|
- I need to buy a pack of five socks before my trip next week.
- Haftaya yapacağım seyahatten önce beş çift çorap almam gerek.
- In my constituency in Wales, three out of five older people live in poverty.
- Galler'deki seçim bölgemde her beş yaşlıdan üçü yoksulluk içinde yaşamaktadır.
- It is expected that five more will be opened this year.
- Bu yıl beş tane daha açılması bekleniyor.
- The Council plans to focus on five important entities.
- Konsey beş önemli kuruluşa odaklanmayı planlamaktadır.
- Resettlement schemes are already ongoing in at least five Member States.
- Yeniden yerleştirme programları en az beş Üye Devlette halihazırda devam etmektedir.
- The period will be more or less five years so we will go along with that.
- Bu süre aşağı yukarı beş yıl olacak, dolayısıyla biz de buna uyacağız.
- It is good that there has been an evaluation after five years.
- Beş yılın ardından bir değerlendirme yapılmış olması iyi bir şeydir.
- I do not need five minutes for such straightforward questions.
- Bu kadar basit sorular için beş dakikaya ihtiyacım yok.
- After five years only four have done so.
- Beş yıl sonra sadece dört tanesi bunu yaptı.
- Only one in five Europeans feels 'well' or 'very well' informed.
- Her beş Avrupalıdan sadece biri kendini 'iyi' ya da 'çok iyi' bilgilendirilmiş hissediyor.
- I have received five motions for resolutions.
- Beş karar önergesi aldım.
- On average each company employs five people.
- Ortalama olarak her şirket beş kişiyi istihdam etmektedir.
- It is particularly disappointing that only five Member States have ratified Marpol Annex VI.
- Sadece beş Üye Devletin Marpol Ek VI'yı onaylamış olması özellikle hayal kırıklığı yaratmaktadır.
- We said then that we had five main priorities.
- O zaman beş ana önceliğimiz olduğunu söylemiştik.
- I will respond to each of the five issues.
- Beş sorunun her birine yanıt vereceğim.
- I had five minutes' speaking time at the beginning and obviously said a great deal.
- Başlangıçta beş dakikalık konuşma sürem vardı ve açıkçası çok şey söyledim.
- The Committee on Budgetary Control has submitted five other reports on discharge.
- Bütçe Kontrol Komitesi, aklama konusunda beş rapor daha sunmuştur.
- Consider, if you will, that these 600 detainees include five or six who have done nothing.
- İsterseniz, bu 600 tutuklunun içinde hiçbir şey yapmamış beş ya da altı kişinin de olduğunu düşünün.
- One in five people who live in this global village still have no access to education or health care.
- Bu küresel köyde yaşayan her beş kişiden birinin hala eğitim veya sağlık hizmetlerine erişimi yok.
- I am going to do so for the next five years.
- Önümüzdeki beş yıl boyunca da bunu yapacağım.
- It was only recently that a final decision was made to grant discharge to a further five agencies.
- Kısa bir süre önce beş ajansın daha ibra edilmesine yönelik nihai bir karar alındı.
- Policy is laid down every five years by the State Planning Organisation, which reports to the Prime Minister.
- Politika, her beş yılda bir, Başbakana bağlı olan Devlet Planlama Teşkilatı tarafından belirlenmektedir.
- In the last five years 529 breaches of European environmental legislation have been recorded.
- Son beş yılda Avrupa çevre mevzuatının 529 ihlali kaydedilmiştir.
- In five countries it will occur within one day.
- Beş ülkede bir gün içinde gerçekleşecektir.
- At the same time, however, a number of shortcomings and flaws have been flagged, five of which I should like mention.
- Ancak aynı zamanda beş tanesinden bahsetmek istediğim bir dizi eksiklik ve kusur da tespit edilmiştir.
- Our average SME employs five people.
- Ortalama KOBİ'lerimizde beş kişi çalışıyor.
- They are responsible for a delay of five months at most.
- En fazla beş aylık bir gecikmeden sorumlular.
- Under the Council proposal, the maximum number of five animals that can be moved under this regulation is fine.
- Konsey önerisine göre, bu yönetmelik kapsamında taşınabilecek azami hayvan sayısı beştir.
- For the Commission, there are five essential components of reinforced cooperation.
- Komisyon'a göre güçlendirilmiş işbirliğinin beş temel bileşeni vardır.
- I would like to single out five of them.
- Bunlardan beş tanesine değinmek istiyorum.
- Five million people die each year of one of these three diseases.
- Her yıl beş milyon insan bu üç hastalıktan biri nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
- For these reasons it will be possible to dispense with the procedure for relicensing products every five years.
- Bu nedenlerle, ürünlerin her beş yılda bir yeniden ruhsatlandırılması prosedüründen vazgeçmek mümkün olacaktır.
- Our average SME employs five people.
- Ortalama bir KOBİ'miz beş kişi istihdam etmektedir.
- Five million people die from smoking a year and 550.000 of them are Europeans.
- Yılda beş milyon kişi sigaradan ölüyor ve bunların 550.000'i Avrupalı.
- The other five or ten countries coming into the European Union will demand structural funding for their countries.
- Avrupa Birliği'ne girecek diğer beş ya da on ülke, ülkeleri için yapısal fon talep edecektir.
- I would remind you of the debate surrounding the non-food regulation dating back some five years.
- Yaklaşık beş yıl öncesine dayanan gıda dışı tüzükle ilgili tartışmaları hatırlatmak isterim.
- The report concerns the socio-political agenda for the next five years.
- Rapor, önümüzdeki beş yıl için sosyo-politik gündemle ilgilidir.
- No effective lessons seem to have been learnt, even after enduring five oil spills.
- Beş petrol sızıntısından sonra bile etkili dersler alınmamış gibi görünüyor.
- Five countries have transposed this into national legislation and the rest are at the discussion stage.
- Beş ülke bunu ulusal mevzuata aktarmıştır ve geri kalanlar da tartışma aşamasındadır.
- I have five very specific questions to ask.
- Sormak istediğim çok özel beş soru var.
- How are we going to assess the results of these five years?
- Bu beş yılın sonuçlarını nasıl değerlendireceğiz?
- Almost five months have passed and, over these five months, too many things have happened in those countries.
- Neredeyse beş ay geçti ve bu beş ay içinde o ülkelerde çok fazla şey oldu.
- He did not say it once; he said it five times!
- Bunu bir kez söylemedi; beş kez söyledi!
- What is the state of affairs, five years on, in Bosnia-Herzegovina?
- Beş yıl sonra Bosna-Hersek'te durum nedir?
- The final debate before the vote today was the result of a common initiative from the five candidates.
- Bugünkü oylamadan önceki son tartışma beş adayın ortak girişiminin bir sonucuydu.
- What is crucial, though, is that, after those five or six years have elapsed, the cut-off point must be reached.
- Ancak asıl önemli olan, bu beş ya da altı yıl geçtikten sonra kesme noktasına ulaşılması gerektiğidir.
- In the USA, advertising for prescription medicines has been decontrolled for the past five years.
- ABD'de reçeteli ilaçların reklamları son beş yıldır kontrolden çıkarılmıştır.
- It is important that we finally, after five long years, bring this to a close.
- Beş uzun yılın ardından nihayet bu konuyu bir sonuca bağlamamız önemlidir.
- We have filled all five positions for Quaestor.
- Quaestor için beş pozisyonun tamamını doldurduk.
- There are five clear priorities in this respect, namely postal services, transport, electricity, gas and water.
- Bu bağlamda posta hizmetleri, ulaştırma, elektrik, gaz ve su olmak üzere beş açık öncelik bulunmaktadır.
- Back in 1998 this Parliament approved the five directives under discussion today with amendments.
- 1998 yılında bu Parlamento bugün görüşülmekte olan beş yönergeyi değişikliklerle onaylamıştır.
- Five countries in southern Africa have presented alternative plans.
- Güney Afrika'daki beş ülke alternatif planlar sundu.
- That modernisation came to be particularly necessary for five reasons.
- Bu modernizasyon özellikle beş nedenden ötürü gerekli hale gelmiştir.
- Five or six tenders are listed there, all for the United Kingdom.
- Burada hepsi Birleşik Krallık için olmak üzere beş ya da altı ihale listelenmiştir.
- In the work implementing Tampere we have five outstanding directives on the table?
- Tampere'de yürütülen çalışmalarda masada bekleyen beş direktifimiz var.
- There are five Quaestors so each Member has a maximum of five votes.
- Beş Quaestor vardır, dolayısıyla her Üyenin en fazla beş oyu vardır.
- The EU institutions have debated this issue five or six times and have always drawn a blank.
- AB kurumları bu konuyu beş ya da altı kez tartışmış ve her seferinde sonuçsuz kalmıştır.
- Today, five American military advisers went to Georgia to train the army there in counter-terrorism.
- Bugün beş Amerikalı askeri danışman Gürcistan'a giderek oradaki orduyu terörle mücadele konusunda eğitti.
- It is good that there has been an evaluation after five years.
- Beş yıl sonra bir değerlendirme yapılmış olması iyi bir şeydir.
- There are no practical reasons for extending this period from five to ten years.
- Bu sürenin beş yıldan on yıla uzatılması için hiçbir pratik neden yok.
- You want to grant subsidiary protection, for five years and with a residence permit, immediately.
- Beş yıl süreyle ve oturma izniyle birlikte derhal ikincil koruma sağlamak istiyorsunuz.
- In the last two years, more than five million people have been forced to leave their homes.
- Son iki yılda beş milyondan fazla insan evlerini terk etmek zorunda kaldı.
- The question contained five points, which I will respond to individually.
- Soruda beş husus yer almakta olup, bunlara ayrı ayrı yanıt vereceğim.
- I am, moreover, convinced that we will have achieved it within four or five years.
- Dahası bunu dört ya da beş yıl içinde başaracağımıza inanıyorum.
- Five million people die each year of AIDS, malaria and tuberculosis in developing countries.
- Gelişmekte olan ülkelerde her yıl beş milyon insan AIDS, sıtma ve tüberküloz nedeniyle ölmektedir.
- Time compels me to highlight only five aspects of it, so please forgive me for that.
- Zaman beni sadece beş yönünü vurgulamaya zorluyor, bu yüzden lütfen beni affedin.
- The European Commission had allocated EUR 300 million for all the European Union's health projects over five years.
- Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği'nin tüm sağlık projeleri için beş yıl boyunca 300 milyon Avro tahsis etmiştir.
- We shall be here in about five months' time, totting up the accounts to see what has been done.
- Yaklaşık beş ay sonra burada olacağız ve neler yapıldığını görmek için hesapları toplayacağız.
- That is what we expect of you in the next five years.
- Önümüzdeki beş yıl içinde sizden beklediğimiz budur.
- Five years ago, in 1997, the Rio + 5 meeting took place in New York.
- Beş yıl önce, 1997 yılında Rio+5 toplantısı New York'ta gerçekleşti.
- It sometimes means having to compress work intended to take five years into four years in practice.
- Bu bazen beş yıl sürmesi beklenen çalışmaların pratikte dört yıla sıkıştırılması anlamına gelmektedir.
- We only have five in the United Kingdom.
- Birleşik Krallık'ta bu sayı sadece beştir.
- The average length of working life is to be extended by five years.
- Ortalama çalışma yaşamı süresi beş yıl uzatılacak.
- Furthermore, five emergency humanitarian operations are already under way.
- Ayrıca beş acil insani yardım operasyonu halihazırda devam etmektedir.
- The overall results for the past five years are, however, fairly good.
- Bununla birlikte, son beş yılın genel sonuçları oldukça iyi.
- Now, the DAPHNE Programme is to be extended by a further five years.
- Şimdi DAPHNE Programı beş yıl daha uzatılacak.
- These proposals will also be a major reform of the employment guidelines decided five years ago in Luxembourg.
- Bu teklifler aynı zamanda beş yıl önce Lüksemburg'da kararlaştırılan istihdam kılavuzunda da büyük bir reform olacaktır.
- I would propose five avenues for the European Union to explore in the run-up to the Johannesburg Summit.
- Johannesburg Zirvesi öncesinde Avrupa Birliği'nin keşfetmesi için beş yol öneriyorum.
- He has actually faced the courts for a period of five years.
- Aslında beş yıllık bir süre boyunca mahkemelerle karşı karşıya kalmıştır.
- They will now, after five years, be forced to withdraw their sensible requirements.
- Şimdi, beş yıl sonra, mantıklı gereksinimlerini geri çekmek zorunda kalacaklar.
- There have been five directives that have been waiting for the Council to do its work.
- Konsey'in çalışmalarını yapmasını bekleyen beş direktif bulunmaktadır.
- It is either five or one.
- Ya beş ya da bir.
- I think there have been five in the last ten days.
- Sanırım son on gün içinde beş tane oldu.
- That would leave about five remaining amendments which I would advise the House to vote down.
- Bu durumda geriye, Meclis'in reddetmesini tavsiye edeceğim yaklaşık beş değişiklik kalıyor.
- There have been five directives that have been waiting for the Council to do its work.
- Konsey'in çalışmalarını yapmasını bekleyen beş direktif var.
- You woke up to this five months later.
- Buna beş ay sonra uyandınız.
- I think it is unreasonable for it to take over five years for the Commission to make a decision.
- Komisyonun bir karar vermesinin beş yıldan fazla sürmesinin mantıksız olduğunu düşünüyorum.
- We must remember that we are elected just once every five years, but the car industry holds an election every day.
- Unutmamalıyız ki biz her beş yılda bir seçiliyoruz ama otomobil endüstrisi her gün seçim yapıyor.
- I would remind you of the debate surrounding the non-food regulation dating back some five years.
- Yaklaşık beş yıl öncesine dayanan gıda dışı yönetmeliğe ilişkin tartışmaları hatırlatmak isterim.
- I hope not to take up my five minutes, but I am not very good at controlling myself in this regard.
- Beş dakikamı almamayı umuyorum, ancak bu konuda kendimi kontrol etmekte pek iyi değilim.
- The preparatory work needs to be done to move quickly once that five years has expired.
- Beş yıllık süre dolduğunda hızlı hareket edebilmek için hazırlık çalışmalarının yapılması gerekmektedir.
- Cooperation was blocked for several years, and five years ago partial cooperation began.
- İşbirliği birkaç yıl boyunca engellendi ve beş yıl önce kısmi işbirliği başladı.
- Judging from the discussions held over the past five or six months, this could well be the case.
- Geçtiğimiz beş altı ay boyunca yapılan tartışmalara bakılırsa, durum pekala böyle olabilir.
- We have waited five years; we have waited 1,825 days since this measure should have been brought in.
- Beş yıl bekledik; bu tedbirin getirilmesi gerektiğinden bu yana 1,825 gün bekledik.
- For this campaign, for 28 countries, we set aside EUR 150 million for a period of five years.
- Bu kampanya için 28 ülkeye beş yıllık bir süre için 150 milyon Avro ayırdık.
- I understand that they have been some five years in their gestation.
- Anladığım kadarıyla beş yıllık bir hazırlık süreci geçirmişler.
- We only have five in the United Kingdom.
- Birleşik Krallık'ta bu sayı sadece beş.
- Five is too much, one means that we have less room for manoeuvre.
- Beş çok fazla, bir ise daha az manevra alanımız olduğu anlamına geliyor.
- You did not even use the full five minutes you were entitled to, which is greatly to your credit.
- Hakkınız olan beş dakikanın tamamını bile kullanmadınız ki bu sizin için büyük bir övünç kaynağıdır.
- That would leave about five remaining amendments which I would advise the House to vote down.
- Bu durumda geriye Meclisin reddetmesini tavsiye edeceğim yaklaşık beş değişiklik kalıyor.
- It sometimes means having to compress work intended to take five years into four years in practice.
- Bu bazen beş yıl sürmesi beklenen bir çalışmanın pratikte dört yıla sıkıştırılması anlamına gelmektedir.
- Phase I will take five years to implement, with phase II in 2010 and a review in 2004.
- I. aşamanın uygulanması beş yıl sürecek, II. aşama 2010 yılında tamamlanacak ve 2004 yılında gözden geçirilecektir.
- I welcome the fact that this regulation foresees five different ways in which an SE can be established.
- Bu yönetmeliğin bir Avrupa Şirketi'nin kurulabilmesi için beş farklı yol öngörmesini memnuniyetle karşılıyorum.
- Among the five most advertised medicines at least, no one would have a right to take part in even the pilot project.
- En azından en çok reklamı yapılan beş ilaç arasında, hiç kimse pilot projede bile yer alma hakkına sahip olmayacaktır.
- Fortunately, this time, the fleet has not been docked as it was five years ago.
- Neyse ki bu kez filo beş yıl önce olduğu gibi havuzlanmadı.
- All the information we have indicates that it is five minutes to midnight!
- Elimizdeki tüm bilgiler gece yarısına beş dakika kaldığını gösteriyor!
- He wants a referendum every five minutes.
- Her beş dakikada bir referandum istiyor.
- The normal term of the Assembly is five years.
- Meclis'in normal süresi beş yıldır.
- The new public health strategy will determine the EU's focus on health for the next five years.
- Yeni halk sağlığı stratejisi, AB'nin önümüzdeki beş yıl boyunca sağlık konusuna odaklanmasını belirleyecektir.
- In 2001, the Commission issued five prohibition decisions.
- 2001 yılında Komisyon beş yasaklama kararı aldı.
- Today, a fortuitous left-wing majority of five votes has done damage to the cause of human rights.
- Bugün, beş oyluk tesadüfi bir sol çoğunluk insan hakları davasına zarar verdi.
- That translates into less than five percent of the inspection assignments.
- Bu da denetim görevlerinin yüzde beşinden daha azı anlamına gelmektedir.
- If we do not talk about five years, the problems the honourable Member mentions will always exist.
- Eğer beş yıl hakkında konuşmazsak, Sayın Üyenin bahsettiği sorunlar her zaman var olacaktır.
- We did precisely that and I should like to comment on our five main sets of priorities.
- Biz de tam olarak bunu yaptık ve beş ana öncelik grubumuz hakkında yorum yapmak istiyorum.
- I received five motions for resolution pursuant to Rule 37(2).
- İçtüzüğün 37(2) maddesi uyarınca beş karar önergesi aldım.
- A one-off review by the Commission in five years' time will suffice.
- Komisyon tarafından beş yıl içinde yapılacak tek seferlik bir inceleme yeterli olacaktır.
- It will nevertheless be necessary to evaluate the proposed system after five years.
- Yine de önerilen sistemin beş yıl sonra değerlendirilmesi gerekecektir.
- Thirdly, the possibility has been created to ban subsequent phases of aircraft after five years.
- Üçüncü olarak, beş yıl sonra uçakların sonraki aşamalarının yasaklanması imkanı yaratılmıştır.
- Now, five years later, we are debating the situation as it stands, not expressing ideological points of view.
- Şimdi, beş yıl sonra, durumu olduğu gibi tartışıyoruz, ideolojik bakış açılarını ifade etmiyoruz.
- I should like to make five points from the point of view of the Committee on Economic and Monetary Affairs.
- Ekonomik ve Parasal İşler Komitesi'nin bakış açısından beş noktaya değinmek istiyorum.
