1 |
run into |
rastlamak |
v. |
|
- I ran into an old friend three days ago.
- Üç gün önce eski bir arkadaşıma rastladım.
- I ran into Tom in Boston last week.
- Geçen hafta Boston'da Tom'a rastladım.
- I ran into Yoko on the way to the theater.
- Tiyatroya giderken Yoko'ya rastladım.
- I ran into an old friend at Tokyo Station.
- Tokyo İstasyonunda eski bir arkadaşıma rastladım.
- I happened to run into my teacher at a restaurant last night.
- Dün gece bir restoranda bir öğretmenime rastladım.
- I ran into a friend on the bus.
- Otobüste bir arkadaşa rastladım.
- We run into each other quite often.
- Birbirimize sık sık rastlıyoruz.
- By chance, I ran into an old friend in Tokyo.
- Kyoto'da şans eseri eski bir arkadaşa rastladım.
- I ran into your dad yesterday.
- Ben dün sizin babanıza rastladım.
- I ran into a deer.
- Bir geyiğe rastladım.
- I ran into Mr Lynch on the bus.
- Otobüste Bay Lynch'e rastladım.
- Tom and Mary ran into each other.
- Tom ve Mary birbirlerine rastladılar.
- I ran into Tom the other day.
- Geçen gün Tom'a rastladım.
- On my way to work, I ran into my uncle.
- İşe giderken dayıma rastladım.
- I'm glad I ran into you.
- Sana rastladığıma sevindim.
- I ran into an old friend.
- Ben eski bir arkadaşa rastladım.
- I ran into my friends in the train station.
- Tren istasyonunda arkadaşlarıma rastladım.
- I ran into her at the store.
- Dükkânda ona rastladım.
- I ran into him yesterday at the airport.
- Dün hava alanında ona rastladım.
- I just ran into Tom in the dining hall.
- Az önce yemekhanede Tom'a rastladım.
- I ran into your mother in the library.
- Kütüphanede annene rastladım.
- I hardly ever run into Tom.
- Tom'a neredeyse hiç rastlamıyorum.
- I just ran into one of my former students.
- Az önce eski öğrencilerimden birine rastladım.
- I ran into an old friend three days ago.
- Üç gün önce eski bir arkadaşa rastladım.
- I've been hoping to run into you.
- Sana rastlamayı umuyordum.
- Walking down the street, I ran into an old friend.
- Sokakta yürürken eski bir arkadaşıma rastladım.
- I ran into a policeman but he didn't notice me at all.
- Bir polise rastladım ama o beni hiç fark etmedi.
- I am glad to run into you here.
- Sana burada rastladığım için mutluyum.
- I ran into my friend at the theater last night.
- Dün akşam tiyatroda arkadaşıma rastladım.
- I ran into my professor at a restaurant last night.
- Dün gece bir restoranda profesörüme rastladım.
- If you run into Tom, ask him how his mother is doing.
- Tom'a rastlarsan, annesinin nasıl olduğunu sor.
- I ran into your mother in the library.
- Kütüphanede senin annene rastladım.
- Mary unexpectedly ran into John on her way home.
- Mary eve giderken beklenmedik bir biçimde John'a rastladı.
- When I was waiting for the bus, I ran into my friend.
- Otobüs beklerken arkadaşıma rastladım.
- Tom and I run into each other at the supermarket every once in a while.
- Tom ve ben ara sıra süpermarkette birbirimize rastlıyoruz.
- I ran into her at the store.
- Dükkanda ona rastladım.
- I ran into my aunt by chance in Europe.
- Avrupa'da teyzeme rastladım.
- I ran into him yesterday at the airport.
- Dün havaalanında ona rastladım.
- I just ran into her on the street.
- Az önce caddede ona rastladım.
- I ran into a friend of mine on the bus.
- Otobüste bir arkadaşıma rastladım.
- When I boarded the train this morning, I ran into an old friend.
- Bu sabah trene bindiğimde eski bir arkadaşıma rastladım.
- I ran into an old friend of mine outside the station.
- İstasyonun dışında eski bir arkadaşıma rastladım.
- I ran into Tom at a conference three weeks ago.
- Üç hafta önce bir konferansta Tom'a rastladım.
