|
- He is an attractive young man, isn't he?
- O çekici bir genç adam, değil mi?
- There was a wonderful élan about him which made him an extremely attractive interlocutor or companion.
- Kendisini son derece çekici bir muhatap ya da arkadaş haline getiren harika bir heyecanı vardı.
- It is not a particularly attractive development.
- Bu özellikle çekici bir gelişme değildir.
- The American model is obviously an attractive template.
- Amerikan modelinin çekici bir şablon olduğu açıktır.
- The profits are huge, and that is why this shady market is so attractive to operators.
- Kârlar çok büyük ve bu yüzden bu karanlık pazar operatörler için bu kadar çekici.
- Why should this European limited liability company be such an attractive prospect?
- Bu Avrupa limited şirketi neden bu kadar çekici bir olasılık olmalı?
- If we do not create an attractive framework, this directive will be a dead letter because no one will use it.
- Eğer çekici bir çerçeve oluşturmazsak bu direktif ölü bir mektup olacaktır çünkü kimse onu kullanmayacaktır.
- In addition to why folks play free casino games, there are a number of other things that make these games so attractive.
- İnsanların neden ücretsiz casino oyunları oynadığına ek olarak, bu oyunları bu kadar çekici kılan başka şeyler de var.
- Despite his being so tall, women find him quite attractive.
- O kadar uzun olmasına rağmen, kadınlar onu oldukça çekici buluyor.
- The girl sitting next to you on the bench was very attractive.
- Bankta yanında oturan kız çok çekiciydi.
- You're a very attractive man.
- Çok çekici bir adamsın.
- She is a very attractive woman.
- O çok çekici bir kadın.
- You're an attractive woman.
- Çekici bir kadınsınız.
- You're attractive.
- Sen de çekicisin.
- Tom was sitting near a very attractive woman.
- Tom çok çekici bir kadının yanında oturuyordu.
- Do you think Mary is attractive?
- Mary'nin çekici olduğunu düşünüyor musun?
- You're a very attractive man.
- Sen çok çekici bir adamsın.
- Do you find me attractive?
- Beni çekici buluyor musun?
- Tokyo is the least attractive town to me.
- Tokyo benim için en az çekici şehirdir.
- You're quite attractive.
- Oldukça çekicisin.
- Layla was an attractive girl.
- Leyla çekici bir kızdı.
- My niece is attractive and mature for her age.
- Kız yeğenim yaşına göre çekici ve olgundur.
- Mary is attractive.
- Mary çekici.
- For men of that culture, women with extremely long necks are considered attractive.
- O kültürün erkekleri için aşırı uzun boyunlu kadınlar çekici kabul edilir.
- I like his personality, but I don't find him attractive.
- Kişiliğini seviyorum ama onu çekici bulmuyorum.
- It's not attractive at all.
- Hiç de çekici değil.
- She is attractive.
- O, çekici.
- Do you find Mary attractive?
- Mary'yi çekici buluyor musun?
- Kim is dressed in a very attractive manner.
- Kim çok çekici bir şekilde giyinmiş.
- Tom's new girlfriend is quite attractive.
- Tom'un yeni kız arkadaşı oldukça çekici.
- She is attractive, but she talks too much.
- O çekicidir fakat çok fazla konuşur.
- It was attractive.
- O çekiciydi.
- Tom and Mary are both young and attractive.
- Tom ve Mary genç ve çekiciler.
- Recently, I saw an attractive mature woman on the train.
- Geçenlerde, trende çekici olgun bir kadın gördüm.
- I think she is very attractive.
- Bence o çok çekici.
- Don't you think I'm attractive?
- Çekici olduğumu düşünmüyor musun?
- Tom finds Mary attractive.
- Tom Mary'yi çekici buluyor.
- Tom told me that he thought Mary was attractive.
- Tom, Mary'nin çekici olduğunu düşündüğünü söyledi.
- I find you attractive.
- Seni çekici buluyorum.
- Sami met a very attractive woman named Layla.
- Sami, Layla adında çok çekici bir kadınla tanıştı.
- I think you're attractive.
- Bence sen çekicisin.
- She is a very attractive woman.
- Çok çekici bir kadın.
- Everyone wants to be young and attractive.
- Herkes genç ve çekici olmak ister.
- Mary is very attractive.
- Mary çok çekici.
- Mary isn't that attractive.
- Mary o kadar çekici değil.
- A model must have an attractive body.
- Bir modelin çekici bir vücudu olmalı.
- Do you really think I'm attractive?
- Çekici biri olduğumu gerçekten düşünüyor musun?
