|
- She claims she was raped by a friend and subsequently she bore a child.
- Bir arkadaşı tarafından tecavüze uğradığını ve daha sonra bir çocuk doğurduğunu iddia etmektedir.
- He went with a friend to meet a supposed gay man.
- Bir arkadaşıyla sözde eşcinsel bir adamla buluşmaya gitmiş.
- Who can help this friend at this stage?
- Bu aşamada bu arkadaşınıza kim yardımcı olabilir?
- They are also neighbours and friends.
- Onlar aynı zamanda komşu ve arkadaş.
- Since then, I have met with several employees, residents and friends who have been affected by this disaster.
- O zamandan beri bu felaketten etkilenen birçok çalışan, bölge sakini ve arkadaşla görüştüm.
- He was arrested, along with his friend.
- Arkadaşıyla birlikte tutuklandı.
- He went with a friend to meet a supposed gay man.
- Bir arkadaşıyla birlikte sözde eşcinsel bir adamla buluşmaya gitmiş.
- It should be seen as a friend who could do better.
- Daha iyisini yapabilecek bir arkadaş olarak görülmelidir.
- Therefore, it is the logical decision to remain friends.
- Bundan dolayı arkadaş kalmaları mantıklı bir karar olacaktır.
- Also, everyone can inform a new friend about children.
- Ayrıca, herkes yeni bir arkadaşını çocuklar hakkında bilgilendirebilir.
- We've been friends since I was 6 months old.
- Ben altı aylık olduğum zamandan beri biz arkadaşız.
- Join forces online with up to three friends and trade your favourite avatars.
- En fazla üç arkadaşınızla çevrimiçi güçlerinizi birleştirin ve en sevdiğiniz avatarları değiş tokuş edin.
- My friend's reaction was nothing new.
- Arkadaşımın tepkisi yeni bir şey değildi.
- Therefore, it is the logical decision to remain friends.
- Bu nedenle arkadaş kalmak mantıklı bir seçim.
- I'll settle for being a good friend and keep bribing you with meatloaf until you give in.
- İyi bir arkadaş olmaya razı olacağım ve sen pes edene kadar sana köfte rüşveti vermeye devam edeceğim.
- He's my fine friend, this brother right here, Calvin.
- O benim iyi arkadaşım, buradaki kardeşim, Calvin.
- Lorraine was asking if you'd heard from that nice friend of yours.
- Lorraine senin o sevimli arkadaşından haber alıp almadığını soruyordu.
- We've been friends since I was 6 months old.
- Altı aylık olduğum zamandan beri arkadaşız.
- This is a wonderful statement that you and your friend can promise one another.
- Bu, sizin ve arkadaşınızın birbirinize söz verebileceğiniz harika bir ifadedir.
- It must be wonderful to actually know him, to be a friend of his.
- Onu gerçekten tanımak, onun arkadaşı olmak harika olsa gerek.
- Join forces online with up to three friends and trade your favourite avatars.
- En fazla üç arkadaşınızla çevrimiçi ortamda güçlerinizi birleştirin ve favori avatarlarınızı değiş tokuş edin.
- Because of this, finding friends is quite hard for him.
- Bu nedenle arkadaş bulmak onun için oldukça zor.
- Her friend looked at her in disbelief and asked why.
- Arkadaşı ona inanamayarak baktı ve nedenini sordu.
- My friend knows this nice motel off the street.
- Sokağın ilerisinde arkadaşımın bildiği şirin bir motel var.
- A real friend will never give you that kind of headache.
- Gerçek bir arkadaş size asla bu tür sorun yaratmaz.
- Come down here to help a friend.
- Bir arkadaşına yardım etmek için aşağı gel.
- Therefore, it is the logical decision to remain friends.
- Bu nedenle, arkadaş kalmak mantıklı bir karardır.
- My friend's reaction was nothing new.
- Arkadaşımın tepkisi de yeni bir şey değildi.
- Lorraine was asking if you'd heard from that nice friend of yours.
- Lorraine o iyi arkadaşından haber alıp almadığını soruyordu.
- Jen is going to have a dinner with her best friend tonight.
- Jen bu gece en yakın arkadaşıyla akşam yemeğine çıkacak.
- Tell me how you and I can be friends.
- Bana nasıl arkadaş olabileceğimizi anlat.
- A cold beer, a slow song, a good friend.
- Soğuk bir bira, slow bir şarkı, iyi bir arkadaş.
- Because of this, finding friends is quite hard for him.
- Böyle olunca onun için arkadaş bulmak oldukça zor bir iştir.
- Her friend looked at her in disbelief and asked why.
- Arkadaşı ona şaşkınlıkla bakar ve neden diye sorar.
- They've been best friends forever, so cordial and nice.
- Uzun zamandır onlar birbirlerinin en yakın arkadaşı, çok samimi ve kibarlar.
- It must be wonderful to actually know him, to be a friend of his.
- Onu gerçekten tanımak, arkadaşı olmak harika olmalı.
- Luke, your friend Walt has a cold.
- Luke, arkadaşın Walt nezle oldu.
- Tell me how you and I can be friends.
- Seninle nasıl arkadaş olabileceğimi söyle.
- Because of this, finding friends is quite hard for him.
- Bu nedenle arkadaş bulmak onun için oldukça zordur.
- Each night friends and relatives meet in a different house to break the fast.
- Her gece arkadaş ve akrabalar oruç açmak için başka bir evde toplanırlar.
- Luke, your friend Walt has a cold.
- Luke, arkadaşın Walt üşütmüş.
- Luke, your friend Walt has a cold.
- Luke, arkadaşın Walt nezle olmuş.
- We're all friends here, and that matters to me.
- Burada hepimiz arkadaşız ve bu benim için önemli.
- Thus, the other follows because she does not want to lose face with her white friend.
- Böylece diğeri de beyaz arkadaşına karşı itibarını kaybetmek istemediği için onu takip ediyor.
- I'll settle for being a good friend and keep bribing you with meatloaf until you give in.
- İyi bir arkadaş olmakla yetineceğim ve sen teslim olana kadar sana köfteyle rüşvet vermeye devam edeceğim.
- It must be wonderful to know him, to be his friend.
- Onu tanımak, onun arkadaşı olmak harika olsa gerek.
- Lorraine was asking if you'd heard from that nice friend of yours.
- Lorraine o sevimli arkadaşından haber aldın mı diye soruyordu.
- He is looking at a photo of his friend.
- Arkadaşının bir fotoğrafına bakıyor.
- I found a true friend in her.
- Onda gerçek bir arkadaş buldum.
- I don't have any friends here except you.
- Senin dışında burada hiç arkadaşım yok.
- I've made a couple of friends here.
- Burada birkaç arkadaş edindim.
- I still have one friend in China.
- Çin'de hâlâ bir arkadaşım var.
- I've never had a friend quite like you.
- Daha önce hiç senin gibi bir arkadaşım olmamıştı.
- I'm lucky to have you as a friend.
- Senin gibi bir arkadaşa sahip olduğum için şanslıyım.
- A woman friend of ours took a trip to a small town last week.
- Bir kadın arkadaşımız geçen hafta küçük bir kasabaya gitti.
- I have several friends who don't have driver's licenses.
- Sürücü belgesine sahip olmayan birkaç arkadaşım var.
- Tom's friend whispered something to him.
- Tom'un arkadaşı ona bir şey fısıldadı.
- Isn't that a friend of yours?
- Bu senin arkadaşın değil mi?
- I consider him a friend.
- Ben onu bir arkadaş görüyorum.
- I borrowed the screwdriver from a friend of mine.
- Tornavidayı bir arkadaşımdan ödünç aldım.
- She met a new friend in school today.
- Bugün okulda yeni bir arkadaşla tanıştı.
- Is that a friend of yours?
- O senin arkadaşın mı?
- I have many friends.
- Bir sürü arkadaşım var.
- This car is your friend's?
- Bu araba arkadaşının mı?
- I met a new friend today.
- Bugün yeni bir arkadaşla tanıştım.
- Tom and I are Facebook friends.
- Tom'la ben Facebook arkadaşıyız.
- I'm having dinner with a friend.
- Bir arkadaşımla akşam yemek yiyeceğim.
- Tom is just a platonic friend.
- Tom sadece platonik bir arkadaş.
- It's a pity that Tom and Mary aren't friends.
- Tom ve Mary'nin arkadaş olmamaları çok yazık.
- A friend sent the fruit as a gift.
- Bir arkadaşım hediye olarak meyve gönderdi.
- Jane has a Japanese friend who speaks English well.
- Jane'in iyi İngilizce konuşan bir Japon arkadaşı var.
- You're a friend of Tom's, right?
- Sen Tom'un arkadaşısın, değil mi?
- She's my wife's friend.
- O, karımın arkadaşıdır.
- Why is he your friend?
- Neden o senin arkadaşın?
- I have a lot of friends in Boston.
- Boston'da pek çok arkadaşım var.
- I have many unmarried friends.
- Birçok evlenmemiş arkadaşım var.
- Mary and I have been friends since middle school.
- Mary ve ben ortaokuldan beri arkadaşız.
- He told a friend that he felt very tired and weak.
- Bir arkadaşına kendini çok yorgun ve halsiz hissettiğini söylemiş.
- A true friend would have acted differently.
- Gerçek bir arkadaş farklı davranırdı.
- Yuji told his friend a story about his adventure during the summer vacation.
- Yuji, arkadaşına yaz tatilindeki macerası hakkında bir hikaye anlattı.
- A friend of mine made it with a mask.
- Bir arkadaşım maskeyle yapmıştı.
- I want to go with a friend to Hokkaido next month.
- Gelecek ay bir arkadaşımla Hokkaido'ya gitmek istiyorum.
- Professor Hudson is my father's friend.
- Profesör Hudson, babamın arkadaşı.
- Sami was a long-time family friend.
- Sami uzun süreli bir aile arkadaşıydı.
- You don't have very many friends, do you?
- Çok fazla arkadaşın yok, değil mi?
- He was a good friend of mine.
- O benim iyi bir arkadaşımdı.
- Introduce me to your friend Tom.
- Beni arkadaşın Tom ile tanıştır.
- I need friends.
- Arkadaşa ihtiyacım var.
- Your friend is tiresome.
- Arkadaşın yorucu.
- He is the only friend I can really trust.
- Gerçekten güvenebileceğim tek arkadaş.
- I have a friend who lives in England.
- İngiltere'de yaşayan bir arkadaşım var.
- I was walking in the park with a friend of mine when it started raining.
- Yağmur yağmaya başladığında bir arkadaşımla parkta yürüyordum.
- Why don't you invite a friend over?
- Neden bir arkadaşını davet etmiyorsun?
- Are they really friends?
- Onlar gerçekten arkadaş mı?
- My German friend's name is Hans.
- Alman arkadaşımın adı Hans.
- You're a true friend.
- Sen gerçek bir arkadaşsın.
- She lost sight of her friend in the huge crowd.
- Büyük kalabalığın içinde arkadaşını gözden kaybetti.
- On arriving at the station, I called a friend of mine.
- İstasyona vardığımda bir arkadaşımı aradım.
- Tom and I are still friends.
- Tom ve ben hâlâ arkadaşız.
- Tom was my only friend at that time.
- Tom o zamanlar benim tek arkadaşımdı.
- When you needed a friend, Tom was there.
- Sen bir arkadaşa ihtiyaç duyduğunda, Tom oradaydı.
- I've got lots of friends here.
- Burada bir sürü arkadaşım var.
- Jane has a Japanese friend who speaks English well.
- Jane'in iyi İngilizce konuşan Japon bir arkadaşı var.
- Sami has already made a new friend.
- Sami şimdiden yeni bir arkadaş edindi.
- Mr Tanaka is a friend of ours.
- Bay Tanaka bizim bir arkadaşımız.
- I saw my friend to the station.
- Arkadaşımı istasyona kadar uğurladım.
- When I visited my friend in Nagano, I was treated to delicious soba.
- Nagano'daki arkadaşımı ziyaret ettiğimde bana leziz soba eriştesi ikram edildi.
- Kentaro is staying with his friend in Kyoto.
- Kentaro, Kyoto'da bir arkadaşının yanında kalıyor.
- I don't have very many friends in Boston.
- Boston'da çok fazla arkadaşım yok.
- How many friends do you have?
- Kaç tane arkadaşın var?
- Tom and I are still friends.
- Tom ve ben hala arkadaşız.
- Tom and Mary remained friends.
- Tom ve Mary arkadaş kaldılar.
- I want to become her friend.
- Onun arkadaşı olmak istiyorum.
- I might be your only friend.
- Tek arkadaşın ben olabilirim.
- He sent me a friend request.
- Bana arkadaşlık isteği gönderdi.
- Your friend Tom told me to give this to you.
- Arkadaşın Tom bana bunu sana vermemi söyledi.
- Tom is a good friend of ours.
- Tom bizim iyi bir arkadaşımız.
- Tom and his friend were duelling with plastic swords.
- Tom ve arkadaşı plastik kılıçlarla düello yapıyorlardı.
- Diana has been a faithful friend.
- Diana sadık bir arkadaştı.
- I do want to be your friend.
- Arkadaşın olmak istiyorum.
- Tom is still your friend, isn't he?
- Tom hâlâ senin arkadaşın, değil mi?
- Tom has a lot of money, but not very many friends.
- Tom'un çok parası var, ama çok arkadaşı yok.
- I don't have any friends.
- Hiç arkadaşım yok.
- I pardoned my friend for his poor manners.
- Kötü davranışları için arkadaşımı affettim.
- Ziri lost his best friend.
- Ziri en yakın arkadaşını kaybetti.
- I have a friend who's a doctor.
- Doktor bir arkadaşım var.
- My typwriter got broken; as a consequence, I borrowed my friend's.
- Daktilom bozuldu; bunun sonucu olarak, arkadaşımınkini ödünç aldım.
- He lost his credibility because he betrayed a friend.
- Bir arkadaşına ihanet ettiği için güvenilirliğini kaybetti.
- The exact same thing happened to my friend a week later!
- Bir hafta sonra aynı şey arkadaşıma oldu.
- I used to have a friend named Tom.
- Tom adında bir arkadaşım vardı.
- A friend of mine came to see me.
- Bir arkadaşım beni görmeye geldi.
- Tom isn't a friend of mine.
- Tom benim bir arkadaşım değil.
- He dropped in on a friend.
- Bir arkadaşına uğradı.
- Tom and Mary have been friends for three years.
- Tom ve Mary üç yıldır arkadaştır.
- Jack bought a present for his friend.
- Jack, arkadaşına bir hediye aldı.
- I have a Canadian friend.
- Kanadalı bir arkadaşım var.
- I'm glad I'm Tom's friend.
- Tom'un arkadaşı olduğum için mutluyum.
- I have a Chinese friend and I would like to ask him to give me Chinese lessons.
- Çinli bir arkadaşım var ve ondan bana Çince dersi vermesini isteyeceğim.
- Tom and Mary were friends.
- Tom ve Mary arkadaştı.
- Your friend from Boston dropped by to visit us this afternoon.
- Boston'dan arkadaşın bu öğleden sonra bizi ziyarete geldi.
- Tom and Mary seem to be more than just friends.
- Tom ve Mary arkadaştan daha ileriler.
- Tom visited a friend.
- Tom bir arkadaşını ziyaret etti.
- I share a house with two of my friends.
- Ben bir evi iki arkadaşımla paylaşıyorum.
- I still have a few friends in Boston.
- Boston'da hala birkaç arkadaşım var.
- Do you have a lot of friends?
- Çok arkadaşın var mı?
- We went to see a movie with my friend yesterday.
- Dün arkadaşımla bir film izlemeye gittik.
- I have a few friends.
- Birkaç arkadaşım var.
- Are they really friends?
- Gerçekten arkadaş mı?
- You were recommended by a friend.
- Bir arkadaş tarafından önerildiniz.
- Aren't you Tom's friend?
- Sen Tom'un arkadaşı değil misin?
- I ran into my friend at the theater last night.
- Dün gece tiyatroda arkadaşıma rastladım.
- Little money, few friends.
- Az para, birkaç arkadaş.
- That man speaking French to Tom is a friend of mine.
- Tom'la Fransızca konuşan adam benim bir arkadaşım.
- Your friend Tom is here.
- Arkadaşın Tom burada.
- Tom's friend whispered something to him.
- Tom'un arkadaşı ona bir şeyler fısıldadı.
- I thought you were a friend.
- Senin bir arkadaş olduğunu sanmıştım.
- Few of her friends live in Kyoto.
- Birkaç arkadaşı Kyoto'da yaşıyor.
- I have three friends who can speak French.
- Fransızca konuşabilen üç arkadaşım var.
- I'm going out to dinner with an old friend.
- Eski bir arkadaşla akşam yemeğine gidiyorum.
- Your friend is correct.
- Arkadaşın haklı.
- Wherever he arrived, he was accepted as a friend.
- O, nereye giderse gitsin bir arkadaş olarak kabul edildi.
- Tom showed his friend a YouTube video.
- Tom arkadaşına bir YouTube videosu gösterdi.
- Fadil drove Layla over to her friend's house.
- Fadıl, Leyla'yı arkadaşının evine götürdü.
- Tom is a really good friend.
- Tom gerçekten iyi bir arkadaş.
- Tom has a friend who's in prison.
- Tom'un hapiste olan bir arkadaşı var.
- You and Tom used to be friends, right?
- Sen ve Tom eskiden arkadaştınız, değil mi?
- I have a friend in England.
- İngiltere'de bir arkadaşım var.
- I want to be Tom's friend.
- Tom'un arkadaşı olmak istiyorum.
- Which one of these people is your friend?
- Bu insanlardan hangisi senin arkadaşın?
- Your friend left town.
- Arkadaşın şehri terk etti.
- Tom isn't Mary's friend.
- Tom Mary'nin arkadaşı değil.
- You're a good friend.
- İyi bir arkadaşsın.
- I ran into an old friend of mine this morning.
- Bu sabah eski bir arkadaşıma rastladım.
- Is that man over there your friend?
- Oradaki o adam senin arkadaşın mı?
- You're a wonderful friend.
- Sen harika bir arkadaşsın.
- Sami and Layla became like friends.
- Sami ve Layla arkadaş gibi oldular.
- He turned to his friends for help.
- O, arkadaşından yardım istedi.
- Aren't you and I friends?
- Sen ve ben arkadaş değil miyiz?
- She didn't feel comfortable with my friend.
- Arkadaşımla birlikteyken rahat hissetmiyordu.
- Tom didn't have a lot of friends.
- Tom'un çok fazla arkadaşı yoktu.
- You're a friend.
- Sen bir arkadaşsın.
- Who's your most interesting friend?
- En ilginç arkadaşın kim?
- I dropped Tom off at his friend's house.
- Tom'u arkadaşının evine bıraktım.
- He came upon an old friend when he visited his club.
- Kulübünü ziyaret ettiğinde eski bir arkadaşıyla karşılaştı.
- He has a lot of friends here.
- Burada bir dolu arkadaşı var.
- Are you Tom's friend?
- Tom'un arkadaşı mısın?
- I have a friend who can speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı şekilde konuşabilen bir arkadaşım var.
- That little girl is my sister's friend.
- Şu küçük kız, kardeşimin arkadaşı.
- You're a very good friend.
- Sen çok iyi bir arkadaşsın.
- She is a friend of my wife's.
- Eşimin bir arkadaşıdır.
- None of his friends came to visit him there, for there were too many stairs to climb.
- Tırmanacak çok fazla merdiven olduğu için hiçbir arkadaşı onu ziyarete gelmedi.
- I have a friend who's a vegetarian.
- Vejetaryen olan bir arkadaşım var.
- Tom and I are old friends.
- Tom ve ben eski arkadaşız.
- Tom and Mary aren't friends.
- Tom ve Mary arkadaş değiller.
- She appears to have a lot of friends.
- Çok fazla arkadaşı var gibi görünüyor.
- Where is your friend?
- Arkadaşın nerede?
- Tom and Mary were friends, nothing more.
- Tom ve Mary arkadaştı, daha fazla bir şey değil.
- Tom and Mary's parents are friends.
- Tom ve Mary'nin anne babaları arkadaştır.
- Tom is a good friend of Mary's.
- Tom, Mary'nin iyi bir arkadaşıdır.
- Tom has so many friends that he can't remember all their names.
- Tom'un o kadar çok arkadaşı var ki isimlerini bile hatırlayamıyor.
- I came into a pair of tickets from a friend.
- Bir arkadaşımdan bir çift bilet aldım.
- Tom is a good friend of Marie.
- Tom, Marie'nin iyi bir arkadaşı.
- Tell a beautiful story to my young friend.
- Genç arkadaşıma güzel bir hikaye anlat.
- What a nice friend you are!
- Sen ne iyi bir arkadaşsın!
- I'm looking for a present for a friend of mine.
- Arkadaşlarımdan biri için bir hediye arıyorum.
- Tom says he has a lot of friends in Boston.
- Tom Boston'da bir sürü arkadaşı olduğunu söylüyor.
- She's my sister's friend.
- O kız kardeşimin arkadaşıdır.
- As a matter of fact, the owner of this restaurant is a friend of mine.
- Aslına bakarsanız bu restoranın sahibi benim bir arkadaşım.
- This is the friend to whom I gave the key.
- Anahtarı verdiğim arkadaşım bu.
- I have several friends who have spent time in prison.
- Hapishanede zaman geçirmiş birkaç arkadaşım var.
- She had plenty of acquaintances, but no friends.
- Bir sürü tanıdığı vardı ama hiç arkadaşı yoktu.
- He borrowed his friend's car for a few days.
- Arkadaşının arabasını birkaç günlüğüne ödünç aldı.
- I don't want to be your friend.
- Arkadaşın olmak istemiyorum.
- I don't want to say that to my friend.
- Onu arkadaşıma söylemek istemiyorum.
- Tom borrowed a car from a friend.
- Tom bir arkadaşından araba ödünç aldı.
- I have a lot of Canadian friends.
- Bir sürü Kanadalı arkadaşım var.
- He cheated on the test by copying his friend's answers.
- Arkadaşının cevaplarını kopyalayarak testte kopya çekti.
- I want to dye my friend's hair blonde.
- Arkadaşımın saçını sarıya boyamak istiyorum.
- You're smarter than most of Tom's friends.
- Tom'un çoğu arkadaşından daha zekisin.
- I have a lot of friends I can discuss things with.
- Tartışabileceğim bir sürü arkadaşım var.
- I met with an old friend of mine at the station.
- İstasyonda eski bir arkadaşımla karşılaştım.
- Which of the two is your friend?
- Hangisi senin arkadaşın?
- A true friend wouldn't have done that.
- Gerçek bir arkadaş bunu yapmazdı.
- I have a lot of friends in Australia.
- Avustralya'da bir sürü arkadaşım var.
- A friend of mine is very fond of stoats.
- Bir arkadaşım kakımlara çok düşkündür.
- I want them to be your friends.
- Senin arkadaşın olmalarını istiyorum.
- Tom has lots of friends in Boston.
- Tom'un Boston'da çok arkadaşı var.
- Layla didn't have friends.
- Layla'nın hiç arkadaşı yoktu.
- I have many friends here.
- Burada çok arkadaşım var.
- How is your friend?
- Arkadaşın nasıl?
- A book can be compared to a friend.
- Bir kitap bir arkadaşla kıyaslanabilir.
- Aren't you Tom's friend?
- Tom'un arkadaşı değil misin?
- She took the trouble to meet her friend at the airport.
- Arkadaşını havaalanında karşılama zahmetine katlandı.
- I'm a friend of Roberto's.
- Ben Roberto'nun bir arkadaşıyım.
- Fadil has already made a new friend.
- Fadıl zaten yeni bir arkadaş buldu.
- Tom is just a friend of ours.
- Tom sadece bizim bir arkadaşımız.
- Perhaps Tom and Mary are more than just friends.
- Belki de Tom ve Mary arkadaştan fazlasıdır.
- I have another friend in China.
