|
- Now it is the turn of France to be in the hot seat.
- Şimdi sıcak koltukta oturma sırası Fransa'da.
- That is a hot potato, which everyone, including Parliament, has preferred to avoid.
- Bu, Parlamento da dahil olmak üzere herkesin kaçınmayı tercih ettiği sıcak bir patates.
- It found that too much of a hot potato.
- Bunu çok fazla sıcak patates olarak buldu.
- It's not especially hot today.
- Bugün özellikle sıcak değildir.
- It's very hot inside.
- İçerisi çok sıcak.
- Draft beer tastes especially good on a hot day.
- Fıçı biranın tadı özellikle sıcak bir günde çok güzeldir.
- It's hot out here.
- Burası çok sıcak.
- It's very hot today, isn't it?
- Bugün hava çok sıcak, değil mi?
- This kind of hot weather is something I'm not used to.
- Bu tür sıcak hava alışkın olmadığım bir şey.
- I refreshed myself with a hot bath.
- Sıcak bir banyo ile tazelendim.
- It's so hot outside that I want to spend all day in my air conditioned house.
- Dışarısı o kadar sıcak ki bütün günü klimalı evimde geçirmek istiyorum.
- It's hot in Kyoto in the summer.
- Yazın Kyoto'da hava sıcak.
- Tom must be hot.
- Tom sıcak olmalı.
- Milk does not keep long on a hot day.
- Sıcak bir günde süt uzun süre dayanmaz.
- I took my coat off because it was hot.
- Hava sıcak olduğu için montumu çıkardım.
- I can't stand this hot summer.
- Bu sıcak Yaza dayanamıyorum.
- Summers are very hot in Kyoto.
- Yazlar Kyoto'da çok sıcaktır.
- It's hot, so I want to eat something cold.
- Hava sıcak, bu yüzden soğuk bir şey yemek istiyorum.
- Hot and blustery conditions will exacerbate the risk of fire tomorrow.
- Sıcak ve poyrazlı koşullar yarın yangın riskini daha da arttıracaktır.
- Yesterday was hot.
- Dün hava sıcaktı.
- It's murderously hot today.
- Bugün hava öldürücü derecede sıcak.
- I feel better when I drink hot lemon juice.
- Sıcak limon suyu içtiğimde kendimi daha iyi hissediyorum.
- It's still hot.
- Hâlâ sıcak.
- It's too hot to work right now.
- Şu an çalışmak için çok sıcak.
- It's very hot here in the summer.
- Yazın burası çok sıcak oluyor.
- Tom says it's hot.
- Tom sıcak olduğunu söylüyor.
- I like my soup to be warm, not hot.
- Çorbamın sıcak değil, ılık olmasını isterim.
- It hasn't been too hot.
- Çok sıcak değildi.
- It'll be hot.
- Sıcak olacak.
- According to climatologists, from tomorrow on the weather will be very hot.
- İklimbilimcilerine göre, yarından itibaren hava çok sıcak olacak.
- It's too hot in the summer.
- Yazın hava çok sıcak oluyor.
- It's hot and humid here in Boston.
- Burada Boston'da hava sıcak ve nemli.
- Today it's quite hot.
- Bugün hava pek sıcak.
- It is hot today!
- Bugün hava çok sıcak!
- On a hot summer day, the air conditioner works all day to keep us cool.
- Sıcak bir yaz gününde, klima bizi serinletmek için bütün gün çalışır.
- You must strike while the iron is hot.
- Demir sıcakken dövülmeli.
- He complained that the soup was too hot.
- O, çorbanın çok sıcak olmasından dert yandı.
- They complained of the room being too hot.
- Odanın çok sıcak olmasından şikayet ettiler.
- It's not as hot today as it was yesterday.
- Bugün hava dünkü kadar sıcak değil.
- The room is hot.
- Oda çok sıcak.
- It is very hot in the kitchen.
- Mutfak çok sıcak.
- Food spoils quickly in hot weather.
- Sıcak havada yiyecekler çabuk bozulur.
- Time for a hot bath, and then it's bedtime.
- Sıcak bir banyo zamanı ve sonra yatma zamanı.
- A glass of cold water is very refreshing in hot weather.
- Sıcak havalarda bir bardak soğuk su çok ferahlatıcıdır.
- It's hot down here.
- Burası çok sıcak.
- It will be dreadfully hot.
- Korkunç sıcak olacak.
- The dip was so hot, it burned my tongue.
- Sos çok sıcaktı, dilimi yaktı.
- It's simply too hot to do anything today.
- Bugün bir şey yapmak için çok sıcak.
- I think it'll be hot tomorrow.
- Sanırım yarın hava sıcak olacak.
- Can I fix you a hot drink?
- Sana sıcak bir içecek hazırlayabilir miyim?
- It's very hot today.
- Bugün hava çok sıcak.
- Sicily's summers are hot.
- Sicilya'da yazlar sıcaktır.
- It's really hot.
- Gerçekten sıcak.
- I don't like hot food.
- Sıcak yiyeceklerden hoşlanmam.
- On a hot day like this, the laundry will be dry in no time.
- Böyle sıcak bir günde çamaşırlar hemen kurur.
- It's been hot and humid.
- Hava sıcak ve nemliydi.
- Was it hot yesterday?
- Dün hava sıcak mıydı?
- Can I fix you a hot drink?
- Sana sıcak bir içecek hazırlayayım mı?
- Near the equator, the weather is hot and humid year-round.
- Ekvator yakınında, hava yıl boyunca sıcak ve nemlidir.
- Watermelon tastes delicious on a hot day.
- Karpuz sıcak bir günde lezzetlidir.
- But he can't enjoy hot summers.
- Ama sıcak yazlardan zevk alamıyor.
- Today's going to be a hot one.
- Bugün sıcak bir gün olacak.
- I couldn't sleep well last night, because it was so hot.
- Dün gece iyi uyuyamadım, çünkü hava çok sıcaktı.
- It is too hot a day for work.
- Çalışmak için çok sıcak bir gün.
- It is hot in this room.
- Bu oda çok sıcak.
- It was a hot debate.
- Sıcak bir tartışmaydı.
- Tom couldn't sleep at all because it was so hot.
- Tom hiç uyuyamadı çünkü hava çok sıcaktı.
- Tom is probably hot.
- Tom muhtemelen sıcaktır.
- I took my coat off because it was hot.
- Kabanımı çıkardım, çünkü hava sıcaktı.
- I don't like to cook when it's hot outside.
- Dışarısı sıcakken yemek yapmayı sevmiyorum.
- It's too hot in the summer.
- Yazın hava çok sıcak.
- It's hot in the kitchen.
- Mutfakta hava sıcak.
- Tom said he isn't used to this kind of hot weather.
- Tom bu tür sıcak havalara alışık olmadığını söyledi.
- The bus was hot and crowded.
- Otobüs sıcak ve kalabalıktı.
- Why's it so hot in here?
- Burası neden bu kadar sıcak?
- When it's very hot, you should drink lots of water to avoid dehydration.
- Hava çok sıcak olduğunda dehidratasyonu önlemek için çok su içmen gerekir.
- I would walk, except it's too hot.
- Çok sıcak olmasaydı yürürdüm.
- Tom told me he felt hot.
- Tom bana onu sıcak bastığını söyledi.
- It's awfully hot in here.
- Burası çok sıcak.
- It's going to be hot today.
- Bugün hava sıcak olacak.
- The soup's very hot.
- Çorba çok sıcak.
- It wasn't hot yesterday.
- Dün sıcak değildi.
- Tom can't stand the hot and muggy summers here, so he heads for the mountains.
- Tom buradaki sıcak ve bunaltıcı yazlara dayanamıyor bu yüzden dağlara gidiyor.
- It's very, very hot here.
- Burası çok ama çok sıcak.
- The eggs are still hot.
- Yumurtalar hâlâ sıcak.
- Last night it was so hot that I couldn't sleep well.
- Dün gece hava o kadar sıcaktı ki iyi uyuyamadım.
- How hot is it going to get?
- Ne kadar sıcak olacak?
- The sand is burning hot.
- Kum sıcaktan yanıyor.
- The period of hot weather is very short here.
- Burada sıcak hava dönemi çok kısadır.
- I like it hot.
- Sıcak severim.
- I like coffee hot.
- Ben kahveyi sıcak severim.
- It's hot in this room.
- Bu oda çok sıcak.
- When it's this hot, I don't feel like doing anything.
- Hava bu kadar sıcakken canım hiçbir şey yapmak istemiyor.
- It was so hot that she felt like eating ice cream.
- Hava o kadar sıcaktı ki onun canı dondurma yemek istedi.
- Fire is very hot.
- Ateş çok sıcak.
- Is it just me or is it hot in here?
- Burası sıcak mı yoksa sadece bana mı öyle geliyor?
- It was hot, so I turned on the fan.
- Hava sıcaktı, bu yüzden fanı açtım.
- It was hot inside the tent.
- Çadırın içi sıcaktı.
- Am I the only one here who thinks this room is too hot?
- Bu odanın çok sıcak olduğunu düşünen bir tek ben miyim?
- It was hot outside.
- Hava dışarıda sıcaktı.
- It's really not that hot.
- O kadar da sıcak değil.
- This kind of hot weather is something I'm not used to.
- Bu tür sıcak havalara alışık değilim.
- The soup was too hot.
- Çorba çok sıcaktı.
- The water of the lake is very hot.
- Gölün suyu çok sıcak.
- Hot, dry areas will become hotter and drier.
- Sıcak, kuru bölgeler daha da sıcak ve kuru olacak.
- Do you have hot towels?
- Sıcak havlunuz var mı?
- Tom looked out the window at the snow while he was sitting in the hot bath.
- Tom sıcak banyoda otururken pencereden dışarıya, kara baktı.
- She took a hot bubble bath surrounded by scented candles.
- Kokulu mumlarla çevrili sıcak bir köpük banyosu yaptı.
- We cannot walk on the hot sand with bare feet.
- Sıcak kumda çıplak ayakla yürüyemeyiz.
- It's so hot in here.
- Burada hava çok sıcak.
- Last night it was so hot that I couldn't sleep well.
- Dün gece o kadar sıcaktı ki iyi uyuyamadım.
- Let me make you a cup of hot coffee.
- Size bir fincan sıcak kahve yapayım.
