1 |
emergence |
ortaya çıkma |
n. |
|
- The rise of the country is closely connected with the emergence of successful export activities.
- Ülkenin yükselişi, başarılı ihracat faaliyetlerinin ortaya çıkmasıyla yakından bağlantılıdır.
- The emergence of HIV in the 1980s led to the introduction of needle- and syringe-exchange programmes.
- HIV'in 1980'lerde ortaya çıkması iğne ve şırınga değişim programlarının başlatılmasına yol açmıştır.
- Lago marks the emergence of a remarkable new literary voice.
- Lago, dikkat çekici yeni bir edebi sesin ortaya çıkışına işaret ediyor.
- Enlightenment is man's emergence from his self-incurred immaturity.
- Aydınlanma, insanın kendi kendine maruz kaldığı olgunlaşmamışlıktan ortaya çıkmasıdır.
Show More (1)
|
2 |
emergence |
(zor dönemden vb.) kurtulma |
n. |
|
- The agreement played a key role in the economy's emergence from the recession.
- Anlaşma, ekonominin durgunluktan kurtulmasında kilit bir rol oynamıştır.
Show More (-2)
|
3 |
emergence |
çıkma |
n. |
|
- Enlightenment is man's emergence from his self-incurred immaturity.
- Aydınlanma, insanın kendi yarattığı olgunlaşmamışlıktan çıkmasıdır.
Show More (-2)
|