- Çin'de başka bir arkadaşım daha var.
- Tom is my mentor and friend.
- Tom benim akıl hocam ve arkadaşım.
- Have you ever advised a friend?
- Hiç bir arkadaşına tavsiye verdin mi?
- Tom said he had plenty of friends in Boston.
- Tom Boston'da bir hayli arkadaşı olduğunu söyledi.
- I told Mary that I just wanted to be friends.
- Mary'ye sadece arkadaş olmak istediğimi söyledim.
- Gustavo doesn't have any friends in this city.
- Gustavo'nun bu kentte hiç arkadaşı yok.
- I'm lucky to have so many friends.
- Bu kadar çok arkadaşım olduğu için şanslıyım.
- I have a couple of Canadian friends.
- Benim de birkaç Kanadalı arkadaşım var.
- If you lend your money to your friend, you will lose your money and your friend.
- Eğer paranı arkadaşına ödünç verirsen, paranı ve arkadaşını kaybedersin.
- Your friend left the city.
- Arkadaşın şehri terk etti.
- It's a pity that you and Tom aren't friends.
- Tom'la arkadaş olmamanız çok yazık.
- I have a friend who's a teacher in Boston.
- Boston'da öğretmenlik yapan bir arkadaşım var.
- It's easy to find friends; it's harder to keep them.
- Arkadaş bulmak kolaydır; onları elde tutmak zordur.
- We look at you as a friend, and treat you with respect.
- Size bir arkadaş olarak bakıyor ve saygıyla yaklaşıyoruz.
- I do believe that he's your friend.
- Onun senin arkadaşın olduğuna inanıyorum.
- He's a friend of a friend.
- O bir arkadaşın arkadaşıdır.
- Tom is my brother's friend.
- Tom, erkek kardeşimin arkadaşı.
- I don't have any friends or relatives to take care of me if I get sick.
- Hastalanırsam bana bakacak hiç arkadaşım ya da akrabam yok.
- I don't think Tom has as many friends as Mary does.
- Tom'un Mary'ninki kadar fazla arkadaşı olduğunu sanmıyorum.
- I still have a few friends in Boston.
- Hâlâ Boston'da birkaç arkadaşım var.
- Tom is a friend of Mary's.
- Tom Mary'nin bir arkadaşıdır.
- A true friend would've helped.
- Gerçek bir arkadaş yardımcı olurdu.
- Is Tom a friend of yours?
- Tom senin arkadaşın mı?
- We're still friends.
- Hâlâ arkadaşız.
- The philosopher Socrates discussed death with his friends in prison.
- Filozof Sokrates hapishanede arkadaşıyla ölümü tartıştı.
- I really do hope we can still be friends.
- Gerçekten hâlâ arkadaş olabileceğimizi umuyorum.
- I have a friend coming over to visit tomorrow.
- Yarın bir arkadaşım ziyarete gelecek.
- I have a friend who knows her.
- Onu bilen bir arkadaşım var.
- She accompanied her friend to the concert.
- Konserde arkadaşına eşlik etti.
- How many Chinese friends do you have?
- Kaç tane Çinli arkadaşınız var?
- I have another friend in China.
- Çin'de başka bir arkadaşım var.
- Tom was Mary's only friend when she was in kindergarten.
- Mary anaokulundayken onun tek arkadaşı Tom'du.
- Are all of them your friends?
- Hepsi senin arkadaşın mı?
- Mary is a good friend of Junior's father.
- Mary, Junior'ın babasının iyi bir arkadaşıdır.
- My sister-in-law is a good friend of mine.
- Benim baldızım benim iyi bir arkadaşımdır.
- He has been to the station to see his friend off.
- O, arkadaşını uğurlamak için istasyondaydı.
- In spite of the heavy rain, he visited his friend in the hospital.
- Şiddetli yağmura rağmen hastanedeki arkadaşını ziyaret etti.
- They're your friends, not mine.
- Onlar senin arkadaşın, benim değil.
- Do you like my friend?
- Arkadaşımı beğeniyor musun?
- That child has few friends.
- O çocuğun birkaç arkadaşı var.
- I have a friend who lives in Tokyo.
- Tokyo'da yaşayan bir arkadaşım var.
- Tom is a friend of John's.
- Tom, John'un bir arkadaşı.
- Is this your friend's car?
- Bu arkadaşının arabası mı?
- He cheated on the test by copying his friend's answers.
- Sınavda arkadaşının cevaplarını kopyalayarak kopya çekti.
- You never mentioned you were Tom's friend.
- Tom'un arkadaşı olduğundan hiç bahsetmedin.
- We're all friends.
- Hepimiz arkadaşız.
- Tom is a friend of Mary's.
- Tom, Mary'nin bir arkadaşı.
- I had no friends except for Mary.
- Mary dışında hiç arkadaşım yoktu.
- Running as fast as I could, I was able to catch up with my friend.
- Olabildiğince hızlı koşarak, arkadaşıma yetişebildim.
- He was a friend of mine.
- O benim arkadaşımdı.
- You were recommended by a friend.
- Bir arkadaş tarafından tavsiye edildin.
- Are you going to see any of your friends over the weekend?
- Hafta sonu herhangi bir arkadaşını görecek misin?
- He has few friends here except you.
- Burada senin dışında çok az arkadaşı var.
- I've got plenty of friends.
- Bir sürü arkadaşım var.
- I have neither money nor friends.
- Ne param ne de arkadaşım var.
- He'll never be anything more to me than a friend.
- Benim için asla bir arkadaştan fazlası olmayacak.
- She has a few friends.
- Onun birkaç arkadaşı var.
- He visited a friend.
- O, bir arkadaşını ziyaret etti.
- Tom has lots of friends here.
- Tom'un burada bir sürü arkadaşı var.
- He had no friend to talk to.
- Konuşacak arkadaşı yoktu.
- Is Tom your friend?
- Tom senin arkadaşın mı?
- Would you introduce me to your friend, Mr Murphy?
- Beni arkadaşınız Bay Murphy ile tanıştırır mısınız?
- Waiting a long time for a friend makes me nervous.
- Bir arkadaşımı uzun süre beklemek beni sinirlendiriyor.
- Look, I told you Tom is a friend of mine.
- Bak, Tom'la arkadaş olduğumu sana söylemiştim.
- How many of your friends have beards?
- Kaç tane arkadaşının sakalı var?
- So is this man your friend?
- Peki bu adam senin arkadaşın mı?
- Tom called up his friend.
- Tom arkadaşını aradı.
- You can't be everyone's friend all the time.
- Her zaman herkesin arkadaşı olamazsın.
- He went to the airport to see his friend off.
- Arkadaşını uğurlamak için yurt dışına gitti.
- I was hired to kill your friend.
- Senin arkadaşını öldürmek için tutuldum.
- Tom is a good friend of mine.
- Tom benim iyi bir arkadaşım.
- I believe I'm still a friend of Mary's.
- Sanırım hala Mary'nin arkadaşıyım.
- Are you still Tom's friend?
- Hâlâ Tom'un arkadaşı mısın?
- I just want to be her friend.
- Sadece arkadaşı olmak istiyorum.
- She became a true friend of mine.
- O, benim gerçek bir arkadaşım oldu.
- I was at a friend's house.
- Bir arkadaşımın evindeydim.
- I always counted you as a friend.
- Seni her zaman arkadaşım olarak gördüm.
- She does not have many friends in Kyoto.
- Kyoto'da pek arkadaşı yok.
- I didn't know Tom had this many friends.
- Tom'un bu kadar çok arkadaşı olduğunu bilmiyordum.
- I consider him a friend.
- Onu arkadaşım olarak görüyorum.
- I'm a friend of Tom's.
- Ben Tom'un bir arkadaşıyım.
- He has no friends to advise him.
- Ona tavsiyede bulunacak arkadaşı yok.
- I don't consider them friends.
- Ben onları arkadaş olarak görmüyorum.
- I want to be your friend.
- Arkadaşın olmak istiyorum.
- She baked a cake for her friend.
- Arkadaşı için kek pişirdi.
- I'm a friend.
- Arkadaşlardanım.
- Last month, I visited a friend in Australia.
- Geçen ay Avustralya'da bir arkadaşımı ziyaret ettim.
- I have several friends who have spent time in prison.
- Hapishanede vakit geçiren birkaç arkadaşım var.
- We lost a great friend.
- Harika bir arkadaşımızı kaybettik.
- This is my old friend.
- Bu benim eski arkadaşım.
- Hello, old friend!
- Merhaba, eski arkadaş!
- I am sorry that my friend is not here.
- Arkadaşımın burada olmadığına üzgünüm.
- Do you think that men and women can ever just be friends?
- Sence erkekler ve kadınlar sadece arkadaş olabilir mi?
- Every Ramadan, Yitzhak goes to visit his friend Sami in a small West Bank village.
- Her Ramazan, Yitzhak Batı Şeria'daki küçük bir köye arkadaşı Sami'yi ziyarete gider.
- This is a friend of mine.
- Bu benim bir arkadaşım.
- Bush is not Bin Laden's friend.
- Bush, Bin Ladin'in arkadaşı değildir.
- Layla considered Salima a friend.
- Layla Salima'yı arkadaşı olarak görüyordu.
- Tom has gone to visit a sick friend.
- Tom hasta bir arkadaşını ziyarete gitti.
- I have a lot of friends now.
- Artık birçok arkadaşım var.
- She doesn't have many friends or girlfriends.
- Çok fazla arkadaşı ya da kız arkadaşı yok.
- Tom is an old friend.
- Tom eski bir arkadaş.
- She is more an acquaintance than a friend.
- O bir arkadaştan daha çok bir tanıdık.
- Money can't buy friends.
- Para arkadaş satın alamaz.
- Are you looking for more friends?
- Daha fazla arkadaş mı arıyorsun?
- Neither Tom nor Mary has many friends.
- Ne Tom'un ne de Mary'nin fazla arkadaşı var.
- How many Canadian friends do you have?
- Kaç tane Kanadalı arkadaşınız var?
- Tom has been a faithful friend.
- Tom sadık bir arkadaştı.
- We have many friends to visit in Boston.
- Boston'da ziyaret edilecek çok arkadaşımız var.
- I work with your friend.
- Arkadaşınla çalışıyorum.
- I met an old friend of mine in Boston.
- Boston'da eski bir arkadaşımla karşılaştım.
- I don't have any friends who are willing to help me.
- Bana yardım etmek isteyen hiç arkadaşım yok.
- On September 3rd, I will go from Los Angeles to Seoul with a friend.
- 3 Eylülde, bir arkadaşla birlikte Los Angeles'tan Seoul'e gideceğim.
- I have a friend who lives in Sapporo.
- Sapporo'da yaşayan bir arkadaşım var.
- They're not your friends anymore.
- Onlar artık senin arkadaşın değil.
- Is that man over there your friend?
- Şuradaki adam arkadaşınız mı?
- Tom was our friend, too.
- Tom bizim de arkadaşımızdı.
- I've never had a friend quite like you.
- Hiç senin gibi bir arkadaşım olmamıştı.
- I got some help from a friend.
- Bir arkadaşımdan yardım aldım.
- I'm here with a friend.
- Bir arkadaşımla beraberim.
- Waiting a long time for a friend annoys me.
- Bir arkadaşımı uzun süre beklemek beni rahatsız ediyor.
- Sami called a friend to pick him up.
- Sami onu alması için bir arkadaşını aradı.
- Tom was surprised to see his friend Mary.
- Tom arkadaşı Mary'yi gördüğüne şaşırdı.
- I'm visiting a friend of mine in the hospital.
- Bir arkadaşımı hastanede ziyaret edeceğim.
- Mary has fewer friends than Kate.
- Mary'nin Kate'den daha az arkadaşı var.
- We're looking for a friend.
- Bir arkadaş arıyoruz.
- We are friends now.
- Artık arkadaşız.
- Do you have any friends in Boston?
- Boston'da hiç arkadaşın var mı?
- The small boy was Tango's only friend.
- Küçük çocuk Tango'nun tek arkadaşıydı.
- I met a friend I hadn't seen for three years.
- Üç yıldır görmediğim bir arkadaşla buluştum.
- I didn't know that Tom was your friend.
- Tom'un senin arkadaşın olduğunu bilmiyordum.
- That's the friend to whom I gave the key.
- Anahtarı verdiğim arkadaşım bu.
- I don't wanna be his friend.
- Onun arkadaşı olmak istemiyorum.
- Tom and Mary know each other, but they're not exactly friends.
- Tom ve Mary birbirlerini tanıyorlar ama tam olarak arkadaş sayılmazlar.
- Do you want your friend back?
- Arkadaşını geri istiyor musun?
- Tom is an old friend of mine from high school.
- Tom liseden eski bir arkadaşım.
- I thought he was your friend.
- Ben onun senin arkadaşın olduğunu düşünmüştüm.
- Don't reproach your friend.
- Arkadaşını suçlama.
- This puppet is my only friend.
- Bu kukla benim tek arkadaşım.
- I ran into an old friend three days ago.
- Üç gün önce eski bir arkadaşa rastladım.
- She appears to have few friends.
- O birkaç arkadaşı var gibi görünüyor.
- She wants him to be just a friend.
- Onun sadece bir arkadaş olmasını istiyor.
- Next week I want to visit my friend.
- Gelecek hafta arkadaşımı ziyaret etmek istiyorum.
- I just want to be Tom's friend.
- Ben sadece Tom'un arkadaşı olmak istiyorum.
- I was sad to lose a friend.
- Bir arkadaşımı kaybettiğim için üzgündüm.
- Tom went on a camping trip with a friend.
- Tom bir arkadaşla kamp gezisine gitti.
- When I was waiting for the bus, I ran into my friend.
- Otobüs beklerken arkadaşıma rastladım.
- He's a friend from work.
- İşten bir arkadaşım.
- This is the letter from my friend.
- Bu da arkadaşımın mektubu.
- Tom was a friend of Mary's.
- Tom Mary'nin bir arkadaşıydı.
- Mary and I remained firm friends for years.
- Mary ve ben yıllarca sıkı arkadaş kaldık.
- Tom has a strong network of friends.
- Tom güçlü bir arkadaş ağına sahiptir.
- Tom and I have been friends for a long time.
- Tom ve ben uzun süredir arkadaşız.
- Sami joined his friend for a family meal.
- Sami aile yemeği için arkadaşına katıldı.
- I'm doing this job to help a friend.
- Ben bu işi bir arkadaşa yardımcı olmak için yapıyorum.
- I have a friend who works at that store.
- O mağazada çalışan bir arkadaşım var.
- A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife.
- Bir arkadaşım tanınmış bir ressama karısının portresini yapması için sipariş verdi.
- We are just friends.
- Biz sadece arkadaşız.
- I thought we could be friends.
- Arkadaş olabileceğimizi düşünmüştüm.
- A friend of Tom's had his identity stolen.
- Tom'un bir arkadaşı kimliğini çaldırdı.
- I have a friend waiting downstairs.
- Alt katta bekleyen bir arkadaşım var.
- Tom has a German friend.
- Tom'un bir Alman arkadaşı var.
- Three of Tom's friends went to Mary's party.
- Tom'un üç arkadaşı Mary'nin partisine gitti.
- Tom and I are friends.
- Tom ve ben arkadaşız.
- Tom is both her friend and lover.
- Tom onun hem arkadaşı hem de sevgilisi.
- As far as I know, he is a reliable friend.
- Bildiğim kadarıyla, o güvenilir bir arkadaş.
- None of Tom's friends would help him.
- Tom'un hiçbir arkadaşı ona yardım etmez.
- Do you have many friends here in Japan?
- Burada, Japonya'da çok arkadaşın var mı?
- She's a friend of a friend of a friend.
- Bir arkadaşının arkadaşının arkadaşı.
- I have many French-speaking friends.
- Pek çok Fransızca konuşan arkadaşım var.
- Tom is a friend of Mary's, isn't he?
- Tom, Mary'nin bir arkadaşı, değil mi?
- You're a friend of Tom's, eh?
- Sen Tom'un bir arkadaşısın, değil mi?
- Tom has many friends here.
- Tom'un burada çok arkadaşı var.
- Tom asked his friend for advice.
- Tom arkadaşından tavsiye istedi.
- Tom is very good friend, but he looks like a wild boar so I don't consider him a potential love interest.
- Tom çok iyi bir arkadaş ama yaban domuzuna benziyor, bu yüzden onu potansiyel bir sevgili olarak görmüyorum.
- No friends came.
- Hiçbir arkadaş gelmedi.
- This is your friend's car?
- Bu senin arkadaşının arabası mı?
- Tom has a friend whose mother is a veterinarian.
- Tom'un, annesi veteriner olan bir arkadaşı var.
- He is the only friend I can really trust.
- Gerçekten güvenebileceğim tek arkadaşım o.
- We're friends, right?
- Biz arkadaşız, değil mi?
- You're my friends, aren't you?
- Siz benim arkadaşımsınız, değil mi?
- Tom said you were his friend.
- Tom senin, onun arkadaşı olduğunu söyledi.
- We were just friends.
- Biz sadece arkadaştık.
- I did everything to become your friend.
- Arkadaşın olmak için her şeyi yaptım.
- I know Tom is a friend of yours, but I still don't like him.
- Tom'un senin arkadaşın olduğunu biliyorum ama yine de ondan hoşlanmıyorum.
- I went on a car trip with a friend.
- Bir arkadaşımla araba gezisine çıktım.
- She met a new friend at school today.
- Bugün okulda yeni bir arkadaşla tanıştı.
- Tom is a really close friend.
- Tom gerçekten yakın bir arkadaşım.
- I don't have many friends.
- Çok arkadaşım yok.
- I came upon a friend of mine.
- Bir arkadaşıma rastladım.
- He is my old friend.
- O benim eski arkadaşım.
- I have many German friends.
- Birçok Alman arkadaşım var.
- Tom and I were best friends.
- Tom ve ben çok iyi arkadaştık.
- I'll go to Hokkaido next month with my friend.
- Gelecek ay arkadaşımla birlikte Hokkaido'ya gideceğim.
- Walking along this street, I often see a friend of mine.
- Bu caddede yürürken sık sık bir arkadaşımı görüyorum.
- We're friends, nothing more.
- Biz arkadaşız, daha fazla bir şey değil.
- This is my friend's letter.
- Bu arkadaşımın mektubu.
- Tom was a friend and a mentor.
- Tom bir arkadaş ve akıl hocasıydı.
- I want to go swimming with a friend.
- Bir arkadaşımla yüzmeye gitmek istiyorum.
- Tom is a very old friend of mine.
- Tom benim çok yaşlı bir arkadaşım.
- She is a good friend of mine.
- O benim iyi bir arkadaşımdır.
- He deceived his friend.
- Arkadaşını kandırdı.
- Tom and I have been friends since junior high school.
- Tom ve ben ortaokuldan beri arkadaşız.
- I don't have many friends who can speak French.
- Fransızca konuşabilen pek arkadaşım yok.
- Are you her friend?
- Onun arkadaşı mısın?
- A friend of mine wants to go to Hawaii in April next year but doesn't know how much it will cost.
- Bir arkadaşım gelecek yıl Nisan ayında Hawaii'ye gitmek istiyor ama ne kadara mal olacağını bilmiyor.
- Did you know that Tom was a friend of Mary's?
- Tom'un Mary'nin bir arkadaşı olduğunu biliyor muydun?
- I met your friend.
- Ben senin arkadaşınla buluştum.
- Mary has been a friend of mine for years.
- Mary yıllardır arkadaşım.
- Tom is a very good friend.
- Tom çok iyi bir arkadaştır.
- What's your friend's name?
- Arkadaşının adı ne?
- Last week he saw an old friend whom he hadn't seen in years.
- Geçen hafta yıllardır görmediği eski bir arkadaşını gördü.
- How many friends do you have in Boston?
- Boston'da kaç arkadaşın var?
- You have many friends.
- Bir sürü arkadaşın var.
- I had this friend once who looked just like Tom.
- Bir keresinde Tom'a benzeyen bir arkadaşım vardı.
- What is your friend's name?
- Arkadaşının adı ne?
- Tom isn't a friend of mine.
- Tom benim arkadaşım değil.
- Tom is a good friend of mine.
- Tom benim iyi bir arkadaşımdır.
- Tom was a good friend of yours, wasn't he?
- Tom senin iyi bir arkadaşındı, değil mi?
- They need friends.
- Arkadaşa ihtiyaçları var.
- When did your friend leave for America?
- Arkadaşın Amerika'ya ne zaman gitti?
- She parted from her friend in tears.
- Gözyaşları içinde arkadaşından ayrıldı.
- Aren't we friends?
- Arkadaş değil miyiz?
- She met a new friend in school today.
- O bugün okulda yeni bir arkadaşla tanıştı.
- This man is your friend, right?
- Bu adam senin arkadaşın, değil mi?
- Aren't you a friend of Tom's?
- Tom'un arkadaşı değil misin?
- We are friends now.
- Şimdi arkadaşız.
- He's a friend of mine named Jeannot.
- O, Jeannot adında bir arkadaşım.
- Who's your oldest friend?
- En eski arkadaşın kim?
- How long were you and Tom friends?
- Tom'la ne zamandır arkadaştınız?
- I'm going to visit a friend.
- Bir arkadaşımı ziyarete gideceğim.
- He was envious of his friend's promotion.
- O, arkadaşının terfisini kıskanıyordu.
- Tom is Mary's only friend in Boston.
- Tom, Mary'nin Boston'daki tek arkadaşıdır.
- I invited a Chinese friend to my apartment.
- Çinli bir arkadaşımı daireme davet ettim.
- He admired his friend's work.
- Arkadaşının çalışmasına hayran kaldı.
- I wish I had a friend like you.
- Keşke senin gibi bir arkadaşım olsa.
- You have tons of friends.
- Bir sürü arkadaşın var.
- Last weekend, I visited a friend in Boston.
- Geçen hafta sonu Boston'da bir arkadaşımı ziyaret ettim.
- Tom is the only friend I have here in Boston.
- Tom Boston'da burada sahip olduğum tek arkadaş.
- I have a lot of friends now.
- Artık bir sürü arkadaşım var.
- I ran into my friend at the theater last night.
- Dün akşam tiyatroda arkadaşıma rastladım.
- Today, I watched a play written by a friend of mine.
- Bugün bir arkadaşımın yazdığı bir oyunu izledim.
- One of the people you were with is a friend of mine.
- Birlikte olduğun insanlardan biri benim arkadaşım.
- Tom didn't like any of Mary's friends.
- Tom, Mary'nin hiçbir arkadaşını sevmezdi.
- I have a friend who works for NASA.
- NASA'da çalışan bir arkadaşım var.
- She asked after her friend.
- O, arkadaşının halini hatırını sordu.
- John is a good friend.
- John iyi bir arkadaş.
- Sami had an imaginary friend.
- Sami'nin hayali bir arkadaşı vardı.
- Layla slipped into a deep depression over the loss of her best friend, Salima.
- Leyla, en yakın arkadaşı Salima'nın kaybı üzerine derin bir depresyona girdi.
- You're my friend.
- Benim arkadaşımsın.
- My wife's friend's name is Linda.
- Karımın arkadaşının adı Linda.
- I'm here as a friend.
- Arkadaş olarak buradayım.
- Tom has already made a new friend.
- Tom şimdiden yeni bir arkadaş edindi bile.
- I have many friends in Boston.
- Boston'da çok arkadaşım var.
- I came upon a friend of mine.
- Ben bir arkadaşıma rastladım.
- Tom went on a camping trip with a friend.
- Tom bir arkadaşıyla kampa gitti.
- I have received a letter from a friend.
- Bir arkadaştan bir mektup aldım.
- She went travelling with her friend.
- Arkadaşıyla seyahate çıktı.
- I owe my success to my friend.
- Başarımı arkadaşıma borçluyum.
- I thought Tom was a friend of yours.
- Tom'un senin arkadaşın olduğunu sanıyordum.
- Is your friend still sleeping?