- We ran into them at the bus terminal.
- Onlara otobüs terminalinde rastladık.
- I ran into your father yesterday.
- Ben dün sizin babanıza rastladım.
- I ran into a friend while walking in Ginza.
- Ginza'da yürüken bir arkadaşa rastladım.
- Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates.
- On beş yıl önce mezun olduğumdan beri eski sınıf arkadaşlarıma hiç rastlamadım.
- I ran into Tom yesterday.
- Dün Tom'a rastladım.
- I ran into my teacher just as I left the store.
- Tam mağazadan ayrılırken öğretmenime rastladım.
- Maybe I'll run into you.
- Belki sana rastlarım.
- I ran into your brother on the street.
- Ben caddede erkek kardeşine rastladım.
- You ran into a dangerous situation.
- Tehlikeli bir duruma rastladın.
- I ran into Tom on the train.
- Trende Tom'a rastladım.
- I ran into my friend at the theater last night.
- Dün gece tiyatroda arkadaşıma rastladım.
- We ran into each other at the airport.
- Havaalanında birbirimize rastladık.
- If by any chance you run into Celia, give her my regards.
- Eğer bir ihtimal Celia'ya rastlarsan, selamlarımı ilet.
- If you run into Tom, ask him how his mother is doing.
- Eğer Tom'a rastlarsan, ona annesinin nasıl olduğunu sor.
- I ran into Tom last week in Boston.
- Geçen hafta Boston'da Tom'a rastladım.
- By chance, I ran into an old friend in Tokyo.
- Şans eseri Tokyo'da eski bir arkadaşıma rastladım.
- At Narita Airport, I ran into an old friend of mine.
- Narita Havaalanı'nda eski bir arkadaşıma rastladım.
- Tom ran into another car.
- Tom başka bir arabaya rastladı.
- Tom won't likely run into Mary in Boston.
- Tom, muhtemelen Boston'da Mary'ye rastlamayacaktır.
- I ran into a friend of mine in the park.
- Parkta bir arkadaşıma rastladım.
- I ran into Michael and Caroline in town this afternoon.
- Bu öğleden sonra şehirde Michael ve Caroline'e rastladım.
- If you run into Tom, ask him when Mary is going to get out of the hospital.
- Eğer Tom'a rastlarsan ona Mary'nin hastaneden ne zaman çıkacağını sor.
- I ran into an old friend in the park.
- Parkta eski bir arkadaşa rastladım.
- I ran into Tom this afternoon in the supermarket.
- Bu öğleden sonra süpermarkette Tom'a rastladım.
- I am glad to run into you here.
- Size burada rastladığıma sevindim.
- You ran into Tom earlier, didn't you?
- Tom'a daha önce rastlamıştın, değil mi?
- I ran into Tom at the library.
- Kütüphanede Tom'a rastladım.
- I ran into an old friend of mine this morning.
- Bu sabah eski bir arkadaşıma rastladım.
- You run into Japanese tourists everywhere.
- Japon turistlere her yerde rastlarsın.
- I ran into my friend at the theater last night.
- Dün gece sinemada bir arkadaşıma rastladım.
- I ran into an old friend of mine.
- Eski bir arkadaşıma rastladım.
- I ran into my friend.
- Arkadaşıma rastladım.
- I ran into an old classmate of mine on my way to the station.
- İstasyona giderken eski bir sınıf arkadaşıma rastladım.
- If by any chance you run into Celia, give her my regards.
- Eğer bir ihtimal Celia'ya rastlarsanız ona selamlarımı iletin.
- Yesterday I happened to run into Tom on the street.
- Dün sokakta Tom'a rastladım.
- I ran into Tom on my way home.
- Eve giderken Tom'a rastladım.
- I ran into Mary at the party last week.
- Geçen hafta partide Mary'ye rastladım.
- Tom and I ran into each other in the library on Monday.
- Tom ve ben pazartesi günü kütüphanede birbirimize rastladık.
- I ran into her again at the shopping mall.
- Alışveriş merkezinde ona tekrar rastladım.
- I ran into Ken at the park.
- Ben parkta Ken'e rastladım.
- I just ran into Tom in the dining hall.
- Ben sadece akşam yemeği salonunda Tom'a rastladım.
