1 |
eradicate |
ortadan kaldırmak |
v. |
|
- Secondly, the belated ban on meal did not serve to eradicate contamination.
- İkinci olarak, gecikmiş yemek yasağı kirliliğin ortadan kaldırılmasına hizmet etmemiştir.
- I therefore give my unequivocal support to the Busk report and to all measures to eradicate illegal fishing.
- Bu nedenle Busk raporuna ve yasadışı balıkçılığın ortadan kaldırılmasına yönelik tüm tedbirlere açık destek veriyorum.
- We must therefore call on the Imams to help eradicate this phenomenon.
- Bu nedenle imamları bu olgunun ortadan kaldırılmasına yardımcı olmaya çağırmalıyız.
- The EU does not have a good record on eradicating discrimination.
- AB ayrımcılığın ortadan kaldırılması konusunda iyi bir sicile sahip değildir.
- Help to eradicate them by making a good Commission proposal.
- İyi bir Komisyon önerisinde bulunarak bunların ortadan kaldırılmasına yardımcı olun.
- If we want to give some hope to the Israeli population, we must eradicate the fear.
- İsrail halkına biraz umut vermek istiyorsak, korkuyu ortadan kaldırmalıyız.
- At the Lisbon Summit, the fifteen Member States undertook to eradicate poverty by 2010.
- Lizbon Zirvesi'nde on beş Üye Devlet 2010 yılına kadar yoksulluğu ortadan kaldırmayı taahhüt etmiştir.
- We believe that we will have to adopt as many measures as possible in order to eradicate illegal fishing.
- Yasadışı balıkçılığı ortadan kaldırmak için mümkün olduğunca çok tedbir almamız gerektiğine inanıyoruz.
- Therefore, the participation of women in these plans to eradicate these diseases is fundamental.
- Bu nedenle kadınların bu hastalıkların ortadan kaldırılmasına yönelik planlara katılımı esastır.
- It is only by eradicating poverty and ignorance that we will definitively defeat terrorism.
- Ancak yoksulluğu ve cehaleti ortadan kaldırarak terörizmi kesin olarak yenebiliriz.
- If we want to give some hope to the Israeli population, we must eradicate the fear.
- İsrail halkına biraz umut vermek istiyorsak korkuyu ortadan kaldırmalıyız.
- The way to reduce crime is to eradicate poverty.
- Suçu azaltmanın yolu yoksulluğu ortadan kaldırmaktır.
- We shall continue our efforts to eradicate racial discrimination.
- Irk ayrımcılığını ortadan kaldırmak için çabalarımızı sürdüreceğiz.
- We shall continue our efforts to eradicate racial discrimination.
- Irk ayrımını ortadan kaldırmaya yönelik çabalarımıza devam edeceğiz.
Show More (11)
|
2 |
eradicate |
yok etmek |
v. |
|
- They tried to eradicate my culture.
- Benim kültürümü yok etmeye çalıştılar.
- We must eradicate the drug traffic, root and branch.
- Uyuşturucu trafiğini kökünden yok etmeliyiz.
- They tried to eradicate my culture.
- Onlar kültürümü yok etmeye çalıştı.
Show More (0)
|
3 |
eradicate |
kökünü kazımak |
v. |
|
- A concerted effort is required to eradicate malaria in the country.
- Ülkede sıtmanın kökünü kazımak için ortak bir çaba gerekiyor.
- The government has made joint efforts to eradicate illiteracy.
- Hükümet cehaletin kökünü kazımak için ortak çaba sarf etti.
Show More (-1)
|
4 |
eradicate |
kökünü kurutmak |
v. |
|
- Their goal is to eradicate this disease.
- Amaçları bu hastalığın kökünü kurutmak.
Show More (-2)
|