- Arkadaşın hâlâ uyuyor mu?
- He is his friend.
- O da onun arkadaşı.
- Fadil drove Layla over to her friend's house.
- Fadıl, Leyla'yı araçla onunn arkadaşının evine kadar götürdü.
- He has no friends to talk with.
- Konuşacak hiç arkadaşı yoktu.
- Maya and Chloe are friends.
- Maya ve Chloe arkadaştırlar.
- Tom and Mary have always been friends.
- Tom ve Mary her zaman arkadaştılar.
- I have a good friend in Boston.
- Boston'da iyi bir arkadaşım var.
- I have a lot of friends I can discuss things with.
- İşleri tartışabileceğim bir sürü arkadaşım var.
- Man can live without friends.
- İnsan arkadaş olmadan yaşayabilir.
- We have always been friends.
- Biz her zaman arkadaştık.
- Your friend is tired.
- Arkadaşın yorgun.
- Fadil followed his friend's advice.
- Fadıl arkadaşının tavsiyesine uydu.
- Mary asked her friend for advice.
- Mary arkadaşından tavsiye istedi.
- I have a Chinese friend.
- Çinli bir arkadaşım var.
- I met a friend I hadn't seen for three years.
- Üç yıldır görmediğim bir arkadaşımla karşılaştım.
- Let me introduce you to my friend.
- Sizi arkadaşımla tanıştırayım.
- He is a friend and I treat him as such.
- O bir arkadaş ve ben ona öyle davranıyorum.
- He gave his camera to his friend.
- Kamerasını arkadaşına verdi.
- I'm going to stay at a friend's house.
- Bir arkadaşta kalacağım.
- My sister is in love with my best friend.
- Kız kardeşim en yakın arkadaşıma aşık.
- Spongebob and Patrick are friends.
- Süngerbob ve Patrick arkadaştır.
- Tom is a friend from out of town.
- Tom şehir dışından bir arkadaşım.
- He teaches English to his friend.
- O, arkadaşına İngilizce öğretiyor.
- When my wife's friend comes to visit, I find it hard to get a word in edgeways.
- Eşimin arkadaşı ziyarete geldiğinde, bir kelime bile konuşmakta zorlanıyorum.
- Emily has a friend named Melanie.
- Emily'nin Melanie adında bir arkadaşı var.
- Sami was Farid's college friend.
- Sami, Ferit'in üniversite arkadaşıydı.
- You are my three best friends.
- Siz benim en iyi üç arkadaşımsınız.
- Tom is also a friend of mine.
- Tom benim de arkadaşım.
- Sami was Farid's college friend.
- Sami, Farid'in üniversite arkadaşıydı.
- I went to the station to say good-bye to my friend.
- Arkadaşımı uğurlamak için istasyona gittim.
- She announced her engagement to her lawyer friend.
- O, nişanını avukat arkadaşına duyurdu.
- A true friend wouldn't have done that.
- Gerçek bir arkadaş onu yapmazdı.
- Tom texted a friend.
- Tom bir arkadaşına mesaj attı.
- Tom says he has a lot of friends.
- Tom çok arkadaşı olduğunu söylüyor.
- I don't consider Tom a friend.
- Tom'u arkadaş olarak görmüyorum.
- None of Tom's friends would help him.
- Tom'un hiçbir arkadaşı ona yardım etmedi.
- I must find a new friend.
- Yeni bir arkadaş bulmalıyım.
- I was at my friend's house for dinner to celebrate his daughter's birthday.
- Kızının doğum gününü kutlamak için arkadaşımın evine akşam yemeğe gitmiştim.
- Tom was once a very good friend to me.
- Tom bir zamanlar benim için çok iyi bir arkadaştı.
- She appears to have few friends.
- Çok az arkadaşı var gibi görünüyor.
- They seemed like friends.
- Arkadaş gibi görünüyorlardı.
- I have several friends who speak English well.
- İyi İngilizce konuşan birkaç arkadaşım var.
- I thought you said Tom was a friend of yours.
- Tom'un senin bir arkadaşın olduğunu söylediğini düşündüm.
- I have friends in many countries.
- Birçok ülkede arkadaşım var.
- I don't have many friends here.
- Burada çok arkadaşım yok.
- Tom is a close personal friend of mine.
- Tom benim yakın bir arkadaşımdır.
- I do not have a Japanese friend.
- Japon bir arkadaşım yok.
- Many of Tom's friends think he'll likely become an evangelist.
- Tom'un birçok arkadaşı onun bir evangelist olacağını düşünüyor.
- I have two foreign friends.
- İki yabancı arkadaşım var.
- Our friend Peter has gone mad.
- Arkadaşımız Peter delirdi.
- Her friend waited for her by the gate.
- Arkadaşı onu kapıda bekledi.
- He comes every day to visit his sick friend.
- Her gün hasta arkadaşını ziyarete geliyor.
- We became best friends immediately.
- Hemen çok iyi arkadaş olduk.
- Nancy ran across an old friend of hers yesterday.
- Nancy dün eski bir arkadaşına rastladı.
- I've tried to be your friend.
- Arkadaşın olmaya çalıştım.
- When I was in New York, I happened to meet my old friend.
- New York'tayken, tesadüfen eski bir arkadaşımla karşılaştım.
- Tom was a friend of my brother's.
- Tom kardeşimin arkadaşıydı.
- Tom shares an apartment with three friends.
- Tom bir daireyi üç arkadaşıyla paylaşıyor.
- Mary and I aren't enemies, but we're not friends, either.
- Mary ve ben düşman değiliz ama arkadaş da değiliz.
- Tom doesn't have any friends here in Boston.
- Tom'un Boston'da hiç arkadaşı yok.
- Tom has no friends to play with.
- Tom'un birlikte oynayacağı hiç arkadaşı yok.
- No friends came.
- Hiç arkadaş gelmedi.
- Tom has few friends.
- Tom'un az arkadaşı var.
- We remained friends.
- Arkadaş kaldık.
- Is he a friend?
- Arkadaş mı?
- Mary is fighting her friend.
- Mary arkadaşıyla kavga ediyor.
- Tom has many friends to help him.
- Tom'un ona yardım edecek çok arkadaşı var.
- A real friend is like a rare bird.
- Gerçek bir arkadaş ender bir kuş gibidir.
- Why don't I have a friend like that?
- Neden benim böyle bir arkadaşım yok?
- Is he a friend of yours?
- Arkadaşın mı?
- Tom is a friend of my brother's.
- Tom erkek kardeşimin bir arkadaşı.
- He is an old friend of mine.
- O benim eski bir arkadaşım.
- I'll never be your friend.
- Asla senin arkadaşın olmam.
- He came upon an old friend when he visited his club.
- O kulübünü ziyaret ettiğinde eski bir arkadaşına rastladı.
- I have many Canadian friends.
- Birçok Kanadalı arkadaşım var.
- I do want to be your friend.
- Elbette ki arkadaşın olmak istiyorum.
- Tom says he's a friend of yours.
- Tom senin bir arkadaşın olduğunu söylüyor.
- I don't have any money and I don't have any friends either.
- Hiç param yok ve hiç arkadaşım da yok.
- Tom didn't have friends in Boston.
- Tom'un Boston'da hiç arkadaşı yoktu.
- Tom was a friend of mine.
- Tom benim bir arkadaşımdı.
- We're only friends?
- Biz yalnızca arkadaş mıyız?
- Mary was my friend.
- Mary benim arkadaşımdı.
- They seemed like friends.
- Onlar arkadaş gibi görünüyordu.
- He sent her a friend request.
- Ona arkadaşlık isteği gönderdi.
- I'm Jim's friend, Tom.
- Ben Jim'in arkadaşıyım, Tom.
- A stranger is a friend you just haven't met yet.
- Bir yabancı, sadece sizin henüz tanışmadığınız bir arkadaştır.
- What did you tell your friend?
- Arkadaşına ne anlattın?
- Tom was Mary's only friend when she was in kindergarten.
- Mary anaokulundayken Tom onun tek arkadaşıydı.
- Would you like to invite a friend?
- Bir arkadaşını davet etmek ister misin?
- I'm looking for a friend of mine.
- Bir arkadaşımı arıyorum.
- I have a friend waiting for me in front of the library.
- Kütüphanenin önünde beni bekleyen bir arkadaşım var.
- I have a friend who does that.
- Onu yapan bir arkadaşım var.
- I met a friend while I was waiting for a bus.
- Otobüs beklerken bir arkadaşımla tanıştım.
- The friend who I thought would pass the exam failed it.
- Sınavı geçeceğini düşündüğüm arkadaşım sınavı geçemedi.
- You are my friend.
- Benim arkadaşımsın.
- She's my sister's friend.
- Kız kardeşimin arkadaşıdır.
- Today, I watched a play written by a friend of mine.
- Bugün bir arkadaşım tarafından yazılmış bir oyun izledim.
- Aren't we friends?
- Biz arkadaş değil miyiz?
- This is not my Japanese friend.
- Bu benim yeni Japon arkadaşım değil.
- I was calling my friend.
- Arkadaşımı arıyordum.
- There is no such thing as a real friend.
- Gerçek bir arkadaş diye bir şey yoktur.
- Jane has a Japanese friend who speaks English well.
- Jane'nin iyi İngilizce konuşan Japon bir arkadaşı var.
- I have several friends in Boston.
- Boston'da birkaç arkadaşım var.
- Kate went to a party to see her friend.
- Kate arkadaşını görmek için bir partiye gitti.
- I am really worried about a friend.
- Bir arkadaşım için gerçekten endişeleniyorum.
- We're not friends anymore.
- Artık arkadaş değiliz.
- She does not have many friends.
- Pek arkadaşı yok.
- I forgot that you're Tom's friend.
- Tom'un arkadaşı olduğunuzu unutmuşum.
- I have a friend who's a fireman.
- İtfaiyeci olan bir arkadaşım var.
- He was a trusted friend.
- O güvenilir bir arkadaştı.
- Tom has only one friend in Boston.
- Tom'un Boston'da sadece bir arkadaşı var.
- He still thinks we're friends.
- O hâlâ arkadaş olduğumuzu düşünüyor.
- You're a great friend!
- Sen büyük bir arkadaşsın.
- Tom didn't have a lot of friends.
- Tom'un çok arkadaşı yoktu.
- Sami was not our friend anymore.
- Sami artık arkadaşımız değildi.
- I have less than five friends who know how to speak French.
- Fransızca bilen beşten az arkadaşım var.
- Tom has some friends in Boston.
- Tom'un Boston'da bir kaç arkadaşı var.
- I spent all day with my friend.
- Bütün günü arkadaşımla geçirdim.
- Mary has fewer friends than Kate.
- Mary'nin Kate'ten daha az arkadaşı var.
- Tom is your friend, not mine.
- Tom senin arkadaşın, benim değil.
- This is our friend Tom.
- Bu bizim arkadaşımız Tom'dur.
- Although he has many friends, he is lonely.
- Pek çok arkadaşı olmasına rağmen, o yalnız.
- While walking down a street, he ran into an old friend of his.
- Bir sokakta yürürken eski bir arkadaşına rastladı.
- Does Tom have a lot of friends?
- Tom'un çok arkadaşı var mı?
- I consider Tom a good friend.
- Tom'u iyi bir arkadaş olarak düşünüyorum.
- A friend told me that story.
- Bu hikayeyi bana bir arkadaşım anlattı.
- I like Tom, but I'm not really his friend.
- Ben Tom'u severim ama gerçekten onun arkadaşı değilim.
- He must have gone to see his old friend.
- Eski arkadaşını görmeye gitmiş olmalı.
- Tom is a friend.
- Tom bir arkadaştır.
- Have you ever consoled a friend?
- Hiç bir arkadaşınızı teselli ettiniz mi?
- They remained friends.
- Arkadaş kaldılar.
- My mother is like a friend to me.
- Annem benim için bir arkadaş gibidir.
- I have a friend who has a house in Boston.
- Boston'da bir evi olan bir arkadaşım var.
- She's my sister's friend.
- O benim ablamın arkadaşı.
- Look, I told you Tom is a friend of mine.
- Bak, sana Tom'un arkadaşım olduğunu söyledim.
- He's just a friend.
- O sadece bir arkadaş.
- He went to the station to see his friend off.
- O, arkadaşını yolcu etmek için istasyona gitti.
- I'm talking to my friend.
- Arkadaşımla konuşuyorum.
- I met my friend on the street.
- Arkadaşımla sokakta karşılaştım.
- A stranger is a friend you just haven't met yet.
- Bir yabancı, henüz tanışmadığın bir arkadaştır.
- She is a friend of my wife's.
- O, karımın bir arkadaşıdır.
- Tom and Mary are more than just friends.
- Tom ve Mary arkadaştan daha fazlası.
- Your friend is here.
- Arkadaşınız burada.
- Tom was Mary's friend.
- Tom Mary'nin arkadaşıydı.
- I give my friend a bunch of flowers.
- Arkadaşıma bir demet çiçek veririm.
- He never turns his back on a friend in need.
- Muhtaç arkadaşlarına asla sırtını dönmez.
- When you were a child, did you have any friends?
- Sen bir çocukken hiç arkadaşın var mıydı?
- Everybody wants to be my friend.
- Herkes benimle arkadaş olmak istiyor.
- Your friend can come any moment.
- Arkadaşın her an gelebilir.
- He could not forsake his friend in trouble.
- Başı beladaki arkadaşını bırakamadı.
- Diana has been a faithful friend.
- Diana sadık bir arkadaş oldu.
- Tom is the only friend Mary has.
- Tom, Mary'nin sahip olduğu tek arkadaştır.
- I have a friend who knows her.
- Onu tanıyan bir arkadaşım var.
- Have you ever been betrayed by a good friend?
- Sen hiç iyi bir arkadaş tarafından ihanete uğradın mı?
- When I boarded the train this morning, I ran into an old friend.
- Bu sabah trene bindiğimde eski bir arkadaşıma rastladım.
- I met up with a couple of good old friends.
- Birkaç iyi eski arkadaşa rastladım.
- My mother is like a friend to me.
- Annem benim arkadaşım gibidir.
- Tom doesn't have as many friends as Mary.
- Tom'un Mary kadar fazla arkadaşı yok.
- I don't think Tom knows any of Mary's friends.
- Tom'un Mary'nin hiçbir arkadaşını tanıdığını sanmıyorum.
- I'm visiting a friend of mine in the hospital.
- Hastanedeki bir arkadaşımı ziyaret ediyorum.
- She is a friend of mine.
- O benim arkadaşım.
- Tom was Mary's only friend.
- Tom, Mary'nin tek arkadaşıydı.
- I would like you to meet a friend of mine.
- Seni bir arkadaşımla tanıştırmak istiyorum.
- Tom didn't have many friends.
- Tom'un çok arkadaşı yoktu.
- Everyone needs friends.
- Herkesin arkadaşa ihtiyacı var.
- I have a friend who knows him.
- Onu tanıyan bir arkadaşım var.
- He was regarded as a hero for saving his friend's life.
- Arkadaşının hayatını kurtardığı için bir kahraman olarak görüldü.
- I can't stand the thought of losing Tom as a friend.
- Tom'u bir arkadaş olarak kaybetme düşüncesine dayanamıyorum.
- Tom and Mary stayed friends after they broke up.
- Tom ve Mary ayrıldıktan sonra da arkadaş kaldılar.
- Tom is waiting for his friend.
- Tom arkadaşını bekliyor.
- I went to Kennedy Airport to see my friend off.
- Arkadaşımı görmek için Kennedy Havaalanı'na gittim.
- Tom is no friend of mine.
- Tom benim arkadaşım değil.
- Tom shares an apartment with three friends.
- Tom üç arkadaşı ile bir daireyi paylaşıyor.
- I ate with a friend.
- Bir arkadaşla birlikte yedim.
- Tom is also a friend of mine.
- Tom da benim bir arkadaşımdır.
- Tom is a good friend to yours, isn't he?
- Tom senin iyi bir arkadaşın, değil mi?
- I have lots of friends I can talk things over with.
- Konuşabileceğim bir sürü arkadaşım var.
- I hope we can be friends.
- Umarım arkadaş olabiliriz.
- How many friends do you have on Facebook?
- Facebook'ta kaç arkadaşın var?
- None of Tom's friends can do that.
- Tom'un hiçbir arkadaşı bunu yapamaz.
- Tom's friend will have a colonoscopy tomorrow.
- Tom'un arkadaşı yarın kolonoskopi olacak.
- I'm a friend of Tom and Mary's.
- Ben, Tom ve Mary'nin bir arkadaşıyım.
- Do you know who her friend is?
- Onun arkadaşının kim olduğunu biliyor musun?
- He was a pretty good friend of mine.
- O benim çok iyi bir arkadaşımdı.
- I have five friends.
- Beş arkadaşım var.
- We've been friends for over thirty years.
- Otuz yıldan daha fazla bir süredir arkadaşız.
- I have only one friend who likes opera.
- Operadan hoşlanan tek bir arkadaşım var.
- I have few friends here.
- Burada çok az sayıda arkadaşım var.
- Tom has three friends who are Canadians.
- Tom'un Kanadalı olan üç arkadaşı var.
- I met my old friends by the dozens.
- Düzinelerce eski arkadaşımla tanıştım.
- Can you and I be friends again?
- Sen ve ben tekrar arkadaş olabilir miyiz?
- I think it's sad to not have any friends.
- Bence hiç arkadaşının olmaması üzücü.
- He concentrated his energies on helping his friend.
- Enerjisini arkadaşına yardım etmeye yoğunlaştırdı.
- Are you two friends?
- Siz ikiniz arkadaş mısınız?
- He found a faithful friend.
- Sadık bir arkadaş buldu.
- I understand that you're a good friend of Tom's.
- Tom'un iyi bir arkadaşı olduğunuzu anlıyorum.
- Tom's my friend.
- Tom benim arkadaşımdır.
- Dan has many friends on this website.
- Dan'in bu sitede bir sürü arkadaşı var.
- Can I be your friend?
- Arkadaşın olabilir miyim?
- I know Tom is a friend of yours, but I still don't like him.
- Tom'un senin arkadaşın olduğunu biliyorum ama hala onu sevmiyorum.
- I'm having dinner with a friend.
- Bir arkadaşla akşam yemeği yiyorum.
- To hurt a friend is to do what the enemy wants.
- Arkadaşına zarar vermek düşmanın istediğini yapmaktır.
- Tom was my friend, too.
- Tom benim de arkadaşımdı.
- I asked a friend to help me.
- Bir arkadaşımdan bana yardım etmesini istedim.
- She appears to have a lot of friends.
- O, çok sayıda arkadaşı var gibi görünüyor.
- He borrowed money from his friend.
- Arkadaşından ödünç para aldı.
- Wasn't he your friend?
- O senin arkadaşın değil miydi?
- I have a friend whose father is a famous pianist.
- Babası ünlü bir piyanist olan bir arkadaşım var.
- Tom built the house himself along with the help of a few friends.
- Tom evi birkaç arkadaşının yardımıyla kendisi inşa etti.
- He is my friend whose name is Jack.
- O, adı Jack olan arkadaşımdır.
- Jack bought a present for his friend.
- Jack, arkadaşı için bir hediye aldı.
- I'm Tom's friend.
- Ben Tom'un arkadaşıyım.
- I wanted to be a good friend to you.
- Senin için iyi bir arkadaş olmak istedim.
- Tom went to visit a friend.
- Tom bir arkadaşını ziyarete gitti.
- I don't have many friends outside of school.
- Okul dışında pek arkadaşım yok.
- Do you have any friends that are doctors?
- Doktor arkadaşın var mı?
- You're a friend of Thomas.
- Sen Thomas'ın bir arkadaşısın.
- I want to go with a friend to Hokkaido next month.
- Ben gelecek ay bir arkadaşla Hokkaido'ya gitmek istiyorum.
- She went on talking to her friend even after the class began.
- Ders başladıktan sonra bile arkadaşıyla konuşmaya devam etti.
- Other than you, I don't have any friends.
- Senden başka hiç arkadaşım yok.
- You're more than a friend.
- Sen bir arkadaştan daha fazlasısın.
- Your friend said he would call back.
- Senin arkadaşın geri arayacağını söyledi.
- Tom doesn't have any friends who like camping.
- Tom'un kamp yapmayı seven hiç arkadaşı yok.
- He had no friend to help him.
- Ona yardımcı olacak arkadaşı yoktu.
- Why don't I have a friend like that?
- Neden öyle bir arkadaşım yok?
- She turned against her old friend.
- Eski arkadaşına sırtını döndü.
- Don’t let your friend cheat you.
- Arkadaşının seni kandırmasına izin verme.
- You're more than a friend.
- Bir arkadaştan daha fazlasısın.
- I have a friend whose father is a teacher.
- Babası öğretmen olan bir arkadaşım var.
- I'm looking for a gift for a friend of mine.
- Bir arkadaşım için hediye arıyorum.
- Are they friends?
- Onlar arkadaş mı?
- Tom is the only friend I have.
- Tom sahip olduğum tek arkadaş.
- I'm not your friend anymore.
- Ben artık senin arkadaşın değilim.
- My guess is that Tom doesn't have so many friends.
- Tahminimce Tom'un çok fazla arkadaşı yok.
- I don't have any friends who like opera.
- Operayı seven arkadaşım yok.
- Tom is staying over at a friend's house tonight.
- Tom bu gece bir arkadaşının evinde kalıyor.
- I used to have a friend named Tom.
- Eskiden Tom adında bir arkadaşım vardı.
- I'm lucky to have you as a friend.
- Senin gibi bir arkadaşım olduğu için şanslıyım.
- You must be a friend of Tom's.
- Tom'un bir arkadaşı olmalısın.
- We're friends, not lovers.
- Biz arkadaşız, sevgili değil.
- Some of them are my friends.
- İçlerinden bazıları benim arkadaşımdır.
- I have some friends to help.
- Yardım edecek birkaç arkadaşım var.
- You're Tom's friend.
- Sen Tom'un arkadaşısın.
- Tom used to be your friend, didn't he?
- Tom senin arkadaşındı, değil mi?
- We weren't friends.
- Biz arkadaş değildik.
- A friend of mine is studying abroad.
- Bir arkadaşım yurtdışında okuyor.
- Tom and I've been friends for many years.
- Tom ve ben yıllardır arkadaşız.
- Meredith is Mary's friend.
- Meredith, Mary'nin arkadaşı.
- Tom went to Boston to visit a friend.
- Tom bir arkadaşı ziyaret etmek için Boston'a gitti.
- You know Tom is a friend of Mary's, don't you?
- Tom'un Mary'nin bir arkadaşı olduğunu biliyorsun, değil mi?
- Tom and Mary weren't friends at that time.
- Tom ve Mary o zamanlar arkadaş değillerdi.
- I have a friend who is a pilot.
- Pilot olan bir arkadaşım var.
- You've been a good friend.
- İyi bir arkadaş oldun.
- Tom doesn't have any friends to talk to.
- Tom'un konuşacak hiç arkadaşı yok.
- I'm speaking to you as I would to a friend.
- Seninle bir arkadaşımla konuştuğum gibi konuşuyorum.
- Tom is my only friend who's still single.
- Tom hâlâ bekâr olan tek arkadaşım.
- I'm telling you this because Sami is your friend.
- Bunu sana söylüyorum çünkü Sami senin arkadaşın.
- Sami is another friend.
- Sami başka bir arkadaş.
- Alice is Mary's dearest friend.
- Alice, Mary'nin en yakın arkadaşı.
- I just want to be your friend, nothing more.
- Sadece arkadaşın olmak istiyorum, başka bir şey değil.
- Greetings, old friend!
- Selam, eski arkadaşım!
- I only have one friend left.
- Sadece bir arkadaşım kaldı.
- The girl I went to the movies with is a friend of mine.
- Birlikte sinemaya gittiğim kız benim bir arkadaşım.
- I have a friend whose father is a famous novelist.
- Babası ünlü bir romancı olan bir arkadaşım var.
