clarify - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
clarify açıklığa kavuşturmak v.
  • They proposed a meeting to clarify the issue.
  • Konuyu açıklığa kavuşturmak için bir toplantı önerdiler.
  • I think your intervention may clarify various points that were raised.
  • Müdahalenizin gündeme getirilen çeşitli hususları açıklığa kavuşturabileceğini düşünüyorum.
  • Quite a few areas of the Protocol have still not been clarified.
  • Protokolün pek çok alanı hala açıklığa kavuşturulmamıştır.
Show More (48)
clarify netleştirmek v.
  • The first point is the importance of defining and clarifying relations between the European Union, the ILO and the WTO.
  • İlk nokta, Avrupa Birliği, ILO ve DTÖ arasındaki ilişkilerin tanımlanması ve netleştirilmesinin önemidir.
  • The present text from Parliament has clarified the objectives and tasks of the Agency.
  • Parlamento'dan gelen mevcut metin Ajans'ın hedef ve görevlerini netleştirmiştir.
  • The timeframe that was established in Nice and clarified in Gothenburg will be fully complied with.
  • Nice'de belirlenen ve Göteborg'da netleştirilen zaman çerçevesine tam olarak uyulacaktır.
Show More (21)
clarify açıklık getirmek v.
  • Thirdly, I would like to have something clarified.
  • Üçüncü olarak bir konuya açıklık getirilmesini istiyorum.
  • Thank you also for the letter that you sent to Members, which has clarified a lot of things.
  • Üyelere gönderdiğiniz ve pek çok konuya açıklık getiren mektup için de teşekkür ederim.
  • In putting it the way I did, I was trying to clarify the discussion.
  • Bu şekilde ifade ederken tartışmaya açıklık getirmeye çalışıyordum.
Show More (15)
clarify açıklığa kavuşmak v.
  • It will therefore clarify whether you said one thing or another.
  • Bu nedenle, bir şey mi yoksa başka bir şey mi söylediğiniz açıklığa kavuşacaktır.
  • Until the overall situation is clarified Parliament cannot come to any firm conclusions itself.
  • Genel durum açıklığa kavuşana kadar Parlamento'nun kendisi de kesin bir sonuca varamaz.
  • This too could be clarified if we were to back the rapporteur in her just endeavours to secure openness.
  • Sözcünün açıklığı güvence altına almaya yönelik adil çabalarına destek olursak bu da açıklığa kavuşabilir.
Show More (0)
clarify açıklamak v.
  • I should like to take this opportunity to clarify the reasons why my group voted in favour of the Pirker report.
  • Bu vesileyle grubumun Pirker raporu lehinde oy kullanmasının nedenlerini açıklamak isterim.
  • I would like to advise you to clarify why Turkey was not considered for these particular funds.
  • Bu özel fonlar için Türkiye'nin neden değerlendirmeye alınmadığını açıklamanızı tavsiye ederim.
  • It is important that Turkey should be included, based on the principles clarified at Helsinki.
  • Helsinki'de açıklanan ilkeler temelinde Türkiye'nin de dahil edilmesi önemlidir.
Show More (0)
clarify süzmek v.
  • Clarifying butter removes all the milk and water from it.
  • Tereyağını süzmek içerisindeki tüm sütü ve suyu alır.
Show More (-2)