in for - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

in for

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"in for" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 6 sonuç

İngilizce Türkçe
General
in for expr. iyi veya kötü olan bir şeyi yaşaması kesin
in for expr. sahip olması kesin
Colloquial
in for f. acısını çekmek
in for f. gününü görmek
in for f. kaçınılmaz olmak
in for expr. olmak üzere

"in for" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
General
skill courses for unemployed young persons in turkey i. beceri kazandırma programları
health card for uninsured people in turkey i. yeşil kart
rehabilitation centre for children in turkey i. çocuk misafirhanesi
national assistance for needy soldier families in turkey i. muhtaç asker ailelerine yardım
the necessity to act in conformity of the instructions of the chief responsible for the protection of the building i. bina korunma amirinin talimatlarına uyma zorunluluğu
rehabilitation centre for children in turkey i. çocuk merkezi
gift or money for poor guests in ottoman empire i. diş kirası
scottish council for research in education i. iskoç eğitim araştırma konseyi
asking for the girl's hand in marriage i. kız isteme
be in shape for f. formda olmak
have it in for somebody f. takmak
ask for the girl's hand in marriage f. kız istemek
be in shape for f. kondisyonu iyi olmak
(for an idea) to find a niche in one's mind f. aklında yer etmek
go in for f. katılmak
stand in for f. dublörlüğünü yapmak
stand in for f. birine vekalet etmek
go in for f. ilerlemek için bir kariyer seçmek
go for a walk in the moonlight f. mehtaba çıkmak
sit in for f. birine vekalet etmek
be in the market for f. satın alma niyetinde olmak
go in for an examination f. sınava girmek
ask for the girl in marriage f. kız istemek
be in the mood for f. canı bir şeyi yapmak istemek
have it in for f. birine kin beslemek
put in a good word for someone f. biri için iyi şeyler söylemek
go in for f. bir şeyi yapmaktan hoşlanmak
fill in for f. birinin yerine çalışmak
put in for f. başvuruda bulunmak
go in for f. sınava girmek
fail in respect for f. saygıda kusur etmek
trade something in for f. bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak
go in for f. alışkanlık edinmek
go in for f. ilgilenmek
lie in wait for f. pusuya yatmak
look for a needle in a haystack f. saman yığınında iğne aramak
be in for f. kötü bir şeyi geçirmek üzere olmak
go in for f. uğraşmak
look for a needle in a haystack f. olanaksız şeyi bulmaya çalışmak
put in a claim for f. hak iddia etmek
put oneself in for f. talip olmak
go for a walk in the fresh air f. hava almak
go in for something f. katılmak
come in for criticism f. eleştiri almak
go in for f. sınav olmak
put somebody in for f. aday göstermek
put in for f. başvurmak
go in for f. bir şeyin meraklısı olmak
go in for f. yarışmada yer almak
sit in for f. yerini almak
be in store for f. beklemek (birini sürpriz vb)
be in for f. (kötü bir şeyi) geçirmek üzere olmak
be in for it f. (kötü bir şey) geçirmek üzere olmak
put in a good word (for someone) f. biri hakkında olumlu şeyler söylemek
feel a pang of sorrow in one's heart for someone else f. cız etmek
feel a pang of sorrow in one's heart for someone else f. içi cız etmek
(for a law) go in effect f. yürürlüğe girmek
(for someone) have a part in f. yer almak
feel a pang of sorrow in one's heart for someone else f. yüreği cız etmek
be in a struggle for f. çaba içinde olmak
be in a struggle for f. çabası içinde olmak
take the car in for service f. arabayı servise götürmek
take the car in for service f. servise bırakmak (arabayı)
take the car in for service f. servise götürmek (arabayı)
wait (for someone) in the car f. arabada beklemek
take the car in for service f. arabayı servise bırakmak
live in fear for one's life f. ölüm korkusuyla yaşamak
live in fear for one's life f. öldürülme korkusuyla yaşamak