- He led his men and horses over snowy mountains and down into hot valleys.
- O adamlarını ve atlarını karlı dağların üzerinden götürdü ve sıcak vadilere indirdi.
- He led his men and horses over snowy mountains and down into hot valleys.
- Adamlarını ve atlarını karlı dağlardan geçirdi ve sıcak vadilere indirdi.
- I like hot coffee.
- Ben sıcak kahveyi severim.
- It was very hot this morning.
- Bu sabah hava çok sıcaktı.
- It's very hot.
- Çok sıcak.
- His face was red and he felt hot and uncomfortable.
- Yüzü kızarmıştı, kendini sıcak basmış ve rahatsız hissediyordu.
- Why's it so hot in here?
- Neden burada hava çok sıcak?
- He must be tired after working all day in the hot sun.
- Bütün gün sıcak güneşin altında çalıştıktan sonra yorgun olmalı.
- It's hot today, isn't it?
- Bugün hava sıcak değil mi?
- I prefer hot cocoa over coffee.
- Ben kahvenin üzerinde sıcak kakao tercih ederim.
- During the hot season, my son's skin breaks out easily.
- Sıcak mevsimde oğlumun cildi kolayca döküntü yapıyor.
- The weather stayed hot for two weeks.
- Hava iki hafta boyunca sıcak kaldı.
- Do you have a sunburn, or are you always this hot?
- Güneş yanığınız mı var yoksa hep bu kadar sıcak mısınız?
- It's hot today.
- Hava bugün sıcak.
- It's still hot in September.
- Eylül'de hava hâlâ sıcak.
- It's going to be hot.
- Hava sıcak olacak.
- It's really hot here in the summer.
- Yazın burası çok sıcak olur.
- Hot and humid weather makes us lazy.
- Sıcak ve nemli hava bizi tembelleştirir.
- Summer came, and it got really hot.
- Yaz mevsimi geldi ve gerçekten sıcak oldu.
- The weather had been hot.
- Hava sıcak olmuştu.
- The soup is really very hot indeed.
- Çorba gerçekten çok sıcakmış.
- Would you like a cup of hot tea?
- Bir fincan sıcak çay ister misin?
- It's terribly hot this morning.
- Bu sabah hava çok sıcak.
- It's not so hot today.
- Bugün çok sıcak değil.
- Tom usually starts his day with a hot cup of coffee.
- Tom güne genellikle sıcak bir fincan kahve ile başlar.
- It gets quite hot here in the summer.
- Yazın burası çok sıcak olur.
- The dogs died inside the hot vehicle.
- Köpekler sıcak aracın içinde öldü.
- It was extremely hot.
- Son derece sıcaktı.
- It's not especially hot today.
- Bugün özellikle sıcak değil.
- Is it hot outside?
- Dışarısı sıcak mı?
- I enjoy eating hot soup.
- Sıcak çorba yemeyi severim.
- She complained of the room being too hot.
- Odanın çok sıcak olmasından şikayet etti.
- The potatoes stayed hot.
- Patatesler sıcak kaldı.
- I prefer hot cocoa over coffee.
- Kahve yerine sıcak kakaoyu tercih ederim.
- It would be good to eat it while it's hot.
- Onu sıcakken yemek iyi olurdu.
- She took a hot bubble bath surrounded by scented candles.
- O, kokulu mumlarla çevrili sıcak köpük banyosu yaptı.
- It was a hot night.
- Sıcak bir geceydi.
- It was hot last night.
- Dün gece sıcaktı.
- How hot it is!
- Ne kadar sıcak!
- Because of the hot sun, they were tired.
- Sıcak güneş yüzünden yorulmuşlardı.
- Make yourself some hot tea.
- Kendine sıcak çay yap.
- Can I have something hot to drink?
- İçecek sıcak bir şey alabilir miyim?
- I like coffee hot.
- Kahveyi sıcak severim.
- The lady stayed at home for five days because it was too hot.
- Kadın beş gün boyunca evde kaldı çünkü hava çok sıcaktı.
- After working in the hot sun all afternoon, Tom looked hot and tired.
- Tom bütün öğleden sonra sıcak güneşte çalıştıktan sonra hararetli ve yorgun görünüyordu.
- Wasn't it supposed to be hot today?
- Bugün sıcak olması gerekmiyor muydu?
- It's so hot outside, you could fry an egg.
- Dışarısı çok sıcak, bir yumurta kızartabilirsin.
- I'd like some hot tea, please.
- Ben biraz sıcak çay istiyorum, lütfen.
- The soup is terribly hot.
- Çorba fena halde sıcak.
- One hot summer afternoon she decided to take her boyfriend to a farm outside the town.
- Sıcak bir yaz günü öğleden sonra, erkek arkadaşını şehir dışındaki bir çiftliğe götürmeye karar verdi.
- The period of hot weather is very short here.
- Sıcak hava dönemi burada çok kısadır.
- Watermelon tastes delicious on a hot day.
- Sıcak bir günde karpuzun tadı çok güzeldir.
- I think it'll be hot tomorrow.
- Bence yarın sıcak olacak.
- I would walk, except it's too hot.
- Yürürdüm ama hava çok sıcak.
- Tom put a cup of hot coffee in front of Mary.
- Tom Mary'nin önüne bir fincan sıcak kahve koydu.
- She gave him something hot to drink.
- İçmesi için sıcak bir şey verdi.
- What we need now is something hot to drink.
- Şimdi ihtiyacımız olan şey içecek sıcak bir şey.
- I don't feel like doing anything when it's this hot.
- Bu kadar sıcak olduğunda canım bir şey yapmak istemiyor.
- I don't mind if the weather is hot.
- Havanın sıcak olması umurumda değil.
- It's quite hot, isn't it?
- Oldukça sıcak, değil mi?
- It was extremely hot, so I took my coat off.
- Hava son derece sıcaktı, bu yüzden ceketimi çıkardım.
- Today was very hot.
- Bugün çok sıcaktı.
- In Japan it's very hot in summer.
- Japonya'da yazın hava çok sıcak olur.
- It's pretty hot.
- Oldukça sıcak.
- Tom thought that it must be hot outside.
- Tom dışarının kesinlikle sıcak olduğunu düşündü.
- Tom said that he isn't used to this kind of hot weather.
- Tom bu tür sıcak havalara alışık olmadığını söyledi.
- I don't think it'll be hot tomorrow.
- Yarın sıcak olacağını sanmıyorum.
- Tom began to feel hot under the collar.
- Tom yakasının altında sıcak hissetmeye başladı.
- Tom was hot.
- Tom sıcaktı.
- It was stiflingly hot.
- Boğucu şekilde sıcaktı.
- Tom says it's hot.
- Tom havanın sıcak olduğunu söylüyor.
- Are you all hot?
- Hepiniz sıcak mısınız?
- I like hot tea better than cold.
- Soğuk çaydan daha çok sıcak çayı severim.
- They say it will be very hot.
- Onlar çok sıcak olacağını söylüyor.
- It isn't so hot today.
- Bugün çok sıcak değil.
- How hot is too hot?
- Ne kadar sıcak çok sıcaktır?
- It's too hot for me.
- Benim için çok sıcak.
- It's not too hot.
- Çok sıcak değil.
- It's hot and humid here in Boston.
- Boston'da hava sıcak ve nemli.
- When it's very hot, you should drink lots of water to avoid dehydration.
- Hava çok sıcak olduğu zaman sıvı kaybını önlemek için çok su içmen gerekir.
- It's really hot here.
- Burası gerçekten sıcak.
- Sherman said the coffee was hot but not scalding.
- Sherman kahvenin sıcak olduğunu ama kaynar olmadığını söyledi.
- What a hot day!
- Ne sıcak bir gün!
- What's your favorite hot weather food?
- Sıcak havalarda en sevdiğin yemek nedir?
- Yesterday was very humid and hot.
- Dün çok nemli ve sıcaktı.
- Tomorrow, it will be hot.
- Yarın hava sıcak olacak.
- It's very hot here.
- Burası çok sıcak.
- When it's this hot, I don't feel like doing anything.
- Bu kadar sıcak olduğunda canım hiçbir şey yapmak istemiyor.
- To turn cold water hot, one needs to heat it.
- Soğuk suyu sıcağa çevirmek için birinin onu ısıtması gerek.
- You'll feel better after a hot shower.
- Sıcak bir duştan sonra daha iyi hissedeceksin.
- It was very hot inside the bus.
- Otobüsün içi çok sıcaktı.
- It'll be very hot tomorrow.
- Yarın hava çok sıcak olacak.
- But he can't enjoy hot summers.
- Ama sıcak yazların tadını çıkaramıyor.
- Milk spoils quickly when it's hot.
- Süt sıcakken çabuk bozulur.
- It's pretty hot today.
- Hava bugün oldukça sıcak.
- Yesterday was hot.
- Dün çok sıcaktı.
- It was a very, very hot night.
- Çok ama çok sıcak bir geceydi.
- It was hot, so I took off my coat.
- Hava çok sıcaktı, bu yüzden ceketimi çıkardım.
- It was a hot day.
- Sıcak bir gündü.
- She says that she's fed up with this hot weather.
- Bu sıcaklardan bıktığını söylüyor.
- It's really hot right now.
- Şu an çok sıcak.
- Korean food is generally very hot.
- Kore yemekleri genellikle sıcaktır.
- Summers here aren't as hot as in my hometown.
- Burada yazlar memleketimdeki kadar sıcak değil.
- The weather is very hot.
- Hava çok sıcak.
- The water is hot.
- Su sıcak.
- It is not especially hot today.
- Bugün hava pek sıcak değil.
- It is usually hot in July.
- Temmuz ayı genellikle sıcaktır.
- Was it hot in Boston yesterday?
- Dün Boston'da hava sıcak mıydı?
- This lasagna is quite hot!
- Bu lazanya çok sıcak!
- Today is hot so we can swim in the ocean.
- Bugün sıcak bu yüzden okyanusta yüzebiliriz.
- It was hot in the room.
- Oda çok sıcaktı.
- It's too hot for us to work.
- Çalışmak için çok sıcak.
- It's hot today.
- Bugün sıcak.
- It's really hot here in the summer.
- Yazın burası gerçekten sıcaktır.
- Are you hot?
- Sıcak mı bastı?
