1 |
around |
etrafında |
adv., prep. |
|
- We have to take into account what is going on in the world around us.
- Etrafımızdaki dünyada neler olup bittiğini dikkate almalıyız.
- A vessel is not assessed according to whether there is a storm around or not, but according to how it weathers a storm.
- Bir gemi, etrafında fırtına olup olmamasına göre değil, fırtınayı nasıl atlattığına göre değerlendirilir.
- The massive military presence around Iraq, and Bush's rhetoric, have finally had their effect on Saddam.
- Irak'ın etrafındaki büyük askeri varlık ve Bush'un söylemleri nihayet Saddam üzerinde etkili oldu.
- I should like to point out that this whole procedure centres around social protection rather than care issues.
- Tüm bu prosedürün bakım konularından ziyade sosyal koruma etrafında şekillendiğini belirtmek isterim.
- The only asbestos on them is the asbestos you would find around any engine on any ship.
- Gemilerdeki tek asbest, herhangi bir gemideki herhangi bir motorun etrafında bulabileceğiniz asbesttir.
- Now it seems that everything is focused around illegal immigration.
- Şimdi her şey yasadışı göç etrafında odaklanmış gibi görünüyor.
- The United States is redefining its role in the world around one single obsession, namely its own security.
- Amerika Birleşik Devletleri dünyadaki rolünü tek bir saplantı, yani kendi güvenliği etrafında yeniden tanımlamaktadır.
- Secondly, a general framework of competences would be constructed around three categories.
- İkinci olarak, üç kategori etrafında genel bir yetki çerçevesi oluşturulacaktır.
- Develop the EU guidelines around what individual Member States are already applying.
- AB kılavuz ilkelerini Üye Devletlerin halihazırda uygulamakta oldukları ilkeler etrafında geliştirin.
- We must therefore pursue this path and we must unite the European countries around this position.
- Bu nedenle bu yolu takip etmeli ve Avrupa ülkelerini bu tutum etrafında birleştirmeliyiz.
- At times it seems it is like an ostrich with its head stuck in the sand trying to ignore all the problems around it.
- Zaman zaman devekuşu gibi kafasını kuma sokmuş, etrafındaki tüm sorunları görmezden gelmeye çalışıyor gibi görünüyor.
- Ultimately, it is also about the front of the cars and what goes on around these.
- Nihayetinde bu aynı zamanda arabaların önü ve bunların etrafında olup bitenlerle de ilgilidir.
- The only asbestos on them is the asbestos you would find around any engine on any ship.
- Üzerlerindeki tek asbest, herhangi bir gemideki herhangi bir motorun etrafında bulabileceğiniz asbesttir.
- This offensive promoting development and combating poverty should be organised around four key ideas.
- Kalkınmayı teşvik eden ve yoksullukla mücadele eden bu saldırı dört temel fikir etrafında örgütlenmelidir.
- The annual strategy we drew up last February revolved around six priorities.
- Geçtiğimiz Şubat ayında belirlediğimiz yıllık strateji altı öncelik etrafında şekillenmiştir.
- She has not allowed herself to be diverted by all the noise around her.
- Etrafındaki tüm gürültülerin kendisini yönlendirmesine izin vermemiştir.
- It is of fundamental importance that the silence around this taboo subject is broken.
- Bu tabu konu etrafındaki sessizliğin kırılması büyük önem taşımaktadır.
- The way forward is for both sides to get together around a table.
- Bunun yolu her iki tarafın da bir masa etrafında bir araya gelmesidir.
- We are well aware that we very often only have men around the negotiating table.
- Müzakere masasının etrafında çoğu zaman sadece erkeklerin olduğunun farkındayız.
- The annual strategy we drew up last February revolved around six priorities.
- Geçen Şubat ayında hazırladığımız yıllık strateji altı öncelik etrafında şekilleniyordu.
- The report therefore proposes political guidelines for the Agency, and future work can centre around these.
- Bu nedenle rapor, Ajans için siyasi ilkeler önermektedir ve gelecekteki çalışmalar bu ilkeler etrafında şekillenebilir.
- Ultimately, it is also about the front of the cars and what goes on around these.
- Nihayetinde konu, araçların ön kısmı ve bunların etrafında olup bitenlerle de ilgilidir.
- Now of course I understand that there is a need to get the parties around a table and get them moving.
- Şimdi elbette tarafları bir masa etrafında toplayıp harekete geçirmeye ihtiyaç olduğunu anlıyorum.
- We stand a better chance of succeeding if we can create a coalition with the countries in Asia around these issues.
- Asya'daki ülkelerle bu konular etrafında bir koalisyon oluşturabilirsek başarılı olma şansımız artar.
- Dear Ones, can you affect anything around you as a human being in the chair?
- Sevgililer, sandalyedeki bir insan olarak etrafınızdaki herhangi bir şeyi etkileyebilir misiniz?
- Because it's hard to want to be around someone who does that.
- Çünkü bunu yapan birinin etrafında olmayı istemek zordur.
- Groups are typically created around an industry, conference or company.
- Gruplar genellikle bir endüstri, konferans veya şirket etrafında oluşturuluyor.
- Groups are typically created around an industry, conference or company.
- Gruplar genellikle bir endüstri, konferans veya şirket etrafında oluşturulur.
- We learned that the earth goes around the sun.
- Öğrendik ki dünya güneşin etrafında dönüyor.
- We talked to each other in French since we thought people around us wouldn't be able to understand what we were saying.
- Etrafımızdaki insanların ne söylediğimizi anlayamayacağını düşündüğümüz için birbirimizle Fransızca konuştuk.
- It's time to come together around common values and show our support.
- Şimdi ortak değerler etrafında bir araya gelme ve desteğimizi gösterme zamanı.
- They are sitting around the graves of their dead ancestors.
- Ölmüş atalarının mezarlarının etrafında oturuyorlar.
- Why is there always so much drama around you?
- Neden senin etrafında hep bu kadar drama var?
- Hundreds of soldiers ate in silence around their campfires.
- Yüzlerce asker kamp ateşlerinin etrafında sessizce yemek yedi.
- I was walking around the school.
- Okulun etrafında yürüyordum.
- The area around the melting ice cream was crawling with ants.
- Eriyen dondurmanın etrafındaki alan karıncalarla kaynıyordu.
- Around the saints roam the devils.
- Azizlerin etrafında şeytanlar dolaşır.
- Tom drove around town.
- Tom şehrin etrafında araba sürdü.
- The satellite is in orbit around the moon.
- Uydu, ay etrafında yörüngede.
- Maybe they are somewhere around the pond.
- Belki de göletin etrafında bir yerdedirler.
- The children sat cross-legged around the fire.
- Çocuklar ateşin etrafında bağdaş kurup oturdular.
- The dog ran around a tree.
- Köpek bir ağacın etrafında koştu.
- There used to be big trees around my house.
- Eskiden evimin etrafında büyük ağaçlar vardı.
- The campers sat around the campfire.
- Kampçılar kamp ateşinin etrafında oturdular.
- Let's keep beautiful nature around us.
- Etrafımızdaki güzel doğayı koruyalım.
- The magnets, of course, have a magnetic field around them.
- Mıknatısların etrafında, tabii ki, bir manyetik bir alan var.
- I don't like being around rich people.
- Zengin insanların etrafında olmaktan hoşlanmam.
- The rings around Saturn are made up of dust and ice.
- Satürn'ün etrafındaki halkalar toz ve buzdan oluşurlar.
- He makes life miserable for everyone around him.
- Etrafındaki herkes için hayatı çekilmez hale getiriyor.
- A fence runs around the house.
- Evin etrafında bir çit var.
- We ran around the park.
- Biz parkın etrafında koştuk.
- There's a white picket fence around Tom's house.
- Tom'un evinin etrafında beyaz bir çit var.
- If I hadn't been around you wouldn't even be here.
- Senin etrafında olmasaydım sen burada bile olmazdın.
- The children were sitting around the campfire singing songs.
- Çocuklar kamp ateşinin etrafında oturup şarkı söylüyorlardı.
- Pictures taken by space probes have shown thin rings around Jupiter.
- Uzay sondaları tarafından çekilen resimler, Jüpiter'in etrafındaki ince halkaları gösterdi.
- The earth goes around the sun, it doesn't around the moon.
- Dünya ayın etrafında değil güneşin etrafında döner.
- The rings around Saturn are made up of dust and ice.
- Satürn'ün etrafındaki halkalar toz ve buzdan oluşur.
- As a teetotaler, Tom dislikes being around drunks.
- İçki içmeyen biri olarak Tom, sarhoşların etrafında olmaktan hoşlanmaz.
- Tom was singing with the children sitting around the campfire.
- Tom kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla birlikte şarkı söylüyordu.
- Sami should stop following Layla around the school.
- Sami, Layla'yı okulun etrafında takip etmeyi bırakmalı.
- There is a fence around the house.
- Evin etrafında bir çit var.
- Tom, Mary and John are sitting around the table.
- Tom, Mary ve John masanın etrafında oturuyorlar.
- We have walked all around the lake.
- Biz gölün etrafında yürüdük.
- Try to stay a bit more alert to what goes on around you.
- Etrafında olup bitenlere karşı biraz daha dikkatli olmaya çalış.
- We are sitting around the table.
- Masanın etrafında oturuyoruz.
- I'm going to miss having you around.
- Etrafımda olmanı özleyeceğim.
- They are like flies around a honeypot.
- Bal küpünün etrafındaki sinekler gibiler.
- We ran around the park.
- Parkın etrafında koştuk.
- He radiates happiness around wherever he goes.
- O nereye giderse etrafında mutluluk yayar.
- NASA's Juno spacecraft has entered into orbit around Jupiter.
- NASA'nın Juno uzay aracı Jüpiter etrafındaki yörüngesine girdi.
- Ecology is the study of living things all around us.
- Ekoloji, etrafımızdaki canlıların incelenmesidir.
- Tom and Mary walked around the lake holding hands.
- Tom ve Mary gölün etrafında el ele tutuşarak yürüdüler.
- I'll have to be extra careful around her from now on.
