küçücük - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

küçücük



"küçücük" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 37 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
küçücük tiny s.
General
küçücük beans i.
küçücük diminutive s.
küçücük wee s.
küçücük weeny s.
küçücük miniature s.
küçücük fractional s.
küçücük minuscule s.
küçücük inappreciable s.
küçücük teeny weeny s.
küçücük minute s.
küçücük small s.
küçücük very small s.
küçücük lilliputian s.
küçücük ickle s.
küçücük tottie [scottish] s.
küçücük totty s.
küçücük tyny [obsolete] s.
küçücük fine s.
küçücük pokey s.
küçücük subgross s.
küçücük boxily zf.
Colloquial
küçücük itsy s.
küçücük itty s.
küçücük little old expr.
küçücük little-old expr.
küçücük one little bit expr.
Idioms
küçücük knee-high to a duck s.
küçücük incy-wincy s.
küçücük knee-high to a jackrabbit expr.
küçücük knee-high to a grasshopper expr.
küçücük little old someone or something expr.
Technical
küçücük smallish s.
Medical
küçücük micrologic s.
Math
küçücük immeasurably small s.
Slang
küçücük beans i.
küçücük sawed-off s.

"küçücük" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 36 sonuç

Türkçe İngilizce
General
küçücük kalmış parça stump i.
küçücük şey atomy i.
bakterileri yok eden küçücük cisimler bacteriophage i.
küçücük kasaba a very small town i.
küçücük parça tiny piece i.
küçücük miktar bupkis i.
küçücük ev doll's house i.
küçücük şey skimp i.
küçücük şey slip i.
küçücük olarak diminutively zf.
küçücük olarak diminutely zf.
küçücük anlamına gelen ön ek pico- ök.
Phrasals
küçücük yere sıkıştırmak jam in f.
küçücük yere sıkıştırmak jam into f.
Proverb
koca şeyi küçücük yere sığdıramazsın you can't get a quart into a pint pot
küçücük bir yere alacağından fazla şeyi sığdıramazsın you cannot get a quart into a pint pot
küçücük/incir çekirdeğini doldurmayacak bir şey için koca gemiyi yakma do not spoil the ship for a ha'porth of tar
küçücük/incir çekirdeğini doldurmayacak bir şey için gemileri yakma do not spoil the ship for a ha'porth of tar
Colloquial
ufacık/küçücük (bir şey) a touch of (something) i.
küçücük yer postage stamp i.
küçücük (bir şey) bile yok not a trace (of something) expr.
Idioms
küçücük/azıcık miktar a tad bit i.
küçücük, daracık bir yer no room to swing a cat [uk] i.
küçücük, daracık bir yer no (or not) room to swing a cat i.
küçücük kasaba wide place in the road i.
küçücük bir fark dime's worth of difference i.
ufacık/küçücük bir şey touch of something i.
küçücük (bir şey) mere trifle i.
koca şeyi küçücük şeyin içine sığdırmaya çalışmak squeeze a quart into a pint pot f.
küçücük olmak be knee-high to a grasshopper f.
küçücük yerde kafayı yemiş/sıyırmış stir crazy s.
küçücük bir alanda on a tickey [south africa] expr.
Technical
kendiliğinden oluşan küçücük kesecikler self-assembled microscopic vesicles i.
British Slang
(yatak odasının oturma odası olarak da kullanıldığı) küçücük daire bed-sitting room i.
(yatak odasının oturma odası olarak da kullanıldığı) küçücük daire bed-sitter i.
(yatak odasının oturma odası olarak da kullanıldığı) küçücük daire bedsit i.