|
- The necklace was a gift from my uncle.
- Kolye amcamın hediyesiydi.
- Thank you very much for this generous gift to my colleagues.
- Meslektaşlarıma verdiğiniz bu cömert hediye için çok teşekkür ederim.
- It is a gift to third-country starch producers, with the European Union receiving nothing in return.
- Bu, Avrupa Birliği'nin karşılığında hiçbir şey almadığı üçüncü ülke nişasta üreticilerine bir hediyedir.
- This is more about a gift from one person to another and that is the way it should be seen.
- Bu daha çok bir kişiden diğerine verilen bir hediye ve bu şekilde görülmeli.
- It is a gift to third-country starch producers, with the European Union receiving nothing in return.
- Üçüncü ülke nişasta üreticilerine bir hediyedir ve Avrupa Birliği karşılığında hiçbir şey almamaktadır.
- This is more about a gift from one person to another and that is the way it should be seen.
- Bu daha çok bir kişiden diğerine verilen bir hediyedir ve bu şekilde görülmelidir.
- Like a gift from another world.
- Öbür dünyadan gelen bir hediye gibi.
- The gift you will give to your loved ones and nature will be a green future.
- Sevdiklerine ve doğaya vereceğin hediye yemyeşil bir gelecek olsun.
- Perfect gift that can be used in almost any occasion or season.
- Neredeyse her durumda veya sezonda kullanılabilecek mükemmel bir hediye.
- The gift you will give to your loved ones and nature will be a green future.
- Sevdiklerinize ve doğaya vereceğiniz hediye yemyeşil bir gelecek olacaktır.
- Like a gift from another world.
- Başka bir dünyadan bir hediye gibi.
- Like a gift from another world.
- Sanki öbür dünyadan gönderilen bir hediye gibi.
- Make this special frame as a first anniversary gift for wife.
- Bu özel çerçeveyi eşiniz için birinci yıldönümü hediyesi olarak hazırlayın.
- The gift you will give to your loved ones and nature will be a green future.
- Sevdiklerinize ve doğaya vereceğiniz hediye yemyeşil bir gelecek olacak.
- Just be gentle and-and take her a nice little gift.
- Sen nazik ol ve ona küçük bir hediye götür.
- Just be gentle and-and take her a nice little gift.
- Nezaket göster ve ona ufak, şirin bir hediye götür.
- Especially since he gave me that gift this morning.
- Özellikle de bu sabah bana verdiği hediyeden sonra.
- Make this special frame as a first anniversary gift for wife.
- Bu özel çerçeveyi eşinize birinci yıl dönümü hediyesi olarak yapın.
- Perfect gift that can be used in almost any occasion or season.
- Neredeyse her durumda veya mevsimde kullanılabilecek mükemmel bir hediye.
- She came to bring him a gift that would hopefully help him get over this rough phase.
- Ona, bu zor dönemi atlatmasına yardımcı olacağını umduğu bir hediye getirmeye geldi.
- This is also ideal as a gift.
- Bu da hediye olmak için ideal.
- She was much delighted at my gift.
- Hediyeme çok sevindi.
- I thought Tom would love the gift Mary gave him.
- Tom'un Mary'nin ona verdiği hediyeyi seveceğini sanıyordum.
- He brought us a small gift each time he called on us.
- Bizi her uğradığında küçük bir hediye getirdi.
- I was surprised when Tom didn't thank me for the gift.
- Tom hediye için bana teşekkür etmediğinde şaşırdım.
- Mary offered Tom a gift.
- Mary Tom'a bir hediye sundu.
- The gift delighted the Indians very much.
- Hediye Kızılderilileri çok sevindirdi.
- The salesgirl wrapped the gift for me.
- Tezgâhtar kız hediyeyi benim için paketledi.
- Do you think he will like my gift?
- Onun hediyemi beğeneceğini düşünüyor musun?
- I plan to give this to Tom as a gift.
- Bunu Tom'a hediye olarak vermeyi planlıyorum.
- What kind of gift do you want?
- Ne tür bir hediye istiyorsun?
- Do you think Tom will like this gift?
- Tom sence bu hediyeyi sever mi?
- Tom wanted Mary to accept his gift.
- Tom Mary'nin hediyesini kabul etmesini istedi.
- Health is the greatest gift.
- Sağlık en büyük hediyedir.
- Thanks for the gift.
- Hediye için teşekkürler.
- Do you think she will like my gift?
- Onun hediyemi beğeneceğini düşünüyor musun?
- Do you think Tom will like the gift I bought for him?
- Sence Tom ona aldığım hediyeyi beğenecek mi?