- What this means is that the five aforementioned states do indeed cooperate within this espionage system.
- Bunun anlamı, yukarıda bahsedilen beş devletin gerçekten de bu casusluk sistemi içinde işbirliği yaptığıdır.
- The overall results for the past five years are, however, fairly good.
- Bununla birlikte, son beş yılın genel sonuçları oldukça iyidir.
- At five minutes to midnight, it is a little late to begin talking about political leadership.
- Gece yarısına beş kala, siyasi liderlik hakkında konuşmaya başlamak için biraz geç.
- The Commission has now identified five focus areas of strategic importance.
- Komisyon şimdi stratejik öneme sahip beş odak alanı belirlemiştir.
- The group of five has a blocking minority, and the group of 10 has a blocking minority.
- Beş kişilik grubun engelleyici bir azınlığı var ve 10 kişilik grubun da engelleyici bir azınlığı var.
- It will cover a period of five years, from 2001 to 2005.
- Bu proje 2001'den 2005'e kadar olan beş yıllık bir dönemi kapsayacaktır.
- The level of trust in Denmark was thus not sufficient to reduce the requirement to less than five years.
- Dolayısıyla Danimarka'daki güven düzeyi, gerekliliğin beş yılın altına indirilmesi için yeterli değildir.
- Five countries in southern Africa want to sell their stocks of ivory.
- Güney Afrika'daki beş ülke ellerindeki fildişi stoklarını satmak istiyor.
- We must remember that we are elected just once every five years, but the car industry holds an election every day.
- Bizim her beş yılda bir seçildiğimizi, ancak otomobil endüstrisinin her gün seçim yaptığını unutmamalıyız.
- The delegation from New Zealand consists of five members of the country's House of Representatives.
- Yeni Zelanda heyeti, ülkenin Temsilciler Meclisi'nin beş üyesinden oluşuyor.
- Is it reasonable for parties to have to wait almost five years for the Commission to take a decision?
- Komisyonun karar alması için tarafların neredeyse beş yıl beklemek zorunda kalması makul müdür?
- As you know, only five headings can be included under the item on Human Rights.
- Bildiğiniz gibi İnsan Hakları başlığı altında sadece beş başlık yer alabilmektedir.
- May I just say what a pleasure it is to be invited to take the floor at five minutes to midnight.
- Gece yarısına beş kala kürsüye davet edilmekten duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim.
- The Santer Commission fell just under five years ago.
- Santer Komisyonu beş yıldan kısa bir süre önce düşmüştür.
- Reviews of approved new medicines should not take place after five years, but must be carried out on an ongoing basis.
- Onaylanan yeni ilaçların gözden geçirilmesi beş yıl sonra değil, sürekli olarak yapılmalıdır.
- Perhaps I can just focus on four points very briefly and try to stick to my five minutes.
- Belki de çok kısa olarak dört noktaya odaklanabilir ve beş dakikama sadık kalmaya çalışabilirim.
- Further support for this proposal is also to be found in the second report of the so-called Five Wise Men.
- Beş Akil Adam olarak adlandırılan grubun ikinci raporunda da bu öneriye daha fazla destek bulunmaktadır.
- There are five broad themes we pursue in the communication which we intend to take forward in parallel.
- İletişimde takip ettiğimiz ve paralel olarak ilerletmeyi planladığımız beş geniş tema var.
- Experience with the current reporting system shows that five months is already optimistic.
- Mevcut raporlama sistemiyle ilgili deneyimler, beş ayın şimdiden iyimser bir süre olduğunu göstermektedir.
- This is not about ticking a list and automatically giving a fail if five minuses appear on that list.
- Bu, bir listeyi işaretlemek ve o listede beş eksi çıkarsa otomatik olarak başarısız saymakla ilgili değildir.
- It is very good to simplify the legislation, from five pieces of legislation to just one.
- Mevzuatı beş parçadan tek bir parçaya indirerek basitleştirmek çok iyidir.
- Since our last session, five journalists have unfortunately been killed in Afghanistan.
- Son oturumumuzdan bu yana Afganistan'da ne yazık ki beş gazeteci öldürüldü.
- The other five or ten countries coming into the European Union will demand structural funding for their countries.
- Avrupa Birliği'ne katılan diğer beş ya da on ülke, kendi ülkeleri için yapısal fon talep edecektir.
- Aid organisations fear that that figure will rise to five million by the end of the year.
- Yardım kuruluşları bu rakamın yılsonuna kadar beş milyona çıkmasından korkuyor.
- There are some five million people who rely on food programmes.
- Gıda programlarına bel bağlayan yaklaşık beş milyon insan var.
- What is more, there are five countries operating in your own country, Spain, and all of them are private.
- Dahası, kendi ülkeniz İspanya'da faaliyet gösteren beş ülke var ve bunların hepsi özel.
- The cohorts are five years ago groups.
- Gruplar, beş yıl önceki gruplardır.
- It took five years for them to ratify the Convention on the protection of financial interests.
- Mali çıkarların korunmasına ilişkin Sözleşmeyi onaylamaları beş yıl sürdü.
- We have waited five years; we have waited 1,825 days since this measure should have been brought in.
- Beş yıl bekledik; bu tedbirin getirilmesi gerektiğinden bu yana 1.825 gün bekledik.
- I also welcome the progress made in this report on the Fiscalis programme for the next five years.
- Bu raporda önümüzdeki beş yıl için Fiscalis programı konusunda kaydedilen ilerlemeyi de memnuniyetle karşılıyorum.
- On the day before the European delegation of negotiators arrived in Teheran, five people were publicly hanged.
- Avrupalı müzakereci heyetinin Tahran'a varmasından bir gün önce beş kişi alenen asıldı.
- In the last six years alone five thousand people died in Nepal.
- Sadece son altı yılda Nepal'de beş bin kişi öldü.
- This is not about ticking a list and automatically giving a fail if five minuses appear on that list.
- Bu, bir listeyi işaretlemek ve bu listede beş eksi göründüğünde otomatik olarak başarısız olmak değildir.
- Reviews of approved new medicines should not take place after five years, but must be carried out on an ongoing basis.
- Onaylanmış yeni ilaçların gözden geçirilmesi beş yıl sonra değil, sürekli olarak yapılmalıdır.
- We have five major expectations from the Rome Summit, which were alluded to by the presidency.
- Roma Zirvesi'nden beş temel beklentimiz var ve bunlar dönem başkanlığı tarafından da dile getirildi.
- Five countries in southern Africa want to sell their stocks of ivory.
- Güney Afrika'daki beş ülke fildişi rezervlerini satmak istiyor.
- We would then be five years down the line.
- O zaman beş yıl geride kalmış oluruz.
- Things that do not fit in today's thinking could perhaps be European policy in five years' time.
- Bugünün düşüncesine uymayan şeyler belki de beş yıl sonra Avrupa politikası olabilir.
- In five countries the old automatic teller machines will have been converted by 1 January.
- Beş ülkede eski otomatik vezne makineleri 1 Ocak'a kadar dönüştürülmüş olacak.
- The current directive has been amended five times since 1970 and has never been consolidated.
- Mevcut direktif 1970 yılından bu yana beş kez değiştirilmiş ve hiçbir zaman sağlamlaştırılmamıştır.
- The EU spends nearly five billion euro each year on subsidies of exports of its own agricultural produce.
- AB her yıl kendi tarımsal ürünlerinin ihracatını sübvanse etmek için yaklaşık beş milyar Avro harcamaktadır.
- I am going to discuss the five amendments that were not incorporated.
- Ben burada kabul edilmeyen beş değişiklikten bahsedeceğim.
- As to the remaining five projects, no clear indication has been given on their timetable.
- Geriye kalan beş projenin takvimi konusunda ise net bir bilgi verilmemiştir.
- If we gave money for five years, the problem would recur in five years' time.
- Eğer beş yıl için para verseydik, sorun beş yıl sonra tekrar ortaya çıkardı.
- Yes, I should like to outline five.
- Evet, beş konuyu ana hatlarıyla belirtmek isterim.
- To guarantee that it has these qualities, we insist on five points.
- Bu niteliklere sahip olmasını garanti altına almak için beş noktada ısrar ediyoruz.
- There are five million Danes and five million Scots.
- Beş milyon Danimarkalı ve beş milyon İskoç var.
- We are in favour of including the other five greenhouse gases, although measurement is an important question.
- Ölçümü önemli bir soru olmakla birlikte, diğer beş sera gazının da dahil edilmesinden yanayız.
- This will now be reviewed after five years.
- Bu durum artık beş yıl sonra gözden geçirilecektir.
- Parliament has been calling for this for at least five years, since the presentation of the Nassauer report in 1996.
- Parlamento, 1996 yılında Nassauer raporunun sunulmasından bu yana en az beş yıldır bu yönde çağrıda bulunmaktadır.
- I do not think I will take up the whole five minutes.
- Beş dakikanın tamamını alacağımı sanmıyorum.
- Ninety-five per cent of the five million new cases every year are in low-income countries in the South.
- Her yıl ortaya çıkan beş milyon yeni vakanın yüzde doksan beşi Güney'deki düşük gelirli ülkelerde görülmektedir.
- Should he go there within three years, four years or five years?
- Üç yıl, dört yıl ya da beş yıl içerisinde oraya gitmeli mi?
- In my country, Italy, these data are kept for five years.
- Ülkem İtalya'da bu veriler beş yıl süreyle saklanmaktadır.
- The current directive has been amended five times since 1970 and has never been consolidated.
- Mevcut direktif 1970 yılından bu yana beş kez değiştirilmiş ve hiçbir zaman konsolide edilmemiştir.
- There are five preconditions for this.
- Bunun için beş ön koşul bulunmaktadır.
- We created this Stability and Growth Pact less than five years ago.
- Bu İstikrar ve Büyüme Paktı'nı beş yıldan daha kısa bir süre önce oluşturduk.
- Five of the nine people for whose disappearance the IRA claims responsibility remain unaccounted for.
- IRA'nın kaybolmasından sorumlu olduğunu iddia ettiği dokuz kişiden beşinden hâlâ haber alınamıyor.
- As you know, it will take another five to ten years before we have Community legislation on this area.
- Bildiğiniz üzere, bu alanda Topluluk mevzuatına sahip olmamız için beş ila on yıl daha geçmesi gerekecek.
- When five political groups sign a compromise, then we are serious about it.
- Beş siyasi grup bir uzlaşmayı imzaladığında, bu konuda ciddiyiz demektir.
- The five suspects are also silent.
- Beş şüpheli de sessizliğini koruyor.
- In the last six years alone, five thousand people died in Nepal.
- Sadece son altı yılda Nepal'de beş bin kişi öldü.
- After five years, we can now say that this strategy has been successful, even if there is still much to be improved.
- Beş yılın ardından, hala geliştirilmesi gereken çok şey olsa da, bu stratejinin başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
- There are no practical reasons for extending this period from five to ten years.
- Bu sürenin beş yıldan on yıla uzatılması için hiçbir pratik neden bulunmamaktadır.
- The EU has just pledged EUR 1.5bn in aid to Afghanistan over five years at the Tokyo Conference.
- AB, Tokyo Konferansı'nda Afganistan'a beş yıl boyunca 1,5 milyar Avro yardım sözü verdi.
- It is five years' consolation for all those who are finished in their own countries.
- Bu, kendi ülkelerinde işi bitmiş olanlar için beş yıllık bir tesellidir.
- As a result of five increases, export refunds on skimmed milk have risen from EUR 0 to 650 per tonne.
- Beş artış sonucunda, yağsız süt ihracat iadeleri ton başına 0 Avro'dan 650 Avro'ya yükselmiştir.
- But we are reducing at 6 million a year, and five years on we are not going to meet our target.
- Ancak yılda 6 milyon azaltıyoruz ve beş yıl sonra hedefimize ulaşamayacağız.
- On average each company employs five people.
- Her şirket ortalama beş kişi istihdam etmektedir.
- There is Community legislation which is not being respected by at least five Member States.
- En az beş Üye Devlet tarafından saygı gösterilmeyen Topluluk mevzuatı bulunmaktadır.
- I wish there were six instead of five, but I think that the sixth will be added in due course.
- Keşke beş yerine altı tane olsaydı ama sanırım altıncı da zamanı gelince eklenecek.
- He did not say it once, he said it five times.
- Bunu bir kez söylemedi, beş kez söyledi.
- If we gave money for five years, the problem would recur in five years' time.
- Eğer beş yıllığına para verirsek, sorun beş yıl sonra tekrar ortaya çıkacaktır.
- The delegation from New Zealand consists of five members of the country's House of Representatives.
- Yeni Zelanda delegasyonu, ülkenin Temsilciler Meclisi'nin beş üyesinden oluşmaktadır.
- The Commission is currently preparing its cooperation strategy for the next five years.
- Komisyon şu anda önümüzdeki beş yıl için işbirliği stratejisini hazırlamaktadır.
- Various people come to you and report a bombing, carried out by five terrorists.
- Çeşitli insanlar size gelip beş terörist tarafından gerçekleştirilen bir bombalama olayını bildiriyor.
- The question contained five points, which I will respond to individually.
- Soru beş noktayı içeriyordu, bunlara ayrı ayrı yanıt vereceğim.
- The pastoral care of these people is being frustrated by recent expulsions of five Catholic priests.
- Bu insanlara yönelik pastoral bakım, yakın zamanda beş Katolik rahibin sınır dışı edilmesiyle hayal kırıklığına uğruyor.
- The five-yearly re-evaluation of medicines has now become a formality.
- İlaçların beş yılda bir yeniden değerlendirilmesi artık bir formalite haline gelmiştir.
- It is either five or one.
- Ya beştir ya da bir.
- I speak on behalf of the Socialist Group in this debate on a resolution that has jointly been tabled by five groups.
- Beş grup tarafından ortaklaşa sunulan bir önerge üzerine yapılan bu tartışmada Sosyalist Grup adına konuşuyorum.
- He disappeared for five hours because he was being interrogated by the FBI.
- Beş saat boyunca ortadan kayboldu çünkü FBI tarafından sorgulanıyordu.
- I wish there were six instead of five, but I think that the sixth will be added in due course.
- Keşke beş yerine altı olsaydı, ancak altıncısının da zamanı geldiğinde ekleneceğini düşünüyorum.
- Cooperation under Schengen started in 1985 between five Member States.
- Schengen kapsamındaki iş birliği 1985 yılında beş Üye Devlet arasında başlamıştır.
- Today, I should like to single out five elements from my report.
- Bugün raporumdan beş unsura değinmek istiyorum.
- We will have to judge this proposal on whether or not their lives improve over the next five years.
- Bu öneriyi, önümüzdeki beş yıl içinde yaşamlarının iyileşip iyileşmeyeceğine göre değerlendirmemiz gerekecek.
- We created this Stability and Growth Pact less than five years ago.
- Bu İstikrar ve Büyüme Paktı'nı beş yıldan kısa bir süre önce oluşturduk.
- The level of trust in Denmark was thus not sufficient to reduce the requirement to less than five years.
- Dolayısıyla Danimarka'daki güven düzeyi, şartın beş yılın altına indirilmesi için yeterli değildir.
- The simulated system has five degrees of freedom.
- Simüle edilen sistem beş serbestlik derecesine sahiptir.
- They also have relatively fast speeds and allow you to connect up to five devices at once.
- Ayrıca nispeten yüksek hızlara sahipler ve aynı anda beş cihaza kadar bağlanmanıza izin veriyorlar.
- And now, during the election, Hank Hooper wants TGS on five nights a week, starting tonight.
- Ve şimdi, seçim sırasında, Hank Hooper bu geceden itibaren haftada beş gece TGS istiyor.
- And now, during the election, Hank Hooper wants TGS on five nights a week, starting tonight.
- Ve şimdi, Hank Hooper seçim süresince, TGS'yi bu akşamdan başlamak üzere haftanın beş günü yayında görmek istiyor.
- And now, during the election, Hank Hooper wants TGS on five nights a week, starting tonight.
- Ve şimdi, seçim sırasında Hank Hooper, bu geceden itibaren haftada beş gece TGS'nin yayınlanmasını istiyor.
- You got about five minutes on the job, you still smell green to me.
- Daha beş dakikadır bu iştesin ve bana hala acemi geliyorsun.
- They also have relatively fast speeds and allow you to connect up to five devices at once.
- Aynı zamanda nispeten yüksek hızları vardır ve bir defada beş cihaza kadar bağlantıya izin verir.
- You just have to find a green space and stay in it for at least five minutes.
- Yeşil bir alan bulup içinde en az beş dakika kalmanız yeterli.
- It's hard to imagine five sentient species evolving on the same planet.
- Aynı gezegende beş duyarlı türün evrimleştiğini hayal etmek zor.
- You just have to find a green space and stay in it for at least five minutes.
- Sadece yeşil bir alan bulmanız ve en az beş dakika orada kalmanız gerekiyor.
- The simulated system has five degrees of freedom.
- Simüle edilen sistem beş tane serbestlik derecesine sahiptir.
- The simulated system has five degrees of freedom.
- Simüle edilen sistemde beş adet serbestlik derecesi vardır.
- It's hard to imagine five sentient species evolving on the same planet.
- Beş duyarlı türün aynı gezegende evrimleştiğini hayal etmek güç.
- In five steps it is possible to fast without tiring the heart and body.
- Beş adımda kalbi ve bedeni yormadan oruç tutmak mümkün.
- The new president will be in office for five years.
- Yeni cumhurbaşkanı beş yıl boyunca görev yapacak.
- Five guards from the south, heavily armed and moving fast.
- Güneyden beş muhafız, ağır silahlılar ve hızlı hareket ediyorlar.
- Five minutes of walking was not enough; I wanted more.
- Beş dakikalık yürüyüş yeterli değildi; daha fazlasını istedim.
- Ladies, it takes five minutes to get to that table and register.
- Hanımlar, şu masaya gidip kaydolmak için beş dakikanız var.
- In five steps it is possible to fast without tiring the heart and body.
- Beş adımda kalbi ve vücudu yormadan oruç tutmak mümkündür.
- Answer his question fast before he asks you five more.
- Size beş tane daha sormadan önce adamın sorusuna çabucak cevap verin.
- The new president will be in office for five years.
- Yeni başkan beş yıl görevde kalacak.
- Answer his question fast before he asks you five more.
- Sana beş soru daha sormadan önce onun sorularını hızlıca cevapla.
- You got about five minutes on the job, you still smell green to me.
- İşe başlayalı beş dakika oldu, bana hala çömez gibi geliyorsun.
- Five guards from the south, heavily armed and moving fast.
- Güneyden beş muhafız, ağır silahlılar ve hızla geliyorlar.
- You just have to find a green space and stay in it for at least five minutes.
- Tek yapmanız gereken yeşillik bir alan bulmak ve en az beş dakika boyunca orada durmaktır.
- The new president will be in office for five years.
- Yeni başkan beş yıl boyunca görevde olacak.
- The automatic fan function can be set in five different levels to maximise the climate comfort for each occupant.
- Otomatik fan işlevi, her bir yolcunun iklim konforunu en üst düzeye çıkarmak için beş farklı seviyeye ayarlanabilir.
- Five guards from the south, heavily armed and moving fast.
