bir iyi bir kötü - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bir iyi bir kötü



"bir iyi bir kötü" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 4 sonuç

Türkçe İngilizce
General
bir iyi bir kötü bumpy s.
bir iyi bir kötü in-and-out s.
bir iyi bir kötü in-and-out s.
Colloquial
bir iyi bir kötü up and down like a yo-yo expr.

"bir iyi bir kötü" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 63 sonuç

Türkçe İngilizce
General
takana iyi şans, diğer insanlara kötü şans getirdiğine inanılan bir tılsım gris-gris i.
bir işaret olmak (iyi/kötü) augur f.
bir şeyi iyi kötü kullanabilecek kadar bilmek have a working knowledge of f.
hem iyi hem kötü bir halde bittersweetly zf.
iyi veya kötü olan bir şeyi yaşaması kesin in for expr.
Phrasals
(bir girişim iyi veya kötü yönde) seyir etmek come out on something f.
iyi/kötü bir şekilde bitirmek cap off f.
Phrases
bir (mutlu, iyi, umutlu), bir (mutsuz, kötü, karamsar) now (something), now (something else) expr.
bir gün (iyi, mutlu, umutlu), bir gün (kötü, mutsuz, karamsar) now (something), now (something else) expr.
bir gün (iyi, mutlu, umutlu), ertesi gün (kötü, mutsuz, karamsar) now (something), now (something else) expr.
Proverb
ateş iyi bir köle ama kötü bir efendidir fire is a good servant but a bad master
para iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir money is a good servant but a bad master
her iyi şeyin kötü bir yanı vardır every silver lining has a cloud
Colloquial
biri iyi bir kötü insan a jekyl and hyde i.
bir iyi bir kötü olmak be up and down f.
iyi/kötü bir şekilde bitirmek cap it all f.
iyi bir şey mi söylüyorsun kötü bir şey mi söylüyorsun? is that a threat or a promise? expr.
Idioms
belli bir süre içerisinde aynı olayın arka arkaya meydana gelmesi (iyi ya da kötü) double plumsey i.
iyi ile kötü arasında bir seçim a choice between good and evil i.
dışarıdan iyi görünüp iç yüzü kötü olan bir şey/biri devil in disguise i.
bir yandan iyi bir yandan kötü a boon and a bane i.
bir bakımdan/açıdan iyi bir bakımdan/açıdan kötü a boon and a bane i.
bir kısmı iyi bir kısmı kötü a curate's egg [uk] i.
bir iyi bir kötü insan a jekyll and hyde i.
hem iyi hem kötü bir durum a mixed blessing i.
aynı anda iyi/olumlu ve kötü/olumsuz sonuçları olan bir durum a mixed blessing i.
hem iyi hem kötü yanları olan bir resim a mixed picture i.
aynı anda iyi/olumlu ve kötü/olumsuz yanları olan bir durumun tanımı a mixed picture i.
yer yer iyi yer yer kötü bir süreç/dönem a roller-coaster ride i.
bir şeyin iyi veya kötü, doğru veya yanlış olduğunu belirleyen test the acid test (of something) i.
bir şeyin iyi veya kötü, doğru veya yanlış olduğunu belirleyen test the litmus test [us] i.
bir iyi bir kötü insan jekyll and hyde i.
(bir şeye) iyi/kötü/hızlı vs. başlamak come out of the box [us] f.
(bir şeye) iyi/kötü/hızlı/yavaş vs. başlangıç/çıkış yapmak come out of the box [us] f.
(birine) belli bir şekilde/iyi/kötü davranmak do somehow by someone f.
(bir şeye) iyi/kötü/hızlı/yavaş başlamak come out of the box [us] f.
(bir şeye) iyi/kötü/hızlı/yavaş giriş/başlangıç/çıkış yapmak come out of the box [us] f.
birinin üzerinde (iyi/kötü) bir izlenim bırakmak leave someone with an impression f.
birinin üzerinde (iyi/kötü) bir izlenim bırakmak make an impression on someone f.
birinin üzerinde (iyi/kötü) bir izlenim bırakmak leave an impression on someone f.
kötü bir ürünü iyi gibi göstererek müşteriye yutturmak fob off f.
kötü bir ürünü iyi gibi göstererek müşteriyi yutturmak foist off f.
kötü bir durumdan kurtulup daha iyi bir hal almak go from drab to fab f.
kötü bir ürünü iyi gibi göstererek müşteriyi yutturmak palm off f.
(futbol) takımların bir devrede iyi diğerinde kötü oynadığı maç olmak be a game of two halves f.
(birinin/bir şeyin) iyi gününde kötü gününde destekçisi olmak/arkasında olmak cast (one's) lot with (someone or something) f.
iyi, zayıf, kötü bir görüntü çizmek cut a fine, poor, sorry figure f.
kötü bir durumdan en iyi şekilde sıyrılmak save the furniture [australia] f.
kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu çıkarmak save the furniture [australia] f.
kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu yaratmak save the furniture [australia] f.
bir şeyi iyi kötü kullanabilecek kadar bilmek have a working knowledge of something f.
(birinin/bir grubun) iyi ve kötü günlerini paylaşmak throw (in) (one's) lot with (someone or something) f.
iyi, kötü, olumlu gösterecek bir ortamda/ışıkta in a good light zf.
fırsat kaçtıktan sonra iyi veya kötü olması bir şeyi değiştirmez a miss is as good as a mile expr.
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı the jury is (still) out (on something) expr.
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı the jury are (still) out (on something) expr.
Speaking
kötü bir ruh hali içinde olduğunuzda size kendinizi ne iyi hissettirir? what makes you feel better when you are in a bad mood? expr.
Furniture
içinde biri kötü hava koşulları diğeri ise iyi hava koşullarını bildiren iki insan olan bir maket ev weather house i.
Marine
bir gemiyi fırtınada iyi kötü abramak make good or bad weather f.
History
16. yüzyılda fransa ve hollanda'da ortaya çıkmış ve iyi ile kötü arasındaki ayrımın varlığını inkar etmiş panteist bir tarikat libertine i.
Religious
dünyanın salt iyi ve kötü güçlerden meydana geldiğini veya maddenin özü itibariyle kötücül olduğunu savunan düalistik bir inanç manichaeanism i.
Cinema
iyi veya kötü film yerine iyi veya kötü yönetmen olduğunu savunan bir sinemacılık görüşü auteur theory i.
iyi veya kötü film yerine iyi veya kötü yönetmen olduğunu savunan bir sinemacılık görüşü auteurism i.