- I thought Tom would love the gift you gave him.
- Tom'un ona verdiğin hediyeye bayılacağını düşünmüştüm.
- This is a gift for you.
- Bu senin için bir hediye.
- Sami bought Layla a big gift.
- Sami, Leyla'ya büyük bir hediye satın aldı.
- Tom wanted Mary to accept his gift.
- Tom Mary'nin onun hediyesini kabul etmesini istedi.
- I have never accepted a gift.
- Ben asla bir hediye kabul etmedim.
- Someone sent me a gift.
- Biri bana hediye göndermiş.
- He brought her a small gift.
- Ona küçük bir hediye getirdi.
- Tom brought us each a gift.
- Tom her birimize hediye getirdi.
- I thought about giving my saxophone to Tom as a gift.
- Saksafonumu bir hediye olarak Tom'a vermeyi düşündüm.
- I thought Tom would love the gift Mary gave him.
- Tom'un Mary'nin verdiği hediyeyi seveceğini düşündüm.
- I thought Mary would love the gift Tom gave her.
- Mary'nin Tom'un ona verdiği hediyeyi seveceğini düşündüm.
- Sami has got a gift for Layla.
- Sami'nin Layla'ya bir hediyesi vardı.
- I hope Tom likes the gift we bought him.
- Umarım Tom ona aldığımız hediyeyi beğenir.
- Tom brought Mary a gift.
- Tom, Mary'ye bir hediye getirdi.
- Tom thanked me for the gift.
- Tom hediye için bana teşekkür etti.
- I think it is a gift.
- Sanırım o bir hediye.
- It was a gift.
- O bir hediyeydi.
- I found a gift underneath my pillow.
- Yastığımın altında bir hediye buldum.
- Mary is going to open a gift from her boyfriend.
- Mary erkek arkadaşından gelen hediyeyi açacak.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- Sağlık en büyük hediyedir; memnuniyet en büyük zenginliktir; sadakat en büyük ilişkidir.
- This is the best gift I've ever received.
- Bu şimdiye kadar aldığım en iyi hediye.
- She's going to buy them that as a gift.
- Onlara hediye olarak bunu alacak.
- This is the first time I've ever accepted a gift from a customer.
- İlk defa bir müşteriden hediye kabul ediyorum.
- Every time Uncle George visited our house, he always brought us a gift.
- George Amca evimizi her ziyaret ettiğinde bize mutlaka bir hediye getirirdi.
- She was pleased with the gift.
- O, hediyeden memnundu.
- Sami accepted Layla's gift.
- Sami, Layla'nın hediyesini kabul etti.
- A card was attached to the gift.
- Hediyeye bir kart tutturulmuştu.
- Someone sent us a gift.
- Biri bize hediye göndermiş.
- Tom didn't thank Mary for the gift.
- Tom hediye için Mary'ye teşekkür etmedi.
- Tom thanked Mary for her gift.
- Tom, Mary'ye hediyesi için teşekkür etti.
- Somebody sent us a gift.
- Biri bize hediye göndermiş.
- I've come to bring him a gift.
- Ona bir hediye getirmeye geldim.
- I have never accepted a gift.
- Ben hiç hediye kabul etmedim.
- I couldn't have wished for a better gift this Christmas.
- Bu Noel'de daha iyi bir hediye dileyemezdim.
- This is the perfect Father's Day gift.
- Bu mükemmel bir Babalar Günü hediyesi.
- Tom says he's planning to buy Mary a gift.
- Tom, Mary'yi bir hediye almayı planladığını söyledi.
- It would be a very nice gift!
- Çok güzel bir hediye olurdu!
- I knew Tom would love the gift you gave him.
- Tom'un ona verdiğin hediyeyi seveceğini biliyordum.
- He thanked me for the gift.
- O, hediye için bana teşekkür etti.
- Tom appreciated the gift that Mary gave him.
- Tom Mary'nin kendisine verdiği hediyeye minnettar oldu.
- A pair of gloves is a nice gift.
- Bir çift eldiven güzel bir hediyedir.
- A pair of gloves is a nice gift.
- Bir çift eldiven güzel bir hediye.
- That's the last gift you are allowed to give to Tom.
- Bu Tom'a verebileceğin son hediye.
- I have a small gift for her.
- Ona küçük bir hediyem var.
- Tom left a gift for you.
- Tom sana bir hediye bıraktı.
- I'm sure that I'll find a good gift for Tom.
- Tom için güzel bir hediye bulacağımdan eminim.
- Thanks for your gift.
- Hediyeniz için teşekkürler.
- Is this gift Laura's?