come in for criticism f. eleştirilere maruz kalmak
come to ask for the girl's hand in marriage f. (kız) istemeye gelmek
come in for f. maruz kalmak
look for a needle in a haystack f. samanlıkta iğne aramak
go in for f. yer almak
be in shape for f. -e hazır olmak
put in for f. adaylığını koymak
make money for oneself in a dishonest way f. dürüst olmayan yollarla para kazanmak
get in return for f. karşılığını almak
waited for someone in one's office f. makamında beklemek
be out in the cold for hours f. saatlerce soğukta dışarıda kalmak
go in for an operation f. ameliyat olmak için hastaneye yatmak
look for the answers in science f. cevaplarını bilimde aramak
look for excitement in wrong places f. yanlış yerlerde heyecan aramak
bring (somebody) in for questioning f. birini sorgulanmak üzere getirmek
call in for back up f. (polis) destek istemek
race for the best seats in front of the television set f. televizyonun karşısındaki en iyi koltuğu kapmak için yarışmak
get in the mood for f. havasına girmek
(for a teacher) give a student hard time in school f. bir öğrenciye takmak
be for; be in favor f. lehte olmak
wait in queue for voting f. oy kullanmak için kuyrukta beklemek
wait in queue for voting f. oy kullanmak için sırada beklemek
in line for s. -e aday
suitable for use in an oven s. fırında kullanılabilen
for three years in succession zf. üst üste üç sene
for the first time in years zf. yıllar sonra ilk kez
for the first time in years zf. yıllar sonra ilk defa
for the first time in days zf. günlerden sonra ilk defa
for the first time in days zf. günler sonra ilk defa
for the first time in weeks zf. haftalar sonra ilk defa
for the first time in months zf. aylar sonra ilk defa
for the first time in years zf. yıllardan sonra ilk defa
for the first time in months zf. aylardan sonra ilk defa
for the first time in months zf. aylar sonra ilk kez
for the first time in days zf. günlerden sonra ilk kez
for the first time in years zf. yıllardan sonra ilk kez
for the first time in days zf. günler sonra ilk kez
for the first time in months zf. aylardan sonra ilk kez
for the first time in weeks zf. haftalar sonra ilk kez
in exchange for a bribe zf. rüşvet karşılığında
for the first time in a long time zf. uzun süredir ilk defa/kez
for the first time in his life zf. hayatında ilk defa
in order (for) zf. (bir şeyin) olabilmesi için
in the mood for ed. hazır
in return for ed. yerine
in line for ed. için sırada
in revenge for ed. öç almak için
in exchange for ed. karşılığında
in return for ed. karşılık olarak
in return for ed. -e karşılık olarak
in the mood for ed. -e hazır
in exchange for ed. -e karşılığında
in exchange for ed. -e bedel
in return for ed. -e karşılık
in exchange for ed. -e karşılık
in exchange for ed. karşılık olarak
in exchange for ed. bedel olarak
in return for ed. mukabilinde
in order for bağ. teminen
in order for bağ. için
Phrasals
lay in for f. razı olduğunu belli etmek
put in for f. (kuş) saklanmak
lay in for f. güvenceye almak
sit in (for somebody) f. birinin görevini vekaleten yapmak
fill in for f. birinin yerine bakmak
sit in (for somebody) f. birinin yerine bakmak
kick in on something for someone f. birine (alınacak bir şey/hediye için) katkıda bulunmak
send someone in for someone f. (yedek oyuncuyu) (bir başka oyuncu) ile değiştirmek/oyuna almak
be in for f. yarışmaya katılmak
be in for f. yarışa girmek
cash something in (for something) f. bir şeyi (bir şeye) çevirmek
cash something in (for something) f. bir para birimini başka bir para birimine çevirmek
cash something in (for something) f. bir para birimini bozdurmak
cash something in (for something) f. hisse senedi, ipotek bozdurmak
cash something in (for something) f. bir şeyi nakde çevirmek
cash something in (for something) f. oyun fişlerini nakde çevirmek/bozdurmak
chip something in something (for someone) f. para vermek
chip something in something (for someone) f. katılmak