- My niece is attractive and mature for her age.
- Yeğenim çekici ve yaşına göre olgun.
- Recently, I saw an attractive mature woman on the train.
- Geçenlerde trende çekici ve olgun bir kadın gördüm.
- Mary is more attractive than Alice.
- Mary, Alice'ten daha çekici.
- She's young and attractive.
- O genç ve çekici.
- You're very attractive.
- Çok çekicisin.
- It's not attractive.
- Çekici değil.
- Everyone wants to be young and attractive.
- Herkes genç ve çekici olmak istiyor.
- Do you think Mary is attractive?
- Mary'nin çekici olduğunu düşünüyor musunuz?
- The last time I saw Tom he was with an attractive young woman.
- Tom'u son gördüğümde yanında çekici genç bir kadın vardı.
- Mary is attractive.
- Mary çekicidir.
- Mary is a very attractive girl.
- Mary çok çekici bir kızdır.
- Do you suppose that he is attractive?
- Sence çekici biri mi?
- Your sister is attractive.
- Kız kardeşin çekici biri.
- That makes you even more attractive.
- O seni daha bile çekici yapıyor.
- She is attractive.
- Çekici biri.
- I think you're a very attractive woman.
- Bence çok çekici bir kadınsın.
- The older he grew, the more attractive he became.
- Büyüdükçe daha da çekici oldu.
- Mary is kind of attractive.
- Mary çekici biri sayılır.
- Layla was attractive because she dressed well.
- Leyla iyi giyinmiş olduğu için çekiciydi.
- Mary is charming and attractive.
- Mary çekici ve alımlı biri.
- Mary is extremely attractive.
- Mary aşırı derecede çekici.
- Layla was an attractive girl.
- Layla çekici bir kızdı.
- Do you find Mary attractive?
- Mary'yi çekici buluyor musunuz?
- Don't you find me attractive?
- Beni çekici bulmuyor musun?
- Mary is extremely attractive.
- Mary son derece çekici.
- You're attractive.
- Sen çekicisin.
- She is remarkably attractive.
- O, oldukça çekicidir.
- You are very attractive in blue.
- Maviler içinde çok çekicisin.
- His wife whom I met at the station, is very attractive.
- İstasyonda tanıştığım karısı çok çekici.
- Do you find her attractive?
- Onu çekici buluyor musunuz?
- Mary is young and attractive.
- Mar genç ve çekici.
- Tom said Mary was attractive.
- Tom Mary'nin çekici olduğunu söyledi.
- He's an attractive guy.
- O çekici bir adam.
- I think she is very attractive.
- Bence çok çekici.
- That makes you even more attractive.
- Bu seni daha da çekici yapıyor.
- I find her appearance attractive.
- Görünüşünü çekici buluyorum.
- Mary is young and attractive.
- Mary genç ve çekici.
- She is extremely attractive.
- O son derece çekici.
- I can't believe you don't think Mary is attractive.
- Mary'nin çekici olmadığını düşünmene inanamıyorum.
- She is attractive, but she talks too much.
- Çekici ama çok konuşuyor.
- Mary is more attractive than Alice.
- Mary, Alice'den daha çekici.
- Self-publishing may be an attractive option.
- Kişisel yayıncılık çekici bir seçenek olabilir.
- She has attractive eyes.
- Onun çekici gözleri var.
- His new girlfriend looks attractive, but she's unfortunately very stupid.
- Yeni kız arkadaşı çekici görünüyor ama ne yazık ki çok aptal.
- Jessie is my most attractive friend.
- Jessie benim en çekici arkadaşım.
- I think Mary is very attractive.
- Mary'nin çok çekici olduğunu düşünüyorum.
- Layla was attractive because she dressed well.
- Layla çekiciydi çünkü iyi giyiniyordu.
- Mary isn't as beautiful as her sister, but she's still quite attractive.
- Mary kız kardeşi kadar güzel değil ama yine de oldukça çekici.
- Mary is moderately attractive.
- Mary kısmen çekici.
- That girl is very attractive.
- O kız çok çekici.
- He's a very attractive man.
- O çok çekici bir adam.
- Mary is kind of attractive.
- Mary biraz çekici.
- She is remarkably attractive.
- Oldukça çekici biri.
- Do you think Mary is attractive?
- Sizce Mary çekici midir?
- Sami was a very attractive man.
- Sami çok çekici bir adamdı.
- Mary is an attractive woman.
- Mary çekici bir kadın.
- A model must have an attractive body.
- Bir model çekici bir vücuda sahip olmalıdır.
- Girls are often judged by how attractive they are.