- Bu hediye Laura'nın mı?
- That's a great gift.
- Bu harika bir hediye.
- Jenny thanked me for the gift.
- Jenny, hediye için bana teşekkür etti.
- What a lovely gift!
- Ne güzel bir hediye!
- I have a gift that needs to be wrapped.
- Paketlenmesi gereken bir hediyem var.
- When was the last time you accepted a gift?
- En son ne zaman bir hediye kabul ettin?
- Tom brought Mary a small gift.
- Tom, Mary'ye küçük bir hediye getirdi.
- I don't think my gift meant all that much to Tom.
- Hediyemin Tom için o kadar önemli olduğunu sanmıyorum.
- I've brought you a gift.
- Size bir hediye getirdim.
- I have a small gift for you.
- Senin için ufak bir hediyem var.
- The gift is greatly appreciated.
- Hediye çok makbule geçti.
- Tom surprised Mary with an expensive gift.
- Tom pahalı bir hediye ile Mary'ye sürpriz yaptı.
- I've brought a gift for Tom.
- Tom için bir hediye getirdim.
- You offered Tom a gift, didn't you?
- Tom'a bir hediye teklif ettin, değil mi?
- Tom seemed to be happy with the gift Mary gave him.
- Tom, Mary'nin ona verdiği hediye nedeniyle mutlu görünüyordu.
- I thought Mary would like the gift Tom gave her.
- Mary'nin Tom'un ona verdiği hediyeyi beğeneceğini sanıyordum.
- This gift is for you.
- Bu hediye sizin için.
- This necklace of Jane's is a gift from her grandmother.
- Jane'in kolyesi, onun büyük annesinden bir hediyedir.
- Tom brought a gift for Mary.
- Tom, Mary için bir hediye getirdi.
- What do you think of the gift Tom gave you?
- Tom'un sana verdiği hediye hakkında ne düşünüyorsun?
- He doesn't want to say how much the gift cost.
- Hediyenin ne kadar tuttuğunu söylemek istemedi.
- Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
- Ne zaman bir yolculuktan dönse, kızı için bir hediye getirir.
- What kind of gift do you want?
- Ne tür hediye istiyorsun?
- This is an acceptable gift to everyone.
- Bu herkes için makul bir hediyedir.
- I have a gift for Mary.
- Mary için bir hediyem var.
- She was pleased with the gift.
- Hediyeden çok memnun oldu.
- The friendship of a great man is a gift from the gods.
- Büyük bir adamın dostluğu tanrıların bir hediyesidir.
- This is a gift for Tom.
- Bu Tom için bir hediye.
- Sami was touched by Layla's gift.
- Sami, Layla'nın hediyesinden çok etkilendi.
- That's your gift.
- Bu senin hediyen.
- Tom brought a gift for Mary.
- Tom Mary için bir hediye getirdi.
- The good feeling that we get after we help others is a true gift.
- Başkalarına yardım ettikten sonra aldığımız iyi duygu gerçek bir hediyedir.
- It's a gift.
- O bir hediye.
- This is an acceptable gift to everyone.
- Bu herkes için kabul edilebilir bir hediye.
- Fadil spent every spare moment searching the web for a gift to buy Layla.
- Fadıl her boş anını Leyla'ya alabileceği bir hediye bulmak için internette araştırma yaparak geçirdi.
- The gift is greatly appreciated.
- Hediye çokça takdir edilir.
- Could you wrap it as a gift?
- Bunu hediye olarak paketleyebilir misin?
- This gift is from Tom.
- Bu hediye Tom'dan.
- Could you wrap it as a gift?
- Onu bir hediye olarak paketler misiniz?
- I cannot accept this gift.
- Bu hediyeyi kabul edemem.
- I'm looking for a gift for my father.
- Babam için bir hediye arıyorum.
- Tom brought us each a gift.
- Tom hepimize birer hediye getirdi.
- Didn't I tell you Tom would like the gift?
- Tom'un hediyeyi beğeneceğini söylemedim mi?
- The salesgirl wrapped the gift for me.
- Tezgahtar kız hediyeyi benim için sardı.
- Life is a gift.
- Hayat hediyedir.
- Such a big gift is a white elephant to us.
- Böyle büyük bir hediye bize lüzumsuz.
- Don't look a gift horse in the mouth.
- Hediye atın ağzına bakma.
- It's not a gift.
- Hediye değil.
- I received a rattle as a gift for Purim.
- Purim için hediye olarak bir çıngırak aldım.
- Tom sent Mary a gift.
- Tom Mary'ye bir hediye gönderdi.
- Tom wouldn't accept my gift.