chip something in something (for someone) f. söze karışmak
chip something in something (for someone) f. lafa girmek
chip something in something (for someone) f. bağışta bulunmak
chip something in something (for someone) f. lafa karışmak
chip something in something (for someone) f. para koymak
chip in (with something) (on something) (for someone) f. birine hediye almak için toplanan paraya bir miktar katkıda bulunmak
chip in (with something) (for something) (for someone) f. birine hediye almak için toplanan paraya bir miktar katkıda bulunmak
chip something in (on something) (for someone) f. birine hediye almak için toplanan paraya bir miktar katkıda bulunmak
chip in for (something) f. kişilerin aralarında topladığı paraya katkıda bulunmak
chip in for (something) f. toplanan bir paraya katkıda bulunmak
chip in for (something) f. bir fona katkı sağlamak
chip in for (something) f. bağışta bulunmak
chip in for (something) f. (pokerde, kumar masasında) bahis için ortaya para sürmek
chip in with (something) for (something) f. kişilerin (bir şey için) aralarında topladığı paraya (bir miktar) katkıda bulunmak
chip in with (something) for (something) f. (bir şey için) toplanan bir paraya (bir miktar) katkıda bulunmak
chip in with (something) for (something) f. (bir şey için) oluşturulan bir fona (bir miktar) katkı sağlamak
chip in with (something) for (something) f. (bir şey için bir miktar) bağışta bulunmak
come in for (something) f. (bir şey) için bir şeye/yere girmek
come in for (something) f. (bir şey) için içeri gelmek
come in for (something) f. (bir şey) için bir şeye/yere gelmek
come in for (something) f. (bir şeye) maruz kalmak
come in for (something) f. (ceza, eleştiri) almak
come in for (something) f. (bir şeyi) hak etmek
count someone in (for something) f. birini (bir şey için) dahil etmek
count someone in (for something) f. birini (bir şeyin) içerisinde saymak
count someone in (for something) f. birini (bir şeye) dahil etmek
count someone in (for something) f. birini (bir şeye) katılacakların/dahil olacakların arasında saymak
fill in (for someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerini doldurmak
fill in (for someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerine geçmek/bakmak
go in for f. desteklemek
go in for f. onaylamak
go in for f. göze çarpan bir özelliği olmak
let (someone or oneself) in for f. (birini/kendini) bir şeye bulaştırmak
let (someone or oneself) in for f. (birini/kendini) bir şeyin içine sokmak
let in for f. -e bulaştırmak
let in for f. başına sarmak
put in for (something) f. (bir şey) için başvuruda bulunmak
put in for (something) f. (bir şeye) başvurmak
put in for (something) f. (bir şeye) adaylığını koymak
root around in (something) for (something) f. (bir şeyi) bulmak için (bir şeyin) içini didik didik aramak
rummage around in (something) for (something) f. (bir şey) bulmak için (bir şeyi) arayıp taramak
rummage around in (something) for (something) f. (bir şey) bulmak için (bir şeyin) altını üstüne getirmek
rummage around in (something) for (something) f. (bir şey) bulmak için (bir şeyin) her tarafını aramak
rummage around in (something) for (something) f. (bir şey) bulmak için (bir şeyi) didik didik aramak
rummage around in (something) for (something) f. (bir şeyi) karıştırıp (bir şey) bulmaya çalışmak
send in for f. -i sipariş etmek
send in for f. -in siparişini vermek
send in for (something) f. (bir şeyi) sipariş etmek
send in for (something) f. (bir şeyin) siparişini vermek
send in for (something) f. (bir şey) yapılması için göndermek
send in for (something) f. (bir şey) yapılması için teslim etmek
send in for (something) f. (bir şey) yapılması için vermek
send in for (something) f. (tamire) vermek/bırakmak
send in for (someone) f. (birini) bir şeyi alması için yollamak
send in for (someone) f. (birine) bir şeyi aldırmak
