|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
daha çok filipinler'de görülen küçük otobüs |
jeepney i.
|
|
2 |
Genel |
yüne daha çok benzeyen |
woollier i.
|
|
|
3 |
Genel |
alışılandan çok daha bol |
bumper i.
|
|
4 |
Genel |
iki veya daha çok şirketin birleşmesi |
merger i.
|
|
5 |
Genel |
iki ya da daha çok uçağın uçma yeteneğinin birbiriyle kıyaslanması |
flyoff i.
|
|
6 |
Genel |
üç veya daha çok taraf arasında yapılan anlaşma |
multi-lateral agreement i.
|
|
7 |
Genel |
birbirine çok benzer iki veya daha fazla şeyden biri |
kissing cousin i.
|
|
8 |
Genel |
içerisinde genellikle 16 ve daha fazla sayıda sinema salonu bulunduran çok katlı yapı |
megaplex i.
|
|
9 |
Genel |
üç veya daha çok çenesi olan kepçe |
grapple i.
|
|
10 |
Genel |
iki veya daha çok ülke/ordu tarafından ortak kullanılan parça |
common-user item i.
|
|
11 |
Genel |
özellikle ayrımsal damıtma sırasında kullanılan, daha küçük şişelerin bağlanabileceği çok borulu şişe |
pig i.
|
|
12 |
Genel |
daha çok parlamak |
outshine f.
|
|
13 |
Genel |
daha çok dayanmak |
outlive f.
|
|
14 |
Genel |
iki veya daha çok nokta arasında düzenli seferler yapmak |
ply f.
|
|
15 |
Genel |
daha çok satmak |
outsell f.
|
|
16 |
Genel |
daha çok dayanmak |
outlast f.
|
|
17 |
Genel |
-den çok daha iyi bir performans göstermek |
outdo f.
|
|
18 |
Genel |
-den çok daha kalıcı olmak |
outlast f.
|
|
19 |
Genel |
kendiri olduğundan çok daha üstün görmek |
get above oneself f.
|
|
20 |
Genel |
çok daha uzun sürmek |
take much longer f.
|
|
21 |
Genel |
bir şeyi her şeyden daha çok sevmek |
love something more than anything f.
|
|
22 |
Genel |
(şarkı vb) çok daha iyi söylemek |
sing much better than f.
|
|
|
23 |
Genel |
çok daha ağır gelmek/basmak |
far outweigh f.
|
|
24 |
Genel |
çok daha fazlasını denemek |
be up someone's efforts f.
|
|
25 |
Genel |
toplam satış tutarını artırmak amacıyla farklı tekliflerle müşteriyi daha çok veya daha pahalı olanı alması için yönlendirmek |
upsell f.
|
|
26 |
Genel |
iki veya daha çok alternatif arasından birini tercih etmek |
opt f.
|
|
27 |
Genel |
iki veya daha çok seçenekten birinde karar kılmak |
optate f.
|
|
28 |
Genel |
bir veya daha çok seçenekte karar kılmak |
optate f.
|
|
29 |
Genel |
daha çok dayanmak |
overbide [obsolete] f.
|
|
30 |
Genel |
(birini) olduğundan çok daha değerli göstermek |
oversell f.
|
|
31 |
Genel |
daha çok parlamak |
overshine f.
|
|
32 |
Genel |
daha çok parlamak |
outflash f.
|
|
33 |
Genel |
daha çok pohpohlamak |
outflatter f.
|
|
34 |
Genel |
daha çok berbat etmek |
outfumble f.
|
|
35 |
Genel |
daha çok parlamak |
outglare f.
|
|
36 |
Genel |
-den daha çok parıldamak |
outglow f.
|
|
37 |
Genel |
daha çok sırıtmak |
outgrin f.
|
|
38 |
Genel |
daha çok brüt kar elde etmek |
outgross f.
|
|
39 |
Genel |
daha çok brüt kazanç elde etmek |
outgross f.
|
|
40 |
Genel |
daha çok satış yapmak |
outgross f.
|
|
41 |
Genel |
daha çok vuruş yapmak |
outhit f.
|
|
42 |
Genel |
daha çok ulumak |
outhowl f.
|
|
43 |
Genel |
daha çok inlemek |
outhowl f.
|
|
44 |
Genel |
daha çok şaka yapmak |
outhumor f.
|
|
45 |
Genel |
daha çok eğlendirmek |
outhumor f.
|
|
46 |
Genel |
daha çok entrika çevirmek |
outintrigue f.
|
|
47 |
Genel |
daha çok kandırmak |
outintrigue f.
|
|
48 |
Genel |
daha çok dalga geçmek |
outjest f.
|
|
49 |
Genel |
daha çok nazar değdirmek |
outjinx f.
|
|
50 |
Genel |
daha çok uğursuzluk getirmek |
outjinx f.
|
|
51 |
Genel |
(bir diğerinden) daha çok tekmelemek |
outkick f.
|
|
52 |
Genel |
daha çok öldürmek |
outkill f.
|
|
53 |
Genel |
daha çok öpmek |
outkiss f.
|
|
54 |
Genel |
daha çok öpüşmek |
outkiss f.
|
|
55 |
Genel |
daha çok dolandırmak |
outknave f.
|
|
56 |
Genel |
daha çok hile yapmak |
outknave f.
|
|
57 |
Genel |
daha çok çalışmak |
outlabor f.
|
|
58 |
Genel |
daha çok gülmek |
outlaugh f.
|
|
59 |
Genel |
daha çok öğrenmek |
outlearn f.
|
|
60 |
Genel |
daha çok sevmek |
outlove f.
|
|
61 |
Genel |
daha çok parıldamak |
outluster f.
|
|
62 |
Genel |
daha çok suiistimal etmek |
outmanipulate f.
|
|
|
63 |
Genel |
daha çok olmak (miktar) |
outmeasure f.
|
|
64 |
Genel |
daha çok yükselmek |
outmount f.
|
|
65 |
Genel |
daha çok adlandırmak |
outname [obsolete] f.
|
|
66 |
Genel |
daha çok açıklamak |
outname [obsolete] f.
|
|
67 |
Genel |
daha çok tanımlamak |
outname [obsolete] f.
|
|
68 |
Genel |
daha çok boyamak |
outpaint f.
|
|
69 |
Genel |
daha çok acımak |
outpity f.
|
|
70 |
Genel |
daha çok plan yapmak |
outplan f.
|
|
71 |
Genel |
daha çok komplo kurmak |
outplot f.
