1 |
awful |
korkunç |
adj. |
|
- War is awful, but the consequences of an overly tolerant attitude may in time cause more devastation.
- Savaş korkunçtur, ancak aşırı hoşgörülü bir tutumun sonuçları zaman içinde daha fazla yıkıma neden olabilir.
- This is a truly awful tragedy, and I wanted to express the feelings of this House by sending our condolences.
- Bu gerçekten korkunç bir trajedi ve taziyelerimizi ileterek bu Meclisin duygularını ifade etmek istedim.
- Pyongyang has long tried to deny this awful reality.
- Pyongyang uzun zamandır bu korkunç gerçeği inkar etmeye çalışıyor.
- It was awful to see that speed.
- Bu hızı görmek korkunçtu.
- Pyongyang has long tried to deny this awful reality.
- Pyongyang uzun zamandır bu korkunç gerçeği inkâr etmeye çalışıyor.
- What has happened in this matter is simply awful, and we shall not tolerate it.
- Bu konuda yaşananlar tek kelimeyle korkunçtur ve buna müsamaha göstermeyeceğiz.
- An awful accident happened yesterday.
- Dün korkunç bir kaza oldu.
- How awful to reflect that what people say of us is true!
- İnsanların hakkımızda söylediklerinin doğru olduğunu düşünmek ne kadar korkunç!
- How awful!
- Ne kadar korkunç!
- What an awful world we live in!
- Ne korkunç bir dünyada yaşıyoruz!
- What awful weather!
- Ne korkunç bir hava!
- I know I did an awful thing.
- Korkunç bir şey yaptığımı biliyorum.
- I caught an awful cold.
- Korkunç bir soğuk aldım.
- He's an awful busybody.
- Korkunç bir işgüzar.
- That was an awful day.
- O, korkunç bir gündü.
- That would be awful.
- O korkunç olurdu.
- The air here is awful.
- Burada hava korkunç.
- I'll get you out of this awful situation.
- Seni bu korkunç durumdan kurtaracağım.
- Sami heard an awful blast.
- Sami korkunç bir patlama duydu.
- What Tom did was awful.
- Tom'un yaptığı korkunçtu.
- That's awful.
- Bu korkunç.
- Something awful happened to Tom.
- Tom'a korkunç bir şey oldu.
- Where did you find this awful dog?
- Bu korkunç köpeği nereden buldun?
- The concert was awful.
- Konser korkunçtu.
- It was an awful week.
- Korkunç bir haftaydı.
- I heard an awful crash.
- Korkunç bir çarpışma duydum.
- It was an awful accident.
- O korkunç bir kazaydı.
- I heard an awful crash.
- Korkunç bir kaza duydum.
- It must've been awful.
- Korkunç olmalı.
- He did awful things.
- Korkunç şeyler yaptı.
- I know you've seen some awful things.
- Bazı korkunç şeyler gördüğünü biliyorum.
- Wasn't it awful?
- O korkunç değil miydi?
- A war is an awful thing.
- Savaş korkunç bir şey.
- That must be awful.
- O korkunç olmalı.
- Why would you say such an awful thing?
- Neden böyle korkunç bir şey söyledin?
- This has been the most awful day in my eleven-year-old life.
- Bu benim on bir yıllık hayatımdaki en korkunç günüm.
- That dress is awful.
- O elbise korkunç.
- What an awful world to live in!
- Yaşamak için ne korkunç bir dünya!
- When I try to walk, I get an awful pain here.
- Yürümeye çalıştığımda, burada korkunç bir ağrı oluyor.
- It was an awful sight.
- Korkunç bir manzaraydı.
- It must've been awful.
- O korkunç olmalı.
- This is awful.
- Bu korkunç.
- Why are you so awful?
- Niçin o kadar korkunçsun?
- It was just awful.
- O sadece korkunçtu.
- Tom told me the awful truth about himself.
- Tom bana kendisiyle ilgili korkunç gerçeği söyledi.
- The script was awful.
- Senaryo korkunçtu.
- I'm afraid there's been some awful news.
- Korkarım ki korkunç bir haber var.
- What an awful mess!
- Ne korkunç bir karmaşa!
- This is just awful.
- Bu tam anlamıyla korkunç.
- They are both awful.
- Onların ikisi de korkunç.
- Depression is an awful thing.
- Depresyon korkunç bir şeydir.
- That's an awful idea.
- Bu korkunç bir fikir.
- What's that awful sound?
- Bu korkunç ses de ne?
- Isn't that awful?
- Korkunç değil mi?
- Depression is an awful thing.
- Depresyon korkunç bir şey.
- That sounds awful.
- Kulağa korkunç geliyor.
- It's awful, just awful.
- Korkunç, sadece korkunç.
- What an awful mother!
- Ne korkunç bir anne!
- That was just awful.
- Bu korkunçtu.
- The story is awful.
- Hikaye korkunç.
- She tried to put that awful day behind her.
- O korkunç günü arkasında bırakmaya çalıştı.