- Kızlar genellikle ne kadar çekici olduklarıyla değerlendirilirler?
- Mary is quite attractive, isn't she?
- Mary oldukça çekici, değil mi?
- Do you think Mary is attractive?
- Sence Mary çekici mi?
- I like his personality, but I don't find him attractive.
- Ben onun kişiliğini seviyorum, ama onu çekici bulmuyorum.
- He's young and attractive.
- O genç ve çekici.
- Your daughter's very attractive.
- Kızınız çok çekici.
- You're a very attractive woman.
- Çok çekici bir kadınsın.
- He wasn't sure why he found her attractive.
- Onu neden çekici bulduğundan emin değildi.
- Mary is certainly attractive.
- Mary kesinlikle çekici.
- Mary is an attractive girl.
- Mary çekici bir kız.
- Mary is an attractive girl.
- Mary çekici bir kızdır.
- Tom is an attractive guy.
- Tom çekici bir adam.
- I think you're attractive.
- Çekici olduğunu düşünüyorum.
- Men are like bears - the uglier they are, the more attractive they are.
- Erkekler ayılar gibidir. Ne kadar çirkinlerse, o kadar çekicidirler.
- Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekici.
- Your sister is attractive.
- Kız kardeşiniz çekici.
- He is attractive in every way.
- Her yönden çekici biri.
- Please introduce me to the attractive girl who is talking with Tom.
- Lütfen beni Tom'la konuşan çekici kızla tanıştır.
- Tom said that Mary was attractive.
- Tom, Mary'nin çekici olduğunu söyledi.
- Mary is young and very attractive.
- Mary genç ve çok çekici.
- Mary is a very attractive girl.
- Mary çok çekici bir kız.
- He is attractive in every way.
- O her şekilde çekici.
- Urban culture appears to be attractive to the younger generation.
- Kent kültürü genç nesil için çekici görünüyor.
- The older he grew, the more attractive he became.
- Ne kadar yaşlandıysa, o kadar çekici oldu.
- Please introduce me to the attractive girl who is talking with Tom.
- Lütfen beni Tom'la konuşan çekici kızla tanıştırın.
- He's an attractive guy.
- Çekici bir adam.
- Jane is more attractive than Susan.
- Jane Susan'dan daha çekici.
- Tom told me that he thought Mary was attractive.
- Tom bana Mary'nin çekici olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Do you really think I'm attractive?
- Gerçekten çekici olduğumu mu düşünüyorsun?
- It's not attractive at all.
- Hiç çekici değil.
- He's smart, cool and attractive.
- O, akıllı, havalı ve çekicidir.
- Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
- Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- People usually find it very difficult to break the ice when they meet someone extremely attractive for the first time.
- İnsanlar genellikle son derece çekici biriyle ilk kez tanıştıklarında buzları kırmakta çok zorlanırlar.
- I think Mary is very attractive.
- Bence Mary çok çekici.
- The idea is very attractive.
- Fikir çok çekici.
- Mary is exceptionally attractive.
- Mary son derece çekici.
- She has attractive eyes.
- Çekici gözleri var.
- It was attractive.
- Çok çekiciydi.
- Tom thought that Mary was attractive.
- Tom Mary'nin çekici olduğunu düşünüyordu.
- I find you very attractive.
- Seni çok çekici buluyorum.
- If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders.
- Çekici bir kişiliğiniz olsun istiyorsanız, omuzlarınızın üzerinde iyi bir kafanız olması gerekir.
- I find you quite attractive.
- Seni oldukça çekici buluyorum.
- Mary isn't that attractive.
- Mary o kadar da çekici değil.
- Sami was so attractive.
- Sami çok çekiciydi.
- He's smart, cool and attractive.
- Akıllı, havalı ve çekici biri.
- Olympic athletes tend to be physically attractive.
- Olimpiyat sporcuları fiziksel olarak çekici olma eğilimindedir.
- Mary is a very attractive woman.
- Mary çok çekici bir kadın.
- Mary is an attractive woman.
- Mary çekici bir kadındır.
- Do you think I'm attractive?
- Çekici olduğumu düşünüyor musun?
- I think you're a very attractive woman.
- Senin çok çekici bir kadın olduğunu düşünüyorum.
- Tom thought Mary was quite attractive.
- Tom, Mary'nin oldukça çekici olduğunu düşündü.
- Do you find him attractive?
- Onu çekici buluyor musun?
- You're a very attractive woman.
- Sen çok çekici bir kadınsın.
- That actor is both attractive and good at acting.
- O aktör hem çekici hem de iyi rol yapıyor.