- Güneyden gelen beş muhafız, ağır silahlılar ve hızlı hareket ediyorlar.
- It's hard to imagine five sentient species evolving on the same planet.
- Beş farklı sezgisel türün aynı gezegende geliştiğine inanmak güç.
- You got about five minutes on the job, you still smell green to me.
- İşi yaparak beş dakika geçirdin ama bana hâlâ acemi gibi geliyorsun.
- We should be able to complete the work in five days.
- Biz, beş gün içinde işi tamamlayabilmeliyiz.
- Five runners reached the finals.
- Beş koşucu finale ulaştı.
- Tom will be eligible for parole in five years.
- Tom beş yıl içinde şartlı tahliye için uygun olacak.
- She had been proposed to five times by the time she was twenty.
- O, yirmi yaşına kadar beş kez evlenme teklifi aldı.
- He went to the cinema five days ago.
- Beş gün önce sinemaya gitti.
- Five thousand dollars is a large sum of money.
- Beş bin dolar büyük bir para.
- I bet five pounds on the horse.
- Atın üzerine beş poundluk bahse girdim.
- Dan took five sleeping pills.
- Dan beş uyku hapı aldı.
- I am the youngest of five children.
- Beş çocuğun en küçüğüyüm.
- I think they have been married for five years.
- Sanırım onlar beş yıldır evli.
- It was such a great movie that I watched it five times.
- O, öyle harika bir filmdi ki onu beş kez izledim.
- Our family consists of five members.
- Ailemiz beş kişiden oluşuyor.
- It rained five days in a row.
- Beş gün art arda yağmur yağdı.
- The trial lasted five days.
- Duruşma beş gün sürdü.
- We have five English classes a week.
- Haftada beş İngilizce dersimiz var.
- It is better to be a coward for five minutes than dead for the rest of your life.
- Hayatının geri kalanında ölü olmaktansa beş dakikalığına korkak olmak daha iyidir.
- It's already been five years since they returned from Japan.
- Japonya'dan döneli beş yıl oldu.
- Tom can hold his breath for five minutes.
- Tom beş dakika boyunca nefesini tutabilir.
- The bus leaves in five minutes.
- Otobüs beş dakika içinde kalkıyor.
- The bus left five minutes ahead of time.
- Otobüs, vaktinden beş dakika önce kalktı.
- My father has five siblings.
- Babamın beş kardeşi var.
- It took me five hours to drive there.
- Oraya arabayla gitmek beş saatimi aldı.
- We were married five years ago today.
- Beş yıl önce bugün evlendik.
- He divides the apples among five of us.
- Elmaları beşimiz arasında böler.
- Tom works from nine to five.
- Tom dokuzdan beşe kadar çalışıyor.
- Walking from the station to the house takes only five minutes.
- İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.
- I arrived here about five o'clock.
- Yaklaşık saat beşte buraya vardım.
- He has been dead for five years.
- O öleli beş yıl oldu.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
- İslam'ın beş şartı inanç, ibadet, oruç, sadaka ve hacdır.
- His laptop is already five years old.
- Onun dizüstü zaten beş yıllık.
- I registered Tatoeba.org five years ago today.
- Beş yıl önce bugün Tatoeba.org'a üye olmuştum.
- The bus leaves in five minutes.
- Otobüs, beş dakika içinde ayrılacak.
- I've been a teacher for five years.
- Beş yıldır öğretmenlik yapıyorum.
- She is five years old.
- Beş yaşında.
- I think they have been married for five years.
- Sanırım beş yıldır evliler.
- It began to rain five minutes after I left home.
- Ben evden çıktıktan beş dakika sonra yağmur yağmaya başladı.
- Tom works eight hours a day, five days a week.
- Tom haftanın beş günü, günde sekiz saat çalışıyor.
- There are five people in this photo.
- Bu fotoğrafta beş kişi var.
- The meeting began at five in the afternoon.
- Toplantı öğleden sonra saat beşte başladı.
- He memorized that poem when he was five years old.
- O şiiri beş yaşındayken ezberlemişti.
- He reached home shortly before five o'clock.
- Saat beşten kısa bir süre önce eve ulaştı.
- The judge sentenced him to a jail term of five years.
- Hakim onu beş yıllık bir hapis cezasına çarptırdı.
- Your watch is five minutes slow.
- Saatin beş dakika geri.
- I can speak five languages.
- Beş dil konuşabiliyorum.
- We should be able to complete the work in five days.
- İşi beş gün içinde tamamlayabilmeliyiz.
- In Latin there are five declensions.
- Latince'de beş çekim vardır.
- There our five people in our family.
- Ailemizde beş kişi var.
- She's five years younger than I am.
- O benden beş yaş daha genç.
- You've been here for five hours.
- Beş saattir burada bulunuyorsun.
- Sami's condo is just five minutes away.
- Sami'nin evi sadece beş dakika uzaklıkta.
- I woke up at five this morning.
- Bu sabah saat beşte uyandım.
- Five days later, President Taylor died.
- Beş gün sonra Başkan Taylor öldü.
- On Earth there are five oceans.
- Dünya üzerinde beş okyanus vardır.
- He works from eight to five.
- Sekizden beşe kadar çalışıyor.
- I'd like to get home by five.
- Beşe kadar evde olmak istiyorum.
- I got up at five that morning.
- O sabah beşte kalktım.
- She moved here from Mexico five years ago.
- Beş yıl önce Meksika'dan buraya taşındı.
- That building was erected five years ago, I think.
- Sanırım bu bina beş yıl önce inşa edildi.
- He became a member of this club five years ago.
- Beş yıl önce bu kulübe üye oldu.
- It's already been five years since we began to study English.
- İngilizce öğrenmeye başlayalı beş yıl oldu.
- You must be at the station at five o'clock at the latest.
- En geç saat beşte istasyonda olmalısın.
- I bought five ten-yen stamps.
- Beş adet 10 yenlik pul aldım.
- Tom is the youngest of five brothers.
- Tom beş kardeşin en küçüğü.
- I need to lose five pounds.
- Beş kilo vermem lazım.
- Please make five copies of this document.
- Lütfen bu belgeden beş suret çıkarın.
- The committee consists of five members.
- Komite, beş üyeden oluşmaktadır.
- He is far better off than he was five years ago.
- O şimdi beş yıl önce olduğundan çok daha iyi durumda.
- It took me five hours to make this kennel.
- Bu kulübeyi yapmak beş saatimi aldı.
- If you're not here within five minutes, the deal is off.
- Beş dakikaya burada olmazsan anlaşma yatar.
- Make sure that you pick me up at five, please.
- Beni saat beşte alacağından emin ol, lütfen.
- He is better off now than he was five years ago.
- Şu anda beş yıl öncesine göre daha iyi durumda.
- Would you please call me up at five o'clock?
- Lütfen beni saat beşte arar mısın?
- He went out a little before five o'clock.
- Saat beşten biraz önce dışarı çıktı.
- The bill amounts to five thousand yen.
- Fatura beş bin yen tutuyor.
- We dreamed of five thousand subscribers but instead succeeded with a mere tenth of this number.
- Beş bin abone hayal ediyorduk ama bu sayının sadece onda biriyle başardık.
- He came back at five o'clock.
- Saat beşte döndü.
- Tom dealt five cards to each player.
- Tom her oyuncuya beş kart dağıttı.
- There are usually between two and five lunar eclipses each year.
- Her yıl genellikle iki ile beş arasında ay tutulması vardır.
- I can't leave work until five.
- Beşten önce işten çıkamam.
- I will be home by five.
- Beşte evde olacağım.
- Throughout the five years of painful cancer treatments, he managed to keep a stiff upper lip.
- Beş yıl süren acılı kanser tedavisi boyunca metanetini korumayı başardı.
- Tom only sleeps about five hours a night.
- Tom gecede sadece beş saat uyur.
- I speak five languages.
- Ben beş dil konuşurum.
- It has been raining a full five days.
- Tam beş gündür yağmur yağıyor.
- This museum has been closed for five years.
- Bu müze beş yıldır kapalı.
- You've got five minutes.
- Beş dakikanız var.
- This offer is available for five days.
- Bu teklif beş gün için geçerli.
- We have five English lessons a week.
- Haftada beş İngilizce dersimiz var.
- This star is five light years away.
- Bu yıldız beş ışık yılı uzakta.
- I read five different magazines each month.
- Her ay beş farklı dergi okuyorum.
- My car is large enough to carry five people.
- Arabam beş kişi taşıyacak kadar büyük.
- This message will self-destruct in five seconds.
- Bu mesaj beş saniye içinde kendini imha edecektir.
- I wanted to be a bus driver when I was five.
- Beş yaşındayken bir otobüs sürücüsü olmak istiyordum.
- Five years later, their paths crossed again.
- Beş yıl sonra yolları yine kesişti.
- In this hospital each nurse attends five patients.
- Bu hastanede her hemşire beş hastaya bakıyor.
- Five museums are located on Berlin’s Museum Island.
- Berlin müzesi adasında beş müze bulunuyor.
- I'll give you five minutes to work out this problem.
- Bu sorunu çözmen için sana beş dakika vereceğim.
- We're leaving in five minutes.
- Beş dakika içinde gidiyoruz.
- Two out of five children are shy.
- Beş çocuktan ikisi utangaç.
- His meeting began at five in the afternoon.
- Toplantısı öğleden sonra beşte başladı.
- Were you able to ride a bicycle when you were five years old?
- Beş yaşındayken bisiklete binebiliyor muydun?
- There were five boys in the room.
- Odada beş çocuk vardı.
- Five days later, President Taylor died.
- Beş gün sonra, Başkan Taylor öldü.
- The bus stop is five minutes' walk from here.
- Otobüs durağı, buradan beş dakikalık yürüyüş mesafesinde.
- Each speaker was allotted five minutes.
- Her konuşmacıya beş dakika ayrıldı.
- My father has five siblings.
- Babam beş tane kardeşi vardır.
- Actually, we'll only stay for five minutes or so.
- Aslında sadece beş dakika kadar kalacağız.
- It's been more than five years since I last saw him.
- Onu son gördüğümden beri beş yıldan fazla geçti.
- He went to Paris, where he lived for five years.
- Paris'e gitti ve orada beş yıl yaşadı.
- I want to finish this work by five.
- Saat beşe kadar bu işi bitirmek istiyorum.
- My mother has five more years than my father.
- Annem babamdan beş yaş büyük.
- It took me five hours to drive from here to Tokyo.
- Buradan Tokyo'ya gitmek beş saatimi aldı.
- I think they have been married for five years.
- Galiba beş senedir evliler.
- I graduated five years ago.
- Beş yıl önce mezun oldum.
- Tom works six days a week but only gets paid for five.
- Tom haftada altı gün çalışıyor ama sadece beş için para alıyor.
- The meeting broke up at five.
- Toplantı beşte sona erdi.
- Tom learned to dive when he was five.
- Tom beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- He is able to speak five languages.
- O beş dil konuşabilir.
- I have five cats.
- Beş tane kedim var.
- I'll pick you up at your home at five.
- Beşte seni evinden alırım.
- I have been learning English for five years.
- Ben beş yıldır İngilizce öğrenmekteyim.
- He got up at five as usual.
- O, her zamanki gibi saat beşte kalktı.
- I can get a gun for you within five hours.
- Beş saat içinde sana bir silah bulabilirim.
- He came five minutes after the bell had rung.
- Zil çaldıktan beş dakika sonra geldi.
- This taxi only sits five people.
- Bu taksi sadece beş kişilik.
- He generally goes home at five o'clock.
- O genellikle saat beşte eve gider.
- I hear he was set free after doing five years in prison.
- Beş yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakıldığını duydum.
- Five thousand yen is enough to buy this dictionary.
- Bu sözlüğü satın almak için beş bin yen yeterli.
- The bridge between Denmark and Sweden is almost five Swedish miles long.
- Danimarka ve İsveç arasındaki köprü neredeyse beş İsveç mili uzunluğunda.
- The train left at exactly five o'clock.
- Tren tam saat beşte ayrıldı.
- John has five apples.
- John'un beş elması var.
- Five or ten minutes would not have made any difference.
- Beş ya da on dakika fark yaratmazdı.
- My annual income exceeds five million yen.
- Yıllık gelirim beş milyon yen'i aşıyor.
- Pablo learned to read when he was five years old.
- Pablo okumayı beş yaşındayken öğrendi.
- The actor will play five characters in less than half an hour.
- Aktör yarım saatten az süre içinde beş tane karakter oynayacak.
- This building has five elevators.
- Bu binada beş asansör var.
- He is five years younger than me.
- O, benden beş yaş küçük.
- I usually got up at five in those days.
- O günlerde ben genellikle beşte kalktım.
- Kate came at five sharp.
- Kate tam beşte geldi.
- I don't think she will come back by five.
- Beşe kadar döneceğini sanmıyorum.
- The river is five feet deep.
- Nehir beş fit derinliğindedir.
- She's five years younger than he is.
- Ondan beş yaş daha genç.
- I saw five planes taking off, as if they were birds.
- Beş uçağın havalandığını gördüm, sanki kuş gibiydiler.
- Five patients were in the waiting room.
- Bekleme salonunda beş hasta vardı.
- It will not be long before one out of five people owns a car.
- Kısa süre sonra her beş kişiden biri, araba sahibi olacak.
- Five minutes' walk brought us to the park.
- Beş dakikalık bir yürüyüşle parka ulaştık.
- He has stayed at the hotel for five days.
- Beş gün boyunca otelde kaldı.
- He was eventually sentenced to five years in prison for that violent crime.
- Sonunda bu şiddet suçundan beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.
- In the luggage rack there are five suitcases.
- Bagaj rafında beş bavul var.
- I have only five rubles.
- Sadece beş rublem var.
- That night, Asem broke five dishes.
- O gece Asem beş tabak kırdı.
- My five year old daughter always goes to kindergarten happy and full of energy.
- Beş yaşındaki kızım anaokuluna her zaman mutlu ve enerji dolu gider.
- It gets dark at five now.
- Artık saat beşte hava kararıyor.
- Do another five and you'll have finished.
- Beş tane daha yaparsan bitirirsin.
- Five different contractors made the renovations.
- Tadilatı beş farklı müteahhit yaptı.
- Tom can hold his breath for five minutes.
- Tom nefesini beş dakika tutabilir.
- We haven't had a price increase in the last five years.
- Son beş yıldır fiyat artışımız olmadı.
- Dan was kidnapped when he was just five.
- Dan henüz beş yaşındayken kaçırıldı.
- I got up at about five.
- Beş gibi kalktım.
- She had been proposed to five times by the time she was twenty.
- Yirmi yaşına kadar beş kez evlenme teklifi almıştı.
- This high-rise building has five lifts.
- Bu yüksek katlı binanın beş asansörü var.
- Jane has five handbags.
- Jane'in beş el çantası vardır.
- Wait five minutes, please.
- Lütfen beş dakika bekle.
- Tom is the youngest of five brothers.
- Tom beş erkek kardeşin en küçüğüdür.
- Our train stopped for five hours owing to the earthquake.
- Bizim tren deprem nedeniyle beş saat süreyle durdu.
- Five gallons of regular, please.
- Beş galon normal benzin, lütfen.
- Ten divided by five is two.
- On bölü beş iki eder.
- He solved the problem in five minutes that I had struggled with for two hours.
- İki saat uğraştığım problemi beş dakikada çözdü.
- Tom is going to be here in five minutes.
- Tom beş dakika içinde burada olacak.
- I hope nobody minds my being straggly and unkempt at five in the morning.
- Umarım kimse sabahın beşinde dağınık ve bakımsız olmama aldırmaz.
- I learned to dive when I was five.
- Beş yaşındayken dalmayı öğrendim.
- Our team achieved five medals in total.
- Ekibimiz toplamda beş madalyaya ulaştı.
- It gets dark about half past five these days.
- Bu günlerde hava beş buçuk gibi kararıyor.
- The cat is almost five meters away from the dog.
- Kedi köpekten neredeyse beş metre uzakta.
- Five museums are located on Berlin’s Museum Island.
- Berlin'in Müzeler Adası'nda beş müze bulunmaktadır.
- Five to the power of four is six hundred and twenty-five.
- Beş üssü dört, altı yüz yirmi beştir.
- Tom ate the three apples in less than five minutes.
- Tom beş dakikadan daha az bir sürede üç elma yedi.
- Emirates has five daily flights from New York to Dubai.
- Emirates'in New York'tan Dubai'ye günde beş uçuşu var.
- He founded the school five years ago.
- O, okulu beş yıl önce kurdu.
- He died five years earlier.
- Beş yıl önce öldü.
- I don't think she'll be back before five.
- Beşten önce döneceğini sanmıyorum.
- John will be here in five minutes.
- John beş dakika içinde burada olacak.
- It is just five o'clock.
- Saat daha beş.
- She extended her stay by five days.
- Kalış süresini beş gün uzattı.
- Tom's train left five minutes ago.
- Tom'un treni beş dakika önce kalktı.
- If you're not here within five minutes, the deal is off.
- Beş dakika içinde burada olmazsanız anlaşma iptal olur.
- Would you please send the remaining five units right away?
- Lütfen kalan beş birimi hemen gönderir misiniz?
- This man has been blind for five years at least.
- Bu adamın en az beş yıldır gözleri görmüyor.
- We have lived in this town for five years.
- Beş yıldır bu kasabada yaşıyoruz.
- Before I had eaten breakfast, I had run five miles.
- Ben kahvaltı etmeden önce beş mil koşmuştum.
- I have five copies, but I need twice as many.
- Bende beş nüsha var ama bana bunun iki katı lazım.
- She won't be back till five.
- O, beşe kadar geri dönmeyecek.
- My clock is five minutes fast.
- Saatim beş dakika ileri.
- She extended her stay by five days.
- Kalışını beş gün uzattı.
- The judge sentenced him to a jail term of five years.
- Yargıç onu beş yıl hapis cezasına çarptırdı.
- They are five in all.
- Toplamda beş kişiler.
- Dan found five pairs of shoes in the closet.
- Dan dolapta beş çift ayakkabı buldu.
- He reached home shortly before five o'clock.
- Saat beşten hemen önce eve vardı.
- Last year my income was about five million yen.
- Geçen yıl benim gelir yaklaşık beş milyon yendi.
- Our sun will run out of energy in about five billion years.
- Bizim güneşimiz yaklaşık beş milyar yıl içinde enerjisini tüketecektir.
- It took less than five minutes.
- Beş dakikadan az sürdü.
- I work five days a week.
- Haftada beş gün çalışıyorum.
- I speak five languages.
- Beş dil biliyorum.
- I've been an alderman for five years.
- Beş yıldır belediye meclis üyesiyim.
- I'll remain in New York for five days.
- New York'ta beş gün kalacağım.
- There is no hurry; you have five days to think the matter over.
- Acele yok; meseleyi düşünmek için beş gününüz var.
- The rain lasted five days.
- Yağmur beş gün sürdü.
- John arrives home after five every day.
- John her gün beşten sonra eve gelir.
- Give me five more minutes.
- Bana beş dakika daha verin.
- She's here since five o'clock.
- Saat beşten beri burada.
- Sami and Layla pray five times a day.
- Sami ve Leyla günde beş kez namaz kılıyorlar.