|
|
72 |
Genel |
daha çok siyaset yapmak |
outpolitick f.
|
|
73 |
Genel |
(diğerinden) daha çok dua etmek |
outpray f.
|
|
74 |
Genel |
daha çok vaaz vermek |
outpreach f.
|
|
75 |
Genel |
tüylerini daha çok yalamak |
outpreen f.
|
|
76 |
Genel |
tüylerini daha çok düzeltmek |
outpreen f.
|
|
77 |
Genel |
daha çok söz vermek |
outpromise f.
|
|
78 |
Genel |
daha çok kovalamak |
outpursue f.
|
|
79 |
Genel |
daha çok itmek |
outpush f.
|
|
80 |
Genel |
daha çok yayılmak |
outrange f.
|
|
81 |
Genel |
daha çok bulunmak |
outrange f.
|
|
82 |
Genel |
daha çok turlamak |
outrange f.
|
|
83 |
Genel |
daha çok çıldırmak |
outrave f.
|
|
84 |
Genel |
daha çok kudurmak |
outrave f.
|
|
85 |
Genel |
daha çok okumak |
outread f.
|
|
86 |
Genel |
daha çok akıl yürütmek |
outreason f.
|
|
87 |
Genel |
daha çok tahmin etmek |
outreckon f.
|
|
88 |
Genel |
daha çok öğüt vermek |
outrede f.
|
|
89 |
Genel |
daha çok tavsiye vermek |
outrede f.
|
|
90 |
Genel |
daha çok gürlemek |
outroar f.
|
|
91 |
Genel |
daha çok kokmak |
outscent f.
|
|
92 |
Genel |
daha çok plan yapmak |
outscheme f.
|
|
93 |
Genel |
daha çok paylamak |
outscold f.
|
|
94 |
Genel |
daha çok utanmak |
outshame f.
|
|
95 |
Genel |
daha çok günaha girmek |
outsin f.
|
|
96 |
Genel |
daha çok gülümsemek |
outsmile f.
|
|
97 |
Genel |
daha çok sigara içmek |
outsmoke f.
|
|
98 |
Genel |
daha çok duman tütmek |
outsmoke f.
|
|
99 |
Genel |
daha çok horlamak |
outsnore f.
|
|
100 |
Genel |
daha çok ses çıkarmak |
outsound f.
|
|
101 |
Genel |
daha çok parlamak |
outsparkle f.
|
|
102 |
Genel |
daha çok dayanmak |
outstand f.
|
|
103 |
Genel |
daha çok uğraşmak |
outstrive f.
|
|
104 |
Genel |
daha çok çabalamak |
outstrive f.
|
|
105 |
Genel |
daha çok çalışmak |
outstudy f.
|
|
106 |
Genel |
daha çok somurtmak |
outsulk f.
|
|
107 |
Genel |
daha çok küfretmek |
outswear f.
|
|
108 |
Genel |
daha çok şişmek |
outswell [obsolete] f.
|
|
109 |
Genel |
daha çok konuşmak |
outtalk f.
|
|
110 |
Genel |
daha çok teşekkür etmek |
outthank f.
|
|
111 |
Genel |
daha çok çalmak |
outthieve f.
|
|
112 |
Genel |
daha çok düşünmek |
outthink f.
|
|
113 |
Genel |
daha çok çarpmak |
outthrob f.
|
|
114 |
Genel |
daha çok atmak |
outthrob f.
|
|
115 |
Genel |
daha çok uğraşıp didinmek |
outtoil f.
|
|
116 |
Genel |
daha çok yükselmek |
outtop f.
|
|
117 |
Genel |
daha çok çekişmek |
outvie f.
|
|
118 |
Genel |
daha çok gürültü etmek |
outvoice f.
|
|
119 |
Genel |
daha çok ses çıkarmak |
outvoice f.
|
|
120 |
Genel |
daha çok beklemek |
outwait f.
|
|
121 |
Genel |
daha çok yürümek |
outwalk f.
|
|
122 |
Genel |
daha çok savaşmak |
outwar f.
|
|
123 |
Genel |
daha çok izlemek |
outwatch f.
|
|
124 |
Genel |
daha çok gözetlemek |
outwatch f.
|
|
125 |
Genel |
daha çok büyümek |
outwear f.
|
|
126 |
Genel |
daha çok yaşamak |
outwear f.
|
|
127 |
Genel |
daha çok ağlamak |
outweep f.
|
|
128 |
Genel |
daha çok dönmek |
outwhirl f.
|
|
129 |
Genel |
daha çok üzülmek |
outwoe f.
|
|
130 |
Genel |
daha çok acı çekmek |
outwoe f.
|
|
131 |
Genel |
daha çok çalışmak |
outwork f.
|
|
132 |
Genel |
daha çok bağırmak |
outyell f.
|
|
133 |
Genel |
daha çok havlamak |
outyelp f.
|
|
134 |
Genel |
daha çok ciyaklamak |
outyelp f.
|
|
135 |
Genel |
tele daha çok benzeyen |
wirier s.
|
|
136 |
Genel |
daha çok hırlayan |
wheezier s.
|
|
137 |
Genel |
kışı daha çok anımsatan |
wintrier s.
|
|
138 |
Genel |
daha çok kelime içeren |
wordier s.
|
|
139 |
Genel |
kışa daha çok benzeyen |
winterier s.
|
|
140 |
Genel |
-den çok daha fazla |
much more than s.
|
|
141 |
Genel |
daha çok horlayan |
wheezier s.
|
|
142 |
Genel |
çok daha iyi |
better by far s.
|
|
143 |
Genel |
daha çok sallanan |
wobblier s.
|
|
144 |
Genel |
daha çok kurtlanmış |
wormier s.
|
|
145 |
Genel |
tahtaya daha çok benzeyen |
woodener s.
|
|
146 |
Genel |
oduna daha çok benzeyen |
woodier s.
|
|
147 |
Genel |
çok daha iyi |
much better s.
|
|
148 |
Genel |
çok daha güzel |
much more beautiful s.
|
|
149 |
Genel |
daha çok bilinen adıyla |
best known as s.
|
|
150 |
Genel |
dünyevi işlerle daha çok ilgili olan |
worldlier s.
|
|
151 |
Genel |
çok daha az |
a lot fewer s.
|
|
152 |
Genel |
çok daha az |
far less s.
|
|
153 |
Genel |
müşterileri daha çok gençler olan |
patronised by teenagers s.
|
|
154 |
Genel |
daha önce çok sayıda doğum yapmış |
multiparous s.