- The soup is terribly hot.
- Çorba feci sıcak.
- It's hot now in Boston.
- Boston'da hava çok sıcak.
- Today is too hot for sunbathing.
- Bugün güneşlenmek için çok sıcak.
- It's kind of hot.
- Biraz sıcak.
- The coffee was so hot that I nearly burned my tongue.
- Kahve o kadar sıcaktı ki neredeyse dilimi yakıyordum.
- It's too hot to eat now.
- Bu şimdi yemek için çok sıcak.
- Is it this hot every day?
- Her gün bu kadar sıcak mı?
- What about a cup of hot coffee?
- Bir fincan sıcak kahveye ne dersin?
- Yesterday was hot, but today is milder.
- Dün sıcaktı ama bugün daha ılıman.
- New York weather is hot and humid in the summer.
- New York havası, yaz mevsiminde sıcak ve nemlidir.
- They complained of the room being too hot.
- Onlar, odanın çok sıcak olmasından şikayetçi oldular.
- It's hot today.
- Bugün hava sıcak.
- The hot bath relaxed her.
- Sıcak bir banyo, onu rahatlattı.
- The room in which the exam was being held was very hot.
- Sınavın yapıldığı oda çok sıcaktı.
- I don't like hot food.
- Sıcak yemek sevmiyorum.
- The broth is hot.
- Et suyu sıcaktır.
- Inside, it's very hot, but outside its freezing.
- İçeride hava çok sıcak ama dışarıda hava buz gibi.
- It's not as hot here as I expected.
- Burası beklediğim kadar sıcak değil.
- It's way too hot to do anything today.
- Bugün bir şey yapmak için çok sıcak.
- In the summer it's very hot in southern Spain.
- Yazın İspanya'nın güneyi çok sıcak olur.
- I think it's going to be very hot today.
- Sanırım bugün hava çok sıcak olacak.
- Tom has a hot hand.
- Tom'un sıcak bir eli var.
- How hot is it where you live?
- Yaşadığınız yer ne kadar sıcak?
- I've never felt so hot.
- Kendimi hiç bu kadar sıcak hissetmemiştim.
- Give me something hot to drink.
- Bana içecek sıcak bir şeyler ver.
- It isn't so hot today.
- Bugün o kadar sıcak değil.
- The tea is so hot that I cannot drink it.
- Çay o kadar sıcak ki içemiyorum.
- It all started on a hot summer night.
- Her şey sıcak bir yaz gecesinde başladı.
- Tom asked Mary for something hot to drink.
- Tom Mary'den içecek sıcak bir şey istedi.
- My head is too hot.
- Başım çok sıcak.
- On a hot day, nothing is better than a cold beer.
- Sıcak bir günde, hiçbir şey soğuk bir biradan daha iyi olamaz.
- They say it will be very hot.
- Çok sıcak olacağını söylüyorlar.
- Was it hot yesterday?
- Dün sıcak mıydı?
- It was unbearably hot.
- Dayanılmaz derecede sıcaktı.
- It is unbearably hot this summer.
- Bu yaz dayanılmaz derecede sıcak.
- It's cold, so I want to eat something hot.
- Hava soğuk, bu yüzden sıcak bir şey yemek istiyorum.
- It was hot and dry.
- Sıcak ve kuraktı.
- Eat your soup while it is hot.
- Sıcakken çorbanı iç.
- The oven is hot.
- Fırın sıcak.
- It's really hot here.
- Burası gerçekten çok sıcak.
- This miso soup is too hot to drink.
- Bu miso çorbası içilemeyecek kadar sıcak.
- It was so hot that she felt like eating ice cream.
- O kadar sıcaktı ki, canı dondurma yemek istedi.
- The boy touched the hot stove and burnt his hand.
- Çocuk sıcak sobaya dokundu ve elini yaktı.
- What a hot day it is!
- Ne sıcak bir gün!
- Ow, the coffee is very hot!
- Kahve çok sıcak!
- It would be good to eat it while it's hot.
- Sıcakken yemek iyi olur.
- Do you have anything hot to drink?
- İçecek sıcak bir şeyiniz var mı?
- I don't mind hot weather.
- Sıcak havadan rahatsız olmam.
- Make some hot tea for yourself.
- Kendine sıcak çay yap.
- The flight attendant accidentally spilled some hot coffee on Tom.
- Uçuş görevlisi kazayla Tom'un üzerine sıcak kahve döktü.
- In hot weather, water evaporates quickly.
- Sıcak havada, su hızla buharlaşır.
- This curry is too hot to eat.
- Bu köri yemek için çok sıcak.
- It will be hot today.
- Bugün sıcak olacak.
- He burnt his hand on the hot stove.
- O sıcak sobada elini yaktı.
- Tom ruined his favorite shirt by washing it in water that was too hot.
- Tom en sevdiği gömleğini çok sıcak suda yıkayarak mahvetti.
- It's going to be very hot tomorrow.
- Yarın hava çok sıcak olacak.
- All Tom wanted was a nice hot bath.
- Tom'un tek istediği sıcak bir banyoydu.
- It's too hot and I'm very tired.
- Hava çok sıcak ve çok yorgunum.
- Tom gave Mary something hot to drink.
- Tom Mary'ye içecek sıcak bir şey verdi.
- It's really hot in here.
- Burası çok sıcak.
- That's pretty hot.
- Bu oldukça sıcak.
- Tom took off his coat because it was getting too hot to wear it.
- Tom paltosunu çıkardı çünkü onu giymek için çok sıcaktı.
- Tom is likely to be hot.
- Tom'un sıcak olması muhtemel.
- I've just had a hot bath, so I feel much better.
- Az önce sıcak bir banyo yaptım, bu yüzden kendimi çok daha iyi hissediyorum.
- The broth is hot.
- Et suyu sıcak.
- In Japan, it's very hot in the summer.
- Japonya'da yazın hava çok sıcak olur.
- It was so hot that we couldn't walk for long.
- O kadar sıcaktı ki uzun süre yürüyemedik.
- He says that he's fed up with this hot weather.
- Bu sıcak havadan bıktığını söylüyor.
- It was hot last night.
- Dün gece hava çok sıcaktı.
- It's very hot during the summer.
- Yaz boyunca çok sıcaktır.
- Last night was very hot and muggy and I didn't sleep very well.
- Dün gece çok sıcak ve bunaltıcıydı ve pek iyi uyuyamadım.
- All Tom wanted was a nice hot bath.
- Tom'un bütün istediği güzel sıcak bir banyo idi.
- He used to like hot.
- Sıcağı severdi.
- Do you want the tea hot or iced?
- Çayı, sıcak mı yoksa buzlu mu istiyorsun?
- It is very hot here in the summer.
- Yazın hava burada çok sıcak.
- Eat, while it's still hot.
- Hala sıcakken yiyin.
- It's going to be hot today.
- Bugün sıcak olacak.
- It's nice sitting alongside a hot fireplace.
- Sıcak bir şöminenin yanında oturmak hoştur.
- It's hot outside.
- Dışarıda hava sıcak.
- I just can't stand this hot weather anymore.
- Bu sıcak havaya daha fazla katlanamıyorum.
- It was a hot debate.
- O sıcak bir tartışmaydı.
- Tom handed Mary a cup of hot coffee.
- Tom, Mary'ye bir fincan sıcak kahve uzattı.
- It was hot yesterday.
- Dün hava çok sıcaktı.
- It isn't always hot in Boston.
- Boston'da hava her zaman sıcak değildir.
- It is terribly hot this morning.
- Bu sabah hava çok sıcak.
- On this hot summer day, Mary wore a midriff-baring T-shirt.
- Bu sıcak yaz gününde Mary göbeği açık tişört giydi.
- It's likely to be hot tomorrow.
- Muhtemelen yarın hava sıcak olacak.
- She complained of the room being too hot.
- Odanın çok sıcak olduğundan şikayet etti.
- What a hot day it is!
- Ne kadar sıcak bir gün!
- I can't put up with this hot weather.
- Bu sıcak havaya katlanamam.
- I want a hot shower before I go back to work.
- İşe dönmeden önce sıcak bir duş almak istiyorum.
- The soup's too hot, I can't eat it.
- Bu çorba çok sıcak, içemem.
- It's too hot inside.
- İçerisi çok sıcak.
- The artificial lake dried up in hot weather.
- Yapay göl sıcak havada kurudu.
- In Japan it's very hot in summer.
- Japonya'da yazın hava çok sıcaktır.
- It looks like tomorrow will be a very hot summer day.
- Yarın çok sıcak bir yaz günü olacak gibi görünüyor.
- Make yourself some hot tea.
- Kendine biraz sıcak çay yap.
- Tom must be tired after working all day in the hot sun.
- Tom bütün gün sıcak güneşin altında çalıştıktan sonra yorulmuş olmalı.
- It is usually hot in July.
- Temmuz genellikle sıcak olur.
- I think it will be hot today.
- Sanırım hava bugün sıcak olacak.
- Is it just me or is it hot in here?
- Bana mı öyle geliyor yoksa burası çok mu sıcak?
- Tom gave Mary something hot to drink.
- Tom Mary'ye içmesi için sıcak bir şeyler verdi.
- Today will be hot.
- Bugün sıcak olacak.
- Last week was hot.
- Geçen hafta çok sıcaktı.
- It's hot, so I want to eat something cold.
- Hava sıcak, bu yüzden soğuk bir şeyler yemek istiyorum.
- She says that she's fed up with this hot weather.
- Bu sıcak havadan bıktığını söylüyor.
- How hot is it?
- Ne kadar sıcak?
- It's murderously hot today.
- Bugün öldürücü bir sıcak var.
- I wonder if it'll be hot tomorrow.
- Acaba yarın hava sıcak olacak mı?
- I don't feel like doing anything when it's that hot.
- Hava bu kadar sıcakken hiçbir şey yapmak istemiyorum.
- It's going to be very hot tomorrow.
- Yarın çok sıcak olacak.
- Is it hot over there?
- Orası sıcak mı?
- It is extremely hot and humid in Bali in December.
- Aralık ayında Bali'de hava son derece sıcak ve nemlidir.
- This lasagna is quite hot!
- Bu lazanya oldukça sıcak!
- What about a cup of hot coffee?
- Bir fincan sıcak kahveye ne dersiniz?