- Can I borrow five pounds from you?
- Senden beş pound ödünç alabilir miyim?
- Do you have a table for five?
- Beş kişilik bir masanız var mı?
- Next month it'll be five years since he began playing the violin.
- Gelecek ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.
- We have five classes every day except Saturday.
- Cumartesi hariç her gün beş dersimiz var.
- Seventy-five divided by five is fifteen.
- Yetmiş beş bölü beş, on beş eder.
- I'll be back in five minutes.
- Beş dakika içinde dönerim.
- I'll give you five minutes to work out this problem.
- Bu problemi çözmeniz için size beş dakika veriyorum.
- Last year I had five cars.
- Geçen yıl beş arabam vardı.
- I go to school five days a week.
- Haftanın beş günü okula gidiyorum.
- This car accommodates five people.
- Bu araba beş kişi kapasitelidir.
- Tom was five years old when I talked with him last time.
- Onunla en son konuştuğumda Tom beş yaşındaydı.
- She's five.
- O beş yaşında.
- I was awakened at five o'clock.
- Saat beşte uyandım.
- We're five minutes away.
- Biz beş dakika uzaktayız.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
- İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- He ran five miles.
- Beş mil koştu.
- He divided the apples among the five of us.
- Elmaları beşimiz arasında paylaştırdı.
- That trio has already put out five albums.
- Bu üçlü şimdiden beş albüm çıkardı.
- Subtract three from eight and you get five.
- Sekizden üçü çıkarırsan beş eder.
- She's five years younger than me.
- Benden beş yaş küçük.
- He appeared at exactly five o'clock.
- O, tam beşte ortaya çıktı.
- We are a family of five.
- Biz beş kişilik bir aileyiz.
- It took less than five minutes.
- O beş dakikadan az sürdü.
- He went out a little before five o'clock.
- Beşten biraz önce dışarı çıktı.
- Tom asked Mary about the traffic accident she was involved in when she was five years old.
- Tom Mary'ye beş yaşındayken karıştığı trafik kazası hakkında soru sordu.
- Five runners reached the finals.
- Beş koşucu finale kaldı.
- Do you know anybody who speaks five languages?
- Beş dil konuşabilen birini tanıyor musun?
- Mary learned to dive when she was five.
- Mary beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- She has brought up five children.
- Beş çocuk yetiştirdi.
- All right, we'll meet at five.
- Tamam, beşte buluşuruz.
- I got up about five.
- Beş gibi kalktım.
- A hand has five fingers.
- Bir elin beş parmağı vardır.
- I will be home by five.
- Saat beşte evde olacağım.
- Can you spare five minutes?
- Beş dakikanızı ayırabilir misiniz?
- I lived there for five years.
- Beş yıl orada yaşadım.
- Then, we will go clothes shopping after five o'clock, alright?
- O zaman saat beşten sonra kıyafet alışverişine gideriz, tamam mı?
- It was five years ago that I graduated from college.
- Üniversiteden mezun olmam beş sene önceydi.
- One of our players scored a goal just five minutes after the match started.
- Oyuncularımızdan biri maç başladıktan sadece beş dakika sonra bir gol attı.
- The solution of the problem took me five minutes.
- Problemin çözümü beş dakikamı aldı.
- My house is five blocks away.
- Evim beş sokak ötede.
- I ate five avocados.
- Beş tane avokado yedim.
- A foot has five toes.
- Bir ayakta beş parmak vardır.
- Fadil's home was just five minutes away.
- Fadıl'ın evi sadece beş dakika uzaklıktaydı.
- A young boy, who couldn't have been more than five years old, asked Tom how to get to the post office.
- Beş yaşından büyük durmayan küçük bir çocuk Tom'a postaneye nasıl gideceğini sordu.
- The hand has five fingers.
- Elde beş parmak vardır.
- Where do you see yourself in five years?
- Beş yıl içinde kendinizi nerede görüyorsunuz?
- He died five years ago.
- Beş yıl önce öldü.
- Mary has danced since she was five.
- Mary beş yaşından beri dans ediyor.
- It's five o'clock somewhere now.
- Şimdi bir yerlerde saat beştir.
- If she expects them to give her five days off work with pay, she's going to be disappointed.
- Eğer kendisine beş gün ücretli izin vermelerini bekliyorsa, hayal kırıklığına uğrayacaktır.
- George is five years older than me.
- George benden beş yaş büyük.
- My house is only five minutes' walk from the station.
- Evim istasyona sadece beş dakikalık yürüme mesafesindedir.
- In Latin there are five declensions.
- Latincede beş çekim vardır.
- So far I've written five songs.
- Şimdiye kadar beş şarkı yazdım.
- We said that we had been in Peru for five years.
- Beş yıldır Peru'da olduğumuzu söyledik.
- I met my girlfriend five years ago.
- Ben kız arkadaşımla beş yıl önce tanıştım.
- With five minutes left to play in the third quarter, the game was stopped because of lightning.
- Üçüncü çeyreğin bitimine beş dakika kala şimşek yüzünden oyun durdu.
- My sister-in-law had four children in five years.
- Baldızımın beş yılda dört çocuğu oldu.
- I saw five planes taking off, as if they were birds.
- Beş uçağın sanki kuşmuş gibi havalandığını gördüm.
- We have five English classes a week.
- Bir haftada beş İngilizce dersimiz var.
- It took slightly more than five minutes for Tom to read the pamphlet.
- Tom'un broşürü okuması beş dakikadan biraz fazla sürdü.
- Our house is large enough for five of us.
- Evimiz beşimiz için yeterince büyük.
- She is five years junior to me.
- O benden beş yıl daha küçük.
- I haven't bought a new coat in five years.
- Beş yıldır yeni bir palto almadım.
- By the age of 25, she had lived in five different countries.
- 25 yaşına kadar beş farklı ülkede yaşadı.
- My mother has five more years than my father.
- Annem babamdan beş yıl daha fazla yaşadı.
- It's been five years since I last saw you.
- Seni son gördüğümden beri beş yıl geçti.
- She died five years ago.
- O, beş yıl önce öldü.
- Do you usually eat more than five slices of pizza a month?
- Genellikle ayda beş dilimden daha fazla pizza yer misin?
- The farmer employed five new workers.
- Çiftçi beş yeni işçi işe aldı.
- I'll be with you in five minutes.
- Beş dakika içinde senin yanında olacağım.
- Tom was five years old when I talked with him last time.
- Onunla son kez konuştuğumda Tom beş yaşındaydı.
- See you at five.
- Beşte görüşürüz.
- He estimated the loss at five million yen.
- Kaybın beş milyon yen olduğunu tahmin etti.
- I have been wearing this overcoat for more than five years.
- Beş yıldan daha fazla bir süredir bu paltoyu giyiyorum.
- She lived in five different countries by age 25.
- O 25 yaşına kadar beş farklı ülkede yaşadı.
- Would you please send the remaining five units right away?
- Lütfen kalan beş üniteyi hemen gönderir misiniz?
- The technician needs at least five milliliters of urine from the patient.
- Teknisyenin hastadan en az beş mililitre idrar alması gerekiyor.
- I will be back in less than five minutes.
- Beş dakikadan daha kısa bir sürede döneceğim.
- She's five years younger than him.
- Ondan beş yaş daha genç.
- Don't take more than five minutes.
- Beş dakikadan fazla sürmesin.
- Then, we will go clothes shopping after five o'clock, alright?
- Öyleyse, saat beşten sonra kıyafet alış verişine gideceğiz, değil mi?
- My period is five weeks late.
- Adet dönemim beş hafta gecikti.
- There were only five people present altogether.
- Hepsi birlikte beş kişi mevcut vardı.
- New York City has five boroughs.
- New York'un beş ilçesi var.
- He showed up right at five.
- O, tam beşte ortaya çıktı.
- I'll come at five o'clock.
- Saat beşte geleceğim.
- Be sure to come here by five.
- Beşe kadar mutlaka gelmiş ol.
- Five years have passed since I came to Japan.
- Japonya'ya geldiğimden beri beş yıl geçti.
- The political party crossed the margin of five percent in the first polls.
- Siyasi parti ilk anketlerde yüzde beş sınırını geçti.
- He is far better off now than he was five years ago.
- Şu anda beş yıl öncesine göre çok daha iyi durumda.
- I drink five cups of coffee a day.
- Bir günde beş fincan kahve içerim.
- Maria doesn't have just one dog, she has five!
- Maria'nın bir değil, beş tane köpeği var!
- I try to always arrive at least five minutes ahead of time.
- Her zaman vaktinden en az beş dakika önce gelmeye çalışırım.
- I'll pick you up at your home at five.
- Seni evinden beşte alacağım.
- This company plans to become carbon neutral within five years.
- Bu şirket beş yıl içinde karbon nötr olmayı planlıyor.
- He has stayed at the hotel for five days.
- O beş otelde kaldı.
- Tom left behind a widow and five children.
- Tom arkasında bir dul ve beş çocuk bıraktı.
- We didn't see a single house for five miles there.
- Biz orada beş mil boyunca tek bir ev görmedik.
- Where do you see yourself in five years?
- Beş yıl sonra kendini nerede görüyorsun?
- My watch gains five seconds a day.
- Saatim günde beş saniye ileri gidiyor.
- This book consists of five chapters.
- Bu kitap beş bölümden oluşmaktadır.
- They close the door at five.
- Kapıyı beşte kapattılar.
- He has more than five dictionaries.
- Beşten fazla sözlüğü var.
- Next month it'll be five years since he began playing the violin.
- Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.
- This offer is valid for five days.
- Bu teklif beş gün için geçerlidir.
- I'll be there in five minutes.
- Beş dakika içinde orada olacağım.
- I'd like five tickets, please.
- Beş bilet istiyorum, lütfen.
- Dan took five sleeping pills.
- Dan beş tane uyku hapı aldı.
- It took me five hours to drive there.
- Oraya gitmek beş saatimi aldı.
- There were five patients in the waiting room.
- Bekleme salonunda beş hasta vardı.
- Let's go at around five.
- Yaklaşık beşte gidelim.
- I have only five thousand yen.
- Sadece beş bin yenim var.
- Which is worse, killing one person or letting five people die?
- Hangisi daha kötü, bir kişiyi öldürmek mi yoksa beş kişinin ölmesine izin vermek mi?
- The bridge between Denmark and Sweden is almost five Swedish miles long.
- Danimarka ve İsveç arasındaki köprü neredeyse beş İsveç mili uzunluğundadır.
- Tom was sentenced to five months in prison.
- Tom beş ay hapis cezasına çarptırıldı.
- There were no more than five passengers in the bus.
- Otobüste beşten fazla yolcu yoktu.
- They closed the shop at five.
- Beşte dükkânı kapattılar.
- Both of my parents died when I was five.
- Annem de babam da ben beş yaşındayken öldü.
- Five colonists were killed.
- Beş sömürgeci öldürüldü.
- My period is five weeks late.
- Adetim beş hafta gecikti.
- We're having five guests tonight.
- Bu akşam beş misafirimiz var.
- I got to my plane five minutes before takeoff.
- Kalkıştan beş dakika önce uçağa bindim.
- We must begin before five.
- Beşten önce başlamalıyız.
- He can speak five languages.
- Beş dil konuşabiliyor.
- It won't even take five minutes of your time.
- Beş dakikanızı bile almaz.
- There are five apples in the box.
- Kutuda beş tane elma var.
- I am the youngest of five children.
- Ben beş çocuğun en küçüğüyüm.
- We've been married for five years.
- Biz beş yıldır evliyiz.
- It is five years since they came to Japan.
- Onlar Japonya'ya geldiğinden beri beş yıl oldu.
- I'm skeptical when I hear someone claim to speak more than five languages fluently.
- Birinin beşten fazla dili akıcı bir şekilde konuştuğunu iddia ettiğini duyduğumda şüpheci yaklaşıyorum.
- Five or ten minutes would not have made any difference.
- Beş ya da on dakika fark etmezdi.
- There are five items on the tray, three of which are keys.
- Tepside beş öğe var, bunlardan üçü anahtar.
- We walked about five miles.
- Beş mil kadar yürüdük.
- He has lived here since he was five years old.
- Beş yaşından beri burada yaşıyor.
- She came back soon after five o'clock.
- O saat beşten hemen sonra geri döndü.
- Staten Island is one of the five boroughs of New York.
- Staten Island, New York'un beş ilçesinden biridir.
- They close the door at five.
- Saat beşte kapıyı kapatırlar.
- Come back in five minutes.
- Beş dakika içinde geri gel.
- The five yuan coins are brass, and the ten yuan coins are made out of bronze.
- Beş yuanlık madeni paralar pirinçten, on yuanlık madeni paralar ise bronzdan yapılmıştır.
- The hole is about five feet across.
- Delik, yaklaşık beş fit genişliğinde.
- He comes here every five days.
- Buraya her beş günde bir gelir.
- We're having five guests tonight.
- Bu gece beş misafir ağırlıyoruz.
- Staten Island is one of the five boroughs of New York.
- Staten Island, New York'un beş bölgesinden biridir.
- Five to the power of four is six hundred and twenty-five.
- Dördün gücüne beş, altı yüz yirmi beş eder.
- Sami's condo is just five minutes away.
- Sami'nin dairesi sadece beş dakika uzaklıkta.
- The earth came into existence about five thousand million years ago.
- Dünya yaklaşık beş bin milyon yıl önce var olmuştur.
- He arrived at the station at five.
- Saat beşte istasyona vardı.
- The hand has five fingers.
- Elin beş parmağı var.
- If only I'd left home five minutes earlier.
- Keşke evden beş dakika önce çıksaydım.
- I'll be with you in five minutes.
- Beş dakika içinde seninle olacağım.
- I went hiking in West Virginia five years ago.
- Beş yıl önce Batı Virjinya'da yürüyüşe gittim.
- The orphan met up with his two sisters when he was five years old.
- Yetim, iki kız kardeşiyle beş yaşındayken tanıştı.
- I got five hours sleep last night.
- Dün gece beş saat uyudum.
- I'm going to be ready in five minutes.
- Beş dakika içinde hazır olacağım.
- At five I was already able to ski.
- Beş yaşındayken kayak yapabiliyordum.
- She usually gets up five minutes after waking.
- Genellikle uyandıktan beş dakika sonra kalkar.
- It took me five hours to read through this book.
- Bu kitabı okumak beş saatimi aldı.
- Please wait five minutes.
- Lütfen beş dakika bekleyiniz.
- We arrived at the station at five.
- Biz beşte istasyona vardık.
- The damage amounted to five million yen.
- Hasar beş milyon yen tutarında.
- I'm sorry we're late, but we were caught up in the five o'clock traffic.
- Geç kaldığımız için üzgünüm ama biz beş trafiğine takıldık.
- The school is located within five minutes' walk of the station.
- Okul istasyona beş dakikalık yürüyüş mesafesinde yer almaktadır.
- Give me five gallons of gas, please.
- Bana beş galon benzin ver, lütfen.
- Five brothers worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.
- That building was erected five years ago, I think.
- Bu bina sanırım beş yıl önce inşa edildi.
- Five years is too long to wait.
- Beş yıl beklemek için çok uzun bir süre.
- It rained for five days.
- Beş gün yağmur yağdı.
- I can't leave work until five o'clock.
- Saat beşe kadar işten çıkamam.
- It's been five years since that book was made into a movie.
- O kitap filme çekileli beş yıl oldu.
- I know a guy who has five sisters.
- Beş kız kardeşi olan bir adam tanıyorum.
- She withdrew five thousands pounds in cash.
- Beş bin pound nakit çekmiş.
- You can fly across America in about five hours.
- Amerika'yı yaklaşık beş saatte uçarak geçebilirsiniz.
- He generally goes home at five o'clock.
- Genelde eve saat beşte gider.
- This offer is available for five days.
- Bu teklif beş gün için geçerlidir.
- The bus passed five minutes ago.
- Otobüs beş dakika önce geçti.
- In five minutes I want to see you on the balcony.
- Beş dakika içinde seni balkonda görmek istiyorum.
- The robbery that Fadil set up led to five men being shot.
- Fadıl'ın ayarladığı soygun beş kişinin vurulmasına neden oldu.
- They have lived in Brazil for only five days.
- Onlar yalnızca beş gündür Brezilya'da yaşıyorlar.
- The Pacific Ocean is one of the five oceans.
- Pasifik Okyanusu beş okyanustan biridir.
- Our grandfather learned five languages as a child.
- Büyükbabamız çocukken beş dil öğrenmiş.
- It's about five miles.
- Yaklaşık beş mil.
- The world has five oceans.
- Dünyada beş tane okyanus vardır.
- He showed up right at five.
- Saat tam beşte geldi.
- We've been married for five years.
- Beş yıldır evliyiz.
- It was a good five kilometers from the station to the school.
- İstasyonla okul arası beş kilometre vardı.
- He divides the apples among five of us.
- Elmaları beşimiz arasında paylaştırdı.
- Sami wrote five or six paragraphs about that.
- Sami bu konuda beş ya da altı paragraf yazdı.
- Five years have gone by since my father died.
- Babam öldüğünden beri beş yıl geçti.
- She and her twin sister were born just five minutes apart.
- O ve ikiz kardeşi sadece beş dakika arayla doğmuşlar.
- I remember being on a ship when I was only five years old.
- Beş yaşındayken bir gemiye bindiğimi hatırlıyorum.
- The coach made the players run five miles a day.
- Antrenör oyuncuları günde beş mil koşturdu.
- Fadil's home was just five minutes away.
- Fadıl'ın evi sadece beş dakika uzaktaydı.
- She's been absent from school for five days.
- Beş gündür okula gitmiyor.
- I teach kids from nought to five years old.
- Sıfırdan beş yaşına kadar çocuklara ders veriyorum.
- The car holds five people.
- Araba beş kişilik.
- We will have been studying English for five years next February.
- Önümüzdeki Şubat ayında beş yıldır İngilizce okuyor olacağız.
- The pizza will be here in five minutes.
- Pizza beş dakika içinde burada olacak.
- He passed away five years ago.
- Beş yıl önce vefat etti.
- The audience applauded for a full five minutes.
- Seyirciler tam beş dakika boyunca alkışladı.
- There'll be coffee and cake at five.
- Saat beşte kahve ve kek olacak.
- I've gained over five pounds since I got here.
- Buraya geldiğimden beri beş kilodan fazla aldım.
- He appeared at exactly five o'clock.
- Saat tam beşte geldi.
- He's a year and five months old, but he can't walk yet.
- Bir yıl beş aylık ama henüz yürüyemiyor.
- Please wait till five, when he'll be back.
- Lütfen beşe kadar bekleyin, o zaman dönecek.
- She usually gets up five minutes after waking.
- O, genellikle uyandıktan beş dakika sonra kalkar.
- I run five miles a day.
- Günde beş mil koşarım.
- It's been five years since my father died.
- Babam öleli beş yıl oldu.
- I read five different magazines each month.
- Ben her ay beş farklı dergi okurum.
- The committee consists of five members.
- Heyet, beş üyeden oluşuyor.
- Order five pizzas, and you'll get the sixth free.
- Beş pizza sipariş ederseniz, altıncıyı ücretsiz alırsınız.
