|
- Portugal is one of the biggest textile and clothing producers in the Union.
- Portekiz, Birlik içindeki en büyük tekstil ve giyim üreticilerinden biridir.
- The three biggest economies in the euro area, however, have not done enough up till now.
- Ancak Euro bölgesinin en büyük üç ekonomisi bugüne kadar yeterince çaba sarf etmedi.
- Furthermore, the European Union is currently the biggest importer and the biggest exporter of services in the world.
- Ayrıca Avrupa Birliği şu anda dünyanın en büyük hizmet ithalatçısı ve en büyük hizmet ihracatçısı konumundadır.
- The events are the biggest scandal I have experienced in my 23 years in this House.
- Yaşananlar, bu Meclis'te geçirdiğim 23 yıl boyunca karşılaştığım en büyük skandaldır.
- We must look for ways of breaking through this and putting an end to the biggest humanitarian scandal of our time.
- Bunu aşmanın ve çağımızın en büyük insani skandalına son vermenin yollarını aramalıyız.
- The European Union is already the biggest external provider of assistance.
- Avrupa Birliği halihazırda en büyük dış yardım sağlayıcısıdır.
- The rise in temperature we have measured during the twentieth century is the biggest for a thousand years.
- Yirminci yüzyıl boyunca ölçtüğümüz sıcaklık artışı son bin yılın en büyük artışıdır.
- Cost-cutting and cutting corners caused the biggest environmental disaster in history.
- Maliyet azaltma ve köşeleri kesme, tarihteki en büyük çevre felaketine neden oldu.
- At that time, this had been the biggest international agreement between the Community and any third country.
- O dönemde bu, Topluluk ile herhangi bir üçüncü dünya ülkesi arasındaki en büyük uluslararası anlaşmaydı.
- Today's problem is that the United States, which is the second biggest coffee consumer, is outside the ICO.
- Bugünkü sorun, en büyük ikinci kahve tüketicisi olan ABD'nin Uluslararası Kahve Örgütü dışında olmasıdır.
- As a result of these elections, the DSP and the centre-right party MHP became the two biggest parties of the country.
- Bu seçimlerin sonucunda, DSP ve merkez sağ parti MHP, ülkenin en büyük iki partisi haline gelmiştir.
- It is a huge commitment, probably the biggest any of us will experience.
- Bu çok büyük bir sorumluluk, muhtemelen hepimizin deneyimleyeceği en büyük sorumluluk.
- The biggest single problem is the cost of the Louise Weiss building in Strasbourg.
- En büyük tek sorun Strazburg'daki Louise Weiss binasının maliyetidir.
- The EU is the biggest donor of humanitarian aid to the Afghan people.
- AB, Afgan halkına insani yardım sağlayan en büyük donördür.
- The European Union is already the biggest external provider of assistance.
- Avrupa Birliği halihazırda en büyük dış yardım sağlayıcısı konumundadır.
- Some 30,000 people lost their jobs, the biggest lay-off in Canadian history.
- Kanada tarihindeki en büyük işten çıkarma ile yaklaşık 30.000 kişi işini kaybetti.
- The biggest terrorist attack to date against the civilised world took place three days after the Durban Conference.
- Uygar dünyaya yönelik bugüne kadarki en büyük terör saldırısı Durban Konferansından üç gün sonra gerçekleşti.
- But their place has been taken by prawns, now one of the biggest fisheries around the British Isles.
- Ama onların yerini şimdi Britanya Adaları'ndaki en büyük balıkçılıklardan biri olan karidesler aldı.
- Europe is now the world's biggest exporter in textiles and the second largest in clothing.
- Avrupa şu anda tekstil alanında dünyanın en büyük, giyim alanında ise ikinci büyük ihracatçısıdır.
- North Korea is the biggest humanitarian scandal of our time.
- Kuzey Kore çağımızın en büyük insani skandalıdır.
- The EU is in a class of its own as the biggest subsidising power on a global basis.
- AB, küresel bazda en büyük destekleyici güç olarak kendi sınıfında yer almaktadır.
