1 |
discourage |
cesaretini kırmak |
v. |
|
- If getting an F discourages you, you'll never be a successful businessman.
- Eğer F almak cesaretinizi kırıyorsa, asla başarılı bir iş adamı olamazsınız.
- That'll discourage criminals.
- Bu suçluların cesaretini kıracaktır.
- That'll discourage criminals.
- O, suçluların cesaretini kıracak.
- She did not let failure discourage her.
- Hatanın onun cesaretini kırmasına izin vermedi.
- Let's not discourage them.
- Onların cesaretini kırmayalım.
- Tom doesn't want to discourage Mary.
- Tom, Mary'nin cesaretini kırmak istemiyor.
- Let's not discourage him.
- Onun cesaretini kırmayalım.
- Let's not discourage Tom.
- Tom'un cesaretini kırmayalım.
- Let's not discourage her.
- Cesaretini kırmayalım.
- She did not let failure discourage her.
- Başarısızlığın cesaretini kırmasına izin vermedi.
- Tom doesn't want to discourage Mary.
- Tom Mary'nin cesaretini kırmak istemiyor.
- Let's not discourage her.
- Onun cesaretini kırmayalım.
- I don't want to discourage Tom.
- Tom'un cesaretini kırmak istemiyorum.
Show More (10)
|
2 |
discourage |
vazgeçirmek |
v. |
|
- My father is a military officer, he discouraged me from attending the air forces.
- Babam bir subay, beni hava kuvvetlerine gitmekten vazgeçirdi.
- The rain discouraged us from going out.
- Yağmur bizi dışarı çıkmaktan vazgeçirdi.
- I discouraged him from going swimming because it looked like it was going to rain.
- Yağmur yağacakmış gibi göründüğü için onu yüzmeye gitmekten vazgeçirdim.
- Tom tried to discourage Mary from going out with John.
- Tom, Mary'yi John'la çıkmaktan vazgeçirmeye çalıştı.
- My parents discouraged me from traveling alone.
- Ebeveynlerim beni yalnız seyahat etmekten vazgeçirdi.
- I discouraged him from going swimming as it was likely to rain.
- Yağmur yağma ihtimali olduğu için onu yüzmeye gitmekten vazgeçirdim.
- I've done everything possible to discourage people from doing that.
- İnsanları onu yapmaktan vazgeçirmek için mümkün olan her şeyi yaptım.
- I've done everything possible to discourage people from doing that.
- İnsanları bunu yapmaktan vazgeçirmek için mümkün olan her şeyi yaptım.
- My parents discouraged me from traveling.
- Ebeveynlerim beni seyahat etmekten vazgeçirdi.
- My parents discouraged me from traveling alone.
- Annemle babam beni yalnız seyahat etmekten vazgeçirdi.
- Tom tried to discourage Mary from going out with John.
- Tom Mary'yi John'la çıkmaktan vazgeçirmeye çalıştı.
- My parents discouraged me from traveling.
- Ailem beni seyahat etmekten vazgeçirdi.
Show More (9)
|
3 |
discourage |
cesaret kırmak |
v. |
|
- However, you may become overwhelmed or discouraged if you try to make too many changes at once.
- Ancak, aynı anda çok fazla değişiklik yapmaya çalışırsanız bunalabilir veya cesaretiniz kırılabilir.
- I'm discouraged.
- Cesaretim kırıldı.
- I became discouraged.
- Cesaretim kırıldı.
- Tom said he's discouraged.
- Tom cesaretinin kırıldığını söyledi.
- You're discouraged, aren't you?
- Cesaretin kırıldı, değil mi?
- Tom said that he was really discouraged.
- Tom gerçekten cesaretinin kırıldığını söyledi.
- Tom became discouraged.
- Tom'un cesareti kırıldı.
- Tom said he's discouraged.
- Tom cesareti kırıldığını söyledi.
- We're very discouraged.
- Cesaretimiz kırıldı.
Show More (6)
|
4 |
discourage |
engellemek |
v. |
|
- Quitting smoking can discourage tumor growth in your lung.
- Sigarayı bırakmak akciğerinizdeki tümörün büyümesini engelleyebilir.
- And failure to discourage this is quite simply inexcusable.
- Bunu engellememek ise tek kelimeyle affedilemez bir durumdur.
- In this way we can discourage repetition in future.
- Bu şekilde gelecekte tekrarlanmasını engelleyebiliriz.
Show More (0)
|
5 |
discourage |
cesaretini kaybetmek |
v. |
|
- Tom thinks Mary is discouraged.
- Tom, Mary'nin cesaretini kaybettiğini düşünüyor.
- Tom thought Mary was discouraged.
- Tom Mary'nin cesaretini kaybettiğini düşündü.
- Tom doesn't think Mary is discouraged.
- Tom, Mary'nin cesaretini kaybettiğini düşünmüyor.
Show More (0)
|
6 |
discourage |
caydırma |
n. |
|
- That is an effective way to discourage counterfeiting.
- Bu, sahteciliği caydırmanın etkili bir yoludur.
- It is a prospect that runs the risk of discouraging and deterring people from using the net and e-commerce.
- İnsanları internet ve e-ticaret kullanımından caydırma ve vazgeçirme riski taşıyan bir ihtimaldir.
Show More (-1)
|
7 |
discourage |
caydırmak |
v. |
|
- Whether this is an accurate description or not, the British government fails at any rate to discourage refugees.
- Bu doğru bir tanımlama olsun ya da olmasın, İngiliz hükümeti her halükarda mültecileri caydırmakta başarısız olmaktadır.
Show More (-2)
|
8 |
discourage |
hevesini kırmak |
v. |
|
- I don't want to discourage Tom.
- Tom'un hevesini kırmak istemiyorum.
Show More (-2)
|