- Tom hediyemi kabul etmez.
- I bought this as a gift for my girlfriend.
- Bunu kız arkadaşıma hediye olarak aldım.
- I didn't expect any gift.
- Herhangi bir hediye beklemiyordum.
- Participants should bring a gift.
- Katılımcılar bir hediye getirmeli.
- The greatest gift that someone can give you is their love and their time.
- Birinin size verebileceği en büyük hediye sevgisi ve zamanıdır.
- I'll buy a gift for her.
- Onun için bir hediye satın alacağım.
- A book is a wonderful gift.
- Bir kitap harika bir hediyedir.
- This gift is from me.
- Bu hediye benden.
- This book, which I've read twice, was a gift from Peter.
- İki kez okuduğum bu kitabı Peter hediye etmişti.
- My father gave me the book as a gift.
- Babam kitabı bana bir hediye olarak verdi.
- I've come to bring them a gift.
- Onlara bir hediye getirmek için geldim.
- Would you mind wrapping it up as a gift?
- Hediye paketi yapabilir misiniz?
- You can come to my party, but you have to bring me a gift.
- Partime gelebilirsin ama bana bir hediye getirmelisin.
- I thought Tom would like the gift Mary gave him.
- Tom'un Mary'nin ona verdiği hediyeyi beğeneceğini sanıyordum.
- Do you think Tom will like my gift?
- Tom'un hediyemi beğeneceğini düşünüyor musun?
- Tom brought each of us a gift.
- Tom her birimize bir hediye getirdi.
- When and where did you receive the gift?
- Hediyeyi ne zaman ve nerede aldın?
- Music is a gift from God.
- Müzik Allah'ın bir hediyesidir.
- I have a gift for you.
- Sana bir hediyem var.
- I was surprised when Tom didn't thank me for the gift.
- Tom hediye için teşekkür etmeyince şaşırdım.
- I want to buy a gift for Tom.
- Tom için bir hediye satın almak istiyorum.
- This doll is a gift from my aunt.
- Bu bebek teyzemden bir hediye.
- She surprised him with a small gift.
- Küçük bir hediye ile ona sürpriz yaptı.
- Every minute is a gift.
- Her dakika bir hediye.
- I've brought you a gift.
- Sana bir hediye getirdim.
- Somebody sent us a gift.
- Birisi bize bir hediye gönderdi.
- I've come to bring them a gift.
- Onlara bir hediye getirmeye geldim.
- This gift is from him.
- Bu hediye ondan.
- The gift delighted the Indians very much.
- Hediye Hintlileri çok memnun etti.
- Thank you very much for your gift.
- Hediyen için sana çok teşekkür ederim.
- I think this will make a nice gift.
- Bunun güzel bir hediye olacağını düşünüyorum.
- Tom hoped that Mary would like the gift he bought her.
- Tom, Mary'nin ona aldığı hediyeyi beğeneceğini umuyordu.
- Tom thanked Marie for her gift.
- Tom hediyesi için Marie'ye teşekkür etti.
- Tom was probably happy with Mary's gift.
- Tom muhtemelen Mary'nin hediyesinden memnundu.
- Thank your friend for the gift.
- Hediye için arkadaşına teşekkürler.
- She meant this gift for you.
- Bu hediyeyi sana düşünmüştü.
- I bought this book as a gift for Tom.
- Bu kitabı Tom için bir hediye olarak aldım.
- Tom accepted an expensive gift from Mary.
- Tom, Mary'den gelen pahalı bir hediyeyi kabul etti.
- This a gift for you.
- Bu senin için bir hediye.
- You bought me a gift?
- Bana hediye mi aldın?
- I have a small gift for her.
- Onun için küçük bir hediyem var.
- I've come to bring him a gift.
- Ona bir hediye getirmek için geldim.
- This gift is from her.
- Bu hediye ondan.
- He thanked me for the gift.
- Hediye için bana teşekkür etti.
- Instead of going myself, I sent a gift.
- Kendim gitmek yerine bir hediye gönderdim.
- I bought this as a gift for Tom.
- Bunu Tom'a hediye olarak aldım.
- This is just a small gift, but please accept it.
- Bu sadece küçük bir hediye, ama lütfen onu kabul ediniz.
- I offered Tom a gift.
- Tom'a bir hediye teklif ettim.
- Tom wondered if Mary would like the gift he bought her.
- Tom, Mary'nin ona aldığı hediyeyi beğenip beğenmeyeceğini merak etti.
- She was very happy with my gift.
- Hediyemden çok mutlu oldu.
- I thought Mary would like the gift Tom gave her.
