1 |
formidable |
zorlu |
adj. |
|
- He would therefore combine very different responsibilities, leading to a formidable mix of styles.
- Dolayısıyla çok farklı sorumlulukları bir araya getirecek ve bu da zorlu bir tarz karışımına yol açacaktır.
- Together, the EU and US are a formidable team.
- AB ve ABD birlikte zorlu bir ekip oluşturmaktadır.
- We face truly formidable challenges over the next few weeks and months in FYROM.
- FYROM'da önümüzdeki birkaç hafta ve ay boyunca gerçekten zorlu mücadelelerle karşı karşıya kalacağız.
- These two cornerstones have recently been subject to particularly formidable attacks, however.
- Ancak bu iki köşe taşı son zamanlarda özellikle zorlu saldırılara maruz kalmıştır.
- Tom would be a formidable opponent.
- Tom zorlu bir rakip olurdu.
- Wolves are formidable predators.
- Kurtlar zorlu yırtıcılardır.
- We know they're formidable.
- Zorlu olduklarını biliyoruz.
- He was a formidable opponent.
- Zorlu bir rakipti.
- Tom is a formidable opponent.
- Tom zorlu bir rakip.
- Tom would be a formidable opponent.
- Tom zorlu bir rakip olacaktır.
- He is a formidable opponent.
- O zorlu bir rakip.
- He was a formidable opponent.
- O zorlu bir rakipti.
- That was a formidable opponent.
- Zorlu bir rakipti.
- That was a formidable opponent.
- O zorlu bir rakipti.
Show More (11)
|
2 |
formidable |
müthiş |
adj. |
|
- Wolves are formidable predators.
- Kurtlar müthiş yırtıcı hayvanlardır.
- The leader made formidable declarations.
- Lider müthiş açıklamalar yaptı.
- Tom is a formidable man.
- Tom müthiş bir adam.
- Mary is a formidable woman.
- Mary müthiş bir kadın.
- We know they're formidable.
- Onların müthiş olduklarını biliyoruz.
Show More (2)
|
3 |
formidable |
çetin |
adj. |
|
- The reality is that it is a complex issue with formidable challenges.
- Gerçek şu ki, bu konu çetin zorlukları olan karmaşık bir konudur.
- These two cornerstones have recently been subject to particularly formidable attacks, however.
- Ancak bu iki yapıtaşı son zamanlarda özellikle çetin saldırılara maruz kalmıştır.
Show More (-1)
|
4 |
formidable |
korkunç |
adj. |
|
- Formidable looking spiders do not attack people.
- Korkunç görünen örümcekler insanlara saldırmazlar.
- Formidable looking spiders do not attack people.
- Korkunç görünümlü örümcekler insanlara saldırmaz.
Show More (-1)
|
5 |
formidable |
ürkütücü |
adj. |
|
- We know they're formidable.
- Onların ürkütücü olduklarını biliyoruz.
Show More (-2)
|
6 |
formidable |
heybetli |
adj. |
|
- Tom is a formidable man.
- Tom heybetli bir adam.
Show More (-2)
|