|
|
155 |
Genel |
çok daha büyük/fazla |
far greater s.
|
|
156 |
Genel |
çok çok daha az |
far fewer s.
|
|
157 |
Genel |
çok daha küçük |
far smaller s.
|
|
158 |
Genel |
(ingiltere'deki devlet okullarında) aynı soyada sahip iki veya daha çok oğlan çocuğu arasında yaş veya derece bakımından ikinci sırada gelen |
minor s.
|
|
159 |
Genel |
daha çok sevilen |
derre [dialect] s.
|
|
160 |
Genel |
nispeten küçük olup daha çok sosyal ve şahsi yazışmalarda kullanılan (zarf)mal zarflardan daha küçük ve kare şeklinde bir zarf |
baronial s.
|
|
161 |
Genel |
istenenden daha çok uzatılmış |
drawn-out s.
|
|
162 |
Genel |
giderek daha çok |
increasingly zf.
|
|
163 |
Genel |
çok daha iyi |
all the better zf.
|
|
164 |
Genel |
çok daha fazlasıyla |
and a lot more zf.
|
|
165 |
Genel |
daha çok istekle |
as soon as not zf.
|
|
166 |
Genel |
çok daha fazla |
a lot more zf.
|
|
167 |
Genel |
daha çok yukarıda |
above zf.
|
|
168 |
Genel |
çok daha fazla |
by far zf.
|
|
169 |
Genel |
daha (çok) |
more zf.
|
|
170 |
Genel |
gün batımından çok daha sonra |
way past sundown zf.
|
|
171 |
Genel |
gün batımını geçtikten çok daha sonra |
way past sundown zf.
|
|
172 |
Genel |
çok daha önce |
much earlier zf.
|
|
173 |
Genel |
-den daha çok değil |
no more than zf.
|
|
174 |
Genel |
-den daha çok |
more zf.
|
|
175 |
Genel |
çok daha iyi |
a lot better zf.
|
|
176 |
Genel |
daha da çok |
all the more so zf.
|
|
177 |
Genel |
her zamankinden (daha) çok |
ever more zf.
|
|
178 |
Genel |
çok az daha |
a little bit more zf.
|
|
179 |
Genel |
çok daha |
tons zf.
|
|
180 |
Genel |
daha da çok |
only zf.
|
|
181 |
Genel |
çok daha fazla |
far more than ed.
|
|
182 |
Genel |
-den çok daha kötü |
far worse than ed.
|
|
183 |
Genel |
çok daha kötüsü |
far worse than ed.
|
|
184 |
Genel |
daha çok bilinen adıyla |
better known as ed.
|
|
185 |
Genel |
çok daha gerisinde |
far more behind ed.
|
|
Phrasals |
|
186 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok tarafı) uzlaştırmak |
arbitrate between f.
|
|
187 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok tarafı) barıştırmak |
arbitrate between f.
|
|
188 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok taraf arasındaki) anlaşmazlığı gidermek/çözmek |
arbitrate between f.
|
|
189 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok taraf arasındaki) sorunu gidermek/çözmek |
arbitrate between f.
|
|
190 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok taraf arasında) anlaşma sağlamak/ara buluculuk yapmak |
arbitrate between f.
|
|
191 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) arasında yavaş yavaş yürümek |
step between (someone or something) f.
|
|
192 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) usulca yürümek |
step between (someone or something) f.
|
|
193 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) dikkatlice yürümek |
step between (someone or something) f.
|
|
194 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) adımlarını dikkatle atmak |
step between (someone or something) f.
|
|
195 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) parmaklarının ucuna basmak |
step between (someone or something) f.
|
|
196 |
Öbek Fiiller |
birinden/bir şeyden bir konuda daha çok parlamak |
exceed someone or something in something f.
|
|
197 |
Öbek Fiiller |
birine veya bir şeye birinden veya bir şeyden daha çok değer/önem vermek |
set someone or something above someone or something f.
|
|
198 |
Öbek Fiiller |
çok daha uzun olmak |
stand over f.
|
|
199 |
Öbek Fiiller |
daha çok yemesi için ısrar etmek |
stuff in f.
|
|
200 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şeyden) daha çok yemesi için ısrar etmek |
stuff into (something) f.
|
|
201 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) daha çok parlamak |
exceed in f.
|
|
202 |
Öbek Fiiller |
-den daha çok değer vermek |
prize above f.
|
|
203 |
Öbek Fiiller |
-den daha çok değer vermek |
put above f.
|
|
204 |
Öbek Fiiller |
daha çok değer/önem vermek |
put before f.
|
|
205 |
Öbek Fiiller |
-den daha çok değer/önem vermek |
set above f.
|
|
206 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) çok daha uzun olmak |
tower above (someone or something) f.
|
|
207 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) çok daha uzun olmak |
tower over (someone or something) f.
|
|
208 |
Öbek Fiiller |
(bir diğerinden) daha çok dayanmak |
see out [scotland] f.
|
|
Phrases |
|
209 |
İfadeler |
bu/bu sefer/böyle/şimdi (çok) daha iyi (oldu) |
that’s (much) better expr.
|
|
210 |
İfadeler |
çok/düzineyle alan daha ucuza alır |
cheaper by the dozen expr.
|
|
211 |
İfadeler |
daha çok miktarda alıp birim fiyatı daha ucuza getirme |
cheaper by the dozen expr.
|
|
212 |
İfadeler |
tahmin edebileceğinden daha çok |
more than you can (ever) know expr.
|
|
213 |
İfadeler |
düşünebileceğinden daha çok |
more than you can (ever) know expr.
|
|
214 |
İfadeler |
bu ölümden çok daha beter bir kader |
it is a fate much worse than death expr.
|
|
215 |
İfadeler |
çok daha iyi |
way better expr.
|
|
216 |
İfadeler |
çok daha iyi |
better still expr.
|
|
217 |
İfadeler |
daha çok (İskoç İngilizcesi) |
mair expr.
|
|
218 |
İfadeler |
çok daha iyi |
much better expr.
|
|
219 |
İfadeler |
daha çok -den |
due in no small part to expr.
|
|
220 |
İfadeler |
çok daha fazlası |
and the rest expr.
|
|
221 |
İfadeler |
çok daha fazlası |
much more besides expr.
|
|
222 |
İfadeler |
daha çok bilinen adıyla |
more widely known as expr.
|
|
223 |
İfadeler |
çok daha kolay |
all the easier expr.