- George is five years older than I am.
- George benden beş yaş büyüktür.
- She won't be back till five.
- Beşe kadar dönmez.
- Tom wanted to lose five pounds before summer vacation.
- Tom yaz tatilinden önce beş kilo vermek istedi.
- My father is arriving at the station at five.
- Babam saat beşte istasyona varacak.
- This passport is valid for five years.
- Bu pasaport beş yıl geçerlidir.
- They will give us the answer in five or six days.
- Onlar beş ya da altı gün içinde bize yanıtı verecekler.
- Five siblings worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.
- They have five different kinds of horses on their farm.
- Çiftliklerinde beş farklı türde atları var.
- I play tennis every Friday between three and five.
- Her cuma saat üç ile beş arasında tenis oynuyorum.
- She must have been there at five precisely.
- Saat tam beşte orada olmalıydı.
- The house gets painted every five years.
- Ev, her beş yılda bir boyanır.
- Sami has been missing for five days.
- Sami beş gündür kayıp.
- In Italy, they work five days a week.
- İtalya'da haftada beş gün çalışıyorlar.
- There are five fish in my aquarium.
- Akvaryumumda beş balık var.
- She lived in five different countries by age 25.
- Yirmi beş yaşına kadar beş farklı ülkede yaşadı.
- Five times two equals ten.
- Beş çarpı iki ona eşittir.
- The cost amounted to five thousand yen.
- Maliyet beş bin yene vardı.
- There is a cat five meters from the tree.
- Ağacın beş metre uzağında bir kedi var.
- I am to meet him at five at the station.
- Onunla saat beşte istasyonda buluşacağım.
- It will take five to ten years for the technology to be ready.
- Teknolojinin hazır hale gelmesi beş ila on yıl alacaktır.
- According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
- Yapılan bir ankete göre, günümüzde her beş kişiden üçü dış ilişkilere kayıtsız kalıyor.
- Tom ran the marathon in under five hours.
- Tom, maratonu beş saatin altında koştu.
- Five prototypes were completed.
- Beş prototip tamamlandı.
- Hiromi goes to school five days a week.
- Hiromi haftada beş gün okula gidiyor.
- Why do the five yen coin and the fifty yen coin have holes in the center?
- Neden beş yenlik ve elli yenlik madeni paraların ortasında delikler var?
- She's been living in this city for five years.
- Beş yıldır bu şehirde yaşıyor.
- His youngest son is five years old.
- En küçük oğlu beş yaşında.
- I hope nobody minds my being straggly and unkempt at five in the morning.
- Sabah saatin beşinde dağınık ve bakımsız olmamı umarım kimse önemsemez.
- This stone weighs five tons.
- Bu taş beş ton ağırlığında.
- Tony started dating Angela five months ago.
- Tony beş ay önce Angela ile çıkmaya başladı.
- I've been on the city council for five years.
- Beş yıldır belediye meclisindeyim.
- My house is only five minutes' walk from the station.
- Benim evim istasyondan sadece beş dakikalık yürüyüş mesafesinde.
- We'll have to wait for five hours.
- Beş saat beklemek zorunda kalacağız.
- The lady stayed at home for five days because it was too hot.
- Kadın beş gün boyunca evde kaldı çünkü hava çok sıcaktı.
- Five brothers worked together on the farm.
- Çiftlikte beş kardeş birlikte çalışıyordu.
- Tom speaks five languages, including Russian.
- Tom, Rusça da dahil, beş dil konuşur.
- He's been staying at that hotel since five days ago.
- O, beş gün öncesinden beri o otelde kalıyor.
- She came home for the first time in five years.
- Beş yıldır ilk kez eve geldi.
- In this hospital each nurse attends five patients.
- Bu hastanedeki her bir hemşire beş hastaya bakar.
- A basketball team consists of five players.
- Bir basketbol takımı beş oyuncudan oluşur.
- He divided one million dollars among his five sons.
- O, bir milyon doları beş oğlu arasında dağıttı.
- I'll call you back in five minutes.
- Seni beş dakikaya tekrar arayacağım.
- Wait five minutes, please.
- Beş dakika bekle, lütfen.
- Last month, we collected five liters of rainwater.
- Geçen ay beş litre yağmur suyu topladık.
- Interlingua has five older sisters.
- Interlinguanın beş ablası vardır.
- I'll call you back in five minutes.
- Seni beş dakika içinde arayacağım.
- This sentence will self-destruct in five seconds.
- Bu cümle beş saniye içinde kendi kendini imha edecek.
- Our flat has five rooms.
- Dairemizde beş oda var.
- Mike came back from the library at five.
- Mike kütüphaneden beşte döndü.
- The five day workweek was invented in the 20th century.
- Beş günlük çalışma haftası 20. yüzyılda icat edilmiştir.
- War began five years later.
- Savaş beş yıl sonra başladı.
- Tom was sentenced to five days in jail and a year on probation for drunken driving.
- Tom alkollü araç kullanmaktan beş gün hapis ve bir yıl şartlı tahliye cezasına çarptırılmıştır.
- The farmer employed five new workers.
- Çiftçi beş yeni işçiyi işe aldı.
- If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
- Bir kez daha uçakla gidersem, beş kez uçakla uçmuş olacağım.
- He ran five miles.
- O beş mil koştu.
- Make sure that you pick me up at five, please.
- Beni saat beşte mutlaka al lütfen.
- Give me five tokens, please.
- Bana beş jeton ver, lütfen.
- This is an opera in five acts.
- Bu beş perdelik bir opera.
- I am at home at five o'clock.
- Saat beşte evde oluyorum.
- Sami has been missing for five days.
- Sami beş gündür kayıptı.
- My sister-in-law had four children in five years.
- Baldızım beş yıl içinde dört çocuk doğurdu.
- Five patients were in the waiting room.
- Bekleme odasında beş hasta vardı.
- Despite a shortage of steel, industrial output has increased by five percent.
- Çelik sıkıntısına rağmen, sanayi üretimi yüzde beş arttı.
- Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
- Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
- By signing the contract, I committed myself to working there for another five years.
- Sözleşmeyi imzalayarak orada beş yıl daha çalışacağımı taahhüt ettim.
- Order five pizzas, and you'll get the sixth free.
- Beş pizza sipariş edin, altıncıyı bedavaya alın.
- Tom just left about five minutes ago.
- Tom sadece yaklaşık beş dakika önce ayrıldı.
- I have five cats.
- Beş kedim var.
- I want five meatballs.
- Beş köfte istiyorum.
- Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job.
- Uzay yürüyüşleri genellikle işe bağlı olarak, beş ve sekiz saat arasında sürer.
- Sami wrote five or six paragraphs about that.
- Sami o konuda beş ya da altı paragraf yazdı.
- I have at least five friends who can speak English.
- İngilizce konuşabilen en az beş arkadaşım var.
- The number of living languages is frequently debated and estimates have varied from five thousand to eight thousand.
- Yaşayan dillerin sayısı sıklıkla tartışılmaktadır ve tahminler beş bin ila sekiz bin arasında değişmektedir.
- Five prisoners were recaptured, but three others are still at large.
- Beş mahkum yakalandı, ancak diğer üçü hala serbest.
- If I had started learning these languages five years ago, I would know them now.
- Bu dilleri öğrenmeye beş yıl önce başlamış olsaydım, şimdi biliyor olurdum.
- It gets dark at five now.
- Saat beşte hava kararıyor.
- I woke up at five this morning.
- Bu sabah beşte uyandım.
- The company laid off five people.
- Firma beş kişiyi işten çıkardı.
- It rained for five days.
- Beş gün yağdı.
- He sailed across the ocean in five days.
- Okyanusun ötesine beş günde geçti.
- She lived in five different countries by age 25.
- 25 yaşına gelinceye kadar beş farklı ülkede yaşadı.
- He got up at five as usual.
- Her zamanki gibi beşte kalktı.
- He will get back from school by five.
- Saat beş civarında okuldan geri dönecek.
- It took me five hours to finish the work.
- İşi bitirmek beş saatimi aldı.
- My grandfather died five years ago.
- Büyükbabam beş yıl önce öldü.
- We arrived at the station at five.
- Saat beşte istasyona ulaştık.
- I have five friends.
- Benim beş arkadaşım var.
- He's been staying at that hotel since five days ago.
- Beş günden beri o otelde kalıyor.
- He learned that poem by heart when he was five years old.
- Bu şiiri beş yaşındayken ezberlemişti.
- Tom ran the marathon in under five hours.
- Tom maratonu beş saatin altında koştu.
- Our team scored five runs in the last inning.
- Takımımız son vuruşta beş sayı attı.
- I will stay in New York for five days.
- New York'ta beş gün kalırım.
- I caught five fish yesterday.
- Dün beş balık yakaladım.
- The villa is only a five minutes walk from the beach.
- Villa plaja sadece beş dakikalık yürüme mesafesinde.
- I'll be back in five minutes.
- Beş dakika içinde geri döneceğim.
- Let me be with you just five more minutes.
- Beş dakikacık daha seninle kalmama izin ver.
- I have less than five friends who know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bilen beşten az arkadaşım var.
- They learned to dive when they were five.
- Beş yaşındayken dalmayı öğrendiler.
- We have to leave in five minutes.
- Beş dakika içinde gitmemiz gerekiyor.
- This offer is valid for five days.
- Bu teklif beş gün için geçerli.
- Tom works from nine to five.
- Tom dokuzdan beşe kadar çalışır.
- I bought five ten-yen stamps.
- Beş tane on yenlik pul aldım.
- We work from nine to five.
- Biz dokuzdan beşe kadar çalışırız.
- I've only been waiting for five minutes.
- Sadece beş dakikadır bekliyorum.
- He arrived at the station at five.
- Saat beşte istasyona geldi.
- Some people work more than five days a week.
- Bazı insanlar haftada beş günden fazla çalışır.
- Tom's father died from overwork five years ago.
- Tom'un babası beş yıl önce aşırı çalışmaktan öldü.
- He's a year and five months old, but he can't walk yet.
- O bir yıl ve beş aylık ama henüz yürüyemiyor.
- Tom, you're already drunk and it's only five!
- Tom, çoktan sarhoş oldun ve saat daha beş!
- I'll be back in four or five days.
- Dört ya da beş gün içinde geri geleceğim.
- Three times five is fifteen.
- Üç kere beş on beş eder.
- I was allowed to go there on condition that I came back by five o'clock.
- Saat beşe kadar dönmem şartıyla oraya gitmeme izin verildi.
- He gets up as early as five every morning.
- Her sabah beş gibi erken kalkıyor.
- It began to rain five minutes after I left home.
- Evden ayrıldıktan beş dakika sonra yağmur yağmaya başladı.
- Dan was arrested pretty often; more than five times, in fact.
- Dan oldukça sık tutuklanıyordu; aslında beş defadan fazla.
- Two plus two equals five.
- İki artı iki eşittir beş.
- After five hours on the hot sand, he began to see something on the horizon that looked like a desert mirage.
- Sıcak kum üzerindeki beş saatten sonra ufukta bir çöl serabı gibi görünen bir şey görmeye başladı.
- Sami and Layla had five children together.
- Sami ve Layla'nın birlikte beş çocuğu vardı.
- He promised me to come by five at the latest.
- O, bana en geç beşe kadar geleceğine söz verdi.
- You need Bus Number Five.
- Beş numaralı otobüse ihtiyacın var.
- She knows five languages.
- Beş dil biliyor.
- I have five copies, but I need twice as many.
- Beş kopyam var ama iki katına ihtiyacım var.
- Linda was a divorced mother of five children.
- Linda boşanmış, beş çocuklu bir anneydi.
- We have five fingers on each hand.
- Her elde beş parmağımız var.
- I'd like five tickets, please.
- Beş tane bilet istiyorum, lütfen.
- You were unlucky; I came back five minutes after you'd left.
- Şanssızdın; sen gittikten beş dakika sonra geri geldim.
- I teach classes here five days a week.
- Haftanın beş günü burada ders veriyorum.
- There is no admission fee for children under five.
- Beş yaşından küçük çocuklar için giriş ücreti yok.
- Our house is large enough for five of us.
- Bizim ev beşimize yetecek kadar geniş.
- Emily has been learning German for five years.
- Emily beş yıldır Almanca öğreniyor.
- Tom usually works from nine to five.
- Tom genelde dokuzdan beşe kadar çalışır.
- Our team is five points ahead.
- Bizim takımımız beş puan ilerdedir.
- I go to school five days a week.
- Haftada beş gün okula giderim.
- He is able to speak five languages.
- Beş dil konuşabilir.
- He was eventually sentenced to five years in prison for that violent crime.
- Sonunda o şiddet suçu için beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.
- The temperature fell five degrees centigrade below zero yesterday.
- Sıcaklık dün sıfırın altında beş santigrat dereceye düştü.
- Will she come home at five?
- O, beşte eve gelecek mi?
- He knows five languages.
- Beş dil biliyor.
- I give you five minutes to resolve this issue.
- Bu sorunu çözmeniz için size beş dakika veriyorum.
- He passed away five years ago.
- O beş yıl önce vefat etti.
- He came to Tokyo five years ago, that is to say, when he was twelve years old.
- Tokyo'ya beş yıl önce, yani on iki yaşındayken gelmiş.
- Tom's train left five minutes ago.
- Tom'un treni beş dakika önce ayrıldı.
- It's been five years since I came to Tokyo.
- Tokyo'ya geldiğimden beri beş yıl oldu.
- The car broke down five miles outside of town.
- Araba şehrin beş mil dışında bozuldu.
- I'll come at five to pick you up at your place.
- Saat beşte gelip seni evinden alacağım.
- Were you able to ride a bicycle when you were five years old?
- Beş yaşındayken bisiklete binebiliyor muydunuz?
- Please wait till five, when he'll be back.
- Lütfen beşe kadar bekle, o zaman geri dönecek.
- The next class starts in five minutes.
- Bir sonraki ders beş dakika içinde başlayacak.
- She came back soon after five o'clock.
- Saat beşten hemen sonra geri geldi.
- Would you please call me up at five o'clock?
- Lütfen beni beşte arar mısınız?
- I just saw you talking to Tom less than five minutes ago.
- Beş dakikadan daha kısa bir süre önce seni Tom'la konuşurken gördüm.
- It's been five years since they came to Japan.
- Japonya'ya geleli beş yıl oldu.
- I usually got up at five in those days.
- O günlerde genellikle beşte kalkardım.
- There were only five people present altogether.
- Toplamda sadece beş kişi vardı.
- You can fly across America in about five hours.
- Yaklaşık beş saatte uçarak Amerika'yı geçebilirsin.
- By the age of 25, she had lived in five different countries.
- O, 25 yaşına kadar beş farklı ülkede yaşadı.
- I'll pick you up at your home at five.
- Beşte seni evinden alacağım.
- Five years later, their paths crossed again.
- Beş yıl sonra yolları tekrar kesişti.
- I caught five fish at the lake.
- Ben gölde beş tane balık yakaladım.
- I'll finish the work five days from now.
- İşi beş gün sonra bitireceğim.
- I registered Tatoeba.org five years ago today.
- Tatoeba.org'u beş yıl önce bugün kaydettirdim.
- He left five minutes ago.
- Beş dakika önce çıktı.
- I have less than five friends who know how to speak French.
- Fransızca bilen beşten az arkadaşım var.
- I try to always arrive at least five minutes ahead of time.
- Her zaman en az beş dakika önceden gelmeye çalışırım.
- President Lincoln wrote all five of these documents.
- Başkan Lincoln bu belgelerin beşini de yazmış.
- Jane has five handbags.
- Jane'in beş el çantası var.
- I wanted five pineapples.
- Ben beş tane ananas istedim.
- All five rabbits were eaten by the hungry wolves.
- Beş tavşanın hepsi aç kurtlar tarafından yenildi.
- She is five years younger than me.
- O, benden beş yaş küçük.
- My watch gains five minutes a day.
- Saatim günde beş dakika ileri gidiyor.
- After five years in the special forces, I quit.
- Özel kuvvetlerde beş yıldan sonra işten ayrıldım.
- She knows five languages, but when she wants to swear, she does so in her maternal language.
- Beş yabancı dil biliyor ama küfür etmek istediği zaman kendi ana dilinde konuşuyor.
- He went to the cinema five days ago.
- O, beş gün önce sinemaya gitti.
- I will stay in New York for five days.
- Ben beş gün New York'ta kalacağım.
- He arrived five minutes after the specified time.
- O, belirtilen zamandan beş dakika sonra geldi.
- Five fire engines rushed to the scene of the fire.
- Beş itfaiye aracı yangın mahalline aceleyle gitti.
- We wouldn't last five minutes.
- Beş dakika bile dayanamazdık.
- That building was erected five years ago, I think.
- O bina sanırım beş yıl önce inşa edildi.
- She's been absent from school for five days.
- O beş gündür okula gelmiyor.
- We'll have to wait for five hours.
- Beş saat beklememiz gerekecek.
- Tom will be here in five minutes.
- Tom beş dakika içinde burada olacak.
- Tom asked Mary about the traffic accident she was involved in when she was five years old.
- Tom, Mary'ye beş yaşındayken geçirdiği trafik kazasını sordu.
- One, three, and five are odd numbers.
- Bir, üç ve beş tek sayılardır.
- I have been wearing this overcoat for more than five years.
- Bu paltoyu beş yıldan fazladır giyiyorum.
- Tom speaks five languages, including Russian.
- Tom Rusça dahil beş dil biliyor.
- The movie started five minutes ago.
- Film beş dakika önce başladı.
- And all the days of Enos were nine hundred and five years, and he died.
- Enoş'un bütün günleri dokuz yüz beş yıl sürdü ve öldü.
- The political party crossed the margin of five percent in the first polls.
- Siyasi parti ilk anketlerde yüzde beş sınırını aştı.
- Tom usually goes home at five o'clock.
- Tom genellikle saat beşte eve gider.
- Sami converted to Islam in five minutes.
- Sami beş dakika içinde Müslüman oldu.
- Linda was the single mother of five children.
- Linda beş çocuklu bekar bir anneydi.
- Maria doesn't have just one dog, she has five!
- Maria'nın sadece bir köpeği yok, beş tane var!
- Then I can still have five more minutes of sleep.
- O zaman hala beş dakika daha uyuyabilirim.
- He came back at five.
- Beşte döndü.
- Giant pacific octopuses can live for up to five years in the wild.
- Dev pasifik ahtapotları vahşi doğada beş yıla kadar yaşayabilir.
- He came back at five o'clock.
- Saat beşte geri geldi.
- They will give us the answer in five or six days.
- Beş ya da altı gün içinde bize cevap verecekler.
- Last week five students were absent from class.
- Geçen hafta beş öğrenci derse gelmedi.
- The men on board were surprised to see five men on the island.
- Gemideki adamlar adada beş adam görünce şaşırdılar.
- Mary had no children five years ago.
- Beş yıl önce Mary'nin hiç çocuğu yoktu.
- I registered Tatoeba.org five years ago today.
- Beş yıl önce bugün Tatoeba.org'a üye oldum.
- I was allowed to go there on condition that I came back by five o'clock.
- Beşe kadar geri gelmem şartıyla oraya gitmeme izin verildi.
