mediate - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
mediate arabuluculuk etmek v.
  • The lawyer tried to mediate between the management and staff but failed.
  • Avukat, yönetim ve personel arasında arabuluculuk etmeye çalıştı ama başarısız oldu.
  • The regional organization played a key role in mediating the Ethiopia-Eritrea diplomatic crisis.
  • Bölgesel örgüt, Etiyopya-Eritre diplomatik krizine arabuluculuk etmede kilit bir rol oynadı.
Show More (-1)
mediate yatıştırmak v.
  • This herbal tea may mediate the side effects of painkillers.
  • Bu bitki çayı ağrı kesicilerin yan etkilerini yatıştırabilir.
Show More (-2)
mediate aracılık etmek v.
  • Interpreters mediate between different cultures.
  • Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.
Show More (-2)