imminent - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
imminent yakın adj.
  • There is also talk of an imminent pandemic, an outbreak of influenza.
  • Ayrıca yakın bir pandemiden, bir grip salgınından söz ediliyor.
  • The next round of WTO talks is imminent.
  • DTÖ görüşmelerinin bir sonraki turu çok yakın.
  • It will also be important to take into account the imminent enlargement of the EU when planning immigration policy.
  • Göç politikasını planlarken AB'nin yakın zamanda gerçekleşecek genişlemesini de dikkate almak önemli olacaktır.
Show More (22)
imminent yakında olacak adj.
  • You have not presented to us today the proposals which had been announced as imminent.
  • Bugün bize yakın olduğu duyurulan teklifleri sunmadınız.
  • The other structural need derives from the very fact that enlargement is imminent.
  • Diğer yapısal ihtiyaç ise genişlemenin yakın olduğu gerçeğinden kaynaklanmaktadır.
  • The prospect of imminent enlargement means that a change of direction can be delayed no longer.
  • Genişlemenin yakın olması, yön değişikliğinin daha fazla ertelenemeyeceği anlamına geliyor.
Show More (3)
imminent eli kulağında adj.
  • According to the radio, a storm is imminent in the North.
  • Radyoya göre, Kuzey'de bir fırtının eli kulağında.
  • War seems imminent.
  • Savaş eli kulağında görünüyor.
Show More (-1)
imminent an meselesi adj.
  • The old house is in imminent danger of collapse.
  • Eski evin yıkılması an meselesi.
Show More (-2)