- What's currently hot?
- Şu anda ne sıcak?
- Is it hot now in Boston?
- Boston'da şimdi sıcak mı?
- It's hot in Kyoto in the summer.
- Kyoto yazın çok sıcak olur.
- I hope this curry isn't too hot for you.
- Umarım bu köri senin için fazla sıcak değildir.
- Yesterday was a hot day.
- Dün sıcak bir gündü.
- The flight attendant accidentally spilled some hot coffee on Tom.
- Uçuş görevlisi kazara Tom'un üstüne biraz sıcak kahve döktü.
- On a hot day, nothing is better than a cold beer.
- Sıcak bir günde, soğuk bir biradan daha güzel bir şey yoktur.
- That lady has a fan because it is hot.
- Şu hanımefendinin vantilatörü var çünkü hava çok sıcak.
- My head is too hot.
- Başım fazla sıcak.
- It wasn't hot yesterday.
- Dün hava sıcak değildi.
- The night is hot.
- Gece sıcaktır.
- Tom thought that it must be hot outside.
- Tom dışarının sıcak olduğunu düşündü.
- It is especially hot today.
- Hava bugün özellikle çok sıcak.
- October 20th was a hot day.
- 20 Ekim sıcak bir gündü.
- It's been hot recently.
- Son zamanlarda sıcak.
- Don't leave your dog locked inside a hot car.
- Köpeğinizi sıcak bir arabanın içinde kilitli bırakmayın.
- I hate hot milk.
- Sıcak sütten nefret ederim.
- Don't you think it's hot?
- Sence sıcak değil mi?
- Massive stars are extremely hot.
- Masif yıldızlar son derece sıcaktır.
- The weather stayed hot for a few days.
- Hava birkaç gün sıcak kaldı.
- Please eat it while it's still hot.
- Lütfen hâlâ sıcakken onu ye.
- How hot does it get in Boston in the summer?
- Yazın Boston'da ne kadar sıcak oluyor?
- Last night was very hot and muggy, so I didn't sleep so well.
- Dün gece çok sıcak ve bunaltıcıydı, bu yüzden pek iyi uyuyamadım.
- It's way too hot to do anything today.
- Bugün bir şey yapmak için çok çok sıcak.
- The pan is too hot.
- Tava çok sıcak.
- To turn cold water hot, one needs to heat it.
- Soğuk suyu sıcak yapmak için ısıtmak gerekir.
- Today is hot so we can swim in the ocean.
- Bugün sıcak olduğu için okyanusta yüzebiliriz.
- That lady has a fan because it is hot.
- O kadının bir yelpazesi var çünkü hava sıcak.
- Will we have a hot summer?
- Sıcak bir yaz geçirecek miyiz?
- What I want now is a hot cup of coffee.
- Şimdi istediğim şey sıcak bir fincan kahve.
- He sipped the hot coffee slowly.
- O, yavaşça sıcak kahveyi yudumladı.
- Tom burned his hand on the hot stove.
- Tom sıcak ocakta elini yaktı.
- It was so hot in the stadium that I thought I was going to pass out.
- Stadyumda hava o kadar sıcaktı ki öleceğimi sandım.
- This herbal tea is very hot.
- Bu bitkisel çay çok sıcak.
- The rain water is evaporating on a hot day.
- Sıcak bir günde yağmur suyu buharlaşıyor.
- Ah, the coffee is really hot!
- Ah, kahve gerçekten sıcak!
- The grill is hot.
- Izgara sıcak.
- The soup I had was so hot I couldn't drink it.
- Çorba o kadar sıcaktı ki, içemedim.
- He used to like hot.
- Eskiden sıcağı severdi.
- It's gotten really hot, hasn't it?
- Gerçekten sıcak oldu, değil mi?
- Gabriel took nothing but the hot soup and a little sherry.
- Gabriel sıcak çorba ve biraz şerinin dışında bir şey almadı.
- It's really hot today.
- Bugün hava çok sıcak.
- There's nothing like a good hot bath.
- İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.
- I refreshed myself with a hot bath.
- Sıcak bir banyo ile kendimi ferahlattım.
- Let me make you a cup of hot coffee.
- Sana bir fincan sıcak kahve yapayım.
- It's too hot indoors.
- Evde hava çok sıcak.
- I enjoy eating hot soup.
- Sıcak çorba içmekten hoşlanırım.
- May I have something hot to drink?
- Sıcak bir şeyler içebilir miyim?
- The night is hot.
- Gece çok sıcak.
- I only wish it wasn't so hot today.
- Keşke bugün o kadar sıcak olmasaydı.
- It was on a hot summer night.
- Sıcak bir yaz gecesindeydi.
- It's really hot there.
- Orası gerçekten çok sıcak.
- It isn't especially hot today.
- Bugün özellikle sıcak değildir.
- What we need now is something hot to drink.
- Şimdi ihtiyacımız olan şey sıcak bir şeyler içmek.
- The soup is so hot I can't drink it.
- Çorba o kadar sıcak ki, içemiyorum.
- In hot weather, water evaporates more quickly.
- Su sıcak havada daha hızlı buharlaşır.
- Don't leave your dog locked inside a hot car.
- Köpeğini sıcak bir arabanın içinde kilitli bırakma.
- Monday will be a hot day.
- Pazartesi sıcak bir gün olacak.
- It's quite hot today.
- Bugün hava oldukça sıcak.
- I want something hot to drink.
- Sıcak bir şeyler içmek istiyorum.
- Tom hates it when it's hot.
- Tom sıcaktan nefret eder.
- You know it's going to be hot there.
- Orada havanın sıcak olacağını biliyorsun.
- I hear Boston is hot this time of year.
- Boston'un yılın bu zamanı sıcak olduğunu duydum.
- I like hot tea better than cold.
- Sıcak çayı soğuktan daha çok severim.
- I don't like to cook when it's hot outside.
- Dışarısı sıcak olduğunda yemek pişirmeyi sevmiyorum.
- It's so hot outside, you could fry an egg.
- Dışarısı o kadar sıcak ki, yumurta bile kızartabilirsin.
- Why is it so hot?
- Neden bu kadar sıcak?
- I think it will be hot today.
- Sanırım bugün sıcak olacak.
- We should have gone on a day that wasn't so hot.
- Çok sıcak olmayan bir günde gitmeliydik.
- They got off the bus and walked two kilometers in the hot sun.
- Otobüsten indiler ve sıcak güneşte iki kilometre yürüdüler.
- Don't touch it if it's hot!
- Sıcaksa dokunma!
- It's really hot this morning.
- Bu sabah hava çok sıcak.
- It is not especially hot today.
- Bugün çok fazla sıcak değil.
- The coffee was so hot that I nearly burned my tongue.
- Kahve o kadar sıcaktı ki neredeyse dilimi yakacaktım.
- He was in the hot seat.
- O sıcak koltuktaydı.
- It is very hot in this room, isn't it?
- Bu odada hava çok sıcak değil mi?
- It's very hot in here.
- Burada hava çok sıcak.
- It's hot and humid now in Boston.
- Boston'da şimdi hava sıcak ve nemli.
- Sicily's summers are hot.
- Sicilya'nın yazları sıcaktır.
- I didn't drink the tea, because it was hot.
- Çayı içmedim, çünkü sıcaktı.
- Tom sipped the hot coffee.
- Tom sıcak kahveyi yudumladı.
- It is very hot here in the summer.
- Yazın burası çok sıcak olur.
- If it's that hot, how about you take off all your clothes?
- O kadar sıcaksa, tüm kıyafetlerini çıkarmaya ne dersin?
- I only wish it wasn't so hot today.
- Keşke bugün hava bu kadar sıcak olmasaydı.
- It was so hot in the stadium that I thought I was going to pass out.
- Stadyum o kadar sıcaktı ki bayılacağımı sandım.
- I like my soup to be warm, not hot.
- Çorbamı ılık severim, sıcak değil.
- A cup of hot soup relaxed me.
- Bir bardak sıcak çorba beni rahatlattı.
- There is nothing like cold beer on a hot day.
- Sıcak bir günde soğuk bir bira gibisi yok.
- It was extremely hot, so I took my coat off.
- Hava çok sıcaktı, ben de montumu çıkardım.
- You know it's going to be hot there.
- Orasının sıcak olacağını biliyorsun.
- He burnt his hand on the hot stove.
- Elini sıcak sobanın üzerinde yaktı.
- I wish it wasn't so hot.
- Keşke bu kadar sıcak olmasaydı.
- It's fucking hot.
- Çok sıcak.
- It was so hot that we went swimming.
- O kadar sıcaktı ki yüzmeye gittik.
- The room is very hot.
- Oda çok sıcak.
- It hasn't been too hot.
- Çok sıcak olmadı.
- Be careful because that soup is hot.
- Dikkat et, çorba sıcak.
- It's really hot today.
- Bugün hava gerçekten sıcak.
- Take off your jacket because it's very hot.
- Ceketini çıkar çünkü hava çok sıcak.
- It's awfully hot today.
- Bugün hava korkunç sıcak.
- This herbal tea is very hot.
- Bu bitki çayı çok sıcak.
- It's still hot.
- Hala sıcak.
- It's very hot here.
- Hava burada çok sıcak.
- Tom said that he thought the room was too hot.
- Tom odanın çok sıcak olduğunu düşündüğünü söyledi.
- The sand was so hot that it burned our feet.
- Kum o kadar sıcaktı ki ayaklarımı yaktı.
- Tom plunged the hot metal into cold water.
- Tom sıcak metali soğuk suya daldırdı.
- The rainwater evaporates on a hot day.
- Sıcak bir günde yağmur suyu buharlaşır.
- We should have gone on a day that wasn't so hot.
- Bu kadar sıcak olmayan bir günde gitmeliydik.
- It was on a hot summer night.
- Sıcak bir yaz gecesiydi.
- It's awfully hot today.
- Bugün hava çok sıcak.
- Do you want the tea hot or iced?
- Çayı sıcak mı istersin, buzlu mu?
- According to climatologists, from tomorrow on the weather will be very hot.
- Klimatologlara göre yarından itibaren hava çok sıcak olacak.
- It's so hot in here.
- Burası çok sıcak.
- The weather is hot.
- Hava sıcak.
- It is hot today!
- Bugün hava sıcak!