- Bundan sonra onun etrafında ekstra dikkatli olmak zorunda olacağım.
- We like to sit around the campfire singing songs and talking to each other.
- Kamp ateşinin etrafında oturup şarkılar söylemeyi ve birbirimizle konuşmayı seviyoruz.
- We all had a good time singing around the campfire.
- Hepimiz kamp ateşinin etrafında şarkı söyleyerek iyi vakit geçirdik.
- Tom walked around the block in his ugg boots.
- Tom ugg botlarıyla sokağın etrafında yürüdü.
- The rocket is in orbit around the moon.
- Roket ayın etrafında yörüngededir.
- A crowd soon gathered around Tom.
- Çok geçmeden Tom'un etrafında bir kalabalık toplandı.
- There are tulips around the steel building.
- Çelik binanın etrafında laleler var.
- Tom and Mary walked around the sand dunes.
- Tom ve Mary kum tepeleri etrafında yürüdüler.
- Tom doesn't want to be around Mary.
- Tom, Mary'nin etrafında olmak istemiyor.
- Fadil always wanted to be around Layla.
- Fadıl her zaman Leyla'nın etrafında olmak istedi.
- Tom can't stand being around Mary.
- Tom, Mary'nin etrafında olmaya dayanamıyor.
- Tom and his friends sat around the campfire and sang songs.
- Tom ve arkadaşları kamp ateşinin etrafında oturup şarkılar söylediler.
- The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.
- Çıkış debisi, çıkış vanası etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.
- In India, there are lots of rural areas around big towns.
- Hindistan'da büyük şehirlerin etrafında birçok kırsal alan vardır.
- A crowd was gathering around him.
- Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu.
- They spent the afternoon around the pool.
- Onlar öğleden sonrayı havuzun etrafında geçirdiler.
- There's a white picket fence around Tom's house.
- Tom'un evinin etrafında kazıktan yapılmış beyaz bir çit var.
- It takes 165 years for Neptune to orbit around the sun.
- Neptün'ün güneşin etrafında dönmesi 165 yıl sürer.
- There are roses around the steel building.
- Çelik binanın etrafında güller var.
- There used to be some big trees around the pond.
- Havuzun etrafında bazı büyük ağaçlar vardı.
- Sami should stop following Layla around the school.
- Sami'nin Leyla'yı okulun etrafında takip etmeyi bırakması gerek.
- The ship sailed around the cape.
- Gemi burnun etrafından dolaştı.
- Tom felt a tad awkward around Mary.
- Tom Mary'nin etrafında biraz garip hissetti.
- A mouse is running around the room.
- Bir fare odanın etrafında koşuyor.
- Why is there always so much drama around you?
- Neden senin etrafında bu kadar çok dram var?
- They spent the afternoon around the pool.
- Öğleden sonrayı havuzun etrafında geçirdiler.
- The children are singing around the campfire.
- Çocuklar kamp ateşi etrafında şarkı söylüyorlar.
- They danced around the campfire.
- Kamp ateşinin etrafında dans ettiler.
- Sami told people he didn't want to be around Layla anymore.
- Sami insanlara artık Layla'nın etrafında olmak istemediğini söyledi.
- Tom is hard to be around.
- Tom'un etrafında olmak zordur.
- This will be a good souvenir of my trip around the United States.
- Bu, Amerika Birleşik Devletleri etrafındaki gezimle ilgili iyi bir hatıra olacak.
- The children sat around the campfire and listened to Tom tell ghost stories.
- Çocuklar kamp ateşinin etrafında oturmuş Tom'un anlattığı hayalet hikayelerini dinliyorlardı.
- There's a moat around the castle.
- Kalenin etrafında bir hendek var.
- Tom is pleasant to be around.
- Tom'un etrafında olmak hoştur.
- Tom can see the many weeds that had grown up around the house.
- Tom evin etrafında büyümüş olan pek çok yabani otları görebiliyor.
- Hundreds of soldiers ate in silence around their campfires.
- Yüzlerce asker kamp ateşlerinin etrafında sessizce yemek yediler.
- I don't like being around sick people.
- Hasta insanların etrafında olmaktan hoşlanmıyorum.
- He made a journey around the world.
- O, dünyanın etrafında bir yolculuk yaptı.
- The two squirrels chased each other around the trunk of a large tree.
- İki sincap büyük bir ağacın gövdesinin etrafında birbirini kovaladı.
- Tom has been running around the office like a chicken with its head cut off.
- Tom ofisin etrafında kafası kesilmiş bir tavuk gibi koşuyordu.
- Sami is following you around the school.
- Sami seni okulun etrafında takip ediyor.
- Tom, Mary and John sat around the kitchen table.
- Tom, Mary ve John mutfak masasının etrafında oturdular.
- He is kind to those around him.
- O, etrafındakilere karşı naziktir.
- We sat around the campfire roasting marshmallows.
- Kamp ateşinin etrafında oturup marshmallow kızarttık.
- They relaxed around the campfire.
- Kamp ateşinin etrafında rahatladılar.
- Tom can't stand being around Mary.
- Tom Mary'nin etrafında olmaya dayanamaz.
- Tom can't walk around the pond, because he drives to work.
- Tom göletin etrafında yürüyemiyor, çünkü işe arabayla gidiyor.
- What's wrong with running around your house naked?
- Evinin etrafında çıplak koşmanın nesi var?
- Nobody wants to be around them.
- Kimse onların etrafında olmak istemiyor.
- There used to be big trees around my house.
- Evimin etrafında büyük ağaçlar vardı.
- They sat down around the kitchen table.
- Onlar mutfak masasının etrafında oturdular.
- He spoke softly to the men around him.
- Etrafındaki adamlarla yumuşak bir şekilde konuştu.
- We like to sit around the campfire singing songs and talking to each other.
- Kamp ateşinin etrafında oturup şarkılar söylemeyi ve birbirimizle konuşmayı severiz.
- The skaters skated around the rink.
- Patenciler pistin etrafında kayıyorlardı.
- Mary twirled her hair around her fingers.
- Mary saçlarını parmaklarının etrafında döndürdü.
- I don't want to be around Tom.
- Tom'un etrafında olmak istemiyorum.
- When we're children, everything around us looks so big.
- Çocukken etrafımızdaki her şey çok büyük görünür.
- Tom built a wall around his house.
- Tom evinin etrafında bir duvar inşa etti.
- In the future, humans will use spaceships to travel around the galaxy at speeds faster than light.
- Gelecekte, insanlar ışıktan daha yüksek hızlarda galaksi etrafında seyahat etmek için uzay gemileri kullanacaktır.
- I love being around Tom.
- Tom'un etrafında olmayı seviyorum.
- Be kind to those around you.
- Etrafındakilere karşı kibar ol.
- Tom is fun to be around.
- Tom'un etrafında olmak eğlenceli.
- She has started to get a few wrinkles around her eyes.
- Gözlerinin etrafında birkaç kırışıklık oluşmaya başladı.
- He built a fence around his house.
- O, evinin etrafında bir çit inşa etti.
- Go around it.
- Etrafından dolan.
- The orbiting of Earth around the Sun obeys to many complicated laws of physics.
- Dünya'nın Güneş etrafındaki yörüngesi birçok karmaşık fizik kuralına uyuyor.
- A crowd was gathering around him.
- Etrafında bir kalabalık toplanıyordu.
- Pictures taken by space probes have shown thin rings around Jupiter.
- Uzay sondaları tarafından çekilen fotoğraflar Jüpiter'in etrafında ince halkalar olduğunu göstermiştir.
- He is different from the people around him.
- O, etrafındaki insanlardan farklı.
- Dan noticed that there were cops all around him at the petrol station.
- Dan benzin istasyonunda etrafında polislerin olduğunu fark etti.
- Tom wondered how many times Mary was going to run around the track.
- Tom, Mary'nin pistin etrafında kaç kez koşacağını merak etti.
- Tom's courage in dealing with adversity is an inspiration to those around him.
- Tom'un zorluklarla başa çıkma cesareti etrafındakiler için bir ilham kaynağıdır.
- I was marching around the school.
- Okulun etrafında yürüyordum.
- We sat around the campfire.
- Kamp ateşinin etrafında oturduk.
- Tom is a fun guy to be around.
- Tom etrafında olması eğlenceli bir adam.
- I love being around her.
- Onun etrafında olmayı seviyorum.
- The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.
- Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.
- They sailed around the world.
- Dünyanın etrafında yelken açtılar.
- I love being around him.
- Ben onun etrafında olmayı seviyorum.
- Copernicus taught that the earth moves around the sun.
- Kopernik, Dünya'nın Güneş'in etrafında döndüğünü öğretti.
- There are a lot of trees around the pond.
- Havuzun etrafında bir sürü ağaç var.
- I want to be around you.
- Senin etrafında olmak istiyorum.
- Nobody wants to be around Tom.
- Kimse Tom'un etrafında olmak istemiyor.
- We sat around the fire in a circle.
- Ateşin etrafında daire şeklinde oturduk.
- Tom gathered his children around him.
- Tom çocuklarını onun etrafında topladı.
- There are always some chores to be done around the house.
- Evin etrafında yapılması gereken bazı işler her zaman vardır.
- Tom and his friends sat around the campfire and roasted marshmallows.
- Tom ve arkadaşları kamp ateşinin etrafında oturup şekerleme kızarttılar.
- Children learn by watching what adults around them do.
- Çocuklar etraflarındaki yetişkinlerin yaptıklarını izleyerek öğrenirler.
- He spoke softly to the men around him.
- Etrafındaki insanlarla yumuşak bir şekilde konuştu.
- In America, many people have fences around their homes.
- Amerika'da birçok insanın evinin etrafında çitler vardır.
- They sat around the table playing cards.
- Masanın etrafında oturup kart oynadılar.
- It takes the Sun about 230 million years to make one complete orbit around the Milky Way.
- Güneşin Samanyolu etrafında tam bir tur atması yaklaşık 230 milyon yıl alır.
- Tom walked around the store.
- Tom mağazanın etrafında yürüdü.
- I don't like being around poor people.
- Fakir insanların etrafında olmayı sevmiyorum.
