Latin |
|
299 |
Latince |
sic semper tyrannis (thus always to tyrants) i.
|
tiranlara daima böyle olur |
|
Modern Slang |
|
300 |
Modern Argo |
always friend i.
|
daimi arkadaş |
|
301 |
Modern Argo |
always friend i.
|
ne olursa olsun yanında olan arkadaş |
|
302 |
Modern Argo |
always friend i.
|
iyi günde kötü günde yanında olan arkadaş |
|
303 |
Modern Argo |
always a bridesmaid never a bride i.
|
hep gölgede kalan/başarısız/etkisiz (kadın) |
|
304 |
Modern Argo |
always a bridesmaid never a bride i.
|
hep ikinci planda kalan (kadın) |
|
305 |
Modern Argo |
always a bridesmaid never a bride i.
|
hiçbir zaman zirvede olamayan |
|
306 |
Modern Argo |
always a bridesmaid never a bride i.
|
hiçbir zaman esas kadın olamayan |
|
307 |
Modern Argo |
always and forever i.
|
her zaman ve sonsuza dek |
|
308 |
Modern Argo |
always been the type i.
|
tipik olma |
|
309 |
Modern Argo |
always has your back f.
|
daima arkasında olmak |
|
310 |
Modern Argo |
always has your back f.
|
her zaman destek olmak |
|
311 |
Modern Argo |
always has your back f.
|
daima korumak |
|
312 |
Modern Argo |
afs (always, forever and seriously) expr.
|
daima, ebediyen ve cidden |
|
313 |
Modern Argo |
aimh (always in my heart) expr.
|
daima kalbimde/kalbimdesin |
|
314 |
Modern Argo |
aioh (always in our hearts) expr.
|
her zaman kalbimizde |
|
315 |
Modern Argo |
akf (always keep fighting) expr.
|
insanların depresyonla savaşmasına yardım ederek intiharları azaltmaya yönelik kampanya |
|
316 |
Modern Argo |
aktf (always keep the faith) expr.
|
asla umudu kesme |
|
317 |
Modern Argo |
aktf (always keep the faith) expr.
|
asla umudunu kaybetme |
|
318 |
Modern Argo |
aioh (always in our hearts) expr.
|
daima kalbimizde |
|
319 |
Modern Argo |
akf (always keep fighting) expr.
|
daima mücadeleye devam |
|
320 |
Modern Argo |
aktf (always keep the faith) expr.
|
daima inanmaya devam et |
|
321 |
Modern Argo |
always know if the juice is worth the squeeze expr.
|
çekilecek olan sıkıntının/yapılacak olan fedakarlığın alınacak olan sonuca değip değmeyeceğinden emin ol |
|
322 |
Modern Argo |
always know if the juice is worth the squeeze expr.
|
bir şeyin yapılacak olan fedakarlıklara/katlanılacak sıkıntılara değip değmeyeceğinden emin ol |
|
323 |
Modern Argo |
always one step ahead expr.
|
daima/her zaman bir adım önde |
|
324 |
Modern Argo |
always on my ass expr.
|
sürekli tepemde |
|
325 |
Modern Argo |
always on my ass expr.
|
başımın etini yiyor |
|
326 |
Modern Argo |
always on my ass expr.
|
sürekli yakamda |
|