- I just ran into Tom in the cafeteria.
- Az önce kafeteryada Tom'a rastladım.
- I ran into Bernard yesterday in a restaurant.
- Dün bir restoranda Bernard'a rastladım.
- Yesterday, I ran into my teacher at the amusement park.
- Dün eğlence parkında öğretmenime rastladım.
- Yesterday I ran into Yamada, whom I hadn't seen in years.
- Dün yıllardır görmediğim Yamada'ya rastladım.
- I ran into her again at the shopping mall.
- Alışveriş merkezinde tekrar ona rastladım.
- I often run into her at the supermarket.
- Ben süpermarkette sık sık ona rastlarım.
- I wouldn't want to run into him in a dark alley.
- Karanlık bir ara sokakta ona rastlamak istemem.
- Tom ran into an old friend in the park.
- Tom parkta eski bir arkadaşına rastladı.
- I run into Tom all the time.
- Tom'a her zaman rastlarım.
- I just wanted to tell you I ran into Tom this morning.
- Bu sabah Tom'a rastladığımı söylemek istedim.
- Tom and I ran into each other at the airport.
- Tom ve ben havaalanında birbirimize rastladık.
- On my way to work, I ran into my uncle.
- İşe giderken amcama rastladım.
- When I was in Boston, I ran into Tom.
- Boston'dayken Tom'a rastladım.
- I ran into her by chance.
- Tesadüfen ona rastladım.
- I ran into Tom on my way home.
- Eve dönerken Tom'a rastladım.
- I run into Tom occasionally.
- Ara sıra Tom'a rastlarım.
- I don't want to run into Tom.
- Tom'a rastlamak istemiyorum.
- Who do you think I ran into today?
- Bugün kime rastladım dersin?
- I hardly ever run into him.
- Neredeyse ona hiç rastlamam.
- I'm really happy I ran into you.
- Sana rastladığım için çok mutluyum.
- I ran into Tom on the bus.
- Otobüste Tom'a rastladım.
- It's possible that I might run into Tom.
- Tom'a rastlamam mümkün.
- You ran into him earlier, didn't you?
- Ona daha önce rastladın, değil mi?
- You might run into Tom in Boston.
- Boston’da Tom’a rastlayabilirsin.
- Guess who I ran into today.
- Bilin bakalım bugün kime rastladım.
- Guess who I ran into today.
- Bugün kime rastladığımı tahmin et.
- Tom ran into one of his ex-girlfriends at Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisinde eski kız arkadaşlarından birine rastladı.
- I ran into Ken at the park.
- Parkta Ken'e rastladım.
- I ran into Tom at lunch today.
- Bugün öğle yemeğinde Tom'a rastladım.
- I don't want to run into her.
- Ona rastlamak istemiyorum.
- Yesterday I ran into Yamada, whom I hadn't seen in years.
- Dün Yamada'ya rastladım, ki onu yıllardır görmemiştim.
- I happened to run into her.
- Ona rastladım.
- If you run into Tom, ask him when Mary is going to get out of the hospital.
- Tom'a rastlarsan, Mary'nin hastaneden ne zaman çıkacağını sor.
- I ran into her by chance.
- Ona tesadüfen rastladım.
- I ran into an old friend in the park.
- Parkta eski bir arkadaşıma rastladım.
- While walking down a street, he ran into an old friend of his.
- Bir sokakta yürürken eski bir arkadaşına rastladı.
- I ran into Tom in the park.
- Parkta Tom'a rastladım.
- I ran into an old friend at Tokyo Station.
- Tokyo İstasyonu'nda eski bir arkadaşıma rastladım.
- I ran into my old teacher at the station.
- İstasyonda benim eski öğretmenime rastladım.
- I just ran into Tom in the cafeteria.
- Ben sadece kafeteryada Tom'a rastladım.
- I don't want to run into them.
- Onlara rastlamak istemiyorum.
- I ran into Tom at the mall.
- Alışveriş merkezinde Tom'a rastladım.
- I ran into Tom at the supermarket.
- Süpermarkette Tom'a rastladım.
- I ran into Tom at the station.
- İstasyonda Tom'a rastladım.