- The supply of information is always the biggest bone of contention between Parliament and the Commission.
- Bilgi temini her zaman Parlamento ile Komisyon arasındaki en büyük anlaşmazlık konusu olmuştur.
- This is exactly what has led to the biggest differences of opinion in this House.
- Bu Mecliste en büyük görüş ayrılıklarına yol açan şey de tam olarak budur.
- Our contribution of EUR 14 billion also makes us the biggest provider of humanitarian aid.
- 14 milyar Euro'luk katkımız, bizi aynı zamanda en büyük insani yardım sağlayıcısı yapmaktadır.
- It is, by far, the biggest donor to Africa.
- Afrika'nın açık ara en büyük donörüdür.
- Some 30,000 people lost their jobs, the biggest lay-off in Canadian history.
- Yaklaşık 30,000 kişi işini kaybetti, bu Kanada tarihindeki en büyük işten çıkarma oldu.
- As the biggest trading block, we have an important role to play.
- En büyük ticaret bloğu olarak oynamamız gereken önemli bir rol var.
- Today's problem is that the United States, which is the second biggest coffee consumer, is outside the ICO.
- Bugünkü sorun, en büyük ikinci kahve tüketicisi olan ABD'nin ICO'nun dışında olmasıdır.
- It is a huge commitment, probably the biggest any of us will experience.
- Bu büyük bir taahhüt, muhtemelen herhangi birimizin deneyimleyeceği en büyük taahhüt.
- Cigarette smoking is the single biggest cause of premature death and illness in the whole of the European Union.
- Sigara kullanımı tüm Avrupa Birliği'nde erken ölüm ve hastalıkların en büyük nedenidir.
- Less than six months from now we will see the biggest enlargement in the Union’s history.
- Altı aydan kısa bir süre sonra Birlik tarihindeki en büyük genişlemeye tanık olacağız.
- Our biggest shortcomings relate to the first method; containing the spread on a global scale.
- En büyük eksikliklerimiz ilk yöntemle ilgilidir; küresel ölçekte yayılmayı kontrol altına almak.
- So I am all for social justice and social inclusion, but the biggest enemy of both is unemployment.
- Yani ben sosyal adalet ve sosyal içermeden yanayım ama her ikisinin de en büyük düşmanı işsizliktir.
- Right at the core, the biggest hard drive in history.
- Tam merkezinde ise tarihin en büyük sabit diski var.
- England, whose industry has attained the highest degree of development, has the biggest and best organised combinations.
- Endüstrisi en yüksek gelişme düzeyine ulaşmış olan İngiltere, en büyük ve en iyi organize edilmiş bileşimlere sahiptir.
- I decided to tackle my biggest task first, before anything else.
- Her şeyden önce en büyük görevimi halletmeye karar verdim.
- The biggest risk to a new born is the cold.
- Yenidoğan için en büyük risk üşütmektir.
- The biggest risk to a new born is the cold.
- Yeni doğmuş bir bebek için en büyük risk soğuk almaktır.
- England, whose industry has attained the highest degree of development, has the biggest and best organised combinations.
- Sanayiide en yüksek gelişme derecesine ulaşmış olan İngiltere, en büyük ve en iyi örgütlenmiş bileşimlere sahiptir.
- This device will complete the biggest war machine of all times.
- Bu alet tüm zamanların en büyük savaş makinesini tamamlayacak.
- This device will complete the biggest war machine of all times.
- Bu cihaz tüm zamanların en büyük savaş makinesini tamamlayacak.
- Right at the core, the biggest hard drive in history.
- Tam çekirdekte tarihin en büyük sabit diski var.
- It's a story of the biggest wiring job on the planet.
- Bu, gezegendeki en büyük kablolama işinin hikâyesi.
- The smallest mistakes in electrical work can cause the biggest issues.
- Elektrik işlerinde yapılan en küçük hatalar en büyük sorunlara neden olabilir.
- And that was my biggest problem with my first company.
- Benim önceki şirketimde en büyük sıkıntım da işte buydu.