send in for (someone) f. (birini) başka bir oyuncuyla değiştirmek
send in for (someone) f. (bir oyuncunun) yerine (başka bir oyuncuyu) almak
stand in for (someone or something) f. (birine/bir şeye) vekalet etmek
stand in for (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerine bakmak
stand in for (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerine geçmek
sub in (for someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerine bakmak
sub in (for someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerine geçmek
sub in (for someone or something) f. (birine/bir şeye) vekalet etmek
sub in (for someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerini tutmak
sub in (for someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerine koymak
sub in (for someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerine geçirmek
sub in (for someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerine kullanmak
swap in (for someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerine geçmek
swap in (for someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerini almak
swap in (for someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerine geçirmek
swap in (for someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yerine almak
swap in (for something) f. (bir şeyle) değiştirmek/değiş tokuş etmek
swap in (for something) f. (bilgisayarda) bir değeri eş değer bir değişkenle değiştirmek
trade (something) in for (something) f. (bir şeyi bir şeyle) değiştirmek
trade (something) in for (something) f. (eski bir şeyi verip başka bir şey) satın almak
trade (something) in for (something) f. aradaki farkı ödeyip (eski bir şeyi yeni bir şeyle) takas etmek
trade (something) in for (something) f. (bir şeyi) verip onun değerini (başka bir şeyin) bedelinden düşürerek o şeyi satın almak
root around in (something) for (something) f. (bir şeyi) bulmak için (bir şeyin) altını üstüne getirmek
Phrases
in contradistinction for expr. aksine
in quest for expr. arayışında
we haven't been in correspondence for a while expr. bir süredir yazışmıyoruz
in return for this expr. buna karşılık olarak
for the first time in forever expr. hayatımda ilk kez
thanking you in advance for your attention to this matter expr. gereğini arz ederim
thanking you in advance for your attention to this matter expr. gereğini müsaadelerinizle arz ederim
thanking you in advance for your attention to this matter expr. gereğinin yapılmasını arz ederim
thanking you in advance for your attention to this matter expr. gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim
we're coming in for a landing! expr. inişe geçiyoruz!
in gratitude for expr. minnet borcu olarak
in gratitude for expr. şükran nişanesi olarak
in exchange for the release expr. serbest bırakılma karşılığında
in exchange for the release of expr. serbest bırakılması karşılığında
in retaliation for expr. (bir şeye) misilleme olarak/amacıyla
in reprisal for expr. -e misilleme olarak
in substitution for expr. yerine
pmji (pardon me for jumping in) expr. araya girdiğim için özür dilerim (çevrimiçi ortamda yazılı dilde)
pmji (pardon me for jumping in) expr. lafa daldığım için özür dilerim (çevrimiçi ortamda yazılı dilde)
pmji (pardon me for jumping in) expr. lafa atladığım için özür dilerim (çevrimiçi ortamda yazılı dilde)
in exchange (for someone or something) expr. (birine/bir şeye) karşılık
in exchange (for someone or something) expr. (biri/bir şey) karşılığında
in line for something expr. bir şey için aday
in line for something expr. bir şey için sırada
in order for (someone or something) to (do something) expr. (birinin/bir şeyin bir şey yapabilmesi/yapması) için
in order for (someone or something) to (do something) expr. (biri/bir şey bir şey yapsın) diye
in return for (something) expr. (bir şeye) karşılık olarak
in return for (something) expr. (bir şey) karşılığında
in return for (something) expr. (bir şey) mukabilinde
