misfortune - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
misfortune talihsizlik n.
  • Nora had the misfortune of getting ill before the interview.
  • Nora görüşmeden önce hastalanmak gibi bir talihsizlik yaşadı.
  • They are victims, because they have had the misfortune to be born in a beleaguered country.
  • Onlar, kuşatılmış bir ülkede doğma talihsizliğine uğradıkları için mağdurlar.
  • They are victims, because they have had the misfortune to be born in a beleaguered country.
  • Onlar mağdurlar, çünkü kuşatılmış bir ülkede doğma talihsizliğine sahipler.
Show More (21)
misfortune şanssızlık n.
  • In 1990, after a series of misfortunes, the company was bankrupt with debts of $40m.
  • Bir dizi şanssızlığın ardından şirket 1990 yılında 40 milyon dolar borçla iflas etti.
  • Misfortune dogged him all his life.
  • Şanssızlık hayatı boyunca onun yakasını hiç bırakmadı.
  • I have had a series of misfortunes since then.
  • O vakitten beri bir dizi şanssızlık yaşadım.
Show More (1)
misfortune felaket n.
  • Hunger is one of the largest social misfortunes.
  • Açlık en büyük sosyal felaketlerden biridir.
Show More (-2)
misfortune aksilik n.
  • Misfortunes never come singly.
  • Aksilikler asla tek başlarına gelmezler.
Show More (-2)