- Mary'nin Tom'un ona verdiği hediyeyi seveceğini düşündüm.
- Tom couldn't persuade Mary to accept his gift.
- Tom, Mary'yi hediyesini kabul etmeye ikna edemedi.
- Every day is a gift.
- Her gün bir hediye.
- He cut it with the knife that he got as a gift from his brother.
- Kardeşinin hediye ettiği bıçakla kesti.
- What did you gift him?
- Ona ne hediye ettin?
- Tom brought Mary a small gift.
- Tom Mary'ye küçük bir hediye getirdi.
- Tom left a gift for you.
- Tom sizin için bir hediye bıraktı.
- He offered Tom a gift.
- Tom'a bir hediye teklif etti.
- Every minute is a gift.
- Her dakika bir hediyedir.
- Tom didn't tell me how much the gift for Mary cost.
- Tom bana Mary için aldığı hediyenin ne kadar tuttuğunu söylemedi.
- A bracelet is a good gift for my sister.
- Bilezik kız kardeşim için iyi bir hediye.
- Do you think Tom will like my gift?
- Sence Tom hediyemi beğenir mi?
- I bought this as a gift for my girlfriend.
- Bunu kız arkadaşım için hediye olarak aldım.
- Sami was touched by Layla's gift.
- Sami, Leyla'nın hediyesinden etkilendi.
- Do you think Tom will like the gift I bought him?
- Tom'un ona aldığım hediyeyi beğeneceğini düşünüyor musun?
- I'm sure I'll find a good gift for Tom.
- Tom için iyi bir hediye bulacağıma eminim.
- I don't think my gift meant very much to Tom.
- Hediyemin Tom için pek bir şey ifade ettiğini sanmıyorum.
- Who chose this gift?
- Bu hediyeyi kim seçti.
- I received a rattle as a gift for Purim.
- Purim için bir hediye olarak bir çıngırak aldım.
- Tom brought a gift for Mary.
- Tom, Mary'ye bir hediye getirdi.
- A book is a wonderful gift.
- Bir kitap harika bir hediye.
- Tom tore up the gift certificate that Mary gave him.
- Tom Mary'nin ona verdiği hediye çekini yırttı.
- I'm looking for a gift for a friend of mine.
- Bir arkadaşım için bir hediye arıyorum.
- Please accept this little gift.
- Lütfen bu küçük hediyeyi kabul edin.
- This is a gift.
- Bu bir hediye.
- Tom tore up the gift certificate that Mary gave him.
- Tom, Mary'nin ona verdiği hediye çekini yırttı.
- Tom knew Mary wouldn't like John's gift.
- Tom, Mary'nin John'un hediyesini beğenmeyeceğini biliyordu.
- You're my special gift from God.
- Sen benim Tanrı'dan özel hediyemsin.
- I'd like to have that gift wrapped.
- O hediyeyi sardırmak istiyorum.
- That's a great gift.
- O harika bir hediye.
- I have a small gift for him.
- Onun için küçük bir hediyem var.
- Someone sent me a gift.
- Birisi bana bir hediye gönderdi.
- Do you really think Tom likes the gift I gave him?
- Sence Tom ona verdiğim hediyeyi gerçekten beğendi mi?
- Could you wrap it up as a gift?
- Onu bir hediye olarak paketler misiniz?
- Today the postman brought your very sweet gift.
- Bugün postacı senden çok tatlı bir hediye getirdi.
- I received this electric knife as a gift.
- Bu elektrikli bıçağı hediye olarak aldım.
- This is a gift for Mary.
- Bu Mary için bir hediye.
- Thank your friend for the gift.
- Hediye için arkadaşına teşekkür et.
- I cannot accept your gift.
- Ben hediyeni kabul edemem.
- Thank you for this wonderful gift.
- Bu harika hediye için teşekkür ederim.
- I have a small gift for him.
- Ona küçük bir hediyem var.
- I've come to bring Tom a gift.
- Tom'a bir hediye getirmeye geldim.
- I received this electric knife as a gift.
- Ben bir hediye olarak bu elektrikli bıçağı aldım.
- Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
- O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
- She meant this gift for you.
- Bu hediyeyi senin için düşündü.
- I brought you a gift.
- Sana bir hediye getirdim.
- Tom accepted an expensive gift from Mary.
- Tom Mary'den pahalı bir hediye kabul etti.
- It was a gift.
- Bu bir hediyeydi.
- Could you wrap it up as a gift?
- Bunu hediye olarak paketleyebilir misin?
- This gift is for you.
- Bu hediye senin için.
- What if Tom doesn't like the gift I give him?