in return for (something) expr. (bir şeyin) karşılığı olarak
in some transaction for expr. için değerli
in some transaction for expr. için faydalı
Proverb
gravitation cannot be held responsible for people falling in love insanların aşka düşmesinden yerçekimini sorumlu tutamazsın
gravitation cannot be held responsible for people falling in love insanların aşık olmasından yerçekimini sorumlu tutamazsın
a place for everything, and everything in its place her şeyin bir yeri var ve her şey yerli yerine konmalı
a place for everything, and everything in its place her şeyin bir yeri var ve her şey yerli yerinde olmalı
a place for everything, and everything in its place her şeyin bir yeri olmalı ve her şey kullanıldıktan sonra yerli yerine konmalı
a place for everything, and everything in its place aldığın şeyi yerine koy
Colloquial
a place for everything and everything in its place i. her şey yerli yerinde olması ve o şekilde bırakılması
anything in it for (one) i. (birinin) herhangi bir kazancı
anything in it for (one) i. (birinin) herhangi bir çıkarı
anything in it for (one) i. (birinin) çıkarına/yararına olabilecek bir şey
be in for it f. başı belaya girecek olmak/gününü görecek olmak
be in for it f. (kötü bir şeyin başına gelmesinden) kaçamayacak olmak
fall for in a big way f. aşık olmak
fall for in a big way f. bayılmak
look for someone in the wrong place f. birisini yanlış yerde aramak
fall for in a big way f. bitmek
fall for in a big way f. çok beğenmek
be in the running for f. değer olmak
be in the running for f. kazanma şansı olmak
be in the running for f. layık olmak
fall for in a big way f. kesilmek
have got it in for (someone) f. (birine) takmak
have got it in for (someone) f. (birine) kafayı takmak
have got it in for (someone) f. (birine) garezi olmak
have got it in for (someone) f. (birine) karşı hıncı olmak
have got it in for (someone) f. (birine) karşı kin beslemek
have got it in for (someone) f. (biriyle) uğraşmak
be in it for f. bir şey için bir şeyin içinde olmak
be in it for f. bir amaç için bir şeyin içinde olmak
be in it for f. bir şey için bir şeyin parçası olmak
be in it for f. bir amaç uğruna bir şeyin parçası olmak
be in it for f. bir amaçla bir şeyde yer almak
be in it for f. bir amaç uğruna bir şeye girmek
be in it for f. bir şey için bir şeye girmek
be in for f. bir şey için katılmak
be in for f. bir şey için girmek
be in for f. belli bir amaç uğruna katılmak/girmek
be in for f. içeride olmak
be in for f. hapiste olmak
be in no mood for (something) f. (bir şey) modunda olmamak
be in no mood for (something) f. (bir şey) havasında olmamak
be in no mood for (something) f. (bir şeyi) çekemeyecek olmak
be in no mood for (something) f. (bir şeye) katlanamayacak olmak
be in no mood for something/for doing something f. bir şey modunda/bir şey yapacak modda olmamak
be in no mood for something/for doing something f. bir şey havasında/bir şey yapacak havada olmamak
be in no mood for something/for doing something f. bir şeye katlanabilir/katlanamayacak olmak
be for/in a good cause f. iyi bir amaç için olmak
be for/in a good cause f. iyi bir amaca hizmet etmek
be for/in a good cause f. hayırsever/hayırlı bir amaca hizmet etmek
be for/in a good cause f. yapmaya değer olmak
be in for something f. kötü bir şey geçirmek üzere olmak
be in for something f. başına kötü şeyler gelecek olmak
be in for something f. yarışmaya katılmak
be in for something f. yarışa girmek
be in for something f. bir şey için katılmak
be in for something f. bir işi almaya çalışmak
let oneself in for f. kendini (bir şeye) bulaşmak
let oneself in for f. kendini (bir şeyin) içine sokmak
for crying in a bucket! expr. aman tanrım!
for once in a way expr. arasıra
for once in a way expr. bazen
in for a penny in for a pound expr. başladığın işi bitir
for the first time in my life expr. hayatımda ilk defa
for crying in a bucket! expr. hadi canım!