- I miss having you around.
- Etrafımda olmanı özledim.
- Tom and Mary are fun to be around.
- Tom ve Mary'nin etrafında olmak eğlencelidir.
- Tom loves to be around people.
- Tom insanların etrafında olmayı seviyor.
- A crowd soon gathered around the fire engine.
- Kısa sürede itfaiye arabasının etrafında bir kalabalık toplandı.
- Tom, Mary, John and Alice were sitting around the table, playing cards.
- Tom, Mary, John ve Alice masanın etrafında oturuyorlardı ve iskambil oynuyorlardı.
- We were sure the Earth went around the Sun.
- Dünya'nın Güneş'in etrafında döndüğünden emindik.
- We must learn to accept the people around us.
- Etrafımızdaki insanları kabul etmeyi öğrenmeliyiz.
- We sang around the campfire.
- Kamp ateşinin etrafında şarkı söyledik.
- I'm not nervous around Tom.
- Tom'un etrafında sinirli değilim.
- There used to be big trees around the pond.
- Eskiden göletin etrafında büyük ağaçlar vardı.
- He had great influence on those around him.
- Etrafındakiler üzerinde büyük bir etkisi vardı.
- Tom, Mary and John are sitting around the table.
- Tom, Mary ve John masanın etrafında oturuyor.
- The sheep is white with black rings around her eyes.
- Koyun gözlerinin etrafında siyah halkaları olan beyaz bir koyun.
- They sang songs around the fire.
- Onlar ateşin etrafında şarkı söyledi.
- I like to be around people.
- Ben insanların etrafında olmak istiyorum.
- The rumor that she's getting married is spreading around town.
- Onun evleniyor söylentisi kasabanın etrafında yayılıyor.
- I want to be around you.
- Etrafında olmak istiyorum.
- He ran rings around the other players.
- Diğer oyuncuların etrafında halkalar koştu.
- The moon moves around the earth.
- Ay, Dünya'nın etrafında hareket eder.
- Earthshine is brightest on the nights around the new moon.
- Dünya ışığı, yeni ayın etrafındaki gecelerde en parlak halini alır.
- This morning we went for a lovely stroll around this part of the mountain.
- Bu sabah dağın bu bölümü etrafında hoş bir gezintiye gittik.
- You've been hanging around Tom too long.
- Tom'un etrafında çok uzun zamandır takılıyorsun.
- Mary twirled her hair around her fingers.
- Mary saçını parmaklarının etrafında burdu.
- An ugly wife is a good fence around the garden.
- Çirkin bir eş, bahçenin etrafında iyi bir çittir.
- So there is a magnetic field around earth.
- Yani, dünyanın etrafında bir manyetik alan var.
- So there is a magnetic field around earth.
- Öyleyse, dünyanın etrafında bir manyetik alan var.
- The campers sang songs around the campfire.
- Kampçılar kamp ateşinin etrafında şarkılar söylediler.
- It takes the Sun about 230 million years to make one complete orbit around the Milky Way.
- Güneş'in Samanyolu etrafında tam bir yörünge çizmesi yaklaşık 230 milyon yıl sürer.
- I don't like being around sick people.
- Hasta insanların etrafında olmayı sevmiyorum.
- All the children sat around the fire.
- Bütün çocuklar ateşin etrafında oturdu.
- The wall around the hut was made of human bones and on its top were skulls.
- Kulübenin etrafındaki duvar insan kemiklerinden yapılmıştı ve tepesinde kafatasları vardı.
- The magnets, of course, have a magnetic field around them.
- Mıknatısların, tabii ki, etrafında bir manyetik alan vardır.
- Tom loves being around people.
- Tom insanların etrafında olmayı seviyor.
- We cut away all the grass and weeds around the church.
- Biz kilisenin etrafındaki bütün çimenleri ve yabani otları kestik.
- We all had a good time singing around the campfire.
- Hepimiz kamp ateşi etrafında şarkı söyleyerek iyi vakit geçirdik.
- There is a crowd of women around Tom.
- Tom'un etrafında bir kadın kalabalığı var.
- I feel at ease around Tom.
- Tom'un etrafında rahat hissediyorum.
- Tom, Mary, John and Alice were sitting around the table, playing cards.
- Tom, Mary, John ve Alice masanın etrafında oturmuş kart oynuyorlardı.
- Copernicus believed the Earth and other planets moved around the Sun.
- Kopernik, Dünya'nın ve diğer gezegenlerin Güneş'in etrafında hareket ettiğine inanıyordu.
- Tom and his friends sat around the fire, talking about the good old days.
- Tom ve arkadaşları ateşin etrafında oturmuş, eski güzel günlerden bahsediyorlardı.
- We sang songs around the campfire.
- Kamp ateşinin etrafında şarkılar söyledik.
- When I kiss you, I forget the world around us.
- Seni öperken etrafımızdaki dünyayı unutuyorum.
- They're sunbathing around the pool.
- Onlar havuzun etrafında güneşleniyorlar.
- The helicopter was flying around the field.
- Helikopter sahanın etrafında uçuyordu.
- There used to be big trees around the pond.
- Göletin etrafında büyük ağaçlar vardı.
- Tom can see the many weeds that had grown up around the house.
- Tom evin etrafında büyüyen yabani otları görebiliyor.
- The Sun—in fact, our whole solar system—orbits around the center of the Milky Way Galaxy.
- Güneş, daha doğrusu tüm Güneş sistemi, Samanyolu galaksisinin merkezi etrafında dönmektedir.
- Tom walked around the lake.
- Tom gölün etrafında yürüdü.
- Her dogs were running around the house.
- Onun köpekleri evin etrafında koşuyorlardı.
- We formed a circle around the teacher.
- Öğretmenin etrafında bir çember oluşturduk.
- Sami needed other people around him.
- Sami'nin etrafında başka insanlara ihtiyacı vardı.
- I wouldn't say that around Tom if I were you.
- Yerinde olsam onu Tom'un etrafında söylemezdim.
- The children are singing around the campfire.
- Çocuklar kamp ateşinin etrafında şarkı söylüyorlar.
- The earth travels in an orbit around the sun.
- Dünya güneşin etrafında bir yörüngede hareket eder.
- We ran around the fountain in the park.
- Parktaki çeşmenin etrafında koştuk.
- I really want to be around you.
- Gerçekten senin etrafında olmak istiyorum.
- Mary is always trying to boss everyone around.
- Mary her zaman etrafındaki herkese patronluk taslamaya çalışıyor.
- A good programmer will influence everyone around him.
- İyi bir programcı etrafındaki herkesi etkileyecektir.
- His pessimism depressed those around him.
- Onun karamsarlığı etrafındakilerin moralini bozdu.
- The two squirrels chased each other around the trunk of a large tree.
- İki sincap büyük bir ağacın gövdesinin etrafında birbirlerini kovaladılar.
- The line was huge and stretched all the way around the block.
- Sıra büyüktü ve blok etrafındaki bütün yolda uzanıyordu.
- You need to be extra careful around Tom.
- Tom'un etrafında ekstra dikkatli olman gerekiyor.
- Do you eat spaghetti by twirling it around your fork?
- Spagettiyi çatalınızın etrafında döndürerek mi yersiniz?
- Sometimes I feel like a burden on the people around me.
- Bazen etrafımdaki insanlara yük olduğumu hissediyorum.
- I walked around the block.
- Bloğun etrafında yürüdüm.
- Boys flocked to the attractive woman like flies around a honeypot.
- Erkekler çekici kadına bal küpünün etrafındaki sinekler gibi üşüştüler.
- Tom, Mary, John and Alice sat around the fire.
- Tom, Mary, John ve Alice ateşin etrafında oturdular.
- His dog ran around in the yard.
- Onun köpeği bahçenin etrafında koştu.
- When we're children, everything around us looks so big.
- Biz çocukken etrafımızdaki her şey çok büyük görünür.
- The movement of the sun around the earth is an illusion.
- Güneşin dünya etrafındaki hareketi bir yanılsamadır.
- Sami fooled every person around him, including his wife.
- Sami, karısı da dahil olmak üzere etrafındaki herkesi kandırdı.
- Fadil always wanted to be around Layla.
- Fadıl her zaman Leyla'nın etrafında olmak istiyordu.
- The earth moves around the sun.
- Dünya güneşin etrafında hareket eder.
- We sang songs around the campfire.
- Kamp ateşinin etrafında şarkılar söylerdik.
- Around the city ran a river.
- Şehrin etrafında bir nehir akardı.
- I can't be around smoke.
- Dumanın etrafında duramam.
- I'm going to miss having you around the house.
- Evin etrafında olmanı özleyeceğim.
- The teacher gathered his students around him.
- Öğretmen öğrencilerini kendi etrafında topladı.
- There are many iguanas around the house.
- Evin etrafında bir sürü iguana var.
- They were sitting around the table.
- Masanın etrafında oturuyorlardı.
- It goes around the sun in 365 days.
- Güneşin etrafında 365 günde döner.
- Barley and wheat grow in the fields around the village.
- Köyün etrafındaki tarlalarda arpa ve buğday yetişir.
- I love being around him.
- Onun etrafında olmayı seviyorum.
- The story revolves around a mysterious adventure.
- Hikaye, gizemli bir macera etrafında gelişiyor.
- He had great influence on those around him.
- Etrafındakiler üzerinde büyük etkisi vardı.
- I can't be around you anymore.
- Artık senin etrafında olamam.
- When I kiss you, I forget the world around us.
- Seni öptüğümde, etrafımızdaki dünyayı unutuyorum.
- I like being around kids.
- Ben çocukların etrafında olmayı seviyorum.
- We sang around the fire when it got dark.
- Hava karardığında ateşin etrafında şarkı söyledik.
- The campers sat around the campfire.
- Kampçılar kamp ateşinin etrafında oturdu.
- His pessimism depressed those around him.
- Karamsarlığı etrafındakileri üzüyordu.
- There are a lot of trees around the pond.
- Göletin etrafında bir sürü ağaç var.
- He may be jogging around the park.
- Parkın etrafında koşuyor olabilir.
- Tom lives right around the corner.