- The biggest risk to a new born is the cold.
- Yeni doğan yavru için üşümek en büyük tehlikedir.
- This is the biggest frame-up since O.J.
- Bu O.J.'den beri kurulan en büyük komplo.
- And these were merely the biggest hurdles among many others.
- Ve bunlar diğerlerinin arasında sadece en büyük engellerdi.
- This is the biggest venomous animal on the planet.
- Bu gezegendeki en büyük zehirli hayvan.
- Right at the core, the biggest hard drive in history.
- Tam merkezde olan, tarihteki en büyük sabit disk.
- This device will complete the biggest war machine of all times.
- Bu alet, tüm zamanların en büyük savaş makinesini tamamlayacak.
- This is the biggest venomous animal on the planet.
- Bu dünyadaki en büyük zehirli hayvandır.
- This is the biggest frame-up since O.J.
- Bu OJ'den bu yana en büyük komplo.
- This is the biggest frame-up since O.J.
- Bu O.J.'den beri en büyük komplo.
- Syracuse is one of the biggest and most beautiful cities of Sicily.
- Siraküza, Sicilya'nın en büyük ve en güzel şehirlerinden biridir.
- My biggest worry is about where my next meal will come from.
- Benim en büyük endişem, bir sonraki yemeğimin nereden geleceği hakkındadır.
- Sami is his daughter's biggest defender.
- Sami kızının en büyük savunucusudur.
- It's the biggest house in the neighborhood.
- O, mahalledeki en büyük ev.
- Russia is the biggest state in the world, and The Vatican is the smallest state in the world.
- Rusya dünyanın en büyük devletidir ve Vatikan dünyanın en küçük devletidir.
- It's one of the biggest mysteries in science today.
- Bu bugün bilimdeki en büyük gizemlerden biridir.
- Paris is one of the biggest cities in the world.
- Paris, dünyadaki en büyük kentlerden biridir.
- Jupiter is the biggest planet in our solar system.
- Jüpiter, güneş sisteminizdeki en büyük gezegendir.
- The biggest victory is to win over yourself.
- En büyük zafer kendini yenmektir.
- Communism was the biggest issue in the campaign.
- Komünizm kampanyanın en büyük sorunuydu.
- This is the biggest issue in this matter.
- Bu konudaki en büyük sorun bu.
- The flood of 1342 was the biggest deluge in the history of central Europe.
- 1342 seli orta Avrupa tarihinin en büyük seliydi.
- Tom is the owner of the biggest ranch in these parts.
- Tom, bu bölgedeki en büyük çiftliğin sahibidir.
- It is one of the biggest summer festivals.
- En büyük yaz festivallerinden biri.
- Elections are the biggest illusion of freedom.
- Seçimler özgürlüğün en büyük yanılsamasıdır.
- It's the biggest building in the city.
- Şehirdeki en büyük bina.
- I am the biggest loser in the world.
- Ben dünyadaki en büyük kaybedenim.
- This is the biggest cat that I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük kedi.
- Antibiotic-resistant bacteria pose one of the biggest threats to global health, according to the World Health Organization.
- Dünya Sağlık Örgütü'ne göre antibiyotiğe dirençli bakteriler, küresel sağlığa yönelik en büyük tehditlerden birini oluşturuyor.
- Twitter is among the biggest enemies of Islam.
- Twitter İslâm'ın en büyük düşmanları arasındadır.
- This is the biggest car in the world.
- Bu dünyadaki en büyük araba.
- That's the biggest strawberry I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük çilek.
- That was our biggest accomplishment.
- Bu bizim en büyük başarımızdı.
- To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
- Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun en büyük şekilleridir.
- What's you're biggest regret?
- En büyük pişmanlığınız nedir?
- This is my biggest worry.
- Bu benim en büyük endişem.
- This is the biggest one.
- En büyüğü budur.
- This is Finland's biggest power station of all.
- Bu Finlandiya'nın en büyük elektrik santrali.
- The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen.
- Sınava giren öğrenciler için en büyük engel on dördüncü soruydu.
- My son is my biggest headache.