for once in your life you listen to your father expr. hayatında bir kez olsun babanı dinle
for once in my life expr. hayatımda bir kez olsun
for the first time in my life expr. hayatımda ilk kez
for crying in a bucket! expr. inanamıyorum!
for the first time in my life expr. ömrümde ilk kez
in for a penny in for a pound expr. kaybedecek bir şey yok
like looking for a needle in a haystack expr. samanlıkta iğne aramak gibi
for the first time in its history expr. tarihinde ilk defa
for the first time in its history expr. tarihinde ilk kez
for the first time in one's history expr. tarihinde ilk defa
for the first time in one's history expr. tarihinde ilk sefer
for the first time in its history expr. tarihinde ilk sefer
for the first time in one's history expr. tarihinde ilk kez
none of us knows what lies in store for us tomorrow expr. yarın bizi neyin beklediğini hiçbirimiz bilemeyiz
anything/nothing/something in it for somebody expr. birinin herhangi bir kazancı
anything/nothing/something in it for somebody expr. birinin herhangi bir çıkarı
anything/nothing/something in it for somebody expr. birinin çıkarına/yararına olabilecek bir şey
in for something expr. kötü bir şey geçirmek üzere
in for something expr. başına kötü şeyler gelmek üzere
in for it expr. başı belaya girecek/gününü görecek
in for it expr. (kötü bir şeyin başına gelmesinden) kaçamayacak
in mistake for (something) expr. (bir şeye) benzeterek
in mistake for (something) expr. (bir şey) sanarak
in mistake for (something) expr. (bir şeyle) karıştırarak
in mistake for something expr. bir şey sanıp
in the mood for (something) expr. (bir şey) havasında
in the mood for (something) expr. (bir şey) modunda
in the mood for (something) expr. (bir şey) isteğinde
in the mood for (something) expr. (bir şey) canı çeken
nothing in it for (one) expr. (birine) bir faydası yok
nothing in it for (one) expr. (birinin) eline geçen bir şey yok
what's in it for (one)? expr. bundan (birinin) çıkarı ne olacak?
what's in it for (one)? expr. (birine) ne faydası var?
Idioms
one in the eye for i. kulağına küpe
wait for (one's) boat to come in f. düze çıkmayı beklemek
wait for (one's) boat to come in f. talihinin/şansının dönmesini beklemek
wait for (one's) boat to come in f. talihin yüzüne gülmesini beklemek
wait for (one's) boat to come in f. köşeyi dönmeyi beklemek
wait for (one's) boat to come in f. paraya kavuşmaya beklemek
wait for one's ship to come in f. servete ya da başarıya kavuşulacağı günü beklemek
wait for one's ship to come in f. talihin yüzüne güleceği günü beklemek
wait for one's ship to come in f. talih kuşunun konacağı günü beklemek
wait for (one's) boat to come in f. düze çıkmayı beklemek
wait for (one's) boat to come in f. talihinin/şansının dönmesini beklemek
wait for (one's) boat to come in f. talihini yüzüne gülmesini beklemek
wait for (one's) boat to come in f. başarılı olmayı beklemek/ummak
wait for (one's) boat to come in f. köşeyi dönmeyi beklemek
wait for (one's) ship to come in f. düze çıkmayı beklemek
wait for (one's) ship to come in f. talihinin/şansının dönmesini beklemek
wait for (one's) ship to come in f. talihini yüzüne gülmesini beklemek
wait for (one's) ship to come in f. başarılı olmayı beklemek/ummak
wait for (one's) ship to come in f. köşeyi dönmeyi beklemek
come in for a lot of stick f. ağır/yoğun biçimde eleştirilmek
fall in for f. almak
put a good word in for someone f. arka çıkmak
ask for someone's hand (in marriage) f. birine evlenme teklifinde bulunmak
put in a good word for somebody with someone f. biri hakkında başka birine olumlu referans vermek
put a plug in for someone f. birinden olumlu bahsetmek