- Tom doesn't have any friends to advise him.
- Tom'un ona tavsiyede bulunacak hiç arkadaşı yoktu.
- He and I are friends.
- O ve ben arkadaşız.
- Are you two friends?
- İkiniz arkadaş mısınız?
- Today I watched a play of a script written by a friend.
- Bugün bir arkadaşımın yazdığı senaryodan bir oyun izledim.
- Tom is a friend from out of town.
- Tom şehir dışından bir arkadaş.
- Tom is a friend of mine from high school.
- Tom liseden bir arkadaşım.
- Does Tom have many friends?
- Tom'un çok arkadaşı var mı?
- You must be Tom's friends.
- Tom'un arkadaşı olmalısın.
- You've made my friend unhappy.
- Arkadaşımı mutsuz ettin.
- My friend has a cat named Sock.
- Arkadaşımın Çorap adında bir kedisi var.
- Tom was Mary's only friend at school.
- Tom, Mary'nin okuldaki tek arkadaşıydı.
- Why is he your friend?
- O neden senin arkadaşın?
- You are a friend of Tom's, aren't you?
- Tom'un bir arkadaşısın, değil mi?
- She has few friends.
- Onun az sayıda arkadaşı var.
- He has fewer friends than I.
- O benden daha az sayıda arkadaşa sahip.
- Tom called a friend.
- Tom bir arkadaşını aradı.
- Isn't Tom a friend of yours?
- Tom senin arkadaşın değil mi?
- I'm waiting for my friend.
- Arkadaşımı bekliyorum.
- I'm asking you as a friend.
- Sana bir arkadaş olarak soruyorum.
- While walking down a street, he ran into an old friend of his.
- Yolda yürürken eski bir arkadaşına denk geldi.
- Is this man your friend?
- Bu adam senin arkadaşın mı?
- I think that's why Tom doesn't have any friends.
- Sanırım bu yüzden Tom'un hiç arkadaşı yok.
- I really need a friend.
- Gerçekten bir arkadaşa ihtiyacım var.
- I have no other friend than you.
- Benim senden başka arkadaşım yok.
- We've been friends a long time.
- Uzun zamandır arkadaşız.
- He is a good friend of his.
- Onun iyi bir arkadaşıdır.
- Tom is going to stay at a friend's house for a few days.
- Tom birkaç günlüğüne bir arkadaşının evinde kalacak.
- What did you tell your friend?
- Senin arkadaşına ne anlattın?
- I have a friend who feeds his dog strawberries.
- Köpeğini çilekle besleyen bir arkadaşım var.
- You're my friends.
- Siz benim arkadaşımsınız.
- I lent my friend some money.
- Arkadaşıma biraz borç para verdim.
- Tom has some Canadians friends.
- Tom'un birkaç Kanadalı arkadaşı var.
- I borrowed a friend's tent.
- Bir arkadaşımın çadırını ödünç aldım.
- We have a lot of friends in common.
- Pek çok ortak arkadaşımız var.
- I don't have any friends who like to go camping.
- Kampa gitmeyi seven hiçbir arkadaşım yok.
- Have you made any friends yet?
- Hiç arkadaş edindin mi?
- I had many friends when I was living in Boston.
- Boston'da yaşarken çok arkadaşım vardı.
- We used to be best friends.
- Eskiden çok iyi arkadaştık.
- Does your friend speak Esperanto?
- Arkadaşın Esperanto konuşuyor mu?
- She turned against her old friend.
- Eski arkadaşına düşman oldu.
- I might be your only friend.
- Tek arkadaşın olabilirim.
- Tom and I were best friends in high school.
- Tom ve ben lisedeyken çok iyi arkadaştık.
- Tom high-fived his friend.
- Tom arkadaşına beşlik çaktı.
- I'm more than a friend.
- Ben bir arkadaştan daha fazlasıyım.
- One of them was Tom's friend.
- Onlardan biri Tom'un arkadaşıydı.
- Tom only has one friend in Boston.
- Tom'un Boston'da sadece bir arkadaşı var.
- I didn't know Tom was a friend of Mary's.
- Tom'un Mary'nin arkadaşı olduğunu bilmiyordum.
- I'm lucky to have so many friends.
- Pek çok arkadaşın olduğu için şanslıyım.
- I have several friends who speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşan birkaç arkadaşım var.
- Do you know who her friend is?
- Arkadaşının kim olduğunu biliyor musun?
- He went to the airport to see his friend off.
- Arkadaşını uğurlamak için havaalanına gitti.
- I can't even pretend to be Tom's friend.
- Tom'un arkadaşıymışım gibi bile davranamam.
- He was my friend too.
- O benim de arkadaşımdı.
- I wonder what your friend Tom is doing now.
- Arkadaşın Tom'un şimdi ne yaptığını merak ediyorum.
- Tom doesn't have as many friends as I do.
- Tom'un benim kadar çok arkadaşı yok.
- In my senior year of college, I met Tom through a mutual friend.
- Üniversite son sınıfta, ortak bir arkadaşımız aracılığıyla Tom'la tanıştım.
- Were you a friend of Tom's?
- Tom'un bir arkadaşı mıydın?
- Tom really wants to be your friend.
- Tom gerçekten arkadaşın olmak istiyor.
- I don't think Tom has as many friends as Mary does.
- Tom'un Mary kadar çok arkadaşı olduğunu sanmıyorum.
- We've been friends.
- Arkadaştık.
- She asked after her friend.
- Arkadaşının hatırını sordu.
- We've been friends for over thirty years.
- Otuz yılı aşkın süredir arkadaşız.
- I was hoping we could still be friends.
- Ben hâlâ arkadaş olabileceğimizi umuyordum.
- My mother wants to be my friend on Facebook.
- Annem Facebook'ta benimle arkadaş olmak istiyor.
- Tom is a friend of mine.
- Tom, benim bir arkadaşımdır.
- I have a lot of friends to support me mentally.
- Beni zihinsel olarak destekleyecek bir sürü arkadaşım var.
- I want to be her friend.
- Onun arkadaşı olmak istiyorum.
- I've been invited over to a friend's.
- Bir arkadaşa davet edildim.
- I ran into an old friend three days ago.
- Üç gün önce eski bir arkadaşıma rastladım.
- I have lots of friends.
- Benim bir sürü arkadaşım var.
- I'm going to meet some friends.
- Birkaç arkadaşla buluşacağım.
- My friend name is SWATI.
- Arkadaşımın adı SWATI.
- I have a friend.
- Bir arkadaşım var.
- Tom is sleeping over at a friend's house.
- Tom bir arkadaşının evinde kalıyor.
- Tom is a real good friend.
- Tom çok iyi bir arkadaş.
- I went on a car trip with a friend.
- Bir arkadaşla araba gezisine çıktım.
- Tom asked me to be his friend.
- Tom onun arkadaşı olmamı istedi.
- I have always considered you a good friend.
- Seni her zaman iyi bir arkadaş olarak gördüm.
- Tom is a great friend.
- Tom harika bir arkadaştır.
- Linda is my new British friend.
- Linda benim yeni İngiliz arkadaşım.
- Tom and I have been friends for many years.
- Tom ve ben yıllardır arkadaşız.
- He had few friends there anymore.
- Artık orada çok az arkadaşı vardı.
- He has so many friends, he wants enemies.
- Onun pek çok arkadaşı var, o düşmanlar istiyor.
- I'm trying to help a friend.
- Ben bir arkadaşa yardımcı olmaya çalışıyorum.
- We're friends now.
- Biz artık arkadaşız.
- One good friend is better than ten relatives.
- İyi bir arkadaş on akrabadan daha iyidir.
- Why is she your friend?
- O neden senin arkadaşın?
- I didn't know Tom was a friend of Mary's.
- Tom'un Mary'nin bir arkadaşı olduğunu bilmiyordum.
- I said Tom is a friend.
- Tom'un bir arkadaşım olduğunu söyledim.
- Sami has a Muslim friend.
- Sami'nin Müslüman bir arkadaşı var.
- Tom met a few of Mary's friends yesterday.
- Tom dün Mary'nin birkaç arkadaşıyla tanıştı.
- I have a lot of friends.
- Bir sürü arkadaşım var.
- We met in Boston through a mutual friend.
- Boston'da ortak bir arkadaşımız sayesinde tanıştık.
- Stop bothering my friend.
- Arkadaşımı rahatsız etmeyi bırak.
- Mary and I have been friends since middle school.
- Ortaokuldan beri Mary ve ben arkadaşız.
- Mary and I are just friends.
- Mary ve ben sadece arkadaşız.
- He has few friends.
- Çok az arkadaşı var.
- I'd like to be your friend.
- Arkadaşın olmak isterdim.
- Tom and I used to be friends.
- Tom ve ben arkadaştık.
- Tom and I've been friends for a long time.
- Tom ve ben uzun zamandır arkadaşız.
- You're Tomasz's friend, aren't you?
- Sen Tomasz'ın arkadaşısın, değil mi?
- I don't have any friends who like to go camping.
- Kamp yapmayı seven hiç arkadaşım yok.
- I consider Tom a friend.
- Tom'u arkadaşım olarak görüyorum.
- A true friend is a great treasure.
- Gerçek bir arkadaş büyük bir hazinedir.
- Tom was my only friend in Boston.
- Tom benim Boston'daki tek arkadaşımdı.
- I lent my friend some money.
- Arkadaşıma biraz para ödünç verdim.
- I like having friends in every country.
- Her ülkeden arkadaş sahibi olmaktan hoşlanıyorum.
- Tom doesn't have any friends who speak French.
- Tom'un Fransızca konuşan hiç arkadaşı yok.
- I'm going to give you a friend's address.
- Sana bir arkadaşımın adresini vereceğim.
- Layla considered Salima a friend.
- Leyla, Salime'yi bir arkadaş olarak kabul etti.
- Tom has a lot of friends now.
- Şimdi Tom'un bir sürü arkadaşı var.
- I have another friend in China.
- Çin'de bir arkadaşım daha var.
- If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.
- Eğer iki eski sevgili arkadaş kalabiliyorsa, bu ya hala aşık oldukları ya da hiç olmadıkları içindir.
- Was Tom a friend of yours?
- Tom arkadaşın mıydı?
- Tom isn't your friend anymore.
- Tom artık senin arkadaşın değil.
- I waited for my friend for an hour.
- Bir saat boyunca arkadaşımı bekledim.
- I'm at a friend's house.
- Ben bir arkadaşın evindeyim.
- Invite your friend for dinner.
- Arkadaşını yemeğe davet et.
- Walking along the street, I met an old friend.
- Yolda yürürken eski bir arkadaşa rastladım.
- This is your friend's car?
- Bu arkadaşının arabası mı?
- I asked twenty friends to the party.
- Partiye yirmi arkadaşı davet ettim.
- He avenged his friend on them.
- Arkadaşının intikamını onlardan aldı.
- I have no other friend than you.
- Senden başka arkadaşım yok.
- During a walk in the park she accidentally met her old friend.
- Parkta yürürken tesadüfen eski bir arkadaşıyla karşılaştı.
- We have many friends to visit in Tokyo.
- Tokyo'da ziyaret edecek çok arkadaşımız var.
- I have several friends who do that.
- Bunu yapan birkaç arkadaşım var.
- We're not friends, only acquaintances.
- Biz arkadaş değiliz, sadece tanıdığız.
- Is he a friend?
- O bir arkadaş mı?
- I ran across an old friend of mine at the party yesterday.
- Dün partide eski bir arkadaşıma rastladım.
- I hope you and I will always be friends.
- Umarım sen ve ben hep arkadaş kalırız.
- I don't have a lot of friends.
- Çok fazla arkadaşım yok.
- I'm staying over at my friend's place.
- Arkadaşımın evinde kalıyorum.
- Tom has been a friend of mine for years.
- Tom yıllardır arkadaşımdır.
- Tom is waiting for a friend.
- Tom bir arkadaşını bekliyor.
- Thanks for accepting my friend request on Facebook.
- Facebook'ta arkadaşlık isteğimi kabul ettiğin için teşekkürler.
- The boy rowing the boat is a friend of mine.
- Kayığın küreğini çeken çocuk benim bir arkadaşımdır.
- Thomas jumped up, as if his friend were a ghost.
- Onun arkadaşı sanki bir hayaletmiş gibi Thomas ayağa fırladı.
- I met a friend in town, and I drank a cup of coffee with her in a café.
- Şehirde bir arkadaşla karşılaştım ve onunla bir kafede bir fincan kahve içtim.
- I liked Tom, but I wasn't really his friend.
- Tom'u severdim ama onun arkadaşı değildim.
- Your friend left the city.
- Arkadaşın kentten ayrıldı.
- He didn't get his underage friend into the bar.
- Reşit olmayan arkadaşını bara sokamadı.
- You're one of the few friends I have.
- Sen sahip olduğum birkaç arkadaşımdan birisin.
- Tom and I have been friends since we were in kindergarten.
- Tom ve ben anaokulundan beri arkadaşız.
- I have a friend living in Nara.
- Nara'da yaşayan bir arkadaşım var.
- I'll be your friend.
- Ben senin arkadaşın olacağım.
- I became his friend.
- Onun arkadaşı oldum.
- Sami received messages from some friends.
- Sami birkaç arkadaştan mesaj aldı.
- I'm just trying to be a friend here.
- Burada sadece arkadaş olmaya çalışıyorum.
- I have five friends.
- Benim beş arkadaşım var.
- By the way, I met a friend of yours yesterday.
- Bu arada, dün bir arkadaşınla tanıştım.
- You were born to be a friend to your friends.
- Sen arkadaşlarınla arkadaş olmak için doğmuşsun.
- An old friend is better than two new ones.
- Eski bir arkadaş, iki yeni arkadaştan daha iyidir.
- She doesn't have many friends.
- Fazla arkadaşı yok.
- Tom has a strong network of friends.
- Tom'un güçlü bir arkadaş çevresi var.
- He is looking at the photo of his friend.
- Arkadaşının fotoğrafına bakıyor.
- I think that's the reason Tom doesn't have any friends.
- Sanırım Tom'un hiç arkadaşı olmamasının sebebi bu.
- Mary and I have been friends since high school.
- Liseden beri Mary ve ben arkadaşız.
- Tom and Mary seem to be more than just friends.
- Tom ve Mary arkadaştan daha fazlası gibi görünüyor.
- I was hoping we could still be friends.
- Hâlâ arkadaş olabileceğimizi umuyordum.
- A friend of mine went to America this summer.
- Bir arkadaşım bu Yaz Amerika'ya gitti.
- He and his friend sat on the bench.
- O ve arkadaşı bankta oturdular.
- Mary and her friend took a selfie together.
- Mary ve arkadaşı birlikte selfie çektiler.
- Tom has a couple of friends in Boston.
- Tom'un Boston'da birkaç arkadaşı var.
- I called my good friend Tom.
- Yakın arkadaşım Tom'u aradım.
- Who's Mary's friend?
- Mary'nin arkadaşı kim?
- I still have many friends in Boston.
- Boston'da hâlâ çok arkadaşım var.
- May I introduce my friend to you?
- Arkadaşımı sizinle tanıştırabilir miyim?
- Tom has a lot of money, but not many friends.
- Tom'un çok parası var ama pek arkadaşı yok.
- Tell me your friends, and I will tell you who you are.
- Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
- Tom needs a friend.
- Tom'un bir arkadaşa ihtiyacı var.
- Tom was happy to see his friend Mary.
- Tom arkadaşı Mary'yi görmekten mutlu oldu.
- Summer and Autumn are friends.
- Yaz ve sonbahar arkadaştırlar.
- A book can be compared to a friend.
- Bir kitap bir arkadaşa benzetilebilir.
- I'm talking to you as a friend.
- Seninle bir arkadaş olarak konuşuyorum.
- Tom didn't have any friends in Boston.
- Tom'un Boston'da hiç arkadaşı yoktu.
- The girl over there waiting for Tom is a friend of mine.
- Orada Tom'u bekleyen kız benim bir arkadaşım.
- Tom high-fived his friend.
- Tom arkadaşına bir beşlik çaktı.
- I liked Tom, but I wasn't really his friend.
- Tom'u severdim ama gerçekten onun arkadaşı değildim.
- I have quite a few friends who speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşan birkaç arkadaşım var.
- I stayed with a friend of mine.
- Bir arkadaşımla birlikte kaldım.
- I saw a friend of mine yesterday.
- Dün bir arkadaşımı gördüm.
- I ran into a friend of mine on the bus.
- Otobüste bir arkadaşıma rastladım.
- Some friend you are!
- Ne arkadaşsın sen!
- She asked me to write a letter to a friend of hers in Germany.
- O, Almanya'daki arkadaşlarından birine mektup yazmamı rica etti.
- Tom doesn't have enough friends.
- Tom'un yeterince arkadaşı yok.
- Tom has many powerful friends.
- Tom'un birçok güçlü arkadaşı var.
- I have a few friends living in Boston.
- Boston'da yaşayan birkaç arkadaşım var.
- Are you making friends here?
- Burada arkadaş mı ediniyorsun?
- How long were you and Tom friends?
- Sen ve Tom ne kadar süredir arkadaştınız?
- We're friends, not lovers.
- Biz aşık değiliz, arkadaşız.
- You've been my friend for a long time.
- Uzun zamandır arkadaşımsın.
- Tom was a friend of my brother's.
- Tom benim erkek kardeşimin bir arkadaşıydı.
- Tom is a real good friend.
- Tom gerçekten iyi bir arkadaştır.
- His wife's a friend of mine.
- Onun karısı, benim bir arkadaşımdır.
- Tom and Mary have always been friends.
- Tom ve Mary hep arkadaştı.
- Are we just friends?
- Sadece arkadaş mıyız?
- Tom is the only friend I have here.
- Tom burada sahip olduğum tek arkadaşım.
- This evening I will give my friend a hand in the kitchen.
- Bu akşam arkadaşıma mutfakta yardım edeceğim.
- Gustavo doesn't have any friends in this city.
- Gustavo'nun bu şehirde hiç arkadaşı yok.
- Tom seems like a good friend.
- Tom iyi bir arkadaş gibi görünüyor.
- Thomas jumped up, as if his friend were a ghost.
- Thomas ayağa fırladı, sanki arkadaşı bir hayaletmiş gibi.
- I don't have as many friends as Tom.
- Tom kadar çok arkadaşım yok.
- Tom has been a faithful friend.
- Tom sadık bir arkadaş oldu.
- He has no friends to play with.
- Oynayacak hiç arkadaşı yok.
- I decided to ask for my friend's help.
- Arkadaşımdan yardım istemeye karar verdim.
- I don't want to be friends with her.
- Onunla arkadaş olmak istemiyorum.
- Everyone wants to be Tom's friend.
- Herkes Tom'un arkadaşı olmak ister.
- We're friends, aren't we?
- Arkadaşız, değil mi?
- Tom wrote to a friend.
- Tom bir arkadaşına yazdı.
- I have several friends who are vegetarians.
- Vejetaryen olan birkaç arkadaşım var.
- Are we only friends?
- Sadece arkadaş mıyız?
- I have a friend waiting downstairs.
- Aşağıda bekleyen bir arkadaşım var.
- I have a friend whose father is a magician.
- Babası sihirbaz olan bir arkadaşım var.
- In spite of the heavy rain, he visited his friend in hospital.
- Şiddetli yağmura rağmen hastanedeki arkadaşını ziyaret etti.
- What's the difference between a friend and a lover?
- Bir arkadaş ve bir sevgili arasındaki fark nedir?
- The new teacher is more like a friend than a teacher.
- Yeni öğretmen, bir öğretmenden çok bir arkadaş gibi.
- A friend is hard to find and easy to lose.
- Bir arkadaşı bulmak zor ve kaybetmek kolaydır.
- I won't be your friend as long as you treat me like that.
- Bana böyle davrandığın sürece senin arkadaşın olmayacağım.
- He has a lot of money, but has almost no friends.
- Çok parası var ama neredeyse hiç arkadaşı yok.
- We're friends now.
- Artık arkadaşız.
- Do you like my friend?
- Arkadaşımı seviyor musunuz?
- Aren't Tom and Mary friends?
- Tom ve Mary arkadaş değiller mi?
- I ran into an old friend.
- Ben eski bir arkadaşa rastladım.
- She doesn't have enough friends.
- Yeterince arkadaşı yok.
- Tom is a friend of my dad's.
- Tom babamın bir arkadaşı.
- What Tom really wanted was a good friend he could talk to.
- Tom'un gerçekten istediği şey konuşabileceği iyi bir arkadaştı.
- I had a little help from a friend.
- Bir arkadaşımdan biraz yardım aldım.
- You're Tom's friend, aren't you?
- Sen Tom'un arkadaşısın, değil mi?
- Sami is my friend's ex-boyfriend.
- Sami arkadaşımın eski sevgilisi.
- I think of you as a friend.
- Seni bir arkadaş olarak görüyorum.
- Tom is a very close friend.
- Tom çok yakın bir arkadaş.
- I have a friend who knows them.
- Onları tanıyan bir arkadaşım var.
- I don't have many friends in Boston.
- Boston'da çok arkadaşım yok.
- I have more than one friend who can't swim.
- Yüzemeyen birden fazla arkadaşım var.
- Tom and I used to be best friends.
- Tom ve ben eskiden çok iyi arkadaştık.
- I had hoped we might become friends.
- Arkadaş olabileceğimizi umut etmiştim.
- I ran into a friend while walking in Ginza.
- Ginza'da yürüken bir arkadaşa rastladım.
- He had no friend to talk to.
- Onun konuşacak arkadaşı yoktu.
- Tom and I are Mary's friends, too.
- Tom ve ben Mary'nin de arkadaşıyız.
- You can always pour out your heart to a good friend.
- İyi bir arkadaşınıza her zaman içinizi dökebilirsiniz.
- I didn't pretend to be your friend.
- Ben senin arkadaşınmışım gibi davranmadım.
- A friend told me that story.
- Bir arkadaş bana o hikayeyi anlattı.
- By chance, I ran into an old friend in Tokyo.
- Şans eseri Tokyo'da eski bir arkadaşıma rastladım.
- I met a friend there.
- Orada bir arkadaşla karşılaştım.
- I've got a lot of friends.
- Bir sürü arkadaşım var.
- Those two are friends.
- O ikisi arkadaş.
- Tom is the only friend I have here in Boston.
- Tom, Boston'da sahip olduğum tek arkadaşım.
- Tom isn't a friend of Mary's.
- Tom, Mary'nin arkadaşı değil.
- Don't you have any friends?
- Hiç arkadaşın yok mu?
- I'll be your friend.
- Arkadaşın olacağım.
- A lot of friends came to wave goodbye to me.
- Birçok arkadaşım bana veda etmeye geldi.
- Mary thinks that she's Tom's girlfriend, but for Tom, she's just a friend.
- Mary Tom'un sevgilisi olduğunu düşünüyor ama Tom için o sadece bir arkadaş.
- Consider me your friend.
- Beni arkadaşınız olarak görün.
- A friend dropped me off.
- Bir arkadaşım beni bıraktı.
- I have a lot of friends in Boston.
- Boston'da bir sürü arkadaşım var.
- I tried to talk a friend of mine out of getting married.
- Bir arkadaşımı evlenmekten vazgeçirmeye çalıştım.
- I have a lot of friends in Germany.
- Almanya'da birçok arkadaşım var.
- Tom has more friends than Mary does.
- Tom'un Mary'den daha fazla arkadaşı var.
- You sure have a lot of friends.
- Bir sürü arkadaşın var.
- I met a friend.
- Bir arkadaşa rastladım.
- I have a few friends in Boston.
- Boston'da birkaç arkadaşım var.
- I have some friends.
- Benim birkaç arkadaşım var.
- He was sitting on a bench with his friend.
- Bankta arkadaşıyla oturuyordu.
- Edu has more or less a thousand gay friends.
- Edu'nun aşağı yukarı bin tane eşcinsel arkadaşı var.
- Where does your friend come from?
- Arkadaşın nereli?
