başka yerde - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

başka yerde



"başka yerde" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 5 sonuç

Türkçe İngilizce
General
başka yerde away zf.
başka yerde elsewhere zf.
Technical
başka yerde elsewhere zf.
Archaic
başka yerde thence zf.
başka yerde alibi zf.

"başka yerde" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 104 sonuç

Türkçe İngilizce
General
özellikle tipi nedeniyle havada ve yerde kardan başka hiçbir şey görememe hali white out i.
başka yerde iskan relocation i.
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan takeaway i.
suç mahallinden başka yerde alibi i.
suç anında başka yerde olduğu iddiası alibi i.
terkedilip sokakta veya başka bir yerde bulunan bebek foundling i.
suç işlendiğinde başka yerde olduğunu kanıtlama alibi i.
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan take-away i.
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımının yasaklanması cannibalization i.
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımının yasaklanması cannibalisation i.
bir yerde kalıp başka bir yerde yemek yiyen kimse mealer i.
başka yerde yaşamak için kendi yerinden göç etme outmigration i.
başka yerde yaşamak için kendi yerinden göç etme out-migration i.
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımını yasaklamak cannibalize f.
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımını yasaklamak cannibalise f.
başka bir mineralin beklendiği yerde çıkmak proxy f.
başka yerde sınıflandırılmamış not elsewhere classified s.
başka yerde olan off-site s.
aklı başka yerde olan distrait s.
başka bir mineralin beklendiği yerde çıkan proxy s.
başka bir yerde else where zf.
oradan başka her yerde anywhere but there zf.
başka yere başka yerde elsewhere zf.
başka bir yerde at someplace else zf.
başka bir yerde at somewhere else zf.
başka bir yerde in some other place zf.
başka bir yerde in a different place zf.
başka bir yerde in other place zf.
başka bir yerde in a different location zf.
başka bir yerde anywhere else zf.
Phrasals
başka bir düzemden gelip bir yerde belirmek phase into (something) f.
restorandan başka yerde tüketmek üzere paket almak take away f.
restorandan paket yiyecek alıp götürüp başka yerde yemek take away f.
restorandan başka yerde tüketmek üzere paket almak take out f.
restorandan paket yiyecek alıp götürüp başka yerde yemek take out f.
emekli olup başka bir yerde yaşamak retire to (something or some place) f.
emekliliğini/emeklilik yıllarını başka bir yerde geçirmek retire to (something or some place) f.
emekli olup başka bir yerde yaşamak retire to f.
emekliliğini/emeklilik yıllarını başka bir yerde geçirmek retire to f.
Phrases
yemeği alıp başka bir yerde yeme to go zf.
başka yerde geçmeyen not elsewhere specified (n.e.s.) expr.
başka bir kısımda/bölümde/yerde aksi belirtilmedikçe/verilmedikçe except as provided elsewhere expr.
Proverb
kendi burada ama aklı başka yerde the lights are on but nobody's/no-one's home
bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor görülmez a prophet is not without honor save in his own country
Colloquial
(daha iyi şartlar sunarak) başka yerde çalışmaya ikna etmek headhunt f.
Idioms
başka bir yerde (biriyle) aynı işi yapan kimse (one's) opposite number i.
kafası başka yerde olmak not with it f.
(başka bir yerde) kalmak board with (someone) f.
(geçici olarak başka bir yerde) konaklamak board with (someone) f.
(başka bir yerde) kalmak board with someone f.
(geçici olarak başka bir yerde) konaklamak board with someone f.
aklı başka yerde olmak be million miles away f.
aklı başka yerde olmak one's heart is not in f.
aklı başka yerde olmak be miles away f.
bir kulağı başka yerde olmak have half an ear on something f.
dikkati başka yerde olmak have half an ear on something f.
kafası başka yerde olmak be miles away f.
(yemeği) paket olarak alıp başka bir yerde yemek have (something) to go f.
aklı başka yerde otl (out to lunch) s.
başka bir yerde saat beş nasıl olsa it's five o'clock somewhere expr.
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması if (something) sneezes, (something else) catches a cold expr.
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması if (something) catches a cold, (something else) gets pneumonia expr.
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması when (something) catches a cold, (something else) gets pneumonia expr.
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması when (something) sneezes, (something else) catches a cold expr.
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması when the US/UK/China, etc. sneezes, Japan/Germany, etc. catches cold expr.
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması when a sneezes, b catches a cold expr.
kendi burada ama aklı başka yerde the lights are on but nobody's home expr.
kendi burada ama aklı başka yerde the lights are on but no-one's home expr.
kendisi burada aklı başka yerde the lights are on but no-one's home expr.
kendisi burada aklı başka yerde the lights are on but nobody's home expr.
kendi burada aklı başka yerde the lights are on but nobody's home expr.
kendi burada aklı başka yerde the lights are on but no-one's home expr.
kafası/aklı başka yerde a million miles away expr.
kafası/aklı başka yerde miles away expr.
kendi burada aklı başka yerde the lights are on but no one is at home expr.
Informal
aklı başka yerde olmak be out to lunch f.
Speaking
aklın başka bir yerde your mind is somewhere else expr.
aklın başka yerde gibi you seem a little off expr.
başka hiç bir yerde yaşamayı düşünmem I wouldn't think of living anywhere else expr.
başka bir yerde iş bul get a job somewhere else expr.
başka bir yerde kalabiliriz we can stay somewhere else expr.
başka bir yerde buluşalım meet somewhere else expr.
başka bir yerde olmam gerekiyor I have to be somewhere else expr.
kafan başka bir yerde your mind is somewhere else expr.
Law
bir başka yerde fiili koruma factual protection elsewhere i.
suçun işlenmesi anında başka yerde olma alibi i.
(suç işlediği zamanda başka yerde olduğunu gösteren) güçlü/sağlam gerekçe cast iron alibi i.
(sanığın) suçun işlendiği sırada başka yerde bulunduğunu belirten iddia alibi i.
Technical
bir yerde daha erken başlayıp başka bir yerde daha geç biten time-transgressive s.
Telecom
başka bir yerde olan çocukların görüntülerini izlenmek üzere bilgisayara aktaran kamera nanny cam i.
Medical
organ veya uzvun bulunması gereken yerden başka bir yerde bulunması ectopia i.
organ veya uzvun bulunması gereken yerden başka bir yerde bulunması ectopy i.
Marine Biology
başka yerde üreyen (plankton) allogenetic s.
Religious
(ruhlar vasıtasıyla) nesnelerin bir yerde ortadan kaybolup başka yerde ortaya çıkması asport i.
bir yerde ortadan kaybolup başka yerde ortaya çıkan nesneler asport i.
Geology
başka yerde oluşmuş allothigenous s.
başka yerde oluşmuş allothogenic s.
bir yerde daha erken başlayıp başka bir yerde daha geç biten time-transgressive s.
Military
siperden çıkıp başka bir yerde siper alma leaping from cover and taking cover i.
Latin
ve başka yerde et alibi zf.
Archaic
başka bir yerde elles zf.
Slang
evinden başka bir yerde tuvalete girmeyen pimpirikli tip shitbreak i.
feneri başka yerde söndürmek walk of shame f.
kıvrılıp yatmak (kendi yatağından başka yerde) pad down some place f.