|
|
224 |
İfadeler |
çok daha az olası |
far less likely expr.
|
|
225 |
İfadeler |
önümüzde daha çok zorluk var |
more challenges ahead expr.
|
|
226 |
İfadeler |
(bir olaydan) çok daha önce |
well before expr.
|
|
227 |
İfadeler |
-dan daha çok |
no fewer than expr.
|
|
228 |
İfadeler |
çok daha iyi |
heaps better expr.
|
|
229 |
İfadeler |
çok daha fazla |
heaps more expr.
|
|
230 |
İfadeler |
daha çok değil daha akıllıca çalış |
work smarter, not harder expr.
|
|
231 |
İfadeler |
daha çok değil daha verimli çalış |
work smarter, not harder expr.
|
|
232 |
İfadeler |
çok daha eğlenceli |
way more fun expr.
|
|
233 |
İfadeler |
çok daha … |
ever more... expr.
|
|
234 |
İfadeler |
çok daha fazlası |
so much the more expr.
|
|
235 |
İfadeler |
çok daha kötü |
infinitely worse expr.
|
|
236 |
İfadeler |
çok daha iyi |
infinitely better expr.
|
|
Proverb |
|
237 |
Atasözü |
insan tek başına olursa daha çok yol alır |
he travels fastest who travels alone
|
|
238 |
Atasözü |
yüksekten düşenin canı daha çok yanar |
bigger they are, the harder they fall
|
|
239 |
Atasözü |
sayıca çok olursak daha güvende oluruz |
there is safety in numbers
|
|
240 |
Atasözü |
eşit gibi görünseler de bazı insanlar daha çok tercih edilir |
some are more equal than others
|
|
241 |
Atasözü |
yazılı olarak yapılan kontrat sözlü olarak yapılandan çok daha değerlidir |
a verbal contract isn't worth the paper it's written on
|
|
242 |
Atasözü |
insan tek başına olursa daha çok yol alır |
he travels (the) fastest who travels alone
|
|
Colloquial |
|
243 |
Konuşma Dili |
satış elemanına daha çok satması için ödenen ekstra para |
spiff i.
|
|
244 |
Konuşma Dili |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak |
have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners f.
|
|
245 |
Konuşma Dili |
daha çok para kazanmak |
better oneself f.
|
|
246 |
Konuşma Dili |
daha çok kazanmak |
better oneself f.
|
|
247 |
Konuşma Dili |
daha çok eğitim yapmak |
better oneself f.
|
|
248 |
Konuşma Dili |
(bir şeyde) birinden/bir şeyden çok daha iyi olmak |
have it (all) over someone or something (in something) f.
|
|
249 |
Konuşma Dili |
bir şeyden çok daha iyi olmak |
that beats something all to pieces [rural] f.
|
|
250 |
Konuşma Dili |
daha çok parası olmak |
be better off f.
|
|
251 |
Konuşma Dili |
çok daha az |
not nearly zf.
|
|
252 |
Konuşma Dili |
(daha çok kadın için) terbiyesiz/iyi terbiye almamış |
no better than (one) ought to be expr.
|
|
253 |
Konuşma Dili |
(daha çok kadın için) edepsiz/utanmaz |
no better than (one) ought to be expr.
|
|
254 |
Konuşma Dili |
(daha çok kadın için) ahlaksız/bayağı/seviyesiz |
no better than (one) ought to be expr.
|
|
255 |
Konuşma Dili |
(daha çok kadın için) kötü yola girmiş/kötü yola düşmüş |
no better than (one) ought to be expr.
|
|
256 |
Konuşma Dili |
(daha çok kadın için) terbiyesiz/iyi terbiye almamış |
no better than (one) should be expr.
|
|
257 |
Konuşma Dili |
(daha çok kadın için) edepsiz/utanmaz |
no better than (one) should be expr.
|
|
258 |
Konuşma Dili |
(daha çok kadın için) ahlaksız/bayağı/seviyesiz |
no better than (one) should be expr.
|
|
259 |
Konuşma Dili |
(daha çok kadın için) kötü yola girmiş/kötü yola düşmüş |
no better than (one) should be expr.
|
|
260 |
Konuşma Dili |
beklenenden çok daha fazla |
all too often expr.
|
|
261 |
Konuşma Dili |
çok daha iyi (olur vb) |
so much the better expr.
|
|
262 |
Konuşma Dili |
çok az/bir kademe/bir gömlek daha iyi |
a notch better expr.
|
|
263 |
Konuşma Dili |
çok daha iyi |
tant mieux [french] expr.
|
|
264 |
Konuşma Dili |
çok az/bir kademe/bir gömlek daha iyi |
notch above expr.
|
|
265 |
Konuşma Dili |
her zamankinden çok daha fazla |
all too often expr.
|
|
266 |
Konuşma Dili |
her zamankinden daha çok |
more than ever expr.
|
|
267 |
Konuşma Dili |
olması gerekenden daha çok |
all too often expr.
|
|
268 |
Konuşma Dili |
umulandan daha çok |
all too often expr.
|
|
269 |
Konuşma Dili |
...konusunda katedilecek daha çok mesafe var |
a long way down the road expr.
|
|
270 |
Konuşma Dili |
genç biriyle kendisinden çok daha yaşlı biri arasındaki evlilik |
december, may and expr.
|
|
271 |
Konuşma Dili |
(biri) daha çok dışarı çıkmalı |
(one) needs to get out more expr.
|
|
272 |
Konuşma Dili |
daha çok dışarı çıkmalı |
someone needs to get out more expr.
|
|
273 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
274 |
Konuşma Dili |
(biri) daha çok bekler |
in (one's) dreams expr.
|
|
275 |
Konuşma Dili |
sen daha çok beklersin! |
in your dreams! expr.
|
|
276 |
Konuşma Dili |
daha çok (bir şey) gibi |
more like (something) expr.
|
|
277 |
Konuşma Dili |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi |
a (damn) sight better (than somebody/something) expr.
|
|
278 |
Konuşma Dili |
çok daha iyi |
a sight better expr.
|
|
279 |
Konuşma Dili |
çok daha kötü |
a sight worse expr.
|
|
280 |
Konuşma Dili |
çok daha fazla |
a sight more expr.
|
|
281 |
Konuşma Dili |
çok daha |
all the expr.
|
|
282 |
Konuşma Dili |
çok daha fazla |
all the expr.
|
|
283 |
Konuşma Dili |
çok daha iyi |
all to the better expr.
