| 1 |
lofty |
yüce |
adj. |
|
- She had set herself the lofty goal of reaching the world’s top ten.
- Kendisine dünyanın ilk onuna ulaşma gibi yüce bir hedef koymuştu.
- That might be a lofty target but one worth aiming for.
- Bu yüce bir hedef olabilir ancak amaçlanmaya değer bir hedeftir.
- The European Parliament has lofty ambitions in terms of human rights.
- Avrupa Parlamentosu'nun insan hakları konusunda yüce hedefleri var.
- Those for whom every day is a struggle for survival are not readily going to be won over by lofty objectives.
- Her günü hayatta kalma mücadelesi olan kişiler, yüce hedefler tarafından kolayca kazanılmayacaktır.
- May these reports and this debate help to realise these lofty ambitions.
- Bu raporlar ve bu tartışma bu yüce hedeflerin gerçekleştirilmesine yardımcı olabilir.
- We are all aware and appreciative of the high quality and lofty ambitions of those responses.
- Hepimiz bu yanıtların yüksek kalitesinin ve yüce hedeflerinin farkındayız ve bunları takdir ediyoruz.
- Lofty ideals and expressions of goodwill are not enough.
- Yüce idealler ve iyi niyet ifadeleri yeterli değildir.
- This mountain isn't a lofty one.
- Bu dağ yüce bir dağ değil.
- My goals are lofty.
- Hedeflerim yüce.
Show More (6)
|
| 2 |
lofty |
yüksek |
adj. |
|
- His lofty design of buildings was also environmentally friendly.
- Onun yüksek bina tasarımları her zaman çevre dostuydu.
- We have lofty expectations.
- Yüksek beklentilerimiz var.
- My goals are lofty.
- Hedeflerim yüksek.
Show More (0)
|
| 3 |
lofty |
tepeden bakan |
adj. |
|
- She has such a lofty manner that no one wants her to be around.
- O kadar tepeden bakan bir tavrı var ki kimse onun etrafında olmasını istemiyor.
Show More (-2)
|
| 4 |
lofty |
ulu |
adj. |
|
- The lofty mountains were blanketed with snow, which gleams in the sunlight like diamonds.
- Ulu dağlar, güneş ışığında elmas gibi parıldayan karlarla örtülüdür.
Show More (-2)
|