- Oğlum en büyük baş belamdır.
- Miami is the biggest city in Florida.
- Miami, Florida'daki en büyük kenttir.
- Terrorism is one of the biggest enemies of world peace.
- Terörizm dünya barışının en büyük düşmanlarından biridir.
- Mary's biggest disappointment in life is not being able to have children.
- Mary'nin en büyük hayal kırıklığı çocuk sahibi olamamaktır.
- That's the biggest.
- En büyüğü bu.
- Repeating a mistake without recognizing it as one, is the biggest mistake of all.
- Bir hatanın farkına varmadan onu tekrarlamak, hataların en büyüğüdür.
- That's the biggest complaint we get.
- O aldığımız en büyük şikayet.
- This is the biggest apple I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük elma.
- This is one of the biggest mysteries in science today.
- Bu, bugün bilimin en büyük gizemlerinden biri.
- This is the biggest party I've ever been to.
- Bu şimdiye kadar bulunduğum en büyük parti.
- Carbon pollution is the biggest driver of climate change.
- Karbon kirliliği iklim değişikliğinin en büyük nedenidir.
- He's got the biggest eyebrows I've ever seen.
- O, şu ana kadar gördüğüm en büyük kaşlara sahip.
- It is one of the biggest summer festivals.
- En büyük yaz festivallerinden biridir.
- It was the biggest defeat in government history, according to the BBC.
- BBC'ye göre bu, hükümet tarihindeki en büyük yenilgiydi.
- Europe is our biggest market.
- Avrupa bizim en büyük pazarımız.
- This dog is the biggest in this town.
- Bu köpek bu kasabadaki en büyük köpek.
- It's the biggest house in the neighborhood.
- Mahalledeki en büyük ev.
- This is one of the biggest mysteries in science today.
- Bu, bugün bilimdeki en büyük gizemlerden biridir.
- My biggest worry is about where my next meal will come from.
- En büyük endişem bir sonraki yemeğimin nereden geleceği.
- Tom was my biggest inspiration.
- Tom benim en büyük ilham kaynağımdı.
- It is one of the biggest summer music festivals.
- En büyük yaz müzik festivallerinden biri.
- I'm your biggest fan.
- Ben senin en büyük hayranınım.
- Russia is the biggest state in the world, and The Vatican is the smallest state in the world.
- Rusya, dünyadaki en büyük devlettir ve Vatikan dünyadaki en küçük devlettir.
- This is the biggest book I've ever seen.
- Bu gördüğüm en büyük kitap.
- Mary has the biggest clitoris I've ever seen.
- Mary'de gördüğüm en büyük klitoris var.
- Lake Titicaca, the biggest lake in South America, is in Peru.
- Güney Amerika'nın en büyük gölü olan Titicaca Gölü Peru'da.
- This is the biggest bookstore in town.
- Burası şehirdeki en büyük kitapçı.
- This one is the biggest.
- Bu en büyüğü.
- You're the biggest.
- Sen en büyüksün.
- They were the nation's biggest business.
- Onlar ülkenin en büyük işiydi.
- Tom is his own biggest enemy.
- Tom kendisinin en büyük düşmanıdır.
- I am the biggest loser in the world.
- Ben dünyanın en büyük eziğiyim.
- This is the biggest publicity stunt I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük reklam gösterisi.
- The biggest challenge to the project will be the availability of workers with the skills required to bring it to fruition.
- Projenin önündeki en büyük zorluk, projeyi hayata geçirmek için gerekli becerilere sahip işçilerin mevcudiyeti olacaktır.
- Climate change is the biggest threat that we face.
- İklim değişikliği karşı karşıya olduğumuz en büyük tehdittir.
- We usually eat our biggest meal of the day at noon.
- Günün en büyük yemeğini genellikle öğlen yeriz.
- Her debut was the biggest social event of the season.
- İlk çıkışı sezonun en büyük sosyal olayıydı.
- This is the biggest one.
- Bu en büyüğü.
- What is your biggest fear?
- En büyük korkun nedir?