|
|
284 |
Konuşma Dili |
çok daha |
all the expr.
|
|
285 |
Konuşma Dili |
çok daha fazla |
all the expr.
|
|
286 |
Konuşma Dili |
çok daha iyi |
all to the better expr.
|
|
287 |
Konuşma Dili |
ve çok daha fazlası |
and (all) the rest (of it) expr.
|
|
288 |
Konuşma Dili |
ve çok daha fazlası |
and whatnot expr.
|
|
289 |
Konuşma Dili |
çok daha iyi |
streets ahead [uk] expr.
|
|
290 |
Konuşma Dili |
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla |
upward of (something) expr.
|
|
291 |
Konuşma Dili |
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla |
upwards of (something) expr.
|
|
292 |
Konuşma Dili |
tamam olmasına daha çok var |
far from over expr.
|
|
Idioms |
|
293 |
Deyim |
iş yerlerinin olmadığı daha çok evlerin bulunduğu bölge |
bedroom community i.
|
|
294 |
Deyim |
çok daha iyi bir plan veya önlem |
a trick worth two of that i.
|
|
295 |
Deyim |
daha çok başında/ hazırlık aşamasında olan şey |
glint in (one's) eye(s) i.
|
|
296 |
Deyim |
birinin alt edemeyeceği kadar çok sayıda veya daha güçlü olmak |
be (one) too many for someone i.
|
|
297 |
Deyim |
kelimelerden daha çok şey anlatan/daha etkili olan suskunluk |
an eloquent silence i.
|
|
298 |
Deyim |
çok farklı/çok daha zor bir konu |
a whole new ball game i.
|
|
299 |
Deyim |
çok daha karmaşık bir şey/durum |
a whole new ball game i.
|
|
300 |
Deyim |
çok farklı/çok daha zor bir konu |
a whole other ball of wax i.
|
|
301 |
Deyim |
çok daha karmaşık bir şey/durum |
a whole other ball of wax i.
|
|
302 |
Deyim |
hastane tedavisi bitse de çok yaşlı olduğu ve tek başına yaşayamadığı için daha fazla ihtiyacı olanlar yerine hastanede yatak işgal eden kimse |
bed blocker i.
|
|
303 |
Deyim |
genç biriyle kendisinden çok daha yaşlı biri arasındaki aşk ilişkisi |
may and december i.
|
|
304 |
Deyim |
kelimelerden daha çok şey anlatan/daha etkili olan suskunluk |
eloquent silence i.
|
|
305 |
Deyim |
(daha çok ebeveynlerin çocuklarını kontrol etmede) ipleri gevşetmek |
loosen the apron strings f.
|
|
306 |
Deyim |
(daha çok ebeveynlerin çocuklarını kontrol etmede) ipleri gevşetmek |
cut the apron strings f.
|
|
307 |
Deyim |
bir olayda daha çok zarar gören olmak |
come by the worst f.
|
|
308 |
Deyim |
(birine) daha çok önem vermek/ |
do all right by (one) f.
|
|
309 |
Deyim |
(birine) daha çok yardımcı olmak |
do all right by (one) f.
|
|
310 |
Deyim |
birini diğerinden daha çok sevmek |
make chalk of one and cheese of the other f.
|
|
311 |
Deyim |
birinden/bir şeyden çok daha üstün olmak |
tower head and shoulders above f.
|
|
312 |
Deyim |
birinden çok daha iyi olmak |
be streets ahead of someone f.
|
|
313 |
Deyim |
birinden çok daha iyi olmak |
stand head and shoulders above someone f.
|
|
314 |
Deyim |
birinden çok daha üstün olmak |
be streets ahead of someone f.
|
|
315 |
Deyim |
birinden çok daha üstün olmak |
stand head and shoulders above someone f.
|
|
316 |
Deyim |
bir yere uyum sağlamak için daha çok çabalamak |
make more of an effort to fit in somehere f.
|
|
317 |
Deyim |
yapabileceğinden daha çok işin altına girmek |
take too much on f.
|
|
318 |
Deyim |
(diğerlerinden) çok daha iyi olmak |
knock spots off somebody/something f.
|
|
319 |
Deyim |
-den çok daha iyi olmak |
stand head and shoulders above f.
|
|
320 |
Deyim |
bahiste havuza daha çok para koymak |
fatten the kitty f.
|
|
321 |
Deyim |
benzerlerinden çok daha iyi, büyük olmak |
be in a different league f.
|
|
322 |
Deyim |
daha çok başarılı olmak |
come up in the world f.
|
|
323 |
Deyim |
(birine bir şeyden) daha çok yemesi için ısrar etmek |
stuff (someone) full of (something) f.
|
|
324 |
Deyim |
(bir şeyden) çok daha iyi olmak |
beat (something) all to pieces f.
|
|
325 |
Deyim |
birinden çok daha iyi olmak |
have (got) it all over f.
|
|
326 |
Deyim |
birinden çok daha iyi olmak |
have it all over (someone) f.
|
|
327 |
Deyim |
çok/daha güçlü olmak |
be made of sterner stuff f.
|
|
328 |
Deyim |
çok/daha azimli olmak |
be made of sterner stuff f.
|
|
329 |
Deyim |
çok/daha kararlı olmak |
be made of sterner stuff f.
|
|
330 |
Deyim |
çok/daha sert bir karaktere sahip olmak |
be made of sterner stuff f.
|
|
331 |
Deyim |
çok/daha inatçı olmak |
be made of sterner stuff f.
|
|
332 |
Deyim |
çok/daha dayanıklı olmak |
be made of sterner stuff f.
|
|
333 |
Deyim |
çok/daha sağlam bir karaktere sahip olmak |
be made of sterner stuff f.
|
|
334 |
Deyim |
sorunlarla çok/daha güçlü bir şekilde baş edebilen biri olmak |
be made of sterner stuff f.
|
|
335 |
Deyim |
birini diğerinden daha çok sevmek |
make fish of one and flesh of another f.
|
|
336 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak |
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners f.
|
|
337 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
be streets ahead (of somebody/something) [uk] f.
|
|
338 |
Deyim |
çok daha üstün biri olmak |
be twice the man/woman f.
|
|
339 |
Deyim |
(birinden) çok daha üstün olmak |
be twice the man/woman that (someone) is f.
|
|
340 |
Deyim |
birinden/bir şeyden çok daha iyi olmak |
beat somebody/something hollow f.
|
|
341 |
Deyim |
daha çok içine girmek |
get in deeper f.