- He admired his friend's work.
- Arkadaşının işine hayran kaldı.
- Have you ever been betrayed by a good friend?
- Hiç iyi bir arkadaşınız tarafından ihanete uğradınız mı?
- I am a friend of Robert's.
- Ben Robert'in bir arkadaşıyım.
- Tom is staying over at a friend's house tonight.
- Tom bu gece bir arkadaşının evinde kalacak.
- Alice is Mary's dearest friend.
- Alice, Mary'nin en sevdiği arkadaşıdır.
- I asked twenty friends to the party.
- Yirmi arkadaşımı partiye davet ettim.
- Tom has no friends to talk to.
- Tom'un konuşacak arkadaşı yok.
- She was expelled from the summer camp because she kissed her friend.
- O, arkadaşını öptüğü için yaz kampından kovuldu.
- Tom is a friend of a friend of a friend.
- Tom, bir arkadaşımın arkadaşının arkadaşı.
- Tom is a friend of a friend of mine.
- Tom bir arkadaşımın arkadaşıdır.
- They remained friends.
- Onlar arkadaş kaldı.
- I'm still your friend.
- Ben hala senin arkadaşınım.
- I don't wanna be your friend.
- Senin arkadaşın olmak istemiyorum.
- She's a good friend.
- O iyi bir arkadaş.
- We have been friends.
- Biz arkadaşız.
- Mary had a lot of friends and was very talented.
- Mary'nin birçok arkadaşı vardı ve çok yetenekliydi.
- She is a good friend of mine.
- Kendisi iyi bir arkadaşımdır.
- Jessie is my most attractive friend.
- Jessie benim en çekici arkadaşım.
- You're my only friend in Boston.
- Boston'daki tek arkadaşım sensin.
- Tom said he didn't have many friends in Boston.
- Tom Boston'da çok arkadaşı olmadığını söyledi.
- I asked my friend for advice.
- Arkadaşımdan tavsiye istedim.
- We're Facebook friends.
- Biz Facebook arkadaşıyız.
- She refused my friend request.
- O, arkadaşlık isteğimi reddetti.
- He was a trusted friend.
- Güvenilir bir arkadaştı.
- The boy mocked his friend for being a coward.
- Çocuk, arkadaşıyla korkak olduğu için alay etti.
- I met an old friend of mine the other day.
- Geçen gün eski bir arkadaşımla karşılaştım.
- A real friend is like a rare bird.
- Gerçek bir arkadaş nadir bir kuş gibidir.
- I met an old friend of mine.
- Eski bir arkadaşıma rastladım.
- An old friend came to my house for a visit.
- Eski bir arkadaş ziyaret için evime geldi.
- Mike has a friend who lives in Chicago.
- Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.
- Tom doesn't have many friends here.
- Tom'un burada pek arkadaşı yok.
- Tom is also a friend of Mary's.
- Tom aynı zamanda Mary'nin de arkadaşı.
- I have no friends supporting me.
- Beni destekleyen hiç arkadaşım yok.
- The friend of a friend is also a friend.
- Bir arkadaşın arkadaşı aynı zamanda bir arkadaştır.
- Tom now lives with his friend John.
- Tom şimdi arkadaşı John ile yaşıyor.
- I thought he was your friend.
- Arkadaşın olduğunu sanıyordum.
- Are you still Tom's friend?
- Tom'un arkadaşı mısın hâlâ?
- Tom was with an old friend from high school.
- Tom liseden eski bir arkadaşı ile birlikteydi.
- Tom has a few friends in Boston.
- Tom'un Boston'da birkaç arkadaşı var.
- I just want to be his friend.
- Ben sadece onun arkadaşı olmak istiyorum.
- I've never thought of my boss as a friend.
- Patronumu hiçbir zaman bir arkadaş olarak görmedim.
- I did it because I'm Tom's friend.
- Yaptım çünkü Tom'un arkadaşıyım.
- Mary was Kate's best friend in high school.
- Mary, lisede Kate'in en yakın arkadaşıydı.
- I have a few friends who speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşan birkaç arkadaşım var.
- Let's stay friends forever.
- Sonsuza kadar arkadaş olarak kalalım.
- Tom wanted to see his friend.
- Tom arkadaşını görmek istedi.
- How long have we been friends?
- Ne zamandır arkadaşız?
- Aren't you two friends?
- Siz ikiniz arkadaş değil misiniz?
- She is his friend.
- Onun arkadaşı.
- I ran into an old friend of mine.
- Eski bir arkadaşıma rastladım.
- Tom had no friends to play with.
- Tom'un oynayacak arkadaşı yoktu.
- I saw my friend.
- Arkadaşımı gördüm.
- Which of the two is your friend?
- İkisinden hangisi senin arkadaşın?
- I have a few friends in Tokyo.
- Tokyo'da birkaç arkadaşım var.
- When I got off the train, I saw a friend of mine.
- Trenden indiğimde bir arkadaşımı gördüm.
- I have a friend who can fly a helicopter.
- Helikopter uçurabilen bir arkadaşım var.
- They were all friends.
- Hepsi arkadaştı.
- She has a few friends.
- Birkaç arkadaşı var.
- He is living with his friend for the time being.
- Şimdilik arkadaşı ile birlikte yaşıyor.
- Tom is a good friend of yours, isn't he?
- Tom senin iyi bir arkadaşın, değil mi?
- He went to the station to see his friend off.
- Arkadaşını uğurlamak için karakola gitti.
- I have a friend who knows Tom.
- Tom'u tanıyan bir arkadaşım var.
- You two seem to be old friends.
- İkiniz eski arkadaş gibisiniz.
- Other than you, I don't have any friends here.
- Senin dışında burada hiç arkadaşım yok.
- He's a friend of a friend.
- O bir arkadaşın arkadaşı.
- I have a few friends.
- Benim birkaç arkadaşım var.
- They were friends.
- Arkadaştılar.
- I ran into an old friend of mine outside the station.
- İstasyonun dışında eski bir arkadaşıma rastladım.
- He has a lot of money, but has almost no friends.
- Bir sürü parası var ama neredeyse hiç arkadaşı yok.
- I'm glad I'm Tom's friend.
- Tom'un arkadaşı olduğuma memnunum.
- You don't have enough friends.
- Yeterince arkadaşın yok.
- Did you know that Tom was a friend of Mary's?
- Tom'un Mary'nin arkadaşı olduğunu biliyor muydun?
- A friend of mine came to visit me at my office.
- Bir arkadaşım beni ofisimde ziyaret etmek için geldi.
- I have a friend who lives in America.
- Amerika'da yaşayan bir arkadaşım var.
- I know Tom was your friend.
- Tom'un senin arkadaşın olduğunu biliyorum.
- I think it's sad to have no friends.
- Bence hiç arkadaşının olmaması üzücü.
- Tom is still your friend, isn't he?
- Tom hala senin arkadaşın, değil mi?
- Tom has a lot of friends.
- Tom'un çok arkadaşı var.
- Tom and Mary used to be friends.
- Tom ve Mary arkadaştı.
- He still thinks we're friends.
- O hala arkadaş olduğumuzu düşünüyor.
- A friend of mine came to see me during the day.
- Gündüz bir arkadaşım beni görmeye geldi.
- Tom says he's a friend of yours.
- Tom senin arkadaşın olduğunu söylüyor.
- I have many friends.
- Çok arkadaşım var.
- That child has few friends.
- Bu çocuğun az arkadaşı var.
- We can still be friends.
- Hâlâ arkadaş olabiliriz.
- She doesn't have any friends.
- Hiç arkadaşı yok.
- Mary's best friend got a Brazilian bikini wax.
- Mary'nin en yakın arkadaşı bir Brezilya bikini ağdası aldı.
- I just want to be your friend.
- Ben sadece senin arkadaşın olmak istiyorum.
- He was surprised by the sudden appearance of his friend.
- Arkadaşının aniden ortaya çıkması onu şaşırttı.
- I share a house with two of my friends.
- İki arkadaşımla aynı evi paylaşıyorum.
- I'm going to be singing a cappella at a friend's wedding ceremony.
- Bir arkadaşımın düğün töreninde akapella söyleyeceğim.
- A true friend would've helped.
- Gerçek bir arkadaş yardım ederdi.
- What do you think of your gay friend?
- Eşcinsel arkadaşın hakkında ne düşünüyorsun?
- I got a letter from an old friend yesterday.
- Dün eski bir arkadaşımdan mektup aldım.
- Tom and I are just friends.
- Tom ve ben sadece arkadaşız.
- Are all of them your friends?
- Onların hepsi arkadaşın mı?
- I have an American friend named Tony.
- Tony adında Amerikalı bir arkadaşım var.
- He vowed to avenge his friend's death.
- Arkadaşının intikamını almaya yemin etti.
- A friend of mine has recently divorced her husband.
- Bir arkadaşım yakın zamanda kocasından boşandı.
- I have a friend who shaves his head.
- Başını tıraş eden bir arkadaşım var.
- Lucy has as many friends as I do.
- Lucy'nin benim kadar çok arkadaşı var.
- We have a mutual friend.
- Ortak bir arkadaşımız var.
- I don't want to be friends with you.
- Seninle arkadaş olmak istemiyorum.
- You're her friend, aren't you?
- Sen onun arkadaşısın değil mi?
- I don't want any of my friends to know that I can't do that.
- Hiçbir arkadaşımın bunu yapamayacağımı bilmesini istemiyorum.
- He and his friend sat on the bench.
- O ve arkadaşı bankta oturdu.
- My friend got to ride a stretch limousine to prom!
- Arkadaşımın balo için bir streç limuzine binmesi gerekiyor.
- John is a good friend of mine.
- John, benim iyi bir arkadaşım.
- What time did your friend go home?
- Arkadaşın saat kaçta eve gitti?
- I watched a movie with my friend in my room.
- Arkadaşımla odamda film izledik.
- Mike has a few friends in Florida.
- Mike'ın Florida'da birkaç arkadaşı var.
- Mary was my friend.
- Mary arkadaşımdı.
- I have a friend whose father is the captain of a big ship.
- Babası büyük bir geminin kaptanı olan bir arkadaşım var.
- I'm going out with some friends tonight.
- Bu gece birkaç arkadaşımla dışarı çıkacağım.
- I have more than one friend who can't speak French.
- Fransızca konuşamayan birden fazla arkadaşım var.
- Tom and Mary are barely friends.
- Tom ve Mary arkadaş sayılmazlar.
- I called a friend.
- Bir arkadaşımı aradım.
- Why don't you invite some friends over?
- Neden birkaç arkadaşını davet etmiyorsun?
- He's my most interesting friend.
- O benim en ilginç arkadaşım.
- Even though we're divorced, we've remained friends.
- Boşanmış olsak da arkadaş kaldık.
- I have a number of influential friends.
- Çok sayıda nüfuzlu arkadaşım var.
- Tom seemed to have lots of friends.
- Tom'un bir sürü arkadaşı var gibiydi.
- Isn't that a friend of yours?
- O senin arkadaşın değil mi?
- I don't think Tom has too many friends.
- Tom'un pek fazla arkadaşı olduğunu sanmıyorum.
- He has numerous friends in the Diet.
- Kurultayda çok sayıda arkadaşı var.
- Tom and Mary know each other, but they're not exactly friends.
- Tom ve Mary birbirini tanıyor ama onlar tam olarak arkadaş değil.
- I have less than five friends who know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bilen beşten az arkadaşım var.
- Tom has gone to visit a sick friend.
- Tom hasta bir arkadaşı ziyaret etmek için gitti.
- It's obvious that Tom and Mary are more than just friends.
- Tom ve Mary'nin sadece arkadaştan daha fazlası olduğu açık.
- I have enough friends.
- Yeterince arkadaşım var.
- She still thinks we're friends.
- Hâlâ arkadaş olduğumuzu düşünüyor.
- A friend of mine came to see me.
- Arkadaşlarımdan biri beni görmeye geldi.
- Is your friend a stinker?
- Yoksa arkadaşın gıcığın teki mi?
- I'd like to be more than just friends.
- Arkadaştan daha fazlası olmak isterdim.
- I bumped into an old friend for the first time in ten years on the Shinkansen the other day.
- Geçen gün Shinkansen'de eski bir arkadaşıma on yıl sonra ilk kez rastladım.
- Tom went to Boston with a friend.
- Tom bir arkadaşıyla Boston'a gitti.
- Yesterday I met an old friend of mine whom I had not seen for a long time.
- Dün uzun süre görmediğim eski bir arkadaşımla karşılaştım.
- Tom not only denied that he was Mary's friend, but that he even knew her.
- Tom sadece Mary'nin arkadaşı olduğunu değil, onu tanıdığını bile inkar etti.
- He must have gone to see his old friend.
- O eski arkadaşını görmek için gitmiş olmalı.
- Tom has been a good friend.
- Tom iyi bir arkadaştı.
- I've been invited over to a friend's.
- Bir arkadaşıma davet edildim.
- Tom asked his friend for advice.
- Tom, arkadaşından tavsiye istedi.
- Layla is a good friend of Salima's.
- Layla, Salima'nın iyi bir arkadaşı.
- I want a friend.
- Bir arkadaş istiyorum.
- He has many friends.
- Onun epeyce arkadaşı var.
- A loyal friend is a real treasure.
- Sadık bir arkadaş gerçek bir hazinedir.
- Yuji told his friend a story about his adventure during the summer vacation.
- Yuji, arkadaşına yaz tatilinde yaşadığı macerayı anlattı.
- He's a very good friend.
- O çok iyi bir arkadaş.
- She does not have many friends.
- Onun çok arkadaşı yok.
- Is she a friend?
- Arkadaşım mı?
- My Spanish friend is called Enrique.
- İspanyol arkadaşımın adı Enrique.
- Have you ever consoled a friend?
- Hiç bir arkadaşı teselli ettin mi?
- Sami and Layla became like friends.
- Sami ve Leyla arkadaş gibi oldular.
- What has your friend been doing recently?
- Arkadaşınız son zamanlarda ne yapıyor?
- I know you're a friend of Tom's family.
- Tom'un ailesinin bir arkadaşı olduğunu biliyorum.
- Mary has an imaginary friend.
- Mary'nin hayali bir arkadaşı var.
- Tom was a great friend.
- Tom harika bir arkadaştı.
- She still thinks we're friends.
- O hâlâ arkadaş olduğumuzu düşünüyor.
- He borrowed the car from his friend.
- Arabayı arkadaşından ödünç aldı.
- Layla wanted to go pick up her friend.
- Layla arkadaşını almaya gitmek istedi.
- I have a friend who loves me.
- Beni seven bir arkadaşım var.
- I was your friend.
- Ben senin arkadaşındım.
- Tom has fewer friends than Mary.
- Tom'un Mary'den daha az arkadaşı var.
- We're not really friends anymore.
- Artık gerçekten arkadaş değiliz.
- A friend of mine can speak Hindi fluently.
- Bir arkadaşım akıcı bir şekilde Hintçe konuşabiliyor.
- Mary tried to comfort her friend.
- Mary arkadaşını teselli etmeye çalıştı.
- He gave his camera to his friend.
- Fotoğraf makinesini arkadaşına verdi.
- I ran into an old friend at Tokyo Station.
- Tokyo İstasyonu'nda eski bir arkadaşıma rastladım.
- I have a friend who works as a volunteer.
- Gönüllü olarak çalışan bir arkadaşım var.
- He is not really a friend, just an acquaintance.
- O gerçekten bir arkadaş değil, sadece bir tanıdık.
- She is the only friend I have.
- O, sahip olduğum tek arkadaştır.
- I'm going to visit a friend.
- Ben bir arkadaşı ziyaret edeceğim.
- Tom is a pretty close friend.
- Tom oldukça yakın bir arkadaş.
- We know you're Tom's friend.
- Tom'un arkadaşı olduğunu biliyoruz.
- I don't think I'd like you as a friend.
- Seni arkadaş olarak seveceğimi sanmıyorum.
- They were all friends.
- Onların hepsi arkadaştı.
- Tom is the only friend Mary has in Boston.
- Tom, Mary'nin Boston'daki tek arkadaşıdır.
- When you needed a friend, Tom was there.
- Ne zaman bir arkadaşa ihtiyacın olsa, Tom oradaydı.
- This evening I will give my friend a hand in the kitchen.
- Bu akşam mutfakta arkadaşıma yardım edeceğim.
- He wants me to go with him to Milan by train to visit a friend.
- Bir arkadaşını ziyaret etmek için trenle Milano'ya gitmemi istiyor.
- I have more than one friend who can't swim.
- Yüzme bilmeyen birden fazla arkadaşım var.
- My friend's friend is beautiful.
- Arkadaşımın arkadaşı çok güzel.
- He flew to Chicago, where he happened to see a friend.
- Chicago'ya uçtu, orada bir arkadaşını gördü.
- Bill has a lot of friends.
- Bill'in bir sürü arkadaşı var.
- Tom has a Japanese friend.
- Tom'un Japon bir arkadaşı var.
- I don't have any friends to help me.
- Bana yardım edecek hiç arkadaşım yok.
- I saw a friend.
- Bir arkadaş gördüm.
- Is Zara your friend's shop?
- Senin arkadaşının mağazası Zara mı?
- I was very happy to see my old friend.
- Eski arkadaşımı görmek beni çok mutlu etti.
- Robin is Batman's friend.
- Robin Batman'in arkadaşı.
- By chance, I ran into an old friend in Tokyo.
- Kyoto'da şans eseri eski bir arkadaşa rastladım.
- Yanni is Ziri's old friend.
- Yanni, Ziri'nin eski arkadaşıdır.
- I like your friend very much.
- Ben senin arkadaşını çok beğeniyorum.
- He who hath many friends hath none.
- Çok arkadaşı olanın hiç arkadaşı yoktur.
- A friend dropped me off.
- Bir arkadaş beni bıraktı.
- Aren't you going to introduce me to your friend?
- Beni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?
- She is her friend.
- Onun arkadaşı.
- Tom is a friend of ours.
- Tom bizim bir arkadaşımız.
- I have a lot of friends that can speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşabilen bir sürü arkadaşım var.
- I waited for my friend for an hour.
- Bir saat arkadaşımı bekledim.
- I know Tom was a friend of yours.
- Tom'un senin arkadaşın olduğunu biliyorum.
- I told Tom we're friends.
- Tom'a arkadaş olduğumuzu söyledim.
- I have several friends who speak French fairly well.
- Fransızcayı oldukça iyi konuşan birkaç arkadaşım var.
- The soldier sacrificed himself to save his friend's life.
- Asker, arkadaşının hayatını kurtarmak için kendini feda etti.
- Tom and I are best friends.
- Tom ve ben çok yakın arkadaşız.
- The girl waiting for that boy is a friend of mine.
- O çocuğu bekleyen kız benim bir arkadaşım.
- He lost sight of his friend in the crowd.
- Kalabalıkta arkadaşını gözden kaybetti.
- Stop bothering my friend.
- Arkadaşımı rahatsız etmeyi kesin.
- Does your friend like tea?
- Arkadaşın çaydan hoşlanır mı?
- Tom is a good friend of Mary's.
- Tom, Mary'nin iyi bir arkadaşı.
- I'm your son's friend.
- Ben oğlunun arkadaşıyım.
- Tom is an old friend of mine.
- Tom benim eski bir arkadaşımdır.
- Tom has quite a few friends.
- Tom'un epeyce arkadaşı var.
- Tom has no friends here.
- Tom burada hiç arkadaşı yok.
- His wife is a friend of mine.
- Onun karısı benim bir arkadaşım.
- Kane was an old friend of the president.
- Kane başkanın eski bir arkadaşıydı.
- I have a friend who knows them.
- Onları bilen bir arkadaşım var.
- Tom pretended to be Mary's friend.
- Tom, Mary'nin arkadaşıymış gibi davrandı.
- He asked a number of friends for advice.
- Çok sayıda arkadaşından tavsiye istedi.
- Tom was my only friend at that time.
- Tom o zaman benim tek arkadaşımdı.
- Your friend left town.
- Arkadaşın kasabadan ayrıldı.
- We're friends from way back.
- Biz uzun süredir arkadaşız.
- Walking along the street, I met an old friend of mine.
- Sokakta yürürken, eski bir arkadaşımla karşılaştım.
- Yanni is Ziri's old friend.
- Yanni, Ziri'nin eski arkadaşı.
- Tomi became rich and suddenly got a lot of friends.
- Tomi zengin oldu ve aniden bir sürü arkadaşı oldu.
- Is she a friend?
- O bir arkadaş mı?
- I have a few friends in the United States.
- ABD'de birkaç arkadaşım var.
- I want to be your friend.
- Ben senin arkadaşın olmak istiyorum.
- Mike has two friends who are girls.
- Mike'ın kız olan iki arkadaşı var.
- Have you heard from your friend lately?
- Son zamanlarda arkadaşından haber aldın mı?
- He comes to see his sick friend day after day.
- Her gün hasta arkadaşını görmeye geliyor.
- She was deceived by a friend.
- Bir arkadaşı tarafından kandırıldı.
- Tom and Mary were friends in high school and started dating a few years after graduating.
- Tom ve Mary lisede arkadaştılar ve mezun olduktan birkaç yıl sonra çıkmaya başladılar.
- The friend educates the friend.
- Arkadaş arkadaşı eğitir.
- Tom doesn't have as many friends as Mary.
- Tom'un Mary'ninki kadar çok arkadaşı yok.
- He sent me a friend request.
- O bana bir arkadaşlık isteği gönderdi.
- I don't want to be friends with him.
- Onunla arkadaş olmak istemiyorum.
- You're a friend of Tom's, aren't you?
- Sen Tom'un bir arkadaşısın, değil mi?
- Tom shared the apartment with Mary and three other friends.
- Tom, Mary ve diğer üç arkadaşı ile daireyi paylaştı.
- I'm asking you as a friend.
- Senden bir arkadaş olarak rica ediyorum.
- We're still the best of friends.
- Hâlâ çok iyi arkadaşız.
- She wrote to a friend.
- Bir arkadaşına yazmış.
- I'm meeting a friend after school.
- Okuldan sonra bir arkadaşımla buluşacağım.
- I ate a large pizza with a friend an hour ago.
- Bir saat önce bir arkadaşımla büyük bir pizza yedim.
- President Taft wrote a warm goodbye letter to his friend.
- Başkan Taft arkadaşına sıcak bir veda mektubu yazdı.
- I had no friends except for Tom.
- Tom dışında hiç arkadaşım yoktu.
- I work in the Boutique of my friend.
- Arkadaşımın butiğinde çalışıyorum.
- This man is your friend, remember?
- Bu adam senin arkadaşın, hatırladın mı?
- Tom has a Turkish friend.
- Tom'un Türk bir arkadaşı var.
- I met an old friend of mine the other day.
- Geçen gün eski bir arkadaşıma rastladım.
- He was busy copying his friend's notebook.
- Arkadaşının defterini kopyalamakla meşguldü.
- During a walk in the park she accidentally met her old friend.
- Parkta yapılan yürüyüş sırasında o, kazara eski arkadaşıyla karşılaştı.
- His behavior disappointed many of his friends.
- Davranışları birçok arkadaşını hayal kırıklığına uğrattı.
- Mary took a picture and sent it to her friend.
- Mary bir resim çekti ve onu arkadaşına gönderdi.
- Your friend Tom seems like a nice guy.
- Arkadaşın Tom iyi birine benziyor.
- He has few friends here except you.
- Sen hariç burada az sayıda arkadaşı var.
- You guys consider me your friend.
- Siz beni arkadaşınız olarak görün.
- Tom was my first Facebook friend.
- Tom benim ilk Facebook arkadaşımdı.
- I have a lot of friends in Germany.
- Almanya'da bir sürü arkadaşım var.
- He had few friends there anymore.
- Artık orada az sayıda arkadaşı vardı.
- I want them to be your friends.
- Onların senin arkadaşın olmalarını istiyorum.
- I pardoned my friend for his poor manners.
- Arkadaşımı kötü davranışları için affettim.
