arrive - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
arrive gelmek v.
  • Has the flight from Rome arrived?
  • Roma'dan kalkan uçak geldi mi?
  • But we have now arrived at a point where we need to develop a competition policy further.
  • Ancak artık rekabet politikasını daha da geliştirmemiz gereken bir noktaya geldik.
  • The Belgian civil protection service arrived, but nothing was organised.
  • Belçika sivil koruma servisi geldi ama hiçbir şey organize edilmedi.
Show More (1259)
arrive varmak v.
  • There is point at which we have to arrive before that cooperation can really become effective.
  • Bu işbirliğinin gerçekten etkili olabilmesi için varmamız gereken bir nokta var.
  • It is no good arriving when the crisis is over.
  • Kriz sona erdiğinde varmak iyi değildir.
  • I have been told that a bus is bringing people from Brussels and is expected to arrive about 8.30 p.m.
  • Bir otobüsün Brüksel'den insanları getirdiği ve akşam 8.30 civarında varmasının beklendiği söylendi.
Show More (309)
arrive ulaşmak v.
  • The box was already damaged when it arrived.
  • Kutu ulaştığında zaten hasarlıydı.
  • For the implementation of the budget, however, it is also essential for the sums to arrive on time.
  • Bununla birlikte, bütçenin uygulanması için meblağların zamanında ulaşması da elzemdir.
  • European money must arrive quickly on the ground in order to assist victims at the time when they need it most.
  • Avrupa parası, mağdurlara en çok ihtiyaç duydukları anda yardım edebilmek için hızla sahaya ulaşmalıdır.
Show More (13)
arrive gelip çatmak v.
  • He was barely 17 when graduation day arrived.
  • Mezuniyet günü gelip çattığında henüz 17 yaşındaydı.
  • The day of the picnic has arrived.
  • Piknik günü geldi çattı.
Show More (-1)
arrive dayanmak v.
  • I am afraid Islamic terrorism has already arrived at our doorsteps.
  • Korkarım ki İslami terörizm çoktan kapımıza dayandı.
  • The Russians have arrived at the gates of Brandenburg.
  • Ruslar, Brandenburg kapılarına dayandı.
Show More (-1)
arrive ortaya çıkmak v.
  • Since agricultural drones arrived, we can fertilize the fields in mere minutes.
  • Tarım dronları ortaya çıktığından beri tarlaları sadece birkaç dakikada gübreleyebiliyoruz.
Show More (-2)
arrive doğmak v.
  • The baby arrived a couple of days before due.
  • Bebek vaktinden birkaç gün önce doğdu.
Show More (-2)
arrive yetişmek v.
  • I arrived just in time for the plane.
  • Uçağa tam zamanında yetiştim.
Show More (-2)