- This room is too hot for us to work in.
- Bu oda çalışmamız için çok sıcak.
- It's going to be another hot day.
- Yine sıcak bir gün olacak.
- In hot weather, water evaporates quickly.
- Sıcak havalarda su çabuk buharlaşır.
- Hot weather will continue, so please watch out for food poisoning.
- Sıcak hava devam edecek, bu nedenle lütfen gıda zehirlenmesine karşı dikkatli olun.
- I feel a little hot.
- Biraz sıcak hissettim.
- This coffee is so hot that I can't drink it.
- Bu kahve o kadar sıcak ki onu içemem.
- It is very hot today.
- Bugün hava çok sıcak.
- On a hot day like this, the laundry will be dry in no time.
- Bunun gibi sıcak bir günde çamaşırlar göz açıp kapayana dek kuruyacaktır.
- Am I the only one here who thinks this room is too hot?
- Burada hastanenin çok sıcak olduğunu düşünen tek kişi ben miyim?
- I don't like hot weather, but Tom does.
- Ben sıcak havayı sevmiyorum ama Tom seviyor.
- Fire is very hot.
- Ateş çok sıcaktır.
- Tom said the coffee was too hot to drink.
- Tom kahvenin içilemeyecek kadar sıcak olduğunu söyledi.
- Be careful because that soup is hot.
- Dikkatli ol çünkü çorba çok sıcak.
- It isn't especially hot today.
- Bugün hava pek sıcak değil.
- It's hot in this room.
- Bu odada hava sıcak.
- It's kind of hot.
- Hava biraz sıcak.
- It was hot yesterday.
- Dün sıcaktı.
- It sure is hot today.
- Bugün hava çok sıcak.
- I once saw a man walk barefoot over hot coals.
- Bir keresinde sıcak kömürlerin üzerinde yalınayak yürüyen bir adam görmüştüm.
- The hot weather was followed by several days of rain.
- Sıcak havanın ardından birkaç gün yağmur yağdı.
- The soup is terribly hot.
- Çorba, son derece sıcak.
- Eat your soup while it is hot.
- Çorbanızı sıcakken için.
- The sand was so hot that it burned our feet.
- Kum o kadar sıcaktı ki ayaklarımızı yaktı.
- The weather had been hot.
- Hava çok sıcaktı.
- In a month, the weather won't be as hot as it is now.
- Bir ay içinde hava şimdiki kadar sıcak olmayacak.
- I thought you might like some hot coffee.
- Sıcak kahve istersin diye düşündüm.
- I didn't drink the tea, because it was hot.
- Çayı içmedim çünkü çok sıcaktı.
- How hot it is!
- Nasıl da sıcak!
- I hope tomorrow isn't too hot.
- Umarım yarın çok sıcak değildir.
- This sauce is quite hot.
- Bu sos oldukça sıcak.
- Tom said he wanted something hot to drink.
- Tom sıcak bir şeyler içmek istediğini söyledi.
- There's nothing like a good hot bath.
- Sıcak bir banyo gibisi yoktur.
- What I'd really like is a hot cup of coffee.
- Gerçekten istediğim şey bir fincan sıcak kahve.
- Please give me something hot to drink.
- Lütfen bana içecek sıcak bir şey ver.
- Hot lemon with honey is a good remedy for colds.
- Ballı sıcak limon soğuk algınlığı için iyi bir ilaçtır.
- I took my coat off because it was hot.
- Hava sıcak olduğu için paltomu çıkardım.
- I would like to eat a hot soup.
- Sıcak bir çorba içmek istiyorum.
- It will be hot today.
- Bugün hava sıcak olacak.
- It's pretty hot this morning.
- Bu sabah hava çok sıcak.
- In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Dünün aksine, bugün hava hiç sıcak değil.
- The rain water is evaporating on a hot day.
- Yağmur suyu sıcak bir günde buharlaşıyor.
- How hot is it where you are?
- Bulunduğunuz yer ne kadar sıcak?
- It's pretty hot this morning.
- Bu sabah hava oldukça sıcak.
- The request became a hot political issue in the presidential campaign.
- Talep, başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi konu haline gelmişti.
- Today is very hot; it is 45 °C in the shade.
- Bugün çok sıcak; gölgede sıcaklık 45 °C.
- The tea is hot.
- Çay sıcak.
- It wasn't very hot last night.
- Dün gece çok sıcak değildi.
- Today isn't so hot.
- Bugün çok sıcak değil.
- They got out of the bus and walked two kilometres in the hot sun.
- Onlar otobüsten indiler ve sıcak güneşte iki kilometre yürüdüler.
- It was such a hot night that I could not sleep till midnight.
- O kadar sıcak bir geceydi ki gece yarısına dek uyuyamadım.
- The flight attendant accidentally spilled some hot coffee on Tom.
- Uçuş görevlisi yanlışlıkla Tom'un üzerine sıcak kahve döktü.
- Don't touch it if it's hot!
- Sıcaksa ona dokunma!
- It gets quite hot here in the summer.
- Yaz mevsiminde burada hava oldukça sıcak olur.
- It is too hot to stay here.
- Burası kalmak için çok sıcak.
- Time for a hot bath, and then it's bedtime.
- Sıcak bir banyo zamanı, sonra da yatma vakti.
- It's hot outside.
- Dışarısı sıcak.
- How hot is it where you are?
- Olduğun yer ne kadar sıcak?
- Stars are big, because they're hot; when their fuel is exhausted, they collapse.
- Yıldızlar büyüktür, çünkü sıcaktırlar; yakıtları tükendiğinde sönerler.
- Yesterday, it was hot.
- Dün hava sıcaktı.
- Tom really wanted a cup of hot black coffee.
- Tom gerçekten bir fincan sıcak sade kahve istedi.
- Don't you think it's hot?
- Havanın sıcak olduğunu düşünmüyor musun?
- Ow, the coffee is very hot!
- Ah, kahve çok sıcak!
- He took off his coat because it was getting too hot to wear it.
- Ceketini çıkardı çünkü giymek için çok sıcak olmaya başlamıştı.
- It is too hot.
- Çok sıcak.
- Food decays quickly in hot weather.
- Sıcak havalarda yiyecekler çabuk bozulur.
- If I take a hot shower, the mirror in the bathroom fogs up.
- Eğer sıcak bir duş alırsam, banyodaki ayna buğulanıyor.
- There is nothing like cold beer on a hot day.
- Sıcak bir günde soğuk bira gibisi yoktur.
- It was hot and dry.
- Hava sıcak ve kuruydu.
- In the summer, it is very hot here.
- Yaz mevsiminde, burada hava çok sıcaktır.
- Tom said he didn't feel hot.
- Tom sıcak hissetmediğini söyledi.
- Some people love hot curry, but it's not Jeff's cup of tea.
- Bazı insanlar sıcak köriyi severler ama bu Jeff'in tarzı değil.
- It was so hot that we couldn't walk for long.
- Hava o kadar sıcaktı ki uzun süre yürüyemedik.
- When it's very hot, you should drink lots of water to avoid dehydration.
- Çok sıcak olduğunda, dehidrasyondan kaçınmak için çok su içmelisiniz.
- It is especially hot today.
- Bugün özellikle sıcak.
- Please give me something hot to drink.
- Lütfen bana içecek sıcak bir şey verin.
- I had to sip the coffee because it was too hot.
- Çok sıcak olduğu için kahveyi yudumlamak zorunda kaldım.
- The hot bath relaxed my muscles.
- Sıcak banyo kaslarımı rahatlattı.
- This room is hot.
- Bu oda sıcak.
- Tom handed Mary a cup of hot coffee.
- Tom Mary'ye bir fincan sıcak kahve uzattı.
- It's unbearably hot.
- Hava dayanılmaz sıcak.
- Give me something hot to drink.
- Bana içecek sıcak bir şey ver.
- It's been hot recently.
- Bu aralar hava sıcak.
- It'll be very, very hot.
- Çok ama çok sıcak olacak.
- A glass of cold water is very refreshing in hot weather.
- Bir bardak soğuk su sıcak havada çok ferahlatıcıdır.
- It's nice sitting alongside a hot fireplace.
- Sıcak bir şöminenin yanında oturmak güzel.
- It was a very hot day.
- O çok sıcak bir gündü.
- I don't like it when it's very hot.
- Çok sıcak olduğunda hoşuma gitmiyor.
- The dogs died inside the hot vehicle.
- Köpekler sıcak aracın içinde öldüler.
- It is very hot in this room, isn't it?
- Bu oda çok sıcak, değil mi?
- It's going to be very, very hot.
- Çok ama çok sıcak olacak.
- You must strike while the iron is hot.
- Demiri sıcakken dövmelisin.
- It's really hot in here.
- Burası gerçekten çok sıcak.
- It's pretty hot today.
- Bugün hava oldukça sıcak.
- Today is a very hot day.
- Bugün çok sıcak bir gün.
- Tom's muscles were tired and he wanted to get home and soak in a hot bath for a while.
- Tom'un kasları yorulmuştu ve eve gidip bir süre sıcak bir banyo yapmak istiyordu.
- Soon hot, soon cold.
- Bir sıcak bir soğuk.
- It's too hot to sleep.
- Hava uyumak için çok sıcak.
- It is too hot to work.
- Hava çalışılmayacak kadar sıcak.
- It's not as hot in June as it is in July.
- Hava haziranda temmuzda olduğu kadar sıcak değil.
- Japan is hot and sticky in summer.
- Yazın Japonya sıcak ve aşırı nemli.
- The weather stayed hot for a few days.
- Birkaç gün hava sıcak kaldı.
- I like it when it's hot.
- Sıcak olduğunda seviyorum.
- Tom doesn't drink hot tea.
- Tom sıcak çay içmez.
- This room is too hot.
- Bu oda çok sıcak.
- Monday was a hot day.
- Pazartesi sıcak bir gündü.
- Korean food is generally very hot.
- Kore yemekleri genellikle çok sıcaktır.
- Do you have anything hot?
- Sıcak bir şeyin var mı?
- Would you like a cup of hot tea?
- Bir fincan sıcak çay ister misiniz?
- Food spoils quickly in hot weather.
- Yiyecekler sıcak havada hızlıca bozulur.
- Last night was very hot and muggy and it was difficult to sleep.