- Why didn't you tell me you had a friend in the FBI?
- FBI'da bir arkadaşın olduğunu neden bana söylemedin?
- Tom is Mary's only friend.
- Tom, Mary'nin tek arkadaşıdır.
- Tom formed a band with a couple of friends.
- Tom birkaç arkadaşı ile bir grup kurdu.
- I'm looking for my friend.
- Arkadaşımı arıyorum.
- Doesn't Tom have any friends?
- Tom'un hiç arkadaşı yok mu?
- I have a friend or two who make my life very rich.
- Hayatımı çok zenginleştiren bir ya da iki arkadaşım var.
- We are just friends.
- Biz yalnızca arkadaşız.
- The two groups met as friends.
- İki grup arkadaş olarak buluştu.
- He shook hands with his friend.
- O, arkadaşıyla tokalaştı.
- Is Tom still a friend of yours?
- Tom hâlâ senin arkadaşın mı?
- He is a very good friend, yet a little lazy.
- O çok iyi bir arkadaş ama biraz tembel.
- Tom was beaten up when he came to the aid of one of his friends who was being bullied.
- Tom zorbalığa uğrayan bir arkadaşına yardıma geldiğinde dövüldü.
- I want us to be more than friends.
- Arkadaştan daha fazlası olmamızı istiyorum.
- I don't have any friends in Australia.
- Avustralya'da hiç arkadaşım yok.
- Tom does not have friends.
- Tom'un arkadaşı yok.
- I met a friend of mine yesterday.
- Dün bir arkadaşımla tanıştım.
- On September 3rd, I will go from Los Angeles to Seoul with a friend.
- 3 Eylül'de bir arkadaşımla Los Angeles'tan Seul'e gideceğim.
- Tom is a friend from school.
- Tom okuldan bir arkadaşımdır.
- I don't think Tom has too many friends.
- Tom'un çok fazla arkadaşı olduğunu sanmıyorum.
- Markku is a really good friend.
- Markku gerçekten iyi bir arkadaş.
- I don't have any friends to talk with.
- Konuşacak herhangi bir arkadaşım yok.
- I have a friend whose father is an animal doctor.
- Babası hayvan doktoru olan bir arkadaşım var.
- Tom has a lot of money, but not very many friends.
- Tom'un çok parası var ama çok fazla arkadaşı yok.
- Your friend's very clever, isn't he?
- Arkadaşın çok zeki, değil mi?
- Bush is not Bin Laden's friend.
- Bush Bin Ladin'in arkadaşı değildir.
- Tom has lots of friends.
- Tom'un bir sürü arkadaşı var.
- How many Chinese friends do you have?
- Kaç tane Çinli arkadaşın var?
- I invited a Chinese friend over to my apartment.
- Bir Çinli arkadaşımı daireme davet ettim.
- I'm waiting for my friend to arrive.
- Arkadaşımın gelmesini bekliyorum.
- I didn't have any friends in Boston.
- Boston'da hiç arkadaşım yoktu.
- My book is prettier than my friend's.
- Benim kitabım arkadaşımınkinden daha güzel.
- I like your friend very much.
- Arkadaşını çok seviyorum.
- It was a friend of mine who called.
- Arayan benim bir arkadaşımdı.
- He's a friend of my brother's.
- O, erkek kardeşimin bir arkadaşıdır.
- Tom has a friend who's in prison.
- Tom'un hapishanede olan bir arkadaşı var.
- The hot chick that sent me a friend request turned out to be Tom's catfish account.
- Bana arkadaşlık isteği yollayan afet Tom'un kolpa hesabı çıktı.
- Twitter is not a real friend.
- Twitter, gerçek bir arkadaş değildir.
- I was very happy to see my old friend.
- Eski arkadaşımı gördüğüm için çok mutluydum.
- Tom told me I was his only friend.
- Tom bana tek arkadaşının ben olduğumu söyledi.
- Akiko has several friends in France.
- Akiko'nun Fransa'da birkaç arkadaşı var.
- Tom and Mary are still friends.
- Tom ve Mary hâlâ arkadaş.
- Tom doesn't know any of Mary's friends.
- Tom, Mary'nin hiçbir arkadaşını tanımıyor.
- I told Mary I just want to be friends.
- Mary'e sadece arkadaş olmak istediğimi söyledim.
- I have lots of Canadian friends.
- Bir sürü Kanadalı arkadaşım var.
- She ran across her old friend while walking in the park.
- O parkta yürürken eski arkadaşına rastladı.
- Whatever happens, we'll always be friends.
- Ne olursa olsun, hep arkadaş kalacağız.
- I have lots of friends I can talk things over with.
- Görüşebileceğim bir sürü arkadaşım var.
- This man is your friend.
- Bu adam senin arkadaşın.
- She does not have many friends in Kyoto.
- Kyoto'da çok fazla arkadaşı yok.
- Are Tom and Mary your friends?
- Tom ve Mary arkadaşınız mı?
- Where is your friend from?
- Arkadaşınız nerelidir?
- Tom and Mary were friends, nothing more.
- Tom ve Mary arkadaştı, daha fazlası değil.
- We should not take advantage of the generosity of a friend.
- Biz bir arkadaşın cömertliğinden yararlanmamalıyız.
- Tom came with a friend.
- Tom bir arkadaşıyla geldi.
- Introduce me to your friend Peter.
- Beni arkadaşın Peter'la tanıştır.
- Fadil is staying over at a friend's.
- Fadıl bir arkadaşının yanında kalıyor.
- Last month, I visited a friend in Australia.
- Geçen ay Avustralya'da bir arkadaşı ziyaret ettim.
- That child wants a friend to play with.
- Şu çocuk birlikte oynamak için bir arkadaş istiyor.
- A friend of mine gave it to me.
- Onu bir arkadaşım bana verdi.
- Even though we're divorced, we've remained friends.
- Biz boşanmış olsak bile arkadaş kaldık.
- Bob complained to his friend.
- Bob arkadaşına sızlandı.
- I have a lot of friends who are native speakers, so I've had a lot of experience speaking with native speakers.
- Ana dilini konuşan bir sürü arkadaşım var, bu yüzden ana dilini konuşanlarla konuşarak bir sürü deneyimim oldu.
- Tom has already made a new friend.
- Tom zaten yeni bir arkadaş buldu.
- I saw my friend off at the station.
- Arkadaşımı istasyondan uğurladım.
- You were always a good friend to me.
- Benim için her zaman iyi bir arkadaş oldun.
- He played a trick on his friend.
- O, arkadaşına üç kağıt yaptı.
- I let my friend copy my homework.
- Arkadaşımın ödevimi kopyalamasına izin verdim.
- Tom is a pretty good friend.
- Tom çok iyi bir arkadaş.
- He asked his friend for advice.
- Arkadaşından tavsiye istedi.
- Isn't your friend in town?
- Arkadaşın şehirde değil mi?
- Are all of these people your friends?
- Bu insanların hepsi senin arkadaşın mı?
- Are they even really friends?
- Onlar gerçekten arkadaş mı ki?
- He has a lot of friends here.
- Onun burada çok arkadaşı var.
- I met a friend in town, and I drank a cup of coffee with her in a café.
- Şehirde bir arkadaşımla tanıştım ve onunla bir kafede kahve içtim.
- I have a lot of friends living in Boston.
- Boston'da yaşayan çok arkadaşım var.
- Tom doesn't have very many friends.
- Tom'un çok fazla arkadaşı yok.
- On arriving at the station, I called a friend of mine.
- İstasyona vardığımda, arkadaşlarımdan birini aradım.
- Do you have any friends that are doctors?
- Hiç doktor arkadaşın var mı?
- They have many friends.
- Onların pek çok arkadaşı var.
- I'm telling you this because Sami is your friend.
- Sami senin arkadaşın olduğu için bunu sana söylüyorum.
- I'm going to stay at a friend's house.
- Bir arkadaşımın evinde kalacağım.
- You were my friend.
- Benim arkadaşımdın.
- I explored Paris with a friend until 5 in the morning.
- Bir arkadaşımla beraber sabah 5'e kadar Paris'i keşfettim.
- I have a friend who can speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilen bir arkadaşım var.
- I have a friend who lives on a boat.
- Bir teknede yaşayan bir arkadaşım var.
- When I was in New York, I happened to meet my old friend.
- Ben New York'ta iken, tesadüfen eski arkadaşımla karşılaştım.
- I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
- Andrina'nın işleri ciddiye almadığını biliyorum ama o harika bir arkadaş.
- Introduce me to your friend.
- Beni arkadaşınla tanıştır.
- I got a letter from an old friend yesterday.
- Dün eski bir arkadaştan bir mektup aldım.
- Tom told Mary he didn't have many friends in Boston.
- Tom, Mary'ye Boston'da pek arkadaşı olmadığını söyledi.
- My friend's father is a famous novelist.
- Arkadaşımın babası ünlü bir romancı.
- Mary now lives with her friend Sophie.
- Mary şu anda arkadaşı Sophie'yle yaşıyor.
- He was my friend.
- O benim arkadaşımdı.
- The friend whom I invited never showed up.
- Davet ettiğim arkadaşım hiç gelmedi.
- I'm staying at my friend's house in Washington City.
- Washington'da bir arkadaşımın evinde kalıyorum.
- She sent me a friend request.
- Bana arkadaşlık isteği gönderdi.
- He's a friend from work.
- O, işten bir arkadaş.
- Sami was talking to his friend.
- Sami arkadaşıyla konuşuyordu.
- Plato is my friend, but the truth is worth more to me.
- Platon benim arkadaşımdır ama gerçek benim için daha değerlidir.
- What I need is a friend.
- Bana bir arkadaş lazım.
- Introduce me to your friend Peter.
- Beni arkadaşın Peter ile tanıştır.
- She doesn't have many friends in this town.
- Bu şehirde pek arkadaşı yok.
- It started raining, so I got under my friend's umbrella.
- Yağmur yağmaya başladı, ben de arkadaşımın şemsiyesinin altına girdim.
- Were you two friends in high school?
- Siz ikiniz lisede arkadaş mıydınız?
- Alex found consolation in the words of his friend.
- Alex arkadaşının sözleriyle teselli buldu.
- Tom has no friends and no enemies.
- Tom'un hiç arkadaşı ve düşmanı yoktur.
- It was a friend of mine who called.
- Arayan bir arkadaşımdı.
- They know we're friends.
- Onlar arkadaş olduğumuzu biliyor.
- I thought you were Tom's friend.
- Tom'un arkadaşı olduğunu sandım.
- I'm saying this to you as a friend.
- Bunu sana bir arkadaş olarak söylüyorum.
- He shook hands with his friend.
- Arkadaşıyla el sıkıştı.
- He has quite a few friends.
- Oldukça fazla arkadaşı var.
- I have a friend who shaves his head.
- Tıraş olan bir arkadaşım var.
- There's his friend.
- İşte arkadaşı orada.
- You're such a good friend.
- Sen çok iyi bir arkadaşsın.
- We are both friends.
- İkimiz de arkadaşız.
- We were friends right from the start.
- Biz başından beri arkadaştık.
- You and I are friends.
- Sen ve ben arkadaşız.
- We've been friends ever since.
- Biz, o zamandan beri arkadaşız.
- I'm speaking to you as a friend.
- Seninle bir arkadaş olarak konuşuyorum.
- Walking in the park, I met a friend of mine.
- Parkta dolaşırken, bir arkadaşıma rastladım.
- I give my friend a bunch of flowers.
- Arkadaşıma bir demet çiçek veriyorum.
- You were always a good friend to me.
- Benim için her zaman iyi bir arkadaştın.
- Tom has a strong network of friends.
- Tom'un güçlü bir arkadaş ağı var.
- Don't get me wrong, but she likes you as a friend.
- Beni yanlış anlama ama o seni arkadaş olarak seviyor.
- I have several friends who can speak French.
- Fransızca konuşabilen birkaç arkadaşım var.
- Don’t let your friend cheat you.
- Arkadaşının seni aldatmasına izin verme.
- I'm your friend, aren't I?
- Ben senin arkadaşınım, değil mi?
- I'm looking for a present for a friend of mine.
- Bir arkadaşım için hediye arıyorum.
- I forgot that you're Tom's friend.
- Tom'un arkadaşı olduğunu unutmuşum.
- You're a friend of hers, aren't you?
- Sen onun arkadaşısın, değil mi?
- Sami doesn't have any family and friends.
- Sami'nin hiç ailesi ve arkadaşı yok.
- I'm on my way to visit a friend in the hospital.
- Hastanedeki bir arkadaşımı ziyaret edeceğim.
- Tom said he had plenty of friends in Boston.
- Tom Boston'da bir sürü arkadaşı olduğunu söyledi.
- Tom is a very old friend.
- Tom çok eski bir arkadaş.
- I did that with three friends.
- Bunu üç arkadaşla yaptım.
- I ran into a friend on the bus.
- Otobüste bir arkadaşa rastladım.
- Tom shared the apartment with Mary and three other friends.
- Tom daireyi Mary ve diğer üç arkadaşıyla paylaştı.
- I have no friends to help me.
- Bana yardım edecek arkadaşım yok.
- He has a few friends in this town.
- Bu kasabada birkaç arkadaşı var.
- I assume Tom doesn't have very many friends.
- Sanırım Tom'un çok fazla arkadaşı yok.
- I became Tom's friend.
- Tom'un arkadaşı oldum.
- She finally managed to get a hold of her old friend.
- Sonunda eski arkadaşına ulaşmayı başardı.
- I don't consider Tom a friend.
- Tom'u arkadaşım olarak görmüyorum.
- Tom is just a friend.
- Tom sadece bir arkadaş.
- Introduce me to your friend over there.
- Beni oradaki arkadaşınla tanıştır.
- I have a friend who can fly a helicopter.
- Helikopter kullanabilen bir arkadaşım var.
- A friend in the market is better than money in the chest.
- Piyasadaki bir arkadaş, sandıktaki paradan daha iyidir.
- A sure friend is seen in an unsure matter.
- Emin bir arkadaş, emin olmayan bir konuda görülür.
- The exact same thing happened to my friend a week later!
- Aynı şey bir hafta sonra arkadaşımın başına geldi!
- I don't have any friends.
- Benim hiç arkadaşım yok.
- Tom has three friends who are Canadian.
- Tom'un Kanadalı üç arkadaşı var.
- She doesn't have many friends in this town.
- Bu kasabada çok arkadaşı yok.
- Tom said he wanted to be your friend.
- Tom, senin arkadaşın olmak istediğini söyledi.
- I'm your friend.
- Arkadaşınım.
- Tom is your friend.
- Tom senin arkadaşın.
- I have several Canadian friends.
- Birkaç Kanadalı arkadaşım var.
- You're a real good friend.
- Sen gerçekten iyi bir arkadaşsın.
- I got a letter from a friend of mine in London.
- Londra'daki bir arkadaşımdan mektup aldım.
- I think we could be great friends.
- Bence çok iyi arkadaş olabiliriz.
- I have a friend who does that.
- Bunu yapan bir arkadaşım var.
- Less than a week after the matriculation ceremony, Tom already had a hundred friends.
- Mezuniyet töreninin üzerinden bir hafta geçmeden Tom'un yüz arkadaşı olmuştu bile.
- Tom was Mary's best friend in high school.
- Tom lisede Mary'nin en yakın arkadaşıydı.
- Layla brought a friend over to her house.
- Leyla evine bir arkadaş getirdi.
- Tom has a friend whose father is an astronaut.
- Tom'un babası astronot olan bir arkadaşı var.
- Tom is everybody's friend.
- Tom herkesin arkadaşı.
- I was calling my friend.
- Arkadaşıma telefon ediyordum.
- We're friends, nothing more.
- Arkadaşız, daha fazlası değil.
- I invited my friend to dinner.
- Arkadaşımı yemeğe davet ettim.
- Meeting my old friend was very pleasant.
- Eski arkadaşımla buluşmak çok hoştu.
- His friend is an ex-Senator.
- Arkadaşı eski bir senatör.
- We've been friends.
- Biz arkadaşız.
- So is this man your friend?
- Yani bu adam senin arkadaşın mı?
- Tom was Mary's only friend.
- Tom Mary'nin tek arkadaşıydı.
- I'm certainly not your friend.
- Ben kesinlikle senin arkadaşın değilim.
- We met through a mutual friend in Boston.
- Boston'da ortak bir arkadaşımız sayesinde tanıştık.
- On my way home, I came across an old friend.
- Eve giderken eski bir arkadaşıma rastladım.
- Markku is a really good friend.
- Markku gerçekten iyi bir arkadaştır.
- Two friends brought him help.
- İki arkadaşı ona yardım getirdi.
- Tom went to Boston to visit a friend.
- Tom bir arkadaşını ziyaret etmek için Boston'a gitti.
- He is a friend of mine.
- Bir arkadaşım.
- My university friend is against terror.
- Üniversite arkadaşım teröre karşı.
- I went to the station to say good-bye to my friend.
- Arkadaşıma veda etmek için istasyona gittim.
- Tom is a friend of a friend of a friend.
- Tom bir arkadaşımın arkadaşının arkadaşı.
- The others sent either a friend or a secretary.
- Diğerleri ya bir arkadaş ya da bir sekreter gönderdi.
- I have a lot of friends to help me.
- Bana yardım edecek birçok arkadaşım var.
- Sami considered Farid his friend.
- Sami, Farid'i arkadaşı olarak görüyordu.
- I'm looking for a gift for a friend of mine.
- Bir arkadaşım için bir hediye arıyorum.
- Emily and Kate are friends.
- Emily ve Kate arkadaştır.
- Has your friend divorced?
- Arkadaşın boşandı mı?
- Isn't Tom a good friend of yours?
- Tom senin iyi bir arkadaşın değil mi?
- Mary had a lot of friends and was very talented.
- Mary'nin bir sürü arkadaşı vardı ve çok yetenekliydi.
- I told Mary that I just wanted to be friends.
- Mary'e sadece arkadaş olmak istediğimi söyledim.
- He doesn't have enough friends.
- Yeterince arkadaşı yok.
- I consider Tom to be a friend.
- Tom'u bir arkadaş olarak görüyorum.
- I have no friends.
- Hiç arkadaşım yok.
- I'm not adding you to my list of friends.
- Seni arkadaş listeme eklemiyorum.
- I'm going out to dinner with an old friend.
- Eski bir arkadaşımla yemeğe çıkıyorum.
- He doesn't have any friends.
- Onun hiç arkadaşı yoktur.
- Akiko has several friends in France.
- Akiko'nun Fransa'da pek çok arkadaşı var.
- He borrowed his friend's car for a few days.
- Birkaç günlüğüne arkadaşının arabasını ödünç aldı.
- He's your friend.
- O senin arkadaşın.
- Waiting a long time for a friend annoys me.
- Bir arkadaşı uzun süre beklemek beni sıkar.
- Tom and I soon became best friends.
- Tom ve ben kısa sürede çok iyi arkadaş olduk.
- I'll get a friend to stay with me.
- Benimle beraber kalacak bir arkadaş bulacağım.
- Was Tom a friend of yours?
- Tom senin bir arkadaşın mıydı?
- I'll get a friend to stay with me.
- Benimle kalması için bir arkadaş bulacağım.
- I want to visit my friend next week.
- Gelecek hafta arkadaşımı ziyaret etmek istiyorum.
- That child wants a friend to play with.
- O çocuk oyun oynayacağı bir arkadaş istiyor.
- Dan had many friends and no girlfriend.
- Dan'ın bir sürü arkadaşı var ve hiç kız arkadaşı yok.
- I like having friends in every country.
- Her ülkede arkadaşım olmasını seviyorum.
- I'm trying to help a friend.
- Bir arkadaşıma yardım etmeye çalışıyorum.
- Let's be friends forever.
- Sonsuza kadar arkadaş kalalım.
- We've been friends ever since.
- O zamandan beri arkadaşız.
- Tom isn't your friend.
- Tom senin arkadaşın değil.
- Tom has lots of friends here.
- Tom'un burada çok arkadaşı var.
- Sami shared the post with a couple of friends.
- Sami gönderiyi birkaç arkadaşıyla paylaştı.
- I've no friend to talk to about my problems.
- Sorunlarım hakkında konuşabileceğim bir arkadaşım yok.
- Can I bring a friend?
- Bir arkadaş getirebilir miyim?
- I met a friend of Mary's.
- Mary'nin bir arkadaşı ile karşılaştım.
- Tom is a friend from work.
- Tom işten bir arkadaşım.
- Tom and Mary became lifelong friends.
- Tom ve Mary ömür boyu arkadaş oldu.
- I called my friend after arriving at the station.
- İstasyona vardıktan sonra arkadaşımı aradım.
- My friend's condition is very serious.
- Arkadaşımın durumu çok ciddi.
- Yamamoto is also a friend of mine.
- Yamamoto benim de arkadaşım.
- I don't have any Canadian friends.
- Hiç Kanadalı arkadaşım yok.
- Peter lives with his friend.
- Peter arkadaşıyla yaşıyor.
- Isn't Tom a good friend of yours?
- Tom iyi bir arkadaşın değil mi?
- Tom and I have been friends for a long time.
- Tom ve ben uzun zamandır arkadaşız.
- I have a friend who works for NASA.
- NASA için çalışan bir arkadaşım var.
- I really do hope we can still be friends.
- Umarım hala arkadaş olabiliriz.
- It looks like she has a lot of friends.
- Görünüşe göre bir sürü arkadaşı var.
- My typwriter got broken; as a consequence, I borrowed my friend's.
- Benim daktilom bozuldu; sonuç olarak arkadaşımınkini ödünç aldım.
- I've got a few friends.
- Birkaç arkadaşım var.
- Are you her friend?
- Onun arkadaşı mısınız?
- Have you ever advised a friend?
- Hiç bir arkadaşa tavsiyede bulundun mu?
- Tom was a close personal friend of mine.
- Tom benim yakın bir arkadaşımdı.
- Aren't you a friend of Tom's?
- Tom'un bir arkadaşı değil misin?
- Yesterday I met an old friend of mine whom I had not seen for a long time.
- Dün uzun zamandır görmediğim eski bir arkadaşımla karşılaştım.
- We're not friends, only acquaintances.
- Biz arkadaş değiliz, sadece tanıdık.
- I bumped into an old friend on the bus.
- Otobüste eski bir arkadaşıma rastladım.
- I wanted to be a good friend to you.
- Seninle iyi bir arkadaş olmak istedim.
- We used to be friends.
- Eskiden arkadaştık.
- Are they friends of yours?
- Onlar senin arkadaşın mı?
- I'm reaching out to you as a friend.
- Ben bir arkadaş olarak sana elimi uzatıyorum.
- Tom was a trusted friend.
- Tom güvenilir bir arkadaş.
- Tom said he had a friend in Boston.
- Tom Boston'da bir arkadaşı olduğunu söyledi.
- You're my only friend in Boston.
- Sen benim Boston'da tek arkadaşımsın.
- Tom is a personal friend.
- Tom kişisel bir arkadaştır.
- Why is she your friend?
- Neden o senin arkadaşın?
- A friend of mine is looking for someone who speaks French.
- Bir arkadaşım Fransızca bilen birini arıyor.
- I decided to ask for my friend's help.
- Arkadaşımın yardımını istemeye karar verdim.
- I have a friend who cuts his own hair.
- Kendi saçını kesen bir arkadaşım var.
- A friend in hand is worth two in the bush!
- Eldeki bir arkadaş, çalılıktaki iki arkadaşa bedeldir!
- Tom and Mary are friends now.
- Tom ve Mary artık arkadaş.
- I have several friends who don't eat meat.
- Et yemeyen birkaç arkadaşım var.
- Tom is going to stay at a friend's house for a few days.
- Tom birkaç gün bir arkadaşının evinde kalacak.
- Tom's a friend of his.
- Tom onun bir arkadaşı.
- A friend of mine is looking for someone who speaks French.
- Bir arkadaşım Fransızca konuşan birini arıyor.
