dry - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
dry kuru adj.
  • In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland.
  • Yalnızca birkaç hafta içinde binlerce kilometrekarelik kuru çöl ovaları sulak yemyeşil bir otlağa dönüşüyor.
  • The common cold and flu usually produce a dry cough.
  • Soğuk algınlığı ve nezle genellikle kuru bir öksürüğe neden olur.
  • In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland.
  • Sadece birkaç hafta içinde, binlerce kilometrekarelik kuru çöl ovaları yemyeşil sulak bir otlağa dönüşür.
Show More (50)
dry kurumak v.
  • A Tacis programme has been developed to fight against the consequences of the drying of the Aral Sea.
  • Aral Denizi'nin kurumasının sonuçlarına karşı mücadele etmek için bir Tacis programı geliştirilmiştir.
  • It was the correct decision because it began to dry again.
  • Doğru karardı çünkü yeniden kurumaya başlamış.
  • It was the correct decision because it began to dry again.
  • Doğru bir karardı çünkü yeniden kurumaya başladı.
Show More (18)
dry kurutmak v.
  • We asked for extra time to dry their uniforms and later check out.
  • Üniformalarını kurutmak ve daha sonra çıkış yapmak için ekstra zaman istedik.
  • You give in to her with this dress; she'll bleed you dry.
  • Bu elbiseyle ona teslim olursan, seni iliklerine kadar kurutacak.
  • Why don't you want me to dry it?
  • Neden bunu kurutmamı istemiyorsun?
Show More (4)
dry kurulamak v.
  • Dry your face with a towel.
  • Yüzünüzü bir havluyla kurulayın.
  • No one can dry another's tears without wetting his own hands.
  • Hiç kimse kendi ellerini ıslatmadan başkasının gözyaşlarını kurulayamaz.
  • Tom used old towels to dry the dog.
  • Tom köpeği kurulamak için eski havlu kullanmış.
Show More (4)
dry kurak adj.
  • It's been a long dry season.
  • Uzun ve kurak bir dönem oldu.
  • In the dry season, these trees lose their leaves.
  • Kurak dönemde ağaçlar yapraklarını döker.
  • It's been a long dry season.
  • Uzun ve kurak bir sezon oldu.
Show More (3)
dry kurutulmuş adj.
  • The Convention has been bled almost dry by a virtual IGC with the arrival of numerous Foreign Affairs ministers.
  • Sözleşme, çok sayıda Dışişleri Bakanının katıldığı sanal bir IGC tarafından neredeyse kurutulmuştur.
  • The Convention has been bled almost dry by a virtual IGC with the arrival of numerous Foreign Affairs ministers.
  • Sözleşme, çok sayıda Dışişleri Bakanının gelmesiyle sanal bir IGC tarafından neredeyse kurutulmuştur.
Show More (-1)
dry sek adj.
  • They were drinking dry white wine.
  • Onlar sek beyaz şarap içiyorlardı.
  • They were drinking dry white wine.
  • Sek beyaz şarap içiyorlardı.
Show More (-1)
dry susuz adj.
  • Tom prefers to drink dry red wine.
  • Tom susuz kırmızı şarap içmeyi tercih eder.
Show More (-2)
dry kuraklık n.
  • It rained yesterday after it had been dry for many months.
  • Aylarca süren kuraklıktan sonra dün yağmur yağdı.
Show More (-2)