- Fred's house has five rooms.
- Fred'in evinde beş oda bulunmaktadır.
- I've been an alderman for five years.
- Ben beş yıldır belediye meclisi üyesiyim.
- He learned to dive when he was five.
- O, beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- My watch is five minutes fast.
- Saatim beş dakika hızlı.
- I'll meet you there in five minutes.
- Beş dakika içinde orada buluşalım.
- The bus stop is five minutes' walk from here.
- Otobüs durağı, buradan beş dakika yürüme mesafesinde.
- She got through her work before five.
- Beşten önce işini bitirdi.
- The movie starts in five minutes.
- Film beş dakika sonra başlıyor.
- Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime.
- Sonunda işlediği şiddet suçundan dolayı beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.
- His uncle died five years ago.
- Onun amcası beş yıl önce öldü.
- Four times five is 20.
- Dört kere beş 20'dir.
- His uncle died five years ago.
- Amcası beş yıl önce öldü.
- I was only five minutes late.
- Sadece beş dakika geciktim.
- She died five years ago.
- Beş yıl önce öldü.
- He is better off now than he was five years ago.
- O şimdi beş yıl önce olduğundan daha iyi durumda.
- It took him five years to write this novel.
- Bu romanı yazması onun beş yılını aldı.
- Tom has lived in the jungle for five months.
- Tom beş ay boyunca ormanda yaşadı.
- She speaks five foreign languages, but when she wants to curse she speaks in her mother tongue.
- Beş yabancı dil biliyor ama küfretmek istediğinde ana dilinde konuşuyor.
- Economists have predicted five of the last three recessions.
- Ekonomistler son üç resesyonun beşini tahmin ettiler.
- They say you should eat five fruits and vegetables per day.
- Günde beş meyve ve sebze yemeniz gerektiğini söylüyorlar.
- We have five kinds of kebab.
- Beş çeşit kebabımız var.
- Our flat has five rooms.
- Bizim dairemizin beş tane odası var.
- Layla is five now.
- Layla şimdi beş yaşında.
- She left home five years ago, and has never been heard of since.
- O beş yıl önce evi terk etti ve o zamandan beri haber alınmadı.
- He lived here five years ago.
- Beş yıl önce burada yaşıyordu.
- She learned to dive when she was five.
- Beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- We divided ten dollars among the five of us.
- On doları beşimiz arasında paylaştık.
- She knows five languages, but when she wants to swear, she does so in her maternal language.
- Beş yabancı dil biliyor ama yemin etmek istediği zaman kendi ana dilinde konuşuyor.
- She has brought up five children.
- Beş çocuk büyüttü.
- He founded the school five years ago.
- Beş yıl önce okulu kurdu.
- I waited for five hours.
- Beş saat bekledim.
- He sailed across the ocean in five days.
- Okyanusu beş günde geçti.
- This poem is composed of four verses, each of which has five lines.
- Bu şiir her birinin beş dizesi olan dört kıtadan oluşur.
- I want this work finished by five.
- Bu işin beşe kadar bitirilmesini istiyorum.
- Why does this lizard have five legs?
- Bu kertenkelenin neden beş bacağı var?
- I've gained five kilograms.
- Beş kilo aldım.
- She is five years old.
- O beş yaşında.
- He will get back from school by five.
- Beşte okuldan dönecek.
- They built their empire in Peru about five hundred years ago.
- Onlar yaklaşık beş yüz yıl önce Peru'da imparatorluklarını kurdular.
- He committed five murders.
- Beş cinayet işledi.
- Tom left behind a widow and five children.
- Tom ardında dul bir eş ve beş çocuk bıraktı.
- It took me five hours to finish the work.
- İşi bitirmem beş saatimi aldı.
- This man has been blind for five years at least.
- Bu adam en az beş yıldır görme özürlüdür.
- If anyone calls me up while I'm away, tell them I'll be back by five.
- Eğer ben yokken biri beni ararsa, beş gibi döneceğimi söyleyin.
- He works from eight to five.
- Sabah sekizden akşam beşe kadar çalışıyor.
- The train will be leaving in five minutes so you had better hurry up.
- Tren beş dakika içinde kalkacak, bu yüzden acele etseniz iyi olur.
- Three times five is fifteen.
- Üç kere beş on beş yapar.
- Layla is five now.
- Leyla şimdi beş yaşında.
- Give me five days.
- Bana beş gün ver.
- In Yoshkar-Ola there are five theaters.
- Yoşkar-Ola'da beş tiyatro bulunur.
- After about five drinks, Tom's behaviour becomes unpredictable.
- Beş kadehten sonra Tom'un davranışları öngörülemez hale gelir.
- I'll meet you there in five minutes.
- Beş dakika içinde seninle orada buluşacağım.
- Let's go at around five.
- Beş gibi gidelim.
- There is a cat five meters from the tree.
- Ağacın beş metre ötesinde bir kedi var.
- I'll be ready to go in five minutes.
- Beş dakika içinde gitmeye hazır olacağım.
- Make sure you're here before five.
- Beşten önce burada ol.
- I have been learning English for five years.
- Beş yıldır İngilizce öğreniyorum.
- He comes here every five days.
- O, beş günde bir buraya gelir.
- He arrived five minutes after the specified time.
- Belirtilen saatten beş dakika sonra geldi.
- It took him five years to write this novel.
- Bu romanı yazmak beş yılını aldı.
- Mary didn't have any children five years ago.
- Mary'nin beş yıl önce hiç çocuğu yoktu.
- The train departs in five minutes.
- Tren beş dakika içinde kalkıyor.
- I was looking forward to the day when I could see him after five years' separation.
- Beş yıllık ayrılıktan sonra onu göreceğim günü dört gözle bekliyordum.
- That night, Asem broke five dishes.
- Asem o gece beş tane tabak kırdı.
- What's your dream for yourself in five years?
- Beş yıl içinde kendiniz için hayaliniz nedir?
- Up to now, only five guests have arrived.
- Şimdiye kadar sadece beş misafir geldi.
- What's your dream for yourself in five years?
- Beş yıl sonra kendin için ne hayal ediyorsun?
- We have a five percent chance of success.
- Yüzde beş başarı şansımız var.
- I met my girlfriend five years ago.
- Kız arkadaşımla beş yıl önce tanıştım.
- I am five feet, two inches tall.
- Ben beş fit, iki inç boyundayım.
- The house gets painted every five years.
- Ev her beş yılda bir boyanıyor.
- Tom works six days a week but only gets paid for five.
- Tom haftada altı gün çalışıyor ama sadece beş gün için para alıyor.
- The ship will arrive by five o'clock.
- Gemi beşe kadar gelecek.
- The river drains five provinces.
- Nehir beş eyalete akıyor.
- We had chatted for almost five minutes without being able to speak one another's language.
- Birbirimizin dilini konuşamadan neredeyse beş dakika sohbet ettik.
- Not five minutes after he started running, he tripped on a rock.
- Koşmaya başladıktan beş dakika sonra ayağı bir kayaya takıldı.
- Here are five amazing facts about English today.
- İşte bugünün İngilizcesi hakkında beş şaşırtıcı gerçek.
- Five miles is a long distance to walk.
- Beş mil yürümek için uzun bir mesafe.
- If you come back by five, you may go.
- Beşe kadar gelirseniz gidebilirsiniz.
- Tom only has five health points left.
- Tom'un sadece beş sağlık puanı kaldı.
- His debts amounted to five million yen.
- Onun borçları beş milyon yene ulaştı.
- His laptop is already five years old.
- Dizüstü bilgisayarı zaten beş yaşında.
- We're five minutes away.
- Beş dakika uzaklıktayız.
- He'll be home a bit before five.
- O, beşten biraz önce evde olacak.
- You've been here for five hours.
- Beş saattir buradasın.
- They have tea at five.
- Onlar saat beşte çay içerler.
- Mary is the mother of five children.
- Mary beş çocuk annesi.
- I want this work finished by five.
- Bu işin saat beşe kadar bitmesini istiyorum.
- And Seth lived a hundred and five years, and begot Enos.
- Şit yüz beş yaşındayken oğlu Enoş doğdu.
- The movie starts in five minutes.
- Film beş dakika içinde başlıyor.
- Ready or not, we have to be on stage in five minutes.
- Hazır ol ya da olma, beş dakika içinde sahnede olmamız gerekiyor.
- Tom just left about five minutes ago.
- Tom beş dakika önce çıktı.
- Mary has danced since she was five.
- Mary beş yaşından beri dans etmektedir.
- The world has five oceans.
- Dünyanın beş okyanusu var.
- I don't know how you lasted five years in that job.
- O işte beş yıl nasıl dayandınız bilmiyorum.
- The usual business hours in this office are from nine to five.
- Bu bürodaki normal iş saatleri dokuzdan beşe kadardır.
- The conference ended at five.
- Konferans saat beşte bitti.
- I'll be there at five p.m.
- Akşam beşte orada olacağım.
- This picture was taken five years ago.
- Bu resim beş yıl önce çekilmiş.
- I lived there for five years.
- Orada beş yıl yaşadım.
- There were not less than five passengers on the train.
- Trende beşten az yolcu yoktu.
- That baby will have slept five hours by noon.
- Bu bebek öğlene kadar beş saat uyumuş olacak.
- He'll be back by five o'clock.
- Saat beşe kadar dönmüş olur.
- The train left at exactly five o'clock.
- Tren saat tam beşte kalktı.
- Five sisters worked together on the farm.
- Beş kız kardeş çiftlikte birlikte çalışıyordu.
- My watch loses five minutes a day.
- Saatim günde beş dakika geri kalıyor.
- Five minus three is two.
- Beş eksi üç ikidir.
- Eight out of ten dieters who lose up to ten percent of their body weight put it back on again within five years.
- Vücut ağırlığının yüzde onunu kaybeden her on diyetisyenden sekizi beş yıl içinde tekrar kilo alıyor.
- His train left five minutes ago.
- Treni beş dakika önce kalktı.
- He who asks is a fool for five minutes, but he who does not ask remains a fool forever.
- Soran kişi beş dakikalığına aptaldır, ama sormayan kişi sonsuza kadar aptal kalır.
- I'll call you back in five minutes.
- Beş dakika sonra tekrar arayacağım.
- The sumo wrestler’s record is one win and five losses.
- Sumo güreşçisinin rekoru bir galibiyet ve beş mağlubiyet.
- She's getting married in five months.
- Beş ay sonra evleniyor.
- It's five to four.
- Dörde beş var.
- Make sure you're here before five.
- Saat beşten önce burada olmaya bak.
- He looked for them for five hours.
- Beş saat boyunca onları aradı.
- There are five apples in the box.
- Kutuda beş elma var.
- There are usually between two and five lunar eclipses each year.
- Her yıl genellikle iki ila beş arasında Ay tutulması olur.
- Do another five and you'll have finished.
- Beş tane daha yaparsan bitirmiş olacaksın.
- I'll call you around five o'clock.
- Beş gibi seni arayacağım.
- It's been five years since my father passed away.
- Babam öldüğünden beri beş yıl oldu.
- Five plus two makes seven.
- Beş artı iki yedi eder.
- They learned to dive when they were five.
- Onlar, beş yaşındayken dalmayı öğrendiler.
- He'll be home a bit before five.
- Beşten biraz önce evde olacak.
- Our American neighbor will have lived in Japan for five years next year.
- Bizim Amerikalı komşumuz önümüzdeki yıl beş yıldır Japonya'da yaşıyor olacak.
- It was such a great movie that I watched it five times.
- O kadar güzel bir filmdi ki beş kez izledim.
- The audience applauded for a full five minutes.
- Seyirci tam beş dakika alkışladı.
- A state of emergency has been declared in Washington DC and five states.
- Washington DC'de ve beş eyalette olağanüstü hal ilan edildi.
- I waited for five hours.
- Ben beş saat boyunca bekledim.
- Tom picked up the five cards he had been dealt and saw that he had a pair of aces and three kings.
- Tom kendisine dağıtılan beş kartı eline aldı ve bir çift as ve üç papaz olduğunu gördü.
- We had chatted for almost five minutes without being able to speak one another's language.
- Birbirimizin dilini konuşamadan yaklaşık beş dakika sohbet ettik.
- We are a family of five.
- Beş kişilik bir aileyiz.
- Your watch is five minutes slow.
- Saatiniz beş dakika geri kalmış.
- At five years old he already knew how to ski.
- Beş yaşındayken nasıl kayak yapılacağını biliyordu.
- There are five German-Americans on the American team.
- Amerikan takımında beş tane Alman-Amerikalı vardır.
- Five years have passed since they came to Japan.
- Onlar Japonya'ya geldiğinden beri beş yıl geçti.
- This sentence will self-destruct in five seconds.
- Bu cümle beş saniye içinde kendini imha edecek.
- The next class starts in five minutes.
- Bir sonraki ders beş dakika içinde başlıyor.
- They built their empire in Peru about five hundred years ago.
- İmparatorluklarını yaklaşık beş yüz yıl önce Peru'da kurdular.
- The school is five kilometers from my home.
- Okul evimden beş kilometre uzakta.
- He worked from nine to five.
- Dokuzdan beşe kadar çalışırdı.
- The audience applauded for a full five minutes.
- Seyirciler beş dakika boyunca alkışladı.
- He has more than five dictionaries.
- Onun beşten fazla sözlüğü var.
- Which is worse, killing one person or letting five people die?
- Hangisi daha kötüdür, bir insanı öldürmek mi yoksa beş kişinin ölmesine izin vermek mi?
- Do you usually eat more than five slices of pizza a month?
- Genelde ayda beş dilimden fazla pizza yer misin?
- There are five pencils here.
- Burada beş kalem var.
- He was able to memorize that poem when he was five years old.
- O şiiri beş yaşındayken ezberleyebilmişti.
- The old man attempted to swim five kilometers.
- Yaşlı adam beş kilometre yüzmeyi denedi.
- All right, we'll meet at five.
- Tamam. Biz saat beşte buluşacağız.
- Interlingua has five older sisters.
- Interlingua'nın beş ablası var.
- It's five to six.
- Saat altıya beş var.
- The earth came into existence about five thousand million years ago.
- Dünya yaklaşık beş bin milyon yıl önce oluştu.
- It is five years since we moved here.
- Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.
- We have a tea break at five o'clock.
- Saat beşte çay molamız var.
- Five gallons of regular, please.
- Beş galon normal lütfen.
- Linda was the single mother of five children.
- Linda beş çocuk annesi bekar bir kadındı.
- It rained five successive days.
- Peşpeşe beş gün yağmur yağdı.
- I usually go home soon after five o'clock.
- Genellikle saat beşten hemen sonra eve giderim.
- This offer is good for five days.
- Bu teklif beş gün için geçerli.
- This box contains five apples.
- Bu kutuda beş elma var.
- I'd like to get home by five.
- Beşe kadar eve varmak istiyorum.
- The river drains five provinces.
- Nehir beş vilayeti sulamaktadır.
- I don't think she'll be back before five.
- Saat beşten önce onun döneceğini sanmıyorum.
- He speaks five languages.
- O beş dil konuşuyor.
- He lived in that small house for a little over five years.
- O küçük evde beş yıldan biraz fazla yaşadı.
- My watch is five minutes slow.
- Saatim beş dakika yavaş.
- You must be here by five.
- Beşe kadar burada olmalısın.
- She lived in five different countries by age 25.
- 25'ine geldiğinde beş farklı ülkede yaşamıştı.
- The plane will take off at five.
- Uçak beşte kalkacak.
- He's been staying at that hotel for the past five days.
- Son beş gündür o otelde kalıyor.
- My father has five brothers.
- Babamın beş erkek kardeşi var.
- He learned that poem by heart when he was five years old.
- O beş yaşındayken o şiiri ezbere öğrendi.
- Mike got back from the library at five.
- Mike kütüphaneden beşte döndü.
- My mother could speak five languages.
- Annem beş dil konuşabilir.
- Give me five days.
- Bana beş gün verin.
- Tom only knows the name of his five closest neighbors.
- Tom sadece en yakın beş komşusunun adını biliyor.
- The world is bigger than five.
- Dünya beşten büyüktür.
- We dreamed of five thousand subscribers but instead succeeded with a mere tenth of this number.
- Biz beş bin üye hayalini kurduk ama bunu yerine bu sayının sadece onda birini başardık.
- They work five days a week in Italy.
- Haftanın beş günü İtalya'da çalışıyorlar.
- I've been on the city council for five years.
- Ben beş yıldır belediye meclisindeyim.
- Mary didn't have any children five years ago.
- Beş yıl önce Mary'nin hiç çocuğu yoktu.
- There are five German-Americans on the American team.
- Amerikan takımında beş Alman-Amerikalı var.
- The temperature fell to five degrees below zero.
- Sıcaklık sıfırın altında beş dereceye düştü.
- Give me five tokens, please.
- Bana beş jeton verin, lütfen.
- Subtract three from eight and you get five.
- Sekizden üç çıkarsa beş kalır.
- Stock prices declined for five consecutive days.
- Hisse senedi fiyatları beş gün üst üste geriledi.
- A state of emergency has been declared in Washington DC and five states.
- Washington DC ve beş eyalette olağanüstü hal ilan edildi.
- She divided the cake into five pieces.
- Pastayı beş parçaya böldü.
- The ship will arrive by five o'clock.
- Gemi saat beşte varacak.
- Were you able to ride a bicycle when you were five years old?
- Beş yaşındayken bisiklet sürebiliyor muydun?
- Tom always makes a point of arriving at least five minutes ahead of time.
- Tom her zaman vaktinden en az beş dakika önce gelmeye özen gösterir.
- Five prisoners were recaptured, but three others are still at large.
- Beş mahkûm yeniden tutuklandı, ancak diğer üçü hâlâ serbest.
- She has given birth to five children.
- Beş çocuk doğurdu.
- I'd like to change my reservation from three to five nights.
- Rezervasyonumu üç geceden beş geceye değiştirmek istiyorum.
- I bet five pounds on the horse.
- Atın üzerine beş pound yatırdım.
- Our sun will run out of energy in about five billion years.
- Güneşimizin enerjisi yaklaşık beş milyar yıl içinde tükenecek.
- Tom ate the three apples in less than five minutes.
- Tom üç elmayı beş dakikadan daha kısa bir sürede yedi.
- We have five kinds of kebab.
- Bizim beş çeşit kebabımız var.
- This passport is valid for five years.
- Bu pasaport beş yıl için geçerli.
- The damage amounted to five million yen.
- Zarar beş milyon yeni buldu.
- Please make five copies of this document.
- Lütfen bu belgeden beş kopya çıkarın.
- She moved here from Mexico five years ago.
- O beş yıl önce Meksika'dan buraya taşındı.
- Please wait for five minutes.
- Lütfen beş dakika bekleyin.
- This high-rise building has five lifts.
- Bu yüksek binada beş asansör var.
- Walk around the park five times.
- Parkın etrafında beş kez yürü.
- We have five days to go before the holidays.
- Tatile beş gün kaldı.
- After five years in the special forces, I quit.
- Özel kuvvetlerde beş yıl görev yaptıktan sonra ayrıldım.
- The military engaged the enemy five kilometers south of the capital.
- Ordu, başkentin beş kilometre güneyinde düşmanla çatışmaya girdi.