- Tom doesn't have any friends in Boston.
- Tom'un Boston'da hiç arkadaşı yok.
- He told a friend that he felt very tired and weak.
- O, bir arkadaşına çok yorgun ve güçsüz hissettiğini söyledi.
- One day she and I visited an old friend.
- Bir gün o ve ben eski bir arkadaşımızı ziyaret ettik.
- Tom is a good friend.
- Tom iyi bir arkadaştır.
- Tom and I have been friends for many years.
- Tom ve ben uzun yıllardır arkadaşız.
- He flew to Chicago, where he happened to see a friend.
- O, Şikago'ya uçtu, orada bir arkadaşını gördü.
- Mary took a picture and sent it to her friend.
- Mary bir resim çekip arkadaşına gönderdi.
- The parrot and the pirate are best friends.
- Papağan ve korsan çok iyi arkadaştır.
- Of course I remember you, we used to be best friends when we went at elementary school!
- Tabii ki seni hatırlıyorum, ilkokula gittiğimizde çok iyi arkadaştık!
- Do you think Tom and Mary will ever be friends?
- Sence Tom ve Mary hiç arkadaş olabilecekler mi?
- She wrote to a friend.
- O bir arkadaşına yazdı.
- The boy has few friends to play with.
- Çocuğun oynayacak birkaç arkadaşı var.
- Your friend's in the other room.
- Arkadaşın diğer odada.
- I was invited by an old friend.
- Eski bir arkadaşım tarafından davet edildim.
- Tom pretended to be my friend.
- Tom benim arkadaşımmış gibi davrandı.
- You're a friend of Tom's, aren't you?
- Tom'un arkadaşısın, değil mi?
- A true friend would not say such a thing.
- Gerçek bir arkadaş böyle bir şey söylemezdi.
- We have a lot of friends.
- Bir sürü arkadaşımız var.
- Our friend lost her mum.
- Arkadaşım annesini kaybetti.
- Tom was a friend and a mentor.
- Tom bir arkadaş ve bir akıl hocasıydı.
- The hot chick that sent me a friend request turned out to be Tom's catfish account.
- Bana arkadaşlık isteği gönderen seksi piliç Tom'un sahte hesabı çıktı.
- Mary won't listen to her friend's advice.
- Mary, arkadaşının tavsiyesini dinlemez.
- Layla wanted to go pick up her friend.
- Leyla arkadaşını almaya gitmek istedi.
- Tom has a friend who is a wrestling coach.
- Tom'un güreş koçu olan bir arkadaşı var.
- Isn't Tom a friend of yours?
- Tom senin bir arkadaşın değil mi?
- I ran into an old friend in the park.
- Parkta eski bir arkadaşa rastladım.
- Is Tom a friend of yours?
- Tom senin bir arkadaşın mı?
- We're friends since Monday.
- Pazartesiden beri arkadaşız.
- I don't think Tom has as many friends as Mary.
- Tom'un Mary kadar çok arkadaşı olduğunu sanmıyorum.
- They stayed friends after they broke up.
- Ayrıldıktan sonra arkadaş kaldılar.
- I tried to dissuade a friend of mine from getting married.
- Bir arkadaşımı evlenmekten vazgeçirmeye çalıştım.
- My friend has twice as many stamps as I do.
- Arkadaşımın benden iki kat fazla pulu var.
- I've got no friends.
- Hiç arkadaşım yok.
- Tomi became rich and suddenly got a lot of friends.
- Tomi zengin oldu ve aniden bir çok arkadaşı oldu.
- I'm a friend of Tom and Mary's.
- Ben Tom ve Mary'nin arkadaşıyım.
- Where is your friend from?
- Arkadaşın nereli?
- I saw your friend the other day.
- Geçen gün arkadaşını gördüm.
- Tom is a friend of a friend of mine.
- Tom benim bir arkadaşımın bir arkadaşıdır.
- I have at least five friends who can speak English.
- İngilizce konuşabilen en az beş arkadaşım var.
- I have a lot of friends living in Boston.
- Boston'da yaşayan bir sürü arkadaşım var.
- We weren't friends.
- Arkadaş değildik.
- A good friend will stand by you through thick and thin.
- İyi bir arkadaş iyi ve kötü günde yanında olacaktır.
- A flattering friend is your worst enemy.
- İltifat eden bir arkadaş senin en büyük düşmanındır.
- Tom has a German friend.
- Tom'um Alman bir arkadaşı var.
- Are you and Tom still friends?
- Sen ve Tom hala arkadaş mısınız?
- I hope we can still be friends.
- Hâlâ arkadaş olabileceğimizi umuyorum.
- We've got a lot of friends there.
- Orada bir sürü arkadaşımız var.
- She is a friend of mine.
- O benim bir arkadaşım.
- He has a few friends.
- Onun birkaç arkadaşı var.
- They know we're friends.
- Arkadaş olduğumuzu biliyorlar.
- What has your friend been doing recently?
- Arkadaşın son zamanlarda ne yapıyordu?
- Tom said he didn't have many friends in Boston.
- Tom, Boston'da pek arkadaşı olmadığını söyledi.
- I met an old friend by chance at that party the other day.
- Geçen gün partide tesadüfen eski bir arkadaşımla karşılaştım.
- There's your friend.
- İşte arkadaşın.
- You're lucky Tom is your friend.
- Tom arkadaşın olduğu için şanslısın.
- We've been friends since I was 6 months old.
- Altı aylık olduğumdan beri arkadaşız.
- I have a few Canadian friends.
- Birkaç Kanadalı arkadaşım var.
- Tom formed a band with a couple of friends.
- Tom birkaç arkadaşıyla bir grup kurdu.
- Tom was a friend of my father's.
- Tom babamın bir arkadaşıydı.
- You know Tom is a friend of Mary's, don't you?
- Tom'un Mary'nin arkadaşı olduğunu biliyorsun, değil mi?
- I'm on my way to visit a friend in the hospital.
- Hastanedeki bir arkadaşımı ziyarete gidiyorum.
- Whose friend are you?
- Kimin arkadaşısın sen?
- I've got a lot of friends in Boston.
- Boston'da birçok arkadaşım var.
- Tom told me I was his only friend.
- Tom bana onun tek arkadaşı olduğumu söyledi.
- You're obviously a good friend of Tom's.
- Belli ki Tom'un iyi bir arkadaşısın.
- He was chatting with his friend Jesse Jackson about the meeting that night.
- Arkadaşı Jesse Jackson ile o geceki buluşma hakkında sohbet ediyordu.
- I have a friend whose father is a lawyer.
- Babası bir avukat olan bir arkadaşım var.
- This is my Japanese friend.
- Bu benim Japon arkadaşım.
- The friend who I thought would pass the exam failed it.
- Sınavı geçeceğini düşündüğüm arkadaş başarısız oldu.
- I was at my friend's house for dinner to celebrate his daughter's birthday.
- Kızının doğum gününü kutlamak için akşam yemeğinde arkadaşımın evindeydim.
- I bumped into an old friend on the bus.
- Otobüste eski bir arkadaşa rastladım.
- I don't think Tom has as many friends as Mary.
- Tom'un Mary'ninki kadar çok arkadaşı olduğunu sanmıyorum.
- He has fewer friends than I.
- Benden daha az arkadaşı var.
- Your friend from Boston dropped by to visit us this afternoon.
- Boston'lu arkadaşın bu öğleden sonra bizi ziyaret etmek için uğradı.
- She is more an acquaintance than a friend.
- Bir arkadaştan çok bir tanıdık.
- Tom still thinks we're friends.
- Tom hala arkadaş olduğumuzu düşünüyor.
- A friend of mine came to visit me at my office.
- Bir arkadaşım beni ofisimde ziyarete geldi.
- Tom appears to have a lot of friends.
- Tom'un bir sürü arkadaşı var gibi görünüyor.
- Who is your friend?
- Arkadaşın kim?
- Walking along the street, I met an old friend of mine.
- Cadde boyunca yürürken eski bir arkadaşımla karşılaştım.
- I invited a Chinese friend over to my apartment.
- Çinli bir arkadaşımı evime davet ettim.
- A friend of mine gave it to me.
- Bir arkadaşım verdi.
- Tom says he's an old friend of yours.
- Tom eski bir arkadaşın olduğunu söylüyor.
- Tom met a friend of Mary's at the airport.
- Tom havaalanında Mary'nin bir arkadaşıyla karşılaştı.
- Tom has few friends.
- Tom'un çok az arkadaşı var.
- He has no friends to play with.
- Birlikte oynayacağı hiç arkadaşı yok.
- A right friend you are!
- Ne kadar iyi bir arkadaşsın!
- I'm a friend of Tom's.
- Tom'un bir arkadaşıyım.
- My mother's psychic friend has predicted we will have triplets.
- Annemin medyum arkadaşı üçüz çocuk sahibi olacağımızı söyledi.
- The others sent either a friend or a secretary.
- Geri kalan ya bir arkadaş ya da bir sekreter gönderdi.
- A friend of mine is looking for someone who can speak French.
- Bir arkadaşım Fransızca konuşabilen birini arıyor.
- I'm your son's friend.
- Ben oğlunuzun arkadaşıyım.
- Don't get me wrong, but she likes you as a friend.
- Beni yanlış anlama ama o seni bir arkadaş olarak seviyor.
- She is my most beautiful friend.
- O benim en güzel arkadaşım.
- Tom is a friend from school.
- Tom okuldan bir arkadaş.
- Those two are friends.
- Şu ikisi arkadaş.
- The naughty boys kept egging on their friend to pull the girl's hair.
- Yaramaz çocuklar kızın saçını çekmesi için arkadaşlarını kışkırtmaya devam ettiler.
- She texted a friend.
- Bir arkadaşına mesaj attı.
- I'm here tonight as a friend.
- Bu gece bir arkadaş olarak buradayım.
- I have several friends who speak French fairly well.
- Oldukça iyi Fransızca konuşan birkaç arkadaşım var.
- Sami was not our friend anymore.
- Sami artık bizim arkadaşımız değildi.
- Tom is just a friend from school.
- Tom, sadece okuldan bir arkadaş.
- He soon got accustomed to dormitory life and made two or three friends.
- Kısa sürede yurt hayatına alıştı ve iki ya da üç arkadaş edindi.
- I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
- Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
- Why don't you invite some friends over for a party?
- Neden birkaç arkadaşını partiye davet etmiyorsun?
- It seems your only friend was Tom.
- Görünüşe göre tek arkadaşın Tom'muş.
- He has numerous friends in the Diet.
- Mecliste çok sayıda arkadaşı var.
- You're my friend, aren't you?
- Sen benim arkadaşımsın, değil mi?
- Later I'll go to the movies with my friend.
- Daha sonra arkadaşımla sinemaya gideceğim.
- Tom was beaten up when he came to the aid of one of his friends who was being bullied.
- Tom, zorbalığa uğrayan bir arkadaşının yardımına koşunca dayak yedi.
- We're friends.
- Biz arkadaşız.
- She met a new friend at school today.
- O bugün okulda yeni bir arkadaşla tanıştı.
- I don't have any friends who can speak French.
- Fransızca konuşabilen hiç arkadaşım yok.
- We were traveling with a friend.
- Bir arkadaşla geziyorduk.
- His wife is a friend of mine.
- Karısı benim bir arkadaşım.
- Tom has no friends and no enemies.
- Tom'un ne arkadaşı ne de düşmanı var.
- Tom asked me to be his friend.
- Tom benden arkadaşı olmamı istedi.
- She had plenty of acquaintances, but no friends.
- Birçok tanıdığı vardı ama hiç arkadaşı yoktu.
- Is he a friend of yours?
- O, senin bir arkadaşın mı?
- Be ready to help a friend.
- Bir arkadaşa yardım etmeye hazır ol.
- Tom is my brother's friend.
- Tom kardeşimin arkadaşı.
- He doesn't have any friends to play with.
- Oynayacak hiç arkadaşı yok.
- What do you think of his gay friend?
- Onun eşcinsel arkadaşı hakkında ne düşünüyorsun?
- We're all friends here.
- Burada hepimiz arkadaşız.
- Tom doesn't have any friends who like to go camping.
- Tom'un kampa gitmekten hoşlanan hiç arkadaşı yok.
- She has many friends in Hong Kong.
- Hong Kong'ta bir sürü arkadaşı var.
- I have a friend named Tom.
- Tom adında bir arkadaşım var.
- All people can become friends, even if their languages and customs are different.
- Dilleri ve gelenekleri farklı olsa bile tüm insanlar arkadaş olabilir.
- I think that maybe Tom and I could be friends.
- Bence Tom ve ben arkadaş olabiliriz.
- I ran across an old friend when I went to the movies yesterday.
- Dün sinemaya gittiğimde eski bir arkadaşıma rastladım.
- Do you have many friends here in Japan?
- Japonya'da çok arkadaşın var mı?
- Tom shared his chocolate bar with his friend.
- Tom çikolatasını arkadaşıyla paylaştı.
- I'm meeting a friend after school.
- Okuldan sonra bir arkadaşım ile buluşacağım.
- Both Ken's mother and her friend will arrive at the airport soon.
- Ken'in annesi ve arkadaşı yakında havaalanına varacaklar.
- When I got off the train, I saw a friend of mine.
- Ben trenden indiğimde bir arkadaşımı gördüm.
- Tom is a friend of ours.
- Tom bizim bir arkadaşımızdır.
- Bob complained to his friend.
- Bob, arkadaşına yakındı.
- I saw an old friend of yours this afternoon.
- Bu öğleden sonra senin eski bir arkadaşını gördüm.
- We have been friends.
- Biz arkadaştık.
- We're not friends anymore.
- Biz artık arkadaş değiliz.
- Tom showed his friend a YouTube video.
- Tom, arkadaşına bir YouTube videosu gösterdi.
- A real friend will tell you the truth.
- Gerçek bir arkadaş sana gerçeği söyler.
- It happened that I saw my friend walking in the distance.
- Tesadüfen arkadaşımın uzakta yürüdüğünü gördüm.
- Dan stopped to pick up a friend.
- Dan bir arkadaşı almak için durdu.
- We're looking for a friend of ours.
- Bir arkadaşımızı arıyoruz.
- I consider you a friend.
- Seni arkadaş olarak görüyorum.
- He came across his old friend while walking in the park.
- Parkta yürürken eski arkadaşına rastladı.
- I don't think he has any friends.
- Onun hiç arkadaşı olduğunu sanmıyorum.
- I want us to be more than friends.
- Arkadaştan fazla olmamızı istiyorum.
- A real friend will tell you the truth.
- Gerçek bir arkadaş sana gerçeği anlatır.
- Sami took Layla to a friend's house.
- Sami, Layla'yı bir arkadaşının evine götürdü.
- I need a sincere friend.
- Samimi bir arkadaşa ihtiyacım var.
- I want you to meet a friend of mine.
- Bir arkadaşımla tanışmanı istiyorum.
- Tom's wife's a friend of mine.
- Tom'un karısı benim arkadaşım.
- We remained friends.
- Biz arkadaş kaldık.
- He's a real friend.
- O gerçek bir arkadaş.
- I have a new friend and she's from Bulgaria.
- Ben yeni bir arkadaşım var ve o Bulgaristanlıdır.
- Tom doesn't have any friends.
- Tom'un hiç arkadaşı yok.
- Your friend's very late, isn't he?
- Arkadaşın çok geç kaldı, değil mi?
- You have lots of friends.
- Senin bir sürü arkadaşın var.
- Your friend is here.
- Arkadaşın burada.
- Where is your friend?
- Senin arkadaşın nerede?
- Tom is a very good friend of mine.
- Tom benim çok iyi bir arkadaşımdır.
- I have two friends who live in Germany.
- Almanya'da yaşayan iki arkadaşım var.
- She parted from her friend in tears.
- Arkadaşından gözyaşları içinde ayrıldı.
- Tom and I have been friends a long time.
- Tom ve ben uzun zamandır arkadaşız.
- He's a good friend.
- O iyi bir arkadaştır.
- John and I are old friends.
- John ve ben eski arkadaşız.
- Is your father's friend a woman?
- Babanın arkadaşı bir kadın mı?
- Tom has three friends who are Canadian.
- Tom'un Kanadalı olan üç arkadaşı vardır.
- I have a friend whose father is a lawyer.
- Babası avukat olan bir arkadaşım var.
- I'm Tom's friend, Mary.
- Ben Tom'un arkadaşıyım, Mary.
- I had no friends except for Tom.
- Mary dışında hiçbir arkadaşım yoktu.
- A lot of friends came to wave goodbye to me.
- Birçok arkadaş bana veda etmeye geldi.
- Tom has a Japanese friend.
- Tom'un bir Japon arkadaşı var.
- Hi, friend!
- Selam, arkadaş!
- You've got a cute friend.
- Senin sevimli bir arkadaşın var.
- One enemy is too much, a hundred friends is too little.
- Bir düşman çok fazla, yüz arkadaş çok az.
- It looks like she's got a lot of friends.
- Görünüşe göre bir sürü arkadaşı var.
- I ran across an old friend of mine at party the other day.
- Geçen gün partide eski bir arkadaşıma rastladım.
- I think it's sad to not have any friends.
- Sanırım hiç arkadaşının olmaması iç karartıcıdır.
- I thought Tom was a friend of yours.
- Tom'un senin bir arkadaşın olduğunu düşündüm.
- I'm an old friend of Tom's father.
- Tom'un babasının eski bir arkadaşıyım.
- Sami joined his friend for a family meal.
- Sami bir aile yemeği için arkadaşına katıldı.
- She's on holiday with a friend.
- O bir arkadaşıyla tatilde.
- She texted a friend.
- O bir arkadaşına mesaj attı.
- Tom doesn't like any of Mary's friends.
- Tom, Mary'nin hiçbir arkadaşını sevmiyor.
- Tom texted a friend.
- Tom bir arkadaşına mesaj gönderdi.
- He was my friend.
- O arkadaşımdı.
- Tom has lots of friends.
- Tom'un birçok arkadaşı var.
- I did that with three friends.
- Bunu üç arkadaşımla birlikte yaptım.
- Tom is Mary's friend.
- Tom Mary'nin arkadaşı.
- He was envious of his friend's promotion.
- Arkadaşının terfisini kıskandı.
- Tom has lots of acquaintances but very few friends.
- Tom'un bir sürü tanıdığı olduğu hâlde çok az arkadaşı var.
- I wish we could be friends.
- Keşke arkadaş olabilsek.
- I met a friend I hadn't seen for three years.
- Üç yıldır görmediğim bir arkadaşımla tanıştım.
- I don't have many friends here.
- Burada fazla arkadaşım yok.
- A true friend would've helped me.
- Gerçek bir arkadaş bana yardım ederdi.
- I ran into an old friend in the park.
- Parkta eski bir arkadaşıma rastladım.
- She became a true friend of mine.
- Benim gerçek bir arkadaşım oldu.
- We've been friends for three years.
- Üç yıldır arkadaşız.
- I brought a friend.
- Bir arkadaşımı getirdim.
- He spent all the money that his friend had lent him.
- Arkadaşının ona ödünç verdiği tüm parayı harcadı.
- Tom called up his friend Mary.
- Tom arkadaşı Mary'yi aradı.
- This is our friend Tom.
- Bu arkadaşımız Tom.
- Running as fast as I could, I was able to catch up with my friend.
- Koşabildiğim kadar hızlı koşarak, arkadaşımla arayı kapatabildim.
- Tom and Mary used to be friends, right?
- Tom ve Mary eskiden arkadaştı, değil mi?
- She doesn't have many friends.
- Onun çok arkadaşı yok.
- A pair of canaries are her only friends.
- Bir çift kanarya onun tek arkadaşı.
- He was sitting on a bench with his friend.
- Arkadaşıyla bir bankta oturuyordu.
- Sami was a good friend.
- Sami iyi bir arkadaştı.
- Last night, we celebrated a friend's birthday with cases of Champagne, we ended up completely wasted.
- Dün gece bir arkadaşımızın doğum gününü şampanya kutularıyla kutladık, tamamen sarhoş olduk.
- Tom was my friend.
- Tom benim arkadaşımdı.
- Were you two friends in high school?
- Lisede ikiniz arkadaş mıydınız?
- I saw my friend to the station.
- İstasyona kadar arkadaşıma refakat ettim.
- He administered his friend's affairs.
- Arkadaşının işlerini yönetti.
- Tom also has a Brazilian friend.
- Tom'un Brezilyalı bir arkadaşı da var.
- A friend is always ready to do a favor.
- Bir arkadaş her zaman iyilik yapmaya hazırdır.
- I'm telling you this because Tom is your friend.
- Tom senin arkadaşın olduğu için bunu sana söylüyorum.
- I let my friend copy my homework.
- Arkadaşımın ev ödevimi kopyalamasına izin verdim.
- My friend name is SWATI.
- Arkadaşımın adı SWATI'dir.
- I have a friend who's a teacher in Boston.
- Boston'da bir öğretmen olan bir arkadaşım var.
- An old friend of mine visited yesterday.
- Dün eski bir arkadaşım ziyarete geldi.
- I have many German friends.
- Bir çok Alman arkadaşım var.
- I asked my friend to send me a couple coins of his country.
- Arkadaşımdan bana ülkesinden birkaç sikke göndermesini istedim.
- Claudius is making a white box for his friend.
- Claudius arkadaşı için beyaz bir kutu yapıyor.
- Tom is a very old friend of mine.
- Tom benim çok eski bir arkadaşım.
- You've got a cute friend.
- Çok tatlı bir arkadaşın var.
- I have a few friends in the United States.
- Birleşik Devletler'de birkaç arkadaşım var.
- Tom has a good friend in Boston.
- Tom'un Boston'da iyi bir arkadaşı var.
- Tom spent the night at a friend's house.
- Tom geceyi bir arkadaşının evinde geçirdi.
- I went to the airport to bid my friend goodbye.
- Arkadaşıma veda etmek için havaalanına gittim.
- Tom says he has a lot of friends in Boston.
- Tom, Boston'da birçok arkadaşının olduğunu söylüyor.
- He is my brother's friend.
- O benim kardeşimin arkadaşı.
- I want to have a friend.
- Bir arkadaşım olsun istiyorum.
- Tom said you're old friends.
- Tom eski arkadaş olduğunuzu söyledi.
- He hid his friend from the police.
- Arkadaşını polisten sakladı.
- I am not your friend.
- Arkadaşın değilim.
- Tom is looking for a friend of his.
- Tom bir arkadaşını arıyor.
- I can think of him as a very good friend, but I can't think of him as a lover.
- Onu çok iyi bir arkadaş olarak düşünebilirim ama bir sevgili olarak düşünemem.
- I'm telling you this because Tom is your friend.
- Bunu sana söylüyorum çünkü Tom senin arkadaşın.
- Meredith is Mary's friend.
- Meredith Mary'nin arkadaşıdır.
- Tom waved goodbye to his friend.
- Tom arkadaşının arkasından el salladı.
- Tom was my friend.
- Tom arkadaşımdı.
- Tom and Mary know each other, but they're not really friends.
- Tom ve Mary birbirlerini tanıyorlardı ama aslında arkadaş değillerdi.
- We're friends, aren't we?
- Biz arkadaşız, değil mi?
- She called a friend.
- Bir arkadaşını aradı.
- He paid a visit to his friend.
- Arkadaşını ziyaret etti.
- We've been friends since we were kids.
- Çocukluğumuzdan beri arkadaşız.
- Mr White and I are not friends, only acquaintances.
- Bay White ve ben arkadaş değiliz, sadece tanışıklığımız var.
- I called a friend.
- Ben bir arkadaşımı aradım.
- Are they actually friends?
- Onlar gerçekten arkadaş mı?
- My old friend wrote to me, informing me of his return from abroad.
- Eski arkadaşım bana yazdı, yurt dışından dönüşü ile ilgili bilgi verdi.
Show More (1796)
|
|
- I welcome the fact that our American friends are involving the United Nations in this way.