|
|
342 |
Deyim |
daha yiyecek çok fırın ekmeği olmak |
have a long way to go f.
|
|
343 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
knock (the) spots off (someone or something) [uk/australia] f.
|
|
344 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
knock the socks off (someone or something) f.
|
|
345 |
Deyim |
söyleyeceği şeyin daha çok etki yaratmasını sağlamak için duraklamak |
pause for effect f.
|
|
346 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha hızlı olmak/koşmak |
run circles around (someone or something) f.
|
|
347 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
stand head and shoulders above (someone or something) f.
|
|
348 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
stay head and shoulders above (someone or something) f.
|
|
349 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha üstün olmak |
stay head and shoulders above (someone or something) f.
|
|
350 |
Deyim |
yapabileceğinden daha çok işin altına girmek |
take on too much f.
|
|
351 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha uzun olmak |
tower head and shoulders above (someone or something) f.
|
|
352 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha üstün olmak |
tower head and shoulders above (someone or something) f.
|
|
353 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
tower head and shoulders above (someone or something) f.
|
|
354 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha etkileyici olmak |
tower head and shoulders above (someone or something) f.
|
|
355 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha önemli olmak |
tower head and shoulders above (someone or something) f.
|
|
356 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha uzun olmak |
tower head and shoulders over (someone or something) f.
|
|
357 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha üstün olmak |
tower head and shoulders over (someone or something) f.
|
|
358 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
tower head and shoulders over (someone or something) f.
|
|
359 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha etkileyici olmak |
tower head and shoulders over (someone or something) f.
|
|
360 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha önemli olmak |
tower head and shoulders over (someone or something) f.
|
|
361 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış |
more than someone has had hot dinners [uk] s.
|
|
362 |
Deyim |
çok/daha güçlü |
made of sterner stuff s.
|
|
363 |
Deyim |
çok/daha azimli |
made of sterner stuff s.
|
|
364 |
Deyim |
çok/daha kararlı |
made of sterner stuff s.
|
|
365 |
Deyim |
çok/daha sert bir karaktere sahip |
made of sterner stuff s.
|
|
366 |
Deyim |
çok/daha inatçı |
made of sterner stuff s.
|
|
367 |
Deyim |
çok/daha dayanıklı |
made of sterner stuff s.
|
|
368 |
Deyim |
sorunlarla çok/daha güçlü bir şekilde baş edebilen |
made of sterner stuff s.
|
|
369 |
Deyim |
(daha çok kadın için) terbiyesiz/iyi terbiye almamış |
no better than you should (or ought to) be s.
|
|
370 |
Deyim |
(daha çok kadın için) edepsiz/utanmaz |
no better than you should (or ought to) be s.
|
|
371 |
Deyim |
(daha çok kadın için) ahlaksız/bayağı/seviyesiz |
no better than you should (or ought to) be s.
|
|
372 |
Deyim |
(daha çok kadın için) kötü yola girmiş/kötü yola düşmüş |
no better than you should (or ought to) be s.
|
|
373 |
Deyim |
çok daha fazla/çok daha az |
a (damn) sight less/fewer (something) zf.
|
|
374 |
Deyim |
çok daha fazla |
a (damn) sight more (something) zf.
|
|
375 |
Deyim |
çok daha beter |
a (damn) sight worse zf.
|
|
376 |
Deyim |
çok daha beter/fena |
a (damn) sight worse zf.
|
|
377 |
Deyim |
çok daha kötü |
a (damn) sight worse zf.
|
|
378 |
Deyim |
çok daha gelişmiş durumda |
above the curve zf.
|
|
379 |
Deyim |
geçmişte iyi şeylerin yaşandığını fakat gelecekte çok daha da iyi şeylerin yaşanacağını belirten ifade |
the best is yet to be expr.
|
|
380 |
Deyim |
geçmişte iyi şeylerin yaşandığını fakat gelecekte çok daha da iyi şeylerin yaşanacağını belirten ifade |
the best is yet to come expr.
|
|
381 |
Deyim |
çok/düzineyle alan daha ucuza alır |
cheaper by the dozen expr.
|
|
382 |
Deyim |
daha çok miktarda alıp birim fiyatı daha ucuza getirme |
cheaper by the dozen expr.
|
|
383 |
Deyim |
asıl fiyatından çok daha ucuza |
for pennies on the dollar expr.
|
|
384 |
Deyim |
bilgiden/beceriden ziyade/daha çok şansla |
more by luck than judgement expr.
|
|
385 |
Deyim |
çok daha kolay |
downhill all the way expr.
|
|
386 |
Deyim |
denizde daha çok balık var |
there are plenty more fish in the sea expr.
|
|
387 |
Deyim |
çok daha çok |
whole lot more expr.
|
|
388 |
Deyim |
daha çok beklersin! |
don't hold your breath! expr.
|
|
389 |
Deyim |
çok daha fazla |
whole heap more expr.
|
|
390 |
Deyim |
çok daha fazla |
whole lot more expr.
|
|
391 |
Deyim |
daha çok havlar ısırmaz |
somebody/something has more bark than bite expr.
|
|
392 |
Deyim |
daha yapılacak çok iş var |
there's a whole heap more work to be done expr.
|
|
393 |
Deyim |
çok daha iyi |
a heap sight better expr.
|
|
394 |
Deyim |
daha yapılacak çok iş var |
there's a whole lot more work to be done expr.
|
|
395 |
Deyim |
daha çok havlar ısırmaz |
somebody's/something's bark is worse than their/its bite expr.
|
|
396 |
Deyim |
çok daha çok |
whole heap more expr.
|
|
397 |
Deyim |
kendi sorunlarını çok dert etme (başkalarının daha büyük sorunları var) (haline şükret) |
worse things happen at sea expr.
|
|
398 |
Deyim |
çok daha az |
not anywhere near expr.
|
|
399 |
Deyim |
(birinin) daha göreceği çok şey var |
(someone) ain't seen nothing yet expr.
|
|
400 |
Deyim |
çok daha iyi |
a (damn) sight better expr.
|
|
401 |
Deyim |
çok daha fazla |
a whole lot more expr.
|
|
402 |
Deyim |
daha çok erken |
it's early days expr.
|
|
403 |
Deyim |
daha çok erken |
it's early in the day [uk] expr.
|
|
404 |
Deyim |
daha çok havlar ısırmaz |
has more bark than bite expr.
|
|
405 |
Deyim |
birinden/bir şeyden çok daha iyi |
head and shoulders above someone or something expr.