Show More (125)
|
2 |
run into |
karşılaşmak |
v. |
|
- I ran into Mary at a party last week.
- Geçen hafta partide Mary ile karşılaştım.
- I ran into Tom at the supermarket.
- Süpermarkette Tom ile karşılaştım.
- Tom and I ran into each other at the airport.
- Tom ve ben havaalanında karşılaştık.
- I ran into my friend.
- Arkadaşımla karşılaştım.
- I often run into her at the supermarket.
- Onunla sık sık süpermarkette karşılaşıyorum.
- I wonder why we haven't run into each other before.
- Neden daha önce karşılaşmadığımızı merak ediyorum.
- You ran into a dangerous situation.
- Tehlikeli bir durumla karşılaştın.
- I don't want to run into her.
- Onunla karşılaşmak istemiyorum.
- We ran into each other at the station.
- İstasyonda karşılaştık.
- I'm surprised we haven't run into this problem before.
- Bu sorunla daha önce karşılaşmadığımıza şaşırdım.
- What problems did you run into?
- Ne tür problemlerle karşılaştın?
- Tom ran into a squad of police officers armed to the teeth.
- Tom tepeden tırnağa silahlı bir polis ekibiyle karşılaştı.
- When I was in Boston, I ran into Tom.
- Boston'dayken Tom'la karşılaştım.
- I hardly ever run into him.
- Neredeyse hiç karşılaşmıyoruz.
- We ran into them at the bus terminal.
- Onlarla otobüs terminalinde karşılaştık.
- I ran into Tom this afternoon in the supermarket.
- Bu öğleden sonra süpermarkette Tom'la karşılaştım.
- I never thought I'd run into Tom in the park.
- Parkta Tom'la karşılaşacağımı hiç düşünmedim.
- Tom ran into one of his ex-girlfriends at Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisinde eski kız arkadaşlarından biriyle karşılaştı.
- I run into Tom all the time.
- Ben her zaman Tom'la karşılaşırım.
- We ran into each other at the station.
- Biz istasyonda birbirimizle karşılaştık.
- We ran into each other at the airport.
- Havaalanında karşılaştık.
- Am I going to run into Tom tonight?
- Bu gece Tom'la karşılaşacak mıyım?
- I didn't expect to run into you in a place like this.
- Böyle bir yerde seninle karşılaşmayı beklemiyordum.
- I hope we don't run into any trouble.
- Umarın herhangi bir sorunla karşılaşmayız.
- I've run into so many obstacles.
- Pek çok engellerle karşılaştım.
- Sami began to run into financial problems.
- Sami maddi sorunlarla karşılaşmaya başladı.
- You ran into Tom earlier, didn't you?
- Daha önce Tom'la karşılaştın, değil mi?
- I happened to run into her.
- Ben onunla karşılaştım.
- When he ran into difficulties, he asked his parents for help.
- O güçlüklerle karşılaştığında, ebeveynlerinden yardım istedi.
- You might run into Tom there.
- Orada Tom'la karşılaşabilirsin.
- Tom won't likely run into Mary in Boston.
- Tom muhtemelen Boston'da Mary ile karşılaşmayacak.
- Yesterday, I ran into my teacher at the amusement park.
- Dün lunaparkta öğretmenimle karşılaştım.
- I've been hoping to run into you.
- Seninle karşılaşmayı umuyordum.
- I ran into Tom at the mall.
- Alışveriş merkezinde Tom'la karşılaştım.
- We'll run into her at the party.
- Partide onunla karşılaşacağız.
- Mary unexpectedly ran into John on her way home.
- Mary eve dönerken beklenmedik bir şekilde John'la karşılaştı.
- I knew I'd run into Tom at the conference.
- Konferansta Tom'la karşılaşacağımı biliyordum.
- I run into Tom occasionally.
- Ara sıra Tom'la karşılaşıyorum.
- We've run into a little bit of a problem.
- Küçük bir sorunla karşılaştık.
- We've run into a little bit of a problem.
- Biz küçük bir sorunla karşılaştık.
- I was hoping I would run into you.
- Seninle karşılaşacağımı umuyordum.
- We've run into similar problems before.
- Daha önce de benzer sorunlarla karşılaşmıştık.
- I don't want to run into him.