- You're taking an awful risk.
- Korkunç bir risk alıyorsun.
- I had an awful night.
- Korkunç bir gece geçirdim.
- That must be awful.
- Korkunç olmalı.
- The party was awful.
- Parti korkunçtu.
- An awful thing happened today.
- Bugün korkunç bir şey oldu.
- What an awful tragedy!
- Ne korkunç bir trajedi!
- What's that awful noise?
- Bu korkunç ses de ne?
- The movie was awful.
- Film korkunçtu.
- What an awful report!
- Ne korkunç bir rapor!
- Tom and Mary were just awful.
- Tom ve Mary resmen korkunçtu.
- That car is no doubt in an awful condition.
- O araba hiç kuşkusuz korkunç bir durumda.
- The party was totally awful.
- Parti tamamen korkunçtu.
- I told them they were awful.
- Onlara korkunç olduklarını söyledim.
- That would be awful.
- Bu korkunç olurdu.
- It's just been awful.
- Korkunçtu.
- We all felt awful.
- Hepimiz korkunç hissettik.
- Today was an awful day.
- Bugün korkunç bir gündü.
- You're taking an awful risk.
- Sen korkunç bir risk alıyorsun.
- This is just awful.
- Bu çok korkunç.
- That's just awful.
- Bu çok korkunç.
- I know I did an awful thing.
- Ben korkunç bir şey yaptığımı biliyorum.
- I know you've seen some awful things.
- Korkunç şeyler gördüğünüzü biliyorum.
- He's an awful busybody.
- O korkunç bir işgüzar.
- This stuff's awful.
- Bu şey korkunç.
- Tom was so awful.
- Tom çok korkunçtu.
- Something awful happened to me.
- Bana korkunç bir şey oldu.
- I think that's awful.
- Bence bu korkunç.
- I dare not probe too deeply, lest I uncover the awful truth!
- Çok derine inmeye cesaret edemiyorum, yoksa korkunç gerçeği ortaya çıkarırım!
- It was absolutely awful.
- Kesinlikle korkunçtu.
- This man is very awful.
- Bu adam çok korkunç.
- An awful thing has happened.
- Korkunç bir şey oldu.
- She tried to put that awful day behind her.
- O korkunç günü geride bırakmaya çalıştı.
- A war is an awful thing.
- Savaş korkunç bir şeydir.
- That was an awful day.
- Korkunç bir gündü.
- Tom told me the awful truth about himself.
- Tom bana kendisi hakkındaki korkunç gerçeği söyledi.
Show More (96)
|
2 |
awful |
berbat |
adj. |
|
- It is rather like those awful restaurants where they put cream or parsley on everything and in the end ruin every dish.
- Her şeyin üzerine krema veya maydanoz koyan ve sonunda her yemeği mahveden o berbat restoranlar gibi.
- Today was an awful day.
- Bugün berbat bir gündü.
- I have an awful bike.
- Berbat bir bisikletim var.
- That would've been awful.
- Berbat olurdu.
- I feel awful about it.
- Bu konuda berbat hissediyorum.
- The service here is awful.
- Buradaki servis berbat.
- They're both awful.
- İkisi de berbat.
- This opera is awful.
- Bu opera berbat.
- The party was awful.
- Parti berbattı.
- An awful thing has happened.
- Berbat bir şey oldu.
- I feel awful.
- Kendimi berbat hissediyorum.
- The party was totally awful.
- Parti tamamen berbattı.
- That dress is awful.
- Bu elbise berbat.
- That was just awful.
- Tek kelimeyle berbattı.
- I'll get you out of this awful situation.
- Seni bu berbat durumdan çıkaracağım.
- It was an awful week.
- Berbat bir haftaydı.
- What awful weather!
- Ne berbat bir hava!
- That's an awful idea.
- Bu berbat bir fikir.
- I smell something awful.
- Berbat bir koku alıyorum.
- You're awful at keeping secrets.
- Sırları saklamada berbatsın.
- Tom is in an awful mood.
- Tom berbat bir ruh hali içinde.
- The air here is awful.
- Buranın havası berbat.
- They're both awful.
- Onların ikisi de berbat.
- What an awful band!
- Ne berbat bir grup!
- Without you, life is awful.
- Sensiz hayat berbat.
- It was just awful.
- Berbattı.
- I just feel awful.
- Berbat hissediyorum.
- That singer has an awful voice.
- Şu şarkıcının berbat bir sesi var.
- The concert was awful.
- Konser berbattı.
- This girl is very awful.
- Bu kız çok berbat.
- I feel awful about that.
- Bu konuda kendimi berbat hissediyorum.
- I had an awful experience today, so I'm going to have a beer and go straight to bed.
- Bugün berbat bir deneyim yaşadım, bu yüzden bir bira içip doğruca yatağa gideceğim.
- The service here is awful.
- Buradaki hizmet berbat.
- This has been the most awful day in my eleven-year-old life.
