Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
Geçmiş
İngilizce
Türkçe
1
mediate
aracılık etmek
v.
Interpreters
mediate
between different cultures.
Çevirmenler farklı kültürler arasında
aracılık ederler.
Show More (-2)
2
mediate
arabuluculuk etmek
v.
The regional organization played a key role in
mediating
the Ethiopia-Eritrea diplomatic crisis.
Bölgesel örgüt, Etiyopya-Eritre diplomatik krizine
arabuluculuk etmede
kilit bir rol oynadı.
Show More (-2)