- Tom tam köşenin etrafında yaşıyor.
- Tall pine trees make a ring around the lake.
- Uzun çam ağaçları, gölün etrafında bir halka oluşturur.
- Walk around the park five times.
- Parkın etrafında beş kez yürü.
- The Sphinx began to walk around him.
- Sfenks onun etrafında yürümeye başladı.
- Tom was singing with the children sitting around the campfire.
- Tom kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla şarkı söylüyordu.
- Everyone was sitting around the table.
- Herkes masanın etrafında oturuyordu.
- People around me say that you are very outgoing.
- Etrafımdaki insanlar senin çok dışa dönük olduğunu söylüyor.
- I like being around kids.
- Çocukların etrafında olmayı seviyorum.
- I've been around.
- Etrafımdaydım.
- Barley and wheat grow in the fields around the village.
- Arpa ve buğday köyün etrafındaki tarlalarda büyür.
- The sheep is white with black rings around her eyes.
- Koyun beyaz ve gözlerinin etrafında siyah halkalar var.
- Nobody wants to be around him.
- Kimse onun etrafında olmak istemiyor.
- We sang around the fire when it got dark.
- Hava kararınca ateşin etrafında şarkı söyledik.
- Pay attention to what others around you are doing.
- Etrafınızdakilerin ne yaptığına dikkat edin.
- Everything around me reminds me of you.
- Etrafımdaki her şey bana seni hatırlatıyor.
- In the future, humans will use spaceships to travel around the galaxy at speeds faster than light.
- Gelecekte insanlar galaksi etrafında ışıktan daha hızlı seyahat etmek için uzay gemileri kullanacaklar.
- There's a fence around my house.
- Evimin etrafında bir çit var.
- Tom adjusted the scarf around his neck.
- Tom boynunun etrafındaki fuları düzeltti.
- The fox sneaks around the house.
- Tilki evin etrafında gizlice dolaşıyor.
- The earth goes around the sun, it doesn't around the moon.
- Dünya güneşin etrafında döner, ayın etrafında değil.
- My grandson's toys are spread all around the house.
- Erkek torunumun oyuncakları evin etrafında yayılır.
- There are nine planets travelling around the sun, the earth being one of them.
- Güneşin etrafında dönen dokuz gezegen vardır,Dünya onlardan biridir.
- I'm used to being around a lot of people.
- Etrafımda bir sürü insan olmasına alışkınım.
- With so many people around he naturally became a bit nervous.
- Etrafında bu kadar çok insan varken doğal olarak biraz gerginleşti.
- We learned that the moon goes around the earth.
- Ayın dünyanın etrafında döndüğünü öğrendik.
- With that big nose, he finishes the air around.
- O büyük burnuyla, etrafındaki havayı bitirir.
- It was believed that the sun went around the earth.
- Güneşin dünyanın etrafında döndüğüne inanılırdı.
- Sami always wanted to be around his grandchildren.
- Sami her zaman torunlarının etrafında olmak istemişti.
- You have to be extra careful around Tom.
- Tom'un etrafında ekstra dikkatli olmak zorundasın.
- He lives somewhere around the park.
- Parkın etrafında bir yerde yaşıyor.
- Sami performed tawaf around the Kaaba seven times.
- Sami Kâbe'nin etrafında yedi kez tavaf etti.
- Mary can't stand it when Tom hovers around her while she's cooking.
- Mary yemek yaparken Tom'un etrafında dolanmasına dayanamaz.
- Epinephrine can save someone's life by relaxing the muscles around the airways and preventing them from closing completely.
- Epinefrin, solunum yollarının etrafındaki kasları gevşeterek ve tamamen kapanmalarını önleyerek birinin hayatını kurtarabilir.
- Nobody wants to be around her.
- Kimse onun etrafında olmak istemiyor.
- It goes around the sun in 365 days.
- Güneşin etrafında 365 günde dönüyor.
- The earth goes around the sun.
- Dünya güneşin etrafında döner.
- Tom and Mary walked around the lake holding hands.
- Tom ve Mary el ele tutuşarak göl etrafında yürüdüler.
- Math and science were invented by humans to describe and understand the world around us.
- Matematik ve bilim insanlar tarafından etrafımızdaki dünyayı tanımlamak ve anlamak için icat edilmiştir.
- Tom walked around the island.
- Tom adanın etrafında yürüdü.
- Tom and his friends sat around the campfire and sang songs.
- Tom ve arkadaşları kamp ateşinin etrafında oturdu ve şarkılar söyledi.
- I don't like being around poor people.
- Yoksul insanların etrafında olmaktan hoşlanmam.
- There are tulips around the steel building.
- Çelik binanın etrafında lâleler var.
- Tom always seems uncomfortable around children.
- Tom her zaman çocukların etrafında rahatsız gibi görünüyor.
- Tom and Mary walked around the sand dunes.
- Tom ve Mary kum tepelerinin etrafında yürüdüler.
- He made a journey around the world.
- Dünya etrafında bir yolculuk yaptı.
- There used to be some big trees around the pond.
- Eskiden göletin etrafında büyük ağaçlar vardı.
- Tom told the men sitting around the table that he'd never played poker before.
- Tom masanın etrafında oturan erkeklere daha önce hiç poker oynamadığını söyledi.
- The whole family was sitting around the campfire.
- Bütün aile kamp ateşinin etrafında oturuyordu.
- There are daisies around the steel building.
- Çelik binanın etrafında papatyalar var.
- The villagers are dancing around the Maypole.
- Köylüler mayıs direğinin etrafında dans ediyor.
- I like to be around people.
- İnsanların etrafında olmayı seviyorum.
- You have to be extra careful around him.
- Onun etrafında ekstra dikkatli olmak zorundasın.
- We've walked all around the lake.
- Biz gölün etrafında yürüdük.
- Everyone crowded around the fantastic dancer.
- Herkes fantastik dansçının etrafında toplanmıştı.
- Tom wondered how many times Mary was going to run around the track.
- Tom Mary'nin parkurun etrafında kaç kez koşacağını merak ediyordu.
- Sami was walking around the house.
- Sami evin etrafında yürüyordu.
- Sami hunted around the house to find the money.
- Sami parayı bulmak için evin etrafında ava çıktı.
- The house had a stone wall around it.
- Evin etrafında taş bir duvar vardı.
- A crowd soon gathered around the fire engine.
- Çok geçmeden itfaiye aracının etrafında bir kalabalık toplandı.
- We walked around the pond.
- Göletin etrafında yürüdük.
- For the sake of those around you, please refrain from smoking in the office.
- Etrafınızdakilerin iyiliği için lütfen ofiste sigara içmeyin.
- Don't run around the house.
- Evin etrafında koşma.
- The dog is walking around the table.
- Köpek, masanın etrafında yürüyor.
- The children were sitting around the campfire singing songs.
- Çocuklar kamp ateşinin etrafında oturmuş şarkılar söylüyorlardı.
- The earth moves around the sun.
- Dünya, Güneş'in etrafında döner.
- I feel at ease around him.
- Ben onun etrafında kendimi rahat hissediyorum.
- Bob is kind to those around him.
- Bob etrafındakilere karşı naziktir.
- Nobody wants to be around you.
- Kimse senin etrafında olmak istemiyor.
- Around the city ran a river.
- Şehrin etrafından bir nehir geçiyordu.
- Be kind to those around you.
- Etrafınızdakilere karşı nazik olun.
- They're sunbathing around the pool.
- Havuzun etrafında güneşleniyorlar.
- I saw a number of people around the police box.
- Polis kulübesinin etrafında çok sayıda insan gördüm.
- We learned that the earth goes around the sun.
- Dünya'nın güneş'in etrafında döndüğünü öğrendik.
- Tom always likes to joke around.
- Tom her zaman etrafında şaka yapmayı sever.
- Tom can't walk around the pond, because he drives to work.
- Tom göletin etrafında yürüyemiyor, çünkü o arabayla işe gidiyor.
- Tom walked around the block in his ugg boots.
- Tom ugg botlarıyla blok etrafında yürüdü.
- All his family was around him when he died.
- Öldüğü zaman tüm ailesi onun etrafındaydı.
- Tom told the men sitting around the table that he'd never played poker before.
- Tom masanın etrafında oturan insanlara daha önce hiç poker oynamadığını söyledi.
- I don't want to be around Tom.
- Tom’un etrafında olmak istemiyorum.
- I ran around the field.
- Sahanın etrafında koştum.
- I want to be around you.
- Etrafınızda olmak istiyorum.
- The Sun - in fact, our whole solar system - orbits around the center of the Milky Way Galaxy.
- Güneş, aslında tüm güneş sistemimiz, Samanyolu Galaksisi'nin merkezi etrafında döner.
- The skaters glided rapidly around the rink.
- Patenciler pistin etrafında hızla kayıyorlardı.
- The campers sang songs around the campfire.
- Kampçılar kamp ateşi etrafında şarkılar söyledi.
- They sang songs around the fire.
- Ateşin etrafında şarkılar söylediler.
- He was singing with the children sitting around the campfire.
- Kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla şarkı söylüyordu.
- The silver balls are around the red ball.
- Gümüş toplar kırmızı topun etrafında.
- They clustered around the fire.
- Ateşin etrafında kümelendiler.
- Tom and Mary held hands as they skated around the rink.
- Tom ve Mary pistin etrafında kayarken el ele tutuştular.
- Tom, Mary and John are seated around the table.
- Tom, Mary ve John masanın etrafında oturmuş.
- The students around her were talking about the test.
- Etrafındaki öğrenciler sınav hakkında konuşuyorlardı.
- Many moons orbit around Saturn.
- Satürn'ün etrafında birçok uydu dolanır.
- In India, there are lots of rural areas around big towns.
- Hindistan'da büyük şehirlerin etrafında bir sürü kırsal alan var.
- They are like flies around a honeypot.
- Onlar bir bal küpü etrafındaki sinekler gibi.
- We ran around the fountain in the park.
- Parktaki fıskiyenin etrafında koştuk.
- Sami dominated the people around him.
- Sami etrafındaki insanlara hükmediyordu.
- I really want to be around you.