- Ben onunla karşılaşmak istemiyorum.
- I unexpectedly ran into him at the airport yesterday.
- Dün havaalanında beklenmedik bir şekilde onunla karşılaştım.
- I unexpectedly ran into him at the airport yesterday.
- Dün havaalanında beklenmedik bir anda onunla karşılaştım.
- I ran into Mary at a party last week.
- Geçen hafta bir partide Mary ile karşılaştım.
- I can't believe we haven't run into each other before.
- Daha önce birbirimizle karşılaşmadığımıza inanamıyorum.
- I ran into some friends at the train station.
- Tren istasyonunda bazı arkadaşlarla karşılaştım.
- Tom might run into Mary while he's in Boston.
- Tom Boston'dayken Mary ile karşılaşabilir.
- We run into each other quite often.
- Biz birbirimizle oldukça sık karşılaşırız.
- Tom probably ran into these kinds of problems, too.
- Tom da muhtemelen bu tür sorunlarla karşılaşmıştır.
- I ran into an old classmate of mine on my way to the station.
- İstasyona giderken eski bir sınıf arkadaşımla karşılaştım.
- I ran into a policeman but he didn't notice me at all.
- Bir polisle karşılaştım ama beni hiç fark etmedi.
- I ran into my professor at a restaurant last night.
- Dün gece bir restoranda profesörümle karşılaştım.
- We ran into each other at the airport.
- Havaalanında karşılaşmıştık.
- I was hoping I would run into you.
- Seninle karşılaşmayı umuyordum.
- I ran into a friend on the bus.
- Otobüste bir arkadaşımla karşılaştım.
- What problems did you run into?
- Ne gibi sorunlarla karşılaştın?
- Tom seems to always be running into people he knows.
- Tom her zaman tanıdığı insanlarla karşılaşıyor gibi görünüyor.
- I ran into my teacher just as I left the store.
- Tam dükkandan çıkarken öğretmenimle karşılaştım.
- I ran into my aunt by chance in Europe.
- Avrupa'da tesadüfen teyzemle karşılaştım.
- Tom often runs into Mary at the supermarket.
- Tom süpermarkette sık sık Mary ile karşılaşır.
- I ran into your father yesterday.
- Dün babanla karşılaştım.
- Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates.
- On beş yıl önceki mezuniyetten beri eski sınıf arkadaşlarımla hiç karşılaşmadım.
- Sami began to run into financial problems.
- Sami mali sorunlarla karşılaşmaya başladı.
- I ran into my old teacher at the station.
- İstasyonda eski öğretmenimle karşılaştım.
- I just ran into her on the street.
- Az önce onunla sokakta karşılaştım.
- I ran into Tom at the station.
- İstasyonda Tom'la karşılaştım.
- I ran into Mary at the party last week.
- Geçen hafta partide Mary ile karşılaştım.
- Maybe I'll run into you.
- Belki de seninle karşılaşırım.
- You might run into Tom in Boston.
- Tom'la Boston'da karşılaşabilirsin.
- I ran into your brother on the street.
- Kardeşinle sokakta karşılaştım.
- Who do you think I ran into today?
- Bil bakalım bugün kimle karşılaştım?
- I ran into your dad yesterday.
- Dün babanla karşılaştım.
- I ran into Mr Lynch on the bus.
- Otobüste Bay Lynch ile karşılaştım.
- I can't believe we haven't run into each other before.
- Daha önce karşılaşmadığımıza inanamıyorum.
- Have you run into this kind of problem before?
- Daha önce böyle bir sorunla karşılaştınız mı?
- Have you run into this kind of problem before?
- Daha önce bu tür bir sorunla karşılaştın mı?
- It's possible that I might run into Tom.
- Tom'la karşılaşabilmem mümkün.
- I ran into your girlfriend.
- Kız arkadaşınla karşılaştım.
- I didn't expect to run into you in a place like this.
- Seninle böyle bir yerde karşılaşmayı beklemiyordum.
- Tom and I run into each other at the supermarket every once in a while.
- Tom ve ben arada bir süpermarkette karşılaşıyoruz.
- Sami ran into Layla outside the office.
- Sami ofisin dışında Layla ile karşılaştı.
- On my way to work, I ran into my uncle.
