1 |
light up |
parlamak |
v. |
|
- Her eyes lit up.
- Onun gözleri parladı.
- Mary's eyes lit up.
- Mary'nin gözleri parladı.
- His eyes lit up.
- Gözleri parladı.
- His eyes lit up.
- Onun gözleri parladı.
- Tom's eyes lit up when Mary walked into the room.
- Mary odaya girdiğinde Tom'un gözleri parladı.
- Her face lit up.
- Onun yüzü parladı.
- Her eyes lit up.
- Gözleri parladı.
- Tom's eyes lit up.
- Tom'un gözleri parladı.
- Tom's eyes lit up suddenly.
- Tom'un gözleri birden parladı.
Show More (6)
|
2 |
light up |
aydınlanmak |
v. |
|
- Tom's face lit up with joy.
- Tom'un yüzü sevinçle aydınlandı.
- Tom's face lit up when he saw the cake Mary had made for his birthday.
- Mary'nin doğum günü için yaptığı pastayı görünce Tom'un yüzü aydınlandı.
- The whole sky lit up and there was an explosion.
- Bütün gökyüzü aydınlanmıştı ve bir patlama vardı.
- Her face lit up.
- Yüzü aydınlandı.
- Tom's face lit up when he saw the cake Mary had made for his birthday.
- Mary'nin doğum günü için yaptığı pastayı gördüğünde Tom'un yüzü aydınlandı.
- Tom's face lit up when Mary entered the room.
- Mary odaya girdiğinde Tom'un yüzü aydınlandı.
- His face lighted up with joy.
- Yüzü sevinçle aydınlandı.
- The whole sky lit up and there was an explosion.
- Tüm gökyüzü aydınlandı ve bir patlama oldu.
Show More (5)
|
3 |
light up |
aydınlatmak |
v. |
|
- If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
- If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı tüm gökyüzünü sürekli aydınlatmıyor?
- The lightning lit up the sky.
- Yıldırım gökyüzünü aydınlattı.
- A flash of lightning suddenly lit up the dark nocturnal landscape.
- Aniden çakan bir şimşek karanlık gece manzarasını aydınlattı.
- Tom's smile lit up the room.
- Tom'un gülümsemesi odayı aydınlattı.
- The lightning lit up the sky.
- Şimşek gökyüzünü aydınlattı.
Show More (3)
|
4 |
light up |
yanmak |
v. |
|
- From where I sit it is like the radar screen is lighting up all over the House.
- Oturduğum yerden sanki radar ekranı Meclis'in her yerinde yanıyor gibi.
- The red lamp lights up in case of danger.
- Kırmızı lamba tehlike halinde yanar.
- The red lamp lights up in case of danger.
- Tehlike anında kırmızı lamba yanar.
Show More (0)
|
5 |
light up |
ışıldamak |
v. |
|
- Tom's face lit up when Mary entered the room.
- Mary odaya girdiğinde Tom'un yüzü ışıldadı.
- His face lighted up with joy.
- Yüzü sevinçle ışıldadı.
Show More (-1)
|
6 |
light up |
sigara yakmak |
v. |
|
- Layla lit up a cigarette.
- Leyla bir sigara yaktı.
- Layla lit up a cigarette.
- Layla bir sigara yaktı.
Show More (-1)
|