live on - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

live on

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"live on" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 13 sonuç

İngilizce Türkçe
General
live on f. geçimini sürdürmek
live on f. yaşamını idame ettirmek
live on f. ile beslenmek
live on f. ile geçinmek
live on f. geçinmek
Phrasals
live on f. (öldükten/bittikten sonra) hatıralarda yaşamak
live on f. (öldükten/bittikten sonra) hafızalarda yaşamak
live on f. (öldükten/bittikten sonra) anılarda yaşamak
live on f. (öldükten/bittikten sonra) belleklerde yaşamak
live on f. (öldükten/bittikten sonra) insanların zihninde yaşamak
live on f. hafızalarda kalmak
live on f. hafızalarda yaşamaya devam etmek
live on f. hatıralarda/anılarda yaşamaya devam etmek

"live on" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 107 sonuç

İngilizce Türkçe
General
live on borrowed money f. borç yemek
live on someone else f. haraç yemek
live on the razor's edge f. iki ateş arasında kalmak
live on the razor's edge f. ölümle kalım arasında olmak
live on one's nerves f. diken üstünde olmak
live on the edge f. uçlarda yaşamak
live on the edge f. hayatı uçlarda yaşamak
live on a very small amount of money f. çok az bir parayla geçinmek
live on the margins of society f. toplumun sınırlarında/kıyısında yaşamak
live on the border of f. 'nın sınırında yaşamak
live on one's capital f. kazanmadan tüketmek
live on one's capital f. üretmeden tüketmek
live on one's capital f. sermayeden yemek
on live zf. yaşarken
on live zf. hayatta
Colloquial
live high on the hog f. lüks içinde yaşamak
live high on the hog f. para içinde yüzmek
live on one's own f. tek başına yaşamak
live on your hump expr. kendi yağınla kavrul
live on your hump expr. kendi kendine bak
live on your hump expr. kendi geçimini sağla
live on your hump expr. kendi ayakların üzerinde dur
Idioms
live on the breadline f. açlık sınırında yaşamak
live on the breadline f. aşırı yoksul olmak
live on borrowed time f. az zamanı kalmış olmak
live on an amount of money f. belli bir parayla hayatını idame ettirmek
live on the fat of the land f. bolluk bereket içinde yaşamak
live on borrowed time f. bir gözü toprağa bakmak
live high on the hog f. bir eli yağda bir eli balda olmak
live on an amount of money f. belirli miktar parayla yaşamak
live on borrowed time f. bir ayağı mezarda olmak
live on the fat of the land f. çok iyi durumda olmak
live on borrowed time f. cabadan yaşamak
live high on the hog f. çok rahat bir yaşam sürmek
live high on the hog f. çok zengin olmak
live on a borrowed time f. günleri sayılı olmak
live on one's nerves f. heyecanlı bir karaktere sahip olmak
live on the fat of the land f. her şeyin en iyisi ile geçinmek
live high on the hog f. har vurup harman savurmak
live on borrowed time f. ölmekte olmak
live on the fat of the land f. rahat bir yaşam sürmek
live high on the hog f. para içinde yüzmek
live on borrowed time f. sayılı günleri kalmak
live high on the hog f. şatafatlı bir hayat sürmek
live on the fat of the land f. tuzu kuru olmak
live on the edge f. tehlikeli yaşamak
live on one's own f. (genelde ekonomik özgürlüğünü kazanıp) kendi başına yaşamak
live on the fat of the land f. yediği önünde yemediği arkasında olmak
live on one's wits f. zekası sayesinde yaşamını sürdürmek
live on (one's) (own) hump f. (kendi kendine) yetmek
live on (one's) (own) hump f. (kendi) yağıyla kavrulmak
live on (one's) (own) hump f. (kendi) ayakları üzerinde durmak
live on (one's) (own) hump f. (kendi) geçimini sağlamak
live on (one's) (own) hump f. (kendini) geçindirmek
live on (one's) (own) hump f. (kendi) imkanlarıyla yaşamak
live on (one's) (own) hump f. (kendi kendine) bakmak
live on a shoestring f. kısıtlı bütçeyle yaşamak
live on a shoestring f. az parayla yaşamak
live on a shoestring f. çok düşük bir bütçeyle yaşamak
live on a shoestring f. kıt kanaat geçinmek
live on a shoestring f. kıtı kıtına geçinmek
live on a shoestring f. zar zor geçinmek
live on a shoestring f. ucu ucuna geçinmek
live on a shoestring f. kısıtlı parayla geçinmek
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] f. tutumlu bir şekilde yaşamak
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] f. minimumda yaşamak
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] f. sade yaşamak
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] f. ekonomik yaşamak
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] f. ucu ucuna idare etmek
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] f. kıt/kısıtlı kaynaklarla idare etmek
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] f. idareli yaşamak
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] f. hesaplı yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] f. çok tutumlu yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] f. çok idareli yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] f. sinekten yağ çıkarmak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] f. kıt kanaat yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] f. minimumda yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] f. yokluk içinde idare etmek
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] f. sade yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] f. ucu ucuna idare etmek
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] f. idareli yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] f. hesaplı yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] f. ekonomik yaşamak
live on borrowed time f. sayılı günleri kalmak
live on borrowed time f. son demlerini yaşamak
live on borrowed time f. uzatmaları oynamak
live on borrowed time f. doktorların umduğundan fazla yaşamak
live on borrowed time f. son günlerini yaşamak
live on borrowed time f. bir gözü toprağa bakmak
live (life) on the edge f. (hayatı) uçlarda yaşamak
live (life) on the edge f. tehlikeli bir yaşam sürmek
live (life) on the edge f. (hayatı) risk alarak yaşamak
live on your wits f. geçinmek için uyanık ve kurnaz olmak
live on your wits f. zekası sayesinde yaşamını sürdürmek
live on own f. tek başına yaşamak
live on own f. (genelde ekonomik özgürlüğünü kazanıp) kendi başına yaşamak
live on your nerves [uk] f. diken üstünde olmak
live on your nerves [uk] f. heyecanlı bir karaktere sahip olmak
Speaking
which/what floor do you live on? expr. eviniz kaçıncı katta?
which/what floor do you live on? expr. evin kaçıncı katta?
which/what floor do you live on? expr. kaçıncı katta oturuyorsunuz?
which/what floor do you live on? expr. kaçıncı katta yaşıyorsunuz?
which/what floor do you live on? expr. kaçıncı katta yaşıyorsun?
which/what floor do you live on? expr. kaçıncı katta oturuyorsun?
Aeronautic
live on something f. ile beslenmek
live on something f. ile geçinmek
live on something f. ile yaşamak