- Mary isn't very attractive.
- Mary çok çekici değil.
- I think the crest on the top of the head of roosters is attractive.
- Bence horozların başının üstündeki ibik çekici.
- She is attractive.
- O çekici.
- Even after Tom had been drinking all night, he didn't find Mary attractive.
- Tom bütün gece içtikten sonra bile Mary'yi çekici bulmadı.
- She is very pretty, I mean, she is attractive and beautiful.
- O çok sevimlidir, yani, çekici ve güzeldir.
- Layla met a tall attractive young man.
- Leyla uzun boylu, çekici bir genç adamla tanıştı.
- What an attractive woman!
- Ne kadar çekici bir kadın!
- Mary is extremely attractive.
- Mary fazlasıyla çekici.
- I just don't find you that attractive.
- Seni o kadar çekici bulmuyorum işte.
- Mary is moderately attractive.
- Mary biraz çekici biri.
- Tom's new girlfriend is quite attractive.
- Tom'un yeni kız arkadaşı oldukça çekicidir.
- The darker the mane of a lion is, the more attractive to females it is.
- Bir aslanın yelesi ne kadar koyu olursa, dişiler için o kadar çekici olur.
- Tom and Mary are both young and attractive.
- Tom ve Mary hem genç hem de çekici.
- You're an attractive girl.
- Çekici bir kızsın.
- Tom saw an attractive middle-aged lady in the park.
- Tom parkta orta yaşlı çekici bir kadın gördü.
- Girls are often judged by how attractive they are.
- Kızlar genellikle ne kadar çekici olduklarına göre değerlendirilir.
- Tom said Mary was attractive.
- Tom, Mary'nin çekici olduğunu söyledi.
- What an attractive woman!
- Ne kadar da çekici bir kadın!
- Do you think I'm attractive?
- Sence ben çekici miyim?
- I wish girls found me as attractive as they find Tom.
- Keşke kızlar beni Tom'u buldukları kadar çekici bulsalar.
- I don't find mysterious guys attractive anymore.
- Artık gizemli adamları çekici bulmuyorum.
- Mary is quite attractive.
- Mary oldukça çekici.
- Mary is both attractive and intelligent.
- Mary hem çekici hem de zeki.
- Tom is very attractive.
- Tom çok çekici.
- The last time I saw Tom he was with an attractive young woman.
- Tom'u son gördüğümde o, çekici genç bir kadınla birlikteydi.
- I wish girls found me as attractive as they find Tom.
- Keşke kızlar beni de Tom'u buldukları kadar çekici bulsalar.
- Do you find her attractive?
- Onu çekici buluyor musun?
- Why do men find blonde women so attractive?
- Erkekler sarışın kadınları neden bu kadar çekici buluyor?
- I don't find mysterious guys attractive anymore.
- Gizemli adamlar artık bana çekici gelmiyor.
- I don't find her particularly attractive.
- Onu özellikle çekici bulmuyorum.
- I can't believe you don't think Mary is attractive.
- Mary'nin çekici olduğunu düşünmediğine inanamıyorum.
- The interior of the house was very attractive.
- Evin içi çok çekiciydi.
- His niece is attractive and mature for her age.
- Yeğeni çekici ve yaşına göre olgun.
- She is very pretty, I mean, she is attractive and beautiful.
- Çok hoş biri, yani çekici ve güzel.
- I think the crest on the top of the head of roosters is attractive.
- Sanırım horozların başının üstündeki ibik çekici.
- His niece is attractive and mature for her age.
- Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
- Even after Tom had been drinking all night, he didn't find Mary attractive.
- Tom bütün gece içki içtikten sonra bile Mary'yi çekici bulmadı.
- I've got an attractive proposition for you.
- Sana çekici bir teklifim var.
Show More (194)
|
|
- A career in space sciences is becoming increasingly attractive to teens.
- Uzay bilimlerinde kariyer yapmak gençler için giderek daha cazip hale geliyor.
- We must make mountain farming attractive again, give the farmers confidence, and give them resources.
- Dağ tarımını yeniden cazip hale getirmeli, çiftçilere güven vermeli ve onlara kaynak sağlamalıyız.
- Public financing will make research more attractive to industry, without taking industry's place.
- Kamu finansmanı, endüstrinin yerini almadan araştırmayı endüstri için daha cazip hale getirecektir.
- We must make our higher education attractive.
- Yüksek öğrenimimizi cazip hale getirmeliyiz.
- This new company model is intended to open up Europe as a business location and make it more attractive.
