boy - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
boy oğlan n.
  • The boy was smaller than an earth child and had many different habits from an ordinary child.
  • Bu oğlan, dünyalı bir çocuktan daha küçüktü ve birçok yönden davranışları sıradan bir çocuğunkinden farklıydı.
  • Personally, I don't know what has happened with the boys since that night.
  • Şahsen o gecenin ardından oğlanlara ne olduğunu bilmiyorum.
  • You really must start looking at trade schools for the boy.
  • Oğlan için meslek okullarını cidden araştırmaya başlamalısın.
Show More (375)
boy erkek çocuk n.
  • The dead included a four-year old boy, a ten-year old girl and a sixteen-year old boy.
  • Ölenler arasında dört yaşında bir erkek çocuğu, on yaşında bir kız çocuğu ve on altı yaşında bir erkek çocuğu vardı.
  • Tom was the only boy invited to Mary's party.
  • Tom Mary'nin partisine davet edilen tek erkek çocuğuydu.
  • Layla and Sami had another boy.
  • Layla ve Sami'nin bir erkek çocukları daha oldu.
Show More (54)
boy oğul n.
  • That's my boy!
  • İşte benim oğlum!
  • He has a boy and two girls.
  • Bir oğlu ve iki kızı var.
  • My older boy wants nothing to do with his younger brothers.
  • Büyük oğlum küçük kardeşleriyle hiçbir şey yapmak istemiyor.
Show More (39)
boy delikanlı n.
  • A group of boys were coming up to me.
  • Bir grup delikanlı bana yaklaşıyordu.
  • The first boy to ever kiss Mary was Tom.
  • Şu ana kadar Mary'yi öpen ilk delikanlı Tom'du.
  • Who is the boy swimming in the river?
  • Nehirde yüzen delikanlı kimdir?
Show More (12)
boy oğlan çocuğu n.
  • We are boys.
  • Biz oğlan çocuklarıyız.
  • A lot of boys are running in the park.
  • Bir sürü oğlan çocuğu parkta koşuyor.
  • Layla raised her two boys on her own.
  • Leyla iki oğlan çocuğunu tek başına yetiştirdi.
Show More (2)
boy vay be exclam.
  • Boy, those tapes made quite an impression on these three painters.
  • Vay be, o kasetler bu üç ressamı oldukça etkiledi.
  • Boy, that sentence sure caused a kerfuffle.
  • Vay be, bu cümle de amma tantana kopardı.
Show More (-1)
boy vay be interj.
  • Boy, that was an awesome performance!
  • Vay be, harika bir performanstı!
Show More (-2)
boy çocuk n.
  • The boys went out to play volleyball.
  • Çocuklar voleybol oynamaya çıktı.
Show More (-2)
Englisch Türkisch
height boy n.
  • I'm about the same height as Tom.
  • Tom'la hemen hemen aynı boydayım.
  • They are of average height.
  • Onlar ortalama boydalar.
  • Tom is approximately the same height as me.
  • Tom yaklaşık olarak benimle aynı boyda.
Show More (70)
size boy n.
  • She does have awe-inspiring strength for a girl her size.
  • O boyda bir kıza göre hayranlık uyandıran bir gücü var.
  • I want to exchange this for a smaller size.
  • Bunu daha küçük bir boyla değiştirmek istiyorum.
  • They're all the same size.
  • Hepsi aynı boyda.
Show More (15)
length boy n.
  • With the establishment of Fortress Europe, we are creating a new Iron Curtain running the length of Europe.
  • Avrupa Kalesi'nin kurulmasıyla birlikte Avrupa'yı boydan boya geçen yeni bir Demir Perde yaratıyoruz.
  • Our boat won by two lengths.
  • Teknemiz iki boy farkla kazandı.
  • I like to wear my skirts knee length.
  • Eteklerimi diz boyu giymeyi severim.
Show More (3)
stature boy n.
  • He was a man of middle stature, yet strong.
  • Orta boylu ama güçlü bir adamdı.
  • Therefore, it also includes people who merely have limb impairments, are of small stature, pregnant women etc.
  • Bu nedenle, sadece uzuv bozukluğu olan kişileri, küçük boyluları, hamile kadınları vb. de kapsar.
  • Tom was small in stature.
  • Tom'un boyu kısaydı.
Show More (0)