fill in for someone f. birinin yerini doldurmak
put a good word in for someone f. birinin lehine konuşmak
put a good word in for someone f. birine destek olmak
lie in store for someone f. birini (sürpriz vb) beklemek
let someone in for something f. başına sarmak
put a plug in for someone f. birinden övgüyle bahsederek ilgiyi onun üzerinde toplamak
go in for something f. bir şeyden zevk almak
stand in for someone f. birinin yerine idare etmek
have it in for f. bile bile zarar vermek istemek
put a plug in for someone f. birinin reklamını yapmak
ask for someone's hand (in marriage) f. biriyle evlenmek istemek
put in a good word for f. birisini destekler nitelikte konuşmak
let someone in for something f. birini bir şeye bulaştırmak
move in for the kill f. bir işin son ama en önemli kısmını yapmak üzere harekete geçmek
go in for something f. bir şeyden keyif almak
put a good word in for someone f. birinin iyiliğine konuşmak
ask for someone's hand (in marriage) f. birine evlenme teklif etmek
put a good word in for someone f. biri hakkında iyi konuşmak
close in for the kill f. bir işin son ama en önemli kısmını yapmak üzere harekete geçmek
go in for something f. bir şeyi düzenli olarak yapmak
have it in for f. canını yakmak
have a soft spot in one's heart for (someone) f. düşkün olmak
have it in for someone f. diş bilemek
come in for f. hak etmek
come in for some stick f. eleştirilmek
look for a needle in a meadow f. halep yolunda deve izi aramak
come in for a lot of stick f. eleştirilmek
come in for some stick f. eleştiri oklarının hedefi haline gelmek
look for a needle in a bottle of hay f. havanda su dövmek
come in for some stick f. eleştiri almak
come in for a lot of stick f. eleştiri almak
come in for a lot of stick f. eleştiri oklarının hedefi haline gelmek
be in for a treat f. hoşuna gitmek
have it in for f. isteyerek zarar vermek
be in line for the job f. iş için aday olmak
be in line for the job f. iş için sırada beklemek
come in for f. mirasa konmak
let oneself in for something f. kaşınmak/aranmak
come in for f. miras almak
have it in for f. kasıtlı olarak kaba davranmak
be one in the eye for somebody f. kapak olmak
search for a needle in a haystack f. samanlıkta iğne aramak
close in for the kill f. son/öldürücü darbeyi vurmak için yaklaşmak/hareket etmek
move in for the kill f. son/öldürücü darbeyi vurmak için yaklaşmak/hareket etmek
lie in wait for f. pusuda beklemek
look for a needle in a haystack f. samanlıkta iğne aramak
look for a needle in a bottle of hay f. samanlıkta iğne aramak
lie in wait for f. pusuya yatmak
lie in wait for f. pusu kurmak
come in for a lot of stick f. yoğun eleştirilere maruz kalmak
put in a good word for someone f. (bir iş için) birine kefil olmak
put in a good word for f. (birisi hakkında) iyi konuşmak
come in for some stick f. yoğun eleştirilere maruz kalmak
pop in (for a visit) f. (ziyaret etmek için) uğramak
find (oneself) in the market for (something) f. (kendini bir şeyin) peşinde bulmak
find (oneself) in the market for (something) f. (kendini) piyasada (bir şey) ararken bulmak
find (oneself) in the market for (something) f. piyasaya düşmek
have it in for someone f. gıcık gitmek
have (something) in store (for one) f. (biri için bir şeyi) bekletmek
have (something) in store (for one) f. (biri için bir şeyi) hazır bulundurmak
have something in store (for someone) f. (birinin) geleceği için planlanmış bir şeyi olmak
have something in store (for someone) f. (birinin) gelecekte onu bekleyen bir şeyi olmak
hold (something) in store (for one) f. (biri için bir şeyi) bekletmek
hold (something) in store (for one) f. (biri için bir şeyi) hazır bulundurmak
