olabildiğince - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

olabildiğince



"olabildiğince" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 11 sonuç

Türkçe İngilizce
General
olabildiğince as far as zf.
olabildiğince all out zf.
olabildiğince ferforth zf.
olabildiğince ferforthly zf.
olabildiğince as far forth as bağ.
olabildiğince as ferforth as bağ.
Phrases
olabildiğince as far as possible expr.
Colloquial
olabildiğince as all get-out expr.
olabildiğince as … as all get out [us] expr.
olabildiğince as all getout expr.
Slang
olabildiğince to the max expr.

"olabildiğince" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 70 sonuç

Türkçe İngilizce
General
temsilin orijinaline olabildiğince yakın olması naturalness i.
kolların bir hizada olabildiğince esnetilmesi fathom [obsolete] i.
olabildiğince arttırmak maximize f.
olabildiğince arttırmak maximise f.
olabildiğince kötü durumda dystopian s.
olabildiğince çabuk as soon as possible zf.
olabildiğince hızlı as fast as possible zf.
mümkün olabildiğince as far as possible zf.
olabildiğince fazla as much as possible zf.
olabildiğince çok as much as possible zf.
olabildiğince çabuk as swythe zf.
Phrases
olabildiğince iyi as good as it gets expr.
olabildiğince hızlı full steam ahead expr.
olabildiğince hızlı full speed ahead expr.
Colloquial
kripto para piyasalarında alınan coin'in/token'in zararına satmamak için olabildiğince uzun süre elde tutulması hodl i.
olabildiğince (bir şey) olmak be as (something) as they come f.
olabildiğince istifade etmek make the most of it f.
mümkün olabildiğince so far as possible expr.
olabildiğince çabuk asap (as soon as possible) expr.
olabildiğince çabuk as quickly as possible expr.
olabildiğince çabuk soon as possible expr.
Idioms
kendini olabildiğince iyi avutmak pipe in an ivy leaf f.
olabildiğince geciktirmek put off the evil day f.
olabildiğince ertelemek put off the evil day f.
zor/istenmeyen bir şeyi yapmaktan olabildiğince kaçınmak put off the evil day f.
verimliliği/performansı olabildiğince artırmak improve the shining hour [old-fashioned] f.
olabildiğince sessiz olmak keep it down (to a dull roar) f.
(buz hokeyinde) diski olabildiğince uzun süre kaptırmamak rag the puck f.
olabildiğince verimli ve rahat çalışmak hit on all six f.
olabildiğince verimli ve iyi çalışmak/işlemek hit on all cylinders f.
olabildiğince derli toplu görünmek look one's best f.
olabildiğince derli toplu görünmek look its best f.
olabildiğince hızlı koşmak run as fast as (one's) legs can carry (one) f.
birinden/bir şeyden olabildiğince hızlı kaçmak show someone or something a clean pair of heels f.
olabildiğince hızlı olarak against the clock zf.
olabildiğince hızlı olarak against time zf.
olabildiğince/mümkün olduğu kadar yakın as the white on rice zf.
olabildiğince/mümkün olduğu kadar yakın like (the) white on rice zf.
olabildiğince/mümkün olduğunca çok/fazla to beat all zf.
olabildiğince hızlı as fast as (one's) legs can carry (one) zf.
olabildiğince hızlı as fast as (one's) legs can carry (one) zf.
olabildiğince hızlı as fast as your legs can carry you zf.
olabildiğince yapmaya/yapmamaya çalışma as much as (one) could do (not) (to do something) expr.
olabildiğince/son derece sıcak as hot as all get out expr.
olabildiğince çabuk (erken) ve bir o kadar çok kişiyle (güçlü şekilde) firstest with the mostest expr.
olabildiğince çabuk hell for leather expr.
olabildiğince eksiksiz to a fare-thee-well expr.
olabildiğince hızlı as fast as (one's) legs can carry (one) expr.
olabildiğince dolu up to the gills expr.
olabildiğince/mümkün olduğu kadar yakın white on rice expr.
Speaking
sonuçları olabildiğince çabuk almam lazım I need the results as soon as possible expr.
Politics
hükümetin ekonomiye olabildiğince az müdahale etmesi prensibine dayanan doktrin laissez-faireism i.
Computer
sosyal medyada olabildiğince çok kişiyi sinirlendirerek tıklanma kazanmayı hedefleme rage bait i.
Marine
(rüzgara) olabildiğince yakın yelken açmak touch f.
Logic
çelişki yaratmamak şartıyla olabildiğince geniş olan (düzgün formüller kümesi) maximal s.
Military
ayrıntılı fotoğraflar çekebilmek için olabildiğince alçaktan uçmak dice f.
Art
nesnelerin olabildiğince gerçeğe yakın resmedilmesi naturalism i.
Music
olabildiğince hızlı tempoda icra edilmesi gereken pasaj prestissimo i.
olabildiğince bağlı legatissimo s.
olabildiğince hızlı tempolu prestissimo s.
olabildiğince bağlı bir şekilde legato zf.
olabildiğince hızlı tempoyla prestissimo zf.
Abbreviation
olabildiğince çabuk asap (as soon as possible) expr.
olabildiğince çabuk asap expr.
Latin
gününü yaşa, yarına olabildiğince az güven carpe diem, quam minimum credula postero i.
Slang
olabildiğince/var gücüyle çalışmak bust (one's) hump f.
Modern Slang
olabildiğince çabuk afafp (as fast as fucking possible) expr.
olabildiğince çabuk afap (as fast as possible) expr.
olabildiğince hızlı afafp (as fast as fucking possible) expr.
olabildiğince hızlı afap (as fast as possible) expr.