- Ben gerçekten senin etrafında olmak istiyorum.
- He conducted us on a tour around the lake.
- Bize gölün etrafında bir tur yaptırdı.
Show More (354)
|
2 |
around |
yaklaşık |
adv. |
|
- I would remind everyone that we are admitting around 100 million people to the Union at one time.
- Herkese tek seferde yaklaşık 100 milyon kişiyi Birliğe kabul ettiğimizi hatırlatmak isterim.
- In 1999, around 190.000 tonnes were brought in.
- 1999 yılında yaklaşık 190.000 ton getirilmiştir.
- In order to complete the network that is currently planned an investment of around EUR 400 billion would be required.
- Şu anda planlanan ağın tamamlanması için yaklaşık 400 milyar avro yatırım yapılması gerekecektir.
- I was in the region of Lorraine at the time of this terrible storm which destroyed around 20% of deciduous forest.
- Yaprak döken ormanların yaklaşık %20'sini yok eden bu korkunç fırtına sırasında Lorraine bölgesindeydim.
- After all, a lorry does around 150 000 kilometres a year.
- Sonuçta, bir kamyon yılda yaklaşık 150.000 kilometre yol yapıyor.
- The USA uses most water, consuming around 296 litres per person per day.
- En çok su kullanan ülke olan ABD'de kişi başına günde yaklaşık 296 litre su tüketilmektedir.
- Outstanding commitments now amount to around EUR 107 billion, or more than the EU's total budget for one year.
- Devam eden taahhütler şu anda yaklaşık 107 milyar avro veya AB'nin bir yıllık toplam bütçesinden daha fazladır.
- In Germany, for around 100 years from the advent of trademarks we had international exhaustion.
- Almanya'da, ticari markaların ortaya çıkışından itibaren yaklaşık 100 yıl boyunca uluslararası tükenmişlik yaşadık.
- Around 20% of production could be saved simply by using energy-saving windows.
- Sadece enerji tasarruflu pencereler kullanılarak üretimin yaklaşık %20'sinden tasarruf edilebilir.
- In the case of Alitalia, there is talk of around 5000 redundancies but all the airlines have been affected.
- Alitalia örneğinde yaklaşık 5000 işten çıkarmadan bahsediliyor ancak tüm havayolları bundan etkilenmiş durumda.
- Aggregate catches in 1996 were around 500 000 tonnes, approximately 8% of the EU total.
- Toplam av miktarı 1996 yılında 500.000 ton civarındaydı ve AB toplamının yaklaşık %8'ini oluşturuyordu.
- Public investments have fallen in the European Union to around one measly percentage point of GDP.
- Avrupa Birliği'nde kamu yatırımları GSYİH'nin yaklaşık yüzde birine düşmüştür.
- Each year the EU gets around 100 000 fewer new students than the United States.
- AB her yıl Amerika Birleşik Devletleri'nden yaklaşık 100.000 daha az yeni öğrenci almaktadır.
- And there are now around a thousand of them.
- Ve şu anda bunlardan yaklaşık bin tane var.
- Around 70%of those employed through temporary work agencies are on permanent contracts.
- Geçici iş ajansları aracılığıyla istihdam edilenlerin yaklaşık %70'i daimi sözleşmelerle çalışmaktadır.
- Around 45% of that country's exports come to the European Union.
- Bu ülkenin ihracatının yaklaşık %45'i Avrupa Birliği'ne yapılmaktadır.
- Significantly below the level of around 7% during the period 1995-1997.
- 1995-1997 döneminde yaklaşık %7 olan seviyenin önemli ölçüde altındadır.
- At present, the German Basic Law does not permit us to accept around 17 of the proposed amendments.
- Halihazırda Alman Anayasası, önerilen değişikliklerin yaklaşık 17'sini kabul etmemize izin vermemektedir.
- Around 12 million people in the EU are reported to have been subjected to bullying at work.
- AB'de yaklaşık 12 milyon kişinin iş yerinde zorbalığa maruz kaldığı bildirilmektedir.
- By way of comparison, the annual budget of Saxony Free State is around EUR 15 billion.
- Karşılaştırma yapmak gerekirse, Saksonya Serbest Eyaleti'nin yıllık bütçesi yaklaşık 15 milyar Euro'dur.
- The Commission has contributed EUR 22.5 million to the repair work, which cost around EUR 200 million.
- Komisyon, yaklaşık 200 milyon Euro'ya mal olan onarım çalışmalarına 22,5 milyon Euro katkıda bulunmuştur.
- It has been estimated that around EUR 45 million in earnings per annum will be available for these purposes.
- Bu amaçlar için yılda yaklaşık 45 milyon Euro gelir elde edileceği tahmin edilmektedir.
- Turkey holds around 90 days of oil imports which is approximately in line with Community regulations.
- Türkiye, Topluluk düzenlemelerine uygun olarak, yaklaşık 90 günlük petrol ithalatına sahiptir.
- This amounts to around EUR 10 billion, a significant amount of money.
- Bu miktar yaklaşık 10 milyar Euro gibi önemli bir meblağa tekabül etmektedir.
- There are around 100 000 tobacco farms.
- Yaklaşık 100.000 tütün çiftliği var.
- Over the last three years we have provided assistance of around EUR 10 million annually.
- Son üç yılda yılda yaklaşık 10 milyon avro tutarında yardım sağladık.
- The wage gap between men and women of around 30% still remains.
- Erkekler ve kadınlar arasındaki yaklaşık %30'luk ücret farkı hala devam etmektedir.
- The two previous massive decommissioning rounds have reduced the British white fish fleet by around 40%.
- Daha önceki iki büyük hizmet dışı bırakma turu İngiliz beyaz balık filosunu yaklaşık %40 oranında azaltmıştır.
- This amounts to around EUR 10 billion, a significant amount of money.
- Bu da yaklaşık 10 milyar Avro gibi önemli bir miktara tekabül etmektedir.
- In Hebron, the army is preparing to destroy around one hundred houses bordering the prayer route.
- El Halil'de ordu, ibadet güzergahını çevreleyen yaklaşık yüz evi yıkmaya hazırlanıyor.
- Malaria, a disease that reappeared in the 1970s, kills around one million people a year.
- 1970'lerde yeniden ortaya çıkan bir hastalık olan sıtma, yılda yaklaşık bir milyon insanın ölümüne neden olmaktadır.
- That implies a capital inflow of around EUR 80 billion for these countries.
- Bu da bu ülkeler için yaklaşık 80 milyar Euro'luk bir sermaye girişi anlamına gelmektedir.
- The earth's average surface temperature rose by around 0.06o Celsius during the 20th century.
- Dünyanın ortalama yüzey sıcaklığı 20. yüzyıl boyunca yaklaşık 0.06o Santigrat artmıştır.
- From 2006 onwards these assurances will increase the total aid volume by around 25% annually.
- 2006 yılından itibaren bu güvenceler toplam yardım hacmini yılda yaklaşık %25 oranında artıracaktır.
- It has also offered the relatives of the victims the prospect of an aid package amounting to around EUR 35 million.
- Ayrıca kurbanların yakınlarına yaklaşık 35 milyon Euro tutarında bir yardım paketi sunmuştur.
- Coasts are not conurbation areas, but nevertheless around one third of the EU population live in coastal regions today.
- Kıyılar şehir merkezi değildir ancak yine de bugün AB nüfusunun yaklaşık üçte biri kıyı bölgelerinde yaşamaktadır.
- Translations into 19 Community languages, excluding Maltese, would cost around EUR 31,500 per patent.
- Maltaca hariç 19 Topluluk diline yapılacak çeviriler patent başına yaklaşık 31.500 Avro'ya mal olacaktır.
- This corresponds to around 17% of municipal solid waste and 3% of the total waste generation by weight.
- Bu, belediye katı atıklarının yaklaşık %17'sine ve ağırlık olarak toplam atık üretiminin %3'üne karşılık gelmektedir.
- Cheap services with wage costs around 60% lower will be a tremendous challenge for SMEs and craft trades.
- Ücret maliyetleri yaklaşık %60 daha düşük olan ucuz hizmetler, KOBİ'ler ve zanaatkarlar için büyük bir zorluk olacaktır.
- Around three-quarters of these students apply to universities in the three countries to which I have referred.
- Bu öğrencilerin yaklaşık dörtte üçü, sözünü ettiğim üç ülkedeki üniversitelere başvurmaktadır.
- Since 1997, around 10 million new jobs have been created.
- 1997'den bu yana yaklaşık 10 milyon yeni iş yaratılmıştır.
- Ten years ago coffee-producing countries received around one-third of every dollar spent on coffee.
- On yıl önce kahve üreticisi ülkeler kahve için harcanan her doların yaklaşık üçte birini alıyordu.
- The European integration project is now around half a century old.
- Avrupa entegrasyon projesi yaklaşık yarım asırlık bir geçmişe sahiptir.
- The annex covering the actions undertaken under the three priorities run to around 40 pages.
- Üç öncelik kapsamında üstlenilen eylemleri kapsayan ek yaklaşık 40 sayfadan oluşmaktadır.
- Around 80% do their military service and a little over 10% are excused.
- Yaklaşık %80'i askerlik hizmetini yerine getirmekte, %10'dan biraz fazlası ise mazeretli sayılmaktadır.
- All together there are around 5100 Auditors/Controllers performing audit tasks in Turkey.
- Türkiye'de toplamda yaklaşık 5100 Denetçi/Kontrolör denetim görevi yürütmektedir.
- That implies a growth of around 180% in just four years.
- Bu da sadece dört yıl içinde yaklaşık %180'lik bir büyüme anlamına gelmektedir.
- EUR 11 billion means that we have a budget underspend of around 10%.
- 11 milyar avro, yaklaşık %10'luk bir bütçe açığımız olduğu anlamına gelmektedir.
- The annex covering the actions undertaken under the three priorities run to around 40 pages.
- Üç öncelik kapsamında gerçekleştirilen eylemleri kapsayan ek yaklaşık 40 sayfadan oluşmaktadır.
- This applied to a sum of around EUR 1 billion in 1999.