- Ya Tom ona verdiğim hediyeyi beğenmezse?
- I bought you a gift.
- Sana bir hediye satın aldım.
- I thought Mary would love the gift Tom gave her.
- Mary'nin Tom'un ona verdiği hediyeyi seveceğini sanıyordum.
- This doll was a gift from my aunt.
- Bu oyuncak bebek teyzemden bir hediyeydi.
- Every time Uncle George visited our house, he always brought us a gift.
- George amca evimizi her ziyaret edişinde her zaman bize bir hediye getirdi.
- I thought Tom would love the gift you gave him.
- Tom'un ona verdiğin hediyeyi seveceğini düşündüm.
- I thought Tom would appreciate the gift from Mary.
- Tom'un Mary'den gelen hediyeyi takdir edeceğini düşündüm.
- That's the last gift you are allowed to give to Tom.
- Bu Tom'a vermene izin verilen son hediye.
- Tom appreciated the gift that Mary gave him.
- Tom, Mary'nin ona verdiği hediyeyi takdir etti.
- Tom surprised Mary with an expensive gift.
- Tom Mary'ye pahalı bir hediye ile sürpriz yaptı.
- This is a little gift for you.
- Bu senin için küçük bir hediye.
- Instead of going myself, I sent a gift.
- Kendim gitmek yerine, bir hediye gönderdim.
- This is the perfect Mother's Day gift.
- Bu mükemmel bir Anneler Günü hediyesi.
- Do you want me to wrap it up as a gift?
- Onu bir hediye olarak paketlememi ister misiniz?
- Do you think she will like my gift?
- Sence hediyemi beğenecek mi?
- She was much delighted at my gift.
- O hediyemden çok hoşnut oldu.
- You bought Tom a gift, right?
- Sen Tom'a bir hediye satın aldın, değil mi?
- Thank you for the wonderful gift.
- Bu harika hediye için teşekkür ederim.
- It's not a gift.
- Bu bir hediye değil.
- Mariah Carey's greatest gift is her voice.
- Mariah Carey'nin en büyük hediyesi sesidir.
- Do you think Tom will like the gift I bought for him?
- Tom'un onun için aldığım hediyeden hoşlanacağını düşünüyor musun?
- A card was attached to the gift.
- Hediyeye bir kart iliştirilmiş.
- We offered Tom a gift.
- Tom'a bir hediye önerdik.
- I'm looking for a gift for my wife.
- Karım için bir hediye arıyorum.
- It seems it was a gift for the 50th anniversary of Queen Elizabeth's accession to the throne.
- Görünüşe göre Kraliçe Elizabeth'in tahta çıkışının 50. yıldönümü için bir hediyeymiş.
- Much to my delight, Mary brought me a music box from Boston as a gift.
- Çok sevindim, Mary bana Boston'dan hediye olarak bir müzik kutusu getirdi.
- They offered Tom a gift.
- Tom'a bir hediye teklif ettiler.
- I've come to bring her a gift.
- Ona bir hediye getirmeye geldim.
- Tom brought Mary a gift.
- Tom Mary'ye bir hediye getirdi.
- They never forget to send their mother a gift on her birthday.
- Annelerine doğum gününde hediye göndermeyi asla unutmazlar.
- I thought Tom would like the gift Mary gave him.
- Tom'un Mary'nin ona verdiği hediyeyi seveceğini düşündüm.
- Ken offered Tom a gift.
- Ken, Tom'a bir hediye teklif etti.
- Sami brought the gift in for Layla.
- Sami hediyeyi Leyla için getirdi.
- I didn't thank Tom for the gift.
- Tom'a hediye için teşekkür etmedim.
- Sami wants to give this book to Layla as a gift.
- Sami bu kitabı Leyla'ya hediye olarak vermek istiyor.
- A bracelet is a good gift for my sister.
- Bir bilezik, kız kardeşim için iyi bir hediyedir.
- I have a feeling you're not going to like the gift Tom got you.
- İçimde Tom'un sana aldığı hediyeyi beğenmeyeceğine dair bir his var.
- Tom accepted my gift.
- Tom hediyemi kabul etti.
- I want to buy a gift for her.
- Onun için bir hediye satın almak istiyorum.
- I thought Tom would appreciate the gift from Mary.
- Tom'un Mary'den aldığı hediyeyi takdir edeceğini düşündüm.
- Thank you for the wonderful gift.
- Harika hediye için teşekkürler.
- I'm looking for a gift for my friend.
- Arkadaşım için bir hediye arıyorum.
- Tom thanked Mary for her gift.
- Tom hediyesi için Mary'ye teşekkür etti.
