clearly - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
clearly açıkça adv.
  • The Palestinian Authority's future is uncertain and the stability and security of the region are clearly in danger.
  • Filistin Yönetimi'nin geleceği belirsizdir ve bölgenin istikrarı ve güvenliği açıkça tehlike altındadır.
  • Such power must at all times be rigorously justified and clearly explained.
  • Bu tür yetkiler her zaman titizlikle gerekçelendirilmeli ve açıkça izah edilmelidir.
  • This year, however, the figures are clearly rising again.
  • Ancak bu yıl rakamlar açıkça yeniden yükseliyor.
Show More (497)
clearly belli ki expr.
  • The stable door had clearly not been locked.
  • Belli ki gereken önlem alınmamıştı.
  • Clearly we have not yet hit the regime where it hurts.
  • Belli ki rejimi henüz can evinden vuramadık.
  • Clearly, we are not looking at matters from the same perspective.
  • Belli ki meselelere aynı perspektiften bakmıyoruz.
Show More (56)
clearly net bir şekilde adv.
  • We need a competent authority with a clearly defined role, with no possibility for delegation.
  • Yetki devrine imkan tanımayan, rolü net bir şekilde tanımlanmış yetkili bir makama ihtiyacımız var.
  • The next stage is clearly mapped out.
  • Bir sonraki aşama net bir şekilde belirlenmiştir.
  • We shall see this more clearly tomorrow.
  • Bunu yarın daha net bir şekilde göreceğiz.
Show More (51)
clearly açıkça görülüyor ki adv.
  • Giving this job to him clearly was a mistake.
  • Açıkça görülüyor ki, bu işi ona vermek bir hataydı.
  • It is clearly not something we have a mandate to do.
  • Açıkça görülüyor ki, bu bizim yapma yetkimiz olan bir şey değil.
  • Clearly, it has achieved its objective.
  • Açıkça görülüyor ki amacına ulaşmıştır.
Show More (7)
clearly anlaşılır biçimde adv.
  • I couldn't understand what the old man said; he wasn't speaking clearly.
  • Yaşlı adamın ne dediğini anlayamadım, anlaşılır biçimde konuşmuyordu.
  • Speak clearly so that everyone may hear you.
  • Anlaşılır biçimde konuşun ki herkes sizi duyabilsin.
Show More (-1)
clearly mantıklı bir biçimde adv.
  • I think she wasn't thinking clearly while she was buying that dress.
  • Sanırım o elbiseyi alırken mantıklı düşünemiyordu.
Show More (-2)
clearly düpedüz adv.
  • That would clearly be foolish.
  • Bu düpedüz aptallık olurdu.
Show More (-2)
clearly açık bir biçimde adv.
  • The professor briefly and clearly described the topic of his study.
  • Profesör, çalışmasının konusunu kısa ve açık bir biçimde anlattı.
Show More (-2)
clearly şüphesiz adv.
  • Wilson clearly had the best chance to win.
  • Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
Show More (-2)