- Bu, 1999 yılında yaklaşık 1 milyar Euro'luk bir meblağa uygulanmıştır.
- There's around 6 billion people in the world.
- Dünyada yaklaşık 6 milyar insan var.
- Tom is around thirty, isn't he?
- Tom yaklaşık otuz yaşında, değil mi?
- The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830.
- Yaklaşık 1830 yılında aile, anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.
- In the whole world, there are now around 200,000 centenarians.
- Tüm dünyada şu anda yaklaşık 200.000 asırlık insan var.
- Around 29% of Okinawans live to be a 100.
- Okinawalıların yaklaşık %29'u 100 yaşına kadar yaşıyor.
- It's going to cost around thirty dollars.
- Bu yaklaşık otuz dolara mal olacak.
- Tom is around thirty years old.
- Tom yaklaşık otuz yaşında.
- He'll be here around four o'clock.
- Yaklaşık dörtte burada olacak.
- The meeting kicks off around 9 o'clock in the morning.
- Toplantı yaklaşık sabah 9.00'da başlar.
- The recommended tyre pressure of the average car is around 32 psi.
- Ortalama bir araba için önerilen lastik basıncı yaklaşık 32 psi'dir.
- It'll cost around thirty dollars.
- Yaklaşık 30 dolara mal olacak.
- We spoke for around three hours.
- Yaklaşık üç saat konuştuk.
- It'll cost around ten thousand yen.
- Yaklaşık on bin yen tutacak.
- Tom weighs around 300 pounds.
- Tom yaklaşık 300 pound ağırlığında.
- Around 29% of Okinawans live to be a 100.
- Okinawalılar'ın yaklaşık %29'u 100 yaşına kadar yaşar.
- The last time I saw Tom was yesterday around lunchtime.
- Tom'u son gördüğümde yaklaşık dün öğle yemeği zamanıydı.
- It's going to cost around thirty dollars.
- Yaklaşık 30 dolara mal olacak.
- It will cost around 10,000 yen.
- Yaklaşık 10,000 yen tutacak.
- It costs around thirty Euros.
- Yaklaşık 30 Euro tutuyor.
- This tree measures three meters around.
- Bu ağaç yaklaşık üç metre boyunda.
- Sami will receive around 13,000 dollars.
- Sami yaklaşık 13.000 dolar alacak.
- Tom guessed that Mary was around thirty years old.
- Tom, Mary'nin yaklaşık otuz yaşında olduğunu tahmin etti.
- We met in a chat room, around ten years ago.
- Yaklaşık on yıl önce bir sohbet odasında tanışmıştık.
- The witness says that the vandal was around 18 years old.
- Tanık, vandalın yaklaşık 18 yaşında olduğunu söylüyor.
- Around 300 people were arrested.
- Yaklaşık 300 kişi tutuklandı.
- In the brain there are around one hundred billion neurons.
- Beyinde yaklaşık yüz milyar nöron vardır.
- Around half of middle-school students in Japan have mobile phones, but if you look at those in high school then 97% have them.
- Japonya'da ortaokul öğrencilerinin yaklaşık yarısında cep telefonu var ama lise öğrencilerine bakarsanız bu oran yüzde 97'ye çıkıyor.
- Around half of middle-school students in Japan have mobile phones, but if you look at those in high school then 97% have them.
- Japonya'daki ortaokul öğrencilerinin yaklaşık yarısında cep telefonu var, ancak lisedekilere bakarsanız %97'sinde var.
- That hat cost around fifty dollars.
- Bu şapkanın fiyatı, yaklaşık 50 dolar.
- Around half of the audience were female.
- İzleyicilerin yaklaşık yarısı kadındı.
- Around two-thirds of our body is made up of water.
- Vücudumuzun yaklaşık üçte ikisi sudan oluşur.
- We met in a chat room, around ten years ago.
- Yaklaşık on yıl önce bir sohbet odasında tanıştık.
- Around half of the audience were female.
- Seyircilerin yaklaşık yarısı kadındı.
- This watch band costs around fifty thousand yen.
- Bu saatin kordonu yaklaşık elli bin yen.
- A trip to Hawaii costs around 200 dollars.
- Hawaii gezisi yaklaşık 200 dolar tutar.
- She hadn't seen her sister since around 4 P.M.
- O yaklaşık 16.00'dan beri kız kardeşini görmedi.
- There's around 6 billion people in the world.
- Dünyada yaklaşık olarak 6 milyar insan var.
- There are around three thousand mosques in Istanbul.
- İstanbul'da yaklaşık üç bin tane cami var.
- A trip to Hawaii costs around 200 dollars.
- Hawaii'ye bir gezi yaklaşık 200 dolar tutuyor.
- He'll call me around six.
- O yaklaşık saat altıda beni arar.
- I have around thirty of them.
- Bende onlardan yaklaşık otuz tane var.
- It will cost around fifteen dollars.
- Yaklaşık on beş dolara mal olacak.
- They arrested the culprit around six months later.
- Suçlu yaklaşık altı ay sonra tutuklandı.
- In the brain there are around one hundred billion nerve cells.
- Beyinde yaklaşık yüz milyar sinir hücresi vardır.
- They arrested the culprit around six months later.
- Suçluyu yaklaşık altı ay sonra tutukladılar.
- I arrived in Kobe around two thirty.
- Yaklaşık iki otuzda Kobe'ye vardım.
- It'll cost around thirty dollars.
- Bu yaklaşık otuz dolara mal olacak.
- It'll cost around ten thousand yen.
- Bu yaklaşık on bin yene mal olacak.
- My older brother started to take interest in Japanese folk songs when he was around 12 years old.
- Benim abim yaklaşık 12 yaşındayken Japon halk şarkılarına ilgi duymaya başladı.
- Sami will receive around 13,000 dollars.
- Sami yaklaşık 13,000 dolar alacak.
- We spoke for around three hours.
- Biz yaklaşık üç saat boyunca konuştuk.
- This watch band costs around fifty thousand yen.
- Bu saat kordonunun fiyatı yaklaşık 50.000 ¥.
Show More (99)
|
3 |
around |
çevrede |
adv. |
|
- They have a higher standard of living than those around them and make greater demands on their government.
- Çevrelerindekilerden daha yüksek bir yaşam standardına sahipler ve hükümetlerinden daha fazla talepte bulunuyorlar.
- You must be aware that it is very foggy around Strasbourg and I have been told that many Members are not here.
- Strazburg çevresinde havanın çok sisli olduğunun ve birçok Üyenin burada olmadığının farkında olmalısınız.
- There have been noises in and around the European Convention that Article 95 should be amended.
- Avrupa Konvansiyonu çevresinde ve içinde Madde 95'in değiştirilmesi gerektiğine dair sesler duyuldu.
- This has given rise to increased interest in the EU in the world around us.
- Bu durum, çevremizdeki dünyada AB'ye olan ilginin artmasına yol açmıştır.
- Tens of thousands of big mature cod are being caught around the Faroes and Iceland where they have no CFP.
- CFP'nin olmadığı Faroe Adaları ve İzlanda çevresinde on binlerce büyük ve olgun morina balığı yakalanmaktadır.
- Intercommunal violence has flared up recently around the town of Poso.
- Poso kasabası çevresinde son zamanlarda toplumlar arası şiddet olayları alevlendi.
- We have to take into account what is going on in the world around us.
- Çevremizdeki dünyada neler olup bittiğini dikkate almalıyız.
- From which I conclude that our security around the entrance is far from guaranteed.
- Buradan, giriş çevresindeki güvenliğimizin garanti altında olmadığı sonucuna varıyorum.
- They are distributed on the continental slopes or around sea mounts.
- Kıta yamaçlarında veya deniz dağlarının çevresinde dağılım gösterirler.
- With 3,000 miles of coastline around Ireland, the possibility of illicit drug smuggling is always present.
- İrlanda'nın çevresindeki 3,000 millik sahil şeridinde yasadışı uyuşturucu kaçakçılığı ihtimali her zaman mevcuttur.
- We now turn to a Commission proposal to further reduce noise in and around airports.
- Şimdi havaalanları ve çevresindeki gürültünün daha da azaltılmasına yönelik Komisyon teklifine geçiyoruz.
- In terms of its content, however, I should also like to comment on what we have witnessed around Parliament today.
- Bununla birlikte, içeriği açısından, bugün Parlamento çevresinde tanık olduklarımız hakkında da yorum yapmak istiyorum.
- You can also participate in community and educational projects in and around the capital city, San Jose.
- Başkent San Jose ve çevresindeki toplum ve eğitim projelerine de katılabilirsiniz.
- Not a single green plant around.
- Çevrede tek bir yeşil bitki bile yok.
- Meze are small dishes served in many countries around the Mediterranean.
- Meze Akdeniz çevresinde birçok ülkede verilen küçük yemeklerdir.
- Tom was always shy around girls.
- Tom her zaman kızların çevresinde utangaçtı.
- For the sake of those around you, please refrain from smoking in the office.
- Çevrenizdeki kişilerin hatırına, lütfen ofiste sigara içmekten kaçının.
- The Earth is thicker around the equator.
- Dünya ekvator çevresinde daha kalındır.
- Take a look around you.
- Çevrenize bir göz atın.
- I haven't been around much.
- Çevrede fazla bulunmadım.
- Pay attention to what others around you are doing.
- Çevrenizdekilerin ne yaptığına dikkat edin.
- The airspace around the airport was closed temporarily.
- Havaalanı çevresindeki hava sahası geçici olarak kapatıldı.
- The astronaut is in orbit around the Earth.
- Astronot, dünya'nın çevresindeki yörüngede bulunuyor.
- Noise is the most serious problem for those who live around the airports.
- Gürültü, havaalanlarının çevresinde yaşayanlar için en ciddi sorun.
- The birds are flying around.
- Çevrede kuşlar uçuyorlar.
- How many times have I told you not to mention Tom's name around me?
- Sana kaç kez çevremde Tom'un adından bahsetmemeni söyledim.
- Math and science were invented by humans to describe and understand the world around us.
- Matematik ve bilim çevremizdeki dünyayı tanımlamak ve anlamak için insanlar tarafından icat edildi.