- What is your biggest fear?
- Senin en büyük korkun nedir?
- Most people around here usually eat their biggest meal of the day in the evening.
- Buralarda çoğu insan genellikle günün en büyük yemeğini akşamleyin yer.
- My biggest weakness is spending money on shoes.
- En büyük zayıflığım ayakkabılara para harcamak.
- A pillow at six o'clock in the morning has got the biggest gravity in the world.
- Sabahın altısında bir yastık dünyadaki en büyük yerçekimine sahiptir.
- What do you think is the biggest issue in our country?
- Sence ülkemizin en büyük sorunu ne?
- It was the biggest defeat in government history, according to the BBC.
- BBC'ye göre hükümet tarihindeki en büyük yenilgiydi.
- It's the biggest sports shop in the region.
- Bölgedeki en büyük spor mağazası.
- Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
- Lake Titicaca, the biggest lake in South America, is in Peru.
- Titicaca Gölü, Güney Amerika'da en büyük göl, Peru'dadır.
- He's got the biggest eyebrows I've ever seen.
- Gördüğüm en büyük kaşlara sahip.
- Twitter is among the biggest enemies of Islam.
- Twitter İslam'ın en büyük düşmanları arasında.
- That's the biggest grasshopper I've ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en büyük çekirge.
- The earthquake was the biggest one that we had ever experienced.
- Deprem şimdiye kadar yaşadığımız en büyük depremdi.
- This one is the biggest.
- Bu en büyüğüdür.
- Mary's biggest disappointment in life is not being able to have children.
- Mary'nin hayattaki en büyük hayal kırıklığı çocuk sahibi olamamak.
- My son is my biggest headache.
- Oğlum benim en büyük baş ağrım.
- The biggest door is next to the window.
- En büyük kapı pencerenin yanında.
- That's the biggest grasshopper I've ever seen.
- Bugüne kadar gördüğüm en büyük çekirge.
- Please, give me the biggest pineapple.
- Lütfen bana en büyük ananası ver.
- What do you think is the biggest issue in our country?
- Sizce ülkemizdeki en büyük sorun nedir?
- Europe is our biggest market.
- Avrupa bizim en büyük pazarımızdır.
- Gdańsk is the biggest city in the north of Poland.
- Gdansk Polonya'nın kuzeyinde en büyük kenttir.
- You are the biggest liar.
- Sen en büyük yalancısın.
- Bill boasts of owning the biggest car in the neighborhood.
- Bill mahalledeki en büyük arabaya sahip olmakla övünür.
- Ganja is one of the biggest cities in Azerbaijan.
- Gence, Azerbaycan'daki en büyük kentlerden biridir.
- The German State Library is one of the biggest libraries of Europe.
- Alman Devlet Kütüphanesi Avrupa'nın en büyük kütüphanelerinden biridir.
- This is the biggest party I've ever been to.
- Bu şimdiye kadar katıldığım en büyük parti.
- This is the biggest car in the world.
- Bu, dünyadaki en büyük arabadır.
- That's our biggest concern.
- En büyük endişemiz bu.
- That's the biggest complaint we get.
- Aldığımız en büyük şikayet bu.
- The biggest challenge to the project will be the availability of workers with the skills required to bring it to fruition.
- Projenin en büyük zorluğu, hayata geçirmek için gerekli beceriye sahip emekçilerin bulunup bulunmaması olacak.
- This is the biggest book I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük kitap.
- This is the biggest bookstore in town.
- Bu, şehirdeki en büyük kitapçı.
- This is my biggest worry.
- En büyük endişem bu.
- You're the biggest.
- En büyük sensin.
- This is the biggest publicity stunt I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük reklam kampanyası.
- Ivory Coast is the world's biggest cocoa producer.
- Fildişi Sahili dünyanın en büyük kakao üreticisidir.
- We usually eat our biggest meal of the day at noon.
- Biz günün en büyük yemeğini genellikle öğleyin yeriz.
- This is one of Tom's biggest fears.
- Tom'un en büyük korkularından biridir bu.
