The sample sentences have been compiled from various sources and although they have been proofread, there may be some omissions. The sentences do not necessarily reflect the ideology and opinions of Tureng.com. Please let us know about sentences with political, social and sensitive content that offend you.
|
Englisch |
Türkisch |
|
| 1 |
delicate |
narin |
adj. |
|
- Magnolias have very delicate petals that wither the moment you touch them.
- Manolyaların çok narin yaprakları vardır ve onlara dokunduğunuz anda solarlar.
- My grandmother is a delicate lady.
- Büyükannem narin bir hanımefendidir.
- Only baby tea leaves are used to produce this delicate tea.
- Bu narin çayı üretmek için sadece bebek çay yaprakları kullanılır.
- But Elif is not a delicate and pure young girl.
- Ancak Elif narin ve saf bir genç kız değildir.
- Apart from being colourful, lisianthus petals are also very soft and delicate.
- Lisianthus'un yaprakları renkli olmasının yanı sıra çok yumuşak ve narindir.
- They have large, transparent, pale green wings and a delicate body.
- Büyük, şeffaf, soluk yeşil kanatları ve narin bir gövdesi vardır.
- They have large, transparent, pale green wings and a delicate body.
- Büyük, şeffaf, soluk yeşil kanatları ve narin bir vücutları vardır.
- They have large, transparent, pale green wings and a delicate body.
- Büyük, transparan ve solgun yeşil kanatlara ve narin bir vücuda sahiptir.
- Tom was a delicate child.
- Tom narin bir çocuktu.
- The delicate, graceful flowers are in bloom.
- Narin, zarif çiçekler açmaya başladı.
- This is really delicate.
- Bu gerçekten çok narin.
- A rose's petals are very delicate.
- Bir gülün yaprakları çok narindir.
- That girl has very delicate features.
- O kızın çok narin özellikleri var.
- The spider spun her delicate web in the garden.
- Örümcek bahçede narin ağını ördü.
- Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.
- Fadıl, narin Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
- Happiness is a delicate flower.
- Mutluluk narin bir çiçektir.
- He was a weak and delicate child.
- Zayıf ve narin bir çocuktu.
- He was a weak and delicate child.
- Cılız ve narin bir çocuktu.
- Layla had very delicate features.
- Leyla'nın çok narin özellikleri vardı.
- She has delicate skin.
- Narin bir cildi var.
Show More (17)
|
| 2 |
fragile |
narin |
adj. |
|
- The duchess had a fragile beauty.
- Düşesin narin bir güzelliği vardı.
- All children are made of a fragile, innocent, delicate, dreamy, and amazing material.
- Bütün çocuklar kırılgan, masum, narin, rüya gibi ve şaşırtıcı bir malzemeden yapılmıştır.
- Flowers are so fragile and so beautiful, that you can't speak about them without poetry or metaphors.
- Çiçekler o kadar narin ve güzeldir ki şiirler ve metaforlar olmadan onlardan bahsedemezsin.
- These cardboard boxes are fragile.
- Bu karton kutular narindir.
Show More (1)
|
| 3 |
slight |
narin |
adj. |
|
- She was a slight young woman with good manners.
- İyi huylu, narin bir genç kadındı.
Show More (-2)
|
| 4 |
slim |
narin |
adj. |
|
- He is a slim child.
- O narin bir çocuktur.
Show More (-2)
|
| 5 |
slender |
narin |
adj. |
|
- Tom is slender, isn't he?
- Tom narin, değil mi?
Show More (-2)
|
| 6 |
frail |
narin |
adj. |
|
- The elderly woman was frail but feisty.
- Yaşlı kadın narin ama alıngandı.
Show More (-2)
|