be in something for the long haul f. kendini uzun süre bir şeye adamak
be in something for the long haul f. uzun süre bir şeyi sürdürmeye istekli olmak
be in something for the long haul f. sonuna kadar bir şeyde var olmak
be in something for the long haul f. bir şeye uzun vadeli olarak girmek
be in something for the long haul f. uzun soluklu bir sürece girmek/kendini adamak
be in for a shock f. umulmadık şeyler yaşayacağı kesin olmak
be in for a shock f. sarsıcı/şaşırtıcı şeyler yaşayacağı kesin olmak
be in for a shock f. olumsuz şeyler yaşayacağı kesin olmak
be in for a surprise f. sürprizlere hazırlıklı olmak
be in for a surprise f. sürprizler yaşayacağı kesin olmak
be in for a surprise f. umulmadık şeyler yaşayacağı kesin olmak
be in for a surprise f. sarsıcı/şaşırtıcı şeyler yaşayacağı kesin olmak
be in for a surprise f. olumsuz şeyler yaşayacağı kesin olmak
be in for a rude awakening f. acı bir hayat deneyimi yaşamak
be in for a rude awakening f. başından kaynar sular dökülmek
be in for a rude awakening f. sarsılmak
be in for a rude awakening f. geç uyanmak
be in for a rude awakening f. kafasına dank etmek
be in line for f. için sırada olmak
be in line for f. için aday olmak
be in line for something f. bir şey için sırada olmak
be in line for something f. bir şey için aday olmak
be in store (for somebody) f. (birini) beklemek (sürpriz, bela)
be in store (for somebody) f. (biri için) eli kulağında olmak
be in store (for somebody) f. (biri için) hazırlanmış olmak
be in store (for one) f. (birini) beklemek (sürpriz, bela)
be in store (for one) f. (biri için) eli kulağında olmak
be in store (for one) f. (biri için) hazırlanmış olmak
be in the market for f. arayışında olmak
be in the market for f. peşinde olmak
be in the mood for (something) f. canı (bir şey) istemek
be in the mood for (something) f. (bir şey) havasında olmak
be in the mood for (something) f. canı (bir şey) çekmek
be in the mood for something/for doing something f. canı bir şey/bir şey yapmak istemek
be in the mood for something/for doing something f. bir şey/bir şey yapma havasında olmak
be in the mood for something/for doing something f. canı bir şey/bir şey yapmayı çekmek
be like looking for a needle in a haystack f. samanlıkta iğne aramak gibi olmak
be one in the eye for f. -e kapak olmak
be one in the eye for f. için hayal kırıklığı olmak
keep someone or something in mind (for someone or something) f. birini/bir şeyi (biri/bir şey için) aklında tutmak
keep someone or something in mind (for someone or something) f. birini/bir şeyi (biri/bir şey için) göz önünde bulundurmak
keep someone or something in mind (for someone or something) f. birini/bir şeyi (biri/bir şey için) dikkate almak
keep someone or something in mind (for someone or something) f. birini/bir şeyi (biri/bir şey için) aklında bulundurmak
keep someone or something in mind (for someone or something) f. birini/bir şeyi (biri/bir şey için) hesaba katmak
be in contention (for something) f. (bir şeyi) kazanma şansı olmak
be in contention (for something) f. (bir şey için) yarışmak
drop in for a chat f. sohbet etmek için uğramak
drop in for a chat f. iki lafın belini kırmaya uğramak
drop in for a chat f. ayaküstü sohbete uğramak
drop in for a chat f. sohbete uğramak
go (in) for the kill f. öldürmek için yaklaşmak
go (in) for the kill f. öldürmek niyetiyle yaklaşmak
go (in) for the kill f. bir sonuca ulaşmak için yaklaşmak
go (in) for the kill f. bir şey elde etmek için yaklaşmak
go in to bat for someone [us] f. birine yardım etmek
go in to bat for someone [us] f. birine yardım elini uzatmak
go in to bat for someone [us] f. birinin elinden tutmak
go in to bat for someone [us] f. birine arka çıkmak