- Amerikalı dostlarımızın Birleşmiş Milletler'i bu şekilde sürece dahil etmelerini memnuniyetle karşılıyorum.
- But as a friend of Israel, I am also entitled in this Parliament to speak up for it.
- Ancak İsrail'in bir dostu olarak, bu Parlamento'da bunun için konuşma hakkına da sahibim.
- You must make peace with your enemy, not with your friend.
- Düşmanınızla barış yapmalısınız, dostunuzla değil.
- Our American friends will have to accept this.
- Amerikalı dostlarımız bunu kabul etmek zorunda kalacaklardır.
- That is why we feel such solidarity with our friends in Galicia.
- İşte bu nedenle Galiçya'daki dostlarımızla dayanışma içindeyiz.
- I must stand up for my honourable friend.
- Saygıdeğer dostum için ayağa kalkmalıyım.
- Whether we are friends or not is not the point.
- Önemli olan dost olup olmadığımız değildir.
- They seem to be more concerned about protecting political friends than protecting the people of Europe.
- Avrupa halkını korumaktan ziyade siyasi dostlarını korumakla ilgileniyor gibi görünüyorlar.
- We have invited four liberal friends from Cuba who are working entirely peacefully on issues of democratisation.
- Küba'dan demokratikleşme konularında tamamen barışçıl bir şekilde çalışan dört liberal dostumuzu davet ettik.
- We join our American friends in a celebration of America's achievements.
- Amerika'nın başarılarını kutlamak için Amerikalı dostlarımıza katılıyoruz.
- A friend in need is a friend indeed, says an old proverb to be found in many languages.
- İhtiyacı olan dost gerçekten dosttur, der birçok dilde bulunan eski bir atasözü.
- Much as I love Senator Doyle and her Irish friends, she is quite wrong about Sellafield in my constituency.
- Senatör Doyle'u ve İrlandalı dostlarını ne kadar sevsem de, seçim bölgemdeki Sellafield konusunda oldukça yanılıyor.
- That is the key issue and that is the question that must be put clearly to our Turkish friends.
- Kilit mesele budur ve Türk dostlarımıza açıkça sorulması gereken soru da budur.
- Sustainable fishing is not the enemy of the fishing community but its greatest friend.
- Sürdürülebilir balıkçılık balıkçılık camiasının düşmanı değil en büyük dostudur.
- This is one area in which I believe the Commission can be a very great friend to Wales.
- Komisyonun Galler için çok iyi bir dost olabileceğine inandığım alanlardan biri de budur.
- That is why we feel such solidarity with our friends in Galicia.
- Bu nedenle Galiçya'daki dostlarımızla büyük bir dayanışma içindeyiz.
- I am sure he has political friends in his country who can raise this matter in the national parliament of Greece.
- Eminim ülkesinde bu konuyu Yunanistan ulusal parlamentosunda gündeme getirebilecek siyasi dostları vardır.
- So there I am, the candid friend to the State of Israel.
- İşte ben, İsrail Devleti'nin samimi dostuyum.
- We must not forget, though, that, until he invaded Kuwait, Saddam Hussein was a very good friend of the West.
- Kuveyt'i işgal edene kadar Saddam Hüseyin'in Batı'nın çok iyi bir dostu olduğunu da unutmamalıyız.
- The accession of our friends to the EU will not spell an end to the difficulties.
- Dostlarımızın AB'ye katılımı zorlukların sona ereceği anlamına gelmeyecektir.
- Perhaps we have an even greater responsibility than our American friends.
- Belki de Amerikalı dostlarımızdan daha büyük bir sorumluluğumuz var.
- Incidentally, our Chancellor is not renowned for being the German farmers' friend.
- Bu arada, Şansölyemiz Alman çiftçilerin dostu olarak tanınmıyor.
- Solidarity with our friends, our American allies, does not imply mindless alignment.
- Dostlarımızla, Amerikan müttefiklerimizle, dayanışma akılsızca bir uyum anlamına gelmez.
- What, then, did our US friends tell us?
- O halde ABD'li dostlarımız bize ne söyledi?
- All these things would help to strengthen our relations with America, with our American partners and friends.
- Tüm bunlar Amerika ile, Amerikalı ortaklarımız ve dostlarımızla ilişkilerimizi güçlendirmeye yardımcı olacaktır.
- Still, the isolationist President still has his own friends here and there.
- Yine de izolasyonist Başkan'ın burada ve orada kendi dostları var.
- We call on our American friends to share all the information they have with their European allies.
- Amerikalı dostlarımızı ellerindeki tüm bilgileri Avrupalı müttefikleriyle paylaşmaya çağırıyoruz.
- Mr Putin is a friend of ours, and we should encourage him.
- Sayın Putin bizim dostumuzdur ve onu teşvik etmeliyiz.
- I ask my Kurdish friends not to place too much trust in American promises.
- Kürt dostlarımdan Amerikan vaatlerine çok fazla güvenmemelerini istiyorum.
- You, the Members of the European Parliament are genuine friends of the Korean people.
- Sizler, Avrupa Parlamentosu Üyeleri, Kore halkının gerçek dostlarısınız.
- Our Turkish friends have undeniably made progress on very many fronts in recent years.
- Türk dostlarımızın son yıllarda pek çok alanda ilerleme kaydettikleri yadsınamaz.
- I want to state yet again, here in this House, that I am a friend of Islam.
- Bu Mecliste bir kez daha belirtmek isterim ki ben İslam'ın dostuyum.
- Mr Poettering, I know it is difficult to criticise one’s friends when they make mistakes.
- Sayın Poettering, dostlarınız hata yaptığında onları eleştirmenin zor olduğunu biliyorum.
- Solidarity with our friends, our American allies, does not imply mindless alignment.
- Dostlarımızla, Amerikalı müttefiklerimizle dayanışma, akılsız bir uyum anlamına gelmez.
- We therefore appeal to our American friends to abide by the principles of human rights.
- Bu nedenle Amerikalı dostlarımıza insan hakları ilkelerine uymaları çağrısında bulunuyoruz.
- This good economic sense is demonstrated to us by our American friends.
- Bu iyi ekonomik anlayış Amerikalı dostlarımız tarafından bize gösterilmiştir.
- We continue to follow and implement the principle that the enemy of my enemy is automatically my friend.
- Düşmanımın düşmanı otomatik olarak dostumdur ilkesini takip etmeye ve uygulamaya devam ediyoruz.
- That is no doubt an area we will have to look at together with our American friends.
- Hiç şüphesiz bu konuyu Amerikalı dostlarımızla birlikte ele almamız gerekecek.
- September 11 should have taught us that we must apply the same principles to our friends, as to our enemies.
- 11 Eylül bize düşmanlarımıza olduğu kadar dostlarımıza da aynı ilkeleri uygulamamız gerektiğini öğretmiş olmalıdır.
- Israel is a friend on the wrong track.
- İsrail yanlış yoldaki bir dosttur.
- We have invited four liberal friends from Cuba who are working entirely peacefully on issues of democratisation.
- Küba'dan, demokratikleşme konularında tamamen barışçıl bir şekilde çalışan dört liberal dostumuzu davet ettik.
- Such friends are valuable at this time.
- Böyle dostlar şu anda çok değerlidir.
- You are a friend of Sharon against Arafat.
- Arafat'a karşı Şaron'un dostusunuz.
- The Dutch people cannot understand how our American friends can now threaten us with violence, and for what?
- Hollanda halkı, Amerikalı dostlarımızın şimdi bizi nasıl ve ne için şiddetle tehdit edebildiklerini anlayamıyor.
- Incidentally, our Chancellor is not renowned for being the German farmers' friend!
- Bu arada, Şansölyemiz Alman çiftçilerin dostu olarak tanınmıyor!
- I join him in offering my condolences to his family and friends.
- Ailesine ve dostlarına başsağlığı dileklerimi sunarken ona katılıyorum.
- With the same frankness, we can say to our friends that we do not agree with the activities they are engaged in.
- Aynı açık sözlülükle dostlarımıza, yürüttükleri faaliyetlere katılmadığımızı söyleyebiliriz.
- We will need to explore with our American friends quite how it affects those from the European Union.
- Amerikalı dostlarımızla bunun Avrupa Birliği'nden gelenleri nasıl etkileyeceğini araştırmamız gerekecek.
- Israel is a friend on the wrong track.
- İsrail yanlış yolda ilerleyen bir dosttur.
- So, in this respect, I disagree with my good friend, Charles Tannock.
- Bu bakımdan sevgili dostum Charles Tannock'a katılmıyorum.
- Speaking like my youthful partner and friend, the High Representative, both of us have grown younger in these jobs.
- Genç ortağım ve dostum Yüksek Temsilci gibi konuşacak olursam, ikimiz de bu işlerde gençleştik.
- We must not forget, though, that, until he invaded Kuwait, Saddam Hussein was a very good friend of the West.
- Ancak unutmamalıyız ki Kuveyt'i işgal edene kadar Saddam Hüseyin Batı'nın çok iyi bir dostuydu.
- Obviously, I shall pass on your comment to our friends, the Quaestors, as well as to the President.
- Açıkçası yorumunuzu dostlarımız Quaestor'lara ve Başkan'a ileteceğim.
- I am a friend of Israel and I am proud to be so.
- İsrail'in dostuyum ve bundan gurur duyuyorum.
- This good economic sense is demonstrated to us by our American friends.
- Bu iyi ekonomik anlayış bize Amerikalı dostlarımız tarafından gösterilmiştir.
- We call on our American friends to share all the information they have with their European allies.
- Amerikalı dostlarımıza ellerindeki tüm bilgileri Avrupalı müttefikleriyle paylaşmaları çağrısında bulunuyoruz.
- Still, the isolationist President still has his own friends here and there.
- Hala izolasyonist Başkan'ın orada burada kendi dostları var.
- We are America's friends and partners.
- Bizler Amerika'nın dostları ve ortaklarıyız.
- Mr Von Wogau referred to the ring of friends.
- Sayın Von Wogau dostlar halkasına atıfta bulundu.
- Mr Burg is now appealing to Israel’s friends to intervene.
- Bay Burg şimdi İsrail'in dostlarına müdahale etmeleri için çağrıda bulunuyor.
- We may have our Social-Democratic friends to thank for this.
- Bunun için Sosyal Demokrat dostlarımıza teşekkür etmeliyiz.
- I am no friend of Milosevic or his government.
- Ben Miloseviç'in ya da hükümetinin dostu değilim.
- I am also a candid friend of Israel.
- Ben aynı zamanda İsrail'in samimi bir dostuyum.
- The old mindset which involved sweeping things under the carpet and protecting one's friends unfortunately still exists.
- Olayları halının altına süpürmeyi ve dostlarını korumayı içeren eski zihniyet ne yazık ki hala varlığını sürdürüyor.
- I would like to send this message to our Russian friends.
- Bu mesajı Rus dostlarımıza göndermek istiyorum.
- We all have many friends in Israel who agree on this point.
- İsrail'de bu konuda hemfikir olan pek çok dostumuz var.
- We must also not lose sight of the fact that our American friends cannot be peacemakers on their own.
- Amerikalı dostlarımızın kendi başlarına barış yapıcı olamayacakları gerçeğini de gözden kaçırmamalıyız.
- We all have many friends in Israel who agree on this point.
- İsrail'de bu konuda hemfikir olan çok sayıda dostumuz var.
- It will also dispel the concerns that remain here and in the minds of our American friends.
- Aynı zamanda burada ve Amerikalı dostlarımızın zihninde var olan endişeleri de ortadan kaldıracaktır.
- With respect to the floods, it could be said that, in times of trouble, you find out who your friends are.
- Sel felaketiyle ilgili olarak denilebilir ki, zor zamanlarda dostlarınızın kim olduğunu öğrenirsiniz.
- The timeliness was rightly referred to both by my honourable friend and by the Minister in the presidency.
- Zamanlama konusuna hem saygıdeğer dostum hem de Sayın Bakan tarafından haklı olarak değinildi.
- We not only need friends of fishing; but more importantly, we need friends of fish.
- Sadece balıkçılık dostlarına değil, daha da önemlisi balık dostlarına ihtiyacımız var.
- We are joined in the public gallery by many friends, politicians and diplomats from the applicant countries.
- Başvuru sahibi ülkelerden çok sayıda dostumuz, siyasetçi ve diplomat da halk salonunda bize katılıyor.
- Speaking like my youthful partner and friend, the High Representative, both of us have grown younger in these jobs.
- Genç ortağım ve dostum Yüksek Temsilci gibi konuşacak olursam, ikimiz de bu görevlerde gençleştik.
- Sustainable fishing is not the enemy of the fishing community but its greatest friend.
- Sürdürülebilir balıkçılık balıkçı toplumunun düşmanı değil en büyük dostudur.
- Mr Putin is a friend of ours, and we should encourage him.
- Sayın Putin bizim dostumuzdur ve onu cesaretlendirmeliyiz.
- I am a great Italophile and a friend of Alleanza nazionale and of Forza Italia in Parliament.
- Ben büyük bir İtalyan hayranıyım ve Alleanza nazionale ile Parlamento'daki Forza Italia'nın dostuyum.
- We are friends of Egypt.
- Biz Mısır'ın dostuyuz.
- My dear friend, do not raise your hopes about that.
- Sevgili dostum, bu konuda çok umutlanma.
- If someone starts a nuclear war our space friends will neutralize it.
- Eğer birisi nükleer savaş başlatırsa, uzaylı dostlarımız bunu etkisiz hale getirecekler.
- A cold beer, a slow song, a good friend.
- Soğuk bir bira, slow bir şarkı, iyi bir dost.
- Ponarian, how great to see you again, dear friend.
- Ponarian, seni tekrar görmek ne güzel, sevgili dostum.
- If someone starts a nuclear war our space friends will neutralize it.
- Birisi nükleer savaş başlatırsa uzay dostlarımız bunu etkisiz hale getirir.
- If someone starts a nuclear war our space friends will neutralize it.
- Eğer biri nükleer savaş başlatırsa, uzay dostlarımız onu etkisiz hale getirecektir.
- Each night friends and relatives meet in a different house to break the fast.
- Her gece dostlar ve akrabalar farklı bir evde iftar için buluşurlar.
- Mac, stay here with our friend and secure the door.
- Mac, dostumuzla beraber burada kal ve kapıyı koru.
- You are not our friend.
- Sen bizim dostumuz değilsin.
- I am your friend, right?
- Ben senin dostunum, değil mi?
- Hi, friend!
- Merhaba, dostum!
- Education is human development's best friend.
- Eğitim, insan gelişiminin en iyi dostudur.
- Tom is a friend of the family.
- Tom aile dostumuzdur.
- Do you know how it feels to lose an old friend?
- Eski bir dostu kaybetmenin nasıl bir his olduğunu biliyor musun?
- Why do you say these things, friend?
- Bu tarz şeyleri neden söylüyorsun, dostum?
- The police are your friends.
- Polis senin dostundur.
- You're a real friend.
- Sen gerçek bir dostsun.
- Mary was my friend.
- Mary benim dostumdu.
- The worst friend and enemy is but Death.
- En kötü dost ve düşman, ölümden başkası değildir.
- My best friend always gives me good advice.
- Benim en iyi dostum bana her zaman iyi tavsiyeler verir.
- Better a new friend than an old foe.
- Yeni bir dost eski bir düşmandan daha iyidir.
- Tom and Mary were friends.
- Tom ve Mary dostlardı.
- We parted friends.
- Dost olarak ayrıldık.
- I have some powerful friends who can help you.
- Size yardım edebilecek güçlü dostlarım var.
- With friends like Tom, one doesn't need any enemies.
- Tom gibi dostları olan birinin düşmana ihtiyacı yoktur.
- I found a true friend in her.
- Onda gerçek bir dost buldum.
- Tom and Mary stayed friends after they broke up.
- Tom ve Mary ayrıldıktan sonra dost kaldılar.
- Man is the dog's best friend.
- İnsan köpeğin en iyi dostudur.
- We were friends.
- Biz dosttuk.
- Tom was a good friend.
- Tom iyi bir dosttu.
- A true friend would have acted differently.
- Gerçek bir dost farklı davranırdı.
- My sister is also my best friend.
- Kız kardeşim aynı zamanda en iyi dostumdur da.
- You're a true friend.
- Siz gerçek bir dostsunuz.
- You're a friend.
- Sen bir dostsun.
- In spite of the heavy rain, he visited his friend in the hospital.
- Sağanak yağışa rağmen hastanedeki dostunu ziyaret etti.
- Ah, you're a true friend.
- Ah, sen gerçek bir dostsun.
- A real friend would tell us the truth.
- Gerçek bir dost bize gerçeği söylerdi.
- Hi, friend!
- Selam dostum!
- Tom is a friend of Turks.
- Tom bir Türk dostu.
- The police are your friends.
- Polis sizin dostunuzdur.
- Let's drink a toast to our friends!
- Dostlarımızın şerefine içelim!
- Let's stay friends forever.
- Sonsuza kadar dost kalalım.
- They are our dearest friends.
- Onlar bizim en sevgili dostlarımız.
- Tom has no friends and no enemies.
- Tom'un ne dostu ne düşmanı vardır.
- I do not come as an enemy, but as a friend.
- Düşman olarak değil, dost olarak geldim.
- We are awaiting impatiently the arrival of our dear friend.
- Sevgili dostumuzun gelmesini sabırsızlıkla bekliyoruz.
- A true friend is someone who'll help you move.
- Gerçek bir dost, taşınmanıza yardım edecek kişidir.
- I'm not your friend.
- Ben senin dostun değilim.
- All the good are friends of one another.
- Bütün iyiler birbirinin dostudur.
- Tom has been my best friend for a long time.
- Uzun zamandır en iyi dostum Tom.
- Tom has many powerful friends in Washington.
- Tom'un Washington'da çok güçlü dostları var.
- I greet you, friends of the sun.
- Sizi selamlıyorum, güneşin dostları.
- One loyal friend is worth ten thousand relatives.
- Bir sadık dost, on bin akrabaya bedeldir.
- Bush's friends are not interested in business.
- Bush'un dostları işle ilgilenmez.
- I consider Tom my best friend.
- Tom'u en iyi dostum olarak görüyorum.
- He found a faithful friend.
- O sadık bir dost buldu.
- Dear friends!
- Sevgili dostlar!
- Friends today, enemies tomorrow.
- Bugün dost, yarın düşman.
- Come here, friend.
- Buraya gel, dostum.
- The enemies of my enemies are my friends.
- Düşmanlarımın düşmanları benim dostlarımdır.
- No one should desert his friends.
- Kimse dostlarını yüzüstü bırakmamalıdır.
- This man is your friend.
- Bu adam senin dostun.
- Keep your friends close and your enemies closer.
- Dostlarınızı yakın, düşmanlarınızı daha yakın tutun.
- Tom didn't have many friends.
- Tom'un pek dostu yoktu.
- Is she a friend?
- O bir dost mu?
- Earthworms are a gardener's best friends.
- Toprak solucanları bahçıvanların en iyi dostlarıdır.
- He was my dear friend.
- O benim can dostumdu.
- My enemy's enemy is my friend.
- Düşmanımın düşmanı benim dostumdur.
- Dear Turkish-speaking friends, good morning to you all.
- Sevgili Türkçe konuşan dostlar, hepinize günaydın.
- With friends like that, who needs enemies?
- Böyle dostlar varken, kimin düşmana ihtiyacı olur ki?
- Tom is a friend of Turks.
- Tom Türklerin dostudur.
- The French are our friends.
- Fransızlar bizim dostumuz.
- Laurie is a true friend.
- Laurie gerçek bir dost.
- That's what friends are for.
- Dostlar bunun için vardır.
- What's money between friends?
- Dostlar arasında paranın lafı mı olur?
- Esperantists are our friends.
- Esperantistler bizim dostumuzdur.
- They're our friends.
- Onlar bizim dostlarımız.
- Macedonia and Bulgaria are not friends.
- Makedonya ve Bulgaristan dost değil.
- Keep your friends close and your enemies closer.
- Dostlarını yakın düşmanlarını daha yakın tut.
- My best friend is a book.
- Benim en iyi dostum bir kitaptır.
- My neighbors are my friends.
- Komşularım benim dostlarımdır.
- Mortal enemies are immortal friends.
- Ölümcül düşmanlar ölümsüz dostlardır.
- Look for an enemy of your enemy, and you will find a friend.
- Düşmanının düşmanını ara, dostunu bulacaksın.
- If cancer is an enemy of humanity, a cancer is a friend of lobsters.
- Eğer kanser insanlığın düşmanıysa, kanser ıstakozların dostudur.
- They are not enemies, but friends.
- Onlar düşman değil, dost.
- With friends like these, who needs enemies?
- Böyle dostlar varken, düşmana ne gerek var?
- Tom can either be your best friend or your worst enemy.
- Tom en iyi dostun ya da en kötü düşmanın olabilir.
- I do not come as an enemy, but as a friend.
- Ben bir düşman olarak değil, bir dost olarak geliyorum.
- The people who live here are our friends.
- Burada yaşayan insanlar bizim dostlarımız.
- A friend in need is a friend indeed.
- Gerçek dost kara günde belli olur.
- Mary and I aren't enemies, but we're not friends, either.
- Mary ve ben düşman değiliz ama dost da değiliz.
- Yesterday I received a letter from an old friend.
- Dün eski bir dosttan bir mektup aldım.
- Who are your friends?
- Dostlarınız kim?
- Happy birthday, my beloved friend.
- Doğum günün kutlu olsun, sevgili dostum.
- Tom is a true friend.
- Tom gerçek bir dost.
- I'm a friend.
- Ben bir dostum.
- Tom was a friend of the family.
- Tom aile dostumuzdu.
- Wish all my friends and loved one Happy New Year.
- Tüm dostlarıma ve sevdiklerime mutlu yıllar dilerim.
- At such times, I think of my family, not my friends.
- Böyle zamanlarda, ben ailemi düşünürüm, dostlarımı değil.
- Tom and Mary are friends.
- Tom ve Mary dostlar.
- One enemy is too much, a hundred friends is too little.
- Bir düşman çok fazla, yüz dost çok az.
- You're a very good friend.
- Sen çok iyi bir dostsun.
- You were his only friend.
- Sen onun tek dostuydun.
- With such friends, who needs enemies?
- Böyle dostlar varken, kimin düşmana ihtiyacı olur ki?
- With friends like Tom, who needs enemies?
- Tom gibi dostlar varken, kimin düşmana ihtiyacı olur ki?
- A friend in need is a friend indeed.
- İhtiyacın olduğunda yanında olan dost gerçek dosttur.
- You're a true friend.
- Sen gerçek bir dostsun.
- I'm very lucky to have friends like you.
- Senin gibi dostlarım olduğu için çok şanslıyım.
- Save me, Lord, from my friends, I will deal with my enemies myself!
- Kurtar beni Tanrım, dostlarımdan, düşmanlarımla kendim başa çıkacağım!
- Why do you say these things, friend?
- Neden böyle şeyler söylüyorsun, dostum?
- Lend your money and lose your friend.
- Dostunu kaybetmek istiyorsan ona borç ver.
- The most terrible enemy is a former friend.
- En korkunç düşman eski bir dosttur.
- The earthworm is a gardener's best friend.
- Toprak solucanı bir bahçıvanın en iyi dostudur.
- A true friend would've helped me.
- Gerçek bir dost bana yardım ederdi.
- Sami truly kept his friends close and his enemies closer.
- Sami gerçekten dostlarını yakınında, düşmanlarını ise daha yakınında tutardı.
- My dear friend!
- Sevgili dostum!
- The best mirror is an old friend.
- En iyi ayna, eski bir dosttur.
- The Yanks are our friends.
- Yankiler bizim dostumuz.
- You're a good friend, Tom.
- Sen iyi bir dostsun, Tom.
- She is a friend of the poor.
- O fakirlerin dostudur.
- Bush is not al-Qaida's friend.
- Bush El Kaide'nin dostu değildir.
- You have many friends.
- Senin çok dostun var.
Show More (197)
|