- I'm sure Tom will appreciate the gift.
- Tom'un hediyeyi takdir edeceğinden eminim.
- Your gift was like discovery of an oasis in the midst of a desert.
- Hediyeniz çölün ortasında bir vaha keşfetmek gibiydi.
- Who chose this gift?
- Bu hediyeyi kim seçti?
- Tom said he had a gift for Mary.
- Tom, Mary için bir hediyesi olduğunu söyledi.
- Do you want me to wrap it up as a gift?
- Onu hediye paketi yapmamı ister misin?
- Tom can't accept your gift.
- Tom hediyenizi kabul edemez.
- This was a gift from Tom.
- Bu, Tom'dan bir hediyeydi.
- It's a gift.
- Bu bir hediye.
- Tom says he's planning to buy Mary a gift.
- Tom, Mary'ye bir hediye almayı planladığını söyledi.
- Thanks for your gift.
- Hediyen için teşekkürler.
- Life isn't tied with a bow, but it's still a gift.
- Hayat bir kurdeleyle bağlanmamıştır, ama yine de bir hediyedir.
- I'm sure Tom will appreciate the gift.
- Eminim Tom hediyeyi takdir edecektir.
- Tom brought each of us a gift.
- Tom hepimize birer hediye getirdi.
- That would make a great gift.
- Bu harika bir hediye olurdu.
- Tom accepted Mary's gift.
- Tom Mary'nin hediyesini kabul etti.
- Today the postman brought your very sweet gift.
- Bugün postacı senin çok tatlı hediyeni getirdi.
- Tom left a gift for you.
- Tom senin için bir hediye bıraktı.
- This was a gift from Tom.
- Bu Tom'dan bir hediyeydi.
- We should pool all our money and buy Tom a nice gift.
- Biz bütün paramızı havuzda toplayıp Tom'a güzel bir hediye satın almalıyız.
- I bought this book as a gift for Tom.
- Bu kitabı Tom'a hediye olarak aldım.
- I plan to give this to Tom as a gift.
- Ben bunu bir hediye olarak Tom'a vermeyi planlıyorum.
- This is the last time I'll accept a gift.
- Bu son kez bir hediye kabul edişim.
- This is a gift for Mary.
- Bu, Mary için bir hediye.
- You bought me a gift?
- Bana bir hediye mi aldın?
- I have a small gift for you.
- Benim de sana küçük bir hediyem var.
- Children, daddy's back, and he has brought each of you a gift!
- Çocuklar, babanın sırtında ve o her birinize bir hediye getirdi.
- Thank you very much for your gift.
- Hediyeniz için çok teşekkür ederim.
- Tom knew Mary wouldn't like John's gift.
- Tom Mary'nin John'un hediyesinden hoşlanmayacağını biliyordu.
- He accepted her gift.
- Hediyesini kabul etti.
- I really liked the gift you gave me.
- Bana verdiğin hediyeyi çok beğendim.
- I'm looking for a gift for a friend of mine.
- Bir arkadaşım için hediye arıyorum.
- A book is always an acceptable gift.
- Bir kitap her zaman kabul edilebilir bir hediyedir.
- Thank you very much for your gift.
- Hediyeniz için çok teşekkürler.
- It's my gift to you.
- O benim sana hediyemdir.
- This doll was a gift from my aunt.
- Bu bebek teyzemin hediyesiydi.
- I bought a gift for Tom.
- Tom için bir hediye satın aldım.
- Mary is going to open a gift from her boyfriend.
- Mary erkek arkadaşından gelen bir hediyeyi açacak.
- Sami has got a gift for Layla.
- Sami'nin Leyla için bir hediyesi var.
- This necklace of Jane's is a gift from her grandmother.
- Jane'in bu kolyesi, büyükannesinden bir hediye.
- I forgot to buy a gift for you.
- Senin için bir hediye satın almayı unuttum.
- This is also ideal as a gift.
- Bu da bir hediye olarak idealdir.
- She meant this gift for you.
- Bu hediyeyi senin için istemişti.
- Tom seemed to be happy with the gift Mary gave him.
- Tom, Mary'nin ona verdiği hediyeden memnun görünüyordu.
- Tom wanted to buy Mary an expensive gift.
- Tom Mary'ye pahalı bir hediye satın almak istedi.
- Tom wondered whether Mary would like the gift he bought her.
- Tom, Mary'nin ona aldığı hediyeyi beğenip beğenmeyeceğini merak etti.
- This gift is from them.
- Bu hediye onlardan.
- You can come to my party, but you have to bring me a gift.
- Partime gelebilirsin ama bana bir hediye getirmek zorundasın.
