| 1 |
flip |
çevirmek |
v. |
|
- Tom flipped through the pages of the magazine.
- Tom derginin sayfalarını çevirdi.
- Tom flipped the coin in the air and then caught it.
- Tom parayı havada çevirdi ve sonra yakaladı.
- Tom flipped through the pages.
- Tom sayfaları çevirdi.
- Tom flipped over the card and saw that it was the ace of spades.
- Tom kartı çevirdi ve maça ası olduğunu gördü.
- Tom flipped the switch.
- Tom düğmeyi çevirdi.
- Tom flipped the switch.
- Tom anahtarı çevirdi.
- Tom picked up a magazine and started flipping through its pages.
- Tom bir dergi aldı ve sayfalarını çevirmeye başladı.
- Tom flipped the coin.
- Tom parayı çevirdi.
- Tom opened the book and flipped through the pages.
- Tom kitabı açtı ve sayfaları çevirdi.
- We're going to flip it.
- Onu çevireceğiz.
- I flipped the coin.
- Madeni parayı çevirdim.
- Tom started flipping through the pages of the magazine Mary had given him.
- Tom, Mary'nin ona verdiği derginin sayfalarını çevirmeye başladı.
- Tom flipped the page and continued reading.
- Tom sayfayı çevirdi ve okumaya devam etti.
- Tom sat on the sofa, flipping through the pages of a magazine.
- Tom kanepeye oturmuş, bir derginin sayfalarını çeviriyordu.
Show More (11)
|
| 2 |
flip |
çevirmek (sayfa/disk vb) |
v. |
|
- She flipped the cap of the bottle and poured some water into the glass.
- Şişenin kapağını çevirdi ve bardağa biraz su döktü.
- She tried to flip the omelet but failed.
- Omleti çevirmeye çalıştı ama başaramadı.
- He flipped through the dictionary to find the correct word.
- Doğru kelimeyi bulmak için sözlüğün sayfalarını çevirdi.
- Just flip the switch to start the washing process.
- Yıkama işlemini başlatmak için düğmeyi çevirmeniz yeterli.
Show More (1)
|
| 3 |
flip |
çılgına dönmek |
v. |
|
- She flipped and started to kick the wheel of the car.
- Çılgına dönerek arabanın tekerleğini tekmelemeye başladı.
- The lady really flipped out when she learned she had won a million dollars.
- Kadın bir milyon dolar kazandığını öğrenince çılgına döndü.
- Mary is easily irritated, and often flips her lid.
- Mary kolaylıkla sinirlenir ve çılgına döner.
Show More (0)
|
| 4 |
flip |
saygısız |
adj. |
|
- Don't mind the flip comments against you.
- Sana yapılan saygısız yorumlara aldırış etme.
Show More (-2)
|
| 5 |
flip |
perende atma |
n. |
|
- I can't do a frontward flip because of my weight.
- Kilom yüzünden öne doğru perende atmayı beceremiyorum.
Show More (-2)
|
| 6 |
flip |
çevirme |
n. |
|
- He quickly found the name of the bird after a quick flip through the encyclopedia.
- Ansiklopedinin sayfalarını şöyle bir çevirmesiyle kuşun adını hemen buldu.
Show More (-2)
|
| 7 |
flip |
ev alıp yeniden dizayn ederek satmak |
v. |
|
- When he was in America, he flipped houses for a living.
- Amerika'dayken geçimini ev alıp yeniden dizayn edip satarak sağlıyordu.
Show More (-2)
|
| 8 |
flip |
atmak |
n. |
|
- They choose the first competitor with the flip of a coin.
- Yazı tura atarak ilk yarışmacıyı seçtiler.
Show More (-2)
|
| 9 |
flip |
devrilmek |
v. |
|
- The train flipped over.
- Tren devrildi.
Show More (-2)
|