- Tom always gets nervous when Mary is around.
- Tom, Mary çevresinde iken her zaman sinirlenir.
- We don't want any radiation around.
- Çevrede hiç radyasyon istemiyoruz.
- Most people around here have no electricity.
- Bu çevredeki çoğu insanın elektriği yok.
- Tom and his friends rode their bicycles together around the neighborhood.
- Tom ve arkadaşları mahalle çevresinde birlikte bisiklet sürdü.
- Earthshine is brightest on the nights around the new moon.
- Güneş ışığı, yeni ayın çevresindeki gecelerde en aydınlıktır.
- He is different from the people around him.
- Çevresindeki insanlardan farklıdır.
- All the children sat around the fire.
- Bütün çocuklar ateşin çevresinde oturdular.
- Layla would never feel secure when Sami is around.
- Sami çevredeyken Leyla asla kendini güvende hissetmezdi.
- We know our way around the city.
- Şehrin çevresindeki yolumuzu biliyoruz.
- Try to stay a bit more alert to what goes on around you.
- Çevrenizde neler olup bittiğine biraz daha dikkat etmeye çalışın.
- There were plenty of role models all around us.
- Hepimizin çevresinde pek çok rol modeli vardı.
- Sami has made a number of enemies around town.
- Sami kasaba çevresinde birçok düşman edindi.
- There was a thick fog around.
- Çevrede yoğun bir sis vardı.
- He explored the region around the South Pole.
- Güney Kutbu çevresindeki bölgeyi keşfetti.
- No one is around.
- Çevrede kimse yok.
- We cut away all the grass and weeds around the church.
- Kilisenin çevresindeki tüm otları ve zararlı bitkileri budadık.
- I'll see them around.
- Onları çevrede göreceğim.
- They know their way around the city.
- Şehrin çevresindeki yollarını biliyorlar.
- We learned that the moon goes around the earth.
- Ay'ın dünyanın çevresinde döndüğünü öğrendik.
- The students around her were talking about the test.
- Onun çevresindeki öğrenciler testten bahsediyordu.
- She arranges the buying and selling of houses in and around Deal.
- Deal ve çevresindeki evlerin alım satımını düzenliyor.
- He conducted us on a tour around the lake.
- O, gölün çevresinde bir tur düzenledi.
- Sami dominated the people around him.
- Sami çevresindeki insanlara egemen oldu.
- We have neighbors all around us.
- Bütün çevremizde komşularımız var.
- I plan to cycle around Shikoku next year.
- Gelecek yıl Shikoku çevresinde bisiklet sürmeyi planlıyorum.
- I can't be around you anymore.
- Artık sizin çevrenizde olamam.
- She must be somewhere around.
- Çevrede bir yerde olmalı.
- It was raining around Chicago.
- Şikago çevresinde yağmur yağıyordu.
- I'll see her around.
- Onu çevrede göreceğim.
- Shopping around has become a burden to him.
- Çevrede alışveriş onun için bir yük haline gelmiştir.
- Dan is the only rogue around here.
- Dan bu çevredeki tek dolandırıcıdır.
- Meze are small dishes served in many countries around the Mediterranean.
- Meze, Akdeniz çevresindeki birçok ülkede servis edilen küçük yemeklerdir.
- Tom doesn't want to be around Mary.
- Tom Mary'nin çevresinde olmak istemiyor.
- Everyone around the area works hard.
- Çevredeki herkes çok çalışır.
- The barbers around here are not good.
- Bu çevredeki berberler iyi değildirler.
- We haven't been around that long.
- Biz çevrede o kadar uzun bulunmadık.
- Tom has been to many places in and around Boston.
- Tom Boston ve çevresinde birçok yere gitmiştir.
- She knows her way around the city.
- Şehrin çevresindeki yolunu biliyor.
- There are many iguanas around the house.
- Evin çevresinde pek çok iguana var.
- Tom is the boss around here.
- Tom bu çevrenin patronudur.
- The airspace around the airport was closed temporarily.
- Havaalanı çevresindeki hava sahası geçici olarak kapatılmıştı.
- Nobody wants to be around her.
- Kimse onun çevresinde olmak istemiyor.
Show More (66)
|
4 |
around |
gibi |
prep. |
|
- At present, people are herded around Europe like animals.
- Şu anda insanlar Avrupa'da hayvanlar gibi güdülüyor.
- It simply passes around as it chooses.
- Düpedüz istediği gibi dolaşmaktadır.
- It simply passes around as it chooses.
- Sadece istediği gibi dolaşıyor.
- You didn't prance around like a ballerina for the whole week.
- Bütün hafta boyunca balerin gibi zıplamadın.
- You didn't prance around like a ballerina for the whole week.
- Hafta boyunca balerin gibi dolaşan sen değildin.
- You didn't prance around like a ballerina for the whole week.
- Bütün hafta boyunca balerin gibi dans etmedin.
- And then, one day I turn around and I see the whole real world.
- İstisna demek, pazarlama gibi bir yaşam alanı demek değildir.
- We will close around 7 p.m.
- Akşam 7 gibi kapatacağız.
- I'll call you around five o'clock.
- Beş gibi seni arayacağım.
- I get up around seven.
- Yedi gibi kalkıyorum.
- There doesn't seem to be anyone living around here.
- Buralarda yaşayan biri var gibi görünmüyor.
- Things haven't been the same around here since Tom left.
- Tom gittiğinden beri burada hiçbir şey eskisi gibi değil.
- It's not the same around here without you.
- Sensiz buralar eskisi gibi değil.
- It just won't be the same around here without you.
- Sensiz buralar eskisi gibi olmayacak.
- Tom has been running around the office like a chicken with its head cut off.
- Tom ofiste ne yapacağını bilmeden deli gibi koşturuyor.
- I will pick you up around six.
- Seni altı gibi alırım.
- Tom is going to call me around six.
- Tom beni altı gibi arayacak.
- Come by around three.
- Üç gibi gel.
- He'll be here around four o'clock.
- Saat dört gibi burada olacak.
- I'll call you around five o'clock.
- Seni saat beş gibi arayacağım.
- Nothing unusual seems to happen around here.
- Buralarda olağandışı bir şey olmuyor gibi.
- We're closing around 7 p.m.
- Akşam 7 gibi kapatıyoruz.
- The earliest I can come is around 3.
- En erken saat 3 gibi gelebilirim.
- I think that I'll be in Modena at around 9 o'clock.
- Sanırım saat 9 gibi Modena'da olacağım.
- Nothing ever seems to happen around here.
- Buralarda hiçbir şey olmuyor gibi.
- I ate lunch at around eleven because I was hungry.
- Öğle yemeğini 11 gibi yedim çünkü acıkmıştım.
- People have supper around eight-thirty in France.
- Fransa'da insanlar akşam yemeğini sekiz buçuk gibi yerler.
- I'll call you up around eight this evening.
- Bu akşam sekiz gibi seni ararım.
- I wasn't lazing around like some people.
- Ben bazıları gibi yan gelip yatmıyordum.
- I had lunch around eleven because I was hungry.
- Acıktığım için 11 gibi öğle yemeği yedim.
- Wake me around seven o'clock.
- Beni saat yedi gibi uyandır.
- Tom has been running around the office like a chicken with its head cut off.
- Tom ofiste deli danalar gibi koşturuyor.
- There doesn't seem to be anyone living around here.
- Buralarda yaşayan kimse yok gibi görünüyor.
- I'll come back at around 7 or 8 o'clock.
- Saat 7 ya da 8 gibi döneceğim.
- Things will never be the same around here after Tom leaves.
- Tom gittikten sonra buralarda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
- I'm arriving at the station around one thirty-five.
- Saat bir buçuk gibi istasyona varıyorum.
- Tom will call me around six.
- Tom beni altı gibi arayacak.
- She'll be available around four o'clock.
- Saat dört gibi müsait olur.
- I go to bed at around ten at night.
- Ben gece on gibi yatarım.
- I get off work around ten.
- Saat 10 gibi işten çıkıyorum.
- Around nine o'clock I'll be on my way back again.
- Saat dokuz gibi dönüş yolunda olacağım.
- Tom has been running around the office like a chicken with its head cut off.
- Tom ofiste kafası kesilmiş bir tavuk gibi koşturup duruyor.
- I arrived in Kobe around two thirty.
- Kobe'ye iki buçuk gibi vardım.
- The earliest I can come is around 3.
- En erken 3 gibi gelebilirim.
- I usually go to bed around 11 p.m.
- Genelde gece 11 gibi yatarım.
- He'll call me around six.
- Beni altı gibi arayacak.
- Things won't be the same around here after Tom leaves.
- Tom gittikten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
- Tom comes home at around six.
- Tom eve altı gibi gelir.
- I'll see you today, at around twelve.
- Bugün on iki gibi görüşürüz.
- He came back last night around nine.
- Dün gece dokuz gibi döndü.
- Why don't you come over around six or so?
- Neden altı gibi gelmiyorsun?
- Let's go at around five.
- Beş gibi gidelim.
- Laura pretended to get closer, only to turn around and run away at the last minute.
- Laura yaklaşıyormuş gibi yaptı ama son anda arkasını dönüp kaçtı.
- Tom used to follow Mary around like a puppy dog.
- Tom, Mary'yi yavru bir köpek gibi takip ederdi.
Show More (51)
|
5 |
around |
civarı |
adv. |
|
- The gross cost of personnel policy reform to 2006 will be around EUR111.9 million.
- Personel politikası reformunun 2006 yılına kadar brüt maliyeti 111.9 milyon Euro civarında olacaktır.
- The equivalent figure for emissions of SOx is around 80 percent.
- SOx emisyonları için eşdeğer rakam yüzde 80 civarındadır.
- In recent years our number of miners has dropped from twenty-four thousand to around eight thousand.
- Son yıllarda madenci sayımız yirmi dört binden sekiz bin civarına düşmüştür.
- The first refers to how we handle outstanding budget commitments, which now amount to something around EUR 110 billion.
- Birincisi, şu anda 110 milyar Avro civarında olan ödenmemiş bütçe taahhütlerini nasıl ele alacağımıza ilişkindir.