- Bu yeni şirket modeli, Avrupa'yı bir iş yeri olarak açmayı ve daha cazip hale getirmeyi amaçlamaktadır.
- The German deposit system – as most Germans agree – is not an attractive solution.
- Alman depozito sistemi - çoğu Almanın da hemfikir olduğu üzere - cazip bir çözüm değil.
- It is attractive to employers if they can get their employees to work at the times that involve the least costs.
- İşverenler için çalışanlarını en az maliyetle çalıştırabilecekleri zamanlarda çalıştırmak caziptir.
- The American model is obviously an attractive template.
- Amerikan modelinin cazip bir şablon olduğu açıktır.
- It certainly appears as an attractive alternative to killing and destroying animals.
- Hayvanları öldürmek ve yok etmek için kesinlikle cazip bir alternatif olarak görünüyor.
- Our proximity policy must be attractive, unlocking new prospects and bringing mutual benefits.
- Yakınlık politikamız cazip olmalı, yeni beklentilerin önünü açmalı ve karşılıklı fayda sağlamalıdır.
- Capital moves easily across borders as multinational firms seek out the most attractive business locations.
- Çok uluslu şirketler en cazip iş yerlerini ararken sermaye sınırlar arasında kolayca hareket ediyor.
- Finally, we need to strengthen the position and image of Europe as a diverse and attractive set of destinations.
- Son olarak, Avrupa'nın çeşitli ve cazip bir destinasyon olarak konumunu ve imajını güçlendirmemiz gerekmektedir.
- My group is also of the opinion that the Commission proposal is a very attractive one.
- Benim grubum da Komisyon önerisinin çok cazip olduğu görüşünde.
- Technologically-minded young people in Europe will find attractive new jobs through Galileo.
- Avrupa'daki teknolojik düşünen gençler Galileo sayesinde cazip yeni işler bulacaktır.
- Why should this European limited liability company be such an attractive prospect?
- Bu Avrupa limited şirketi neden bu kadar cazip bir olasılık olsun ki?
- Europe will become more competitive and more attractive to young people from abroad.
- Avrupa daha rekabetçi ve yurtdışından gelen gençler için daha cazip hale gelecektir.
- A career with the European institutions must become more attractive.
- Avrupa kurumlarında kariyer yapmak daha cazip hale gelmelidir.
- The ultimate objective must be attractive, such as the conclusion of an enhanced agreement.
- Nihai hedef, güçlendirilmiş bir anlaşmanın imzalanması gibi cazip olmalıdır.
- We all know that, the higher the tax, the more attractive tax evasion becomes.
- Hepimiz biliyoruz ki vergi ne kadar yüksek olursa, vergi kaçırmak o kadar cazip hale gelir.
- The profession of lorry driver should be made more attractive and also respectable.
- TIR şoförlüğü mesleği daha cazip ve saygın hale getirilmelidir.
- My group is also of the opinion that the Commission proposal is a very attractive one.
- Grubum ayrıca Komisyon teklifinin çok cazip olduğu görüşündedir.
- Thirdly, there must be incentives in law to make employment more attractive to workers and employers.
- Üçüncü olarak istihdamı işçiler ve işverenler için daha cazip hale getirmek için yasalarda teşvikler olmalıdır.
- It will improve the social acceptance of temporary agency work and will make it more attractive.
- Geçici taşeron işçiliğinin sosyal kabulünü artıracak ve daha cazip hale getirecektir.
- The European project is highly attractive and has contributed to peace, stability, democracy and prosperity.
- Avrupa projesi son derece caziptir ve barış, istikrar, demokrasi ve refaha katkıda bulunmuştur.
- It's an attractive price, for this sort of device.
- Bu tür bir cihaz için cazip bir fiyat.
- It's an attractive price, for this sort of device.
- Bu, bu tür bir cihaz için cazip bir fiyat.
- The idea is very attractive.
- Bu düşünce çok cazip.
- I've got an attractive proposition for you.
- Senin için cazip bir teklifim var.
- Urban culture appears to be attractive to the younger generation.
- Kent kültürü genç nesil için cazip görünmektedir.
- If you are not satisfied with your share, I'll make it a bit more attractive.
- Eğer payınızdan memnun değilseniz, onu biraz daha cazip hale getireceğim.
- The interior of the house was very attractive.
- Evin içerisi çok cazipti.
- Self-publishing may be an attractive option.
- Kendi kitabını yayınlamak cazip bir seçenek olabilir.
- Your offer is very attractive, but we will have to think about it.
- Teklifiniz çok cazip ama düşünmemiz gerekecek.
Show More (30)
|