- Dün gece çok sıcak ve bunaltıcıydı ve uyumak zordu.
- It's too hot indoors.
- İçerisi çok sıcak.
- It will be hot tomorrow.
- Yarın sıcak olacak.
- It was very hot.
- Çok sıcaktı.
- Taking a hot bath helps me take my mind off my worries.
- Sıcak bir banyo yapmak endişelerimden uzaklaşmama yardımcı oluyor.
- Wasn't it supposed to be hot today?
- Bugün havanın sıcak olması gerekmiyor muydu?
- It's too hot and I'm very tired.
- Hava çok sıcak ve ben çok yorgunum.
- The fire is hot.
- Ateş çok sıcak.
- I think it's going to be very hot today.
- Sanırım bugün çok sıcak olacak.
- Is the coffee hot?
- Kahve sıcak mı?
- Was yesterday a hot day?
- Dün sıcak bir gün müydü?
- It's too hot in here.
- Burası çok sıcak.
- It's too hot.
- O çok sıcak.
- It's probably going to be hot tomorrow.
- Muhtemelen yarın sıcak olacak.
- I knew it would be hot in the auditorium.
- Oditoryumun sıcak olacağını biliyordum.
- She complained that it was too hot in the room.
- Odanın çok sıcak olduğundan şikayet etti.
- I think it's very hot here.
- Burasının çok sıcak olduğunu düşünüyorum.
- It was so hot I took my coat off.
- O kadar sıcaktı ki, ceketimi çıkardım.
- Tom likes it hot.
- Tom onu sıcak sever.
- It's likely to be hot tomorrow.
- Yarın muhtemelen sıcak olacak.
- You're going to be very hot in Brazil.
- Brezilya'da çok sıcak olacak.
- Tom looked hot and tired, so I offered him a cold drink and told him to sit down and rest.
- Tom sıcaktan bunalmış ve yorgun görünüyordu, ben de ona soğuk bir içecek ikram ettim ve oturup dinlenmesini söyledim.
- Tom doesn't like hot food.
- Tom sıcak yemek sevmez.
- It's hot and stuffy in here.
- Burası sıcak ve havasız.
- I want something hot to drink.
- İçmek için sıcak bir şey istiyorum.
- The hot bath relaxed her.
- Sıcak banyo onu rahatlattı.
- After five hours on the hot sand, he began to see something on the horizon that looked like a desert mirage.
- Sıcak kum üzerindeki beş saatten sonra ufukta bir çöl serabı gibi görünen bir şey görmeye başladı.
- How hot does it get in Boston in the summer?
- Boston'da yazın hava ne kadar sıcak olur?
- It gets quite hot in the summer.
- Yazın burası çok sıcak olur.
- I would like to take a walk, but the day is too hot.
- Yürüyüş yapmak istiyorum ama hava çok sıcak.
- I know it's hot.
- Sıcak olduğunu biliyorum.
- I would rather stay at home than go out in this hot weather.
- Bu sıcakta dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- The water was too hot yesterday.
- Dün su çok sıcaktı.
- Tom said that the soup was too hot.
- Tom çorbanın çok sıcak olduğunu söyledi.
- After five hours on the hot sand, he began to see something on the horizon that looked like a desert mirage.
- Sıcak kumların üzerinde beş saat geçirdikten sonra ufukta çöl serabına benzeyen bir şey görmeye başladı.
- I asked for a hot drink a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce sıcak bir içecek istedim.
- It was insanely hot inside the bus.
- Otobüsün içi delicesine sıcaktı.
- This tea is too hot to drink.
- Bu çay içilemeyecek kadar sıcak.
- It was so hot that I slept with the window open.
- O kadar sıcaktı ki pencere açık uyudum.
- Sometimes in the summer it gets so hot that people lose all their energy and get catatonic.
- Bazen yazın hava o kadar sıcak olur ki insanlar tüm enerjilerini kaybeder ve katatonik olurlar.
- I hear Boston is hot this time of year.
- Boston'un yılın bu zamanında sıcak olduğunu duydum.
- Tom put a cup of hot coffee in front of Mary.
- Tom, Mary'nin önüne bir fincan sıcak kahve koydu.
- Is the water hot enough to make the tea?
- Su çayı yapılacak kadar sıcak mı?
- He complained that the soup was too hot.
- Çorbanın çok sıcak olduğundan şikayet etti.
- In hot weather, water evaporates more quickly.
- Sıcak havalarda su daha çabuk buharlaşır.
- It's too hot to eat now.
- Şu an yenemeyecek kadar sıcak.
- I don't like hot weather.
- Sıcak havayı sevmiyorum.
- I would rather stay at home than go out in this hot weather.
- Bu sıcak havada dışarıya gitmektense evde kalmayı tercih ederim.
- I burned my tongue on the hot soup.
- Dilimi sıcak çorbayla yaktım.
- It'll be very hot tomorrow.
- Yarın çok sıcak olacak.
- It was very hot.
- Hava çok sıcaktı.
- Strike while the iron is hot.
- Demir sıcakken dövülür.
- All I want now is a hot shower and a good night's sleep.
- Şimdi tek istediğim sıcak bir duş ve iyi bir gece uykusu.
- I put a cup of hot tea on your desk.
- Masana bir fincan sıcak çay koydum.
- Food decays quickly in hot weather.
- Yiyecek sıcak havada çabuk bozulur.
- Hot and humid weather makes us lazy.
- Sıcak ve nemli hava bizi tembelleştiriyor.
- Could you bring me another hot towel?
- Bana bir sıcak havlu daha getirebilir misin?
- I didn't know that Tom didn't like hot food.
- Tom'un sıcak yiyeceklerden hoşlanmadığını bilmiyordum.
- I'd like some hot tea, please.
- Biraz sıcak çay istiyorum, lütfen.
- It's hot here in Boston.
- Boston'da hava çok sıcak.
- I'd like to drink something hot.
- Sıcak bir şeyler içmek istiyorum.
- Sicily is hot in summer.
- Sicilya yazın sıcak olur.
- The hot bath relaxed my muscles.
- Sıcak banyo kaslarımı gevşetti.
- Today it's quite hot.
- Bugün hava oldukça sıcak.
- Near the equator, the weather is hot and humid year-round.
- Ekvatorun yakınında, hava yıl boyunca sıcak ve nemlidir.
- Yesterday was hot.
- Dün sıcaktı.
- Japan is hot and humid in the summer.
- Japonya yazın sıcak ve nemlidir.
- I can't put up with this hot weather.
- Bu sıcak havaya dayanamıyorum.
- I could go for a nice hot pizza right now.
- Şu anda sıcak bir pizza yiyebilirim.
- Tom has a hot hand.
- Tom'un eli sıcak.
- The temperature has stayed hot this week.
- Sıcaklık bu hafta sıcak kaldı.
- It's getting hot.
- Sıcak olmaya başladı.
- I don't think it'll be too hot.
- Çok sıcak olacağını sanmıyorum.
- I burned my tongue on the hot soup.
- Sıcak çorbadan dilimi yaktım.
- Is it always hot like this?
- Her zaman böyle sıcak mı?
- Since it was so hot, we went swimming.
- Hava çok sıcak olduğu için, yüzmeye gittik.
- I've cooked you a nice hot dinner.
- Sana güzel, sıcak bir akşam yemeği pişirdim.
- It's going to be hot.
- Sıcak olacak.
- I had to sip the coffee because it was too hot.
- Kahveyi yudum yudum içmek zorunda kaldım, çünkü çok sıcaktı.
- Today isn't so hot.
- Bugün o kadar sıcak değil.
- Inside, it's very hot, but outside its freezing.
- İçerisi çok sıcak ama dışarısı buz gibi.
- In a month, the weather won't be as hot as it is now.
- Bir ay içinde, hava şimdi olduğu kadar sıcak olmayacak.
- All I want now is a hot shower and a good night's sleep.
- Şimdi tek istediğim sıcak bir duş ve iyi bir uyku.
- If it's that hot, how about you take off all your clothes?
- Bu kadar sıcaksa bütün elbiselerini çıkarmaya ne dersin?
- It's really not that hot.
- Gerçekten o kadar sıcak değildir.
- It's so hot outside that I want to spend all day in my air conditioned house.
- Dışarısı o kadar sıcak ki bütün günümü klimalı evimde geçirmek istiyorum.
- It's really hot.
- Gerçekten çok sıcak.
- Tom can't stand the hot and muggy summers here, so he heads for the mountains.
- Tom buradaki sıcak ve bunaltıcı yazlara dayanamıyor, bu yüzden dağlara gidiyor.
- A cup of hot soup relaxed me.
- Bir fincan sıcak çorba beni rahatlattı.
- The day was hot.
- Gün sıcaktı.
- May I have something hot to drink?
- İçecek sıcak bir şey alabilir miyim?
- This is hot, not cold.
- Bu sıcak, soğuk değil.
- This horrible hot weather is killing me.
- Bu korkunç sıcak hava beni öldürüyor.
- After working in the hot sun all afternoon, Tom looked hot and tired.
- Bütün öğleden sonra sıcak güneşin altında çalıştıktan sonra Tom sıcak ve yorgun görünüyordu.
- I wonder if it'll be hot tomorrow.
- Yarın sıcak olup olmayacağını merak ediyorum.
- The coffee was too hot for me to drink.
- Kahve, içemeyeceğim kadar sıcaktı.
- This political problem gave rise to hot discussions.
- Bu siyasi sorun sıcak tartışmalara yol açtı.
- It's not too hot.
- Fazla sıcak değil.
- It was such a hot night that I could not sleep till midnight.
- O kadar sıcak bir geceydi ki gece yarısına kadar uyuyamadım.
- I thought it was too hot.
- Çok sıcak olduğunu düşündüm.
- Since it was so hot, we went swimming.
- Hava çok sıcak olduğu için yüzmeye gittik.
- In the summer, it is very hot here.
- Yazın burası çok sıcak olur.
- I don't think it'll be hot tomorrow.
- Yarın havanın sıcak olacağını sanmıyorum.
- The weather is almost always hot.
- Hava neredeyse her zaman sıcaktır.
- When it's very hot, you should drink lots of water to avoid dehydration.
- Hava çok sıcak olduğunda, dehidrasyonu önlemek için bol bol su içmelisiniz.
- The day was hot.