- Four times five is 20.
- Dört kere beş 20 eder.
- The house is too small for five people to live in.
- Ev beş kişinin yaşaması için çok küçük.
- Five plus two makes seven.
- Beş artı iki yedi yapar.
- The relationships among those five people are complicated.
- Şu beş kişi arasındaki ilişkiler karmaşık.
- The company laid off five people.
- Şirket beş kişiyi işten çıkardı.
- It's another five kilometers from here.
- Orası buradan beş kilometre daha uzakta.
- She is five years junior to me.
- Benden beş yaş küçük.
- This man has been blind for five years at least.
- Bu adam en az beş yıldır kör.
- You learned to dive when you were five, didn't you?
- Beş yaşındayken dalmayı öğrendin, değil mi?
- Last week five students were absent from class.
- Geçen hafta beş öğrenci sınıfta yoktu.
- It's unfair that one of the cans had only five, instead of seven, pieces of sardines.
- Kutulardan birinde yedi yerine sadece beş adet sardalya olması haksızlık.
- Nancy has been on good terms with my sister for more than five years.
- Nancy, beş yıldan fazla süredir ablam ile iyi ilişkiler içindedir.
- George is five years older than me.
- George benden beş yaş daha büyüktür.
- I returned to my hometown after five years' absence.
- Beş yıllık yokluktan sonra memleketime geri döndüm.
- It's been five years since I last saw you.
- Seni son gördüğümden beri beş yıl oldu.
- My apartment is located a five minute walk away from the station.
- Dairem istasyona beş dakikalık yürüme mesafesinde.
- This stone weighs five tons.
- Bu taş beş ton çeker.
- I've been a teacher for five years.
- Beş yıldır bir öğretmenim.
- Be sure to come here by five.
- Saat beşe kadar mutlaka burada olun.
- Sami was calling Layla every five minutes.
- Sami her beş dakikada bir Layla'yı arıyordu.
- I'll need about five minutes.
- Yaklaşık beş dakikaya ihtiyacım olacak.
- Mary adopted Tom when he was five months old.
- Mary beş aylıkken Tom'u evlat edindi.
- My car is large enough to carry five people.
- Arabam beş kişiyi taşıyacak kadar büyüktür.
- The company dropped five employees.
- Şirket, beş çalışanı işten çıkardı.
- I'll finish the work five days from now.
- Beş gün sonra işi bitireceğim.
- He looked for them for five hours.
- Beş saat onları aradı.
- I've been living here for five years.
- Beş yıldır burada yaşıyorum.
- There were five boys in the room.
- Odada beş tane oğlan vardı.
- She has five older brothers.
- Beş ağabeyi var.
- She will be back at five.
- O, saat beşte geri dönecek.
- If you want to know why, it's because I caused five car accidents this year.
- Nedenini bilmek istiyorsanız, bu yıl beş araba kazasına neden olduğum için.
- The house is too small for five people to live in.
- Ev beş kişinin yaşayamayacağı kadar çok küçük.
- There were five fires last night.
- Dün gece, beş yangın vardı.
- There are five items on the tray, three of which are keys.
- Tepside beş eşya var, bunlardan üçü anahtar.
- If you're not here within five minutes, the deal is off.
- Beş dakika içinde burada olmazsan, anlaşma iptal olur.
- I wanted five pineapples.
- Beş ananas istedim.
- I just need five minutes.
- Sadece beş dakikaya ihtiyacım var.
- Mike got back from the library at five.
- Mike, saat beşte kütüphaneden geri döndü.
- We wouldn't last five minutes.
- Beş dakika dayanamazdık.
- This picture was taken five years ago.
- Bu resim beş yıl önce çekildi.
- A foot has five toes.
- Bir ayağın beş parmağı vardır.
- I saw the movie five times.
- Filmi beş kez izledim.
- Five sisters worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.
- He became a member of this club five years ago.
- Beş yıl önce bu kulübün bir üyesi oldu.
- Then I can still have five more minutes of sleep.
- O zaman beş dakika daha uyuyabilirim.
- She tried to go on a diet and lose five kilograms.
- Diyet yapmaya ve beş kilo vermeye çalıştı.
- It took five minutes to get to the station.
- İstasyona gitmek beş dakika aldı.
- He gave me a promise to come here at five.
- Saat beşte buraya geleceğine dair bana söz verdi.
- I'll give you five minutes.
- Sana beş dakika vereceğim.
- Our grandfather learned five languages when he was growing up.
- Büyükbabamız büyürken beş dil öğrenmiş.
- The relationships among those five people are complicated.
- O beş kişi arasındaki ilişkiler karmaşık.
- I'm going to need at least five minutes.
- En az beş dakikaya ihtiyacım olacak.
- Five to the power of four is six hundred and twenty-five.
- Beşin dördüncü dereceden kuvveti altı yüz yirmi beştir.
- I'm sorry we're late, but we were caught up in the five o'clock traffic.
- Geç kaldığımız için üzgünüm ama saat beş trafiğine yakalandık.
- His youngest son is five years old.
- En genç oğlu beş yaşında.
- I'll need about five minutes.
- Beş dakikaya ihtiyacım var.
- I have heard nothing from him for five years.
- Ben beş yıl boyunca ondan bir haber almadım.
- Tom left five minutes ago.
- Tom beş dakika önce çıktı.
- It's been more than five years since I last saw him.
- Onu son gördüğümden beri beş yıldan fazla oldu.
- Let me be with you just five more minutes.
- Sadece beş dakika daha seninle olayım.
- It took me five hours to make this kennel.
- Bu kulübeyi yapmam beş saat sürdü.
- After about five drinks, Tom's behaviour becomes unpredictable.
- Yaklaşık beş içkiden sonra, Tom'un davranışı öngörülemez olur.
- Please wait five minutes.
- Lütfen beş dakika bekle.
- This sentence has five words.
- Bu cümle beş kelimeden oluşuyor.
- There are five in our family.
- Ailemizde beş kişi var.
- Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
- İş bittikten sonra, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği için eve geliyorum.
- Two out of five children are shy.
- Her beş çocuktan ikisi utangaçtır.
- Give me five.
- Beş dakika ver.
- Please wait five minutes.
- Lütfen beş dakika bekleyin.
- There are five other guests at the hotel.
- Otelde beş misafir daha var.
- We said that we had been in Peru for five years.
- Biz de beş yıldır Peru'da olduğumuzu söyledik.
- The members decreased to five.
- Üye sayısı beşe düştü.
- Be outside in five minutes!
- Beş dakikaya dışarıda ol!
- I'll be back in less than five minutes.
- Beş dakikadan az bir sürede döneceğim.
- One of our players scored a goal just five minutes after the match started.
- Maç başladıktan sadece beş dakika sonra oyuncularımızdan biri gol attı.
- The Beatles gave five concerts in Tokyo in 1996.
- Beatles, 1996'da, Tokyo'da, beş konser verdi.
- The meeting broke up at five.
- Toplantı beşte dağıldı.
- That plane will take off at five.
- O uçak beşte kalkacak.
- Statistics suggest that the population of this town will double in five years.
- İstatistikler bu kasabanın nüfusunun beş yıl içinde iki katına çıkacağını gösteriyor.
- George is five years older than I am.
- George benden beş yaş daha büyüktür.
- Mike came back from the library at five.
- Mike saat beşte kütüphaneden geri geldi.
- I've been able to read since I was five.
- Beş yaşımdan beri okuyabiliyorum.
- There are five Russians among the party.
- Parti içinde beş Rus var.
- It took only about five minutes to get to my uncle's house from the station by car.
- Arabayla istasyondan amcamın evine varmak yaklaşık sadece beş dakika aldı.
- Last year I had five cars.
- Geçen yıl beş tane otomobilim vardı.
- I'll call you around five o'clock.
- Seni saat beş gibi arayacağım.
- They have five different kinds of horses on their farm.
- Onların çiftliğinde beş farklı türden atları var.
- I don't know how you lasted five years in that job.
- O işte beş yıl nasıl dayandığını bilmiyorum.
- We were married five years ago today.
- Biz beş yıl önce bugün evlendik.
- Sami and Layla pray five times a day.
- Sami ve Layla günde beş vakit namaz kılıyor.
- He speaks five languages.
- Beş dil biliyor.
- I can go there as long as I'm back before five.
- Beşten önce döndüğüm sürece oraya gidebilirim.
- Five minutes' walk brought us to the park.
- Yürüyerek beş dakikada parka vardık.
- I pumped five gallons of gas into my car.
- Arabama beş galon benzin pompaladım.
- He is five years younger than me.
- O da benden beş yaş küçük.
- Mary adopted Tom when he was five months old.
- Mary Tom'u beş aylıkken evlat edinmiş.
- Here are five amazing facts about English today.
- İşte bugünkü İngilizce hakkında beş inanılmaz gerçek.
- Five to the power of four is six hundred and twenty-five.
- Dört üzeri beş, altı yüz yirmi beş eder.
- You came at five.
- Beşte geldin.
- Many things have changed in the last five years.
- Son beş yıl içinde çok şey değişti.
- Five thousand yen is enough to buy this dictionary.
- Beş bin yen bu sözlüğü satın almak için yeterlidir.
- If only I had left home five minutes earlier.
- Keşke evden beş dakika erken çıksaydım.
- According to the Chinese, the five elements are metal, earth, fire, water and wood.
- Çinlilere göre beş element, metal, toprak, ateş, su ve odundur.
- We had known him for five years when he died.
- Öldüğünde beş yıldır onu tanıyorduk.
- Five men were injured by richocheting bullets.
- Beş adam seken kurşunlarla yaralandı.
- It is more than five years since I last saw him.
- Onu son gördüğümden bu yana beş yıldan fazla zaman geçti.
- I was only five minutes late.
- Sadece beş dakika gecikmiştim.
- Tom has been sitting in that room alone for five hours.
- Tom beş saattir o odada yalnız oturuyor.
- Dan was kidnapped when he was just five.
- Dan henüz beş yaşındayken kaçırılmıştı.
- It's another five kilometers from here.
- Buradan beş kilometre daha uzakta.
- Tom hasn't seen Mary more than five or six time in the past twelve years.
- Tom Mary'yi son on iki yıl içerisinde beş ya da altı kezden daha fazla görmedi.
- Go along this street about five minutes.
- Yaklaşık beş dakika bu cadde boyunca git.
- We all live within a five minutes' walk from each other.
- Hepimiz birbirimize beş dakikalık yürüme mesafesinde yaşıyoruz.
- Our family consists of five members.
- Bizim ailemiz beş kişiden oluşur.
- I usually work from nine to five.
- Genellikle dokuzdan beşe kadar çalışırım.
- After getting married, my wife put on five pounds.
- Karım evlendikten sonra beş kilo aldı.
- Seventy-five divided by five is fifteen.
- Yetmiş beş beşle bölünürse on beştir.
- The Beatles gave five concerts in Tokyo in 1996.
- Beatles, 1996 yılında, Tokyo'da, beş konser verdi.
- She left home five years ago, and has never been heard of since.
- Beş yıl önce evden ayrıldı ve o zamandan beri hiç haber alınamadı.
- It is five minutes to nine.
- Saat dokuza beş var.
- She has five older brothers.
- Onun beş ağabeyi var.
- He grouped his books into five categories.
- Kitaplarını beş kategoriye ayırdı.
- Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job.
- Uzay yürüyüşleri, işe bağlı olarak genellikle beş ile sekiz saat arasında sürer.
- Get ten bananas and five pineapples, so you don't go hungry before pay day.
- On muz ve beş ananas al, böylece ödeme gününden önce aç kalmazsın.
- I have five friends.
- Beş arkadaşım var.
- That trio has already put out five albums.
- O üçlü zaten beş albüm çıkardı.
- I run five miles a day.
- Günde beş mil koşuyorum.
- Tom, can you stay still for five minutes?
- Tom beş dakika boyunca hareketsiz kalabilir misin?
- Four times five is twenty.
- Dört çarpı beş yirmidir.
- Her youngest child is five years old.
- En küçük çocuğu beş yaşında.
- Hiromi goes to school five days a week.
- Hiromi haftada beş gün okula gider.
- There are five pencils here.
- Burada beş kurşun kalem var.
- He was able to memorize that poem when he was five years old.
- O beş yaşında iken o şiiri ezberleyebildi.
- It was a good five kilometers from the station to the school.
- İstasyondan okula en az beş kilometre idi.
- My five year old daughter always goes to kindergarten happy and full of energy.
- Beş yaşındaki kızım kreşe her zaman mutlu ve enerji dolu gider.
- I was looking forward to the day when I could see him after five years' separation.
- Beş yıllık ayrılıktan sonra onu göreceğim günü sabırsızlıkla bekliyordum.
- We divided ten dollars among the five of us.
- On doları beşimizin arasında bölüştük.
- I have been here since five o'clock.
- Saat beşten beri buradayım.
- That baby will have slept five hours by noon.
- O bebek, öğlen beş saat uyumuş olacak.
- I usually go home at five.
- Genellikle saat beşte eve giderim.
- Both of my parents died when I was five.
- Ben beş yaşındayken ebeveynlerimin her ikisi de öldü.
- I hear he was released after five years in prison.
- Beş yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakıldığını duydum.
- Don't ride a bike because you are five years old.
- Bisiklete binme çünkü beş yaşındasın.
- Tom has been sitting in that room alone for five hours.
- Tom beş saattir o odada tek başına oturuyor.
- If only I had left home five minutes earlier.
- Keşke evden beş dakika önce çıksaydım.
- She entered school at the age of five.
- Beş yaşında okula başladı.
- She lived there about five years.
- Yaklaşık beş yıl orada yaşadı.
- He solved the problem in five minutes that I had struggled with for two hours.
- Benim iki saat uğraştığım problemi beş dakikada çözdü.
- Please wait for five minutes.
- Lütfen beş dakika bekle.
- It's been five years since I came to Tokyo.
- Tokyo'ya geleli beş yıl oldu.
- Our team is five points ahead.
- Takımımız beş puan önde.
- Tony started dating Angela five months ago.
- Tony, Angela'yla beş ay önce çıkmaya başladı.
- I got to my plane five minutes before takeoff.
- Kalkıştan beş dakika önce uçağıma bindim.
- She's five years younger than him.
- Ondan beş yaş daha gençtir.
- He committed five murders.
- O, beş cinayet işledi.
- She lived there about five years.
- Orada yaklaşık beş yıl yaşamış.
- Eat nuts and you'll live five years longer.
- Fındık yersen beş yıl daha uzun yaşarsın.
- I arrived here about five o'clock.
- Buraya saat beş gibi geldim.
- It rained five days in a row.
- Beş gün üst üste yağmur yağdı.
- Go along this street about five minutes.
- Bu cadde boyunca beş dakika kadar gidin.
- It rained for five days.
- Beş gün boyunca yağmur yağdı.
- My watch is five minutes fast.
- Benim saatim beş dakika ileri.
- This offer is good for five days.
- Bu öneri beş gün için iyidir.
- He's always here between five and six o'clock.
- Saat beş ile altı arasında hep burada olur.
- I wanted to be a bus driver when I was five.
- Beş yaşındayken otobüs şoförü olmak istiyordum.
- We learned to dive when we were five.
- Biz beş yaşındayken dalmayı öğrendik.
- The meeting began at five in the afternoon.
- Toplantı öğleden sonra beşte başladı.
- The number of living languages is frequently debated and estimates have varied from five thousand to eight thousand.
- Yaşayan dil sayısı sıkça tartışma konusu olur ve tahmini sayı beş bin ile sekiz bin arasında değişegelmiştir.
- They work five days a week in Italy.
- Onlar İtalya'da haftada beş gün çalışırlar.
- It's been five years since we moved here.
- Buraya taşınalı beş yıl oldu.
- If you want to know why, it's because I caused five car accidents this year.
- Sebebini bilmek istiyorsan, bu yıl beş araba kazasına neden olduğum içindir.
- The post office is a good five kilometers away from here.
- Postane buradan en az beş kilometre uzakta.
- Do you have a table for five?
- Beş kişilik masanız var mı?
- The actor will play five characters in less than half an hour.
- Aktör yarım saatten az bir sürede beş karakteri canlandıracak.
- We had known him for five years when he died.
- Öldüğünde onu beş yıldır tanıyorduk.
- I got five years in prison.
- Ben beş yıl hapse mahkûm oldum.
- Tom sailed across the ocean in five days.
- Tom okyanusu beş günde geçti.
- Last year my income was about five million yen.
- Geçen yılki gelirim beş milyon yen civarındaydı.
- He is to come here at five.
- O buraya saat beşte gelecek.
- Be outside in five minutes!
- Beş dakika içinde dışarıda olun!
- He will arrive there about five o'clock.
- Saat beş gibi oraya varacak.
- We have five English lessons a week.
- Bir haftada beş İngilizce dersimiz var.
- He gave me a promise to come here at five.
- O bana saat beşte buraya geleceğine söz verdi.
- Our grandfather learned five languages when he was growing up.
- Büyükbabamız büyürken beş dil öğrendi.
- It is five minutes to nine.
- Dokuza beş dakika var.
- Tom is only five, but he already knows how to read.
- Tom sadece beş yaşında ama şimdiden okumayı biliyor.
- You have five minutes to get dressed and come downstairs.
- Giyinip aşağı gelmek için beş dakikan var.
- The cat is almost five meters away from the dog.
- Kedi köpeğe nerdeyse beş metre uzaklıktadır.
- Let's meet at five.
- Saat beşte buluşalım.
- This building has five elevators.
- Bu binanın beş asansörü var.
- My father has five brothers.
- Babamın beş kardeşi var.
- He came back at five.
- O saat beşte döndü.
- One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.
- Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
- Sami usually works from nine to five.
- Sami genellikle saat dokuzdan beşe kadar çalışır.
- My father is arriving at the station at five.
- Babam istasyona saat beşte varıyor.
- He'll be back by five o'clock.
- O, beşe kadar dönecek.
- And Seth lived a hundred and five years, and begot Enos.
- Şit yüz beş yıl yaşadı ve Enos'u doğurdu.
- The five brothers worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalışıyordu.
- There are five patients in the waiting room.
- Bekleme odasında beş hasta var.
- Tom hasn't seen Mary more than five or six time in the past twelve years.
- Tom son on iki yıldır Mary'yi beş ya da altı kereden fazla görmedi.
- I can speak five languages.
- Ben beş tane dil konuşabilirim.
- I'd like five meatballs.
- Beş köfte istiyorum.
- My sister bought five yards of cloth.
- Kız kardeşim beş metre kumaş aldı.
- This message will self-destruct in five seconds.
- Bu mesaj beş saniye içinde kendini yok edecektir.
- Many things have changed in the last five years.
- Son beş yılda birçok şey değişti.
- He can speak five languages.
- O beş dil konuşabilir.
- She's five years younger than I am.
- Benden beş yaş küçük.
- Five men were injured by richocheting bullets.
- Beş kişi seken kurşunlar yoluyla yaralandı.
- They closed the shop at five.
- Onlar beşte dükkânı kapattı.
- Please let me sleep for five more minutes.
- Lütfen beş dakika daha uyumama izin ver.
- She's here since five o'clock.