|
|
406 |
Deyim |
bilgiden/beceriden ziyade/daha çok şansla |
more by luck than judgment expr.
|
|
407 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış |
more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
|
|
408 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla/sık yapmış |
more .../more often than somebody has had hot dinners expr.
|
|
409 |
Deyim |
geldiği yerde bundan daha çok var |
there are plenty more where he/she/they came from expr.
|
|
410 |
Deyim |
denizde daha çok balık var |
there are plenty/lots more fish in the sea expr.
|
|
411 |
Deyim |
daha (çok) var |
there's (plenty) more where that came from expr.
|
|
412 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha hazırlıklı/önde/becerikli |
two jumps ahead (of someone or something) expr.
|
|
413 |
Deyim |
'-den çok daha hazırlıklı/önde/becerikli |
two jumps ahead of expr.
|
|
414 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha hazırlıklı/önde/becerikli |
two leaps ahead (of someone or something) expr.
|
|
415 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha hazırlıklı/önde/becerikli |
two steps ahead (of someone or something) expr.
|
|
Speaking |
|
416 |
Konuşma |
bir çok insan daha iyi görünmek ister |
most people want to look better expr.
|
|
417 |
Konuşma |
bir çok insan daha iyi görünmek isterler |
most people want to look better expr.
|
|
418 |
Konuşma |
buraya uyum sağlamak için daha çok çabalamalısın |
you should make more of an effort to fit in expr.
|
|
419 |
Konuşma |
buna benden daha çok ihtiyacın var |
you need this more than i do expr.
|
|
420 |
Konuşma |
bizim burada yaptığımız şey çok daha önemli |
what we're doing here is far more important expr.
|
|
421 |
Konuşma |
çok daha da kötüsünü yaptılar |
they did something much worse expr.
|
|
422 |
Konuşma |
daha çok dışarı çıkmalısın |
you need to get outside more expr.
|
|
423 |
Konuşma |
daha çok erken |
it's too soon expr.
|
|
424 |
Konuşma |
daha çok dışarı çıkmalısın |
you need to get out more expr.
|
|
425 |
Konuşma |
çok daha iyisini yapmam gerek |
I have to do much better expr.
|
|
426 |
Konuşma |
daha çok yere ihtiyacım var |
I need more space expr.
|
|
427 |
Konuşma |
daha çok alana ihtiyacım var |
I need more space expr.
|
|
428 |
Konuşma |
daha çok erken |
it's too early expr.
|
|
429 |
Konuşma |
daha yiyecek çok fırın ekmeğin var |
you have a long way to go expr.
|
|
430 |
Konuşma |
geldiği yerde bundan daha çok var |
there are plenty more where they came from expr.
|
|
431 |
Konuşma |
onu dünyadaki her şeyden daha çok sevmek |
love her/him more than anything else in the world expr.
|
|
432 |
Konuşma |
kat edecek daha çok yol/yolumuz var |
there is much progress to be made expr.
|
|
433 |
Konuşma |
sen daha çok beklersin |
in your dreams expr.
|
|
434 |
Konuşma |
sen daha çok beklersin |
dream on expr.
|
|
435 |
Konuşma |
sen çok daha iyisin |
you are much better expr.
|
|
436 |
Konuşma |
şimdi çok daha iyi hissediyorum |
I feel a lot better now expr.
|
|
437 |
Konuşma |
senden çok daha iyisini hak ediyor |
she deserves so much better than you expr.
|
|
438 |
Konuşma |
pek çok insan daha iyi görünmek ister |
most people want to look better expr.
|
|
439 |
Konuşma |
pek çok insan daha iyi görünmek isterler |
most people want to look better expr.
|
|
440 |
Konuşma |
pek çok insan daha iyi görünmek istediklerini söylerler |
most people say they want to look better expr.
|
|
441 |
Konuşma |
şimdi kim çok daha genç görünüyor? |
who looks much younger now? expr.
|
|
442 |
Konuşma |
(iki şeyi karşılaştırırken) her haliyle çok daha iyi |
that beats all to pieces expr.
|
|
443 |
Konuşma |
(iki şeyi karşılaştırırken) her haliyle çok daha iyi |
that beats something all to pieces expr.
|
|
444 |
Konuşma |
(iki şeyi karşılaştırırken) çok daha iyi |
that beats something all to pieces expr.
|
|
445 |
Konuşma |
(iki şeyi karşılaştırırken) çok daha iyi |
that beats all to pieces expr.
|
|
446 |
Konuşma |
yaza daha çok var |
summer is a long way off expr.
|
|
447 |
Konuşma |
ben bunu daha çok beğendim |
I liked this one more expr.
|
|
448 |
Konuşma |
burayı oradan daha çok seviyorum |
I like it here better than there expr.
|
|
Trade/Economic |
|
449 |
Ticaret/Ekonomi |
hisseleri satın almak isteyen kişinin çoğunluğu elde etmek adına kalan hisselerin değerine kıyasla çok daha fazla para önerdiği bir satın alım teklifi |
two-tier bid i.
|
|
450 |
Ticaret/Ekonomi |
işçileri daha çok üretime özendirmek için verilen ikramiye |
incentive premiums i.
|
|
451 |
Ticaret/Ekonomi |
ürünlerin piyasadaki değerinden çok daha aşağıya satıldığı pazarlar |
bargain carnivals i.
|
|
452 |
Ticaret/Ekonomi |
bir veya daha çok yöneticinin yaptığı iç denetim |
management control i.
|
|
453 |
Ticaret/Ekonomi |
(daha yüksek kazanç sağlamak için) çok sayıda kısa pozisyon açmak |
squeeze the shorts f.
|
|
454 |
Ticaret/Ekonomi |
borcu öz sermayesinden çok daha az olan (işletme) |
underleveraged s.
|
|
Politics |
|
455 |
Siyasal |
kraliçe'yi temsilen atanan ve daha çok başbakan tarafından belirlenen parlamenter görevleri yerine getiren dük |
Chancellor of the duchy of lancaster i.
|
|
456 |
Siyasal |
bir bölgede asli unsur olamayan iki veya daha çok topluluğun ortaklaşa hareket etmelerini öneren bir siyasal sistem |
consociationalism i.
|
|
Media |
|
457 |
Medya |
birbirinden bağımsız hikayeler anlatan ve mini diziden daha çok bölümü olan seri yayın |
maxi-series i.
|
|
Technical |
|
458 |
Teknik |
çok daha yüksek seviyelerde yapılan örnekleme |
oversampling i.
