emergence - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
emergence ortaya çıkma n.
  • The rise of the country is closely connected with the emergence of successful export activities.
  • Ülkenin yükselişi, başarılı ihracat faaliyetlerinin ortaya çıkmasıyla yakından bağlantılıdır.
  • The emergence of HIV in the 1980s led to the introduction of needle- and syringe-exchange programmes.
  • HIV'in 1980'lerde ortaya çıkması iğne ve şırınga değişim programlarının başlatılmasına yol açmıştır.
  • Lago marks the emergence of a remarkable new literary voice.
  • Lago, dikkat çekici yeni bir edebi sesin ortaya çıkışına işaret ediyor.
Show More (1)
emergence (zor dönemden vb.) kurtulma n.
  • The agreement played a key role in the economy's emergence from the recession.
  • Anlaşma, ekonominin durgunluktan kurtulmasında kilit bir rol oynamıştır.
Show More (-2)
emergence çıkma n.
  • Enlightenment is man's emergence from his self-incurred immaturity.
  • Aydınlanma, insanın kendi yarattığı olgunlaşmamışlıktan çıkmasıdır.
Show More (-2)