- Sıcak bir gündü.
- Last week was hot.
- Geçen hafta sıcaktı.
- Tom doesn't like hot food.
- Tom sıcak yiyeceği sevmiyor.
- Is it always hot like this?
- Her zaman böyle sıcak mıdır?
- It was stiflingly hot.
- Hava boğucu derecede sıcaktı.
- Today is a hot day.
- Bugün sıcak bir gün.
- The weather is usually hot in July.
- Temmuz ayında hava genellikle sıcak olur.
- It's a hot day.
- Sıcak bir gün.
- It's already September; however, it is very hot.
- Eylül ayı geldi bile; ancak hava çok sıcak.
- I've just had a hot bath, so I feel much better.
- Az önce sıcak bir banyo yaptım, bu yüzden çok daha iyi hissediyorum.
- It's too hot to sleep.
- Uyuyamayacak kadar sıcak.
- Tom has to be hot.
- Tom sıcaktan bunalmış olmalı.
- It's going to be very, very hot.
- Hava çok ama çok sıcak olacak.
- Sicily is hot in summer.
- Sicilya yazın sıcaktır.
- In Japan, it's very hot in the summer.
- Japonya'da yaz mevsiminde hava çok sıcaktır.
- It's pretty hot, isn't it?
- Oldukça sıcak, değil mi?
- Hot tears ran down her cheeks.
- Yanaklarından sıcak gözyaşları süzüldü.
- The sun was hot and they were tired.
- Güneş çok sıcaktı ve onlar da yorgundu.
- How hot is it going to be tomorrow?
- Yarın hava ne kadar sıcak olacak?
- Tom likes it hot.
- Tom sıcak sever.
- The soup's too hot, I can't eat it.
- Çorba çok sıcak, yiyemiyorum.
- From now on, I want a hot cup of coffee on my desk when I arrive at the office.
- Bundan sonra, ofise geldiğimde masamda sıcak bir fincan kahve istiyorum.
- I can't stand this hot weather.
- Bu sıcak havaya dayanamıyorum.
- Summers here aren't as hot as in my hometown.
- Burada yazlar memleketimdeki kadar sıcak geçmiyor.
- Tom is still hot.
- Tom hala sıcak.
- It was hot for two weeks.
- İki hafta boyunca hava çok sıcaktı.
- It's hot here in Boston.
- Boston'da burada sıcak.
- I couldn't sleep well last night, because it was so hot.
- Dün güzel uyuyamadım, hava çok sıcaktı.
- That's really hot.
- Bu gerçekten sıcak.
- She walked barefoot over the hot embers.
- O, sıcak korlar üzerinde çıplak ayakla yürüdü.
- It was very hot this afternoon.
- Öğleden sonra hava çok sıcaktı.
- Could you bring me another hot towel?
- Bana başka bir sıcak havlu getirir misin?
- Tom must be hot.
- Tom sıcaktan bunalmış olmalı.
- On this hot summer day, Mary wore a midriff-baring T-shirt.
- Bu sıcak yaz gününde Mary göbeğini açıkta bırakan bir tişört giymişti.
- It was too hot to do that.
- Bunu yapmak çok sıcaktı.
- In the summer it's very hot in southern Spain.
- Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır.
- It's very hot during the summer.
- Yazın hava çok sıcak olur.
- He took a hot bath and turned on the TV.
- Sıcak bir banyo yaptı ve TV'yi açtı.
- Do you have anything hot?
- Sıcak bir şeyleriniz var mı?
- It's hot in the kitchen.
- Mutfak çok sıcak.
- It isn't hot today.
- Bugün sıcak değil.
- Tom burned his tongue on the hot soup.
- Tom sıcak çorbadan dilini yaktı.
- Tom doesn't like hot weather.
- Tom sıcak havayı sevmiyor.
- Tom asked Mary for something hot to drink.
- Tom Mary'den içecek sıcak bir şeyler istedi.
- I think it's very hot here.
- Sanırım burası çok sıcak.
- He complained about the room being too hot and humid.
- Çok sıcak ve nemli olduğu için odadan şikayetçi oldu.
- This room is hot.
- Bu oda çok sıcak.
- I don't like hot weather, but Tom does.
- Sıcak havayı sevmiyorum ama Tom sever.
- The soup is too hot.
- Çorba çok sıcak.
- The eggs are still hot.
- Yumurtalar hala sıcak.
- It's cold, so I want to eat something hot.
- Hava soğuk, bu yüzden sıcak bir şeyler yemek istiyorum.
- Would you like hot tea or cold tea?
- Sıcak çay mı istersiniz, soğuk çay mı?
- I drank a very hot double espresso at the coffee shop this morning.
- Bu sabah kafede çok sıcak bir duble espresso içtim.
- It's too hot to do anything today.
- Bugün bir şey yapmak için çok sıcak.
- It was hot yesterday afternoon, wasn't it?
- Dün öğleden sonra hava sıcaktı, değil mi?
- Last night was particularly hot.
- Dün gece özellikle sıcaktı.
- It's very hot in here.
- Burası çok sıcak.
- What's your favorite hot weather drink?
- Sıcak havalarda en sevdiğin içecek nedir?
- It was such a hot day that we went swimming.
- O kadar sıcak bir gündü ki, yüzmeye gittik.
- I didn't think Boston would be this hot.
- Boston'un bu kadar sıcak olacağını düşünmemiştim.
- It's probably going to be hot tomorrow.
- Yarın muhtemelen sıcak olacak.
- Tom doesn't like hot weather.
- Tom sıcak havayı sevmez.
- He complained about the room being too hot and humid.
- Odanın çok sıcak ve nemli olmasından şikayet etti.
- It's really hot there.
- Hava orada gerçekten çok sıcak.
- This curry is too hot to eat.
- Bu köri yenilmeyecek kadar sıcaktır.
- From now on, I want a hot cup of coffee on my desk when I arrive at the office.
- Şu andan itibaren, ofise geldiğimde masamın üzerinde sıcak bir fincan kahve istiyorum.
- It's hot out here.
- Burası sıcak.
- I'd like to drink something hot.
- Sıcak bir şey içmek istiyorum.
- The flight attendant apologized for spilling hot coffee on Tom.
- Uçuş görevlisi Tom'un üzerine sıcak kahve döktüğü için özür diledi.
- It's going to be hot tomorrow.
- Yarın sıcak olacak.
- It's not as hot today as it was yesterday.
- Dün olduğu kadar bugün sıcak değil.
- I don't like hot places.
- Sıcak yerleri sevmem.
- It was so hot I took my coat off.
- O kadar sıcaktı ki, montumu çıkardım.
- The lid was hot.
- Kapak sıcaktı.
- It's not as hot in June as it is in July.
- Haziran, Temmuz kadar sıcak değildir.
- I wonder whether or not it'll be hot tomorrow.
- Acaba yarın hava sıcak olacak mı?
- It's hot now in Boston.
- Boston'da şu an sıcak.
- It's been very hot recently.
- Son zamanlarda hava çok sıcak.
- We cannot walk on the hot sand with bare feet.
- Çıplak ayakla sıcak kumda yürüyemeyiz.
- A hot bath made me feel much better.
- Sıcak bir banyo beni çok daha iyi hissettirdi.
- On a hot summer day, the air conditioner works all day to keep us cool.
- Sıcak bir yaz gününde, klima bizi serin tutmak için bütün gün çalışır.
- Tom says that he's fed up with this hot weather.
- Tom bu sıcak havadan bıktığını söylüyor.
- This room is very hot.
- Bu oda çok sıcak.
- I don't mind if it's hot and spicy.
- Sıcak ve baharatlı olması umurumda değil.
- This curry is too hot.
- Bu köri çok sıcak.
- Gabriel took nothing but the hot soup and a little sherry.
- Gabriel sıcak çorba ve biraz şeri dışında bir şey almadı.
- It was hot in the room.
- Oda sıcaktı.
- The room was hot.
- Oda sıcaktı.
- I don't mind hot weather.
- Sıcak havaya aldırmam.
- It's really hot this morning.
- Bu sabah hava gerçekten çok sıcak.
- It's hot and humid now in Boston.
- Boston'da hava sıcak ve nemli.
- Wow, it's hot today.
- Vay canına, bugün hava çok sıcak.
- It's hot, be careful!
- Sıcak, dikkat et!
- We should have gone on a day that wasn't so hot.
- O kadar sıcak olmayan bir günde gitmeliydik.
- This political problem gave rise to hot discussions.
- Bu politik problem sıcak tartışmalara neden oldu.
- It was so hot that we went swimming.
- Hava o kadar sıcaktı ki yüzmeye gittik.
- Massive stars are extremely hot.
- Büyük yıldızlar son derece sıcaktır.
- Milk does not keep long in hot weather.
- Süt sıcak havada uzun süre dayanmaz.
- The coffee is very hot.
- Kahve çok sıcak.
- Tom told Mary he was hot.
- Tom Mary'ye sıcak olduğunu söyledi.
- It's very hot, these clothes are going to kill you!
- Çok sıcak. Bu elbiseler seni öldürecek!
- It's very, very hot here.
- Burada hava çok ama çok sıcak.
- We have had a long spell of hot weather.
- Uzun bir sıcak hava dönemi geçirdik.
- What I want now is a hot cup of coffee.
- Şimdi istediğim şey bir fincan sıcak kahve.
- This summer is incredibly hot.
- Bu yaz inanılmaz sıcak.
- It was a very hot day.
- Çok sıcak bir gündü.
- It's hot down here.
- Hava burada sıcak.
- I can tolerate cold weather but not hot weather.
- Soğuk havaya dayanabilirim ama sıcağa dayanamam.
- Do you have a sunburn, or are you always this hot?
- Güneş yanığın mı var, yoksa hep böyle sıcak mısın?
- New York weather is hot and humid in the summer.
- New York'ta hava yazın, sıcak ve nemlidir.
- It's quite hot, isn't it?
- Hava çok sıcak, değil mi?
- The weather is so hot.
- Hava çok sıcak.
- The weather is usually hot in July.
- Hava Temmuz'da genellikle sıcaktır.
- Milk spoils quickly when it's hot.
- Süt sıcakta çabuk bozulur.
- It's very hot, isn't it?
- Çok sıcak, değil mi?
- The soup is really very hot indeed.