- Makhmour is a refugee camp for Turkish Kurds, of whom there are around 10 000.
- Mahmur, sayıları 10.000 civarında olan Türkiyeli Kürtler için bir mülteci kampıdır.
- When other details are taken into consideration, we had a real surplus of around 9%.
- Diğer detaylar da dikkate alındığında %9 civarında bir reel fazlamız oldu.
- Tens of thousands of big mature cod are being caught around the Faroes and Iceland where they have no CFP.
- OBP'nin olmadığı Faroe Adaları ve İzlanda civarında on binlerce büyük ve olgun morina balığı yakalanmaktadır.
- Psychological disorders and suicide are very common, and the average life expectancy is around 52.
- Psikolojik rahatsızlıklar ve intihar çok yaygındır ve ortalama yaşam süresi 52 civarındadır.
- Since the last Regular Report, according to the relevant Turkish authorities, around 1200 standards were adopted.
- Son Düzenli Rapor’dan bu yana, ilgili Türk makamlarına göre, 1200 civarında standart kabul edilmiştir.
- Makhmour is a refugee camp for Turkish Kurds, of whom there are around 10 000.
- Makhmour, sayısı 10.000 civarında olan Türkiye vatandaşı Kürt için bir mülteci kampıdır.
- As recently as 150 years ago, average life expectancy was around 40 years, and now it is 80.
- 150 yıl kadar kısa bir süre önce ortalama yaşam süresi 40 yıl civarındaydı, şimdi ise 80 yıl.
- It is around 20% in most countries.
- Çoğu ülkede bu oran %20 civarındadır.
- At present, the utilisation rate of the 2002 agriculture budget lines is around 80%.
- Halihazırda, 2002 tarım bütçesi kalemlerinin kullanım oranı %80 civarındadır.
- I need only point out that the earnings gap between East and West is around 60%.
- Doğu ile Batı arasındaki kazanç farkının %60 civarında olduğunu belirtmem yeterli olacaktır.
- I get up around seven.
- Saat yedi civarında kalkarım.
- It was around eight last night when the meeting broke up.
- Dün gece toplantı sona erdiğinde saat sekiz civarındaydı.
- My normal body temperature is around 37 degrees.
- Normal vücut sıcaklığım 37 derece civarındadır.
- My normal body temperature is around 37 degrees.
- Normal vücut sıcaklığım 37 derece civarında.
- The fog began to disappear around ten o'clock.
- Sis saat on civarında kaybolmaya başladı.
- If you go around eight, you might meet him.
- Sekiz civarına gidersen onunla karşılaşabilirsin.
- He must be around 40.
- O 40 civarında olmalı.
- In the morning I always wake up around seven o'clock.
- Sabahları her zaman yedi civarında uyanırım.
- The surface temperature of the sun is around 6000°C.
- Güneşin yüzey sıcaklığı 6000°C civarındadır.
- That hat cost around fifty dollars.
- Bu şapka 50 dolar civarında tuttu.
- This watch costs around fifty thousand yen.
- Bu saatin fiyatı elli bin yen civarında.
- Tom is going to call me around six.
- Tom beni altı civarında arayacak.
- They walked around the corner.
- Onlar köşenin civarında yürüdüler.
- It was around eight last night when the meeting broke up.
- Toplantı dağıldığında saat dün akşam sekiz civarıydı.
- Tom will call me around six.
- Tom saat altı civarında beni arayacak.
- The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830.
- Aile, 1830 yılı civarında doğdukları Almanya'dan Chicago'ya taşındı.
- Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
- İş bittikten sonra, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği için eve geliyorum.
- The surface temperature of the sun is around 6000°C.
- Güneşin yüzey sıcaklığı 6000 ° C civarındadır.
- People have supper around eight-thirty in France.
- İnsanlar Fransa'da sekiz otuz civarında akşam yemeği yerler.
- Tanaka has said that he got up this morning around eight o'clock.
- Tanaka bu sabah saat sekiz civarında kalktığını söyledi.
- It was raining around Chicago.
- Şikago civarında yağmur yağıyordu.
- He may be jogging around the park.
- O, park civarında koşuyor olabilir.
- I'll call you up around eight this evening.
- Bu akşam sekiz civarında seni arayacağım.
- I will pick you up around six.
- Altı civarında seni alacağım.
- She'll be available around four o'clock.
- Dört civarında telefona cevap verebileceğini düşünüyorum.
- Tom showed Mary around Boston.
- Tom Mary'ye Boston civarını gösterdi.
- He should be around 40.
- O kırk civarında olmalı.
- The temperature of the human body hovers around 37°C.
- İnsan vücudunun sıcaklığı 37°C civarında seyreder.
- In the morning I always wake up around seven o'clock.
- Sabahları her zaman saat yedi civarında uyanırım.
- Tom showed me around the park.
- Tom bana park civarını gezdirdi.
- Today, I was supposed to study at the library but I woke up around 12 o'clock.
- Bugün kütüphanede ders çalışmam gerekiyordu ama saat 12 civarında uyandım.
- The recommended tyre pressure of the average car is around 32 psi.
- Ortalama bir arabanın tavsiye edilen lastik basıncı 32 psi civarındadır.
- It took place around midday.
- Öğle civarında gerçekleşti.
- According to your story, Tom left this bakery around 7 o'clock.
- Anlattığınıza göre, Tom bu fırından saat 7 civarında ayrılmış.
- He explored the region around the South Pole.
- Güney Kutbu civarındaki bölgeyi araştırdı.
- There are around three thousand mosques in Istanbul.
- İstanbul'da üç bin civarında cami var.
- Tom must be around thirty.
- Tom otuz civarında olmalı.
- I thought you were going to travel around Australia.
- Avustralya civarında seyahat edeceğinizi düşünüyordum.
- He came back last night around nine.
- O dün gece saat dokuz civarında geri geldi.
Show More (50)
|
6 |
around |
ortalıkta |
adv. |
|
- I don't leave money lying around.
- Ben ortalıkta para bırakmam.
- He is running around like a headless chicken.
- Başsız tavuk gibi ortalıkta dolaşıyor.
- My father was never around.
- Babam hiç ortalıkta yoktu.
- There are paparazzi around.
- Ortalıkta paparazziler var.
- Tom acted as the boss whenever the boss wasn't around.
- Patron ortalıkta yokken Tom patron gibi davranıyordu.
- Tom isn't around.
- Tom ortalıkta yok.
- Tom is never around.
- Tom hiç ortalıkta görünmez.
- Sami isn't around.
- Sami ortalıkta yok.
- I haven't seen Tom around.
- Tom'u ortalıkta görmedim.
- You're never around.
- Hiç ortalıkta yoksun.
- Tom hasn't been around much.
- Tom fazla ortalıkta yok.
- You were never around.
- Hiç ortalıkta yoktun.
- Mary's husband didn't even stick around until the baby was born.
- Mary'nin kocası bebek doğana kadar ortalıkta görünmedi bile.
- Tom is never around, is he?
- Tom hiç ortalıkta yok, değil mi?
- Why are these clothes lying around?
- Bu kıyafetler neden ortalıkta?
- I haven't been around much.
- Pek ortalıkta yoktum.
- Why are these clothes lying around?
- Neden bu kıyafetler ortalıkta duruyor?
- He hasn't been around lately.
- Son zamanlarda ortalıkta yok.
- I used to hang out with Tom a lot, but these days he's not around much.
- Eskiden Tom'la çok takılırdık ama bugünlerde pek ortalıkta yok.
Show More (16)
|
7 |
around |
bu civarda |
adv. |
|
- I've seen you around, too, working the streets.
- Ben de seni bu civarda, sokaklarda çalışırken, gördüm.
- I haven't seen them around.
- Onları bu civarda görmedim.
- They're still around.
- Onlar hâlâ bu civarda.
- Are you still around?
- Hâlâ bu civarda mısın?
- We're not waiting around.
- Bu civarda beklemiyoruz.
- I haven't seen her around.
- Onu bu civarda görmedim.
- I've been around for a while.
- Bir süredir bu civardayım.
- He hasn't been around lately.
- O son zamanlarda bu civarda değildi.
- I haven't seen him around.
- Onu bu civarda görmedim.
- I'll see Tom around.
- Tom'u bu civarda göreceğim.
Show More (7)
|
8 |
around |
her yere |
adv. |
|
- The truth is, hard surfaces bounce sound around the room.
- Gerçek şu ki, sert yüzeyler sesi odanın her yerine yansıtır.
- Let's say that this time track goes all around the planet.
- Diyelim ki bu zaman yolu gezegenin her yerine gidiyor.
- I traveled all around Russia.
- Rusya'nın her yerini gezdim.
- It was quiet all around.
- Her yer sessizdi.
- Fadil hunted around the house to find the money.
- Fadıl parayı bulmak için evin her yerini aradı.
- The rain is raining all around.
- Yağmur her yere yağıyor.
- He left his books all around the house.
- O, kitaplarını evin her yerine bıraktı.
Show More (4)
|
9 |
around |
sularında |
adv., prep. |
|
- Wake me around seven o'clock.
- Beni saat yedi sularında uyandır.
- I'm arriving at the station around one thirty-five.
- Bir otuz beş sularında istasyona varıyorum.
- I ate lunch at around eleven because I was hungry.
- Aç olduğum için on bir sularında öğle yemeğimi yedim.
Show More (0)
|
10 |
around |
çevresinde |
adv. |
|
- People's health is inseparably linked to the environment around them.
- İnsanların sağlığı, çevrelerindeki ortamla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.
- Children learn by watching what adults around them do.
- Çocuklar çevrelerindeki yetişkinlerin yaptıklarını izleyerek öğrenirler.
Show More (-1)
|
11 |
around |
her yerde |
adv. |
|
- He radiates happiness around wherever he goes.
- Gittiği her yerde etrafa mutluluk saçar.
- There were flowers all around.
- Her yerde çiçekler vardı.
Show More (-1)
|
12 |
around |
görünürlerde |
adv. |
|
- Nobody's around.
- Görünürde hiç kimse yok.
Show More (-2)
|