|
- The boy threw a stone at the frog.
- Çocuk, kurbağaya bir taş fırlattı.
- Layla swallowed the frog alive.
- Layla kurbağayı canlı canlı yuttu.
- We study a species of poisonous frog very similar to a stone.
- Taşa çok benzeyen zehirli bir kurbağa türü üzerinde çalışıyoruz.
- The snake swallowed a frog.
- Yılan bir kurbağayı yuttu.
- I'm not a frog.
- Ben bir kurbağa değilim.
- I cannot distinguish a frog from a toad.
- Kurbağa ile kurbağayı ayırt edemiyorum.
- Tom kissed the frog.
- Tom kurbağayı öptü.
- I can't tell a frog from a toad.
- Kurbağa ile kurbağayı ayırt edemiyorum.
- I have a pet frog.
- Evcil bir kurbağam var.
- Mary kissed the frog.
- Mary kurbağayı öptü.
- A frog came out of the water.
- Sudan bir kurbağa çıktı.
- Who put a frog in my bed?
- Kim yatağıma bir kurbağa koydu?
- The witch turned her boyfriend into a frog.
- Cadı, onun erkek arkadaşını bir kurbağaya dönüştürdü.
- We dissected a frog to examine its internal organs.
- İç organlarını incelemek için bir kurbağayı parçalara ayırdık.
- I'll use magic on him and turn him into a frog.
- Ona sihir yapacağım ve onu kurbağaya dönüştüreceğim.
- The frog in the well.
- Kuyudaki kurbağa.
- The frog jumps, because it doesn't know how to walk.
- Kurbağa zıplıyor, çünkü nasıl yürüyeceğini bilmiyor.
- We study a species of poisonous frog very similar to a stone.
- Biz bir taşa çok benzeyen bir tür zehirli kurbağa inceliyoruz.
- Who put a frog in my bed?
- Yatağıma kim kurbağa koydu?
- I'm the one who made Tom eat a frog.
- Tom'a kurbağa yediren bendim.
- No sooner had I opened the box than a frog jumped out.
- Kutuyu açar açmaz bir kurbağa dışarı zıpladı.
- The witch turned her boyfriend into a frog.
- Cadı erkek arkadaşını kurbağaya çevirdi.
- Tom is the one who made Mary eat a frog.
- Mary'ye kurbağa yediren kişi Tom'dur.
- Tom forced Mary to eat a frog.
- Tom, Mary'yi bir kurbağa yemeye zorladı.
- I'm not a frog.
- Kurbağa değilim.
- Mary kissed the frog, hoping that it would transform into a prince.
- Mary bir prense dönüşeceğini umarak kurbağayı öptü.
- We dissected a frog to examine its internal organs.
- Bir kurbağayı, iç organlarını incelemek için kesip parçalara ayırdık.
- A housecat will even eat a small frog.
- Bir ev kedisi küçük bir kurbağayı bile yiyebilir.
- The prince was changed into a frog.
- Prens bir kurbağaya dönüştü.
- Did Tom actually eat a frog?
- Tom gerçekten bir kurbağa yedi mi?
- Did Tom actually eat a frog?
- Tom gerçekten kurbağa yedi mi?
- It was Tom who made Mary eat a frog.
- Mary'ye kurbağa yediren Tom'du.
- Eat a live frog every morning, and nothing worse will happen to you the rest of the day.
- Her sabah canlı bir kurbağa yerseniz, günün geri kalanında başınıza daha kötü bir şey gelmez.
- It was Tom who made Mary eat a frog.
- Mary'ye bir kurbağa yediren Tom'du.
- No sooner had I opened the box than a frog jumped out.
- Kutuyu açar açmaz içinden bir kurbağa fırladı.
- I'll use magic on him and turn him into a frog.
- Ona büyü yapacağım ve bir kurbağaya çevireceğim.
- The boy threw a stone at the frog.
- Oğlan kurbağaya bir taş attı.
- Mary kissed the frog, hoping that it would transform into a prince.
- Mary kurbağayı öptü, bir prense dönüşmesini umuyordu.
- Tom threw a rock at the frog.
- Tom kurbağaya bir taş fırlattı.
- Tom had to swallow the frog.
- Tom kurbağayı yutmak zorunda kaldı.
- The frog jumps, because it doesn't know how to walk.
- Kurbağa yürümeyi bilmediği için sıçrar.
- Tom threw a rock at the frog.
- Tom kurbağaya bir taş attı.
- Tom is the one who made Mary eat a frog.
- Tom, Mary'ye kurbağayı yediren kişidir.
- Tom is the one who made Mary eat a frog.
- Tom, Mary'ye kurbağa yediren kişidir.
- A frog in a well doesn't know the ocean.
- Kuyudaki bir kurbağa okyanusu bilmez.
Show More (42)
|
