| 1 |
caring |
şefkatli |
adj. |
|
- My husband is loving and caring.
- Kocam sevgi dolu ve şefkatli.
- Mary is a caring wife and mother.
- Mary şefkatli bir eş ve annedir.
- Tom is a loving and caring gentleman.
- Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendidir.
- The elephant is a very caring mother for its children.
- Fil çocukları için çok şefkatli bir anne.
- Sami was giving and caring.
- Sami verici ve şefkatliydi.
- He has always been very considerate and caring.
- Her zaman çok düşünceli ve şefkatli olmuştur.
- Dan was a very caring father.
- Dan çok şefkatli bir babaydı.
- The elephant is a very caring mother for its children.
- Fil, çocukları için çok şefkatli bir annedir.
- Layla was kind, sweet, and caring.
- Layla nazik, tatlı ve şefkatliydi.
- Rose is a loving and caring lady.
- Rose sevgi dolu ve şefkatli bir hanımefendi.
- Tom is a loving and caring gentleman.
- Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.
Show More (8)
|
| 2 |
caring |
umur |
n. |
|
- Who would care?
- Kimin umurunda?
- Don't you care what happens?
- Ne olacağı umurunuzda değil mi?
- So who really cares?
- Peki gerçekten kimin umurunda?
- You need to stop pretending that you don't care.
- Umurunuzda değilmiş gibi davranmayı bırakmalısınız.
- Who really cares?
- Gerçekten kimin umurunda?
- Why should anyone care?
- Kimin umurunda?
- Who would've cared?
- Kimin umurunda?
Show More (4)
|
| 3 |
caring |
bakım (veren) |
adj. |
|
- Working for caring facilities is not an easy job.
- Bakım tesislerinde çalışmak kolay iş değil.
Show More (-2)
|
| 4 |
caring |
umursayan |
adj. |
|
- A caring man would provide for his family.
- Umursayan bir adam olsa ailesine bakardı.
Show More (-2)
|
| 5 |
caring |
sempatik |
adj. |
|
- He's sweet and caring.
- O tatlı ve sempatik.
Show More (-2)
|
| 6 |
caring |
önemseme |
n. |
|
- Caring means being alive.
- Önemsemek, hayatta olmak demektir.
Show More (-2)
|