|
|
459 |
Teknik |
mikrofişe benzeyen, çok daha fazla sayıda mikrokopyaya sahip bir film yaprağı |
ultrafiche i.
|
|
460 |
Teknik |
mıknatıs çekirdeği halka şeklinde olup bir veya daha fazla sayıda çok kısa hava boşluğu bulunan manyetik kafa |
ring head i.
|
|
461 |
Teknik |
iki veya daha çok sayıda kanalı bulunan kaydedici |
multichannel recorder i.
|
|
462 |
Teknik |
iki veya daha çok sayıdaki sinyali eşzamanlı olarak devamlı kaydeden aygıt |
multichannel recorder i.
|
|
463 |
Teknik |
küçük bir mekanik hareketi daha çok güç gerektiren harekete dönüştüren bir kontrol sistemi |
servosystem i.
|
|
464 |
Teknik |
fiziksel sürücü sayısı birden daha az veya daha çok olan belleğin ataması |
lv (logical volume) kısalt.
|
|
Computer |
|
465 |
Bilgisayar |
daha çok cd seçenekleri |
more cd options i.
|
|
466 |
Bilgisayar |
daha çok pencere |
more windows i.
|
|
467 |
Bilgisayar |
daha çok ortam |
more media i.
|
|
468 |
Bilgisayar |
daha çok bant genişliği |
more bandwidth i.
|
|
469 |
Bilgisayar |
bir veya daha çok tipteki veriyi tutan veri yapısı |
container i.
|
|
470 |
Bilgisayar |
daha çok bilgi |
get more info expr.
|
|
471 |
Bilgisayar |
daha çok hız |
more speed expr.
|
|
472 |
Bilgisayar |
daha çok kesim |
trim in expr.
|
|
473 |
Bilgisayar |
daha çok bilgi |
more info expr.
|
|
474 |
Bilgisayar |
daha çok bilgi |
tell me more expr.
|
|
475 |
Bilgisayar |
daha çok yakala |
catch more expr.
|
|
Construction |
|
476 |
İnşaat |
paralel olmayan kenarları daha uzun olmak üzere, biri çok kısa olan iki paralel kenarı bulunan dörtgen (bina şekli) |
flatiron i.
|
|
Aeronautic |
|
477 |
Havacılık |
iki veya daha fazla uçağın birbirine güvenlik kurallarının izin verdiğinden daha çok yaklaşması |
air miss i.
|
|
478 |
Havacılık |
birbirine çok yakın ikişer veya daha fazla kanat kümesine sahip uçak |
tandem i.
|
|
479 |
Havacılık |
geleneksel tipteki uçaklardan daha fazla sayıda yolcu taşıyabilen ve iki ya da daha çok koridoru olan uçak |
wide-bodied aircraft i.
|
|
480 |
Havacılık |
iki veya daha fazla uçağın birbirine güvenlik kurallarının izin verdiğinden daha çok yaklaşması |
airmiss i.
|
|
481 |
Havacılık |
uçak veya gemilerde itiş gücü sağlayan iki veya daha çok kanatlı alet |
propeller i.
|
|
Medical |
|
482 |
Medikal |
vücutta normalden daha çok bulunan |
supraphysiological s.
|
|
Psychology |
|
483 |
Psikoloji |
cahil olan kişinin cehaletinin farkında olmaması ve kendi bilgisini kendinden çok daha fazla bilgiye sahip kişiden üstün görmesi |
dunning kruger effect i.
|
|
484 |
Psikoloji |
kişiliğin daha çok dış faktörlerden etkilendiğini öne süren bir görüş |
situationism i.
|
|
Parasitology |
|
485 |
Parazitbilim |
daha çok keneyle dolu |
tickier s.
|
|
Gastronomy |
|
486 |
Mutfak |
yüksek kaliteli etlere göre daha çok yağsız kası ve daha az yağı bulunan (et) |
good s.
|
|
Geometry |
|
487 |
Geometri |
daha basit bir çok yüzlü şekle üçgen yüzler ilave ederek elde edilmiş (çok yüzlü şekil) |
snub s.
|
|
Chemistry |
|
488 |
Kimya |
daha çok tuz formlarında bilinen zehirli ve aşındırıcı bir asit |
fluosilicic acid i.
|
|
489 |
Kimya |
bir çözücü ile çözünük bir maddenin bir veya daha çok sayıda yeni bileşik oluşturduğu kimyasal tepkime |
solvolysis i.
|
|
Biology |
|
490 |
Biyoloji |
bir genin diğerine göre daha çok okunması |
overexpression i.
|
|
491 |
Biyoloji |
ait olduğu gruptaki sıradan veya geleneksel tipten çok daha küçük boyuttaki hayvan veya bitki türü |
miniature i.
|
|
Zoology |
|
492 |
Zooloji |
kuzey yarımküre'nin daha soğuk bölümlerinde sıkça bulunan, çok kıllı bir mamut |
northern mammoth (mammuthus primigenius) i.
|
|
493 |
Zooloji |
kuzey yarımküre'nin daha soğuk bölümlerinde sıkça bulunan, çok kıllı bir mamut |
woolly mammoth i.
|
|
494 |
Zooloji |
bir kurbağaya benzeyen ancak karada daha çok vakit geçiren ve derisi nispeten daha kuru olan kuyruksuz amfibi |
true toad i.
|
|
495 |
Zooloji |
kuzey yarımküre'nin daha soğuk bölümlerinde sıkça bulunan, çok kıllı bir mamut |
woolly mammoth (mammuthus primigenius) i.
|
|
496 |
Zooloji |
kabuğu ikiden daha çok sayıda parçadan oluşan yumuşakça |
multivalve i.
|
|
497 |
Zooloji |
kaya midyesinin kabuğunda yer alan iki veya daha çok sayıdaki oynar plaka |
operculum i.
|
|
Social Sciences |
|
498 |
Sosyal Bilimler |
erkeklere kadınlardan daha çok cinsel özgürlük tanıyan sosyal düzen |
double standard of sexual behavior i.
|
|
Literature |
|
499 |
Edebiyat |
eski ingiliz ve iskoç şiirinde çok kısa bir satırı daha uzun satırların takip ettiği şiirsel bir araç |
bob-wheel i.
|
|
Linguistics |
|
500 |
Dilbilim |
önceden çok yaygın olup daha sonraları yalnızca sınırlı bölgede kullanılmaya başlayan terim, biçim veya telaffuz |
relic i.
|
|