en - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
most en adj., adv.
  • Only time will show what the most rational solution will be.
  • En rasyonel çözümün ne olacağını sadece zaman gösterecektir.
  • The most difficult negotiations conducted were without doubt those concerning the target for sustainable energy.
  • Yürütülen en zorlu müzakereler şüphesiz sürdürülebilir enerji hedefiyle ilgili olanlardı.
  • I am fortunate to live in one of the most beautiful places in the Union, namely West Cork in Ireland.
  • Avrupa Birliği'nin en güzel yerlerinden birinde, İrlanda'nın West Cork bölgesinde yaşadığım için şanslıyım.
Show More (1426)
best en adj.
  • Decisions on taxation policy are best left to individual Member States.
  • Vergilendirme politikasına ilişkin kararların münferit Üye Devletlere bırakılması en doğrusudur.
  • We in Europe have long held that a partnership approach works best.
  • Avrupa'da uzun zamandır ortaklık yaklaşımının en iyi sonucu verdiğini düşünüyoruz.
  • The European Union is the best example of this.
  • Avrupa Birliği bunun en güzel örneğidir.
Show More (110)
very en adv.
  • One very major priority has been and still is category IV.
  • En önemli önceliklerden biri IV. kategori olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
  • Once again, I would like to express my very sincere thanks!
  • Bir kez daha en içten teşekkürlerimi sunmak istiyorum!
  • I can reassure you that cancer prevention still figures very high on my agenda.
  • Kanserin önlenmesinin hala gündemimin en üst sıralarında yer aldığı konusunda sizi temin edebilirim.
Show More (1)
most en adv.
  • She is one of the most intelligent students at school.
  • Okuldaki en zeki öğrencilerden biri.
Show More (-2)
most en suf.
  • The southernmost city in Argentina is the coldest one.
  • Arjantin'in en güneyindeki şehir en soğuk olanıdır.
Show More (-2)