bulaşmış - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bulaşmış



"bulaşmış" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 9 sonuç

Türkçe İngilizce
General
bulaşmış involved s.
bulaşmış infected s.
bulaşmış smeared s.
bulaşmış infectious [obsolete] s.
bulaşmış gormy s.
bulaşmış gorming s.
bulaşmış gaumy [dialect] s.
Technical
bulaşmış contaminated s.
Archaic
bulaşmış infect s.

"bulaşmış" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 63 sonuç

Türkçe İngilizce
General
leke (bulaşmış) smudge i.
bir işe fena halde bulaşmış olmak be in something up to one's eyes f.
pis işlere bulaşmış olmak be/get mixed up in f.
gaz bulaşmış gassed s.
sümük bulaşmış slimy s.
üzerine bulaşmış contaminated s.
hastalık bulaşmış sickened s.
çamur bulaşmış slimed s.
salyalı/salya bulaşmış slabbery s.
sıtma bulaşmış malaria-infested s.
kirli işlere bulaşmış enfect s.
belaya bulaşmış enmeshed s.
belaya bulaşmış entangled s.
zührevi hastalık bulaşmış venereal s.
sığır hastalığı bulaşmış murrion [obsolete] s.
her yere bulaşmış overstrewn s.
yapışkan madde bulaşmış gooped up s.
(hastalık) bulaşmış contracting s.
kan bulaşmış cruentate s.
enfiye bulaşmış snuffy s.
Colloquial
uyuşturucuya bulaşmış plugged in s.
(belaya, kötü bir şeye) bulaşmış/karışmış mixed up s.
(belaya/soruna) bulaşmış mixed-up s.
(bir şeye) bulaşmış mixed up in (something) s.
-e bulaşmış mixed up with s.
belaya bulaşmış in shtuck expr.
Idioms
içine/üstüne (bir şey) bulaşmış/karışmış olmak be tainted by (something) f.
birinin kanı eline bulaşmış olmak have someone's blood on one's hands f.
kötü bir duruma bulaşmış olmak get tangled up in something f.
(bir şeye) karışmış/bulaşmış olmak be art and part of (something) f.
karışmış/bulaşmış olmak be art and part of f.
(kötü birşeye) bulaşmış mixed up in s.
(içinden çıkılamayan) bir şeye bulaşmış tangled up with something s.
(içinden çıkılamayan) bir şeye bulaşmış tangled up in something s.
(bir şeye) çok bulaşmış up to the hub s.
-e bulaşmış involved with s.
'-e bulaşmış knee-deep in s.
gırtlağına kadar (bir şeye) batmış/bulaşmış knee-deep in (something) s.
boğazına kadar (bir şeye) batmış/bulaşmış knee-deep in (something) s.
-e bulaşmış swept up s.
Technical
virüs bulaşmış yazılım virusware i.
Computer
virüs bulaşmış yazılım virusware i.
bilgisayarınıza virüs bulaşmış your computer is infected expr.
Medical
virüs bulaşmış, kanserli veya anormal hücreleri öldüren granül lenfosit hücre nk cell (natural killer cell) i.
virüs bulaşmış, kanserli veya anormal hücreleri öldüren granül lenfosit hücre natural killer cell i.
virüs bulaşmış hücre virus-infected cell i.
çiçek hastalığı bulaşmış variolous s.
Pathology
özellikle bataklık alanlarda salınan gazlarla hastalığa sebep olan zehirli bir maddenin bulaşmış olduğu hava malaria i.
Chemistry
cıva bulaşmış mercury-contaminated s.
Biology
virüs bulaşmış hücrenin yüzeyindeki antijenleri tanıyıp ona bağlanarak öldüren cd8 reseptörlü t hücresi cd8 cell i.
virüs bulaşmış hücrenin yüzeyindeki antijenleri tanıyıp ona bağlanarak öldüren cd8 reseptörlü t hücresi cd8 T cell i.
virüs bulaşmış bir hücrenin yüzeyindeki antijenleri tanıyan cd4 reseptörlü t hücresi t-helper cell i.
virüs bulaşmış bir hücrenin yüzeyindeki antijenleri tanıyan cd4 reseptörlü t hücresi helper t cell i.
virüs bulaşmış hücrenin yüzeyindeki antijenleri tanıyarak bu hücreye bağlanıp hücreyi yok eden t hücresi killer t cell i.
virüs bulaşmış hücrenin yüzeyindeki antijenleri tanıyarak bu hücreye bağlanıp hücreyi yok eden t hücresi cytotoxic t cell i.
Biochemistry
virüs bulaşmış hücrenin yüzeyindeki antijenleri tanıyıp B hücrelerini ve öldürücü t hücrelerini uyaran lenfokinleri salgılayan CD4 reseptörlü t hücresi helper cell i.
Botanic
ergot bulaşmış ergotised s.
ergot bulaşmış ergotized s.
History
(eski ingiltere orman yasalarında) geyik kanı bulaşmış el bloody hand i.
Slang
herpes virüsü bulaşmış herped-up s.
British Slang
sahte/çalıntı çek işine bulaşmış tip kite i.
belaya bulaşmış up shit creek s.
belaya bulaşmış up the creek without a paddle expr.