- Bu, on bir yıllık hayatımın en berbat günü oldu.
- We all felt awful.
- Hepimiz berbat hissettik.
- Tom is in an awful mood.
- Tom berbat bir ruh halinde.
- What's that awful sound?
- O berbat ses ne?
- Tom was simply awful.
- Tom tek kelimeyle berbattı.
- The concept is good, but the implementation is awful.
- Konsept iyi, ancak uygulama berbat.
- It was an awful accident.
- Berbat bir kazaydı.
- He did awful things.
- O berbat şeyler yaptı.
- That would've been awful.
- Bu berbat olurdu.
- The sound of an awful scream made him shudder.
- Berbat bir çığlık sesi onu ürpertti.
- The sandwiches were awful.
- Sandviçler berbattı.
- Tom is awful.
- Tom berbat.
- Last summer was awful.
- Geçen yaz berbattı.
- Wasn't it awful?
- Berbat değil miydi?
- It's just awful.
- Berbat bir şey.
- It's just been awful.
- Berbat bir durum oldu.
- I had an awful day.
- Berbat bir gün geçirdim.
- I have awful handwriting.
- Berbat bir el yazım var.
- I have awful handwriting.
- Berbat el yazım var.
- The concept is good, but the implementation is awful.
- Konsept iyi ama uygulama berbat.
- Tom was so awful.
- Tom berbattı.
- There are very few shops and the cinema is awful.
- Çok az dükkan var ve sinema berbat.
- I have awful handwriting.
- Benim el yazım berbat.
- He is an awful ticket inspector.
- Berbat bir bilet denetçisi.
- This bike is awful; it's too heavy.
- Bu bisiklet berbat; çok ağır.
- I feel awful.
- Berbat hissediyorum.
- The movie was awful.
- Film berbattı.
- I have a nasty feeling that something awful is going to happen.
- Berbat bir şey olacağına dair içimde kötü bir his var.
- This stuff tastes awful.
- Bu şeyin tadı berbat.
- It's awful, just awful.
- O berbat, sadece berbat.
- She is in an awful mood.
- O berbat bir ruh hâli içinde.
- That singer has an awful voice.
- O şarkıcının berbat bir sesi var.
- The script was awful.
- Senaryo berbattı.
- What an awful report!
- Ne berbat bir rapor!
- She is in an awful mood.
- Berbat bir ruh hali içinde.
- This stuff's awful.
- Bu şey berbat.
- What an awful mother!
- Ne berbat bir anne!
- That car is no doubt in an awful condition.
- O araba şüphesiz berbat durumda.
- I think that's awful.
- Sanırım o berbat.
- They are both awful.
- İkisi de berbat.
- How awful!
- Ne kadar berbat!
- The local restaurant is awful.
- Yerel Restoran berbat.
- I told them they were awful.
- Onlara berbat olduklarını söyledim.
- I had an awful experience today, so I'm going to have a beer and go straight to bed.
- Bugün berbat bir deneyim yaşadım, bu yüzden bir bira içeceğim ve doğruca yatmaya gideceğim.
Show More (76)
|
3 |
awful |
çok kötü |
adj. |
|
- Tom has been awful.
- Tom çok kötüydü.
- Tom was awful to me.
- Tom bana çok kötü davrandı.
- This opera is awful.
- Bu opera çok kötü.
- Tom was awful to me.
- Tom bana karşı çok kötü.
- This girl is very awful.
- Bu kız çok kötü.
- Tom told me that he was sorry that he had said such awful things to me.
- Tom bana çok kötü şeyler söylediği için üzgün olduğunu söyledi.
- Last summer was awful.
- Geçen yaz çok kötüydü.
- You're awful at keeping secrets.
- Sır saklamakta çok kötüsün.
- He said such awful things to me.
- Bana çok kötü şeyler söyledi.
- Tom said such awful things to me.
- Tom bana çok kötü şeyler söyledi.
- This bike is awful; it's too heavy.
- Bu bisiklet çok kötü; çok ağır.
- This man is very awful.
- Bu adam çok kötü.
- I caught an awful cold.
- Ben çok kötü üşüttüm.
Show More (10)
|
4 |
awful |
kötü |
adj. |
|
- He is an awful ticket inspector.
- O kötü bir bilet müfettişidir.
- I'm afraid there's been some awful news.
- Korkarım bazı kötü haberler var.
- Why are you so awful?
- Sen neden bu kadar kötüsün?
Show More (0)
|
5 |
awful |
fena |
adj. |
|
- That's awful sweet of you.
- Fena halde tatlısın.
- You seem to be in an awful hurry.
- Fena halde acelen var gibi.
Show More (-1)
|
6 |
awful |
iğrenç |
adj. |
|
- This fish smells awful.
- Bu balık iğrenç kokuyor.
Show More (-2)
|
7 |
awful |
çok fazla |
adv. |
|
- That looks like an awful lot for two people.
- Bu iki kişi için çok fazla gibi görünüyor.
Show More (-2)
|