flare - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
flare işaret fişeği n.
  • Always carry a set of flares when hiking.
  • Yürüyüş yaparken her zaman bir işaret fişeği seti taşıyın.
  • We thought Mary and Tom were lost at sea but then we saw the distress flare.
  • Mary ve Tom'un denizde kaybolduğunu düşündük ama sonra tehlike işaret fişeğini gördük.
  • Flares are used to avoid heat-seeking missiles.
  • İşaret fişekleri ısı güdümlü füzelerden kaçınmak için kullanılır.
Show More (0)
flare patlak vermek v.
  • A fight flared between the two sides after the match.
  • Maçtan sonra iki taraf arasında kavga patlak verdi.
Show More (-2)
flare alevlenmek v.
  • The coals on the BBQ flared.
  • Mangaldaki kömürler alevlendi.
Show More (-2)
flare çan gibi genişlemek v.
  • She was wearing a skirt flaring out at its back.
  • Arkası çan gibi genişleyen bir etek giyiyordu.
Show More (-2)
flare parlak ışık n.
  • I saw a flare from the windows.
  • Pencerelerden gelen parlak bir ışık gördüm.
Show More (-2)
flare nüksetmek v.
  • Unfortunately, his cancer flared up again.
  • Ne yazık ki kanseri yeniden nüksetti.
Show More (-2)
flare (burun deliğini) şişirmek v.
  • The man started to flare his nostrils when he saw the thieves.
  • Adam hırsızları görünce burun deliklerini şişirmeye başladı.
Show More (-2)