| Türkçe | İngilizce | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | doldurulmamış | unloaded s. | ||
|
Tom shot himself while he was cleaning a gun that he thought was unloaded. Tom doldurulmamış olduğunu düşündüğü bir silahı temizlerken kendini vurdu. More Sentences |
||||
| Genel | doldurulmamış | unfilled s. | ||
|
Despite high unemployment in Germany, there are still at present many positions that remain unfilled. Almanya'daki yüksek işsizlik oranına rağmen, şu anda hala doldurulmamış birçok pozisyon bulunmaktadır. More Sentences |
||||
| Genel | doldurulmamış | uncharged s. | ||
| Genel | doldurulmamış | unstuffed s. | ||
| Technical | ||||
| Teknik | doldurulmamış | uncharged s. | ||
| Türkçe | İngilizce | |
|---|---|---|
| General | ||
| Genel | doldurulmamış alan | hole i. |
| Genel | iyice doldurulmamış | understuffed s. |
| Genel | (yumuşak bir madde ile) doldurulmamış | unpadded s. |
| Genel | pamukla doldurulmamış | unpadded s. |
| Genel | içi doldurulmamış | unpadded s. |
| Genel | yeniden doldurulmamış | unreplenished s. |
| Railway | ||
| Demiryolu | çakıl veya diğer malzemelerle doldurulmamış | unballasted s. |
| Chemistry | ||
| Kimya | doldurulmamış poliüretan bileşikler | unfilled polyurethane compounds i. |
| Kimya | doldurulmamış epoksi reçine bileşikler | unfilled epoxy resinous compounds i. |
| Hunting | ||
| Silah/Atıcılık | doldurulmamış (silah) | unloaded s. |
