disadvantaged - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
disadvantaged dezavantajlı adj.
  • This may result in the further depopulation of certain disadvantaged areas.
  • Bu durum bazı dezavantajlı bölgelerin nüfusunun daha da azalmasına neden olabilir.
  • We see that the average life expectancy of disadvantaged population groups is shorter than that of privileged groups.
  • Dezavantajlı nüfus gruplarının ortalama yaşam süresinin ayrıcalıklı gruplara göre daha kısa olduğunu görüyoruz.
  • A mechanism is needed which will also boost prosperity in the most disadvantaged regions.
  • En dezavantajlı bölgelerde de refahı arttıracak bir mekanizmaya ihtiyaç vardır.
Show More (16)
disadvantaged imkanları kısıtlı olan adj.
  • Students from disadvantaged backgrounds often face barriers to accessing higher education.
  • İmkanları kısıtlı durumda olan öğrenciler üniversite eğitimi söz konusu olduğunda zorluklarla karşılaşmaktadır.
Show More (-2)