1 |
immune |
bağışık |
adj. |
|
- After receiving the vaccination, he became immune to the flu.
- Aşı olduktan sonra gribe karşı bağışıklık kazandı.
- The vaccination doesn't necessarily make you completely immune against the virus for life.
- Aşı olmak sizi virüse karşı ömür boyu bağışık kılmaz.
- The terrorist attack in Bali, coming as it did out of the blue, has shown that no one is immune.
- Hiç beklenmedik bir anda gerçekleşen Bali'deki terör saldırısı, hiç kimsenin bağışık olmadığını göstermiştir.
- Only a strengthened Europe is immune to political opportunists who exploit dissatisfaction.
- Sadece güçlenmiş bir Avrupa, memnuniyetsizliği istismar eden siyasi fırsatçılara karşı bağışıklığa sahiptir.
- The European Union is not immune to accidents, of course, or even the appearance of a new virus.
- Avrupa Birliği elbette kazalara, hatta yeni bir virüsün ortaya çıkmasına karşı bağışık değildir.
- Today, Africa is, out of all the continents, the one which is the most immune to the influence of the global empire.
- Bugün Afrika, tüm kıtalar arasında küresel imparatorluğun etkisine en bağışık olanıdır.
- The European Union is not immune to accidents, of course, or even the appearance of a new virus.
- Avrupa Birliği elbette kazalara ve hatta yeni bir virüsün ortaya çıkmasına karşı bağışık değildir.
- Immune disorders such as rheumatoid arthritis can also cause this problem.
- Romatizmal artrit gibi bağışıklık problemleri de bu soruna sebep olabilir.
- Immune disorders such as rheumatoid arthritis can also cause this problem.
- Romatoid artrit gibi bağışıklık bozuklukları da bu soruna neden olabilir.
- Everybody is immune to smallpox nowadays.
- Bugünlerde herkesin çiçeğe karşı bağışıklığı var.
- I'm immune.
- Bağışıklığım var.
- Tom is immune.
- Tom bağışıktır.
- Everybody is immune to smallpox nowadays.
- Bugünlerde herkesin çiçek hastalığına karşı bağışıklığı var.
- Tom is immune to that disease.
- Tom'un bu hastalığa karşı bağışıklığı var.
- I'm immune to disease.
- Hastalıklara karşı bağışıklığım var.
- I'm immune to smallpox.
- Çiçek hastalığına karşı bağışıklığım var.
- Tom is immune, isn't he?
- Tom'un bağışıklığı var, değil mi?
- I'm immune to disease.
- Ben hastalanmaya karşı bağışıklıyım.
- They're immune.
- Onlar bağışık.
- He is always immune to criticism.
- Her zaman eleştiriye karşı bağışıklığı vardır.
- Tom is immune, isn't he?
- Tom bağışık, değil mi?
- Tom is immune.
- Tom bağışık.
- She is always immune to criticism.
- Eleştiriye karşı her zaman bağışıklığı vardır.
- I'm immune to smallpox.
- Çiçek hastalığına bağışıklığım var.
Show More (21)
|
2 |
immune |
muaf |
adj. |
|
- No country will remain immune to the economic impact of the horrendous terrorist attacks in America.
- Hiçbir ülke Amerika'da meydana gelen korkunç terör saldırılarının ekonomik etkilerinden muaf kalmayacaktır.
- Nobody should be immune from that sort of scrutiny where taxpayers' money is involved.
- Vergi mükelleflerinin parasının söz konusu olduğu durumlarda hiç kimse bu tür bir incelemeden muaf tutulmamalıdır.
- Are they immune from prosecution by the International Criminal Court?
- Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından kovuşturulmaktan muaflar mı?
- We in Europe are certainly not immune to economic downturns in the United States.
- Avrupa'da bizler, ABD'deki ekonomik gerilemelerden kesinlikle muaf değiliz.
- I think that the United States has made the mistake of believing it is probably immune from this type of action.
- ABD'nin bu tür eylemlerden muhtemelen muaf olduğuna inanarak hata yaptığını düşünüyorum.
- For example, non-governmental organisations are themselves not immune from criticism.
- Örneğin, sivil toplum kuruluşları da eleştirilerden muaf değildir.
- No woman or child in any country is immune from this violence.
- Hiçbir ülkede hiçbir kadın ya da çocuk bu şiddetten muaf değildir.
Show More (4)
|
3 |
immune |
etkilenmeyen |
adj. |
|
- Her unwavering self-confidence made her immune to criticism.
- Kendine olan sarsılmaz güveni sayesinde eleştirilerden etkilenmez oldu.
- The athlete seemed immune from fatigue.
- Sporcu yorgunluktan etkilenmemiş görünüyordu.
Show More (-1)
|
4 |
immune |
bağışıklığı olan |
adj. |
|
- The terrorist attack in Bali, coming as it did out of the blue, has shown that no one is immune.
- Bali'de aniden meydana gelen terör saldırısı hiç kimsenin bağışıklığı olmadığını göstermiştir.
- I thought I was immune, but Jenin was worse than I had imagined.
- Bağışıklığım olduğunu sanıyordum ama Cenin hayal ettiğimden de kötüydü.
Show More (-1)
|
5 |
immune |
cezadan muaf |
adj. |
|
- The terrorist was told she would be immune from punishment if she helped the soldiers.
- Teröriste, askerlere yardım ederse cezadan muaf olacağı söylendi.
Show More (-2)
|
6 |
immune |
duyarsız |
adj. |
|
- All of the politicians are immune to criticism.
- Tüm politikacılar eleştiriye karşı duyarsız.
Show More (-2)
|
7 |
immune |
dokunulmaz |
adj. |
|
- They are immune to attack.
- Onlar dokunulmaz.
Show More (-2)
|