- Saat beşten beri o burada.
- Five of them attacked me, but I overcame them all.
- Beş tanesi bana saldırdı ama hepsinin üstesinden geldim.
- I saw five airplanes flying like birds.
- Kuş gibi uçan beş uçak gördüm.
- Statistics suggest that the population of this town will double in five years.
- İstatistikler bu şehrin nüfusunun beş yıl içinde iki katına çıkacağını öne sürmektedir.
- I usually go home at five.
- Eve genellikle beşte giderim.
- She divided the cake into five pieces.
- Keki beş parçaya böldü.
- The school is located within five minutes' walk of the station.
- Okul istasyona beş dakikalık yürüme mesafesinde.
- I woke up at five o'clock.
- Saat beşte uyandım.
- He is far better off now than he was five years ago.
- O şimdi beş yıl önce olduğundan çok daha iyi durumda.
- She learned to dive when she was five.
- O beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- Five years have passed since they came to Japan.
- Japonya'ya gelmelerinin üzerinden beş yıl geçti.
- Tom speaks five languages, but doesn't know how to be polite in any of them.
- Tom beş dil biliyor ama hiçbirinde nasıl kibar olunacağını bilmiyor.
- Mary is fluent in five languages.
- Mary beş dilde akıcı konuşabiliyor.
- One, three, five, seven and nine are odd numbers.
- Bir, üç, beş, yedi ve dokuz tek sayılardır.
- I'll be there at five p.m.
- Öğleden sonra saat beşte orada olacağım.
- Tom's father died from overwork five years ago.
- Tom'un babası beş yıl önce fazla çalışmaktan öldü.
- Mary is the mother of five children.
- Mary beş çocuk annesidir.
- Don't ride a bike because you are five years old.
- Beş yaşında olduğun için bisiklete binme.
- There were five patients in the waiting room.
- Bekleme odasında beş hasta vardı.
- He died five years ago.
- O, beş yıl önce öldü.
- The future was five minutes ago.
- Gelecek beş dakika önceydi.
- I have heard nothing from him for five years.
- Beş yıldır ondan hiçbir haber almadım.
- My clock is five minutes fast.
- Saatim beş dakika hızlı.
- I give you five minutes to resolve this issue.
- Sana bu problemi çözmen için beş dakika veriyorum.
- There were not less than five passengers on the train.
- Trende en az beş yolcu vardı.
- He is to come here at five.
- Saat beşte buraya gelecek.
- Four times five is twenty.
- Dört kere beş yirmi eder.
- He is able to speak five languages.
- Beş dil konuşabiliyor.
- There are five apples in this box.
- Bu kutuda beş elma var.
- There are five Russians among the party.
- Partide beş tane Rus var.
- She needed five stitches.
- Beş dikişe ihtiyacı vardı.
- You came at five.
- Sen beşte geldin.
- We have to leave in five minutes.
- Beş dakika içinde çıkmak zorundayız.
- I will be back in less than five minutes.
- Beş dakikadan daha az bir sürede döneceğim.
- I learned to dive when I was five.
- Ben beş yaşındayken dalmayı öğrendim.
- My aunt brought up five children.
- Teyzem beş çocuk yetiştirdi.
- Give me five gallons of gas, please.
- Bana beş galon benzin verin, lütfen.
- The committee divided into five sections.
- Komite beş bölüme ayrıldı.
- I'll come at five to pick you up at your place.
- Saat beşte seni senin yerinden almaya geleceğim.
- Wow, he drank five bottles of wine!
- Vay be, beş şişe şarap içmiş!
- My shift ends at five.
- Vardiyam beşte bitiyor.
- She's five years younger than me.
- Benden beş yaş daha gençtir.
- The school is five kilometers from my home.
- Okul evimden beş kilometre uzaklıktadır.
- This poem is composed of four verses, each of which has five lines.
- Bu şiir, her biri beş mısradan oluşan dört dizeden oluşuyor.
- He promised me to come by five at the latest.
- En geç beşe kadar geleceğine söz verdi.
- I have only five rubles.
- Benim sadece beş rublem var.
- Five years is too long to wait.
- Beş yıl beklemek için çok fazla uzun.
- Sami converted to Islam in five minutes.
- Sami beş dakikada Müslüman oldu.
- Sami and Layla had five children together.
- Sami ve Leyla'nın beş çocuğu vardı.
- Despite a shortage of steel, industrial output has increased by five percent.
- Çelik sıkıntısına rağmen sanayi üretimi yüzde beş arttı.
- The solution of the problem took me five minutes.
- Sorunun çözümü beş dakikamı aldı.
- Tom looked at his watch and saw that he only had five minutes left until lunchtime.
- Tom saatine baktı ve öğle yemeğine sadece beş dakika kaldığını gördü.
- He needed five stitches.
- Beş dikişe ihtiyacı vardı.
- My room is number five.
- Benim odam beş numara.
- Tom, you're already drunk and it's only five!
- Tom zaten sarhoşsun ve saat sadece beş!
- I've studied English for five years.
- Beş yıl boyunca İngilizce çalıştım.
- Linda was a divorced mother of five children.
- Linda beş çocuklu boşanmış bir anneydi.
- Come back in five minutes.
- Beş dakika sonra gel.
- I'll pick you up at your home at five.
- Saat beşte sizi evinizden alırım.
- The post office is a good five kilometers away from here.
- Postane buradan beş kilometre uzakta.
- There are only five minutes left till the train leaves and she hasn't appeared.
- Trenin gitmesine sadece beş dakika var ve o gelmedi.
- Tom has lived in the jungle for five months.
- Tom beş aydır ormanda yaşıyor.
- I saw five airplanes flying like birds.
- Ben kuş gibi uçan beş uçak gördüm.
- In Japan, a census is taken every five years.
- Japonya'da her beş yılda bir nüfus sayımı yapılır.
- Tom, can you stay still for five minutes?
- Tom, beş dakika kıpırdamadan durabilir misin?
- I'll wait another five minutes.
- Beş dakika daha bekleyeceğim.
- She has been dead five years.
- Beş yıl önce öldü.
- We knocked at the door for five minutes, but in vain.
- Biz beş dakika kapıyı çaldık, ama nafile.
- It gets dark about half past five these days.
- Bugünlerde hava yaklaşık beş buçukta kararıyor.
- I have five more days.
- Beş günüm daha var.
- President Lincoln wrote all five of these documents.
- Başkan Lincoln bu beş belgeyi de yazdı.
- It was five years ago that I graduated from college.
- Üniversiteden mezun olalı beş yıl oldu.
- We walked about five miles.
- Biz yaklaşık beş mil yürüdük.
- My watch is five minutes slow.
- Saatim beş dakika geri kalmış.
- He worked from nine to five.
- O dokuzdan beşe çalıştı.
- His debts amounted to five million yen.
- Borçları beş milyon yene ulaştı.
- I'll be done in five minutes.
- Beş dakika içinde işim bitecek.
- I want five köftes.
- Beş köfte istiyorum.
- He is far better off than he was five years ago.
- Beş yıl öncesine göre çok daha iyi durumda.
- She has been dead five years.
- Beş yıldır aramızda değil.
- The temperature fell five degrees centigrade below zero yesterday.
- Dün sıcaklık sıfırın altında beş santigrat derece düştü.
- She has been dead five years.
- Öleli beş yıl oldu.
- I saw her at the train station five days ago, that is, last Friday.
- Onu beş gün önce, yani geçen Cuma tren istasyonunda gördüm.
- The population has doubled in the last five years.
- Nüfus son beş yılda iki katına çıktı.
- He divided one million dollars among his five sons.
- Bir milyon doları beş oğlu arasında paylaştırdı.
- Ready or not, we have to be on stage in five minutes.
- Hazır ol ya da olma, beş dakika içinde sahnede olmalıyız.
- I was away for five minutes.
- Beş dakikalığına gitmiştim.
- I hear he was released after five years in prison.
- Onun hapishanedeki beş yıldan sonra serbest bırakıldığını duydum.
- The coach made the players run five miles a day.
- Koç oyunculara günde beş mil koşturuyordu.
- I can't leave work until five.
- Ben beşe kadar işten ayrılamam.
- It is five years since we moved here.
- Buraya taşınalı beş yıl oldu.
- Do you know anybody who speaks five languages?
- Beş dil bilen birini tanıyor musun?
- You've got five minutes.
- Beş dakikan var.
- According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
- Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
- The grenade exploded five metres from the soldier.
- El bombası askerden beş metre uzakta patladı.
- Mary had no children five years ago.
- Mary'nin beş yıl önce hiç çocuğu yoktu.
- We work from nine to five.
- Dokuzdan beşe kadar çalışıyoruz.
- This car accommodates five people.
- Bu araba beş kişi alabilir.
- The five day workweek was invented in the 20th century.
- Beş günlük iş haftası 20. yüzyılda icat edildi.
- I went hiking in West Virginia five years ago.
- Beş yıl önce Batı Virginia'da yürüyüşe çıkmıştım.
- I don't quite believe it when I hear someone claim they can speak more than five languages fluently.
- Birinin beşten fazla dili akıcı bir şekilde konuşabildiğini iddia ettiğini duyduğumda buna pek inanmıyorum.
- More than five thousand sentences were added to Tatoeba today.
- Bugün Tatoeba'ya beş binden daha fazla cümle eklendi.
- This star is five light years away.
- Bu yıldız beş ışık yılı uzaktadır.
- According to the Chinese, the five elements are metal, earth, fire, water and wood.
- Çinlilere göre beş element metal, toprak, ateş, su ve ahşaptır.
- Don't go above five rubles.
- Beş rublenin üstüne çıkma.
- We didn't see a single house for five miles there.
- Beş mil boyunca tek bir ev bile görmedik.
- I returned to my hometown after five years' absence.
- Beş yıl aradan sonra memleketime döndüm.
- Can you spare five minutes?
- Beş dakika ayırabilir misin?
- I saw five men.
- Beş adam gördüm.
- My aunt brought up five children.
- Halam beş çocuk yetiştirdi.
- Tom wants to learn five languages.
- Tom beş dil öğrenmek istiyor.
- He can speak five languages.
- O, beş dil konuşabilir.
- Pablo learned to read when he was five years old.
- Pablo beş yaşındayken okumayı öğrendi.
- They have lived in Brazil for only five days.
- Brezilya'da sadece beş gün yaşadılar.
- Will she come home at five?
- Eve beşte mi gelecek?
- War began five years later.
- Savaş, beş yıl sonra başladı.
- They have tea at five.
- Saat beşte çay içiyorlar.
- Marie came to West Germany when she was five years old.
- Marie beş yaşındayken Batı Almanya'ya geldi.
- I can't leave work until five o'clock.
- Beşe kadar iş yerinden ayrılamam.
- Five plus two equals seven.
- Beş artı iki eşittir yedi.
- I asked her to call me at five o'clock.
- Saat beşte beni aramasını istedim.
- Let's sit for five minutes.
- Beş dakika oturalım.
- The cost amounted to five thousand yen.
- Masraf beş bin yen tuttu.
- Tom goes to school five days a week.
- Tom haftada beş gün okula gider.
- I got five years in prison.
- Ben beş yıl hapis cezası aldım.
- The robbery that Sami set up led to five men being shot.
- Sami'nin kurduğu soygun beş kişinin vurulmasına neden oldu.
- The trip will take about five hours.
- Yolculuk yaklaşık beş saat sürecek.
- His train arrives at five this evening.
- Treni bu akşam saat beşte varacak.
- Sami was calling Layla every five minutes.
- Sami her beş dakikada bir Leyla'yı arıyordu.
- The hen hatched five eggs.
- Tavuk, beş yumurta yumurtladı.
- He learned to dive when he was five.
- Beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- The trip will take approximately five hours.
- Yolculuk yaklaşık beş saat sürecek.
- He will arrive there about five o'clock.
- Beş civarında oraya varacak.
- In Italy, they work five days a week.
- İtalya'da, onlar haftada beş gün çalışırlar.
- More than five thousand sentences were added to Tatoeba today.
- Tatoeba'ya bugün beş binden fazla cümle eklendi.
- I ate five avocados.
- Beş avokado yedim.
- I have been living in Canada for almost five years.
- Neredeyse beş yıldır Kanada'da yaşıyorum.
- I need five more minutes.
- Beş dakikaya daha ihtiyacım var.
- It is five years since they came to Japan.
- Japonya'ya geleli beş yıl olmuştu.
- We have five days to go before the summer vacation.
- Yaz tatiline beş gün kaldı.
- There are five fish in my aquarium.
- Akvaryumumda beş tane balık var.
- I saw Yoshida for the first time in five years.
- Yoshida'yı beş yıl sonra ilk kez gördüm.
- We knocked at the door for five minutes, but in vain.
- Beş dakika boyunca kapıyı çaldık ama boşunaydı.
- The bus will be here in five minutes.
- Otobüs beş dakika içinde burada olacak.
- Tom sailed across the ocean in five days.
- Tom beş günde okyanusu geçti.
- It is more than five years since I last saw him.
- Onu son gördüğümden beri beş yıldan daha fazla oldu.
- He gets up as early as five every morning.
- O her sabah beş kadar erken kalkar.
- I'll call you back in five minutes.
- Seni beş dakika sonra arayacağım.
- Tom served five days in jail last year after pleading guilty to drunken driving.
- Tom geçen yıl alkollü araç kullanma suçunu kabul ettikten sonra beş gün hapis yatmıştır.
- That plane will take off at five.
- Bu uçak beşte havalanacak.
- Five plus three is eight.
- Beş artı üç sekiz eder.
- My father died five years ago.
- Babam beş yıl önce öldü.
- Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
- Beşimiz arasında en çok dil bilen kişi kesinlikle o.
- It took slightly more than five minutes for Tom to read the pamphlet.
- Tom'un broşürü okuması beş dakikadan biraz daha fazla sürdü.
- She came home for the first time in five years.
- Beş yıl içinde ilk kez eve geldi.
- There were five fires last night.
- Dün gece, beş yangın çıktı.
- I'll be back in four or five days.
- Dört ya da beş gün içinde döneceğim.
- Try as you may, you will not be able to read as many as five novels in a day.
- Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, bir günde beş roman okuyamazsınız.
- It's been five years since my father passed away.
- Babam öleli beş yıl oldu.
- The grenade exploded five metres from the soldiers.
- El bombası askerlerden beş metre uzakta patladı.
- After getting married, my wife put on five pounds.
- Evlendikten sonra karım beş kilo aldı.
- She will be back at five.
- Saat beşte dönecek.
- I saw her five days ago.
- Onu beş gün önce gördüm.
- The train departs in five minutes.
- Tren beş dakika içinde kalkacak.
- Five to the power of four is six hundred and twenty-five.
- Dördün gücüne göre beş, altı yüz yirmi beş eder.
- It rained five successive days.
- Beş gün üst üste yağmur yağdı.
- He went to Paris, where he lived for five years.
- O, Paris'e gitti, orada beş yıl yaşadı.
- I've been living in Canada for five years.
- Beş yıldır Kanada'da yaşıyorum.
- I have been teaching English these five years.
- Bu beş yıldır İngilizce öğretmenliği yapıyorum.
- He makes five per cent on what he sells.
- Sattıklarından yüzde beş kazanıyor.
- This book consists of five chapters.
- Bu kitap beş bölümden oluşuyor.
- Our train stopped for five hours owing to the earthquake.
- Deprem nedeniyle trenimiz beş saat boyunca durdu.
- The robbery that Sami set up led to five men being shot.
- Sami'nin ayarladığı soygun, beş adamın vurulmasına neden oldu.
- That was because my watch was five minutes slow.
- Sebebi saatimin beş dakika geri kalmasıydı.
- I've been able to read since I was five.
- Beş yaşından beri okuyabiliyorum.
- I haven't bought a new coat in five years.
- Beş yıldır yeni bir mont almadım.
- The population has doubled in the last five years.
- Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.
- We'll be on the road for a total of five days.
- Toplam beş gün boyunca yolda olacağız.
- If only I'd left home five minutes earlier.
- Keşke evden beş dakika daha erken çıksaydım.
- We learned to dive when we were five.
- Beş yaşındayken dalmayı öğrendik.
- I caught five fish at the lake.
- Gölde beş balık yakaladım.
- Our team achieved five medals in total.
- Takımımız toplamda beş madalya kazandı.
- We have five days to go before the summer vacation.
- Yaz tatilinden önce beş günümüz var.
- After five hours on the hot sand, he began to see something on the horizon that looked like a desert mirage.
- Sıcak kumların üzerinde beş saat geçirdikten sonra ufukta çöl serabına benzeyen bir şey görmeye başladı.
- Five siblings worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalışıyordu.
- This sentence has five words.
- Bu cümlede beş kelime var.
- There are only five minutes till the train starts, and she hasn't appeared.
- Trenin kalkmasına sadece beş dakika var ve o hala ortaya çıkmadı.
- He came to Tokyo five years ago, that is to say, when he was twelve years old.
- O beş yıl önce Tokyo'ya geldi, yani o on iki yaşındayken.
- I work five days a week.
- Haftada beş gün çalışırım.
- If you learn five new English words a day, that's 1,825 words a year, and 182,620 words in one hundred years that you can learn.
- Günde beş yeni İngilizce kelime öğrenirseniz, bu yılda 1.825 kelime ve yüz yılda öğrenebileceğiniz 182.620 kelime demektir.
- There are only five minutes left till the train leaves and she hasn't appeared.
- Trenin kalkmasına sadece beş dakika kaldı ve o hala ortaya çıkmadı.
- I drink five cups of coffee a day.
- Günde beş fincan kahve içerim.
- Actually, we'll only stay for five minutes or so.
- Aslında sadece beş dakika falan kalacağız.
- She is five years younger than me.
- O benden beş yaş küçük.
- Five minus three is two.
- Beş eksi üç iki eder.
- We have five days to go before the holidays.
- Tatile gitmek için beş günümüz var.
- Fred's house has five rooms.
- Fred'in evinin beş odası var.
- Nancy has been on good terms with my sister for more than five years.
- Nancy'nin kız kardeşimle arası beş yıldan fazladır iyi.
- She knows five languages, but when she wants to swear, she does so in her maternal language.
- Beş dil biliyor ama küfretmek istediğinde bunu ana dilinde yapıyor.
- Were you able to ride a bicycle when you were five years old?
- Beş yaşındayken bisiklet kullanabiliyor muydun?
- My father has five brothers and sisters.
- Babamın beş erkek ve kız kardeşi var.
- I am at home at five o'clock.
- Saat beşte evdeyim.
- My shift ends at five.
- Vardiyam saat beşte bitiyor.
- The five brothers worked together on the farm.
- Beş erkek kardeş, çiftlikte beraber çalıştılar.
- There are only five minutes till the train starts, and she hasn't appeared.
- Trenin gitmesine sadece beş dakika var ve o gelmedi.
- I want to finish this work by five.
- Beşe kadar bu işi bitirmeyi istiyorum.
- Let's rest for five minutes.
- Beş dakika dinlenelim.
- I know a guy who has five sisters.
- Ben beş kız kardeşi olan bir adam tanıyorum.
- My mother could speak five languages.
- Annem beş dil konuşabilirdi.
Show More (1487)
|