- This is Finland's biggest power station of all.
- Bu, bütün Finlandiya'nın en büyük elektrik santralı.
- This is the biggest hotel in this city.
- Bu, bu şehirdeki en büyük oteldir.
- This is one of Tom's biggest fears.
- Bu Tom'un en büyük korkularından biri.
- A sperm whale is the biggest toothed whale.
- İspermeçet balinası en büyük dişli balinadır.
- It's one of the biggest mysteries in science today.
- Bugün bilimin en büyük gizemlerinden biri.
- Elections are the biggest illusion of freedom.
- Seçimler, özgürlüğün en büyük yanılsamasıdır.
- What is your biggest weakness?
- En büyük zayıflığın ne?
- What's your biggest fear?
- En büyük korkun nedir?
- The flood of 1342 was the biggest deluge in the history of central Europe.
- 1342'deki sel, Orta Avrupa tarihindeki en büyük tufandı.
- Mexico is the biggest Spanish speaking country.
- Meksika İspanyolca konuşulan en büyük ülkedir.
- Please, give me the biggest pineapple.
- Lütfen, bana en büyük ananası ver.
- The biggest victory is to win over yourself.
- En büyük zafer kendinizi yenmektir.
- São Paulo is the biggest producer of eggs in the country.
- São Paulo ülkedeki en büyük yumurta üreticisidir.
- My biggest weakness is spending money on shoes.
- Benim en büyük zayıflığım ayakkabılara para harcamak.
- Sami was jailed for his part in one of the biggest robberies in Egypt.
- Sami Mısır'daki en büyük soygunlardan birine karıştığı için hapse atıldı.
- Mary has the biggest clitoris I've ever seen.
- Mary şimdiye kadar gördüğüm en büyük klitorise sahip.
- São Paulo is the biggest producer of eggs in the country.
- São Paulo ülkedeki en büyük yumurta üreticisi.
- It's the biggest building in the city.
- Bu, şehirdeki en büyük bina.
- It is one of the biggest summer music festivals.
- Bu en büyük yaz müzik festivallerinden biridir.
- Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek en büyük merakım ve hobim.
- Tom says that's my biggest fault.
- Tom bunun benim en büyük hatam olduğunu söylüyor.
- Tom is the owner of the biggest ranch in these parts.
- Tom buralardaki en büyük çiftliğin sahibi.
- New York is the world's biggest city.
- New York dünyanın en büyük şehridir.
- The biggest concern is cost.
- En büyük endişe maliyet.
- This is my biggest pet peeve.
- Bu benim en büyük gıcık olduğum şey.
- That's our biggest concern.
- O bizim en büyük endişemizdir.
- Antibiotic-resistant bacteria pose one of the biggest threats to global health, according to the World Health Organization.
- Dünya Sağlık Örgütü'ne göre antibiyotiklere dirençli bakteriler küresel sağlık için en büyük tehditlerden birini oluşturuyor.
- This is the biggest issue in this matter.
- Bu, bu konudaki en büyük sorundur.
- It's one of the biggest regrets of my life.
- Hayatımın en büyük pişmanlıklarından biri.
- The Flevopolder, the southern island of Flevoland, is the biggest artificial island in the world with an area of 970 km².
- Flevoland'ın güney adası olan Flevopolder, 970 km²'lik alanıyla dünyanın en büyük yapay adasıdır.
- Climate change is the biggest threat that we face.
- İklim değişikliği, karşı karşıya olduğumuz en büyük tehdittir.
- This is the biggest hotel in this city.
- Bu şehirdeki en büyük otel bu.
- What is your biggest weakness?
- En büyük zayıflığınız nedir?
- Most people around here usually eat their biggest meal of the day in the evening.
- Buradaki çoğu insan günün en büyük yemeğini genellikle akşamları yer.
- Jupiter is the biggest planet in our solar system.
- Jüpiter güneş sistemimizdeki en büyük gezegendir.
- This is the biggest fish that I have ever caught.
- Bu şimdiye kadar yakaladığım en büyük balık.
Show More (194)
|