1 |
disregard |
dikkate almamak |
v. |
|
- Tom disregarded Mary's advice.
- Tom, Mary'nin tavsiyelerini dikkate almadı.
- He disregarded my advice.
- Tavsiyelerimi dikkate almadı.
- She continued to see him in disregard of my advice.
- Tavsiyemi dikkate almadan onu görmeye devam etti.
- Much to my surprise, Mary disregarded my request.
- Çok şaşırdım ama Mary isteğimi dikkate almadı.
- She continued to see him in disregard of my advice.
- Tavsiyemi dikkate almayarak onunla görüşmeye devam etti.
Show More (2)
|
2 |
disregard |
hiçe sayma |
n. |
|
- It is precisely these values that Bush is scorning, with his warmongering cronies and his disregard for Europe.
- Bush'un savaş çığırtkanlığı yapan yandaşları ve Avrupa'yı hiçe saymasıyla küçümsediği tam da bu değerlerdir.
- Furthermore, the President's disregard for the rule of law became evident.
- Dahası, Başkan'ın hukukun üstünlüğünü hiçe saydığı da açıkça ortaya çıkmıştır.
- Saddam Hussein has shown a reckless disregard, not just for his international obligations, but for his own people.
- Saddam Hüseyin sadece uluslararası yükümlülüklerini değil, kendi halkını da pervasızca hiçe saymıştır.
- This shows utter disregard for everyone.
- Bu herkesi hiçe saymaktır.
Show More (1)
|
3 |
disregard |
saygısızlık |
n. |
|
- They showed a brazen disregard for her privacy.
- Mahremiyetine küstahça saygısızlık ettiler.
Show More (-2)
|
4 |
disregard |
göz ardı etmek |
v. |
|
- She completely disregarded Jack's point of view.
- Jack'in bakış açısını tamamen göz ardı etti.
Show More (-2)
|