- Çorba gerçekten çok sıcak.
- It's kind of hot, isn't it?
- Biraz sıcak, değil mi?
- The soup I had was so hot I couldn't drink it.
- Yediğim çorba o kadar sıcaktı ki içemedim.
- A hot wind is blowing in from the south.
- Güneyden sıcak bir rüzgar esiyor.
- I drank a very hot double espresso at the coffee shop this morning.
- Bu sabah kahve dükkanında çok sıcak bir çift espresso içtim.
- This coffee is so hot that I can't drink it.
- Bu kahve o kadar sıcak ki içemiyorum.
- It was hot, so I took off my coat.
- Hava sıcaktı, ben de montumu çıkardım.
- Please give me something hot to drink.
- Lütfen bana içecek sıcak bir şeyler verin.
- It's been very hot recently.
- Son zamanlarda çok sıcaktı.
- What I'd really like is a hot cup of coffee.
- Asıl istediğim sıcak bir fincan kahve.
- It was hot yesterday.
- Dün hava sıcaktı.
- It was unseasonably hot in Boston the last time I was there.
- Boston'a son gittiğimde hava mevsim normallerinin ötesinde sıcaktı.
- I just can't stand this hot weather anymore.
- Artık bu sıcak havaya dayanamıyorum.
- Tom says that he's fed up with this hot weather.
- Tom bu sıcak havadan usandığını söylüyor.
- The sauce is still hot.
- Sos hala sıcak.
- Gabriel took nothing but the hot soup and a little sherry.
- Gabriel sıcak çorba ve biraz şeri haricinde bir şey almadı.
- It isn't hot today.
- Bugün hava sıcak değil.
- I think it'll be hot tomorrow.
- Yarın havanın sıcak olacağını düşünüyorum.
- Tom must be tired after working all day in the hot sun.
- Tom sıcak güneşte bütün gün çalıştıktan sonra yorgun olmalı.
- It was too hot to do that.
- Bunu yapmak için hava çok sıcaktı.
- Tom looked hot and tired.
- Tom sıcak ve yorgun görünüyordu.
- It is too hot to stay here.
- Burası kalmak için fazla sıcak.
- It's unbearably hot.
- Dayanılmaz derecede sıcak.
- His grey and lifeless eyes burned like two hot coals.
- Onun gri ve cansız gözleri, iki sıcak kömür gibi yandı.
- He sipped the hot coffee slowly.
- Sıcak kahveyi yavaşça yudumladı.
- It is too hot to work.
- Çalışmak için fazla sıcak.
- This coffee is too hot for me to drink.
- Bu kahve içemeyeceğim kadar sıcak.
- Wow, it's hot today.
- Vay canına, hava bugün sıcak.
- The coffee was so hot that I couldn't drink it.
- Kahve o kadar sıcaktı ki içemedim.
- Yesterday, it was hot.
- Dün sıcaktı.
- It's really hot right now.
- Şu anda gerçekten sıcak.
- The fire is hot.
- Ateş sıcaktır.
- Make some hot tea for yourself.
- Kendin için biraz sıcak çay yap.
- The rainwater evaporates on a hot day.
- Yağmur suyu sıcak bir günde buharlaşır.
- How about a cup of hot coffee?
- Bir fincan sıcak kahveye ne dersin?
- Hot outside?
- Dışarısı sıcak mı?
- Hot tears ran down her cheeks.
- Sıcak gözyaşları yanaklarından aşağı aktı.
- We had a very hot summer this year.
- Bu yıl çok sıcak bir yaz geçirdik.
- Damn, it's hot!
- Kahretsin, çok sıcak!
- I'm sick of this hot weather.
- Bu sıcak havadan bıktım.
- Tom burned his fingers on a hot frying pan.
- Tom sıcak tavada parmaklarını yaktı.
- Summer days can be very, very hot.
- Yaz günleri çok ama çok sıcak olabiliyor.
- How hot is it going to get?
- O ne kadar sıcak olacak?
- Last summer was very hot.
- Geçen yaz çok sıcaktı.
- The soup is terribly hot.
- Çorba, aşırı sıcak.
- Japan is hot and sticky in summer.
- Japonya yazın sıcak ve nemden yapış yapış olur.
- How hot will it get?
- Ne kadar sıcak olacak?
- This tea is very hot.
- Bu çay çok sıcak.
- It's going to get hot today.
- Bugün hava sıcak olacak.
- I don't mind if it's hot.
- Sıcak olması umurumda değil.
- I wonder whether or not it'll be hot tomorrow.
- Yarın sıcak olup olmayacağını merak ediyorum.
- It'll be hot tomorrow.
- Yarın sıcak olacak.
- It hasn't been this hot in a long time.
- Uzun zamandır bu kadar sıcak olmamıştı.
- It's been hot and humid.
- Hava sıcak ve nemli.
- The pond dried up in hot weather.
- Gölet sıcak havada kurudu.
- Will we have a hot summer?
- Sıcak bir yaz mı geçireceğiz?
- The weather stayed hot for two weeks.
- Hava iki hafta sıcak kaldı.
- It's a little hot.
- Biraz sıcak.
- It's hot today, isn't it?
- Bugün sıcak, değil mi?
- The room is hot.
- Oda sıcak.
- It's pretty hot, isn't it?
- Çok sıcak, değil mi?
- I need a cup of hot coffee.
- Bir fincan sıcak kahveye ihtiyacım var.
- Tom asked Mary for something hot to drink.
- Tom, Mary'den içecek sıcak bir şeyler istedi.
- It's very hot, these clothes are going to kill you!
- Hava çok sıcak, bu kıyafetler seni öldürecek!
- I like hot coffee.
- Sıcak kahveyi severim.
- Tom took off his coat because it was getting too hot to wear it.
- Tom ceketini çıkardı çünkü giymek için çok sıcak olmaya başlamıştı.
- I have a hot tub.
- Benim sıcak bir küvetim var.
- According to the weather report, it's supposed to be pretty hot today.
- Hava raporuna göre, bugün hava oldukça sıcak olacakmış.
- Tom isn't used to this kind of hot weather.
- Tom bu tür sıcak havalara alışık değil.
- How hot is it going to be tomorrow?
- Yarın ne kadar sıcak olacak?
- Mary took a hot bubble bath.
- Mary sıcak bir köpük banyosu yaptı.
- Let's go out before it gets hot.
- Hava sıcak olmadan dışarı çıkalım.
- It's going to be hot in there.
- Orası çok sıcak olacak.
- According to the weather report, it's supposed to be pretty hot today.
- Hava raporuna göre bugün oldukça sıcak olmalı.
- Is it hot now in Boston?
- Boston'da hava sıcak mı?
- I didn't know that Tom didn't like hot food.
- Tom'un sıcak yemek sevmediğini bilmiyordum.
- Milk goes bad quickly in hot weather.
- Süt sıcak havada çabuk bozulur.
- It sure is hot today.
- Hava kesinlikle sıcak.
- Mary began to feel hot under the collar.
- Mary kendini sıcak hissetmeye başladı.
- It was a very hot evening.
- Çok sıcak bir akşamdı.
- I hope tomorrow isn't too hot.
- Umarım yarın çok sıcak olmaz.
- Tom told Mary that it was too hot to play outside.
- Tom, Mary'ye havanın dışarıda oynamak için çok sıcak olduğunu söyledi.
- Would you like hot tea or cold tea?
- Sıcak çay mı yoksa soğuk çay mı istersin?
- The hotness of this tea is making my cup too hot to hold.
- Bu çayın sıcaklığı fincanımı tutamayacağım kadar sıcak hale getiriyor.
- I thought you might like some hot coffee.
- Biraz sıcak kahve isteyebileceğini düşündüm.
- Sand is hot.
- Kum sıcaktır.
- Tom touched the hot stove and burned his hand.
- Tom sıcak sobaya dokundu ve elini yaktı.
- He took a hot bath and turned on the TV.
- Sıcak bir banyo yaptı ve televizyonu açtı.
- The flight attendant accidentally spilled some hot coffee on Tom.
- Uçuş görevlisi yanlışlıkla Tom'un üzerine biraz sıcak kahve döktü.
- It sure is hot.
- Kesinlikle sıcak.
- Tom is in some pretty hot water.
- Tom oldukça sıcak bir suyun içinde.
- Tom looked hot and tired as he crossed the finish line.
- Tom bitiş çizgisini geçerken sıcak ve yorgun görünüyordu.
- It was hot for two weeks.
- Hava iki haftadır sıcaktı.
- The branding iron was red hot.
- Dağlama demiri kırmızı sıcaktı.
- I would like some hot tea, please.
- Biraz sıcak çay istiyorum, lütfen.
- If I take a hot shower, the mirror in the bathroom fogs up.
- Sıcak duş alırsam banyodaki ayna buğulanır.
- It's going to be hot in there.
- İçerisi sıcak olacak.
- It is hot in this room.
- Bu odada hava sıcak.
- It's so hot that you could cook an egg on the hood of a car.
- Hava o kadar sıcak ki bir arabanın kaputunda yumurta pişirebilirsiniz.
- The dip was so hot, it burned my tongue.
- Sos o kadar sıcaktı ki dilimi yaktı.
- I thought it was too hot.
- Çok sıcak olduğunu düşünmüştüm.
- The coffee was too hot for me to drink.
- Kahve benim için içilemeyecek kadar sıcaktı.
- The atmosphere in the room was hot and smoky.
- Odadaki atmosfer sıcak ve dumanlıydı.
- It was hot outside.
- Dışarısı sıcaktı.
- I like it hot.
- Bunu sıcak seviyorum.
- The soup is hot.
- Çorba sıcak.
- Please eat it while it's still hot.
- Lütfen hala sıcakken yiyin.
- I could not sleep well last night, because it was so hot.
- Dün gece iyi uyuyamadım, çünkü hava çok sıcaktı.
- It was hot, so I turned on the fan.
- Hava sıcaktı, ben de vantilatörü açtım.
- Tom said he wasn't used to this kind of hot weather.
- Tom bu tür sıcak havalara alışık olmadığını söyledi.
- It's very hot today, isn't it?
- Bugün çok sıcak, değil mi?
- I don't feel like doing anything when it's this hot.
- Hava bu kadar sıcakken canım hiçbir şey yapmak istemiyor.
Show More (904)
|