- İşe giderken amcamla karşılaştım.
- I wouldn't want to run into him in a dark alley.
- Onunla karanlık bir sokakta karşılaşmak istemezdim.
- I've run into so many obstacles.
- Çok fazla engelle karşılaştım.
- I don't want to run into Tom.
- Tom'la karşılaşmak istemiyorum.
- I'm really happy I ran into you.
- Seninle karşılaştığım için gerçekten mutluyum.
- I'm surprised we haven't run into this problem before.
- Daha önce bu sorunla karşılaşmadığımıza şaşırdım.
- I don't want to run into them.
- Onlarla karşılaşmak istemiyorum.
- I ran into Michael and Caroline in town this afternoon.
- Öğleden sonra kasabada Michael ve Caroline ile karşılaştım.
- I never thought I'd run into Tom in the park.
- Parkta Tom'la karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim.
- The plane ran into a tropical thunderstorm.
- Uçak tropik bir fırtınayla karşılaştı.
- Yesterday I happened to run into Tom on the street.
- Dün sokakta Tom'la karşılaştım.
- Tom and I ran into each other in the library on Monday.
- Tom ve ben pazartesi günü kütüphanede karşılaştık.
- Tom didn't plan on running into anyone he knew.
- Tom tanıdığı biriyle karşılaşmayı planlamamıştı.
- I don't want to run into him.
- Onunla karşılaşmak istemiyorum.
- When he ran into difficulties, he asked his parents for help.
- Zorluklarla karşılaştığında ailesinden yardım istedi.
- He seems to always be running into people he knows.
- Her zaman tanıdığı insanlarla karşılaşıyor gibi görünüyor.
- You run into Japanese tourists everywhere.
- Her yerde Japon turistlerle karşılaşıyorsun.
Show More (97)
|
3 |
run into |
çarpmak |
v. |
|
- His car ran into a tree.
- Arabası bir ağaca çarptı.
- The car ran into a tree.
- Araba bir ağaca çarptı.
- A guy nearly ran into us.
- Bir adam neredeyse bize çarptı.
- His car ran into a tree.
- Onun arabası bir ağaca çarptı.
- The car ran into a guardrail.
- Araba korkuluklara çarptı.
- Luckily nobody was badly hurt when the truck ran into the school building.
- Kamyon okul binasına çarptığında neyse ki kimse ağır yaralanmadı.
- A guy nearly ran into us.
- Bir adam neredeyse bize çarpıyordu.
- The car ran into a guardrail.
- Araba bir korkuluğa çarptı.
- The gasoline truck ran into the gate and blew up.
- Benzin kamyonu kapıya çarptı ve patladı.
- The car ran into a tree.
- Araba ağaca çarptı.
- Luckily nobody was badly hurt when the truck ran into the school building.
- Neyse ki kamyon okul binasına çarptığında kimse ağır yaralanmadı.
- He didn't brake on time, and ran into a tree.
- Zamanında fren yapmadı ve bir ağaca çarptı.
- I ran into a deer.
- Bir geyiğe çarptım.
Show More (10)
|
4 |
run into |
denk gelmek |
v. |
|
- We ran into each other at the airport.
- Havaalanında birbirimize denk geldik.
- When I boarded the train this morning, I ran into an old friend.
- Bu sabah trene bindiğimde eski bir arkadaşa denk geldim.
- While walking down a street, he ran into an old friend of his.
- Yolda yürürken eski bir arkadaşına denk geldi.
Show More (0)
|
5 |
run into |
ulaşmak |
v. |
|
- Furthermore, the economic damage it incurs is enormous, running into the tens of billions of euros annually.
- Ayrıca yol açtığı ekonomik zarar çok büyüktür ve yılda on milyarlarca avroya ulaşmaktadır.
Show More (-2)
|
6 |
run into |
arabayla (ağaca vb) çarpmak |
v. |
|
- Tom ran into another car.
- Tom başka bir arabaya çarptı.
Show More (-2)
|
7 |
run into |
tesadüfen karşılaşmak |
v. |
|
- I happened to run into my teacher at a restaurant last night.
- Öğretmenimle dün gece bir restoranda tesadüfen karşılaştım.
Show More (-2)
|