- I have a feeling you're not going to like the gift Tom got you.
- Tom'un sana aldığı hediyeden hoşlanmayacağına dair içimde bir his var.
- It would be a very nice gift!
- Çok hoş bir hediye olur!
- I think it is a gift.
- Bence bu bir hediye.
- Do you think Tom will like this gift?
- Sence Tom bu hediyeyi beğenecek mi?
- Sami brought the gift in for Layla.
- Sami hediyeyi Layla için getirdi.
- I received this as a gift, but I have no idea what it does!
- Bunu hediye olarak aldım ama ne işe yaradığı hakkında hiçbir fikrim yok!
- I hope you like this gift.
- Umarım bu hediyeyi beğenirsin.
- This gift is from us.
- Bu hediye bizden.
- I want to buy a gift for him.
- Onun için bir hediye satın almak istiyorum.
- This was a gift.
- Bu bir hediyeydi.
- I'm sure that I'll find a good gift for Tom.
- Tom için iyi bir hediye bulacağıma eminim.
- Someone sent us a gift.
- Biri bize bir hediye göndermiş.
- I believe it is a gift.
- Bunun bir hediye olduğuna inanıyorum.
- Tom thanked Marie for her gift.
- Tom, Marie'ye hediyesi için teşekkür etti.
- That would make a great gift.
- Harika bir hediye olur.
- Go ahead and unwrap your gift.
- Buyur, gel hediyeni aç.
- She offered Tom a gift.
- O Tom'a bir hediye teklif etti.
- Tom wouldn't accept my gift.
- Tom hediyemi kabul etmedi.
- I'll buy a gift for him.
- Onun için bir hediye satın alacağım.
- A friend sent the fruit as a gift.
- Bir arkadaşım hediye olarak meyve gönderdi.
- Sami's gift is ready.
- Sami'nin hediyesi hazır.
- Would you mind wrapping it up as a gift?
- Onu hediye olarak paketleyebilir misiniz?
- I have a small gift for them.
- Onlar için küçük bir hediyem var.
- What a wonderful gift!
- Ne harika bir hediye!
- Love is a gift from God.
- Aşk Tanrı'nın bir hediyesidir.
- Do you think Tom will like the gift I bought him?
- Sence Tom ona aldığım hediyeyi beğenecek mi?
- Children, daddy's back, and he has brought each of you a gift!
- Çocuklar, babanız döndü ve her birinize bir hediye getirdi!
- I've come to bring her a gift.
- Ona bir hediye getirmek için geldim.
- Sami told Layla to take her gift back.
- Sami, Layla'ya hediyesini geri almasını söyledi.
- She accepted his gift.
- Onun hediyesini kabul etti.
- Your gift was like discovery of an oasis in the midst of a desert.
- Hediyen ilaç gibi geldi.
- I really liked the gift you gave me.
- Bana verdiğin hediyeyi gerçekten sevdim.
- I think this will make a nice gift.
- Bence bu güzel bir hediye olur.
- I'm surprised Tom didn't thank Mary for the gift.
- Tom'un hediye için Mary'ye teşekkür etmemesine şaşırdım.
- I bought a box of chocolates on the way to work as a gift for my colleagues.
- İşe giderken arkadaşlarıma hediye olarak bir kutu çikolata aldım.
- Tom surprised Mary with an expensive gift.
- Tom, Mary'ye pahalı bir hediye ile sürpriz yaptı.
- I didn't thank Tom for the gift.
- Hediye için Tom'a teşekkür etmedim.
- Tom can't accept your gift.
- Tom hediyeni kabul edemez.
- The books they gave me as a gift are great.
- Bana hediye olarak verdikleri kitaplar harika.
- I have a small gift for Tom.
- Tom için küçük bir hediyem var.
- Tom sent Mary a gift.
- Tom, Mary'e hediye gönderdi.
- Participants should bring a gift.
- Katılımcılar bir hediye getirmelidir.
- It is not necessary to bring a gift.
- Hediye getirmek gerekli değildir.
- Tom thanked Mary for the gift.
- Tom hediye için Mary'ye teşekkür etti.
- I received a Playstation Vita as a gift.
- Hediye olarak bir Playstation Vita aldım.
- Didn't I tell you Tom would like the gift?
- Tom'un hediyeyi beğeneceğini sana söylemedim mi?
- Is this a gift for me?
- Bu benim için bir hediye mi?
- You're my special gift from God.
- Sen benim Tanrı'dan gelen özel hediyemsin.
- Do you think he will like my gift?
- Sence hediyemi beğenecek mi?
Show More (370)
|
