1 |
bunch |
grup |
n. |
|
- Emma has only a small bunch of friends.
- Emma'nın sadece küçük bir grup arkadaşı var.
- There is a bunch of angry people waiting in front of the bank.
- Bankanın önünde bekleyen bir grup kızgın insan var.
- If we do not strengthen these, we will remain a disconnected bunch.
- Eğer bunları güçlendirmezsek, birbirinden kopuk bir grup olarak kalacağız.
- There was a bunch of geese flying in different groups.
- Farklı gruplar halinde uçan bir sürü kaz vardı.
- I'm very proud of this bunch.
- Bu grupla gurur duyuyorum.
- Used car salesmen are a disreputable bunch.
- Kullanılmış araba satıcıları itibarsız bir gruptur.
- You're all a bunch of losers.
- Hepiniz bir kaybedenler grubusunuz.
Show More (4)
|
2 |
bunch |
salkım |
n. |
|
- I bought a bunch of bananas for his birthday cake.
- Doğum günü pastası için bir salkım muz aldım.
- Grapes grow in bunches.
- Üzümler, salkımla yetişir.
- Grapes grow in bunches.
- Üzümler, salkım halinde büyür.
Show More (0)
|
3 |
bunch |
toplanmak |
v. |
|
- The tourist group bunched together as they didn't know where they were.
- Turist grubu nerede olduklarını bilmedikleri için bir araya toplanmıştı.
Show More (-2)
|
4 |
bunch |
toplamak |
v. |
|
- James bunched the remaining cloth up and threw it away.
- James kalan kumaş parçalarını toplayıp attı.
Show More (-2)
|
5 |
bunch |
demet yapmak |
v. |
|
- John bunched the flowers he picked from the mountains and gave them to his girlfriend.
- John dağlardan topladığı çiçekleri demet yaptı ve kız arkadaşına verdi.
Show More (-2)
|
6 |
bunch |
sıkmak |
v. |
|
- Alex bunched his fist in anger as he looked at his broken tail light.
- Alex kırık arka lambasına bakarken öfkeyle yumruğunu sıktı.
Show More (-2)
|
7 |
bunch |
çete |
n. |
|
- Used car salesmen are a disreputable bunch.
- Ikinci el araba satıcısı adamlar tanınmış bir çetedir.
Show More (-2)
|